istihbarat tv,si al cezire

Cevapla
muhammed_ali
Mesajlar: 17
Kayıt: 04 Mar 2007, 00:52

istihbarat tv,si al cezire

Mesaj gönderen muhammed_ali »

ISTIHBARAT MEDAYSI

İstihbarat kuruluşlarının kullandığı hilelerden birisi de “mıknatıs”tır. Mıknatıs hedef alınmış türden kişileri çeken kişi yahut kuruluşa verilen addır. Bu kimse yahut kuruluş karşıtları deşifre edip ortaya çıkarmak için muhalif bir kimliğe bürünür. Örneğin bir ülke lideri kendisine bağlı dostalarından biriyle anlaşarak kendisine karşıt ve entrikalar planlayan bir rolü üstlenmesini ister. Lidere karşıt yahut liderden rahatsız olan kimseler ister yönetimden ister siyasi liderlerden isterse de dış güçlerden olsun bu kişinin çevresinde toplanır. Son dakikada yahut darbe saatinde “mıknatıs” harekete geçer; grubu ortaya çıkarır ve grup ortadan kaldırılır.



Arap yarımadası yer altı zenginlikleri özellikle de petrol zengini bir bölge olması nedeniyle yıllardır ilgi çeken bir bölge. Petrol, Amerikan ve Avrupa kapitalizminin hayat iksiri sayılıyor. Bölgedeki Arap medyası yalnızca liderlerin ve yönetimlerin güzel yönlerini ön plana çıkarıyor. Bu da Batılı istihbarat kuruluşlarının Ortadoğu’daki gelişmelerden haberdar olmasının önünde bir engel.



İran devrimi Amerika açısından büyük bir sarsıntı etkisi yaratmıştı. Bölgenin bu parçasındaki hareketliliği ve aktörleri yakından takip etmenin gerekliliği kaçınılmaz bir gereksinim olarak belirginleşti. Bölgede klasik istihbarat metotları ve uydu aracılığıyla izlenmesi mümkün olmayan gelişmeler yaşanıyor. Bu noktada medyanın rolü belirginleşiyor ve bölgede oyunlar oynayan aktörlere ait bir kuruluş şu doktrinle ortaya çıkabiliyor: “Konuş ki seni göreyim”



Benim kanaatime göre El-Cezire bu tehlikeli “mıknatıs” görevini ifa ediyor. Buna göre bölgedeki tüm gelişmelerin ayrıntıları görüntülü ve sesli olarak ekrana taşınıyor. Daha da önemlisi siyasi liderlerin düşünceleri sohbetler, görüşmeler kasetlerle kayıt altına alınıyor. Bundan daha da tehlikelisi askeri planların ortaya çıkarılması. Bu noktada tamamını değil sadece örnek olarak bazı gelişmelere işaret ederek düşüncemi doğrulamaya çalışacağım.



Bir canlı yayın bağlantısında Filistin İslami Cihad Hareketi lideri Dr. Ramazan Abdullah Şullah’a gerçekten de kritik sorular soruldu. Bu soru Kudüs’teki bir askeri operasyon sırasında soruluyordu. Kritik soru şuydu: İslami Cihad’ın Kudüs’te (operasyon) hücreleri bulunuyor mu? Eğer hücreleriniz yoksa bu operasyonları diğer örgütlerle birlikte mi gerçekleştiriyorsunuz? Şullah bu sorulara cevap vermekten kaçındı. Ancak spiker aynı hedefe yönelik “izleyicilerin” başka sorularını Şullah’a yöneltti. Hatırladığım kadarıyla Şullah’ın cevaplarında gerçekten de gizli bir halkanın varlığı ortaya çıktı.



Bir başka yerde Zerkavi’nin videosu o öldürülmeden birkaç gün önce yayınlandı. Görüntüler sanki bir amerikan filmini andırıyordu. Bana göre Zerkavi öldürülmeden önce Amerika’nın elinde hapisteydi ve onun adına çeşitli Şii mescitlerine operasyonlar düzenleniyordu. Zerkavi’nin halifesi olarak önce El-Cezire’de yayınlanan görüntünün daha sonra Mısırlı İslamcı liderlerin şahitliğiyle Mısırlı bir mahkum olduğunun ortaya çıkması ABD’yi Irak El-Kaide’si için yeni bir halife belirlemek zorunda bıraktı.



Bir başka manzara... El-Cezire muhabiri Lübnan savaşı sırasında canlı yayında Sur kenti yakınlarından patlama seslerinin geldiğini açıkladı. Bu patlama sesleri Hizbullah’ın attığı füzelerin sesleriydi. Birkaç dakika geçmişti ki İsrail uçakları Sur kentini bombalamaya başladı. Bin Cedv muhabirinin oraya çıkardığı bilgiyi gizlemeye çalıştı ancak düzeltme yaparken muhabirin bu bilgiyi ortaya çıkarma noktasındaki etkisini durumu daha da kötüleştirdi.



Hiç şüphesiz El-Cezire gibi dünyanın 70 ülkesinde muhabirleri bulunan bir kanal ve müessese Katar gibi küçük bir devletin imkanlarını aşıyor. Teysir Alluni’nin de kaydettiği üzere El-Cezire’nin Kabil’deki bürosu ikna edici bir neden olmaksızın açık tutuldu. Sanki onlar iki sene sonra burada yeniden savaşın başlayacağını biliyorlardı. Evet, El-Cezire kelimenin tam anlamıyla uluslararası bir kanal. Bunun anlamı bu kanalı birden fazla ülkenin kurmuş olması... Nitekim yönetim kurulu başkanı olan Katar Dışişleri Bakanı’nın tavırları El-Cezire’nin yayınlarıyla hiçbir şekilde uyuşmuyor. Böylesine devrimci bir kanal ancak devrimci bir Arap duruşa uygun olabilir. Ancak yönetim kurulu başkanının açıklamaları ve aracılık yaptığı işler hiç de bu doğrultuda değil.



Yine bir Katar kanalı olan El-Cezire’nin Katar’daki reel durumun çok dışında! Katar, ABD’nin asker ve istihbarat yığınağı durumunda. İsrailli komutanların uğradığı bir yer olan Katar’da İsrail basını da çok güçlü. Katar’da bulunan İsrail büroları, İsrail’in tüm operasyonları sonrası İsrail resmi sözcüsünün açıklamaları, teknik ve program konularındaki yardımlaşma tüm bunların ötesinde eski emire karşı başarılı darbedeki İsrail’in rolü bu kanalın misyonuna gölge düşürüyor ve şu soruyu sormamıza imkan tanıyor:



El-Cezire neden Katar’daki Amerikan üslerinden biri yahut uluslararası istihbaratın büyük bir bürosu olmasın? Bu büro çok ince çizgilerle belirlenmiş proje çerçevesinde hareket ediyor. Belki de şu sorunun sorulması gerekiyor: Amerikan güçleri neden El-Cezire’nin Kabil ve Bağdat’taki bürosunu vurdu, Eyyub ve Sicn Alluni isimli muhabirlerini öldürdü? Bunun mantıklı cevabı şu olabilir:



Çünkü bu muhabirler kendilerine çizilen rolün dışına çıktılar ve kırmızı çizgileri aştılar. Bu muhabirler bilgi vermeyi ve kaynaklarını deşifre etmeyi reddettiler. Zira El-Cezire ile çalışan herkesin istihbarat görevlisi olması gerekmiyor. Bilakis birçok El-Cezire personeli, insan hakları ve sivil toplum kuruluşlarındaki maaşlı görevliler gibi samimi niyetle çalışıyor.



Hamid Mücahit - Şari'ul Arabî yazarı
Cevapla

“Dış Siyaset (Politika)” sayfasına dön