ALIBABA yazdı:MÜCAHİD yazdı:
Biz namazı konuşuyoruz sen ise konuyu dedelerine secde etmenin sakıncas olup olmadığına getiriyorsun. Namazı kabul etmeyen veya onu hafife alanlar, Ehlibeyt İmamlarını diline bile almamalıdır.
Şeytan Ademe bir defa secde etmedi Allah'ın dergahından kovuldu, bir ömür boyu Allah'a secde etmeyenin hali nice olacak kirve!!!
Aslında siz şeytana bile ders verirsiniz. Çünkü siz Kuran'la Kuran'ı, Ehlibeyt'le de Ehlibeyti vurmayı çok iyi biliyorsunuz, bu konuda maharetlisiniz.
Bir adam kabul etmemekte inat ediyorsa, küfrü seçiyorsa yapacak bir şey yoktur. Küfrünüzle başbaşa kalın emi.
Mucahid kardes yazilanlari cizilenleri sorgulamaliyiz !!!
Hak batildan bu sekil ayrilir .
Buzu cozmek icin sicak su lazimdir , unu ayiklamak icinde elek lazimdir . Bilmiyorum anlata bildimmi ?
kuranda 3 yerde degisik secde etme kelimesi geciyor .
1- Ademe
2- Sehir kapisindan girerken secde ederek girmeye .
3- yusufa yapilan secde
Benim demek istedigim ne biliyormusunuz ?
Kuranda her secde sandiginiz secde degildir .
Demek istedigim kuranda allaha secde edin diyince namaz kilin demiyor denmek istenen ona boyun bukun onun buyuklugunu bilin demek istiyor .
Allah Allah eyvallah
Bakın secdenin birkaç manası vardır: Tevazu, boyun eğmek, namazda rükudan sonra yere kapanmak. Bizim konumuz rükudan sonraki secdedir, saygı için boyun eğme ve tevazu manasında olan secde değildir. Eğer secde sırf sizin dediğiniz gibi saygı ifadesi olan boyun eğme, tevazu olsaydı, İmam Zeynulabidinin alnı nasır bağlar mıydı?!! İmam sizin kadar düşünmemiş miydi?!
İmam Bakır (a.s) buyurmuştur ki:
"Babamın secdegahında (alnında) şişkinlik eseri vardı, çok secde ettiğinden dolayı alnı nasır bağlamıştı. Her yıl iki defa onu kesiyordu; her defasında beş kat nasır vardı; bundan dolayı "Zu's- Sefenat" (nasır sahibi) diye lakap almıştı."
[Bihar'ul-Envar, c. 46, s. 6]
Ravi diyor ki:
"Allah'a and olsun ki, İmam Seccad (a.s) çok namaz kıldığından dolayı her yıl yedi kez alnındaki nasırlar dökülüyordu."
[Hisal, c. 2, s. 517]
İmam Zeyn'ul- Abidin (a.s) ve İbadetin Önemi
Hz. Ali (a.s)'ın kızı Fatıma, bir gün İmam Zeyn'ul- Abidin (a.s)'ın, çok ibadet etmesinden dolayı güçsüz ve zayıf bir duruma düşmüş mübarek bedenini görünce, hemen Cabir'in yanına gelerek şöyle dedi:
"Cabir! Ey Resulullah'ın sahabesi! Bizim sizin üzerinizde bir takım haklarımız vardır; onlardan biri şudur ki; eğer bizlerden birisinin çok ibadet etmekle kendisini tehlikeye düşürdüğünü gördüğünüzde canını koruması için onu uyarmanızdır. Şimdi kardeşimin yadigarı olan Ali bin Hüseyin (a.s), çok ibadet etmekle kendisini zayıf bir duruma düşürmüş,
onun alın ve dizleri nasır bağlamıştır."
Cabir bu söz üzerine, dördüncü İmam (a.s)'ın evine doğru hareket etti. Kapının önünde, Beni Haşim'den olan diğer çocuklarla oynayan bir çocuk gördü. Cabir bu çocuğun yürümesine dikkatlice baktı, kendine; "Bu yürüyüş Hz. Peygamber'in yürüyüşünün aynısıdır" dedi. Daha sonra çocuğa; "Evladım ismin nedir?" diye sordu.
-Çocuk: "Ben Ali b. Hüseyin'in oğlu Muhammed'im" dedi.
Cabir bu sözü ondan duyunca şiddetle ağlayarak şöyle dedi: "Babam sana feda olsun! Yakına gel."
İmam Muhammed Bakır (a.s), Cabir'in yanına geldi. Cabir İmam Muhammed Bakır (a.s)'ın gömleğinin düğmelerini açarak elini İmamın göğsüne bıraktı ve öperek şöyle dedi:
"Ben Hz. Peygamber (s.a.a)'in selamını sana iletiyorum, Resulullah bana seni görünce böyle davranmamı emretmişti."
Daha sonra; "Değerli babandan, benim için izin al" dedi.
İmam Bakır (a.s) da, babasının yanına giderek yaşlı adamın hareketleriyle söylediği sözünü babasınailetti.
İmam Zeyn'ul- Abidin (a.s) şöyle buyurdular: "Oğlum! O Cabir'dir; söyle içeri gelsin."
Cabir içeri girdiğinde İmam (a.s)'ı mihrapta, çok ibadet etmesi neticesinde bedeninin ezik ve güçsüz bir duruma düştüğünü gördü. İmam (a.s) Cabir'e saygı için ayağa kalktı, onun hal ve hatırını sorarak kendi yanına oturttu.
Cabir şöyle arz etti: "Ey Peygamber'in oğlu! Allah Teala cenneti siz ve dostlarınız, cehennemi ise düşmanlarınız için yaratmış olduğunu bildiğiniz halde, ibadet etmede bunca çaba ve zahmetin sebebi nedir?
İmam (a.s) şöyle buyurdular:
"Allah Teala Kur'ân'da Hz. Peygamber'e hitaben,
"Senin günahlarının hepsini affetmişiz" buyurmasına rağmen yine de ceddim Resulullah'ın -anam babam ona feda olsun- ayakları şişecek bir şekilde ibadet ettiğini görmedin mi? Hz. Peygamber'e; "Siz bu makama sahip olmanıza rağmen yine böylesine ibadet mi ediyorsunuz? dediklerinde şöyle buyurdular:
"Allah'a şükreden bir kul olmayayım mı?"
Cabir, sözlerinin İmam (a.s)'a tesir etmeyeceğini ve O Hazreti bu meşakkatli tavırdan alı koymayacağını anlayınca şöyle arz etti:
"Ey peygamber'in oğlu! O halde en azından canını koru. Çünkü siz öyle bir ailedensiniz ki, bela ve sıkıntılar o aile vasıtasıyla def olur, rahmet yağmuru onların vücudu bereketiyle nazil olur."
İmam (a.s) Cabir'in sözlerini dinledikten sonra şöyle buyurdular:
"Ey Cabir! Ben babalarıma kavuşana dek, onların tuttukları yol ve amellerden vazgeçmeyeceğim."
Cabir İmam (a.s)'ın bu sözünü duyunca şöyle dedi:
"Allah'a and olsun ki, Hz. Peygamber'in evlatları arasında, Yusuf peygamberden başka Ali bin Hüseyin gibi bir kimseyi göremiyorum. Allah'a and olsun ki, yüce şahsiyetin evlatları, Hz. Yusuf'un evlatlarından daha iyiler, bunun evlatları arasında, yeryüzünün zulümle dolduğu bir sırada adaletle dolduracak olan bir kimse (Hz. Mehdi) vardır."
(Bihar, c. 46, s. 60)
Bu hadis ve rivayetlerin senin yanında bir değeri var mı?