Bir Edebiyat Gezisi

Cevapla
biralevi
Mesajlar: 1487
Kayıt: 24 Ara 2006, 14:02

Bir Edebiyat Gezisi

Mesaj gönderen biralevi »

BİR EDEBİYAT GEZİSİ

Birden son zamanlarda hep siyasi,tarihi,dini yazdığımı ,bunun insanın tekamülüyle ilgili olup olmadığını şimdiye kadar düşünmemiştim,şu aşamada düşünmekte istemiyorum,Yazı istendiğinde Anılarımla oynamak cazip geldi. Bizim kuşak iyi hatırlar ilkokulda okuma ve yazmaya ‘Cin Ali’nin maceralarıyla başlamıştık.O zamanlar ‘Neden bu çocuğun lakabı ‘Cin’diye sormamıştım şimdide artık çok geç soruyu tarihe havale etmek zorundayız.Sonrasında okuduğum ilk ciddi kitap ‘Robinson Crusoe’oldu,kitabı bir gecede okuduğumu hatırlıyorum,huy oldu kitabı seversem bitirmeden uyuyamıyorum Robinson yalnızdır ama mücadele eder,yılmaz,küsmez çünkü yaşama inanıyordu ve yine kitabın etkisiyle olacak o gün bugün insan yiyen yamyamlardan uzak durmaya çalışıyorum.
Yine çok iyi hatırlıyorum 2.okuduğum ciddi kitap ‘Alice harikalar diyarındaydı’Alice’nin yaşadıklarının rüya olduğunu öğrendiğimde çok şaşırmıştım,o gün bugün yaşanılanların rüya mı gerçek mi olduğu konusunda tereddütlerim oldu,o günlerin aksine bugün yaşadığım topraklarda meydana gelen olayların gerçek olmayıp ,rüya olmasını diliyorum.O gün rüya’ya kızmıştım bugün gerçeğe kızıyorum.3.Kitabım Güliver’in seyahatları’oldu.Devler ve cücelerle ilk tanıştığım an buydu.O gün farkedemedim ama bugün çok iyi biliyorum ki kimin dev kimin cüce olduğunu keşfedebilme sorunu ciddi bir sorun.
Sırasını hatırlayabildiğim son kitabım “Don kişot’olmuştu.Müthiş zevk almış,onun kişiliğiyle özleşleşmeye çalışmıştım..Ufku geniş olmayanlar onu hep alayla anarlarken onun tutkularının peşinde koşan ve bunları gerçek kabul eden bir kahraman olduğunu keşfetmiştim.Geçen aylarda bir gazetede okudum yazar Haşmet babaoğluda benim gibi düşünüyordu,sevindim.Dünyanın en güzel şeylerinden birisidir fikrinin bir başkası tarafından kabul edilmesi,paylaşılması,bunun ruhsal bir zaafiyet mi yoksa tekamülün bir parçası mı olduğu konusunu öncelikli sorun olarak görmüyorum.İkisinden de birer parça olabilir,her neyse;
Lise yıllarımda aklıma takılan bir soru olmuştu,acaba insanın ilk okuduğu romanlar yada kitapların onun hayatında ne gibi bir tesiri oluyordu?Cevabını herkesin kendi çapında vermesi gerekiyor ama inandığım şu ki ilk okuduğum Dört kitap şu ana kadar ki hayatımın özünü oluşturdu,bilmiyorum belki tesadüf belkide ‘bunu sen istedin’türünden bir yanıt,ama her halükarda bundan memnunum,bu noktada bir sorunum yok.Hatta bugün Don Kişot türünden hayalleri,tutkuları,düşmanları ve sevgilileri olmayanları Aydın saymama eğilimindeyim.
Ortaokul ve lise yıllarımda Çorumda herkesin öyle veya böyle daha çok roman okuduğunu ,kütüphanelerden kitaplar alındığını hatırlıyorum.Teksas,Tommiks favorim Zagor gibi çizgi romanları saymazsak,okumaya Kemalletin Tuğcu serisiyle devam ettim,ilk ağladığım roman onlar oldu,demek ki okumamış romanın içine girip yaşamışım,o günlerde bir erkeğin ağlamasının ayıp,yanlış yada güçsüzlük belirtisi ,bir zaafiyet olduğunu düşündüğüm için bunu gizlemeye çalışırdım,ne kadar çocukçaydı sinemalarda da gözüm yaşlandığında ya gizler yada bahane bulurdum, İnsani olan bir şeyi neden gizliyoruz ki.?İçinde bulunduğumuz muharrem ayında dokunsanız zaten hazırım,bir göz nasıl dayanır ki o acılara ? yada kalb mi demeliyiz?
Sonraki yıllarda bizim romanlara başlamıştım.Reşat nuri’nin ‘Acımak’ismi çok hoşuma gitmişti,yıllar sonra kainatın ‘Merhamet’ten vücud bulduğunu öğrendiğimde Reşat Nuri’de bunu görmüş müydü acaba?diye düşünmüştüm.Hatırladığım romanın kahramanı bayan,babasının anılarını okuduktan sonra değişiyor ,merhamete geliyordu.Bir insan bir anda değişirmiydi?Hügo’nun ‘Sefiller’inde de aynı şey oluyordu.Romanın kahramanı bir papazın evine sığınıyor,hırsızlık yapıyor,kaçarken yakalanıyor ama papaz çalınan malları kendisinin verdiğini söyleyerek onu kurtarıyordu,filminide izlemiştim,kahraman kendisini papazın ayaklarının dibine bırakıyor ve ağlıyordu,tam bir kader anı,dönüş anıydı ve romanın kahramanı bu andan itibaren iyi bir insan oluyordu.Mümkün müydü birden dönmek?oysa bize can çıkar huy çıkmaz denmişti hep.Ne kadar umutsuz bir düşünce,bizi ne kadar çok zehirlemiş bazı ata sözleri ,neden mümkün olmasın ki?Hem Allah’tan,merhametinden umut kesilmez diyelim hem de aksini atasözü deyip yayalım.O an hidayet anıysa kim engel olabilir ki?Harın oğlunun hür olduğu olayı duyanınız var mı hiç.
Hügo’nun’Notre damın kamburu’nu da unutamam.Kambur herşeyi göze alıp kıza su veriyordu,ne büyük cesaret ve merhametti ve üstelik çirkin bir adamdan tecelli ediyordu.O günler bunun çelişki olduğunu sanmıştım.Beden ile ruhun gelişmişliğinin farklı olabileceğini o günlerde bilmiyordum.
Ortaokul yıllarım Türkiyenin hareketli yıllarıydı ve ‘Ağrı dağı efsanesiyle ve İnce memet’leYaşar Kemalle tanıştım.Kız saçından bir tutam hediye ediyor ve zindancı da onun sevdiğini zindandan kurtarıyordu.O günlerde saçma gelmişti tabii alt tarafı bir saç teli için bu ne fedakarlıktı,yine sonraları öğrendim ki bu başka bir şeymiş,sonra bizim romanlarımızda sevgi yada aşkın hakim olduğunu keşfettim,gerçekten anadolu insanının mayasında temiz bir temel var,Sadece bunu işlemek gerekiyor.Reşat nuri’nin Çalıkuşu ve Halit ziya’nın Aşkı memnu’romanlarında da ‘sevgi hakim olay olarak işleniyor ve romanlar klasik eser oluyordu.İnce Memet’le yeryüzünde ‘Ağa’diye bir tür olduğunu keşfetmiştim.Sabahattin Ali’nin ‘Kuyucaklı Yusuf’unun sonunun neden hüzünlü bittiğine kızdığımı hatırlıyorum.’Ve onlar ermiş muradına ‘diyemez miydi sanki .Esas kızın ölmesi gereklimiydi yani.Ama gerçek buydu yani sevgi varsa eninde sonunda hüzünde vardı.Fakir baykurt'un'Yılanların öcü romanını ismi dolayısıyla birkaç kez okumama teşebbüsünde bulunduysam da sonunda okumuştum.Ama sırf ismi dolayısıyla okuduğum’Reşat nurinin’Dudaktan kalbe’romanıda vardı tabii.Aklımda mutlu bir son ve kınalıyapıncak kalmıştı.O yıllar bu tür romanların sinemaya aktarıldığı yıllardı ,aklımda kalan isim Muazzez tahsin berkant dır.Saat kulesi yanında ‘Kanarlı ailesinin sahibi olduğu’Yaprak kırtasiye vardı ve birkaç yaz tatilinde aç tavuk buğday ambarı misali orada işçi olarak çalışmıştım,kitaplar kutularla gelir zevkle açardım ve raflara yerleştirirdik,çıkan kitabı ilk olarak benim görüyor olmam ne muhteşem bir ziyafetti anlatamam.Barbara Cartlant’la orada tanışmıştık.Tanışmaz olaydım bir sürü vaktim gitti.Yine Jules Vern’nin ‘Aya seyahatinide ‘orada çalışırken okumuştum.Ve sonra astronomiye merak salıp Çorum hasan paşa kütüphanesinde bu tip kitaplara saldırıp durdum,sonra arkeolojik kitaplar sonra bilim teknikle tanıştım.Kaptan custo o yallarda gündemdeydi ve köpekbalıklarını konu alan çekimlerini TV de izliyorduk.Unutmadım ‘köpekbalıkları ne bulursa yiyor gibi bir cümle kullanılmıştı ve kitap okuma konusunda köpek balığı huylu olduğumu keşfetmiştim.Tedavi oluncaya kadar ne çektiğimi neler kaybettiğimi bir ben biliyorum.
Rahmi gürpınar’ın ‘Mürebbiyesinde’delikanlılığı keşfetmiştim.O hızla ‘Anna Karenina’ve ‘Doktor Jivago’yu tanıdım.Sonraları Jivagonun filmini izledim,halende izliyorum,Rus devrimi yıllarını anlatıyor,içinde birde buruk bir aşk hikayesi,en sevdiğim on filmden 2.cisi olmuştu.
Lise yıllarımda rahmetli babam seri kitaplarla eve gelirdi ,müthiş zevk alırdım,düşünsenize bir kitaba aç insana 20 serilik bir kitap getiriyorsunuz,rahmetliye bir türlü soramadım,acaba kendisi için mi benim için mi alıyordu.belkide ikiside çünkü çoğu zaman birlikte okuyorduk.Mobi dick’i hatırlıyorum.Gemi,tayfa,balina,okyanus belki bu romanlar hayal gücümüde işler kılıyordu.Tolstoy’un ‘Savaş ve barış’nı okudum ama hiçbir şey hatırlamıyorum,’ama Dostoyevski’nin ‘Suç ve ceza’sındaki finale sevindiğimi hatırlıyorum.
Kramozof kardeşler,vadideki zambak,jane eyre gibi seride olanlardan aklımda kalan pek bir şey yok gibi.Tüm bunlarla ilgilenirken lisenin ilk yılında ‘Kur’an’ı Kerimle ‘tanıştım.Vahy edenede,elçilik yapana da inanıyordum tabii ama Resul ile açık ilk temasımız bu kitapla oldu.O güne kadar ki okuduğum aktarıcıların,habercilerin en temizi,en masumu,en güveniliriydi,Hiçbir şey bilmeksizin her sözü doğru kabul ettiğimi hatırlıyorum.Ama O’nun ‘ALEMLERE RAHMET’olduğunu ilerleyen yıllarda anlayacaktım.O gÜN bugün düşünüyorum,hayatımı en çok etkileyen kitap olmuştu ama ondan evvelkileri okuduğum için mi hediye edilmişti ,bir arayışın sonunda mı lütfedilmişti,lütfun içinde bir hak edişte var mıydı acaba? Her neyse eğer sonunda yarın ki düşüncem ne olur bilmiyorum ama bugün O’nun kitabına ulaşamıyorsak ve O’kitabı anlayamıyorsak boşuna okumuş oluyoruz gibime geliyor, Tanışmışsak ve anlamışsak ne olur diye de sorarsanız Yanıtı çok basit üstelik herkes te biliyor. Tıpkı Mevlananın eserini okuyan Yunus’a sormuşlar ne anladın ? diye YUnus da cevap vermiş ‘Yahu bu kadar uzatmaya ne gerek vardı.Ete kemiğe büründüm ,Yunus diye göründüm,deseydi yeterliydi demiş,aynı örnekteki gibi
Özet olarak yanıtlıyorum: ‘Bir varmış bir yokmuş’ve ‘Açıl susam açıl’
Teoman Şahin

Not:Hale isimli aylık dergide yayınlanmıştır.
Cevapla

“Araştırma ve Makaleler” sayfasına dön