PKK'NIN BESAGAC KOYU CINAYETINE TEPKILER!..

Gündemdeki haber ve konular...
Cevapla
nailamudi
Mesajlar: 45
Kayıt: 19 Tem 2007, 17:12

PKK'NIN BESAGAC KOYU CINAYETINE TEPKILER!..

Mesaj gönderen nailamudi »

PKK’NIN “BEŞAĞAÇ KÖYÜ” CİNAYETİNE TEPKİLER!..
“Önce Van, Sonra Diyarbakır, Şimdi de Şırnak!..
PKK, Önce Öldürüyor, Sonra İnkar Ediyor!..”

Hafta sonu Diyarbakır’da Kürt meselesi tartışılırken, Şırnak’ın Beytüşşebap ilçesinin Beşağaç köyünden o korkunç, insanlık dışı katliam haberi geldi. Kana doymayan, kanla beslenen, kendisi dışlayan demokratik yaklaşımlara tahammül gösteremeyen PKK paramiliter örgütü, demokrasi sürecine katkı sağlayan Diyarbakır’daki konferansın Kürtler üzerinde yaratacağı olumlu havayı yok etmek amacıyla, köye su getirmek için yapılan inşaattan dönen işçilerle dolu bir minibüsü tarayarak, 12 masum insanı öldürdü.

PKK’nın Beşağaç köyü cinayetine yönelik Türkiye’nin dört bir yanından her kesimden sert tepkiler yükselirken, Kürtlerden ve uluslararası çevrelerden gelebilecek tepkilerden çekinen PKK yönetimi, geçmişte olduğu gibi, bu defa da “katliamı üstlenmeme” yönünde bir tavır sergiliyor. Ancak, geçmişi katliamlarla dolu PKK’nın, “öldür ve inkar et” propagandası, yerli ve yabancı kamuoyu tarafından inandırıcı bulunmadı.

PKK cinayetine Fransız ve Alman basını başta olmak üzere Avrupa basın-yayın organları geniş yer vererek, PKK terörünü kınadı. Fransa’nın önde gelen “Le Soir” gazetesinde Delphine Nerbollier imzasıyla yayınlanan “PKK, Sivilleri Öldürmeye Devam Ediyor” başlıklı yorumda (1 Ekim 2007), “1990’lı yıllarda PKK lideri Abdullah Öcalan’ın ‘çocuk katili’ imajı, dün Şırnak’ın Beytüşşebap ilçesine bağlı Beşağaç köyünde 12 sivilin öldürülmesiyle yeniden gündeme geldi. Kürtler adına mücadele ettiğini söyleyen PKK’nın, son katliamında öldürülenlerin tamamını Kürtler oluşturuyor. PKK’nın radikalleşmesi veya DTP ile bir anlaşmazlık anlamına gelebilecek bu katliam, Türkiye ve dünyada büyük tepkiye neden oldu” denildi. Almanya’da yayınlanan “Neue Zürcher Zeitung”un haberinde (1 Ekim 2007), “Terör örgütü PKK, Türkiye’nin güneydoğusunda 12 kişiyi öldürdü. Bu, PKK’nın son dönemde yaptığı en kanlı eylem” denilirken, Rusya’nın önde gelen “Nezavisimaya Gazeta”de ise (1 Ekim 2007) şöyle denildi; “PKK, sivillere yönelik son yılların en vahşi eylemini düzenledi. Yolcu minibüsüne yönelik insanlık dışı eylemde 12 kişi öldü. PKK’nın vahşi eylemine büyük tepki var. Türkiye, PKK’lıların güvenli bir sığınak olarak kullandıkları Irak’taki kampların tavsiyesi için ABD başta olmak üzere uluslararası kamuoyuna bir kere daha çağrıda bulundu.”

Bu eylemin, Diyarbakır’da hafta sonu toplanan “Kürt konferansı”nda Güneydoğu Anadolu Bölgesi’ndeki sivil toplum örgütlerinin ve Kürt siyasetçilerin PKK’ya silah bırakması yönündeki çağrıları sonrası gerçekleşmesini, PKK’nın, yine geçmişte olduğu gibi, demokrasi ve barış sürecini sabote etmesi olarak görüyorum.

Diğer bir nokta, PKK’nın Beşağaç köyünde gerçekleştirdiği insanlık dışı eylemde ölenlerin çoğunluğunun Kürtler olması ve kurbanlar arasında yaşları 15-17 arasında değişen çocuk ve gençlerin bulunması, örgüte duyulan nefreti bir kat daha artırıyor.

Hatırlanacağı üzere, 9 Mart 2006 tarihinde PKK’lı teröristler tarafından Van’ın şehir merkezinde gerçekleştirilen bombalama eyleminde, patlama sırasında bölgede bulunan vatandaşların yanı sıra, yolcu taşımacılığı yapan bir minübüs ve belediye aracı ile çevredeki binalar zarar görmüş, saldırıda eylemi gerçekleştiren PKK’lı teröristin yanı sıra, 2 vatandaş ölmüş ve bazılarının durumu ağır olmak üzere 18 kişi yaralanmıştı. Yine, PKK tarafından 12 Eylül 2006 gecesi Diyarbakır’daki Koşuyolu Parkı’nda gerçekleştirilen bombalı eylemde 8’i çocuk, 10 sivil ölmüştü.

Patlamaların hemen ardından “Eylemlerle bir ilgimiz yok” diyen PKK yönetimi, bir gün sonra cinayetin bir PKK mensubu tarafından gerçekleştirildiği ortaya çıkınca; “Saldırı Dengtav kod Devrim Solduk adlı militanımızın kendi inisiyatifiyle ve yanlışlıkla gerçekleşmiştir. Yanlış hedef seçilmiştir. Halkımızdan özür dileriz” açıklamasında bulunmuştu. Özürleri kabahatlerinden büyüktü…

Bu defa da farklı olmadı. PKK, hem acımasızca öldürdü, ama yine “ben yapmadım” diyerek, kendisinden beklenen yaklaşımı sergiledi. Oysa, PKK yönetiminin, köy korucuları başta olmak üzere, bölgede yaşayan ve son dönemde örgüte yardım etmeyerek, köye yiyecek için gelen örgüt mensuplarını kovan, hatta onları güvenlik güçlerine bildirecek kadar onlardan nefret eden köylüleri “ölüm”le tehdit ettiğini herkes biliyor.

Evet, PKK cinayeti tüm çıplaklığıyla ortada. Başta İHD ve DTP olmak üzere, çok sayıda sivil toplum örgütü de PKK cinayetini kınayan açıklamalar yaptı. Bugün Şırnak’ın Beşağaç köyünde yaşananlar, geçen yıl Diyarbakır ve Van’da yaşananların kopyası. Ancak farklı olan, artık PKK’nın yalanlarının dünya kamuoyunda kabul görmemesi...

Nitekim, Avrupa Konseyi adına PKK cinayetini sert bir dille kınayan Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi Başkanı Rene van der Linden şöyle dedi: “Avrupa Konseyi, Türkiye’nin Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nde PKK tarafından kurulan vahşi tuzakta sivillerin ve köy korucularının öldürülmesini kınıyor. Bu terörist saldırı Türkiye’nin istikrar ve huzuruna yönelik bir saldırıdır. Avrupa Konseyi, terörle mücadelede Türkiye’nin yanındadır.” (Vatan, 2 Ekim 2007)

Hatırlanacağı üzere, Avrupa Parlamentosu geçen yıl yayınlanan Terör Raporu’nun 21.paragrafında; “PKK terörünü şiddetle kınıyoruz. Sivil halka yönelik şiddet eylemlerinin hiçbir mazeretini kabul etmiyoruz. Terörle mücadelesinde Türkiye ile tam bir dayanışma içinde bulunduğumuzu ilan ediyoruz” denilerek (Milliyet Gazetesi, 18 Eylül 2006) Türkiye’nin terörle mücadelesinin desteklendiği vurgulanırken, PKK’nın terörist kimliği de bir defa daha tescillenmişti.

PKK kör terörü kana doymuyor. Ülkenin her yerinde hiçbir ayırım yapmadan ölüm kusuyor. Karanlıklar içinden kurşun sıkıyor, kalleşçe döşediği mayınları, oraya buraya koyduğu bombaları patlatıyor, minibüsleri tarıyor. Masum ve günahsız insanları çoluk çocuk, yetişkin, ana, baba demeden öldürüyor.

Sözlerim açık ve net: Nereden gelirse gelsin, hangi amaç için olursa olsun masum insanları öldüren her türlü eylemi terörist bir eylem olarak nitelendiriyor ve cinayeti gerçekleştirenler ile ölüm talimatını verenlerin yargı önüne çıkarılmaları gerektiğine inanıyorum.

Sorunların şiddet yoluyla çözülemeyeceğine, bölgede kan akıtarak herhangi bir değişimin veya dengeleri dönüştürecek bir inisiyatifin elde etme şansının kalmadığına bir kere daha dikkat çekmek istiyor ve başta Kürtler olmak üzere Türkiye’de yaşayan ve demokrasiye inanan sağduyu sahibi herkese sesleniyorum;

PKK terörüne ve cinayetlere ahlaki olarak karşı durmadın mı özgürlüğe dokunamazsın. Şiddet ve cinayetler, şimdiye kadar zorluklarla büyütülen demokrasi ve kardeşlik filizlerini zedeliyor. Bölge halkı, yeniden şiddet ve gözyaşı istemiyor. Halk, silah ve şiddet yerine, sorunların demokratik ortamda, konuşularak çözülmesini istiyor. Şiddete sürükleyenlere karşı durabilecek, akıntıya kapılmayacak, akıllı hamlelerle ateşleri söndürecek önderlikler arıyor. Asıl sorun haklı olmak değil, sürüklenmemek, şiddeti aşma becerisi göstermektir. İster Türklük, ister Kürtlük duygusuyla olsun, Türkiye’de etnik çatışmayı körüklemek, Türkiye’ye büyük zarar verecektir. Bugün çatışmacı ideolojiler çağın gerisinde kalırken, rasyonel, uzlaşmacı, müzakereci, pratik, çoğulcu görüşler gelişiyor. Dünyada etnik milliyetçiliğin marjinalleştiği toplumlarda; büyük kitlelerin ve kitle kuruluşlarının, aynı zamanda aydınların büyük çoğunluğunun o toplumlarda eski “çatışmacı” kültürleri aştıkları ve bu şekilde doğası itibariyle çatışmacı olan etnik milliyetçiliğin toplumdan “tecrit” edildiği görülüyor. Aşırı uçların hiç kuşkusuz ki kendilerine göre meşru acıları var. Ancak, o acılarla, akıtılan kan ve gözyaşlarıyla güzel bir geleceğin kurulamayacağı, şiddetin her iki tarafı da tüketeceği, geçmişin tutsağı olarak bir yere varılamayacağı anlaşılmalıdır.

Gerek Kuzey Irak’ta, gerekse Türkiye’de siyasi sürece dahil olamayacağını hisseden PKK, eski kirli çatışma ve şiddet günlerinin koşullarını yeniden yaratmaya çalışıyor. Çünkü PKK yönetimi, Türkiye’nin demokratikleşmesinin kendisinin sonu olacağını çok iyi biliyor. Diyarbakırlılar başta olmak üzere Türkiye’de demokrasiye ve insan haklarına inanan sağduyu sahibi herkes; Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olarak demokratik/çağdaş milliyetçiliğe ve yurtseverliğe destek verildiğini, etnik ayrımcılığı ve şiddeti temel alan tüm grupların karşısında olunduğunu yüksek sesle haykırmalıdır. Bu ses Diyarbakır’dan öylesine gür çıkmalı ki, çocukları öldürecek kadar küçülen ve çaresiz kalan PKK’nın, Türkiye’nin demokratikleşmesinin ve sorunlara çözüm arayışının önünü tıkamasına izin vermemeli.

Nail Amudi
nailamudi@yahoo.com
Cevapla

“Güncel” sayfasına dön