madımak ateşi
Gönderilme zamanı: 22 Ağu 2007, 19:52
madımak ateşi
Yıl 1992 günlerden 2 Temmuz...Sivas’ta binlerce insan toplanmış “tekbirlerle insan” yakıyor...Onlarca insan yanarak veya dumandan boğularak ölüyor.Ve yine şuur altımıza bir şerh düşürüyor tarih.İnsanlık adına utanç verici bu tabloyu olayı bizzat yaşayan birinin ağzından dinlediğimde utançtan konuşamamıştım.Müslüman bir ülkede yaşanan bu vahşet ne?Hem de din iman adına yapılan bu vahşet ne?Bu soruyu kendime sorduğumda üç cevap aldım... Neye İnandığını Bilmeyen Toplum
Yıl 1992 günlerden 2 Temmuz...Sivas’ta binlerce insan toplanmış “tekbirlerle insan” yakıyor...Onlarca insan yanarak veya dumandan boğularak ölüyor.Ve yine şuur altımıza bir şerh düşürüyor tarih.İnsanlık adına utanç verici bu tabloyu olayı bizzat yaşayan birinin ağzından dinlediğimde utançtan konuşamamıştım.Müslüman bir ülkede yaşanan bu vahşet ne?Hem de din iman adına yapılan bu vahşet ne?Bu soruyu kendime sorduğumda üç cevap aldım...
Neye İnandığını Bilmeyen Toplum
Kuranda buyruluyor ki; haksız yere bir insanı öldürmek tüm alemi öldürmek gibidir...Çünkü insan başlı başına kainatın özeti,ilahi sırların tecelligahı,ahsenül taqvimdir.Dinimiz “insanı” en kamil makama oturtmuş ona Halife ünvanı vermiştir.İnsanlığın bir daha göremeyeceği kemalatın burcu Hz.Muhammed (saa) düşmanlarına dahi üstün bir ahlakla muamele ettiğini başta hadis kaynakları olmak üzere tarih ve siyer kitapları yazmıştır.En azından mealden okuyan biri Kuranın insanları haksız yere öldürmeye karşı verdiği hükmü görecektir.Bu bilgi özel bir eğitim gerektiren bilgi değildir.Peki din adına meydanı dolduran tekbir seslerine karışmış tekfirci zihniyetler nereden çıktı.Bir toplum nasıl bu kadar hipnoz edilmiş dinden habersiz olabilir...Nasıl?
Belki akla ilk şu gelebilir:Proveke bir eylemdir,dış güçlerin parmağı vardır v.s..Bunlar kaçamak cevaplardır ve olayın diğer boyutlarını görememektir.Ülkemizde Diyanet iflasın eşiğinde,iyi bir eğitimden geçmeyen İmamlar halkı aydınlatmada ve yönlendirmede yetersiz.İnsanlar her sarık takanın eteğinden medet umuyor,cemaatler ise büyük bir para döngüsünün göbeğinde...Ehl-i Beytin dini anlamada getirdiği açılım Sünni etiketli diyanette olmayınca meydan tüccar kılıklılara kaldı ve masum insanlar örümcek tuzaklarına düşüyor maalesef. Ruhu terbiye görmemiş bir kitle yok etme felsefesini güder. Nitekim Sivas’ta bu gerçekleşti.Türkiye’de dini hayatın çokta sağlıklı olmadığı bir kez daha ortaya çıkmıştır. Maraş ve Çorum olayları daha zihinde tazeyken!
Toplum bilimciler ilahiyatçılar bu psikolojinin kaynağına inmeli imani marazları,ruhi ve ekonomik temelleri tespit etmeleri gerekmektedir. Toplumun gelecekteki reflekslerini öngörmek adına bir arkelog sabrıyla şuur altındaki bu linç anlayışını çözmemiz gerekmektedir.Bu konudaki ilk ip ucu Habil ile Kabil arasındaki dini temelli kavgadan tutunda Sıffin’de İmam Ali’ye karşı Kuranın sayfalarını takan zihniyete köprüler kurmak gerektiği inancındayım...Kabilin gömleğindeki koku ile Muaviyede’ki birdir..Yusuf’ta ki kokuyla Şehid-i Kerbela İmam Hüseyininkide birdir.Bakalım farkı anlayabilecek miyiz!
Suça İştirak Eden Devlet
Devletin bu topluma karşı tutumu hiç değişmedi.Osmanlı dan beri varolup gelen baskı ve sıkıntılar Cumhuriyet döneminde de devam etti.Koca bir uygarlık kendi asli unsurunu dirsekleyip durdu.Oysa Alevi toplumu Cumhuriyet’in kurulmasında önemli bir rol üstlenmiştir.Alevi toplumu 70 yıldır sola hamallık etti. Neredeyse CHP’nin rozetini Hz. Ali’ye takacak kadar paranoyak olmuştur.Maalesef bu partilerin yetkili kurullarında milletvekili adaylarında yer alma şansları oldukça düşüktür.Hatırlarsak eğer Sivas katliamının olduğu dönemde SHP iktidar ortağıydı.Ve güpe gündüz insanlar yandı polisi,jandarması seyretti.Ve daha sonraki dönemin Adalet Bakanı Şevket Kazan zanlıların avukatlığını bile yapmaya çalıştı.Devletin bu toplumu ikinci sınıf vatandaş olarak görmeye devam etmesi halen mezhepçi zihniyetinin devam ettiğinin göstergesidir.Evet, devletin bu olaydaki sorumluluğu ihmalden ötedir... Alevi toplumu artık kendi siyasi misyonunu yaratmalıdır ne sağda ne solda..
Torbaya Sığmayan Mızrak
Gelelim son tespite..Bu elim olay bize bir başka şeyi daha anlattı.Ama bir çoğu bunu ya görmedi ya da tepki toplamamak için söylemekten çekindi.Varsın taşlar bize gelsin.Ama yazımın bu kısmında söyleyeceklerime geçmeden evvel şunu belirteyim ki hiç bir gerekçe bu olayın haklı bir tarafını göstermez.
Şimdi gelelim olayda mağdur aktör Aziz Nesin ve ismini herkesin bildiği derneklere.İnsanın sorası geliyor Pir Sultan gibi bir maneviyat liderinin ateist sofrasına meze edilmesi ne kadar doğru? Bu ne perhiz bu ne lahana turşusu...Bir çoğunun amacı materyalizmi Alevi inancına sokmak onları İslam’dan koparmak olan bu insanları hepimiz biliyoruz.İşte bu zihniyet bir ağ gibi ülkenin dört bir tarafına yayılmış halka zehir pompalıyor. 2 Temmuz bunların azığı oldu.Elbetteki o acı müşterekimiz. Ama bu olaydan rant elde edip Cemevlerinde nutuk atmak kahrolsun Şeriat gibi (?) naralar atmak kabul edilebilir bir şey değildir.Televizyon ekranlarını dolduran bu sözde önderlerin Samarra’daki İmamlarımızın türbesine yapılan saldırıyı kınadığı ne zaman görüyoruz ki?Bütün dünya, Peygambere karşı yapılan hakareti kınarkan ve bir çöl bedevisi bile tepki gösterirken, bu vakıf ve federasyonların kaçı bildiri yayınladı? Bunu sormamız lazım kendimize..Ama kırmızı koltuklara oturup halkı siyasi yönlendirmeleri yapmak daha mühim bir şey olsa gerek!
Dinsiz bir Alevilik anlayışına ve onun tuzaklarına dur demek, sayıca az olsa da gerçek Alevilerin mükellefiyetidir.Yaşamımızla duruşumuzla, ahlakımızla, sevgimizle yeniden Resul ve Ehlibeyt çizgisini muzaffer kılacağız..O zaman sahtelerin bandrolü düşecektir.
Tekrar bu olayı bir mümin bilinciyle nefretle kınarken gereken yerelere şu mesaj gitsin.Bizi kimse ne Kuran’dan ne Resulullahtan ne de Ehlibeytten koparamazsınız...Şimdi düşünme zamanı:Bizi yakan Madımak Ateşimi yoksa içimizdeki dalalet ateşi mi?
(caferiyol dergisinden Erkan DOĞAN'ın yazısıdır)
Yıl 1992 günlerden 2 Temmuz...Sivas’ta binlerce insan toplanmış “tekbirlerle insan” yakıyor...Onlarca insan yanarak veya dumandan boğularak ölüyor.Ve yine şuur altımıza bir şerh düşürüyor tarih.İnsanlık adına utanç verici bu tabloyu olayı bizzat yaşayan birinin ağzından dinlediğimde utançtan konuşamamıştım.Müslüman bir ülkede yaşanan bu vahşet ne?Hem de din iman adına yapılan bu vahşet ne?Bu soruyu kendime sorduğumda üç cevap aldım... Neye İnandığını Bilmeyen Toplum
Yıl 1992 günlerden 2 Temmuz...Sivas’ta binlerce insan toplanmış “tekbirlerle insan” yakıyor...Onlarca insan yanarak veya dumandan boğularak ölüyor.Ve yine şuur altımıza bir şerh düşürüyor tarih.İnsanlık adına utanç verici bu tabloyu olayı bizzat yaşayan birinin ağzından dinlediğimde utançtan konuşamamıştım.Müslüman bir ülkede yaşanan bu vahşet ne?Hem de din iman adına yapılan bu vahşet ne?Bu soruyu kendime sorduğumda üç cevap aldım...
Neye İnandığını Bilmeyen Toplum
Kuranda buyruluyor ki; haksız yere bir insanı öldürmek tüm alemi öldürmek gibidir...Çünkü insan başlı başına kainatın özeti,ilahi sırların tecelligahı,ahsenül taqvimdir.Dinimiz “insanı” en kamil makama oturtmuş ona Halife ünvanı vermiştir.İnsanlığın bir daha göremeyeceği kemalatın burcu Hz.Muhammed (saa) düşmanlarına dahi üstün bir ahlakla muamele ettiğini başta hadis kaynakları olmak üzere tarih ve siyer kitapları yazmıştır.En azından mealden okuyan biri Kuranın insanları haksız yere öldürmeye karşı verdiği hükmü görecektir.Bu bilgi özel bir eğitim gerektiren bilgi değildir.Peki din adına meydanı dolduran tekbir seslerine karışmış tekfirci zihniyetler nereden çıktı.Bir toplum nasıl bu kadar hipnoz edilmiş dinden habersiz olabilir...Nasıl?
Belki akla ilk şu gelebilir:Proveke bir eylemdir,dış güçlerin parmağı vardır v.s..Bunlar kaçamak cevaplardır ve olayın diğer boyutlarını görememektir.Ülkemizde Diyanet iflasın eşiğinde,iyi bir eğitimden geçmeyen İmamlar halkı aydınlatmada ve yönlendirmede yetersiz.İnsanlar her sarık takanın eteğinden medet umuyor,cemaatler ise büyük bir para döngüsünün göbeğinde...Ehl-i Beytin dini anlamada getirdiği açılım Sünni etiketli diyanette olmayınca meydan tüccar kılıklılara kaldı ve masum insanlar örümcek tuzaklarına düşüyor maalesef. Ruhu terbiye görmemiş bir kitle yok etme felsefesini güder. Nitekim Sivas’ta bu gerçekleşti.Türkiye’de dini hayatın çokta sağlıklı olmadığı bir kez daha ortaya çıkmıştır. Maraş ve Çorum olayları daha zihinde tazeyken!
Toplum bilimciler ilahiyatçılar bu psikolojinin kaynağına inmeli imani marazları,ruhi ve ekonomik temelleri tespit etmeleri gerekmektedir. Toplumun gelecekteki reflekslerini öngörmek adına bir arkelog sabrıyla şuur altındaki bu linç anlayışını çözmemiz gerekmektedir.Bu konudaki ilk ip ucu Habil ile Kabil arasındaki dini temelli kavgadan tutunda Sıffin’de İmam Ali’ye karşı Kuranın sayfalarını takan zihniyete köprüler kurmak gerektiği inancındayım...Kabilin gömleğindeki koku ile Muaviyede’ki birdir..Yusuf’ta ki kokuyla Şehid-i Kerbela İmam Hüseyininkide birdir.Bakalım farkı anlayabilecek miyiz!
Suça İştirak Eden Devlet
Devletin bu topluma karşı tutumu hiç değişmedi.Osmanlı dan beri varolup gelen baskı ve sıkıntılar Cumhuriyet döneminde de devam etti.Koca bir uygarlık kendi asli unsurunu dirsekleyip durdu.Oysa Alevi toplumu Cumhuriyet’in kurulmasında önemli bir rol üstlenmiştir.Alevi toplumu 70 yıldır sola hamallık etti. Neredeyse CHP’nin rozetini Hz. Ali’ye takacak kadar paranoyak olmuştur.Maalesef bu partilerin yetkili kurullarında milletvekili adaylarında yer alma şansları oldukça düşüktür.Hatırlarsak eğer Sivas katliamının olduğu dönemde SHP iktidar ortağıydı.Ve güpe gündüz insanlar yandı polisi,jandarması seyretti.Ve daha sonraki dönemin Adalet Bakanı Şevket Kazan zanlıların avukatlığını bile yapmaya çalıştı.Devletin bu toplumu ikinci sınıf vatandaş olarak görmeye devam etmesi halen mezhepçi zihniyetinin devam ettiğinin göstergesidir.Evet, devletin bu olaydaki sorumluluğu ihmalden ötedir... Alevi toplumu artık kendi siyasi misyonunu yaratmalıdır ne sağda ne solda..
Torbaya Sığmayan Mızrak
Gelelim son tespite..Bu elim olay bize bir başka şeyi daha anlattı.Ama bir çoğu bunu ya görmedi ya da tepki toplamamak için söylemekten çekindi.Varsın taşlar bize gelsin.Ama yazımın bu kısmında söyleyeceklerime geçmeden evvel şunu belirteyim ki hiç bir gerekçe bu olayın haklı bir tarafını göstermez.
Şimdi gelelim olayda mağdur aktör Aziz Nesin ve ismini herkesin bildiği derneklere.İnsanın sorası geliyor Pir Sultan gibi bir maneviyat liderinin ateist sofrasına meze edilmesi ne kadar doğru? Bu ne perhiz bu ne lahana turşusu...Bir çoğunun amacı materyalizmi Alevi inancına sokmak onları İslam’dan koparmak olan bu insanları hepimiz biliyoruz.İşte bu zihniyet bir ağ gibi ülkenin dört bir tarafına yayılmış halka zehir pompalıyor. 2 Temmuz bunların azığı oldu.Elbetteki o acı müşterekimiz. Ama bu olaydan rant elde edip Cemevlerinde nutuk atmak kahrolsun Şeriat gibi (?) naralar atmak kabul edilebilir bir şey değildir.Televizyon ekranlarını dolduran bu sözde önderlerin Samarra’daki İmamlarımızın türbesine yapılan saldırıyı kınadığı ne zaman görüyoruz ki?Bütün dünya, Peygambere karşı yapılan hakareti kınarkan ve bir çöl bedevisi bile tepki gösterirken, bu vakıf ve federasyonların kaçı bildiri yayınladı? Bunu sormamız lazım kendimize..Ama kırmızı koltuklara oturup halkı siyasi yönlendirmeleri yapmak daha mühim bir şey olsa gerek!
Dinsiz bir Alevilik anlayışına ve onun tuzaklarına dur demek, sayıca az olsa da gerçek Alevilerin mükellefiyetidir.Yaşamımızla duruşumuzla, ahlakımızla, sevgimizle yeniden Resul ve Ehlibeyt çizgisini muzaffer kılacağız..O zaman sahtelerin bandrolü düşecektir.
Tekrar bu olayı bir mümin bilinciyle nefretle kınarken gereken yerelere şu mesaj gitsin.Bizi kimse ne Kuran’dan ne Resulullahtan ne de Ehlibeytten koparamazsınız...Şimdi düşünme zamanı:Bizi yakan Madımak Ateşimi yoksa içimizdeki dalalet ateşi mi?
(caferiyol dergisinden Erkan DOĞAN'ın yazısıdır)