İmam Cafer Sadık'ın Hayatı, Fazileti...

Kullanıcı avatarı
f_altan
Mesajlar: 2376
Kayıt: 22 Oca 2007, 20:49

Mesaj gönderen f_altan »

31- Akılsızların Günahı Akıllıların Üzerinedir

Haris b. Muğayre şöyle diyor:
Bir gece İmam Sadık (a.s) Medine’nin sokaklarının birinde benimle karşılaşınca: “Ey Haris!” diye buyurdu.
Ben de: “Buyurun” dedim.
İmam (a.s): “Sizin akılsızlarınızın günahı akıllılarınızın üzerinedir; sizin alim ve bilginleriniz cahillerinizin günahlarını yükleneceklerdir” buyurarak geçip gittiler.
Haris şöyle devam ediyor:
Bir müddet sonra İmam Sadık (a.s)’ın huzuruna vararak müsaade isteyip dedim ki:
“Fedan olayım! Neden “Akılsızlarınızın günahlarını alimleriniz yüklenecektir” buyurdunuz? Sizin bu sözünüzden önemli bir neticeye ulaştığımdan dolayı çok rahatsız oldum.”
İmam (a.s) buyurdu ki: “Durum dediğim gibidir; sizin akılsızlarınızın günahlarını alimleriniz yükleneceklerdir. Sebebi ise şudur: Neden sizlerden herhangi biriniz çirkin bir iş işleyip rahatsızlığımıza sebep olduğunda siz ona nasihatte bulunmuyor ve güzel sözlerle onu aydınlatmıyorsunuz?”
Dedim ki: “Ona nasihat etsek de sözümüze bakmaz ve bize itaat etmez.”
Buyurdu ki: “O halde onunla konuşmayın, böyle insanlarla arkadaş olmayın ve onlarla oturup kalkmayın.”

(Bihar, c. s. )
ALLAHUMME SALLİ ALA MUHAMMED VE ÂL-İ MUHAMMED VE ACCİL FERECEHUM VE FERECENA BİHİM
Kullanıcı avatarı
f_altan
Mesajlar: 2376
Kayıt: 22 Oca 2007, 20:49

Mesaj gönderen f_altan »

32- Ona Merhamet Et

Amr b. İkrime şöyle diyor:
İmam Sadık (a.s)’ın huzuruna vararak: “Beni rahatsız eden bir komşum vardır” dedim.
İmam Sadık (a.s): “Ona merhamet et” buyurdu.
Ben: “Allah ona merhamet etmesin” dedim.
İmam (a.s), bu sözü duyar duymaz yüzünü benden çevirdiler.
İmam Sadık (a.s)’ı o hal üzerine terk etmek istemediğimden dolayı şöyle dedim: “Fedan olayım, komşum bana şöyle böyle yapıyor, beni rahatsız ediyor.”
İmam (a.s) buyurdu ki: “Ona karşı düşmanlığını açıklayacak (sen de onu rahatsız edecek) olursan, ondan intikam alabileceğini mi zannediyorsun?”
Cevaben: “Evet, buna gücüm vardır” dedim.
İmam (a.s) buyurdu ki: “Senin komşun, Allah’ın insanlara verdiği nimetinden dolayı onları kıskanıyor. Bir kimseye bir nimet (servet) verildiğini gördüğü vakit ailesi olursa, belasını onların başına getirir (onlara eziyet eder); ailesi olmadığında ise, belasını hizmetçisinin başına getirir (onlarla kavga eder); hizmetçisi olmadığında da geceleri uyuyamaz, gündüzleri de sinirli olur.”
Böyle insanlara karşı hastalara davranıldığı gibi davranılması gerekir; çünkü böyle insanlar hastadırlar.”

(Bihar, c. 74, s. 152)
ALLAHUMME SALLİ ALA MUHAMMED VE ÂL-İ MUHAMMED VE ACCİL FERECEHUM VE FERECENA BİHİM
Kullanıcı avatarı
f_altan
Mesajlar: 2376
Kayıt: 22 Oca 2007, 20:49

Mesaj gönderen f_altan »

33- Allah’ın Varlığına Bir Delil

Hişam b. Hekem şöyle diyor:
Ebu Şakir Dîsani bana dedi ki: “Benim bir sorum var, onu sahibine (mevlan İmam Sadık’a) sormama izin veriyor musun? Ben bu soruyu birçok alime sormuşum ama onlar bana ikna edici bir cevap veremediler.”
Hişam diyor ki ona: “O soruyu bana söyler misin? Şayet ikna edici cevap verebilirim” dedim.
Ebu Şakir: “Ben bu soruyu İmam Cafer Sadık (a.s)’a sormak istiyorum” dedi.
Onun için İmam (a.s)’dan izin aldım; o içeriye girdiğinde İmam (a.s)’a: “Sana soru sormak için bana izin verir misin?” dedi.
İmam(a.s): “İstediğin soruyu sorabilirsin” buyurdular.
Ebu Şakir: “Senin bir yaratıcının olduğuna dair delilin nedir?” dedi.
İmam (a.s): “Ben iki haletten hariç değilim; ya kendim kendimi yaratmışım; bu durumda da iki şey söz konusu olabilir; ben kendimi yaratırken ya benim varlığım önceden varmış veya yokmuş. Eğer önceden vardıysa, o zaman onu yapmaya ihtiyacım yoktu. Ama eğer önceden yoktuysa, sen de biliyorsun ki, yokluk herhangi bir şeyi yaratamaz. Bu durumda üçüncü bir şey sabit olmaktadır; o da şudur ki, benim bir yaratıcım vardır, o da alemlerin rabbi olan Allah’tır.”
Hişam diyor ki: Ebu Şakir hiçbir söz söylemeksizin kalkıp gitti.(1)
_________________
1- Bihar, c. 3, s. 50. Allame Meclisi diyor ki: “Bu delil sağlam bir delildir; aynı zamanda eser ve icadın da mucit ve müessirin varlığına dayalı olduğunu göstermektedir. İnsanın vicdanı da bunun hakkaniyetine hükmetmektedir ve aklın bunu reddetmeye imkanı yoktur.”
ALLAHUMME SALLİ ALA MUHAMMED VE ÂL-İ MUHAMMED VE ACCİL FERECEHUM VE FERECENA BİHİM
Kullanıcı avatarı
f_altan
Mesajlar: 2376
Kayıt: 22 Oca 2007, 20:49

Mesaj gönderen f_altan »

34- Kabul Olmayan Dualar

İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur:
“Dört kişinin duası kabul olmaz:
1- Evinde oturarak: “Allah’ım, bana rızk ver” diyen kimsenin duası. Allah-u Teala böyle bir kimsenin cevabında şöyle buyurmaktadır: “Rızkın peşice gitmeyi sana emretmedim mi?”
2- Hanımı hakkında beddua eden kimsenin duası. Allah-u Teala böyle bir kimseye şöyle buyurmaktadır: “Onun talâkını senin yetkinde bırakmadım mı?”
3- Kendi malını zayi ederek “Allah’ım, bana rızk ver” diyen kimsenin duası. Allah-u Teala böyle bir kimsenin cevabında da şöyle buyurur: “İktisatlı olmayı ve malını ıslah etmeyi (kötü yerlerde kullanmamayı) sana emretmedim mi?”
Nitekim Kur’ân’da şöyle buyurmaktadır:
“Onlar, harcadıkları zaman, ne israf ederler, ne de kısarlar; harcamaları ikisi arasında orta bir yol olur.”
4- Şahit ve senet olmaksızın başkasına bir mal vererek Allah’dan yardım dileyen kimsenin duası.” Allah-u Teala ona şöyle buyurur: “Borç verdiğinizde size: “Şahit tutun” diye emretmedim mi?”
_________________
1 - Furkan / 67
2 - Bihar, c. 93, s. 360
ALLAHUMME SALLİ ALA MUHAMMED VE ÂL-İ MUHAMMED VE ACCİL FERECEHUM VE FERECENA BİHİM
Kullanıcı avatarı
f_altan
Mesajlar: 2376
Kayıt: 22 Oca 2007, 20:49

Mesaj gönderen f_altan »

35- İmam Cafer Sadık (a.s) Ve Dilenci

Mesma’ b. Abdülmelik şöyle diyor:
Biz Mina’da İmam Cafer Sadık (a.s)’ın huzurunda oturmuş ve yanımızda bulunan üzümden yiyorduk. Bu sırada bir dilenci gelerek İmam (a.s)’dan yardım istedi. İmam (a.s) da bir salkım üzümün ona verilmesini emretti.
Dilenci: “Benim üzüme ihtiyacım yoktur; para varsa para veriniz” dedi.
İmam (a.s): “Allah sana genişlik versin” buyurdu.
Dilenci gitti. Birkaç adım attıktan sonra pişman olarak geri dönüp: “Üzümü veriniz” dedi.
İmam (a.s): “Allah sana genişlik versin” buyurarak ona bir şey vermedi.
Daha sonra başka bir dilenci geldi. İmam (a.s) ona üç tane üzüm verdi.
Dilenci üzümü alarak: “Allah’a hamd olsun ki, beni rızıklandırdı” dedi.
Gitmek istediğinde İmam (a.s) ona: “Dur!” dedi. Sonra ona bir avuç dolusu üzüm verdi.
Dilenci üzümü alarak: “Allah’a hamd olsun ki, beni rızıklandırdı” dedi.
İmam (a.s) tekrar ona: “Dur, gitme!” buyurdu.
İmam (a.s) hizmetçiye: “Yanında ne kadar para vardır?” diye sordu.
Hizmetçi: “Yaklaşık yirmi dirhem” dedi.
İmam (a.s): “Onu da bu fakire ver” diye emretti.
Dilenci tekrar şöyle dedi: “Allah’ım, sana hamdolsun; bu nimet yalnız sendendir; sen teksin ve eşsizsin.”
Gitmek istediğinde İmam (a.s): “Dur, gitme” diye buyurdu.
Daha sonra gömleğini çıkararak fakire: “Al, giy” buyurdu.
Dilenci o gömleği giyip şöyle dedi: “Allah’a hamd olsun ki, bana elbise verdi ve beni giyindirdi.”
Daha sonra İmam (a.s)’a dönerek: “Allah size iyi mükafat versin” dedi. Artık bundan başka bir şey söylemedi ve çekip gitti.
Ravi diyor ki: Bizim tahminimiz şuydu ki, eğer fakir adam bu defa da Allah’a şükredip İmam (a.s)’a dua etmeseydi, İmam (a.s) yine ona bir şeyler verecekti ve durum böylece devam edecekti. Çünkü Allah’a şükrettikçe İmam (a.s) ona bağışta bulunuyordu.

(Bihar, c. 47, s. 42)
ALLAHUMME SALLİ ALA MUHAMMED VE ÂL-İ MUHAMMED VE ACCİL FERECEHUM VE FERECENA BİHİM
Kullanıcı avatarı
f_altan
Mesajlar: 2376
Kayıt: 22 Oca 2007, 20:49

Mesaj gönderen f_altan »

36- Mazeret Yolunun Kapanması

Âl-i Sâm’ın kölesi Abdul’a’la şöyle diyor: İmam Cafer Sadık (a.s)’dan şöyle buyurduğunu duydum:
“Güzelliğinden dolayı günaha bulaşan güzel bir kadını, kıyamet günü İlahi adalet mahkemesine getirdiklerinde: “Neden günah işledin?” diye soracaklar.
Cevaben şöyle diyecektir: “Allah’ım, beni güzel yarattın, bu yüzden günah işledim!”
Bu sırada Allah-u Teala, Hz. Meryem’i getirmelerini emredecektir. O kadına: “Sen mi daha güzelsin yoksa bu mu? Biz onu daha güzel yarattık ama o güzelliğinden dolayı aldanıp günaha düşmedi!”
Daha sonra yakışıklığından dolayı günaha düşen yakışıklı bir erkeği sorguya çektiklerinde: “Neden günaha düştün?” diye soracaklardır. O cevaben şöyle diyecektir: “Allah’ım, beni yakışıklı yarattın; bundan dolayı kadınlar bana yöneldi, ben de aldanarak günaha düştüm!”
Bu sırada Yusuf (a.s)’ı getirerek ona: “Sen mi daha yakışıklısın yoksa Yusuf mu? Biz ona cemal ve güzellik verdik ama o aldanarak günaha düşmedi!” denilecektir.
Daha sonra bela ve sıkıntılarından dolayı isyan ederek günaha düşen birisini getirecekler. “Neden isyan ederek günaha düştün?” dediklerinde şöyle diyecek: “Allah’ım, bana şiddetli bela, musibet ve sıkıntılar verdin, bu yüzden isyan ederek günaha düştüm.”
Bu sırada Eyyub (a.s)’ı getirerek o adama şöyle denilecek: “Senin belan mı daha şiddetli idi yoksa Eyyub’un mu? Halbuki biz onu şiddetli belaya uğrattık ama o isyan ederek günaha düşmedi.”
İşte böylece özür ve bahane yolu günahkarlara kapanmış olacaktır.

(Bihar, c. 7, s. 285; c. 12, s. 341)
ALLAHUMME SALLİ ALA MUHAMMED VE ÂL-İ MUHAMMED VE ACCİL FERECEHUM VE FERECENA BİHİM
Kullanıcı avatarı
f_altan
Mesajlar: 2376
Kayıt: 22 Oca 2007, 20:49

Mesaj gönderen f_altan »

37- Yanlış Tefsirlerin Tehlikesi

Ebu Muhammed el-Askeri babasından İmam Cafer Sadık (a.s)’ın şöyle buyurduğunu naklediyor:
Avam halkın bir şahsı överek onun şahsiyeti ve yüceliği hakkında konuştuklarını duydum. Tanınmayacak bir şekilde onu yakından görmek ve şahsiyetinin ne derecede olduğunu öğrenmek istedim.
Bir gün onu, etrafı avam halkla sarılmış olduğu bir halde gördüm. Ben de yüzümü kapatarak tanınmayacak bir şekilde bir köşede durup onun hareketlerini göz altında bulundurdum. O, halkı aldatıcı bir kılık ve kıyafette idi. Yavaş yavaş halktan ayrılarak bir yola koyuldu. Halk da kendi işleri peşice gittiler.
Ben de onun nereye gittiğini ve ne yaptığını öğrenmek için onun peşine takıldım. Çok geçmeksizin ekmek fırınına gitti. Fırın sahibini dalgın ve gafil bir durumda görünce, iki ekmek çaldı ve onları elbisesinin altına saklayarak yoluna devam etti.
Ben onun bu işine şaşırdım. Kendi kendime dedim ki: Fırıncıyla anlaşmış olabilir ve ihtimalle ekmeyin parasını önceden vermiş veya sonradan verebilir.
Oradan geçip nar satan bir manava ulaştı. Nar satan manavın önünde biraz durdu. Onun meşgul olduğunu görünce, iki tane nar alarak yoluna devam etti.
Benim şaşkınlığım oldukça çoğaldı. Yine kendi kendime dedim ki: “Onunla bir anlaşması olabilir. Ama neden hırsızlar gibi davranıyor! Onlar meşgul olduklarında onların mallarını götürüyor!” Böylece şaşkınlık içerisindeydim. Nihayet hasta bir adamla karşılaştı; ekmekleri ve narları ona vererek yoluna devam etti. Peşice gederek ona ulaştım. Dedim ki: “Ey Allah’ın kulu! Senin methini duymuştum ve seni yakından görmek istiyordum. Ama bugün senden ilginç şeyler gördüm. Senin bu yaptıkların beni üzdü. Üzüntümün giderilmesi için senden soru sormak istiyorum.”Söz konusu şahıs:
- Ne gördün?
- “Fırıncıdan iki adet ekmek ve manavdan ise iki tane nar çaldın.”
- Sen kimsin?
- “Adem oğullarından ve Muhammed (s.a.a) ümmetindenim.”
- Hangi ailedensin?
- “Peygamber Ehl-i Beytinden.”
- Hangi şehirdensin?
- “Medine şehrinden.”
- Sen Cafer b. Muhammed misin?
- “Evet, ben Cafer b. Muhammed’im.”
- Yazık ki bu nesebi şerafetin sana hiçbir faydası olmamıştır. Zira senin bu soru sorman, baban ve dedenin ilim ve bilgisinden ve Kur’an’dan habersiz olduğunu göstermektedir. Kur’an’dan haberdar olsaydın, beni eleştirmez ve övülecek şeyi inkar etmezdin!.
- “O nedir?”
- Allah’ın kitabı olan Kur’an’dır.
- “Cahil olduğum şey nedir?”
- Allah’ın şu sözüdür: “Kim (Allah’ın huzuruna) iyilikle gelirse, ona getirdiğinin on katı vardır. Kim de kötülükle gelirse, o sadece getirdiğinin dengiyle cezalandırılır. Onlar haksızlığa uğratılmazlar.”(1)
Binaenaleyh, ben iki ekmek çaldım iki günah işledim ve iki nar çaldım yine iki günah işledim. Toplam dört günah işlemiş oldum. Ama onları Allah yolunda sadaka verdiğim için onların her birine karşılık on sevap kazandım. Toplam kırk sevap elde etmiş oldum. Dört günah kırk sevaptan azaltılmış olursa, geriye otuz altı sevap kalır. O halde benim şimdi otuz altı sevabım vardır. İşte bundan dolayı, ilim ve bilgiden habersizsin diyorum.
-“Annen yasında ağlasın! Kur’an’dan habersiz olan sensin. Zira Allah Teala buyuruyor ki: “Allah ancak takva sahiplerinden kabul eder.”(2)
Sen ilk önce iki ekmek çaldın, iki günah işledin. İki tane de nar çaldın yine iki günah işledin. Toplam dört günah işlemiş oldun. Halkın malını onların izni olmadan başkalarına sadaka olarak verdin, sevap işlememenle birlikte dört günah daha işlemiş oldun. Toplam sekiz günah işledin. Dört günahın karşısında kırk sevap kazanmış olmadın.
O adam inat ederek bu sözleri kabul etmedi ve ben de onu kendi haline bırakıp gittim.”
İmam Sadık (a.s) bu kıssayı dostlarına naklederken şöyle buyurdular: “Dini meselelerde bu çeşit yanlış tefsir ve yorumlar, bir takım insanların, -hem kendilerinin ve hem de diğer kimselerin- sapmalarına yol açmaktadır.”(3)
_________________
1 - En’am / 160
2 - Mâide / 27
3 - Bihar, c. 47, s. 238
ALLAHUMME SALLİ ALA MUHAMMED VE ÂL-İ MUHAMMED VE ACCİL FERECEHUM VE FERECENA BİHİM
Kullanıcı avatarı
f_altan
Mesajlar: 2376
Kayıt: 22 Oca 2007, 20:49

Mesaj gönderen f_altan »

38- Hakaret Yasak!

Köylü bir adam sürekli olarak İmam Cafer Sadık (a.s)’ın yanına gelip gidiyordu. İmam (a.s) bir süre onu göremeyince yanındakilerden o adamın halini sordu.
İmam (a.s)’ın huzurunda bulunanlardan birisi, o adamı küçümsemek ve onu İmam (a.s)’ın yanında küçük düşürmek için şöyle dedi: “Efendim! O adam avam ve cahil birisidir ve çok önemli bir şahıs değildir!”
İmam (a.s) onun bu sözüne karşı şöyle buyurdu: “İnsanın aslı onun aklıdır; hasebi (şerafet ve üstünlüğü) dinidir; değeri takvasıdır. İnsanlar soy açısından eşittirler; herkes Adem’dendir.”
O adam, İmam (a.s)’ın bu sözünden dolayı utanıp sıkıldı ve artık bir şey demedi.

(Bihar, c. 78, s. 202)
ALLAHUMME SALLİ ALA MUHAMMED VE ÂL-İ MUHAMMED VE ACCİL FERECEHUM VE FERECENA BİHİM
Kullanıcı avatarı
f_altan
Mesajlar: 2376
Kayıt: 22 Oca 2007, 20:49

Mesaj gönderen f_altan »

39- Aslanlarla Yük Taşıyabilme!

Ebu Hazim Abdulgaffar b. Hasan şöyle diyor:
Mensur’un hükümeti döneminde İbrahim b. Edhem Kufe’ye geldi ve ben de onunla birlikte idim. Ebu Abdullah Cafer b. Muhammed b. Ali el-Alevi de Kufe’ye geldi. Bu sırada İmam Cafer Sadık (a.s) Kufe’den çıkıp Medine’ye dönmek istiyordu. Kufe’nin alim ve büyükleri de İmam (a.s)’ı yolcu ediyorlardı.
Süfyan-i Sevri ve İbrahim b. Edhem (sofuların önderi) İmam (a.s)’ı yolcu edenlerdendi. İmam (a.s)’ı yolcu edenlerden bazıları O’ndan daha ileride gidiyorlardı. Yolun yarısında aniden bir aslanla karşılaştılar.
İbrahim b. Edhem şöyle dedi: “Bekleyin de İmam Sadık gelsin. Bakalım bu aslana ne yapacaktır.”
Derken İmam (a.s) gelip yetişti. Aslanın yolda yattığını Hazrete söylediler. İmam (a.s) aslana yaklaşarak kulağından tutup onu yoldan uzaklaştırdı. Sonra şöyle buyurdu: “İnsanlar Allah’ın emirlerine uymuş olurlarsa, yüklerini bu aslanlara yükleyebilirler.”

(Bihar, c. 47, s. 139; c. 71, s. 191)
ALLAHUMME SALLİ ALA MUHAMMED VE ÂL-İ MUHAMMED VE ACCİL FERECEHUM VE FERECENA BİHİM
Kullanıcı avatarı
f_altan
Mesajlar: 2376
Kayıt: 22 Oca 2007, 20:49

Mesaj gönderen f_altan »

40- Şiddetli Sıcakta Çalışmak

Ebu Amr eş-Şeybani şöyle diyor:

Bir gün İmam Cafer Sadık (a.s)’ın, işçi elbisesini giyip eline kürek alarak kendi bahçesinde çalıştığını ve mübarek sırtından terler aktığını gördüm.
İmam (a.s)’ı bu halde görünce: “Fedan olayım! Küreği verin de ben çalışayım” dedim.
İmam (a.s): “Hayır! Ben, insanın geçimini sağlaması için güneşin sıcağında zahmet çekmesini seviyorum.”

(Bihar, c. 47, s. 57)
ALLAHUMME SALLİ ALA MUHAMMED VE ÂL-İ MUHAMMED VE ACCİL FERECEHUM VE FERECENA BİHİM
Cevapla

“Oniki İmamlar'ın Hayatı” sayfasına dön