Hz. Peygamber'in Hayatı, Fazileti...

Kullanıcı avatarı
f_altan
Mesajlar: 2376
Kayıt: 22 Oca 2007, 20:49

Mesaj gönderen f_altan »

11- Ne Zarar Ne Ziyan

Cundeb oğlu Semure’nin bir hurma ağacı vardı. O hurmaya bakmak için Ensar’dan olan birinin evinden geçtiğinde Ensari izin almaksızın onun evinden geçip kendi ağacının yanına gidiyordu.
Bir gün Ensari adam şöyle dedi: Ey Semure! Sen sürekli haber vermeksizin bizim evden geçiyorsun; geçmek istediğinde önce izin al sonra geç; izin almadan habersiz olarak geçme.
Semure onun sözünü kabul etmeyip şöyle dedi: Kendi yoluma izin almam. Burası benim yolumdur, istediğim zaman giderim.
Ensari adam onu Resulullah (s.a.a)’e şikayet etti. Resulullah (s.a.a) de Semure’yi ihzar ederek şöyle buyurdu:
“Filan adam senden şikayet etti ve senin izin almadan onun ailesinin yanından geçtiğini söyledi. Bundan sonra oraya gitmek istediğinde izin al ve haber vermeden onların evinden geçme.”
Semure cevaben şöyle dedi: Ya Resulellah! Ağacımın yolu için de mi izin alayım?
Resulullah (s.a.a) şöyle buyurdu: “O ağaçtan vazgeç ve ben onun yerine filan yerde sana bir hurma ağacı vereyim.”
Semure: “Hayır” dedi.
Resulullah (s.a.a): “O ağacın yerine sana iki ağaç vereyim” buyurdu.
Semure: “Hayır, kabul etmiyorum” dedi.
Resulullah (s.a.a) ağacın sayısını ona kadar çıkardı. Semure yine: “Kabul etmiyorum” dedi.
Resulullah (s.a.a): “O ağaçtan vazgeç, onun karşılığında sana cennette bir hurma ağacı vereyim” buyurdu.
Semure: “İstemiyorum” dedi.
Bu defa Resulullah şöyle buyurdular:
“Şüphesiz sen zararlı bir kimsesin, bir mümine zarar vermeye de hakkın yoktur.”
Sonra Ensari adama dönerek: “Git hurma ağacını yerinden çıkar ve onu Semure’nin önüne at” diye emretti. Adam da Peygamber (s.a.a)’in emrini yerine getirdi. Resulullah da Semure’ye: “Şimdi o ağacı götür, istediğin yerde onu ek” diye buyurdular.[1]
_________________
[1] - Bihar, c. 22, s. 135
ALLAHUMME SALLİ ALA MUHAMMED VE ÂL-İ MUHAMMED VE ACCİL FERECEHUM VE FERECENA BİHİM
Kullanıcı avatarı
f_altan
Mesajlar: 2376
Kayıt: 22 Oca 2007, 20:49

Mesaj gönderen f_altan »

12- Ölüm Döşeğinde

Müslümanlardan biri ölüm döşeğine düştüğünde Peygamber (s.a.a) bir grup ashapla birlikte onun ziyaretine gitti. O sırada o Müslüman baygın bir haldeydi.
Resulullah (s.a.a) ölüm meleğine: “Bu adamı serbest bırak ondan soru sorayım” diye buyurdular.
Bu esnada söz konusu şahıs kendine geldi.
Peygamber (s.a.a): “Ne görüyorsun?” diye sordu.
Hasta adam: “Birçok beyazlık ve birçok karartı görüyorum” dedi.
Resulullah (s.a.a): “Onlardan hangisi sana daha yakındır?” diye buyurdu.
Hasta adam: “Karartı bana daha yakındır” dedi.
Resulullah (s.a.a) ona: “Allahummeğfir liyel kesire min measîk vakbil minnil yesîre min taatik.” [1] söylemesini buyurdular.
Hasta adam bu duayı okuduktan sonra tekrar bayıldı.
Peygamber (s.a.a) ölüm meleğine: “Ey ölüm meleği! Onu biraz serbest bırak da ona soru sorayım” buyurdu.
Bu esnada hasta adam kendisine geldi.
Peygamber (s.a.a): “Ne görüyorsun?” diye sordu.
Hasta adam: “Birçok karartı ve birçok beyazlık” dedi
Peygamber (s.a.a): “Onlardan hangisi sana daha çok yakındır?” diye sordu.
Hasta adam: “Beyaz daha yakındır” dedi. Peygamber (s.a.a) orada bulunanlara dönerek: “Allah Teala arkadaşınızı bağışladı” buyurdular.
İmam Sadık (a.s) bu öyküyü naklettikten sonra şöyle buyurdular: “Can vermekte olan birinin yanına gittiğinizde bu söylenen duayı ona telkin edin (tekrarlaması için ona söyleyin).”[2]
_________________
[1] - “Allah’ım, sana karşı yaptığım birçok günahlarımı bağışla ve sana yaptığım az itaatimi kabul buyur.”
[2] - Bihar, c. 6, s. 197
ALLAHUMME SALLİ ALA MUHAMMED VE ÂL-İ MUHAMMED VE ACCİL FERECEHUM VE FERECENA BİHİM
Kullanıcı avatarı
f_altan
Mesajlar: 2376
Kayıt: 22 Oca 2007, 20:49

Mesaj gönderen f_altan »

13- Hurafelere Karşı Koymak

Resulullah (s.a.a)’in oğlu İbrahim öldüğünde güneş tutuldu. Bazı kimseler: “Güneşin tutulması İbrahim’in ölümünden dolayıdır” dediler.
Peygamber (s.a.a) bu sözü duyunca, İbrahim’in cenazesini defnetmeden halkı camiye davet edip minbere çıkarak Allah’a hamd-u sena ettikten sonra şöyle buyurdular:
“Ey insanlar! Güneş ve ay Allah’ın nişanelerinden iki nişanelerdir. O’nun emriyle hareket ediyor ve O’nun emrine itaat etmektedirler. Kesinlikle bir kimsenin ölümünden veya hayatından dolayı tutulmazlar; güneş veya ay tutulduğu vakit ayet namazı kılın.”
Daha sonra minberden inerek cemaatle ayet namazı kıldılar. Sonra Hz. Ali (a.s)’a: “Kalk oğlum İbrahim’i defin için hazırla” diye buyurdular. Hz. Ali (a.s) da İbrahim’in cenazesine gusül verip onu kefenledi ve sonra da onu defnettiler...[1]
_________________
[1] - Bihar, c. 22, s. 155
ALLAHUMME SALLİ ALA MUHAMMED VE ÂL-İ MUHAMMED VE ACCİL FERECEHUM VE FERECENA BİHİM
Kullanıcı avatarı
f_altan
Mesajlar: 2376
Kayıt: 22 Oca 2007, 20:49

Mesaj gönderen f_altan »

14- İşi Sağlam Yapma Dersi

Resulullah (s.a.a), oğlu İbrahim’in cenazesini defnettikten sonra gözleri yaşla dolarak şöyle buyurdu:
“Göz yaşarıyor, kalp mahzun oluyor ama, Allah’ın öfkesine sebep olacak bir söz söylemiyorum.”
Sonra şöyle buyurdu:
“Ey İbrahim! Biz senin ölümünle hüzünlüyüz.”
Daha sonra Resulullah (s.a.a) kabrin bir köşesinin iyice kapanmadığını görünce onu mübarek elleriyle düzeltti. Daha sonra şöyle bu yurdular:
“Sizlerden herhangi biriniz bir iş yaptığında onu sağlam yapsın.” [1]
________________
[1] - Bihar, c. 22, s. 157
ALLAHUMME SALLİ ALA MUHAMMED VE ÂL-İ MUHAMMED VE ACCİL FERECEHUM VE FERECENA BİHİM
Kullanıcı avatarı
f_altan
Mesajlar: 2376
Kayıt: 22 Oca 2007, 20:49

Mesaj gönderen f_altan »

15- En Sevimli İsimler

Cabir-i Ensari şöyle diyor:
Allah’ın resulüne arz ettim ki: “Ali bin Ebi Talib’in şânı hakkında ne buyuruyorsun?”
Resulullah (s.a.a) buyurdular ki: “O benim canımdır.”
Arz ettim ki: “Hasan ve Hüseyin’in şanı hakkında ne buyuruyorsun?”
Buyurdular ki: “O ikisi benim ruhumdurlar ve onların anneleri Fatıma benim kızımdır. Kim onu incitirse, beni incitmiştir; kim onu hoşnut ederse, beni hoşnut etmiştir. Allah şahit olsun ki, ben onlarla savaşanlarla savaş halindeyim, onlarla sulh edenlerle sulh içerisindeyim.
Ey Cabir! Dua edip de kabul olmasını istiyorsan, onların ismiyle Allah’ı çağır. Zira o isimler Allah katında en sevimli isimlerdir.”[1]
_________________
[1] - Bihar, c. 94, s. 21
ALLAHUMME SALLİ ALA MUHAMMED VE ÂL-İ MUHAMMED VE ACCİL FERECEHUM VE FERECENA BİHİM
Kullanıcı avatarı
f_altan
Mesajlar: 2376
Kayıt: 22 Oca 2007, 20:49

Mesaj gönderen f_altan »

16- Komşunun Sınırı

Ensar’dan olan bir adam Resulullah (s.a.a)’in huzuruna gelerek şöyle dedi:
“Ya Resulellah! Ben filan mahallede bir ev aldım. En yakın komşum öyle bir kimsedir ki, ne hayırı bekleniyor ve ne de şerrinden güvendeyim.”
Resulullah (s.a.a) Ali’ye (a.s), Selman’a, Ebuzer’e ve dördüncü şahısın kim olduğunu unuttum, zannedersem o da Mikdad idi, buyurdular ki:
“Gidin camiye ve yüksek sesle şöyle deyin: “Komşusu şerrinden güvende olmayan kimsenin imanı yoktur.”
Onlar yüksek sesle üç defa bu sözü camide halka ilan ettiler. Daha sonra şöyle demelerini emretti: Sağ, sol, ön ve arka taraftan kırk ev komşu sayılmaktadır.” Onlar da tekrar yüksek sesle bunu halka duyurdular.[1]
_________________
[1] - Bihar, c. 74, s. 152
ALLAHUMME SALLİ ALA MUHAMMED VE ÂL-İ MUHAMMED VE ACCİL FERECEHUM VE FERECENA BİHİM
Kullanıcı avatarı
f_altan
Mesajlar: 2376
Kayıt: 22 Oca 2007, 20:49

Mesaj gönderen f_altan »

17- Öfkeden Sakınma

Bir adam Resulullah (s.a.a)’in huzuruna vararak şöyle dedi: “Ya Resulellah! Benim saadet ve mutluluğuma sebep olacak bir şey bana öğret.”
Resulullah (s.a.a): “Git, öfkelenme.”
Nasihat isteyen adam: “Bu nasihat bana yeter” deyerek kendi aile ve kabilesinin yanına döndü. Kendi memleketine döndüğünde kötü bir olayın vuku bulduğunu gördü. Onun kabilesi başka bir kabileyle ihtilaf etmiş; her iki taraf silah ve zırhlarını kuşanarak birbirlerinin karşısında yer almışlardı.
Yolculuktan gelen bu şahıs, durumun çok kritik olduğunu görür görmez hemen savaş elbisesini giyerek kabilesinin safında yer aldı.
Bu esnada Resulullah (s.a.a)’in ona: “Öfkelenme” diye buyurmuş olduğu sözü hatırlayarak savaş silahını yere bırakıp akrabalarıyla savaşmak isteyen kabileye doğru giderek şöyle dedi:
“Ey cemaat! Bizden taraf size ulaşan yaralama, öldürme ve dövme gibi nişanesi (katil ve vuranı) belli olmayan her çeşit zarar ve ziyan benim üzerimedir, onu benim kendim ödeyeceğim. Katil ve vuranı belli olan her çeşit yara ve katlin diyetini de akrabalarımın kendilerinden alabilirsiniz.”
Savaşa hazır olan kabile, onun bu önerisini duyunca, kalpleri yumuşayarak öfkeleri yatıştı ve ona teşekkür ederek şöyle dediler: “Bizim bu gibi şeylere hiçbir ihtiyacımız yoktur, kendimiz bu işe daha layığız.” İşte böylece her iki kabile o adamın ön ayak olması ve önerisiyle gazap ve öfkelerini yenerek birbirleriyle sulh edip kin ve düşmanlık ateşini söndürmüş oldular. [1]
_________________
[1] - Bihar, c. 73, s. 277
ALLAHUMME SALLİ ALA MUHAMMED VE ÂL-İ MUHAMMED VE ACCİL FERECEHUM VE FERECENA BİHİM
Kullanıcı avatarı
f_altan
Mesajlar: 2376
Kayıt: 22 Oca 2007, 20:49

Mesaj gönderen f_altan »

18- Ayrılık Çaresi

Ensar’dan bir adam Resulullah (s.a.a)’in yanına gelerek şöyle dedi: “Ya Resulellah! Ben sizden ayrı kalmaya tahammül edemiyorum. Eve gittiğimde sizi hatırlayıp, size olan aşırı sevgi ve alakadan dolayı mal mülkü terk edip sizi yakından görmek için sizin ziyaretinize geliyorum. Bu esnada kıyameti hatırlıyorum. Ya Resulellah! Siz cennete gidip onun en yüksek derecesinde yer aldığınızda, ben o gün sizin ayrılığınıza nasıl tahammül edebilirim?”
Ensari adamın sözlerinden az sonra bu ayeti şerife nazil oldu:
“Allah’a ve Resulüne itaat edenler, işte onlar, Allah’ın kendilerine nimet verdiği peygamberler, doğrular, şehitler ve salihlerle beraberdir. Ne iyi arkadaştır onlar.” [1]
Resulullah (s.a.a) o adamı çağırtıp nazil olan ayeti ona okuyarak onu müjdeledi. Yani, Hz. Peygamber (s.a.a)’e gerçekten uyanlar cennette O’nunla beraber olacaklardır.[2]
_________________
[1] - Nisa / 69
[2] - Bihar, c. 17, s. 14
ALLAHUMME SALLİ ALA MUHAMMED VE ÂL-İ MUHAMMED VE ACCİL FERECEHUM VE FERECENA BİHİM
Kullanıcı avatarı
f_altan
Mesajlar: 2376
Kayıt: 22 Oca 2007, 20:49

Mesaj gönderen f_altan »

19- Hz. Peygamber ’in Gülümsemesi

Bir gün Resulullah (s.a.a) gülümseyerek göğe bakıyordu, bir adam Hazretin gülmesinin sebebini sorunca Resulullah (s.a.a) şöyle buyurdular: “Evet göğe bakıyordum, iki melek, kendi yerinde ibadetle meşgul olan mümin bir kulun gece gündüz yaptığı ibadetlerinin mükafatını yazmaları için yeryüzüne indiler, fakat onu, hasta olduğundan dolayı ibadetgahında bulamayınca göğe çıkıp Hak Teala’ya şöyle arz ettiler: “Ey Rabbimiz! Biz o mümin kulun ibadetini yazmak için her zamanki gibi onun ibadetgahına gittik, fakat onu orada bulamadık, hasta yatağına düşmüştü.”
Allah-u Teala, o meleklerin cevabında şöyle buyurdu: “O mümin kul, hasta yatağında olduğu sürece, her gün ibadetgahında olduğu zaman ona yazdığınız her günün sevabı miktarınca ona sevap yazın. Hasta yatağında olduğu müddetçe onun hayır amellerinin mükafatı bana aittir; onun mükafatını ben vereceğim.”[1]
_________________
[1] - Bihar’ul-Envar, c. 22; s. 83
ALLAHUMME SALLİ ALA MUHAMMED VE ÂL-İ MUHAMMED VE ACCİL FERECEHUM VE FERECENA BİHİM
Kullanıcı avatarı
f_altan
Mesajlar: 2376
Kayıt: 22 Oca 2007, 20:49

Mesaj gönderen f_altan »

20- Sıraya Riayet Edin

Hz. Ali (a.s) şöyle buyuruyor:
“Bir gün Resulullah (s.a.a) istirahat halinde idi. Oğlu İmam Hasan su istedi. Resulullah (s.a.a) de bir kaba biraz süt sağıp onu Hasan’a (a.s) verdi. Hüseyin (a.s) bu durumu görünce sütü almak için yerinden kalktı. Ama Resulullah (s.a.a) ona mani olup sütü Hasan’a verdi. Bu durumu görünce şöyle dedim: “Ya Resulellah! Güya Hasan’ı daha çok seviyorsun”
Resulullah cevaben buyurdular ki:
“Hayır, öyle değildir. Benim Hasan’ı savunmamın sebebi, öncelik onun hakkı olduğu içindir. Çünkü O, daha önce su istemişti, sıraya riayet etmek gerekir.” [1]
_________________
[1] - Bihar’ul-Envar, c. 43, s. 283
ALLAHUMME SALLİ ALA MUHAMMED VE ÂL-İ MUHAMMED VE ACCİL FERECEHUM VE FERECENA BİHİM
Cevapla

“Peygamberimizi (s.a.a) Tanıyalım” sayfasına dön