Uludere Katliamı Olacak İş Değil

Gündemdeki haber ve konular...
Cevapla
Ali
Mesajlar: 636
Kayıt: 24 Ara 2006, 08:34

Uludere Katliamı Olacak İş Değil

Mesaj gönderen Ali »

Uludere Katliamı Olacak İş Değil

Irak sınırında kaçakçılık yapan köylülere terörist diye ! ateş açılıyor ve 35 kişi adeta katlediliyor,

Neresini yorumlayacağız neresini düzelteceğiz şaşırdık,

O köylüleri kaçakçılığa mahküm eden terk eden düzenimi eleştirelim ?

Terör bölgesindeydiler Terörist sandık acizliğini mi eleştirelim ?

Bu trajediyi fırsat bilip kargaşa çıkaran sürüleri mi eleştirelim?

Halen özür dilemeyenlerin pişkinliğini mi eleştirelim?

O canların acısına ortak oluyoruz ölenlere rahmet yakınlarına başsağlığı diliyoruz ve susuyor sorşturmanın sonucunu bekliyoruz,

Bazen söz tükeniyor insanın nutku tutuluyor ya işte o noktadayız…
Ali
Mesajlar: 636
Kayıt: 24 Ara 2006, 08:34

Re: Uludere Katliamı Olacak İş Değil

Mesaj gönderen Ali »

Ahmet Altanın yazısını beğendim ekliyorum konuyu bende foruma taşıyorum


DEVLET YARDAKÇILIĞI VE AHLAK

Devletin içindeki zehri temizlemeden o devleti on yıl boyunca yönetmeye kalkarsan, o devletin en tepesine tırmanabilmek için kendi halkına arkanı döner, devletin yardakçılığına soyunursan, o zehir kaçınılmaz olarak senin damarlarına da akar.

Sen de zehirlenirsin.

Zehirlenmiş bir devletin zehirlenmiş bir parçası haline gelirsin.

O zaman başlarsın tehditlere, yalanlara, saptırmalara, iftiralara.

O yönettiğini sandığın devlet senin emrinde halkını bombalar, sen devlete sahip çıkarsın.

Bir özür bile dilemezsin.

Senin başbakanlığını yaptığın devlet bu ülkenin 35 çocuğunu bombalarla parçaladı.

Ya seni kendi yönetimindeki devlet tuzağa düşürdü...

Ya sen bile bile öldürttün.

Hangisi?

Biz senin “tuzağa düşürüldüğünü” düşünüyorduk ama sen bombacılara sahip çıkarak, gerçekleri halkından saklayarak, olayları saptırarak, “tuzağa düşmediğini” anlattın bize.

O zaman öldürülen çocukların hesabını ver.

“Devlet halkını bombalamadı” diye tepineceğine, devlet halkı nasıl bombaladı onu anlat.

O insanların ölüm emrini kim verdi?

Niye verdi?

“Tugay komutanımla konuştum” diyorsun, tugay komutanın sana “bir dakika başbakanım, sınır karakoluna bir sorayım, orada gerçek kaçakçılar var mı” demedi mi?

Demediyse niye demedi?

Niye bombardıman başlamadan önce durumu kontrol etmedi?

Sordun mu bunu o senin “tugay komutanına”?

Sen milletin bir parçasıydın işbaşına geldiğinde, devletin bu millete yaptıklarına karşı çıkıyordun, gidip milletinle konuşuyor, milletine danışıyordun, devletin suçunu saklamaya çalışmıyor, devletin suçlarını aydınlatmaya, engellemeye uğraşıyordun, şimdi devlet yardakçılığına soyununca sadece istihbaratçınla, generalinle, “komutanınla” konuşuyorsun.

Sorsana o köydeki insanlara o gece neler olduğunu.

Bak BDP Eşbaşkanı Demirtaş sormuş: “Son bir aydır her gün gidiyorlar. Son bir aydır karakol izin vermiş durumda. 50 ve 100’er kişilik gruplar her gün katırlarla gidiyorlar. 28 aralıkta öğlen saatinde devletin karakolunun önünden gidiyorlar. Kaç kişinin gittiğini karakol biliyor. İki yol var, ikisi de karakolun önünden geçiyor. Bunların hepsi tanık anlatımıdır. Alışverişini yapıyorlar, geri geliyorlar. Öğlen geçtikleri iki yol da akşam saatlerine doğru köyün girişinde askerler tarafından kapatılıyor. İlk köylü grubu köye girmek üzereyken onlara kılavuzluk yapan bir kişi ‘Askerler köyü kapatmışlar, bekleyin’ diyor. Askerler mallarına el koyarlar diye bekliyorlar.”

Sana “komutanların” bunları anlatmıyor, değil mi?

Anlatıyorlarsa da sen bize anlatmıyorsun.

Biz senin dün yaptığın konuşmadan Uludere ile ilgili ne öğrendik?

Hiçbir şey.

Bir sürü boş laf.

Manasız bir bağırış çağırış.

Bu devletin zehrini yutan, milletiyle böyle konuşur zaten, korkutmaya çalışır, tehditler yağdırır, iftiralar atar.

Senin “komutanların” bunları daha önce çok yaptı, şimdi onların yerine sen yapıyorsun, yaşadığımız “büyük değişim” bu oldu, gerçek generaller yerine “sivil postuna bürünmüş generaller” çıkıyor artık karşımıza.

Bize, o sınır karakolunun varlığından haberdar olduğu 35 çocuğu nasıl, neden, kimin emriyle öldürttüğünüzü anlatmıyorsun, o akşam sınır karakoluna neden danışmadığınızı anlatmıyorsun, danıştıysanız karakolun size gerçeği niye söylemediğini anlatmıyorsun, yanlış istihbaratın nereden geldiğini anlatmıyorsun, o istihbaratı neden “çek edemediğinizi” anlatmıyorsun, sen bize hiçbir şey anlatmıyorsun bu katliamla ilgili.

Bu çocukları niye öldürdünüz, bize bunu söyle.

Niye bir özür bile dilemediniz?

Bu umursamaz, aldırmaz, devlet yardakçısı hallerinizle bütün bir Kürt halkını da kurban haline getirdiniz, sadece o çocukları bombalayarak değil, o bombardımandan sonraki o korkunç umursamazlığınızla bu ülkeyi hiç kimsenin beceremeyeceği biçimde böldünüz.

Ölenler Türk askeri olsa o kürsüde öyle mi konuşacaktın?

Askeri sivilden, Türk’ü Kürt’ten üstün gördüğün için öyle konuştun, senin gibiler yıllardır öyle gördüğü için zaten bu ülkenin acıları hiç dinmiyor.

Yazık sana, şu düştüğün hale bak, milletin yiğidiydin, devletin oyuncağı oldun.

Bir de kalkmış hiç yüzün kızarmadan bizim gazeteye laf ediyorsun, “bizim gazetenin arkasındakileri, emelleri, amelleri biliyormuşsun”.

Bu gazetenin “arkasındakilerle”, gizli emelleriyle, amelleriyle ilgili ne biliyorsan dürüst bir adam gibi lafı dolaştırmadan açıkla.

Açıklayamazsın çünkü yalan söylüyorsun.

28 Şubat’ın andıççı generalleri gibi iftira atıyor, kendi ahlakından da hepimizi kuşkuya düşürüyorsun.

Değer miydi bir Köşk için bu zillete?

Değer miydi gidip devletin zehrini içmeye?

Bak sen de zehirlendin sonunda.
biralevi
Mesajlar: 1487
Kayıt: 24 Ara 2006, 14:02

Re: Uludere Katliamı Olacak İş Değil

Mesaj gönderen biralevi »

Ahmet altana katılmamak elde değil
Onurlu saygın bir düzende devlette böyle bir iş yapıldığında birilerinden hesap sorulur istifa ettirilir gerçek ne kadar acı olsada kamuoyuna açıklanır
devlet masum insanların üzerine bomba yağdırmaz
zaten çeteyle devlet arasındaki fark budur çete suçlu suçsuz ayırmaz devlet ayırmak zorundadır
terör örgütü masumları katledebilir çünkü zaten amacı terördür ama devlet böyle yapamaz
eğer bazıları suçluysa bile içindeki suçsuz zarar görmesin diye titiz davranır bir masum zarar görmesin diye devlet bazı zalimleri görmezden gelebilir bekleyebilir
bizim dinimizde bir masumu öldüren tüm insanlığı öldürmüş gibidir ve bu işe ortak olmak desteklemekte suç ortaklığı yapmak demektir
devlet bunca vergiyi harcama yetkisine sahiptir bunca istihbarat yapma yetkisine sahiptir bunlara rağmen böyle bir katliam yapılıyorsa kim sorumluysa ortaya çıkarılmalıdıor
yanlışlıkla yapılmışsa bile
bu yanlışı yapanın bir daha aynı yanlışı yapmaması için görevden alınması gerekmektedir
kişi başı bilmem kaç tl verecez demek onlarda ordan geçmeseydi ucuzluğuna kaçmak halkı aldatmaktır
Başbakan belki bu dünyada cumhurbaşkanlığı için bu hesaptan kaçabilir ama mahşerde kaçamayacaktır hemde tüm yandaşlarıyla birlikte
Musa Özateş
Mesajlar: 1205
Kayıt: 17 Mar 2007, 01:17

Re: Uludere Katliamı Olacak İş Değil

Mesaj gönderen Musa Özateş »

Osman Pamukoğlu'ndan kritik Uludere soruları

Emekli Tümgeneral Osman Pamukoğlu, Uludere'de hava saldırısı sonucunda hayatını kaybeden 35 vatandaşla ilgili önemli açıklamalarda bulundu. Pamukoğlu, ''Kaçakçı konvoyunun sınıra yaklaşması PKK'nın gelişine benzemez. Çünkü PKK böyle uzun bir kolla hareket etmenin ölüm olduğunu bilir'' dedi.

Radikal yazarı Cevdet Aşkın Osman Pamukoğlu'nun açıklamalarını köşesine taşıdı. İşte o yazı:

PKK ile mücadelesiyle tanınan emekli general Osman Pamukoğlu, 35 sivilin ölümüyle sonuçlanan hava bombardımanına ilişkin soru ve yanıtlarıyla yapılan resmi açıklamaları kuşkulu hale getiriyor.

Uludere’de 35 kaçakçının PKK’lı zannıyla F-16’lar tarafından vurulmasından sonra Kürt sorunu ekseninde siyasi tansiyon iyice yükseldi.

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan dün grup toplantısında olayla ilgili en küçük detaya kadar adli ve idari incelemenin yapıldığını söyledi. Erdoğan, Genelkurmay’a teşekkür ettikten sonra BDP’ye “Silahlı efendileriniz ipinizi gevşetmediği sürece tuvalete bile gidemezsiniz” diye yüklendi.

BDP Eşbaşkanı Selahattin Demirtaş da yine grup toplantısında “Kendi halkını katleden yönetimler meşru değildir. Meşruiyetini tanımıyoruz” diye konuştu.
Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, bu konuşmalardan bir gün önce 2 Ocak’taki Bakanlar Kurulu toplantısının ardından yaptığı açıklamada Uludere konusunda “Türk Silahlı Kuvvetleri bunu kasıtlı olarak yapmaz, yapamaz. Olayda kesinlikle bir kasıt söz konusu değildir” dedi. Katırlar ve silahlarla birlikte sınıra doğru sızma olacağı yönünde bir istihbarat alındığını, bunun üzerine insansız hava araçlarıyla bir takip gerçekleştirildiğini söyleyen Arınç, bombardımandan önce gruba işaret fişekleri ve top atışlarıyla ‘uyarı’ yapıldığını kaydetti. Soruşturma sonucunda bir ihmalin ortaya çıkması halinde ailelerden özür dilenebileceğini hatta helalleşileceğini söyleyen Arınç, kürsüden resmi bir özrün şimdilik olumsuz olacağını ifade etti.

Uludere’deki facianın oluş biçimine ilişkin Genelkurmay ve hükümet kaynaklarının açıklamaları birbiriyle örtüşürken, bölgede uzun yıllar PKK ile mücadelesiyle tanınan emekli bir generalden dün ilginç bir açıklama geldi. Hak ve Eşitlik Partisi Genel Başkanı Osman Pamukoğlu şunları söylüyordu: “Kaçakçı konvoyu, PKK’nın sınıra yaklaşmasına benzer mi? Hayır. PKK böyle uzun kollar yapmaz, çünkü bunun ölüm olduğunu bilir... Üstelik kullandığı hayvan sayısı bir veya ikiyi geçmez. Eğer iki ise ayrı ayrı istikametleri kullanır. İnsan olarak da baskın noktasına gelinceye kadar 6-8 kişiden fazla insanı bir istikamette tutmaz.
Gece ve gündüz kara gözetlemesi yapan ve ileri teknoloji yapımı dürbünleri kullananlar, bir konvoyun kaçakçılarından oluştuğunu, yüklerine bakarak anlayamazlar mı? Anlaşılmaması mümkün mü? PKK, konvoy yapar mı? Üstelik de topçu ve havan silahlarının menziline girdiğinde!..
Bölgeden bölgeye, dönemden döneme değişmekle birlikte bazen günde 20-30 istihbarat bilgisi gelebilir. MİT’ten, jandarmadan, polisten... Bunların bir kısmı da profesyonelce PKK tarafından maksatlı olarak gönderilir; dikkat dağıtmak, yormak, şaşırtmak veya bir planlı eylemi örtmek amacıyla yapılır. Haber toplamak ve bilgi almaktan çok daha önemli olan istihbaratın değerlendirilmesidir ve bu ameliye en zeki ve en yüksek tecrübeye sahip kişilerce yapılmalıdır.

Kaçakçılar çoğu zaman iki taraf için istihbarat taşıyan elemanlardır. İnsansız hava aracı bir nesnedir. Kameraya alır veya fotoğraf çeker. Bu, teknik bir aletin istihbarat teşkillerine ve elemanlarına bilgi sağlamasıdır. Esas iş, en önemli iş ve uzmanlık, asıl bundan sonra yapılan değerlendirmenin isabetli olmasıdır. Anlaşılan o ki bu becerilememiştir.

Kara gözetlemesiyle tespit edilen kaçakçı konvoyuna (ki bu konvoylar yılan gibi, ip gibi uzundur) esas silahların etkisine girmeden, çok uzaktan havan ve top mermisi ile ateş açıldıysa, bu da akıl almaz bir şeydir. Eğer bu kol, PKK koluysa neden yaklaşmaları beklenip pusuya düşürülmeleri planlanmaz, düşünülmez?”

Uludere’nin Ankara versiyonu “Alınan istihbarat üzerine sınırdan girmek istenen gruba topla uyarı ateşi(!) açıldı, durmayınca uçaklarla bombalandı” şeklinde, PKK versiyonu ise grubun kaçakçı olduğunun bilindiği ve köye girmelerinin engellenerek dar bir alana sürüldüğü ve orada bombalandığı biçiminde özetlenebilir.

Peki, olayı bizzat yaşayanların Uludere versiyonu nasıl? Bombardımandan sağ kurtulan Hacı Encü’ye kulak verelim. 19 yaşındaki Encü, İHD ve Mazlum-Der’e yaptığı açıklamada şunları söylüyordu: “28 Aralık günü saat 16.00’da 40-50 kişilik bir grupla birlikte mazot ve gıda maddesi getirmek üzere yine bu sayıda katırla beraber sınırın Irak tarafına geçtik. Karakola özellikle bir bilgilendirme yapmadık ancak gidip geldiğimizi zaten biliyorlardı. Amacımız şeker ve mazot getirmekti. Hatta giderken insansız hava aracının sesini dahi duyduk ancak sürekli gidip geldiğimiz için yolumuza devam ettik. Akşam 19.00’da katırları yükleyerek yola çıktık. Saat 21.00 gibi sınıra yaklaştık. Bizim köyün yaylasına vardık, yayla tam sınırdadır. Orada önce aydınlatma fişeği ve akabinde de top-obüs atışı yapıldı. Biz yükümüzü sınırın diğer tarafında bıraktık. Hemen ardından uçaklar geldi ve bombardıman başladı. Biz iki gruptuk, öndeki grup ile arkadaki grup arasında 300-400 metre mesafe vardı. İlk top atışından hemen sonra uçak geldi. Askerler bizim yaylayı tuttukları için, bu tarafa geçebileceğimiz başka yol yoktu. Bu nedenle gruplar sıkışarak bir araya gelmek zorunda kaldı. Sonunda iki büyük grup olduk. İlk uçak bombardımanında sınırın sıfır noktasında bulunan yaklaşık 20 kişilik grup imha oldu. Hemen geriye kaçmaya başladık. Kayalıklar arasında kalanların üzerine bomba yağmaya başladı. Benim de içinde bulunduğum grup 6 kişiydi, bu gruptan 3 kişi kurtulduk. Üzerimizde günlük sivil elbiselerimiz vardı, hiç kimsede silah yoktu. Olay 1 saat falan sürdü. Bir-iki kişi 3 katırla beraber küçük bir deredeki suya girdik. Bir saat bekledikten sonra bir kayalığın altına sığındık. Arkadaşlarımızdan haber alamadık. Saat 23.00-23.30 gibi gelen ışıklardan ve seslerden köylülerin geldiğini anladık. Köylüler feryat etmeye başlayınca askerler tuttukları yerlerden çekilerek yaylayı da boşalttılar.”
Uludere faciasına değişik açılardan, karşılaştırmalı biçimde bakıldığında basitçe ihmal düzeyine indirgenemeyecek boyutta olduğu, Osman Pamukoğlu’nun çok kritik sorular sorduğu ve açılan soruşturmanın bu soruları dikkate alması gerektiği açıkça görülüyor.
Çeri
Mesajlar: 815
Kayıt: 28 May 2009, 10:06

Re: Uludere Katliamı Olacak İş Değil

Mesaj gönderen Çeri »

Ne günlere kaldık.Kaçakcılık ne zaman bir masum bir iş oldu.Tamam idam cezası biraz ağırdır ama yine´de bir suç
Gerçi Devletimiz siyaseten göz yumuyormuş ama çatışma yerlerin´de her zaman böyle kazalar olabilir.Ama yine´de iyi araştırmak gerekir.Bir komplo´da olabilir.
Cevapla

“Güncel” sayfasına dön