Ömer'in Muaviye'ye Mektubu

alibaran
Mesajlar: 136
Kayıt: 02 Mar 2011, 21:08

Ömer'in Muaviye'ye Mektubu

Mesaj gönderen alibaran »

Ömer'in Muaviye'ye Mektubu

İmam Hüseyin Aleyhisselam şehit edildi ve haber Medine’ye ulaştı. Kerbela’da, İmam Aleyhisselam’ın ev halkından on sekiz kişi vardı ve elli dört kişi Ehli Beyt Aleyhimusselam’ın dışındaydı. Hermele Lanetullahi aleyh tarafından Ali Asger Aleyhisselam’ın şehit edildiği haberi Medine’ye ulaşınca, İmam Aleyhisselam’ın yakınları, Ümmü Seleme’nin evinde yas tutmaya başladılar. Bunlar arasında Muhacir ve Ensar’dan kimselerde vardı. Abdullah İbni Ömer bu olayı duyduğunda yüzüne vurdu ve ey Ensar ve Muhacir! Gördünüz mü Ehli Beyt Aleyhimusselam’ı nasıl şehit ettiler? Dedi ve Onlar Rabler’i katında rızıklanırlar ayetini okudu ve devamla Bundan sonra Yezit Lanetullahi aleyh’e bir engel yoktur dedi.Bu konuşmadan sonra Abdullah İbni Ömer gece evinden çıktı ve hangi şehre gittiyse milleti ayağa kaldırdı ve herkese Yezit Lanetullahialeyh’e lanet okumaları gerektiğini söyledi ve kendisi de okudu.

Bunun olayı Yezit Lanetullahialeyh’e ulaştı. Haberciler şöyle dediler: O nereye gidiyorsa sana lanet okuyor ve halkı tahrik ediyor ve millet arasında senin halife olmadığın sözünü yayıyor ve Ehli Beyt Aleyhimusselam’a olan sevgisini dile getiriyor ve herkese, bu sözler Halife Ömer’in oğlu Abdullah’ın sözleridir sözünü söyletiyordu. Şam, Dimeşk ve bütün şehirler çalkalanmaya başladı ve Abdullah ibni Ömer büyük bir toplulukla Şam’a geldi. Onun gelişini Yezit Lanetullahialeyh’e haber verdiler. Halk onun yanında debdebeyle yürüyordu.

Yezit Lanetullahialeyh bu haberi getirenlere dedi ki: Bu durum onun aceleciliğinden birisidir. Bir süre sonra o vazgeçecektir. Abdullah İbni Ömer, yanındaki insanlarla beraber Yezit Lanetullahialeyh’in sarayının önüne geldi ve durdular. Yezit Lanetullahi aleyh sadece, Abdullah İbni Ömer’in saraya girmesine izin verdi. Abdullah İbni Ömer ilk önce girmek istemedi ve Yezit Lanetullahialeyh, dedi ki: Sen, Hz. Resulullah Sallallahu aleyhi ve alihi ve sellem‘in Ehli Beyt’ine Aleyhimusselam karşı öyle bir iş yaptın ki, o işi ne Rumlar ne de Türkler yapabilirdi ve kalk bu hilafet makamından defol. Müslümanlar senin yerine senden daha hayırlı birini seçsinler.

Yezit Lanetullahialeyh onu alaylı bir tavırla karşıladı ve ona kibirle karışık merhaba dedi. Ve Abdullah İbni Ömer’i elbisesinden tutarak kendine doğru çekti ve ona şöyle dedi: Ey Ebu Muhammed! Sakin ol, aceleciliğinden vazgeç, aklet, gözlerini aç bak, kulaklarını aç işit. Öz baban Ömer ibni Hattab hakkında ne diyorsun. O hidayet edici miydi? O Peygamber Sallallahu aleyhi ve alihi ve sellem’in halifesi ve yardımcısı mıydı? O Peygamber Sallallahu aleyhi ve alihi ve sellem’in eniştesi ve emanetçisi miydi? Ve o kimse Peygamber Sallallahu aleyhi ve alihi ve sellem’e ne demişti bir hatırla. O demişti ki: Ey Muhammed! Sallallahu aleyhi ve alihi ve sellem Lat ve Uzza’ya aşikâr bir şekilde ibadet ediliyor, sen ise Allah’a gizlice ibadet ediyorsun. Abdullah ibni Ömer, utangaç bir tavırla: Sen nasıl diyorsan öyledir dedi. Yezit Lanetullahialeyh: Senin baban mı benim babamı Şam’a vali tayin etti, yoksa benim babam mı senin babanı halife tayin etti? Abdullah ibni Ömer: Benim babam senin babanı Şam’a vali tayin etti dedi. Yezit Lanetullahialeyh: Senin babanın benim babamı Şam’a vali tayin etmesine razı mısın?

Abdullah ibni Ömer: Evet, ben bu işe razıyım dedi. Yezit Lanetullahialeyh: Öyleyse sen babanın yaptığına razısın değil mi? Abdullah ibni Ömer: Evet dedi. Yezit Lanetullahialeyh, Abdullah’ın elini eline vurdu ve onun koluna girerek: Benimle gel, sana bir şey göstereceğim dedi ve gizli bir odaya girdiler. Odanın içinde bir sandık vardı. Yezit Lanetullahialeyh sandığı açtı ve sandığın içinden bir tabut çıkardı. Tabut (kutu) mühürlenmişti. Tabutun içerisinden bir tomar çıkardı. Tomarı açtı ve Abdullah’a sordu: Ey Abdullah! Bu yazı kimin yazısıdır? Abdullah ibni Ömer: Bu benim babamın yazısıdır. Yezit Lanetullahialeyh tomardan bir mektup seçti ve açtı, onu okumaya başladı.


"O kimse ki bizi, kılıçla İslam dinine mahkûm etti. Biz ikrar ettik ama kalplerimiz endişe ve korku içerisindeydi. Nefisler titriyor ve niyetlerimiz muzdarip idi ve gözlerimize diken batmıştı. Çünkü bizim inkâr ettiğimiz şeye bizi davet ettiği için ve O’nun kılıcından korunmak için itaat ettik. O’nun, Yemen’den gelen insanlarla bize galip gelmesinden ve bizi ortalıkta bırakmasından korktuk.

Herke O’nu istiyor ve babalarının dinini terk ediyorlardı ve gittikçe çoğalıyorlardı.Hubil’e yemin olsun, Ofsan’a yemin olsun, Lat ve Uzza’ya yemin olsun. Ömer Lat ve Uzza’ya ibadet ettiğinden beri onları asla inkar etmedi ve ben hiçbir zaman ne söz olarak ne de fiil olarak O’nu Hz. Peygamber Sallallahu aleyhi ve alihi ve sellem’i doğrulamadım. Kabe’ye dönüp ibadet etmedim (gerçekte) ve O’nun Rabbine inanmadım. Ve ben hiçbir zaman O’na selam vermedim. Ama hile ile olanlar hariç, o selamları da O’nun makamını elde etmek için, O’nun muhabbetini kazanmak için ve O’nun zararından korunmak için verdim. Ve O gerçekten büyük bir sihirle geldi bize ve Süleyman’ın, Davut’un, Musa’nın, İsa’nın, Beni İsrail’e getirdikleri sihirden daha büyük bir sihirle geldi bize. Ve onların sihirlerinin tamamıyla geldi ve onlar yaşasalardı ve Hz. Muhammed Sallallahu aleyhi ve alihi ve sellem’i görseydiler, bu sihirbazların seyyididir, ağasıdır derlerdi.

Ey Muaviye! Kendi kavminin sünnetini al ve kendi milletinin usullerine tabi ol ve geçmişlerinin yaşadıkları şeylere karşı vefalı ol. Nasıl olayım? Dersen. Onları yaşatarak, koruyarak. Hz. Peygamber Sallallahu aleyhi ve alihi ve sellem ve O’nun Ehli Beyt’ini Aleyhimusselam inkar ederek. Çünkü Onlar diyorlardı ki: Bizim bir Rabbimiz var ve bu Rabb’e itaat etmek gerekir. Ve Onlar namaz ve hac diye bir şey ortaya çıkardılar ve bunları dinin temeli karar kıldılar ve Onlar bizim Rabbimiz hususunda yanılgıya düştüğümüzü zannediyorlardı.

O Hz. Peygamber Sallallahu aleyhi ve alihi ve sellem’e yardımcı oldular, Selman ve Ebu Zer gibileri. Peygamber Sallallahu aleyhi ve alihi ve sellem mübarek kılındı ve O’na uyanlar dediler ki: Güya, O’na ilham oldu (vahyolundu) ve ilk beyt Bekke (Mekke) kıble karar kılındı ve alemlere hidayet oldu ve bu alemler için gerçekten bir hidayetçidir-Bakara denildi. Ve dediler ki vahy olundu ki Sen kendi yüzünü senin razı olduğun kıbleye çevireceksin, yüzünü Mescid-ul Haram’a çevir.

Onlar bundan sonra namazlarını taşa doğru dönerek kıldılar. Zaten, O’nun bu sihiri olmasaydı, Lat ve Uzza bizim üzerimizden gitmezdi ve halk Onları terk etmezdi. Ki onlar da taştan, gümüşten ve altındandı. Hayır! Lat ve Uzza’ya yemin olsun ki ben, kendi dinimizden çıkmak ve O’nun boş sihirlerine ve kuruntularına uymak için herhangi bir sebep bulamıyorum.

Gözlerini aç ve bak, kulaklarını aç ve dinle, düşün kalbinle ve aklınla. Onlar’ın durumu ne idi ve ne oldu. Lat ve Uzza’ya şükreyle...Çünkü Hz. Muhammed Sallallahu aleyhi ve alihi ve sellem’den sonra Ebu Bekir, O’nun hilafetini ele geçirdi ve O’nun makamını gasbetti ve kanlarını döktü ve Onlar’ın helal ve haramlarını değiştirdik. Vacip olarak bildiklerini kendi lehimize çevirdik. Onlar Rabler’inin vacip ettiklerini ayakta tutup onun üstüne birbirlerine yardım ettiler. Mutlu ve yükselircesine bir hayat sürerken biz zahiren boyun eğiyor ve gizlide Onlar’a olan kinimizi şiddetlendiriyorduk. Ve onların kendi aşiretlerine olan kavmiyetçiliklerinden başka bir hileleri yoktu.

Ebu Bekir hilafeti ele geçirmesiyle, Hz. Peygamber Sallallahu aleyhi ve alihi ve sellem’in kendi vasisini ve yardımcısını bir kenara itti. O’nu öyle övüyorlardı ki göklere çıkarıyordular ve O’nu kahraman ilan ettiler. Ve Hz. Peygamber Sallallahu aleyhi ve alihi ve sellem O’nu kendisine enişte bile etti. Ve O’nu Haydar diye adlandırmışlardı. Sonra O kadına’da Hz. Fatime Selamullahaleyha’ya dediler ki, güya O alemlerin kadınlarının seyyidesidir ve O’nun adını Hz. Fatıma Selamullahaleyha koydular.

Ben o zaman geldim Ebu Bekir halife olunca Hz. Fatime Selamullahaleyha’nın evine ve İmam Hasan ve Hüseyn Aleyhimusselam’ın, Hz. Zeyneb Selamullahaleyha’nın, Hz. Ümmü Gülsüm Selamullahaleyha’nın evde olduğu bir sırada, ben evin önüne geldim ve benimle birlikte Halit İbni Velit de vardı ve Gunfuz Lanetulahialeyh ve Ebu Bekir’in hizmetçisi ve seçilmiş taraftarlarımızdan bir miktar da yanımızda vardı ve ben kapıyı şiddetli bir şekilde dövmeye başladım. Hz. Fizze Selamullahaleyha cevap verdi. Ne istiyorsunuz? Ben O’na dedim ki: İmam Ali Aleyhisselam’a söyle kendi batıl fikirlerini bıraksın ve hilafet tamahıyla kendi nefsini soğutmaya çalışmasın. Çünkü bu hilafet senin için değil. Bu emr müslümanların seçtikleri kişi içindir.

Ey Muaviye! Lat ve Uzza’nın Rabbine yemin olsun. Eğer emr, Ebu Feşel (Ebu Bekir) için olmuş olsaydı ve benim zihnimde onun ulaştığı yere ulaşma fikri olmasaydı, o asla hilafet makamına oturamazdı. Ben İmam Ali Aleyhisselam’ın kapısının önünde gözlerimi ve kalbimi açtım ve millete dedim ki: Hilafet Kureyş için değil mi? Siz halifeye itaat ederseniz, Allah’a itaat etmiş olacaksınız.

Ey Muaviye! İmam Ali Aleyhisselam’ın ne yaptığını görmedik mi? Çektiği kılıçlar, savaşlarda atalarımızı öldürmesi ve O’na, Hz. Peygamber Sallallahu aleyhi ve alihi ve sellem’e yardım etmesi ve Kuran’ın toplayıcısı olması ve O’nu koruması, O’nun borçlarını ödemesi ki altmış bin dirhemdi ve O’nun vaadlerini yerine getirmesi.

Biz İmam Ali Aleyhisselam’ın evinin önündeyken Ensar ve Muhacir’de oradaydılar .Onlar dediler ki: İmamet Kureyş’tendir ve dediler ki: İmamet enze ve betin’indir. (İmam Ali Aleyhisselam’ın) Hz. Peygamber Sallallahu aleyhi ve alihi ve sellem bütün ümmetten Gadiri Hum’da biat aldı ve biz o zaman bu emr’e teslim olduk. Hatta bundan başka dört yerde, O’nun tüm kadın ve erkek müslümanların emiri olduğuna dair biat ettik. Ve siz unuttuysanız Hz. Peygamber Sallallahu aleyhi ve alihi ve sellem’in bizden aldığı biatı, ama biz unutmadık. Meğer biat ve imamet ve hilafet ve vasilik farz olan bir hak değil mi? Ve bu bizim bir iddiamız da değildir.

Ama bizim gurubumuz onların bu iddialarını yalanladık ve bizden kırk kişi orada şahadet getirdi ki Peygamber Sallallahu aleyhi ve alihi ve sellem imameti ümmetin ihtiyarına bıraktı. Bunun üzerine Ensar dedi ki: Biz Kureyş’ten daha layığız bu işe. Çünkü biz O’na, ev verdik ve O’na yardım ettik ve millet bize doğru hicret etti. Bu iş sizin için değil, belki bu iş bizim içindir. Başka bir kavim de dedi ki: Bir emir sizden olsun, bir emir de bizden olsun. Biz onlara dedik ki: İmamet Kureyş’tendir ve kırk kişi buna şahadet etti. Ve bir gurup bunu kabul etti ve diğerleri bunu inkar etti ve aralarında çekişmeye başladılar.Bunun üzerine ben dedim ki: Herkes duysun, dinlesin beni. İçimizde yaşı en büyük olan ve en yumuşak olanı nasıldır. Onlar dediler ki: O kimdir? Ben dedim ki: Bellidir. Ebu Bekir’dir ki Peygamber Sallallahu aleyhi ve alihi ve sellem onu namazda öne geçirdi ve Hz. Peygamber Sallallahu aleyhi ve alihi ve sellem onunla birlikte Bedir savaşı günü aynı çadırda oturdu ve Bedir’de onun görüşünü kabul etti. (Sünni kaynaklara göre Hz. Peygamber Sallallahu aleyhi ve alihi ve sellem Bedir günü bir istişare oluşturdu ve Ebu Bekir’in görüşünü kabul etti. Bunun tek şahidi Ömer olmuştur.) ve mağarada O’nun yoldaşıydı ve kızı da O’nun karısıydı ve Hz. Peygamber Sallallahu aleyhi ve alihi ve sellem onu müminlerin annesi olarak adlandırdı.

Bu konuşmalar olurken Haşimoğulları geldiler ve onlar çok sertti ve kılıcı meşhur olan Zübeyr’de onlara yardım ediyordu ve Zübeyr asla biat etmedi ve kılıcını hiç kınına sokmadı. Ben O’na dedim ki: Senin feryadın dinden ötürü değil, Beni Haşim’den ötürüdür. Senin annen Safiye’dir, Hz. Abdulmuttalib Aleyhisselam’ın kızıdır. O dedi ki: Vallahi bu çok iftihar edilecek bir şerefdir, bu yüceliktir, ey Sehhak’ın veledi zinası! Sus esasen senin hiç anan yoktur. Ben Zübeyr’in bu sözü üzerine yanımdakilere dedim ki (Beni Saide Sakifesinde bulunan kırk kişi) çullanın bunun üzerine. Herkes onun üzerine çullandı, and olsun Lat ve Uzza’ya biz onun elinden kılıcını alamadık. Ama onu yere düşürdük ve ona hiç kimse yardım etmedi.

Ey Muaviye! Beni Saide’de toplandığımızda, ben Ebu Bekir’in üzerine öyle çullanmıştım ve onun elinin üzerine elimi koymuştum ve Osman beni takiben biat etmişti ama Zübeyr biat etmemişti. Biz Zübeyr’e demiştik ki: Ya biat et, ya da seni öldüreceğiz. Ama sonra ben milleti engelledim ve dedim ki: Öfkesi geçene kadar buna vakit verin. Bunun öfkesi Beni Haşim’den ötürüdür. Ebu Bekir’in elinden tuttum ve onu oturttum ve o titremeye başladı, korktu ve onun aklı karıştı ve ben onu Hz. Peygamber Sallallahu aleyhi ve alihi ve sellem’in minberine (makamına, çünkü Sakife’de minber yoktu) iterek geçirdim.

O bana dedi ki: Ey Hafsa’nın babası! Ben İmam Ali Aleyhisselam’dan korkuyorum. Ben ona dedim ki: İmam Ali Aleyhisselam başka işlerle meşguldür. Benim bu sözümü Ubeyd İbni Cerrah’da destekledi. Ebu Bekir titriyordu, elini minberin köşesine koymuştu, çıkıp çıkmamakla tereddüt ediyordu. Ben O’nu arkadan keçi ve danayı iter gibi itiyordum. O dehşete kapıldı. Ben ona konuş dedim ve ona sinirlendim, çünkü titriyordu ve onun üzerine yürüdüm. Bundan ötürü dehşete kapıldı ve o yavaş yavaş konuşmaya başladı, ne dediği anlaşılmıyordu ve ben onun elini dişledim ve ona dedim ki düzgün konuş.

O dedi ki: Ne konuşayım? Ve ben onun bu durumunu görünce onu minberden aşağı çekip oraya kendim çıkmak istedim. Ama milletin beni yalanlamasından ve biat etmemesinden korktum. Çünkü ben demiştim ki: En yaşlı ve en yumuşak olan halife olmalıdır. Bunu yalanlamalarından korktum. Ve ben millete şöyle demiştim: Hz. Peygamber Sallallahu aleyhi ve alihi ve sellem, Ebu Bekir hakkında birçok hadis söylemişti. Bu sözlerim üzerine benim minbere çıkmam uygun olmazdı.

Ben daha sonra Ebu Bekir’e dedim ki: Konuşacaksan konuş, yoksa in aşağıya ve bu durumu yüz ifademle de ona anlattım. Sonra o konuşmaya başladı, zayıf bir sesle dedi ki: Ben sizin veliniz ve halifeniz oldum ama ben sizin en hayırlınız değilim.Vakia süresinde buyuruluyor: Ve diyecekler keşke ben bunu kendime dost edinmeseydim, ben hidayet olduktan sonra o beni saptırdı ve bilin ey halk! Benim bir şeytanım var, o beni her zaman kandırıyor ve benden başka kimseyi istemiyor ve benden el çekmiyor. Sizler benim ayaklarım titrediğinde ve yoldan çıktığımda bana yardımcı olun. Çünkü ben sizler kadar düşünemiyorum ve Allah’tan tevbe ediyorum hem sizin için, hem de kendim için.

Ve o konuşmasını bitirdikten sonra minberden aşağıya indi. Ben onun elinden tuttum ve milletin gözleri bize dikilmişti, onun elini sıktım ve oturttum ve milleti ona biat etmeleri için yavaş yavaş sıraya koydum, biat etmeyenleri korkuttum biat etsinler diye. Oradaki bazıları biat etmekten çekindiler. Çünkü İmam Ali Aleyhisselam biat etmemişti, ben onlara dedim ki: İmam Ali Aleyhisselam bu hilafeti boşadı ve bunu müslümanların ihtiyarına bıraktı ve evine çekildi, evinde oturdu. Orada bulunanların çoğu istemeden de olsa biat ettiler. Bu olay olup bittikten sonra, biz gördük ki İmam Ali Aleyhisselam, Hz. Fatime Selamullahaleyha, İmam Hasan ve Hüseyin Aleyhimusselam’ı almış, Ensar ve Muhacirler’in evlerine gidiyor ve onlara: Hz. Peygamber Sallallahu aleyhi ve alihi ve sellem dört yerde sizden, bize biat almadı mı? Sözünü hatırlatıyordu. Ne gariptir ki, gece İmam Ali Aleyhisselam’a yardım sözü veriyorlardı, ama gündüz bize dönüyorlardı.

Ve ben O’nu evinden dışarı çıkarmak için İmam Ali Aleyhisselam’ın evine gittim ve Hz. Fizze Selamullahaleyha kapıya çıktı ve ben ona dedim ki: İmam Ali Aleyhisselam dışarı çıksın ve Ebu Bekir’e biat etsin. Hz. Fizze Selamullahaleyha dedi ki: İmam Ali Aleyhisselam meşguldür. Ben ona dedim ki: Sen çekil o tarafa ve ben diyorum ki: O çıkacak, çıkmazsa biz eve gireceğiz ve O’nu çıkaracağız ve Hz. Fatime Selamullahaleyha kapının arkasından bize seslenerek durdu: Ey sapıklar! Ey yollarını kaybetmişler, ne istiyorsunuz?

Ben: Ey Hz. Fatime Selamullahaleyha! Dedim. Hz. Fatime Selamullahaleyha: Ne istiyorsunuz? Diye buyurdu. Ben: Amcanın oğlunun niyeti nedir? Niye seni kapıya gönderdi? Ve kendisi niye içeride oturdu? Dedim. Hz. Fatime Selamullahaleyha: Senin tuğyanından ötürü ey eşkiya defol git, illa sana hüccet getireceğim. Ve her yolunu şaşırmış güçlü, kuvvetli görünür (kendisine) sen de onlardansın diye buyurdu.

Ben dedim ki: Getir senin olan batılları ve bu, kadınların hikayelerindendir. Hüccet değildir. Benim işim İmam Ali Aleyhisselam iledir, O’na söyle çıksın. Hz. Fatime Selamullahaleyha buyurdu ki: Sende ne sevgi var, ne keramet var. Beni, Şeytan’ın hizbi olmakla korkutuyorsan ey Ömer! Bil ki Şeytan’ın hizbi zayıftır.

Ben dedim ki: Eğer İmam Ali Aleyhisselam çıkmazsa, kapınıza odunlarla geleceğim ve evde kim varsa yakacağım.Yahut İmam Ali Aleyhisselam gelip biat edecek. Ben Gunfuz Lanetullahaleyh’i çağırdım ve Halit İbni Velit Lanetullahialeyh’e dedim ki: Siz ve adamlarınız gidin odun toplayın. Ben burada bekliyorum.

Hz. Fatime Selamullahaleyha buyurdu ki: Ey Resullullah Sallallahu aleyhi ve alihi ve sellem’in düşmanı! Ve Emir-el Muminin Aleyhisselam’ın düşmanı! Bizim kapıyı açmamızı ve İmam Ali Aleyhisselam’ın üzerine hücum etmemizi önlemek için elini kapıya uzattı, bende kılıcımın kınıyla O’nun bileğine vurdum. O anda O’nun bileğinden çıkan sesi işittim. Ve ağlama sesi yükseldi. Ama ben de kerahet ediyordum ki eli boş o kapıdan döneyim. Bu arada hatırladım İmam Ali Aleyhisselam’ın, bizim puta tapan Araplar’dan döktüğü kanları ve Hz. Peygamber Sallallahu aleyhi ve alihi ve sellem’in hilelerini ve sihirlerini.Yüklendim kapıya kapanmasın diye ve getirdik odunları yığdık kapının önüne ve odunlara ateş verdim. Öyle bir ateş verdim ve yaktım ki o ateş bütün Medine’yi yakacak sandım.

Bu sırada O, feryad ediyordu ve şöyle buyuruyordu: Ya Ebata! Ey Baba! Ey Resullullah Sallallahu aleyhi ve alihi ve sellem, senin sevdiğine ve kızın Hz. Fatime Selamullah aleyha’ya böyle yapıyorlar. Ve ah Fizze, diye bağırmaya devam etti ve ey Fizze! Gel ve beni kaldır, gerçektende karnımdaki çocuk katledildi. Ben O’nun feryadını işittim ve O duvara tutunmuştu. Ben kapıyı kırdım ve içeri girdim ve onları öyle bir şekilde gördüm ki gözüme ve yüzüme sevinç oturdu. O’na doğru gittim ve O’nun yüzünde örtüsü vardı. Var gücümle örtünün üzerinden tokatladım O’nu, O’nun yüzünden örtü düştü ve yere yıkıldı. Bu sırada İmam Ali Aleyhisselam’ı gördüm. O’nu gördüğümde içimden bir his kaçmamı söyledi. Ben hızla kapıya doğru koştum ve Halit İbni Velit ve Gunfuz Lanetullahaleyh’e: Kimler var yanımızda, bugün öyle büyük bir cinayet işledim ki kendime sığınacak bir emin bulamıyorum ve bu gelen İmam Ali Aleyhisselam’dır ki hiç kimsenin O’nun önünde duracak kudreti yoktur.

Bu sırada Hz. Fatime Selamullahaleyha yerde olduğu için, İmam Ali Aleyhisselam, O’na doğru yöneldi ve O’nu kaldırıp şöyle buyurdu: Ey Resulullah Sallallahu aleyhi ve alihi ve sellem’in kızı! Allah senin babanı alemlere rahmet olarak seçmiştir. Eğer bu örtünü açacak olursan ve Rabb’ine bunu şahit olarak sunarsan, Allah-u Teala bütün yeryüzünü helak edecektir senin duana icabet etsin diye ve yeryüzünde bir tane dahi insan bırakmayacak. Ancak senin ve babanın makamı Allah katında Nuh Aleyhisselam’dan büyüktür. Öyle bir Nuh Aleyhisselam ki Allah-u Teala, O’nun hatırına göğün altında olan herkese büyük bir tufan indirdi. Sadece gemide olanlar kurtuldu. Ve Lut Aleyhisselam kavmini yalanlayışlarından ötürü helak etti. Ve helak etti Ad kavmini Serser adlı rüzgarla. Sen ve baban büyüksünüz Hud Aleyhisselam’dan. Ve azaplandırdı Semud kavmini ki onlar oniki bin kişiydiler ve buzağıyı katletmişlerdi. Ey Rahmet olarak indirilen, kadınların seyyidesi! Yolunu şaşırmış olan bu halka rahmet et ve onlara azap etme. Bu sırada O’nun acısının ve feryadının şiddetlendiğini gördük. Ve Onlar eve girdiler. Hz. Fatime Selamullahaleyha, İmam Ali Aleyhisselam’ın, Hz. Muhsin Aleyhisselam olarak adlandırdığı çocuğunu düşürdü.

Bu sırada ben birçok insan topladım oraya. İmam Ali Aleyhisselam’a saldıracak gücüm yoktu, ancak O’nun karşı durmayışı bize mukamevet etmemesi, kalbimin bu işte daha şiddetli olmam gerektiğini söylüyordu. Geldik ve O’nu muhasara edip, evinden zorla ve gaspla çıkardık. O’nu biate öyle bir zorla getirdik ki görmeliydin. Ama ben öyle bir yakini ilimle biliyordum ki ben ve yeryüzündeki herkes O’nu bu hale getirmek için toplansaydık da, O’nda boğulurduk. Bunda şüphem yoktu O’da bunu çok iyi biliyordu. Beni Saide Sakife’sine geldiğimizde Ebu Bekir kalktı o ve etrafındakiler İmam Ali Aleyhisselam’a alaylarcasına bakındılar. İmam Ali Aleyhisselam şöyle buyurdu: Ey Ömer! Acaba hoşuna gider mi senin için geciktirdiğim o azabı şimdi göresin. Ben: Yok ya Emir-el Mu’minin Alehisselam dedim. Bu sırada beni duyan, Halit İbni Velit Lanetullahialeyh, süratli bir şekilde Ebu Bekir’in yanına gitti. Ebu Bekir, ona üç defa şöyle dedi: Benle Ömer’in ne işi olabilir. Ve halk bunu duyuyordu.

İmam Ali Aleyhisselam, Sakife’ye girdiğinde, Ebu Bekir minberinden inerek İmam Ali Aleyhisselam’a dokundu ve dedi ki: Şimdi biat ettin ya Ebul Hasan Aleyhisselam! şimdi gidebilirsin. Ama ben şahidim ki O, Ebu Bekir’e biat etmedi ve elini ona doğru uzatmadı ve ben o sırada O’nu biat için geri çağırmaktan korktum. Zira O’nun bizim için geciktirdiği azabı çabuk vermesinden korktum. Zaten Ebu Bekir’in de O’nu bırakmasının sebebi, İmam Ali Aleyhisselam’ı bu mekanda görünce çekinişinden ve O’ndan korkuşundandı.

İmam Ali Aleyhisselam, Sakife’den gitti ve biz nereye gitti ? Diye sorduğumuzda, dediler ki Hz. Resulullah Sallallahu aleyhi ve alihi ve sellem’in kabrine gitti ve orada oturdu. Ben ve Ebu Bekir, kalktık ve Ebu Bekir bana dedi ki: Vay olsun sana, Hz. Fatime Selamullahaleyha hakkında ne yaptın. Andolsun bu apaçık bir sapıklıktır. Ben dedim ki: Bizim için daha büyük olan şey İmam Ali Aleyhisselam’ın biat etmesiydi ve boynumuzdaki bu ağır yükü atmaktı. Ebu Bekir dedi ki: Şimdi ne yapacağız? Ben dedim ki: Sen insanlara diyeceksin ki İmam Ali Aleyhisselam bana Hz. Resulullah Sallallahu aleyhi ve alihi ve sellem’in kabri yanında biat etti.

Böylece biz oraya gittik. Bu sırada İmam Ali Aleyhisselam, kabrin karşısında oturmuştu. Etrafında, Selman, Ebu Zer, Ammar, Miktad ve Huzeyfe İbni Yeman vardı. O sırada İmam Ali Aleyhisseam’ın ellerinin, Hz. Peygamber Sallallahu aleyhi ve alihi ve sellem’in kabri üzerinde olduğunu gördüm. Ve biz O’nun yanına oturduk. Ve ben Ebu Bekir’e gizlice, ellerini İmam Ali Aleyhisselam gibi kabrin üzerine koyup yavaş yavaş İmam Ali Aleyhisselam’a doğru yaklaştırmasını ve elinin O’nun elinin yanına bırakmasını istedim. Ebu Bekir böyle yaptı. Ebu Bekir yaklaştıktan sonra ellerini kaldırıp İmam Ali Aleyhisselam’ın elinin üzerine bıraktı. Ben gerçekten de biat etti biat etti diye bağırdım. Bu sırada İmam Ali Aleyhisselam ellerini çekti.

Ben Ebu Bekir’e işaret ederek hemen kalkmasını söyledim ve bu sırada şöyle dedim: Allah, İmam Ali Aleyhisselam’a hayırlı mükafatlar versin. Zira O halkın içerisinde değil de, Hz. Resulullah Sallallahu aleyhi ve alihi ve sellem’in kabri yanında biat etmeyi daha hayırlı buldu. Bu sırada Ebu Zer ve Miktad: Andolsun ey Allah’ın düşmanı! İmam Ali Aleyhisselam hiçbir zaman biat etmedi. Dediler. Biz onları işitmemezlikten gelerek, onları orada bırakıp kendi kavmimizin yanına geldik ve onlara şöyle dedik: İmam Ali Aleyhisselam biat etti. Ancak Ebu Zer bizi sürekli yalanlıyordu. Vallahi onlar ne Ebu Bekir’e ne de bana biat etmediler. Ve O’nun ashabından olan on iki kişi de ne Ebu Bekir’e ne de bana biat etmediler.

Ey Muaviye! İyi düşün benim yaptığımı kim yapabilirdi? Ve geçmişin üzerine unutkanlık topraklarını benden başka kim serpebilirdi? Ama sen ve baban Ebu Sufyan ve kardeşin Utbe bil ki hiçbiriniz, Hz. Peygamber Sallallahu aleyhi ve alihi ve sellem’i yalanlamada ve hilesini ortadan kaldırmada benim gibi olamadınız. Her zaman size cesaret veren bendim. Hatta O’nu Hurri Dağı’nda katletmek isteyen de bizdik. Ve insanları guruplara ayırıp aralarında ihtilaf oluşturanlarda bizdik. Ama Hz. Peygamber Sallallahu aleyhi ve alihi ve sellem’in sizin hakkınızda buyurduğunu da unutmuş değiliz. Zira O buyurdu ki: Allah binene, ayakta durana ve arkadan sürene lanet etsin. Baban binmişti, kardeşin ayakta duruyordu ve sen arkadan sürüyordun. Ve asla unutmadık anan Hinde Lanetullahaleyha’yı ve Vahşi Lanetullahaleyh’e bahşettiği şeyleri. Rahman’ın yeryüzündeki aslanı olarak çağrılan Hz. Hamza Aleyhisselam’ı ortadan kaldırmak için nefsiyle verdiği savaşları unutmadık.

Vahşi Lanetullahaleyh onu vurdu, kalbini yardı ciğerlerini çıkarıp anana götürdü. O sırada Hz. Peygamber Sallallahu aleyhi ve alihi ve sellem sihriyle böyle bir şey olamayacak zannediyordu. Ancak anan Hz. Hamza Aleyhisselam’ın ciğerlerini yedi ve Hz. Peygamber Sallallahu aleyhi ve alihi ve sellem ananı, Ciğer yiyen kadın olarak adlandırmıştı. Ve kadınlarınızı da unutmadık. Sarı elbiselerle, yüzlerini ve göğüslerini açıp Hz. Peygamber Sallallahu aleyhi ve alihi ve sellemle savaşabilmek ve O’nu katletmek için yaptıkları mücadeleleri. Siz isteyerek iman getirmediniz ve biz zorla İslam getirdik. Mekke’nin fethedildiği gün, sizi Tülega (boşanmışlardan) kıldılar.

Ve kardeşim Zeyd’i, Ali Aleyhisselam’ın kardeşi Akil’i ve amcaları Abbas’ta onlar gibiydi. Ancak senin baban nefsinde diyordu ki: Ey Ebu Bekir! Biz senin etrafını insanlarla doldurup, senin bu düşmanlarına karşı seni güçlü kılacağız. Ama Hz. Peygamber Sallallahu aleyhi ve alihi ve sellem sanki bunu işitmişçesine insanlar arasında nida ettirip, şöyle dedirtti; “Ey Ebu Sufyan! Allah senin şerrine kifayet edecektir. Ve bu hilafete benden sonra İmam Ali Aleyhisselam ve O’ndan sonra Ehli Beyt’i Aleyhimusselam gelecektir.

Ancak O’nun sihri batıl oldu. Ve çalışması zail oldu ve O’nun makamına Ebu Bekir oturdu ve sonra ben oturdum. Ve ben o günün Ümeyyeoğulları için bayram ilan edilmesini isterdim, ümid ederdim. Bundan ötürüdür ki ben seni vali tayin edip makam verdim ve ben mülkümü sana mübah kıldım. Ve ben seni iyi tanıyorum ve senin onlara karşı muhalefetini iyi biliyorum. Ve ben O’nun bir araya getirdiği şiir ya da nesirlerden korkmuyorum. O diyordu ki: Rabbim bana şöyle vahyetti, bu lanetlenmiş olan ağaç Ümeyyeoğulları’dır. O bunu öyle zannediyordu. O her fırsatta düşmanlığını bildiriyor, gittiği her memlekette bunu tekrar ediyordu. Nasıl ki Haşimoğulları’nın, Abduşşemsoğulları’na düşmanlıklarını her fırsatta söyledikleri gibi.

Ve bütün bunları sana söylememin sebebi ey Muaviye! Sana nasihatta bulunup sana karşı şefkatli olmamdan, onların getirdiklerini yıkmakta olan azminin azlığı ve kalbindeki korkuyu ve hilmindeki azlığı gidermek içindir. Benim sana vasiyet ettiğim şeyleri yapmakla acele et. Ve benim sana vasiyet ettiğim şeylerin üstünde dur ve Hz. Peygamber Sallallahu aleyhi ve alihi ve sellem’in şeriatini ve O’na uyanların dinini yıkmak için kullan. Ve buna onları aşağılayarak, ölümleriyle alay ederek, sana gelenleri reddederek, yahut küçük sayarak başlayabilirsin.

Bu yolda karşında duracak herkesi helak et, ortadan kaldır ve kanını helal say. Bütün gücünle sakın. Eğer O’nun mescidine gidecek yahut minberine çıkacak olursan, O’nu tasdik et getirdiği her şeyde ve bunu amelde de yap, öyle görün. Ve kesinlikle kalbindeki inancı halkın içinde ortaya çıkarmaktan uzak dur. Halkın içinde ağırbaşlı ol ve onlara hediyelerinle kendini sevdir. Onların arasında hak ve hukuka riayet ediyormuş gibi gözük ki, onlar senin iddia ettiğin şeylerde hak olduğuna inansınlar.

O’nun getirdiği herhangi bir farzı kısıp, sünneti zamanı gelmeden değiştirme. Zira bu ümmetin bile bize karşı ayaklanmasına yol açar. Ama onları emniyette kılmayıp, birbirlerinin elleriyle kendilerini öldürmelerini sağla. Onların arasında kılıçlarıyla ve inançlarıyla ayrılıklar sal. Ancak karşılarına çıkınca da güzel huylu ol. Zaruret durumlarında onlara meclislerinde yer ver. Onlar makamına geldiklerinde onlara büyükmüş gibi davran. Ve onları katledebilmek için onlara hüküm sürecek reislerini elde et. Onlara uydurma müjdeler ver. Kızgınlığını yen onları affet ki, seni sevsinler ve itaat etsinler. Ve bil ki biz İmam Ali Aleyhisselam’dan asla emanda olmadık. Ve sende O’na benzeyen, İmam Hasan ve Hüseyin Aleyhimusselam’dan emanda olmayacaksın. Eğer bunlarla karşı karşıya kalırsan, ümmeti yanına alabilirsen onlara karşı elinden geleni yap.

Onlar’a karşı, küçük işlerle kanaat etme, hedefini ve kastini sürekli büyült. Sana olan bu vasiyetimi ve ahdimi gizle ve aşikar etme. Sana emrettiklerime ve nehyettiklerime aynen uy. Benim itaatimden asla çıkma. Sakın ama sakın benim hilafımı söyleme. Ve ben seni senden öncekilerin siyasetine çağırıyorum. Kanını (atalarının kanını) her zaman iste ve onların bıraktığı eserleri sürdür. İşte o zaman sana zahir olacaktır sırrım ve şifa olacaktır bu şiirim:

Ey Muaviye! Kavmin işleri büyük olmuştu.Unutma Velid’i, Şube’yi, Utbe’yi, As’ı, Bedir’de öldürülenleri.Hz. Peygamber Sallallahu aleyhi ve alihi ve sellem’in bizim kalbimize çektiği dağları.Onlar bizim önderlerimizdi.

Ey Muaviye! Onların eserlerini takip et.Bil ki sen kılıçlarını Onlar’ın kanıyla boyamadıkça. Onlar senden razı olmazlar.Şam’da ki erkekleri Onlar’a düşman olarak eğit.

İhtilaf yarat O’nun ümmeti arasında.O’nun getirdiklerinin sihir olduğuna, inandır insanlarıZira hak din senin amcalarının, dedelerinin dinidir.Her kan döktüğünü, O’nun dininin gereğiymiş gibi göster.

Ve öldür o güzel görünen kavmi.Ömeroğulları’nın kılıcıyla.Çünkü ben bunun için vali ettim seni Şam’a.Zira biliyorum ki sen bunu yapacak güçte ve inançtasın."

Abdullah İbni Ömer bunu duyduktan sonra kalktı. Yezit Lanetullahialeyh’in alnından öptü ve dedi ki: Çok şükür ey Yezit Lanetullahialeyh! Sen iyi ki İmam Hüseyin Aleyhisselam’ı şehit ettin. Ve andolsun benim babam senin babana gönderdiği bu mektuptan beni haberdar etmemişti. Ve andolsun ne zaman Hz. Peygamber Sallallahu aleyhi ve alihi ve sellem’den birisinin dökülmüş kanını gördüğümde seviniyorum ve ona razı oluyorum. Zira Onlar’a en büyük iyilik Onlar’ın kanını dökmektir. Ve Yezit Lanetullahialeyh’in yanından gülerek çıktı. Halk sordular ki: Yezit Lanetullahialeyh sana ne dedi? Abdullah: Yezit Lanetullahialeyh bana doğru şeyler anlattı. Ve ben onun yaptığı her şeye razıyım ve ortağım. Onu destekliyorum. Sonra Medine’ye döndü. Millet Abdullah’ı görmeye geldiklerinde, onlara aynı cevapları veriyordu.

Nakledilmiştir ki, bu mektuptan sonra Yezit Lanetullahialeyh başka bir mektup daha gösterdi ve bu mektup ise Osman’ın, Muaviye’ye gönderdiği bir mektuptu. Ve o mektup, bu mektuptan daha sert ifadeler içeriyordu ve onda bundan daha büyük iddialar yazılıydı.

Kaynak: İksir-ul İbadet Fi Esrar-uş Şehadat c. 1 s. 3-12, Bihar-ul Envar c. 45 s. 328
alibaran
Mesajlar: 136
Kayıt: 02 Mar 2011, 21:08

Re: Ömer'in Muaviye'ye Mektubu

Mesaj gönderen alibaran »

İmam Caferi Sadık Aleyhisselam şöyle buyurdu: Her sabah neyi terk edersen et yalnız şu sözü terk etme. Allah Birinci ve İkinciye lanet etsin.
alibaran
Mesajlar: 136
Kayıt: 02 Mar 2011, 21:08

Re: Ömer'in Muaviye'ye Mektubu

Mesaj gönderen alibaran »

İmam Caferi Sadık Aleyhisselam şöyle buyurdu: Ehli Beyt Aleyhimusselam düşmanları arasında ilk önce hüküm uygulayacak olan Muhsin Aleyhisselam’dır. Hükmü kendi katili ile Kunfuz arasında uygulayacak. O ikisi Birinci ile getirilecek. Onlara öyle ateşten bir kamçı ile vurulacak ki eğer dağa vursalar kül olur ve eğer denizin doğusuna vursalar batısı kaynar. Sonra İmam Ali Aleyhisselam kendisine düşmanlık eden Muaviye’yi Allaha şikâyet edecek. Sonra ilk üçü öyle bir kuyuya atılacak ki ne onlar kimseyi nede kimse onları göremeyecek.
PIRCAFERI
Mesajlar: 264
Kayıt: 25 Oca 2011, 09:11

Re: Ömer'in Muaviye'ye Mektubu

Mesaj gönderen PIRCAFERI »

alibaran yazdı:İmam Caferi Sadık Aleyhisselam şöyle buyurdu: Her sabah neyi terk edersen et yalnız şu sözü terk etme. Allah Birinci ve İkinciye lanet etsin.
Bu hadiste bir eksiklik var , 1 inciye 2 inciye ve 3 uncuye Allah lanet etsin ! 3 uncununde lanetliklerden oldugunu bilmemiz gerek !

Sanirsam bunlardan ne kastedildiginide kavrayan canlarimiz vardir ?

3 halifenin serrinden Allah bizi korusun !!!
alibaran
Mesajlar: 136
Kayıt: 02 Mar 2011, 21:08

Re: Ömer'in Muaviye'ye Mektubu

Mesaj gönderen alibaran »

amin.üçüncüyede lanet etsin.
Ali
Mesajlar: 636
Kayıt: 24 Ara 2006, 08:34

Re: Ömer'in Muaviye'ye Mektubu

Mesaj gönderen Ali »

alibaran yazdı:amin.üçüncüyede lanet etsin.
sen namaz kılmayı biliyormusun?
bana 12 imamların günde kaç rekat namaz kıldığını ve şeklen nasıl namaz kıldığını tarif edermisin?
bakalım nesin necisin kime hizmet ediyorsun? bilelim tanıyalım
çünkü israil uşakları alevi sitelerine girip sünnilerin sevdikleri ilk üç halifeye küfredip alevilerle sünnilerin arasını bozmaya çalışıyorlar şu sıoralar çokta yaygınca bunu yapıyorlar
bakalım o uşaklardanmısın değilmisin
öyle ya durup duruken ilk üç halifeye küfredip hakaret etmek boş amaçla iş olsun diye olmasa gerek ortada konu bile yokken
pircafer belli siyonist bektaşilere hizmet eden bir.......
bakalım sen kimsin ? namaz tarifinden anlarız
ali muhsin
Mesajlar: 3121
Kayıt: 24 Nis 2007, 18:41

Re: Ömer'in Muaviye'ye Mektubu

Mesaj gönderen ali muhsin »

Konu (Hakaret edilmeden) münazara edilebilir,Tarihi olaylar (yerine zamanina göre) ortaya sunulabilir...Ama bu son zamanlarda bazilari bu konulari acarak birseyler yapma niyetindeler ...Sanal Alemde bazi Sia sitelerine girdigimizde bu gibi konulardan bahsedilmiyor,bahsedilse bile sadece kaba olarak anlatiliyor ama hic biri " Üc Halife " konusunda "Lanet" kelimesi kullanmiyor ! Benimde ilgimi ceken konu, genelde bazi "Alevi" sitelerinde bu konular gündeme getirilerek Alevilerin "Üc Halifelere" Lanet edilmesi icin bazi konular acilarak Alevilere baski olusturulmak istenildigi gibi onlarada zorla Lanet etme dayatmalari yapiliyor ! sonrada uzaktan izleniyor...Evet Tarihi gercekler yerine zamanina göre ortaya sunulup Hakaret etmeden Deliller ispatlar ile sunulur, ancak bunu yaparkende Zorla "Haydi Aleviler,üc Halifeye Lanet okuyun " makasadiylada yapilmaz !! Kendi Sitelerinde bundan kacinan bazilari, Aleviler üzerine Alevi Sitelerinde bu gibi zorlamalari yaptiklarini görüyoruz !
Aleviler, Al-i Muhammedin Yetim ( UNUTULAN ) Evlatlarıdır
Allahume Salli Ala Muhammed ve Al-i Muhammed
------
Insana Secde etmek ,insanlik onurunu ayaklar altina almak demektir !
Insana Secde etmek ise insanlik icin bir Zillettir !
Kullanıcı avatarı
Șίа
Mesajlar: 65
Kayıt: 29 Ağu 2010, 02:48

Re: Ömer'in Muaviye'ye Mektubu

Mesaj gönderen Șίа »

Bu konuda sana katılıyorum Ali Muhsin can bu Ülkede beraber yaşamakta olduğumuz insanların onaylamasakta kutsal olarak gördüklerine karşı sürekli hakaret içeren yazılar yayınlanması Düşmanlık beslenmesine yol açacak ve onlarla ilerde tartışacaklarımız konularda sağlıksız ortamlar yaratacak seviye olarak bizlere zorluk çıkartacaktır.
“Şehit olanlar Hüseyin'ce bir iş yaptılar. Kalanlar ise Zeynep'çe bir iş yapmalıdırlar. Bu ikisinin dışında kalanlar Yezit'tirler.”
alibaran
Mesajlar: 136
Kayıt: 02 Mar 2011, 21:08

Re: Ömer'in Muaviye'ye Mektubu

Mesaj gönderen alibaran »

Ali yazdı:
alibaran yazdı:amin.üçüncüyede lanet etsin.
sen namaz kılmayı biliyormusun?
bana 12 imamların günde kaç rekat namaz kıldığını ve şeklen nasıl namaz kıldığını tarif edermisin?
bakalım nesin necisin kime hizmet ediyorsun? bilelim tanıyalım
çünkü israil uşakları alevi sitelerine girip sünnilerin sevdikleri ilk üç halifeye küfredip alevilerle sünnilerin arasını bozmaya çalışıyorlar şu sıoralar çokta yaygınca bunu yapıyorlar
bakalım o uşaklardanmısın değilmisin
öyle ya durup duruken ilk üç halifeye küfredip hakaret etmek boş amaçla iş olsun diye olmasa gerek ortada konu bile yokken
pircafer belli siyonist bektaşilere hizmet eden bir.......
bakalım sen kimsin ? namaz tarifinden anlarız
eğer bildiğin birşey varsa hakkımda söyle,
ama hakkımda yanlış fikirlerin var,
kehanetinin yanlış olduğunu söyleyeyim
laf osun diye söylüyorsan
gıybetimi yapıyorsun hatırlatayım
ben lanet okumaya devam edeceğim
siyonist bektaşi hizmetcisi desende
ve utanmadan yapsanda.
ama ben senin yaptığını yapmayacağım.
senin gıybetini yapmayacağım.
sana namaz tarifi yapmasam da ki gerekmez
bu senin haklı olduğun anlamına gelmez.
İftiracılardan Allah'a sığınırım.
alone_man
Mesajlar: 1769
Kayıt: 13 Oca 2008, 21:28

Re: Ömer'in Muaviye'ye Mektubu

Mesaj gönderen alone_man »

alibaran yazdı: sana namaz tarifi yapmasam da ki gerekmez
bu senin haklı olduğun anlamına gelmez.
İftiracılardan Allah'a sığınırım.
maşallah ilk üç halifeye lanetler yağdırırken çok cesursun ama namaz tarifinde duraklıyorsun neden? çokmu zor
googleden öğrenipte yaz bari
sanalda siyonist uşaklarını keşfetmek zor ama denemek zorundayız haklıysan değilsen mesele yok ama site yönetimi fitnecilere fitnelere karşı kendini korumak zorunda
Cevapla

“Serbest Kürsü” sayfasına dön