Hz. Zeyneb'in (a.s)Yezid'in Sarayındaki Konuşması
Gönderilme zamanı: 15 Eki 2010, 13:04
Hz. Zeyneb'in Yezid'in Sarayındaki Konuşması
"Her şeyi bilen, her şeyi yaratan Allah'ın adıyla... Allah'ın selamı Resullerin güvencesi olan dedemin üzerinden eksik olmasın.
Allah aynen şöyle diyor: "Allah'ın ayetlerini yalanlayandan ve onlardan yüz çevirenden daha zalim kimdir? Ayetlerimizden yüz çevirenleri, yüz çevirmelerinden dolayı kötü bir azapla cezalandıracağız." (E'nam: 157)
Ey Yezid! (Lanet olsun !)
Bizi aç ve sefil bıraktığına, bizim varlığımızı tehlikeye soktuğuna mı inanıyorsun gerçekten? Bağlanmış ve zincire vurulmuş halimizle huzurunda bizi el pençe divan durdurmakla bizi zavallı tutsaklar durumuna düşürdüğüne ya da bu yolla bizim üstümüzde egemenlik kurduğuna mı inanıyorsun?
Allah katında bizim itibarımızı yitirdiğimizi, gözden düştüğümüzü, buna karşılık sizin de yüceldiğinizi, şereflendirildiğinizi mi düşünüyorsun? Sizin dış görünüşteki başarınızın yüce şerefinizden ya da üstün konumunuzdan ileri geldiğini mi sanıyorsun?
Kibirli ve basiretsiz kılığına bakmadan buna mı dikmişsin gözünü? Dünya âlemi elde ettiğine, bütün cihan üstünde nüfuz sahibi olduğuna mı inanmaya başladın yoksa? Dalavere işlerinizin düzlüğe çıktığını ve kendini ülkenin efendisi, devletin de yöneticisi olduğunu mu sanıyorsun?
Bekle, bekle... Cahilin cühelanın aklını çeliyorsun. Allah'ın 'inkâr edenler, kendilerine vermiş olduğumuz sürenin sakın kendileri için hayırlı olduğunu sanmasınlar. Biz onlara ancak, günahları çoğalsın diye süre veriyoruz Küçültücü azab onlaradır' (Âl-i İmran: 178) diyen buyruğunu nasıl da unutursun?
Ey Âzâd edilmiş kölelerin zürriyetinden olan!.
Sizin kadınlarınız perdelerin arkasında saklanacak da, Resûlullah'ın kızları, onlar hep tutsak edilecek ve pazar pazar, kapı kapı dolaştırılıp halka teşhir edilecek öyle mi?
Bu mu sizin adaletiniz? Bizim hicaplarımızı açtırmakla Resûlullah'ın Ehl-i Beyt'inin masumiyetini gerçekten ayaklar altına düşürdün. Senin kaprislerin yüzünden kent kent dolaştırıldık.
Dağlarda yaşayanların, yol kıyılarında, Pınar başlarında çadır açanlarıyla varlıklısıyla, yoksuluyla, şereflisiyle, şerefsiziyle, yaşlısıyla genciyle herkes, binbir çeşit insan, uzak demeden, yakın demeden bizi seyretti.
Eli iş tutan bir erkeğimiz yok ki yardıma gelsin, bir yakınımız yok ki imdada yetişsin.
Yezid!.
Bu yaptıklarında Allah'a karşı kibirlilik davası güttüğünü en kesin biçimde kanıtladın. O'nun Rasulü'nü tanımamak. Kutsal Kitab'ın ilkelerini ve Allah'ın Resul’üne indirdiği öğretiyi reddetmek...
Ama bunlar ne diye garip karşılanacakmış ve ne diye şaşırtacakmış? Kutlu bir soydan gelen ve Resûlullah'ın mübarek kurultayında terbiye gören ilk İslâm şehidlerinin (Örneğin Hz. Hamza'nın) ciğerlerini dişleriyle yiyenlerin soyundan gelen birisi değil misin sen? Senin ataların değil midir ordular hazırlayıp da bizzat Resûlullah'ın kendisine kılıç çekenler?
Böylesi adamların torunlarının zulümde, hilede ihanette, fitneye ve fesada yol açmakta, Allah'a ve O'nun Resûlü'ne karşı girişilen her hareketin başını çekmekte Araplar içerisinde şöhret bulmaları oldukça doğaldır.
Şunu bil ki senin bu âdi, bu iğrenç, bu pis hareketlerin, sizin ruhunuza işlemiş olan inançsızlığınızın tâ Bedir Savaşı'ndan beridir kalbinizde alev alev yanan intikam hırsının dışa vurmasından başka bir şey değildir.
Bize karşı kin, garez ve intikam beslersin, Resûlullah'ın Ehl-i Beyt'ine karşı olan düşmanlığını açıkça ilan etmekten de çekinmezsin.
Sen Resulullah'ı hiçe sayarsın ve damlara çıkıp göğsünü gere gere, övünerek haykırırsın, dersin ki, "Bana Yezid derler, Resûlullah'ın oğlunun katili ve kasabı benim. Aile bireylerini tutsak eden benim." Sen yaparsın bunu; sence bunun kötü bir yanı yoktur asla...
Senin bu şeytanî başarını ataların görebilseydiler, atılırlardı hemen ve 'Aferin sana Yezid. Bileğine kuvvet, intikamımızı iyi aldın' diyerek sana cesaret verirlerdi.
Yezid!
Şu meclisin huzurunda zevkten dört köşe olarak ve ağzın kulaklarına değerek, elinde asayla Ebu Abdullah el-Hüseyiri'in dişlerine vuruyorsun. O dişlerin, o dudakların Resülullah'ın öpüp sevdiği dişler ve dudaklar olduğunu biliyor musun bari?
Yemin ederim ki güzellikte Gençliğin Efendisi'ni, Resülullah'ın ve Ali'nin oğlunu, Abdulmuttalib sülalesinin nur saçan tek ışığını söndürmekle bizi derin bir eleme boğdun.
Yezid!
Otur da kendini dinle bir an. Son derece menfur ve dehşet verici olan şu işlerini şöyle bir gözlerinin önünden geçirmen bile kollarının bileklerinden kesilmesini candan istemene ya da anandan doğduğuna pişman olmana yetecektir, çünkü düşünürsen bir an, Allah'ın sana karşı gazaplandığını ve Resülullah'ın sana düşman kesildiğini kavrarsın.
Ey yüce Allah'ım!.
Hakkımızı bize geri ver. Bize zulmedenlerden intikamımızı al ve kanımıza girenlerin, yeminlerini bozanların, bütün erkeklerimizi kılıçtan geçirenlerin başlarına gazap yağdır !
Ey Yezid!
Sen ancak sizin o sulanmış kuş beyinlerinizin düşünebileceği bir şey işledin. Ama unutma ki, bu suçu işlemekle kendi derinizi dilmiş, kendi etinizi parça parça etmiş oldun. Gerçekten çok kısa bir zaman sonra bu büyük günahınla birlikte, varisinin kanları henüz ellerinden silinmemiş olarak Resülullah'ın huzurunda bulacaksın kendini.
Onların şereflerine ve manevî makamlarına karşı işlediğin suçlar da cabası. Bütün Peygamber sülalesinin bir araya toplanacağı ve onların düşmanlarına hüküm biçileceği bir zamandır bu zaman.
Yezid!
Bu vahşi azgınlığın günahı üstüne, bu katliam üstüne cümbüş yapma. Canlarım hak yolda sebil edenlerin, Allah'ın şanı uğrunda kurban olanların öldüğünü sanmayasın sakın. Hayır, onlar diridirler. Allah'tan gıdalarını aktadırlar. Onlar, yaratıcıları tarafından kendilerine bağışlanan yüce şehadetin kutsallığıyla mest olmuşlardır.
Senin defterini dürmek için yalnızca Allah yeterlidir; davacınsa Resülullah olacaktır; ve sana karşı bizim yardımcımız, koruyucumuz da Cebrail olacaktır.
Seni devlete başkan yapanlar ve Müslümanların sırtına zorba saltanatını yükletenler çok geçmeden görecekler başlarına nelerin geldiğini. Mezalimin meyvesi ancak nefrettir ve her taşkınlığın ardında bir acı yatar, içinizden hanginiz fark edebilirsiniz, kimin azıttığını, kimin sapıttığını?
"Her şeyi bilen, her şeyi yaratan Allah'ın adıyla... Allah'ın selamı Resullerin güvencesi olan dedemin üzerinden eksik olmasın.
Allah aynen şöyle diyor: "Allah'ın ayetlerini yalanlayandan ve onlardan yüz çevirenden daha zalim kimdir? Ayetlerimizden yüz çevirenleri, yüz çevirmelerinden dolayı kötü bir azapla cezalandıracağız." (E'nam: 157)
Ey Yezid! (Lanet olsun !)
Bizi aç ve sefil bıraktığına, bizim varlığımızı tehlikeye soktuğuna mı inanıyorsun gerçekten? Bağlanmış ve zincire vurulmuş halimizle huzurunda bizi el pençe divan durdurmakla bizi zavallı tutsaklar durumuna düşürdüğüne ya da bu yolla bizim üstümüzde egemenlik kurduğuna mı inanıyorsun?
Allah katında bizim itibarımızı yitirdiğimizi, gözden düştüğümüzü, buna karşılık sizin de yüceldiğinizi, şereflendirildiğinizi mi düşünüyorsun? Sizin dış görünüşteki başarınızın yüce şerefinizden ya da üstün konumunuzdan ileri geldiğini mi sanıyorsun?
Kibirli ve basiretsiz kılığına bakmadan buna mı dikmişsin gözünü? Dünya âlemi elde ettiğine, bütün cihan üstünde nüfuz sahibi olduğuna mı inanmaya başladın yoksa? Dalavere işlerinizin düzlüğe çıktığını ve kendini ülkenin efendisi, devletin de yöneticisi olduğunu mu sanıyorsun?
Bekle, bekle... Cahilin cühelanın aklını çeliyorsun. Allah'ın 'inkâr edenler, kendilerine vermiş olduğumuz sürenin sakın kendileri için hayırlı olduğunu sanmasınlar. Biz onlara ancak, günahları çoğalsın diye süre veriyoruz Küçültücü azab onlaradır' (Âl-i İmran: 178) diyen buyruğunu nasıl da unutursun?
Ey Âzâd edilmiş kölelerin zürriyetinden olan!.
Sizin kadınlarınız perdelerin arkasında saklanacak da, Resûlullah'ın kızları, onlar hep tutsak edilecek ve pazar pazar, kapı kapı dolaştırılıp halka teşhir edilecek öyle mi?
Bu mu sizin adaletiniz? Bizim hicaplarımızı açtırmakla Resûlullah'ın Ehl-i Beyt'inin masumiyetini gerçekten ayaklar altına düşürdün. Senin kaprislerin yüzünden kent kent dolaştırıldık.
Dağlarda yaşayanların, yol kıyılarında, Pınar başlarında çadır açanlarıyla varlıklısıyla, yoksuluyla, şereflisiyle, şerefsiziyle, yaşlısıyla genciyle herkes, binbir çeşit insan, uzak demeden, yakın demeden bizi seyretti.
Eli iş tutan bir erkeğimiz yok ki yardıma gelsin, bir yakınımız yok ki imdada yetişsin.
Yezid!.
Bu yaptıklarında Allah'a karşı kibirlilik davası güttüğünü en kesin biçimde kanıtladın. O'nun Rasulü'nü tanımamak. Kutsal Kitab'ın ilkelerini ve Allah'ın Resul’üne indirdiği öğretiyi reddetmek...
Ama bunlar ne diye garip karşılanacakmış ve ne diye şaşırtacakmış? Kutlu bir soydan gelen ve Resûlullah'ın mübarek kurultayında terbiye gören ilk İslâm şehidlerinin (Örneğin Hz. Hamza'nın) ciğerlerini dişleriyle yiyenlerin soyundan gelen birisi değil misin sen? Senin ataların değil midir ordular hazırlayıp da bizzat Resûlullah'ın kendisine kılıç çekenler?
Böylesi adamların torunlarının zulümde, hilede ihanette, fitneye ve fesada yol açmakta, Allah'a ve O'nun Resûlü'ne karşı girişilen her hareketin başını çekmekte Araplar içerisinde şöhret bulmaları oldukça doğaldır.
Şunu bil ki senin bu âdi, bu iğrenç, bu pis hareketlerin, sizin ruhunuza işlemiş olan inançsızlığınızın tâ Bedir Savaşı'ndan beridir kalbinizde alev alev yanan intikam hırsının dışa vurmasından başka bir şey değildir.
Bize karşı kin, garez ve intikam beslersin, Resûlullah'ın Ehl-i Beyt'ine karşı olan düşmanlığını açıkça ilan etmekten de çekinmezsin.
Sen Resulullah'ı hiçe sayarsın ve damlara çıkıp göğsünü gere gere, övünerek haykırırsın, dersin ki, "Bana Yezid derler, Resûlullah'ın oğlunun katili ve kasabı benim. Aile bireylerini tutsak eden benim." Sen yaparsın bunu; sence bunun kötü bir yanı yoktur asla...
Senin bu şeytanî başarını ataların görebilseydiler, atılırlardı hemen ve 'Aferin sana Yezid. Bileğine kuvvet, intikamımızı iyi aldın' diyerek sana cesaret verirlerdi.
Yezid!
Şu meclisin huzurunda zevkten dört köşe olarak ve ağzın kulaklarına değerek, elinde asayla Ebu Abdullah el-Hüseyiri'in dişlerine vuruyorsun. O dişlerin, o dudakların Resülullah'ın öpüp sevdiği dişler ve dudaklar olduğunu biliyor musun bari?
Yemin ederim ki güzellikte Gençliğin Efendisi'ni, Resülullah'ın ve Ali'nin oğlunu, Abdulmuttalib sülalesinin nur saçan tek ışığını söndürmekle bizi derin bir eleme boğdun.
Yezid!
Otur da kendini dinle bir an. Son derece menfur ve dehşet verici olan şu işlerini şöyle bir gözlerinin önünden geçirmen bile kollarının bileklerinden kesilmesini candan istemene ya da anandan doğduğuna pişman olmana yetecektir, çünkü düşünürsen bir an, Allah'ın sana karşı gazaplandığını ve Resülullah'ın sana düşman kesildiğini kavrarsın.
Ey yüce Allah'ım!.
Hakkımızı bize geri ver. Bize zulmedenlerden intikamımızı al ve kanımıza girenlerin, yeminlerini bozanların, bütün erkeklerimizi kılıçtan geçirenlerin başlarına gazap yağdır !
Ey Yezid!
Sen ancak sizin o sulanmış kuş beyinlerinizin düşünebileceği bir şey işledin. Ama unutma ki, bu suçu işlemekle kendi derinizi dilmiş, kendi etinizi parça parça etmiş oldun. Gerçekten çok kısa bir zaman sonra bu büyük günahınla birlikte, varisinin kanları henüz ellerinden silinmemiş olarak Resülullah'ın huzurunda bulacaksın kendini.
Onların şereflerine ve manevî makamlarına karşı işlediğin suçlar da cabası. Bütün Peygamber sülalesinin bir araya toplanacağı ve onların düşmanlarına hüküm biçileceği bir zamandır bu zaman.
Yezid!
Bu vahşi azgınlığın günahı üstüne, bu katliam üstüne cümbüş yapma. Canlarım hak yolda sebil edenlerin, Allah'ın şanı uğrunda kurban olanların öldüğünü sanmayasın sakın. Hayır, onlar diridirler. Allah'tan gıdalarını aktadırlar. Onlar, yaratıcıları tarafından kendilerine bağışlanan yüce şehadetin kutsallığıyla mest olmuşlardır.
Senin defterini dürmek için yalnızca Allah yeterlidir; davacınsa Resülullah olacaktır; ve sana karşı bizim yardımcımız, koruyucumuz da Cebrail olacaktır.
Seni devlete başkan yapanlar ve Müslümanların sırtına zorba saltanatını yükletenler çok geçmeden görecekler başlarına nelerin geldiğini. Mezalimin meyvesi ancak nefrettir ve her taşkınlığın ardında bir acı yatar, içinizden hanginiz fark edebilirsiniz, kimin azıttığını, kimin sapıttığını?