Şia İmamlarının Peygamber (sav)Tarafından Belirlenmesi

Cevapla
N.K.Caferi
Mesajlar: 214
Kayıt: 24 Eyl 2010, 09:56
Konum: Gönlümüzde senin aşkından gayrısına yer yok. Toprağımız aşkınla yoğrulmuş, gayrısına yol yok .

Şia İmamlarının Peygamber (sav)Tarafından Belirlenmesi

Mesaj gönderen N.K.Caferi »

Gerek Peygamberimizin hayatı, gerekse İslam tarihi hakkında araştırma yapan bir kimse, Resul-i Ekrem'in (s.a.a) kendisinden sonra on iki imam belirlediğini ve bunları isimleriyle birlikte zikrettiğini muhakkak görmüştür. Bunları Ehlisünnet'in sahih kabul ettikleri hadis kitaplarında sayılarıyla birlikte görmekteyiz. Ayrıca rivayetlerde hepsinin de Kureyş'ten oldukları belirtilmektedir. Buharî, Müslim ve diğerleri, bu rivayetleri senetleriyle birlikte nakletmişlerdir.

Bazı Ehlisünnet kaynaklarında, isimlerinin yanı sıra ilkinin İmam Ali olduğu, ondan sonra oğlu Hz. Hasan'ın, ondan sonra Hz. Hasan'ın kardeşi Hz. Hüseyin'in ve ondan sonra da Hz. Hüseyin'in oğullarından sonuncusu Mehdi olan dokuz evladının imam olacağı rivayet edilmiştir. Yenabiu'l-Meveddet yazarı, adı geçen kitabında şöyle rivayet eder:

A'tel adlı bir Yahudi, Peygamberimizin yanına gelerek "Ey Muhammed! Uzun zamandır sana sormak istediğim birkaç soru var; eğer cevap verirsen, senin elinle Müslüman olacağım" dedi. Peygamberimiz "Sor ey Ammare!" deyince Yahudi, sorularını sormaya başladı. Cevaplarını aldıktan sonra da "Doğru söyledin" deyip "Peki senin halifen kim?" diye sordu. Gerekçe olarak da "Çünkü halifesi olmayan peygamber yoktur; bizim peygamberimiz Musa b. İmran'ın halifesi de Yuşa b. Nûn idi." dedi. Bunun üzerine Peygamberimiz şöyle buyurdu: "Benim halifem Ali b. Ebu Talib'dir. Ondan sonra benim iki torunum olan Hasan ve Hüseyin'dir. Sonra da Hüseyin'in soyundan dokuz kişi birbiri ardınca gelirler." Yahudi, "Ey Muhammed! Onların isimleri nedir?" diye sorunca Peygamberimiz yine şöyle buyurdu: "Hüseyin dünyadan göçtükten sonra oğlu Ali (İmam Zeynelabidin), ondan sonra oğlu Muhammed (İmam Muhammed Bâkır), ondan sonra oğlu Cafer (İmam Cafer Sadık), ondan sonra oğlu Musa (İmam Musa Kâzım), ondan sonra oğlu Ali (İmam Ali Rıza), ondan sonra oğlu Muhammed (İmam Muhammed Taki), ondan sonra oğlu Ali (İmam Ali Naki), ondan sonra oğlu Hasan (İmam Hasan Askerî), ondan sonra da oğlu Hüccetullah Muhammed Mehdi'dir. Bunlar on iki kişidirler." Yahudi, daha sonra Müslüman oldu ve bu hidayetinden ötürü Allah'a hamd-ü sena etti.[111]
Resim
Susmak, bazen cevabı yeterli kılar
En büyük gerçeğin sessizliği gibi
SUSMAK Bir mısrada halini arzetmek gibi..
N.K.Caferi
Mesajlar: 214
Kayıt: 24 Eyl 2010, 09:56
Konum: Gönlümüzde senin aşkından gayrısına yer yok. Toprağımız aşkınla yoğrulmuş, gayrısına yol yok .

Re: Şia İmamlarının Peygamber (sav)Tarafından Belirlenmesi

Mesaj gönderen N.K.Caferi »

Eğer Şiâ kaynaklarına ve bu konudaki bilgilere müracaat edecek olursak, yukarıda yazılanlardan çok daha fazlasına rastlarız. Ama yine de Ehlisünnet ve'l-Cemaat'in, imamların sayısını on iki olarak kabul etmesi delil olarak yeterlidir. Çünkü bu sayı, Ali ve evlatları dışında başka hiçbir yerde denk gelmiyor.

Bizim yakinimizi arttıran şey ise, Ehlibeyt imamlarının bu ümmetin âlimlerinin hiçbirinden ders almamış olmalarıdır. Ehlibeyt'in herhangi bir sahabe veya tabiînden ders aldığına dair hiçbir bilgi kayıtlı değildir. Başka bir deyişle, hiçbir tarihçi ve siret yazarı böyle bir rivayette bulunmamıştır. Ama diğer alimler hakkında bilgiler mevcuttur. Ebu Hanife İmam Sadık'ın (a.s); Malik, Ebu Hanife'nin; Şafiî, Malik'in; Ahmed b. Hanbel de Şafiî'nin öğrencileridir. Ama Ehlibeyt imamları, ilimlerini Allah'tan almışlar ve nesilden nesle bunu birbirlerine miras bırakmışlardır. İşte, Allah, bizzat onlar hakkında şöyle buyurmaktadır:

"Sonra Kitabı kullarımız arasından seçtiklerimize miras verdik."[112]

İmam Sadık (a.s) bu gerçeğe dikkat çekerek şöyle buyurmuştur: "Ne ilginçtir ki insanlar bir taraftan 'Biz ilmimizi Allah resulünden aldık, ona amel ediyor ve onunla hidayet oluyoruz' diyorlar, bir taraftan da Peygamber ailesi olan bizlerin o ilimlerden habersiz olduğuna inanıyorlar! Halbuki biz, o evin çocuklarıyız. Vahiy bizim evimizde nazil oldu. İlim bizim vesilemizle insanlara ulaştı. Size göre onlar bu ilmi öğrenip hidayet oldular da biz öğrenmeyip yoldan mı çıktık?"

Evet, İmam Sadık (a.s) nasıl bunların inancına şaşırmasın ki? Onlar bir yandan ilimlerini Allah resulünden aldıklarını iddia ederken bir yandan da ilim şehrinin kapısı olan Ehlibeyt'e düşmanlık ediyorlar. Ve yine nasıl şaşırmasın ki? Açıkça sünnete muhalefet ediyorlar.

Tarih de tanıklık eder ki Şiîler daima Hz. Ali'ye yardım ettiler ve onun düşmanlarına karşı direndiler. Savaşlarda yanında yer aldılar. İlimlerini ondan öğrendiler. Demek ki Ehlisünnet ve'l-Cemaat onun Şiîleri (taraftarları) değildiler ve ona yardımcı olmadılar. Bilakis onunla savaştılar ve onu ortadan kaldırmak için uğraştılar. Onun ardından evlatlarını gözetleyip onları da öldürmek için fırsat kolladılar. Zindan, zulüm, eziyet ve cinayet onlara reva gördükleri şeylerdi. Dinî hükümlerde dahi onlara muhalefet ettiler. Kurân ve sünnetin açık hükümlerine rağmen menfaatlerine uygun fetvalar veren ve içtihat kisvesinin arkasına sığınan sözde âlimlerin peşinden gittiler.

Daha ne diyebiliriz ki? Onlar kendi haklarında bile sünnete aykırı davrandıklarını itiraf ediyorlar. Bakınız, İbn-i Teymiye ne diyor: "Peygamber'in sünnetini bir kenara bırakmalıyız. Zira bu, Şia'nın sloganı hâline gelmiştir."[113]
Resim
Susmak, bazen cevabı yeterli kılar
En büyük gerçeğin sessizliği gibi
SUSMAK Bir mısrada halini arzetmek gibi..
N.K.Caferi
Mesajlar: 214
Kayıt: 24 Eyl 2010, 09:56
Konum: Gönlümüzde senin aşkından gayrısına yer yok. Toprağımız aşkınla yoğrulmuş, gayrısına yol yok .

Re: Şia İmamlarının Peygamber (sav)Tarafından Belirlenmesi

Mesaj gönderen N.K.Caferi »

Sizce de bu ilginç değil mi? Nasıl olur da kendilerine Ehlisünnet ve'l-Cemaat diyenler Malikî, Hanefî, Şafiî ve Hanbelî olarak birkaç gruba ayrılabiliyor, fıkhî meselelerde birbirleriyle muhalefet edebiliyor ve üstüne üstlük bu ihtilafın bir rahmetten ibaret olduğunu savunabiliyorlar? Bu mantık, Allah'ın dinine nefsanî isteklerin karışmasına yol açmaz mı?

Evet, onlar Allah ve Peygamber'inin hükümlerinden ayrılmış birkaç grup olsalar da, bir noktada ittifak etmişlerdir. Onları birleştiren tek unsur, Sakife'de kanunsuz bir şekilde oluşturulan hilafeti kabul etmeleri ve Peygamber'in tertemiz Ehlibeyt'ini kenara itmeleridir. Peygamberimizin, iki ağır emanetine (Kurân ve Ehlibeyt) sarılma hususunda alenî emri olmasına rağmen buna muhalefet eden ve hâlâ Ehlisünnet ve'l-Cemaat olmakla övünen bu insanlara şaşırmamak mümkün mü? Hâlbuki bu hadisi kendileri dahi sahih olarak kabul etmişler, kitaplarında senetleriyle birlikte nakletmişlerdir.

Aslında onlar ne Kurân'a bağlılar, ne de Ehlibeyt'e. Zira Ehlibeyt'i kenara itmenin, Kurân'ı kenara itmek anlamına geldiğini ve Kurân ile Ehlibeyt'in hiçbir zaman birbirlerinden ayrılmayacağını Peygamberimiz (s.a.a) bildirmiş ve şöyle buyurmuştur: "Her şeyi bilen Allah bana haber verdi ki, Kurân ve itretim (Ehlibeytim), Kevser Havuzu'na varıncaya dek asla birbirlerinden ayrılmazlar."[114]

Nasıl şaşırmayalım? Peygamberimizin açık bir şekilde emrettiği veya yasakladığı bir şeyi çekinmeden yaptıklarına dair kendi sahih kitaplarında itirafta bulunuyorlar![115]

Birçok Ehlisünnet aliminin daha fazla teyit etmeye çalıştığı "Ben sizin aranızda Allah'ın kitabını ve sünnetimi bırakıyorum; bu ikisine sarıldığınız sürece benden sonra asla sapmazsınız" hadisini sahih olarak kabul etsek dahi yine de şaşkınlığımızı gideremeyiz. Hatta bu kez şaşkınlığımız daha da artar, onların sünnete olan ihaneti daha fazla belirginleşir. Ne diyebiliriz ki? Onların büyükleri sünneti yakıp terk etmedi mi ya da anlatılmasını dahi yasaklamadı mı?

Ömer b. Hattab açık bir dille "Kurân bize yeter!" derken bu, Resul-i Ekrem'in (s.a.a) sünnetinin reddi anlamına gelmiyor mu? Şu açıktır ki, Allah resulünü reddeden Allah'ı da reddetmiş sayılır.

Ömer'in bu sözünü, başta Sahih-i Buharî ve Sahih-i Müslim olmak üzere sahih olarak bilinen bütün Ehlisünnet kitapları kaydetmiştir. Eğer Peygamberimiz "Ben sizin aranızda Allah'ın kitabını ve sünnetimi bırakıyorum…" demişse, Ömer de "Allah'ın kitabı bize yeter!" demekle "Bizim senin sünnetine ihtiyacımız yok!" demek istemiştir. Ömer, Peygamberimizin huzurunda "Bize Allah'ın kitabı yeter!" derken, arkadaşı Ebubekir de mutlaka onu tasdik etmiş olacak ki halife olduğunda şöyle bir konuşma yapmıştı: "Allah resulünden hiçbir şey rivayet etmeyin. (Bundan dolayı) biri size bir şey soracak olursa, deyin ki: Allah'ın kitabı aramızdadır; helalini helal sayın, haramlarından da kaçının!"[116]

Peygamberimizin sünnetini terk eden bu insanlara nasıl şaşırmayalım? Allah'ın öğretileri dışında bidatler ortaya çıkardılar ve hâlâ kendilerine Ehlisünnet ve'l-Cemaat diyorlar. Ama bizim bütün bu şaşkınlıklarımıza Ebubekir'in şu sözü son noktayı koymaktadır: "Beni Peygamber'in sünnetine göre muhakeme edecek olsanız, buna dayanamam!"[117]

Ebubekir nasıl olur da Peygamber'in (s.a.a) sünnetine dayanamaz? Peygamberimizin sünneti çok ağır ve dayanılması imkânsız olan bir şey miydi ki?

Mezheplerinin kurucusu ve birinci halifeleri olan Ebubekir, Peygamber'in sünnetine dayanamazken nasıl olur da Ehlisünnet mensupları sünnet ehli olduklarını iddia edebilirler? Acaba Allah-u Taâla şöyle buyurmuyor mu?

"Gerçekten de sizin için Allah resulünde güzel bir örnek vardır..."[118]

"Allah kimseye gücünün yettiğinden fazlasını yüklemez…"[119]

"…Allah dinde size bir zorluk yüklememiştir…"[120]
Resim
Susmak, bazen cevabı yeterli kılar
En büyük gerçeğin sessizliği gibi
SUSMAK Bir mısrada halini arzetmek gibi..
N.K.Caferi
Mesajlar: 214
Kayıt: 24 Eyl 2010, 09:56
Konum: Gönlümüzde senin aşkından gayrısına yer yok. Toprağımız aşkınla yoğrulmuş, gayrısına yol yok .

Re: Şia İmamlarının Peygamber (sav)Tarafından Belirlenmesi

Mesaj gönderen N.K.Caferi »

Acaba Ebubekir ve arkadaşları, Resul-i Ekrem'in (s.a.a) Allah'ın emirlerinden başka bir şey getirdiğine mi inanıyorlar da, bu yüzden Peygamber'in, insanları olmayacak işlere zorladığını söylemeye çalışıyorlar? Asla böyle olamaz. Allah resulü birçok kez şöyle buyurmuştur: "İnsanları müjdeleyin. Onları bıktırmayın. Kolaylaşırın, zorlaştırmayın. Allah, size bazı işlerinizde zorluk çıkarmamak için izin vermiştir." Oysaki Ebubekir tüm bu gerçeklere rağmen sünnete dayanamayacağına dair itirafta bulunuyor. Daha önce de dediğimiz gibi, Ebubekir'in bu sözünden maksadı, kendi istekleri doğrultusunda çıkardığı bidatleri, başında bulunduğu devletin siyasetlerine uydurmaya ve onlara kılıf bulmaya çalışmaktı.

Ömer b. Hattab da Kurân ve sünnetin dayanılmayacak bir şey olduğuna inanmış olacak ki, hilafeti döneminde "Su bulamazsak nasıl namaz kılalım?" diye soran birine "Eğer su bulamazsınız, namazı boş verin!" şeklinde cevap vermişti. Hâlbuki halkın avam tabakasından bilge insanlarına kadar herkes bunun cevabını biliyordu. Üstelik hadisçiler de bunun hükmünü kitaplarında rivayet etmişlerdi.

Osman'a gelince; o da Peygamberimizin sünnetine muhalefet etti. Şu olay meşhurdur ki, bir keresinde Ayşe, Peygamberimizin (s.a.a) gömleğini çıkararak "Peygamber'in gömleği daha eskimeden Osman onun sünnetini eskitti!" Öyle ki, bu tür olaylar neticesinde sahabeler galeyana gelip "Osman, Peygamberimizin ve diğer iki halifenin sünnetini ayaklar altına aldı!" diyerek onu öldürmüşlerdi.

Muaviye'nin durumu ise zaten ortadadır. O hem Kurân'a, hem de sünnete düşmanlık etti. Zira Peygamberimiz şöyle buyurmuştu:

"Ali bendendir, ben de Ali'den. Ali'ye düşman olan bana düşman olmuştur; bana düşman olan ise Allah'a düşman olmuştur."[121]

Muaviye, İmam Ali'ye lanet okutma konusunda öylesine aşırıya gitmişti ki, valilerine emir göndererek ona lanet okumalarını ve okutmalarını istemiş, karşı gelenleri azlederek öldürtmüştü. Aynı Muaviye, Ali dostları karşısında kendisini ve taraftarlarını Ehlisünnet ve'l-Cemaat olarak addediyor, güya sünnetin takipçisi olduğunu iddia ediyordu.

Bazı tarihçiler, Muaviye hilafet makamına oturduktan ve İmam Hasan ile barış imzaladıktan sonra o yılı "Cemaat Yılı" olarak adlandırdığını yazarlar. Hal böyle olunca da şaşkınlığımız tekrar kayboluyor ve anlıyoruz ki, onlara göre "Sünnet" bayramlarda, Cuma namazlarında ve İslamî minberlerde Ali b. Ebu Talib'e lanet okumak ve okutmaktan başka bir şey değildir.

Eğer sünnet ve cemaat Ebusüfyan oğlu Muaviye tarafından öğretilecekse, Allah'tan istiyoruz ki Allah bizi, Ali'nin kurduğu iddia edilen Rafızîlik bidati üzere öldürsün!

Ey aziz okuyucu! Asıl bidat ehlinin Ehlisünnet ve'l-Cemaat olarak adlandırılmasına ve pak Ehlibeyt imamlarının (a.s) bidat ehli olarak tanıtılmasına sakın şaşırmayın.

Ehlisünnetin önde gelen isimlerinden İbn-i Haldun, Ehlisünnet mezheplerinin isimlerini bir bir zikrettikten sonra utanmadan şöyle demiştir: "Ehlibeyt (imamları) da ümmete ters düşen ayrı bir mezhep kurmuştu. Kendilerine has bir fıkıh oluşturdular. Bunu kendilerinden çıkardıkları yetmiyormuş gibi bir de sahabeleri eleştirdiler."[122]

Saygıdeğer okuyucu! Başta da söylememiş miydim? Bunların sözü, ancak tersi düşünüldüğünde doğru oluyor. Eğer Emevîlerin fasıkları sünnet ehli ve Ehlibeyt imamları bidatçi olacaksa, o zaman İslam'ın fatihasını okumak gerekir; dünyanın da değeri kalmaz.

PRF. DR. MUHAMMED TİCANÎ SEMAVÎ







Resim
Susmak, bazen cevabı yeterli kılar
En büyük gerçeğin sessizliği gibi
SUSMAK Bir mısrada halini arzetmek gibi..
3nokta
Mesajlar: 3381
Kayıt: 26 Ara 2006, 22:16
Konum: Meşhedi313

Re: Şia İmamlarının Peygamber (sav)Tarafından Belirlenmesi

Mesaj gönderen 3nokta »

Başlığı okudum içeriğe bakmadım. İmamlar Peygamberce mi belirlenir yoksa Allah mı belirler?
nokta koymuyoruz artık cümle sonlarına
noktayı koyacak olan sensin anlasana
. . .
N.K.Caferi
Mesajlar: 214
Kayıt: 24 Eyl 2010, 09:56
Konum: Gönlümüzde senin aşkından gayrısına yer yok. Toprağımız aşkınla yoğrulmuş, gayrısına yol yok .

Re: Şia İmamlarının Peygamber (sav)Tarafından Belirlenmesi

Mesaj gönderen N.K.Caferi »

Önce içeriği okuyun sonra sorun bence :wink:

"Gerek Peygamberimizin hayatı, gerekse İslam tarihi hakkında araştırma yapan bir kimse, Resul-i Ekrem'in (s.a.a) kendisinden sonra on iki imam belirlediğini ve bunları isimleriyle birlikte zikrettiğini muhakkak görmüştür. Bunları Ehlisünnet'in sahih kabul ettikleri hadis kitaplarında sayılarıyla birlikte görmekteyiz. Ayrıca rivayetlerde hepsinin de Kureyş'ten oldukları belirtilmektedir. Buharî, Müslim ve diğerleri, bu rivayetleri senetleriyle birlikte nakletmişlerdir.

Bazı Ehlisünnet kaynaklarında, isimlerinin yanı sıra ilkinin İmam Ali olduğu, ondan sonra oğlu Hz. Hasan'ın, ondan sonra Hz. Hasan'ın kardeşi Hz. Hüseyin'in ve ondan sonra da Hz. Hüseyin'in oğullarından sonuncusu Mehdi olan dokuz evladının imam olacağı rivayet edilmiştir. Yenabiu'l-Meveddet yazarı, adı geçen kitabında şöyle rivayet eder: "........

Birde diğer kitaplarından bikaçınıda okuduğum PRF. DR. MUHAMMED TİCANÎ SEMAVÎ den direk alıntı yaptım alttada ismi var yazarın



En son N.K.Caferi tarafından 27 Eyl 2010, 15:00 tarihinde düzenlendi, toplamda 1 kere düzenlendi.
Resim
Susmak, bazen cevabı yeterli kılar
En büyük gerçeğin sessizliği gibi
SUSMAK Bir mısrada halini arzetmek gibi..
3nokta
Mesajlar: 3381
Kayıt: 26 Ara 2006, 22:16
Konum: Meşhedi313

Re: Şia İmamlarının Peygamber (sav)Tarafından Belirlenmesi

Mesaj gönderen 3nokta »

Kardeş ben aslında yeni bir mesele açmak istedim. İmametin ilahi kaynaklı bir şey olduğu ve yüceliğiyle ilgili. İfadelerimizi seçerken dikkatli olmamız gerektiğiyle ilgili bir şeyler yazılacak eğer bu yönde devam edersek.
İmamları peygamber mi seçer Allah mı seçer? Yoksa Allah onları öyle mi var etmiştir?
nokta koymuyoruz artık cümle sonlarına
noktayı koyacak olan sensin anlasana
. . .
N.K.Caferi
Mesajlar: 214
Kayıt: 24 Eyl 2010, 09:56
Konum: Gönlümüzde senin aşkından gayrısına yer yok. Toprağımız aşkınla yoğrulmuş, gayrısına yol yok .

Re: Şia İmamlarının Peygamber (sav)Tarafından Belirlenmesi

Mesaj gönderen N.K.Caferi »

anladım teşekkür ediyorum . Biraz daha açalım o zaman inşallah
En son N.K.Caferi tarafından 27 Eyl 2010, 14:59 tarihinde düzenlendi, toplamda 2 kere düzenlendi.
Resim
Susmak, bazen cevabı yeterli kılar
En büyük gerçeğin sessizliği gibi
SUSMAK Bir mısrada halini arzetmek gibi..
N.K.Caferi
Mesajlar: 214
Kayıt: 24 Eyl 2010, 09:56
Konum: Gönlümüzde senin aşkından gayrısına yer yok. Toprağımız aşkınla yoğrulmuş, gayrısına yol yok .

Re: Şia İmamlarının Peygamber (sav)Tarafından Belirlenmesi

Mesaj gönderen N.K.Caferi »

Şia, Ehl-i Beyt İmamlar'ının (12 İmam'ın) da Peygamber gibi hayatları boyunca açık veya gizli bilerek veya bilmeyerek bütün günah ve pisliklerden ma'sum olduğuna inanmaktadır. Şia peygamberler ve imamlar'ın hata ve unutkanlıktan da ma'sum olduğuna inanmaktadır. Zira İmamlar, dinin koruyucu ve uygulayıcısıdırlar. Bu konuda durumları aynen peygamberler gibidir. Peygamberlerin ma'sum olduklarına inanmamızı gerektiren deliller, aynı şekilde İmamlar'm da ma'sum olduklarını gerektiriyor.(1)

Şia Ehl-i Beyt İmamlar'ının Allah'ın emriyle Peygamber'in 12 tane vasileri olduğuna ilimierinin kesbi (öğrenmekle) değil, vehbi olduğuna ve yeryüzünde Allah'm kullarının h üccet i olduğundan, her türlü günah ve hatadan ma'sum olması gerektiğine inanmaktadır. İşte Şia'nın masumiyet konusundaki inancı budur. Acaba bu inanç Kur'an ve Sünnete aykırı mıdır, yoksa aklen imkansızmıdır? Veya İslam dininin reddettiği bir şey midir? Yoksa bu inanç Peygamber veya İmam'ın değerini mi düşürüyor? Bu inancı Allah'ın Kitabı ve Sünnet-i Nebeviye te'yit etmektedir ve akl-ı selimle belirlenen ilkelere de ters düşmemektedir. Bu konudaki bahsimize Kur'an-ı Kerim'in ayet-i kerimelerini ele almakla başlayalım: - Akaid"ul İmamiyye. s.67, 24.akide

Allah-u Teala Ahzap suresinin 33. ayetinde şöyle buyuruyor.

"Gerçekten de Allah yalmzca siz Ehl-i Beyt'ten her türlü pisliği gidererek sizi tertemiz kılmak istiyor."

Bu ayet-i kerimede geçen "her türlü pisliği gidererek_" sözü, Ehl-i Beyt imamlar'ının her türlü günah ve bütün kötülüklerden tertemiz olduklarının yani masumiyetlerini ifade etmiyorsa, neyi ifade ediyor?

Allah-u Teala A'râf suresinin 201. ayetinde şöyle buyuruyor.
"Allah'tan korkanlar, kendilerine şeytandan bir vesvese geldiği zaman, durup düşünürler ve derhal gerçeği görmeye başlarlar. "

Takva sahibi bir mü'mini dahi şeytan saptırmak istediğinde Allah-u Teala onu şeytanın hilelerinden korur, böylece o da Allah'ı hatırlar ve hakka uyar. Öylese Allah-u Teala'nın seçip her türlü pislikten tertemiz kıldığı kimselerin daha yüksek vasıflara sahip olmaları asla garip bir şey değildir.

Allah-u Teala Fatır suresinin 32 ayetinde şöyle buyuruyor

"Sonra kitabı, kullarımızdan seçtiklerimize miras bıraktık"(1)

"....Ve onları bizim emrimizle hidayet eden imamlar kıldık." ayeti gibi diğer ayetlerde vardır, fakat amacımız ihtisar (özetlemek) olduğundan bu kadarıyla yetiniyoruz.

"Ey insanlar, ben sizin aranızzda öyle bir şey bırakıyorum ki, eğer ona sarılırsanız asla dalalete düşmezsiniz; Allah'm Kitab'ınıI ve benim neslimden olan Ehl-i Beyt'imi."(1)
Görüldüğü üzere bu hadis Ehl-i Beyt imamlannın masum olduklarını açıkça belirtmektedir. Çünkü, evvela Ehl-i Beyt Allah'ın Kitab'ıyla aynı mertebede zikredilmiştir, Kur'an ise masumdur; ona ne önünden ve ne de arkasından batıl sızamaz; o Allah'ın kelamıdır ve kimin bunda şüphesi olursa kafir olur. Malumdur ki, Allah'ın kitabı gibi uyulmaya layık olanlar da onun gibi masum olmalıdırlar. İkinci olarak hadiste, onlara (Kitab'a ve Ehl-i Beyt'e) sarılanın dalalete (sapıklığa) düşmekten emin olacağı açıklanmıştır. O halde bu hadis, Kur'an ve Ehl-i Beyt'in hatadan masum olduklarını açıkça belirtmektedir. Zira insan ancak masuma uyduğunda sapıklıktan uzak kalabilir.
Yine Resuluııah (s.a.a) şöyle buyurmuştur

"Benim Ehl-i Beyt'im sizin aramzda aynen Nuh'un gemisine benzer; gemiye binen kurtulur ve ondan geri kalan ise boğulur."(2)

Görüldüğü üzere bu hadiste de Ehl-i Beyt İmamlar'ının hatadan masum olduklarını açıkça belirtmektedir. Bunun için de onların gemisine binenler kurtulur ve ondan ayrıdüşenler ise dalalette boğulup helak olur.


1 - Sahih-i Tirmizi. c5, s.328 - Müstedrek-i Hakim, c.3, s148 . Müsned-i Ahmed ibn-i Hanbel, c.5, s189.
2 - Müstedrek-i Hakim. c2, s.343 - Kenz'ul Ummal, c.5, s95 - Savaik'ul Muhrika. s.184.

Yine Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur.



"Her kim ki, benim gibi yaşamak benim gibi olmak ve Rabb'imin bana va'd ettiği Huld cennetine girmek isterse, Ali'nin ve ondan sonra da zürriyetinin velayetini kabul etsin. Çünkü onlarla hiç bir zaman hidayetten ayrılıp dalalete düşmezsiniz."(1)
Bu hadiste Ehl-i Beyt imamlarının, yani Ali ve zürriyetinin, hatadan masum olduklarını açıkça belirtmektedir. Zira bu hadiste, Ehl-i Beyt imamlarının kendilerine tabi olanları hiç bir sapıklığa götürmedikleri açıklanmıştır. Oysa hata etmesi mümkün olan bir kimsenin, halkı her türlü dalaletten uzak bir hidayete götürmesi mümkün değildir.

1 - Kenz'ul Ummal, c.6, s.155 - Mecmau'z Zevaid, c.9, s.108 - Ibn-i Hacerin yazdığı "El İsabe - Camu'l Kebir - Tarih-i ibn-i Asakir, c2. s99 - Mustedrek-i Hakim, c.3, s.128 - Hileyt'ul Evliya, c.4, s349 - İhkak'ul Hakk, c.5. s.108.

Yine Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur.

"Ben sakındıran Ali ise hidayet edendir ve benden sonra ey Ali, hidayete erenler seninle hidayete ereceklerdir."(1)

Bu hadisin de Hz. İmam Ali'nin masum olduğunu bildirdiği hiç bir akıl sahibine gizli değildir. İmam Ali ise, hem kendisinin ve hem de onun neslinden olan İmamların masum olduklarını açıklamıştır.

1 - Tefsir-i Taberi, c.13, s208 - Tefsir-i Razi, c.5, s.271l - Tefsir-i ibn-i Kesir, c2, s.502 - Tefsir-i Şevkani, c.3, s.70 - Tefsir-i Dürr'ül Mensur, c.4, s.45 - Nur'ul Ebsar, s.7l - Müstedrek-i Hakim. c.3, s.129 - Tefsir-i ibn-i Cevzi, c.4, s.307 - Şevahid'ut Tenzil, c.l, s.293 - El fusul'ul Muhimme ve Yenabilu'l Mevedde.

O Hazret, Ehl-i Beyt'e değindiği bir hutbede şöyle buyuruyor.
"Nereye gidiyorsunuz! Nereye yönetiyorsunuz! Bayraklar yücelmiş, ayetler apaçık ve alametlerdikilmiştir. O halde nereye saptırıliyorsunuz! Ve nasıl körleştirilebilirsiniz! Oysa ki Peygamber'inizin Ehl-i Beyt'i sizin aramzda bulunmaktadır. Onlar halkın öncülleri, dinin önderleri ve doğruluğun dille'ridir. O halde onlara Kur'an'ın en iyi derecesinde yer verin ve susuz develerin suya koşarak gittiği gibi onlara koşun. Ey insanlar, bu hususta Hz. Resulultah'a (s.a.a) itaat edin. Çünkü bizden olan birisi ölse bile ölü değildir ve bizden olan çürüyüp gitse bile çürümemiştir. Tamyıp bilmediğiniz bir şeyi söylemeyin. Çünkü hakkın çoğu size ağır gelip inkar ettiğiniz şeylerdedir. Aleyhine bir hüccetinizin olmadığı şahsı ma'zur görün. Ben o kimseyim, sizin aranazda, "Sakaleyn"den (iki değerli emanetten) büyüğü tutulup, küçüğü bir kenara atılmadı mı? (Buna rağmen yine) sizin aramzda imamn bayrağım diken ben oldum.."(1)

- İmam Ali'nin hutbelerini içeren Nehc'ul Belaga, d, s.155. Şeyh Muhammed Abduh, bu hulbeyi şerhederken şunları yazıyor: "Buna göre Ehl-i Beyt imamlarından birisi ölse bile gerçekte ölü değildir. Zira onun ruhu alem-i zuhurda nur saçmaya devam etmektedir:'

DOĞRULARLA BİRLİKTE

Prof.Dr.Muhammed TİCANİ SEMAVİ


Resim
Susmak, bazen cevabı yeterli kılar
En büyük gerçeğin sessizliği gibi
SUSMAK Bir mısrada halini arzetmek gibi..
N.K.Caferi
Mesajlar: 214
Kayıt: 24 Eyl 2010, 09:56
Konum: Gönlümüzde senin aşkından gayrısına yer yok. Toprağımız aşkınla yoğrulmuş, gayrısına yol yok .

Re: Şia İmamlarının Peygamber (sav)Tarafından Belirlenmesi

Mesaj gönderen N.K.Caferi »

İMAMLARIMIZIN İLMİ

Ehl-i Sünnet'in Şia'yı tenkit ettikleri bir konu da onların Ehl-i Beyt imamlarına Allah-u Teala'nın halktan hiçbir kimseye vermediği özel bir ilmi verdiği ve imamın, zamanının en bilgini olup hiç kimsenin sorusu karşısında aciz kalmayacağına dair olan inançlarıdır. Acaba bu iddianın bir deli li var mıdır? Bu kitaptaki üslubumuz gereği, bahse Kur'an-ı Kerim'in ayetlerini inceleyerek başlıyoruz:

Allah-u Teala Fatır süresinin 32 ayetinde şöyle buyuruyor.

"Sonra biz, kitab'ı kullarımızdan seçtiğimiz kimselere miras kıldık"

Bu ayet-i kerime, açıkça Allah-u Teala'nın kulları arasından bir grubu seçerek kitap ilmini onlara miras bıraktığını belirtmektedir. O halde Allah'ın seçtiği o kulları tanımamız gerekmez mi?

Daha önce Ehl-i Beyt imamlarının sekizincisi olan Hz. İmam Ali ibn-i Musa er-Riza'nın bu ayet-i kerimenin kendileri hakkında indiğine, Me'mun'un topladığı önde gelen kırk kadı nın huzurunda açıkladığına işaret etmiştik. Imam Riza (a.s) sözkonusu toplantıda, onların her birisinin hazırladığı sorulara cevap vererek onları susturmuş ve onlar
o Hazret'in alem (en bilgin alim) olduğunu ikrar etmişlerdi.(1) Henüz on dört yaşında olmayan sekizinci Imam ile fakihler arasındaki cereyan etmiş mezkur tartışma sonunda zamanın en büyük alimleri bile onun daha a'lem olduğunu söylemiştir. O halde Şia'nın Ehl-i Beyt imamlarının a'lem olduklarına dair inançları nasıl garipsenebilir? Zira Ehl-i Beyt imamlarının herkesten daha bilgin olduğunu Ehl-i Sünnet'in büyük alim ve önderleri de itiraf etmişlerdir.
1 - ibn-i Abd-i Rabb'ihi'nin yazdığı "El ikd'ul Ferid', c.3, s.42.
Ve yine Vakıa suresinin 75 ile 79. ayetlerinde şöyle buyuruyor.
"Andolsun yıldızların yerlerine; ve şüphe yok ki bu, pek güzel ve şerefli kur'an'dır, saklanmış bir kitapta, ona, temiz olanlardan başkalan dokunamaz."

Allah-u Teala bu ayetlerde büyük bir antla Kur'an-ı Kerim'in bir çok gizli ve saklanmış batini manalarını olduğunu ve temiz insanlardan başkasının onun mana ve hakikatlerini bilemeyeceğini açıklamıştır. Aynı zamanda ayet-i kerime, Kur'an-ı Kerim'in yalnız Peygamber (s.a.a) ve Ehl-i Beyt imamlarının bildiği bir takım batini manalarını olduğunu ve diğer kimselerin ancak onlar vasıtasıyla bilebileceğini belirtmektedir. Bunun içindir ki, Hz. Resulullah (s.a.a), bu gerçeğe işaret ederek şöyle buyurmuştur.

"Onlardan öne geçmeyin; helak olursunuz ve onlardan geri de kalmayın; yine helak olursunuz. Onlara bir şey öğretmeğe de kalkmaym; onlar sizden daha çok biliyorlar."(1)

1-- Es Savaik'ul Muhrika, s.148 - Ed Dürr'ul Mensur, c2, s.60 Kenz'ul Ummal, c.1, s.168 -
Üsd'ul Gabe Fi Ma'rifet'is sahabe, c.3, s137.

"Nerededir bize olan düşmanlıklarından yalan yere "Rasihun-e ri'l İlim" (İlimde kökleşmiş) olduklarmı sananlar? Allah bizi yüceltmiş, onları alçaltmıştır; bize vermiş, onları mahrum bırakmıştır; bizleri içeri almış, onları dışarı itmiştir. Bizimle (layık kimselere) hidayet ihsan olunur; bizimle körlük giderilir. Kureyş'ten olan imamlar, Haşim soyundan yeşermiştir. Onlardan gayrisi için uygun olamaz; onlardan gayrisi salih önder olamaz." (1)


Allah-u Teala Bakara suresinin 269. ayetinde şöyle buyuruyor.

"Dilediğine hikmet ihsan eder ve kime hikmet ihsan ederse şüphe yok ki o, çok hayra nail olmuş demektir, fakat bunu, aklı başında olanlardan başkaları düşünmez bile"

1- Muhammed Abduh'un yazdığı "Şerh-i Nehc'ul Belaga' Hutbe:143.


303 / DOĞRULARLA BİRLİKTE

Prof.Dr.Muhammed TİCANİ SEMAVİ


Resim
Susmak, bazen cevabı yeterli kılar
En büyük gerçeğin sessizliği gibi
SUSMAK Bir mısrada halini arzetmek gibi..
Cevapla

“Araştırma ve Makaleler” sayfasına dön