Hz. Ali (a.s)'ın Hayatı, Fazileti...

Kullanıcı avatarı
f_altan
Mesajlar: 2376
Kayıt: 22 Oca 2007, 20:49

Hz. Ali'nin Hz. Hüseyin'le Övünme Yarışması

Mesaj gönderen f_altan »

HZ. ALİ’NİN, OĞLU HZ. HÜSEYİN’LE ÖVÜNME YARIŞMASI

Süleyman bin Mihran’dan, o da Cabir’den, o da Mücahit’ten, Abdullah bin Abbas’tan naklen, Resulullah (s.a.a) şöyle buyurdu:
"Göğe yükseldiğimde Cennetin kapısına şöyle yazılı olduğunu gördüm: "Allah’tan başka ilah yoktur, Muhammed Allah’ın Resulüdür, Ali Allah’ın velisidir, Hasan ve Hüseyn Resulullah’ın torunlarıdır, Fatımat’üz Zehra Allah’ın safvetidir, bunları inkar eden ve onlara buğz edene (kin güdene) Allah’ın laneti olsun."
Bir gün Resulullah (s.a.a) oturmuştu ve yanında da İmam Ali bin Ebi Talib (a.s) bulunuyordu. O sıra Hz. Hüseyin içeriye girdi. Resulullah (s.a.a) onu yanına oturtarak iki gözünün arasını ve dudaklarını öptü. Hz. Hüseyin o sıralar altı yaşındaydı. Hz. Ali Resulullah'a dönerek şöyle bir soru sordu: "Ya Resulellah, oğlum Hüseyn'i seviyor musun?"
Allah Resulü buyurdu: "Nasıl sevmem, oysa o benim vücudumdan bir parçadır."
Hz. Ali (a.s) arz etti: "Ey Resulullah, hangimizi daha çok seviyorsun, beni mi, Hüseyni mi?"
Hz. Hüseyin araya girerek şöyle dedi: "Babacığım kimin şeref ve fazileti daha yüce olursa, onu daha çok sever ve makamı ona daha yakın olur."
Hz. Ali oğluna hitaben şöyle dedi: "Ey Hüseyn, benimle fazilet yarışmasına girer misin?"
Hz. Hüseyn de "Evet babacığım, eğer istiyorsan!" diye cevap verdi.
Hz. Ali ona şöyle buyurdu: "Ey Hüseyn, ben, Müminlerin Emiri’yim; ben, sadıkların diliyim, ben (Muhammed) Mustafâ'nın veziriyim; ben Allah'ın ilminin hazinedarı ve insanlar arasından seçtiği kimseyim; ben, cennete en önce gidenlerin öncüsüyüm; ben Resulullah'ın borcunu ödeyecek kimseyim; ben, o kimseyik ki amcası cennette efendidir, ben, o kimseyim ki cennette meleklerle birlikte uçar... Ben, Resul’ün kadısıyım...Ben, tenzil (Tevbe) süresini Allah-u Teala’nın emriyle Mekke ehline taşıyanım. Ben Allah’ın kulları içinde seçtiği kimseyim. Ben, Allah'ın "Allah'ın ipine topluca sarılın"(Ali İmran/103) buyruğuyla kullarına tutunmalarını emrettiği onun kopmaz ipiyim. Ben, Allah'ın parlayan yıldızıyım. Ben, gök meleklerinin kendisini ziyaret ettiği kimseyim. Ben, Allah'ın konuşan diliyim(1) Ben, Allah Teala'nın yaratıklarına olan hüccetiyim. Ben, Allah'ın güçlü eliyim. Ben Allah-u Teala'nın göklerdeki yüzüyüm. Ben, Allah’ın zahir olan tarafı (yanı)yım(Zümer 56.Ayete işaret). Ben, o kimseyim ki hakkımda Allah-u Teala şöyle buyurmuştur: "…Onlar kadirleri yüceltilmiş kullardır. Onlar Allah'ın sözünün önüne geçmezler, hep O'nun emriyle hareket ederler." (Enbiya, 26-27)
Ben, Allah'ın asla kopmayan sağlam kulpuyum. Allah duyandır, bilendir. (Bakara 256. Ayete işaret) Ben, Allah'ın girilmesi gereken kapısıyım. Ben, Allah'ın sırat üzerindeki sancağıyım. Ben, Allah'ın eviyim, kim ona geçerse emanda olur; kim benim velayetime ve sevgime tutunursa, cehennemden emanda olur. Ben, ahdi bozanlarla (Cemel ehli olan Ayşe, Talha, Zübeyr ve askerleri) adaletten sapıp zulmedenlerle (Muâviye ve yandaşları) ve dinden çıkanlarla (haricilerle) savaşacak kimseyim. Ben, kafirleri öldürenim. Ben yetimlerin babasıyım, ben yaşlı kadınların sığınağıyım. Ben o kimseyim ki kıyamet günü velayetimden birbirlerine soracaklar.(Nebe 1. ayete işaret) Allah buyuruyor ki: “O gün nimetlerden sorulacaksınız” (Tekasür/8) Ben, Allah-u Teala'nın yaratıklarına bahşettiği onun nimetiyim. Ben, o kimseyim ki hakkımda Allah-u Teala buyurmuştur ki: "Bugün size dininizi tamamladım, nimetimi tamamladım ve ve size din olarak İslam’a razı oldum." (Mâide/3) Her kim beni severse, dini kamil olmuş bir Müslüman ve mümin olur. Ben o kimseyim ki, benimle hidayet buldunuz (Rad 7.Ayete işaret)(2) . Ben o kimseyim ki, Allahu Teala benim ve düşmanım hakkında buyurmuştur ki: "Ve durdurun onları, şüphe yok ki onlar sorguya çekileceklerdir." (Sâffât/24) Yani Kıyamet günü benim velayetimden (sorguya çekileceklerdir.) Allah-u Teala’nın Gadir-i Hum günü onunla dinini tamamladığı Büyük haber benim. (Nebe'/2. ayete işaret.) Ben, o kimseyim ki, Allah Resulü (s.a.a) hakkımda "Ben kimin mevlâsı isem, Ali de onun mevlâsıdır" buyurmuştur. Ben, müminin namazıyım; ben Hayye alas-salât, ben, Hayye alal-felâh; ben, Hayye ala Hayril-amel (ben; namaza, kurtuluşa, en hayırlı amele gelin) (sözlerinin sırrıyım). Ben o kimseyim ki, düşmanım hakkında Allah-u Teala şu ayeti indirdi: "Bir isteyen, gelip çatacak azâbı istedi. O azâbı ki kâfirlerin başından defedecek yok." (Meâric/1-2) Maksat benim velayetimi inkar edendir ki o da Yahudi olan Nu'man bin el-Hâris’tir, Allah'ın laneti onun üzerine olsun. Ben, insanları havuz (Kevser)’a çağıranım; benden başka müminleri çağıran var mı? Ben, evladımdan olan temiz imamların babasıyım. Ben kıyamet günündeki adalet terazisiyim. Ben, dinin reisiyim. Ben, müminleri hayırlara ve Rabbimin bağışına götüren öncüyüm. Ben o kimseyim ki, Kıyamet gününde (cennet) ashabı benim dostlarımdır; onlar ki benim düşmanlarımdan uzaktırlar; onlar ki ölüm anında korkmaz ve üzülmezler ve kabirlerinde azap edilmezler. Onlar, şehitler ve sıddıklardır ki Rab'lerinin indinde sevinecekler. Ben o kimseyim ki, şialarım (yandaşlarım)’dan Allah'ın ve Resulü'nün sevmediğini sevmemeleri için söz alınmıştır, isterse babaları veya evlatları olsun. Ben o kimseyim ki, Şialarım (Yandaşlarım) hesapsız cennete gireceklerdir. Ben o kimseyim ki, şialarımın isimlerinin yazılı olduğu divana sahibim. Ben, müminlerin yardımcısı ve alemlerin Rabbinin indinde şefaatçileriyim. Benim iki kılıçla (Zülfikar) çarpışan, benim iki mızrakla vuran. Ben, Bedir ve Hüneyn gününde kafirleri öldürenim. Ben, Uhut'ta düşman askerinin başına bela kesilen kişiyim. Ben, Ahzap (Hendek) günü İbn-i Abdüved’i –ki Allah ona lanet etti- vuranım. Ben, Amru ve Merhab'ı (Hayber’in en büyük yiğidi) öldürenim. Ben, Hayber yiğitlerini öldürenim.
Ben, o kimseyim ki hakkımda Cebrail el-Emin (a.s) şöyle buyurmuştur: "Zülfikar gibi kılıç, Ali gibi de yiğit yoktur." Ben, Mekke fethinin sahibiyim. Be,n Lat ve Uzza'yı kıranım. Ben Büyük Hubel ve Menât adlı putları yok edenim. Ben, Resulullah sallallahu aleyhi ve âlihi ve sellem’in omzuna çıkıp putları kıranım. Ben, "Yeğûs, "Yaûk" ve "Nesra" (adlı putları) kıranım. Ben, Allah yolunda kafirlere savaşan kimseyim. Ben, (rükû'da) yüzüğünü sadaka veren kimseyim. Ben, (Hicret gecesinde) Resulullah sallallahu aleyhi ve âlihi ve sellem’in yatağına yatıp nefsimle onu müşriklerden koruyanım. Ben, o kimseyim ki cinler benim kudret ve heybetimden korkarlar! Ben, o kimseyim ki onunla Allah’a ibadet edilir. Ben, Allah'ın tercümanıyım.(3) Ben, Allah'ın sancağıyım. Ben, Resulullah sallallahu aleyhi ve âlihi ve sellem’in ilminin heybesiyim. Ben, Resulullah (s.a.a)’tan sonra Cemel ehli (Ayşe, Talha ve askerleri) ve Sıffin ehliyle (Muaviye ve yandaşları) savaşacak kimseyim. Ben Cennet ve cehennemi bölenim”

Söz buraya varınca Hz. Ali (a.s) sustu. Allah’ın Resulü (s.a.a) söze başlayıp şöyle buyurdu: "Ey Eba Abdillah (il-Hüseyn), duydun mu babanın söylediklerini? Daha bunlar, onun faziletlerinin onda birinin onda birinin onda biridir ancak. Bunlar bir milyon faziletten sadece bir kaçıydı. O bundan da yüce birisidir."
Bunun üzerine Hz. Hüseyin şöyle dedi: "Bütün övgüler Allah’a mahsustur ki bizi mümin kullarının çoğundan ve bütün yaratıklarından üstün kıldı. Dedemizi de tenzili, tevili, sıdkı ve Cebrâil-i Emin'le konuşmayı tahsis etti. Bizi seçtiği kullarının en güzidesi ve bütün yaratıklarının en üstünü karar kıldı."
Sonra şöyle devam etti: "Saydığın faziletlere gelince; ey Emir'el-Mu'minin, sen bütün bunlarda sadık ve eminsin!"
Burada Allah Resulü Hz. Hüseyn'e dönerek "Yavrum, şimdi de sen faziletlerini zikret" buyurdu. Hz. Hüseyin şöyle dedi:
"Ey babacığım, ben Ali b. Ebi Tâlib'in oğlu Hüseyn'im. Annem alemlerin kadınlarının efendisi Fâtımet-üz Zehrâ'dır. Benim dedem, bütün Âdem oğullarının efendisi Muhammed-ül Mustafâ'dır ve bunda hiçbir şüphe yoktur. Ey Ali, benim annem senin annenden Allah indinde ve bütün insanların nezdinde daha faziletlidir! Benim dedem senin dedenden daha hayırlı ve Allah indinde ve bütün insanların nezdinde daha faziletlidir!... Ey Ali, sen Allah indinde benden daha faziletlisin, ama ben baba, anne ve dede açısından daha büyük bir iftihara sahibim!"
Ravî diyor ki söz buraya varınca, Hz. Hüseyin babasının boynuna sarıldı ve onu öpmeye başladı. Hz. Ali de Hüseyn'i öperek şöyle diyordu: "Allah senin şeref ve iftiharını, ilim ve hilmini daha da artırsın! Sana zulmedenlere Allah lanet eylesin ey Ebâ Abdillah!" Sonra Hüseyn (a.s) dönüp Resulullah (s.a.a)'in kucağına oturdu."
___________________
Kaynak:
Şâzân Bin Cibrîl el-Kummî “el-Fedâil” kitabı S.84-85-86
Dâr’ür Radıy H.1368 Kum Bas.
es-Seyyid Haşim el-Behrani (Ö.H.1107) “Hilyet’ül-Ebrâr fi Ahvâl Muhammed ve âlihil Athâr” S.123-127 Müesseset’ül Mearif el-İslamiyye;
eş-Şeyh Ebul Hasan el-Mirandi “Mecma’ün Nureyn” S.192-194
___________________________
Dipnotlar:
(1) Müminlerin Emiri Hz. Ali (as), ashabından Selman, Mikdat vs. ashabı ile bulut üzerine yükseldikten sonra şöyle buyurdu:
“Ben Allah’ın yeryüzündeki gözüyüm, ben Allah’ın yaratıkları üzerine onun diliyim, ben Allah’ın sönmeyen nuruyum, ben içinden geçilmesi gereken kapısıyım ve onun yaratıkları üzerine onun hüccetiyim.”
(el-Meclisi “Bihâr’ül Envâr” C.27, S.33-38 Müesseset’ül Vefa 1404 H Beyrut Bas. / Seyyid Haşim el-Behrâni “Medinet’ül Meâciz” C.1, S.237-241 Müesseset’ül Alemi Lil Matbûât H.1423 Beyrut Bas./ Mirza Hüseyin en-Nuri et-Tıbrisi “Nefsir Rahman fi Fadail Selman” S.471-476 / Hasan bin Süleyman el-Hilli “el-Muhtadar” S.71-76 Menşurat el-Matbaatil Hayderiyye H.1370 Necef Bas. / Şeyh Ebu Hasan el-Mirandi “Mecma’ün Nureyn” S.216-221 / es-Seyyid Radi el-Musevi el-Müstanbat “el-Katra fi Menâkıb en-Nebi vel-İtra” C.1, S.121-122 Tahran Bas. / Mirza Muhammed Taki “Sahifet’ül Ebrâr” C.2, S.48-50 Dâr’ül Cîl H.1414 Beyrut Bas.)

Ebu Cafer’den, Hz. Ali aleyhisselam şöyle buyurdu:
“Ben Allah’ın yüzüyüm, ben Allah’ın yanıyım (yakınıyım) Evvel benim, Âhir benim, Zâhir benim, Bâtin benim, ben yeryüzünün varisiyim, ben Allah’ın yoluyum....”
(El-Meclisi "Bihar'ül Envar" c.39, s.349 / Rical’ül Kaşi s.211 / Marifet Ahbâr’ür Ricâl S.138 / Şeyh Tûsi “İhtiyâr Marifet’ür Ricâl” C.2, S.471 / es-Seyyid el-Hûi “Mucem Ricâl’ül Hadîs” C.8, S.31; C.19, S.250 / Muhammed Ali el-Abtahi “Tehzib’ül Mekâl” C.5, S.392)

Hz. Ali aleyhisselam şöyle buyurdu: “Ena vechullah ve aynullah ve yedullah ve kalbullah.”
Meali: “Ben, Allah’ın yüzü, gözü, eli ve kalbiyim.”
(Et-Tebrizi el-Ansâri “el-Lemat’ül-Beydâ” S.72-73)

Haşim bin Ebi Ammar dedi ki: Hz. Ali’nin şöyle buyurduğunu duydum: “Enâ aynullâh, ve enâ yedüllâh, ve enâ cenbullâh, ve enâ bâbullâh.”
Meali: “Ben Allah’ın gözüyüm, ben Allah’ın eliyim, ben Allah’ın yanıyım, ben Allah’ın kapısıyım.”
(el-Meclisi “Bihâr’ül Envâr” C.24, S.194 / Muhammed er-Rişehri “Mizân’ül Hikme” C.1, S.143-144 / Mevla Muhammed Salih el-Mazenderani “Şerh-i Usul’ul Kâfi” C.4, S.225 / Muhammed bin Hasan el-Saffar “Besâir’üd Derecât” S.81 / Şeyh el-Hüveyzi “Tefsir-i Nur es-Sıkleyn” C.4, S.494; C.5, S.61 / Küleyni “el-Kâfi” C.1, S.145)

İmam Ebi Abdullah (Cafer es-Sâdık) şöyle buyurdu: "İmam Ali Aleyhisselam şöyle derdi:
“Enâ ilmullâh, ve enâ kalbullâhil vâi, ve lisânullâhin nâtik, ve aynullâhin nâzira, ve enâ cenbullâh ve enâ yedullâh.”
“Ben Allah’ın ilmiyim, ben her şeyin üstünde duran Allah’ın kalbiyim, ben Allah’ın konuşan diliyim, ben Allah’ın gören gözüyüm, ben Allah’ın tarafı (yanı)’yım, ben Allah’ın eliyim”
(el-Meclisi “Bihâr ’ül Envâr” C.24, S.198 / Muhammed bin el-Hasan bin Furuh es- Saffâr “Besâir’üd Deracât” S.64 / Şeyh Saduk “et-Tevhîd” S.164 / Nimetullah el-Cezâiri “Nur’ül Berâhin” C.1, S.414 / Şeyh Ali en-Nimâzi “Müstedrek Sefinet’ül Bihâr” C.8, S.568 / Muhammedi er-Rişehri “Mizân’ül Hikme” C.1, S.143-144 / es-Seyyid Radi el-Musevi el-Müstanbat “el-Katra fi Menâkıb en-Nebi vel-İtra” C.1, S.135 Mektebeti Neynova al-Hadisa Tahran Bas./ Enis Emir “Kuran’da Ehl-i Beyt” S.243)

Müminlerin Emiri Hz. Ali (as) şöyle buyurdu: “Ben hidayete eriştiren ve hidayete eren kişiyim, ben miskinlerin ve yetimlerin babasıyım, ben dulların kocasıyım, ben her zayıfın iltica yeriyim, ben her korkanın eman yeriyim, ben müminlerin cennetteki önderiyim, ben sapasağlam olan Allah’ın ipiyim, ben kopmak bilmeyen kulpayım, ben takva kelimesiyim, ben Allah’ın gözüyum, ben Allah’ın doğru konuşan diliyim, ben hakkında: “Nefsin: Yazıklar olsun bana, Allah’ın tarafına nasıl kusurda bulundum” (Zümer/56) diyeceği kimseyim, ben Allah’ın kulları üzerine rahmet ve mağfiret ile uzanmış olan Allah’ın eliyim, ben o kapıyım ki, kim beni ve hakkımı hakkıyla tanırsa şüphesiz olarak Rabbini tanımış olur. Nitekim ben, onun peygamberinin yeryüzündeki vasisi ve kulları üzerine olan hüccetiyim. Bu sıfatlarımı ancak Allah’a ve Resulüne karşı çıkanlar inkar ederler.”
(El-Kunduzi el-Hanefi “Yenabi’ül Mevedde” S.495; el-Meclisi “Bihar’ül Envar” C.4, S.9, C.24, S.199; C.26, S.258; C.39, S.339 / Yunus Ramadân “Buğyet’üt Tâlib Fi Marifeti Ali Bin Ebi Tâlib” S.300 / eş-Şeyh Muhammed el-Muzaffari “el-Katra” S.39 H.1407 Kum Bas / et-Tüsteri “Şerhi İhkâk’ul Hak” C.4, S.285 / Şeyh Saduk “et-Tevhîd” S.164-165 / Şeyh el-Müfid “el-İhtisâs” S.248 / Şeyh Sadûk “Meâni’il Ahbâr” S.17-18

(2) “Sen ancak ve ancak bir uyarıcı-korkutucusun ve her kavmin bir hidayete eriştiricisi vardır” (Rad/7)

Hz. Ali (as) bu ayet için şöyle buyurdu: “Uyarıcı-korkutucu Resulullah (saa)’tır, hidayete eriştiren de benim.”
(el-Hakim Nişaburi “el-Müstedrek ala Sahihayn” c.3, s.129 el-Hakim burada diyor ki: Bu hadisin senetleri sahihtir. Ama ihraç etmemişler (Buhari ve Müslim) / el-Heysemi "Mecma'üz Zevaid" c.7, s.41 / el- Müttaki el-Hindi "Kenz'ul Ummal" c.1, s.251 / el-Tabari “Cami’ul Beyan” tefsiri c.8, s.108 / İbn-i Asakir "Tarih-i Dimaşk" c.2, s.416 / Suyuti “ed-Derr’ül Mensur” tefsiri c.4, s.608

Abdullah bin Abbas dedi ki: “Sen ancak ve ancak bir uyarıcı korkutucusun ve her kavmin bir hidayete eriştiricisi vardır” (Rad/7) ayeti indiği zaman, Resulullah (s.a.a) şöyle buyurdu: "Uyarıcı-Korkutucu benim, Hadi (Hidayete Eriştiren) de Ali'dir, ey Ali, hidayete varmak isteyenler, ancak seninle hidayeti bulurlar"
(el-Suyuti "ed-Derr'ül Mensur" tefsiri c.4, s.45 / Tefsir-i İbn-i Kesir c.3, s.502 / Tefsir-i Tabari c.13, s.108 Hadis No: 20161 / el-Fahrettin Razi "Tefsir-i Kebir" c.19, s.14 / el-Hakim "Müstedrek es-Sahihayn" c.3, s.129 /el-Alusi "Ruh'ul-Meani" c.13, s.97 / ez-Zerendi "Nazım Dürer es-Simtayn" s.90 / el-Haskani "Şevahid'üt Tenzil" c.1, s.293 / el-Sabbağ el-Maliki "Füsul el-Mühimme" s.107 / eş-Şeblenci "Nur'ül Absar" s.71 / el-Hamvinieş-Şafii "Feraid es-Simtayn" c.1, s.148 / el-Müttaki el-Hindi "Muntahab'ul Kenz" c.5, s.34 / İbn-i el-Cevzi "Zad'ül Mesir" c.4, s.307 / el-Künci eş-Şafii "Kifayet üt-Talip" s.233 / İbn-i Asakir eş-Şafii "Tarih-i Dimaşk" c.2, s.416 Hadis No: 923 / el-Zehebi "Mizan'ül-İtidal" c.1, s. 482 /el-Askalani "Lisan'ül Mizan" c.2, s.199 / el-Kunduzi el-Hanefi "Yenabi'ül-Mevedde" s. 238 / Ebu Naim "Nur'ül Müşteal" s.119)

(3) İmam'ul-Masumin kerremallahu vecheh buyurdu ki:
“Ena tercüman vahyüllah, ve enel masum min indillah.”

Meali: “Ben Allah’ın vahyinin tercümanıyım, ben Allah tarafından masum kılınan kişiyim.”
(et-Tüsteri “Şerh-i İhkak’ul Hak” C.7, S.609; Muhammed Salih et-Tirmizi “Menakıb-ı Murtadavi” S.135)
ALLAHUMME SALLİ ALA MUHAMMED VE ÂL-İ MUHAMMED VE ACCİL FERECEHUM VE FERECENA BİHİM
Kullanıcı avatarı
f_altan
Mesajlar: 2376
Kayıt: 22 Oca 2007, 20:49

Hz. Ali'nin Peygamberlerden Üstünlüğü

Mesaj gönderen f_altan »

HZ. ALİ’NİN ÖNCEKİ PEYGAMBERLER’DEN ÜSTÜNLÜĞÜ

1- Hz. Ali (a.s)’ın Sekiz Peygamber’den Üstün Olduğu Haber

Hurre bint-i Halime es-Sa’diyye Haccac bin Yusuf es-Sakfi’nin yanına gelip onun huzuruna vardığında Haccac ona dedi ki: “Senin, İmam Ali’yi Ebu Bekir, Ömer ve Osman’dan daha üstün tuttuğun haberi geldi.”
Hurre dedi ki: “Onu sadece yalnız bu üçüne üstün tuttuğumu söyleyen yalan söylemiştir.”
Haccac sordu: “Başka kimlere üstün tutuyorsun?”
Hurre dedi ki: “Adem’e, Nuh’a, Lut’a, İbrahim’e, Musa’ya, Davut’a, Süleyman’a ve İsa bin Meryem’e (Allahın selamı onlara olsun) üstün tutuyorum.”
Haccac dedi ki: “Vay haline! Sen onu hem sahabelere üstün tutuyorsun, hem de onlara ek olarak Ulul Azm (şanı büyük) peygamberlerden 8 peygamberi kattın, eğer bana dediklerinin açıklamasını yapmazsan senin boynunu vururum.”
Hurre dedi ki: Onu peygamberlere üstün tutan ben değilim. Allah (c.c) Kuran’da onu o peygamberlere üstün kılmıştır: Allahu Azze ve Celle Adem hakkında buyuruyor ki: “Adem Rabbine karşı asi oldu”(Ta Ha/121)
İmam Ali hakkında ise buyurdu ki: “İşte bu, sizin bir mükafatınızdı, çalışmanız mükafat ile karşılandı."(İnsan/22)
Haccac dedi ki: “Ey Hurre, iyi açıkladın, Peki onu Nuh ve Lut’a karşı ne ile üstün tutuyorsun?”
Hurre dedi ki: Allah Teala onu onlara üstün kılmıştır: Allah buyuruyor ki: “Allah, inkâr edenlere, Nuh'un karısı ile Lut'un karısını misal verdi. Bu ikisi, kullarımızdan iki salih kulun (nikahı) altında idiler, onlara hıyanet ettiler. (Kocaları,) Allah'tan hiçbir şeyi onlardan savamadı. (Onlara): "Haydi girenlerle birlikte siz de ateşe girin!" denildi.”(Tahrim/10)
Ali bin Ebi Talib’in eşi ise, Muhmammed (s.a.a)’in kızı Fatıma’tüz Zehrâ’dır ki, Allah onun rızasına rıza ve onun gazabına gazap gösterir.
Haccac dedi ki: “Ey Hurre, iyi açıkladın. Peki onu peygamberlerin babası ve Allah’ın dostu İbrahim’e ne ile üstün tutuyorsun?”
Hurre dedi ki: Allahu Teala onu, şu buyruğu: “Hani İbrahim de şöyle yakarmıştı: ‘Rabbim, bana ölüleri nasıl dirilttiğini göster?’ ‘İnanmadın mı?’ diye sordu. ‘İnandım, dedi, ancak kalbimin tatmin olması için’"(Bakara/260) ile üstün kılmıştır. Mevlam Emir’ül-Müminin Hz. Ali de öyle bir söz söyledi ki, müslümanlardan hiçkimse onda ihtilaf etmemiştir: “Gözlerimin önünden perde kalksa da benim bilincimde bir artış olmaz.”(1) Bu sözü de ondan başka ne öncekilerden ne sonrakilerden hiç kimse söylememiştir.
Haccac dedi ki: “Ey Hurre, iyi açıkladın. Peki onu Kelimullah Musa ile ne ile üstün tutuyorsun?”
Hurre dedi ki: “Allahu Teala Musa hakkında buyuruyor ki: “Şehirde korku içinde, (etrafı) gözetleyerek sabahladı.”(Kasas/18) Ali bin Ebi Talib ise hiç korkmadan Resulullah (saa)’ın yatağına yattı, hatta bunun üzerine Allah da onun hakkında şu ayeti indirdi: “İnsanlardan öyleleri var ki, Allah’ın rızası için kendi nefsini satarlar.”(Bakara/207)
Haccac dedi ki: “Ey Hurre, iyi açıkladın. Peki onu Davut’a ve Süleyman’a karşı ne ile üstün tutuyorsun?”
Hurre dedi ki: Allahu Teala onu o ikisine üstün kıldı. Allahu Teala buyuruyor ki: “Ey Davud! Gerçekten biz seni yeryüzünde bir halife yaptık. Artık insanlar arasında hak ile hüküm ver. Keyfe, arzuya uyma ki, seni Allah yolundan saptırmasın.”(Sad/26)
Haccac sordu: “Onun hükmü ne üzere idi?”
Hurre dedi ki: “İki şahıs hakkında idi. Birisinin üzüm bağı vardı, ötekinin de koyunları vardı. Koyunlar üzüm bağını otladı. Bu iki şahıs Davut’a gelip onlar hakkında hüküm vermesini istediler. Davut onlar hakkında hüküm verince oğlu Süleyman onun hükmünü düzeltti. Allahu Teala da buyurdu ki: “Onu Süleyman’a kavrattık”(Enbiya/79)
Mevlamız Emir’ül-Müminin Ali (as) de buyurdu ki: “Bana Arş’ın üstünden, arşın altından sorunuz.”(2) “Beni kaybetmeden bana sorunuz.”(3) O Hayber’in fethedildiği günde Resulullah’ın yanına geldiğinde Resulullah (saa) hazır olanlara buyurdu ki: “Sizin en üstününüz, en bilgininiz ve en iyi hüküm vereniniz Ali’dir.”(4)
Haccac dedi ki: “Ey Hurre, iyi açıkladın. Peki onu Süleyman’a karşı ne ile üstün tutuyorsun?”
Hurre dedi ki: Allahu Teala onu kendi buyruğu ile ona karşı üstün tuttu: “Süleyman: ‘Ey Rabbim! Beni bağışla ve bana öyle bir mülk ihsan et ki, ardımdan hiç kimseye yaraşmasın.”(Sad/35)
Mevlamız Emir’ül-Müminin Ali (as) de buyurdu ki: “Ey dünya seni üç kere boşadım. Benim sana ihtiyacım yoktur.” (5) Bunun üzerine Allahu Teala şu ayeti indirdi: “İşte âhiret yurdu! Biz onu, yeryüzünde üstünlük taslamayanlarla bozgunculuk peşinde koşmayanlara veririz.”(Kasas/83)
Haccac dedi ki: “Ey Hurre, iyi açıkladın. Peki onu İsa bin Meryem’e karşı ne ile üstün tutuyorsun?”
Hurre dedi ki: Allahu Teala onu bu buyruğu ile ona karşı üstün tuttu: “Allah şunu söyledi: "Ey Meryem oğlu İsa! Allah'ın yanında beni ve annemi de iki tanrı olarak kabul edin diye insanlara sen mi söyledin?" İsa dedi: "Hâşâ! Seni tespih ederim. Hakkım olmayan bir şeyi söylemek benim haddime değildir. Eğer onu söylemişsem sen onu elbette bilirsin. Sen benim içimde olanı bilirsin ama ben senin zatında olanı bilmem. Çünkü sen, evet sen, gaybları çok iyi bilensin!"
"Onlara, senin bana emrettiğin şu sözden başka bir şey söylemedim: 'Benim Rabbim ve sizin de Rabbiniz olan Allah'a kulluk edin.”
(Maide/116-117)
Hz. İsa, onların hükmünü Kıyamet gününe kadar geciktirdi. Hz. Ali bin Ebi Talib (as) ise Hururiler olan Nehrivan ehli (Hariciler) onda iddia ettikleri şey hakkında iddia ettikleri zaman onlarla savaştı ve onların hükümlerini geciktirmedi. Bunlar onun faziletleridir ki, başka kimsenin faziletleri ile sayılmaz.
Haccac dedi ki: “Ey Hurre, iyi açıkladın, cevabından iyi çıktın. Açıklamayı cevaplayamasaydın, olan olacaktı.”
Sonra onu ödüllendirdi ve ona güzel ikram yaptı. Allah Hurre’ye rahmet etsin.
_______________________
Dipnotlar:
1) Menakıb-ı Hüvarezmi S.375, H.395 / el-Kunduzi “Yenabi’ül Mevedde” S.65 / İbni Ebil Hadit “Şerh-i Nehc’ül Belağa” C.7, S.253...
2) el-Müttaki el-Hindi “Kenz ul Ummal” C.13, S.165
3) Nehc’ül Belağa S.280, Hutbe: 189 / Ebu Naim “Hilyet’ül Evliya” C.1, S.65 / el-Müttaki el-Hindi “Kenz ul Ummal” C.13, S.165
4) et-Tüsteri “Şerh-i İhkak’ul Hak C.5, S.48 / İbn-i Şazan “el-Fedail” S.138 / Avalim’ul Ulum C.18, S.189
5) Nehc’ül Belağa Subhi es-Salih S.480, Hutbe 77 / İbni Ebil Hadit “Şerhi Nehc’ül Belağa” C.18, S.224 / eş-Şerif er-Radıy “Hasais el-Eimme” S.70 / el-Behrani “Hilyet’ül Ebrar” C.2, S.212...
____________________
Kaynaklar:
1- Şazan bin Cibril el-Kummi “el-Fedâil” S.136-138
2- el-Meclisi “Bihar’ül Envar” C.46, S.134-137, H.25
3- Ahmet er-Rehmâni el-Hemedâni “el-İmâm Ali” S.326-330
4- Nimetullah el-Cezairi “El-Envâr en-Numaniyye” C.1, S.25
5- el-Hâc Hüseyn eş-Şâkiri “Min Siret el-İmam Ali Aleyhisselam” S.96-100 H.1420 1. Bas.
6- el-Meraşi “Şerh-i İhkâk’ul Hak” C.5, S.47-49
7- el-Ahmedi el-Meyânici “Mevâkıf eş-Şia” C.1, S.88-90 H.1416 1.Baskı.
8- eş-Şeyh Abdullah el-Hasan “el-Munazarat fil İmâme” S.125-129
9- Yunus Ramadan “Buğyet’üt Talib fi Marifeti Aliyyibni Ebi Talib” s.475-477 Beyrut Bas.
10- et-Tebrizi el-Ansari “el-Lemat’ül Beyda Fi Şerh-i Hutbet’üz Zehra” S.220-218 H.1418 1. Bas. Kum Bas.
11- Reyâhin eş-Şerîa C.4, S.144
12- Kâmus er-Ricâl C.10, S.415
13- “Er-Revda fil-Mucizât vel-Fedâil” S.161-162
14- Eş-Şeyh Cemalettin Muhammed bin Ahmet El-Hanefi el-Mûsuli “Dürr Bahr’ül Menakıb” (Ö.680)
15- Merkez el-Mustafa “Nimazic Min Kerâmet’ül Eimme ve Mucizâtihim” S.1892
16- Merkez el-Mustafa “Nusus Uhra Minen Nebi Ala Hilafet Ali” S.338

2. Sasa bin Suhan (ra)’ın Haberi

Sa’saa Hz. Ali (a.s)’a şöyle arz etti: “Siz mi üstünsünüz, Adem mi?"
Hz. Ali (a.s): “İnsan kendisini tarif ve tezkiye etmesi çirkin bir şeydir; ama Allah: “Rabbinin nimetinden haber et”(Duha/11) buyurmasaydı cevap vermezdim. Ben Adem’den daha üstünüm. Çünkü, Adem (a.s) için buğday hariç, cennette bütün rahmet, rahatlık ve nimetler hazırlanmıştı; O nehy edilmesine rağmen o buğdaydan yiyerek cennet ve Hakkın rahmetinin dışına çıktı. Ama Allah Teala beni, buğdayı yemeden men etmemesine rağmen kendi istek ve irademle dünyayı önemli bilmediğimden dolayı, buğdaydan yemedim.”
Sa’saa: “Siz mi daha faziletlisiniz, yoksa Nuh peygamber mi?”
Hz. Ali (a.s): “Ben Nuh'tan daha faziletliyim. Çünkü Hz. Nuh kendi kavmini Allah’a davet ettiğinde onlar itaat etmediler; üstelik, O Hazrete çok eziyet ve zulüm ettiler. Sonunda onların eziyetine sabredemeyip onlara beddua edip şöyle dedi: “Allah'ım, yeryüzünde kafirlere bir diyar dahi bırakma (yani onların hepsini helak et.)"(Nuh/26) Ama ben habibim ona ve ailesine salat ve selam olsun Resulullah (saa)’tan sonra, bu ümmetin bana yaptıkları onca zulüm, eziyet ve gösterdikleri inatlarına karşı tahammül edip sabrettim, kesinlikle onların hakkında beddua etmedim."
(Nitekim meşhur “Şıkşıkıyye” hutbesinde şöyle buyuruyor: “Gözümde diken ve boğazımda kemik olduğu halde sabrettim…)
Sa’saa: “Siz mi daha üstünsünüz, yoksa İbrahim mi?”
Hz. Ali (a.s): “Ben İbrahim’den daha üstünüm. Çünkü “İbrahim (as) Allah Teala’ya; “Rabbim, ölüyü nasıl diriltirsin?” diye sordu. Allah Teala; “İnanmıyor musun?” diye buyurdu. İbrahim; “Evet inanıyorum, ama (onu görmekle) kalbimin mutmain olmasını istiyorum.”(Bakara/260) dedi. Ama demişim ve her zaman derim ki: Eğer hicaplar kaldırılırsa zerre kadar yakinimde artış olmaz.”
Sa’saa: “Siz mi daha üstünsünüz, yoksa Musa mı?”
Hz. Ali (a.s): “Ben Musa’dan daha faziletliyim. Çünkü Allah Teâla, Hz. Musa’yı Firavun’u davet etmek için Mısır’a gönderdiğinde Musa Rabbine şöyle dedi: “Rabbim, ben onlardan bir kişi öldürdüm, beni öldüreceklerinden korkuyorum.”(Kasas/33)
Ama ben, habibim Resulullah (s.a.a) Allah tarafından beni “Tevbe” süresini Mekke müşriklerinin ehline tebliğ etmek için görevlendirdiğinde, ben onların erkeklerinin ve ayanlarının çoğunu öldürdüğüm halde, onlardan asla korkmayıp yalnız başıma hızlı bir şekilde gidip Tevbe süresinden (birkaç ayeti) yüksek sesle onların duyacağı şekilde açıkladıktan sonra geri döndüm.”
Sa’saa: “Siz mi mi daha üstünsünüz, yoksa İsa mı?”
Hz. Ali (a.s): “Ben İsa’dan daha üstünüm. Çünkü İmran’ın kızı Meryem İsa’yı doğuracağı sırada Beyt’ül Mukaddes’teydi. Sonra ona şöyle bir nida geldi: Ey Meryem! Evden dışarı çık! Bu ev ibadet evidir, doğum evi değildir. (Sancı onu bir hurma dalına götürdü)(Meryem/23)
Ama benim annem Esed kızı Fatıma’ya viladet yaklaştığında Mesdcid'ül- Haram’a gelip, Kabe’ye iltica ederek Rabb’ine doğumunun kolaylaştırması için dua edip yalvarmıştı. Bunun üzerine Beyt’ül Haram’ın duvarı yarılıp: "Ey Fatma, eve gir!" diye gaybi bir nida geldi. Bunun üzerine Fatıma duvardan içeri girdi ve beni Allah’ın hareminde ve evinde dünyaya getirdi. Bu fazilet benden önceki ve sonrakilerin hiçbirine nasip olmamıştır.”
__________________________
Kaynaklar :
1- Ahmet er-Rahmani el-Hemedâni “el-İmâm Ali” S.370-371
2- et-Tebrizi el-Ansari “el-Lematül Beyda Fi Şerh-i Hutbet’üz Zehra” S.220-221 H.1418 1. Bas. Kum Bas.
3- Nimetullah el-Cezairi “El-Envâr en-Numaniyye” C.1, S.27
4- el-Hâc Hüseyn eş-Şâkiri “Min Siyret el-İmam Ali” S.130-132 H.1420 1.Bas.
5- Haşim Âli Katit “Veminel Havâr Ekteşeft el-Hakika” S.111-113 H.1421 Dâr’ül Muntazar Beyrut Bas.
6- Ebul Kasım el-Hav’i “el-İmam Ali Minel Mehd ilel Lehd” S. 549
7- Süleyman Yıldız “Hakikat Yolu” S.38-39-40
8- es-Seyyid Muhammed Musevi eş-Şirazi “Leyali Peşaver” 7. Oturum.
ALLAHUMME SALLİ ALA MUHAMMED VE ÂL-İ MUHAMMED VE ACCİL FERECEHUM VE FERECENA BİHİM
Kullanıcı avatarı
f_altan
Mesajlar: 2376
Kayıt: 22 Oca 2007, 20:49

Mesaj gönderen f_altan »

EMİR'UL-MUMİNİN HZ. ALİ (A.S)'IN İLMİ
Hz. Ali (a.s)’ın yüksek ilmî bir makama sahip oluşu ve Hz. Peygamber (s.a.a)’in tüm ashabı içinde herkesten daha bilgin olduğu ispatlanması zor olan öylesine belirsiz bir konu değildir. Aksine oldukça açık ve bilinen bir husustur. Ama buna rağmen bu husustaki vesvese ve şüpheleri yok etmek için aşağıdaki üç metottan biri izlenebilir:

1. METOT

İlk etapta Ali (a.s)’ın Hz. Peygamber (s.a.a)’e eşsiz yakınlığına ve özel konumuna işaret etmek gerekir. Ayrıca Hz. Ali (a.s)’ın büyük ilmi şahsiyetinin Peygamber (s.a.a)’in tarafından aracısız ve direkt öğretimleri vasıtasıyla oluştuğu gerçeğini de beyan etmek gerekir. Hz. Ali (a.s) daha çocuk iken risalet beşiğinde terbiye oldu. Nitekim bizzat kendisi KASIA adlı hutbesinde bu gerçeği şöyle beyan etmektedir: “Resulullah’a ne kadar yakın olduğumu, yanında nasıl bir yere ulaştığımı bilirsiniz. Çocukluğumda beni bağrına basar, yatağına alır... Lokmayı çiğnedikten sonra bana verirdi. Ne söylediğimde bir yalan, ne yaptığımda bir kötülük bulmuştur. Allah, sütten kesildiği andan itibaren meleklerin büyüklerinden birini ona arkadaş etmişti; O melek, ona gece gündüz yüceliklerin yolunu, alemin güzel ahlakını öğretirdi. Ben de yavrusu devenin ardından nasıl giderse onu öylece takip ederdim; her gün huylarından birini öğretir, ona uymamı isterdi. Her yıl Hira dağına çekilirdi, onu ben görürdüm, benden başkası da görmezdi. O gün İslam, Resulullah ve Hatice’nin evinden başka hiçbir evde yoktu; ben de onların üçüncüsüydüm. Vahyin ve risaletin nurunu görür, nübüvvetinin kokusunu duyardım.
O’na vahiy geldiği zaman, şeytanın feryadını duydum da “Ya Resulullah! Bu feryat nedir?” dedim. “Bu kendisine kulluk edilmesinden ümidi kesen şeytandır. Benim duyduğumu duyuyor, gördüğümü görüyorsun. Ancak sen nebi değilsin, vezirsin ve hayır üzeresin” dedi”[1]
Evet böylece bu mektebe layık öğrencinin yüce şahsiyeti şekillendi ve o hayatının bütün aşamalarında Peygamberle omuz omuza ve onun yanında yer aldı. Peygamber (s.a.a)’in ilim ve sırlarının büyük hazinesinden istifade etti. Bu seçkin öğrenci, öğrenmek için her fırsatı değerlendirmekte idi. Hz. Peygamber’in de ona öğretmeye olan özel ilgisini yine Hz. Ali’nin şu sözlerinden anlamak mümkündür:
“Ben Peygamber’e bir şey sorunca beni bilgilendiriyordu. Ben sessiz kalınca da O konuşmaya başlıyordu.”[2]
“Her gün iki defa, sabah ve akşam olmak üzere -özel olarak- Peygamber’in huzuruna varıyordum.”[3]
“Allah’a yemin olsun ki inen bütün ayetlerin ne hakkında, nerede ve kimin hakkında nazil olduğunu biliyorum. Allah bana düşünen, sorgulayan bir kalp ve açık bir dil vermiştir.”[4]
“Ashab Resulullah’dan her şeyi soran ve açıklama isteyen bir konumda değildi. Öyle ki oradan geçmekte olan bir Arap Bedevi’nin gelip Peygamber'e sormasını ve bu vesileyle ilgili konunun açıklamasını, duymalarını istiyorlardı. Ama ben öyle değildim. Aklıma gelen her şeyi Peygamber'e soruyordum ve duyduğum her şeyi de ezberliyordum.[5]
Necva hadisleri de Hz. Ali (a.s)’ın Hz. Peygamber (s.a.a) ile yaptığı uzun raz-u niyazları beyan etmektedir. Tirmizi Menakıb-ı Ali babında şöyle rivayet etmektedir: “Resulullah (s.a.a) Taif günü Ali (a.s)’ı yanına çağırdı ve kulağına eğilip uzun süre bir şeyler söyledi. Bazıları, “bu gizli konuşmanız ne kadar da uzun sürdü?” diye sorunca Hz. Peygamber şöyle buyurdu: “Bunu kendi başıma yapmış değilim; Allah böyle istediği için yaptım.”[6]
Ali (a.s) Peygamber (s.a.a)’den ilim öğrenme hususunda bir an olsun boş durmuyordu. Necva ayeti[7] nazil olduğunda Hz. Ali (a.s)’ın bir dinarı vardı. Bu dinarı on dirheme çevirdi ve Peygamber'den on ilmi mesele sordu. Her defasında bir dirhemini sadaka olarak verdi. Sonunda da bu ayet nesh oldu. Bu ayet nesh olmadığı müddetçe Hz. Ali dışında hiç kimse bu ayete amel etmemiştir. Hz. Ali sürekli öğrenme aşkı ile yanıyor ve şöyle buyuruyordu: “Allah’ın Resulu bana her birisinden bin kapı açılan tam bin ilim kapısı öğretti.”[8]
Peygamber (s.a.a) ömrünün son anlarında da Ali’yi yanına çağırarak başını kucağına koydu ve hayata veda edinceye kadar da kendisiyle gizlice konuşmalarını sürdürdü.[9]
Bütün bu beyan ettiğimiz hususlar Ali (a.s) dışında sahabeden hiç kimse için mümkün olmamıştır ve bunlar ebedi olarak da sadece Hz. Ali (a.s)’a özgü olarak kalmıştır.

2. METOT

Hadis kaynaklarında Hz. Ali (a.s)’ın ilmi üstünlüğünü beyan eden sayısız nas ve hadislerle karşılaşmaktayız.
Hz. Peygamber (s.a.a) onu ilim şehrinin kapısı; insanların en bilgini; ahkam ilminin en alimi ve ümmete sünneti açıklayan kimse olarak tanıtmaktadır. Aşağıda bu konuyu açıklığa kavuşturan bazı hadislere işaret edelim Hz. Peygamber şöyle buyurmuştur:
-"Ben ilim şehriyim Ali ise kapısıdır. İlmi isteyen kimse kapıdan girmelidir."[10]
-"Ben hikmet eviyim Ali ise kapısıdır."[11]
-"Ali benim ilmimin kapısıdır ve benden sonra uğruna gönderildiğim şeyi beyan eden kimsedir."[12]
-"Ey Ali, sen benden sonra ümmetin ihtilafa düşeceği hususları beyan edecek kimsesin."[13]
-Peygamber (s.a.a), Fatıma (a.s)’a şöyle hitap etmiştir: “Eşin (Hz. Ali), ümmetin en hayırlısı, ilim açısından en bilgini, hilim ve sabır açısından en üstünü ve İslam’ı kabul açısından insanların ilkidir.”[14]
-"Ali ilmimin kapısıdır."[15]
-"En iyi hüküm vereniniz Ali’dir."[16]
Bütün bu hadisler bize ümmetin en bilgininin Ali (a.s) olduğunu açık bir şekilde göstermektedir.

3. METOT

Hz. Peygamber (s.a.a)’in vefatından sonra gelişen olaylar içinde fırsatçı bir teşebbüs neticesinde vesayet ve hilafet hakkı Ali (a.s) ve hanedanından alınmış, ama ümmetin onun bitmeyen ilim sermayesine olan ihtiyacı devam etmiştir. Bu ışık saçan güneş hiçbir zaman parıldamaktan ve ışık saçmaktan geri kalmamıştır. Tarihin de tanıklık ettiği gibi ilk üç halife hüküm, siyaset ve savaş stratejileri hususunda ona ihtiyaç duymuşlardır. Özellikle ikinci halife sürekli “içinde Ali’nin olmadığı bir sorunla karşılaşmaktan Allah’a sığınırım”[17]
“Eğer Ali olmasaydı şüphesiz ki rezil rüsva olurdum”
“Eğer Ali olmasaydı helak olmuştum” sözlerini tekrarlamıştır.
Ashabın birçok bilginleri kendilerini Hz. Ali (a.s)’ın sonsuz ilminin öğrencisi kabul ediyorlardı. İbn-i Abbas şöyle diyordu: “Benim ve ashabın ilminin, Ali (a.s)’ın ilmi karşısındaki konumu bir damlanın yedi deniz karşısındaki konumu gibidir.[18]
Ayrıca şöyle diyordu: “Allah’a and olsun ki ilmin onda dokuzu Ali’ye verilmiştir. Geri kalan onda biri hususunda da Ali insanlarla ortaktır.[19]
Abdullah bin Mesut şöyle diyordu: “Şüphesiz ki Kur’an yedi harf üzere nazil olmuştur. Her harfin bir zahiri ve bir de batını vardır. Kur’an’ın zahir ve batın ilmi ise Ali’nin yanındadır.[20]
Yine şöyle diyordu: “Ali Peygamber (s.a.a)’den sonra insanların en bilginidir. Onu sürekli akan bir deniz gibi gördüm.[21]
Said bin Museyyib ise şöyle diyordu: “Ali’den başka insanlardan hiç kimse “istediğinizi bana sorun” diyememiştir.
Ebu Tufeyl ise şöyle demiştir: “Ali (a.s)’ın halka şöyle hitap ettiğine ben de şahidim: “Bana istediğinizi sorunuz, Allah’a and olsun ki kıyamete kadar olacak her neyi sorarsanız cevaplarım. Bana Allah’ın kitabını sorunuz, Allah’a and olsun ki bütün ayetlerin tek tek gece mi veya gündüz mü, çölde mi ya da dağda mı nazil olduğunu bilirim.”[22]
______________________________
Kaynakça:
[1] Nehc’ül-Belağa 190. Hutbe (Kasıa Hutbesi)
[2] Tabakat-i İbn-i Sa’d
[3] Sünen-i Nesai c.1,s.178
[4] Tabakat İbn-i Sa’d
[5] Nehc’ül-Belağa 210
[6] Tirmizi, Menakib-i Ali babı; Tarih-i Bağdat c.7, s.402
[7] “Peygamber (s.a.a) ile gizli bir şey konuşacağınız zaman bu konuşmanızdan önce bir sadaka veriniz.” (Mücadele: 12)
[8] Tefsir-i Razı ve Kenz’ul-Ummal, c.6, s.392-405
[9]- Müstedrek-i Hakim, c.3, s.138 Hesais’un-Nesai s.40 ve Müsned-i Ahmed, c.6, s.300
[10]-el-Cam’us-Sağir, c.1, s.415, Sevaik’ul Muhrika s. 73; Tehzib’ut-Tehzib c.6, s.320 ve Müstedrek-i Hakim, c.3, s.126
[11] el-Cami’us-Sağir, c.1, s.415 “İlim şehri” hadisi Sıhah, Sünen ve Müsned kitap yazarlarının mütevatir olarak rivayet ettikleri hadislerden biridir. Allame Emini (r.a) el-Gadir kitabının altıncı cildinde bu hadisi nakleden 143 Ehli Sünnet muhaddisinin adını zikretmektedir. Bu cümleden Hakim, Müstedrek’de; Abdurrezzak, Musennef’de; Ahmed bin Hanbel, Menakib’de; Tirmizi, Sahih’de; İbn-i Cerir, Tehzib’ul Asar’da; Taberani, Mu’cem’ul Kebir’de; Hatib, Tarih-i Bağdat’da; İbn-i Abdulbir İsti’ab’da; Hatip Harezmi, Menakib’da; İbn-i Esir, Cami’ul-Usul’da; Cezeri, Usd’ul-Gabe’de; Suyuti, Cami’us-Sağir’de; Muttaki Hindi, Kenz’ul-Ummal’da; İbn-i Esakir, Tarih-i Dimeşk’te…burada adını zikretmediğimiz daha birçok muhaddis de bu hadisi kitaplarında beyan etmiş sahih veya hasen olarak kabul etmişlerdir.
[12] -Kenz’ul-Ummal, c.11, s.614.
[13]- Müstedrek-i Hakim, c.3, s.122.
[14]- Kenz’ul-Ummal, c.11, s.605; Cem’ul-Cevami’I, Suyuti, c.6, s.398; İstiab c.3, s.1099; Mecme’ul Zevaid c.9, s.101 ve 114; Siyer-i Halebiyye c.1, s.285.
[15]- Cami’us-Sagir, c.2, s.177.
[16]- İstiab c.3, s.38.
[17]- Ensab’ul-Eşraf s.100
[18]- İstiab c.3, s.1104
[19]- a.g.e
[20]- Ust’ul-Ğabe c. 4, s.22
[21]- Ensab’ul Eşraf
[22]-Tefsir-i Taberi c.26, s.16; Tabakat: 338 ve Feth'ul-Bari c.10, s.221
ALLAHUMME SALLİ ALA MUHAMMED VE ÂL-İ MUHAMMED VE ACCİL FERECEHUM VE FERECENA BİHİM
Kullanıcı avatarı
f_altan
Mesajlar: 2376
Kayıt: 22 Oca 2007, 20:49

Mesaj gönderen f_altan »

YAHUDİLERİN HZ. ALİ'YE (A.S) SORULARI

Yahudi hahamları Hz. Ali'ye dediler ki:

Bize şunlardan heber ver:
"Göklerden büyük olan, yeryüzünden geniş olan, ateşten daha yakıcı olan, rüzgardan daha süratli olan, deniz ve ondan daha zengin olan, taştan daha katı olan, bizim görüp Allah’ın görmek istemediği, yanlız Allah için olan, bizim ile Allah arasında olan şey nedir?
Beygir kişnediğinde, deve ve sığır bağırdığında, merkep anırdığında, koyun melediğinde, köpek havladığında, tilki bağırdığında, kedi miyavladığında, aslan kükrediğinde, kartalın ve karganın bağırmalarında, güvercinin ötmesinde, kurbağanın bağırmasında, diğer kuşların ötmelerinde, horozun ötmesinde, tavuğun bağırmasında, ateşin kıvılcımlaşıp parlamasında, rüzgarın esmesinde, suyun akmasında, yerin yeşermesinde, göğün bulutlanmasında, denizin dalgalanmasında, güneşin ışık vermesinde ve ayın parlak olmasında sebep nedir?
Bunlardan ve Hz. Muhammed (saa)’in kaç ismi olduğunu, Kur'an’a niçin kur'an dendiğini, insan kıyafetlerinden çıkanların kaç tane olduklarını, niçin insan şeklinden hayvan şekline çevrildiklerini bize söyle.
Eğer bunlara cevap verebilirsen, senin hak din üzere olduğunu ikrar ve itiraf ederiz. Eğer cevap veremezsen senin batıl üzere bulunduğuna karar veririz."


Hz. Ali (a.s) cevaben şöyle buyurdular:

"Bende ilimden altmış kapı vardır. O kapıların her biri bin denk kapıya muhtaçtır. Bana isteklerinizi sorun, cevabını alırsınız. Çünkü sizin sorularınıza cevep vermek benim için kolaydır. Vela havle vela kuvvete illa billahil aliyyil azim (Güç ve kuvvet ancak büyük ve yüce olan Allah’tandır.)"
Sonra şöyle devam ttiler:
"Gökten büyük olan, Allah Teala'ya karşı yalan söyleyip iftira etmektir.
Yeryüzünden geniş olan, hak olandır.
Ateşten daha fazla yakıcı olan, bütün dünya malını toplamaya haris olan kalptir.
Rüzgardan daha süratli olan, mazlumun bedduasıdır.
Denizden daha zengin olan kanaatkar olan kalptir.
Taştan daha katı olan, facir ve fasık olan kalptir.
Bizim görüp Allah'ın görmek istemediği, kafirin yüzü ve amelidir.
Yalnız Allah için olan, ruhtur.
Yalnız bizim için olan şey de kendi amelimizdir.
Bizimle Allah arasında olan ise, bizden dua, Allah’tan da kabul etmektir.

Atlar: ''Ey Allah’ımız, müslümanları aziz, kafirleri zelil kıl'' der.
Deve: 'Yiyeceği olmayıp suküt eden, nasıl suküt eder diye hayret ediyorum'' der.
Sığır: "Gafil, meşgul olman için sana ölüm yeter. Ey gafil, az bir zaman sonra gidicisin. Ey gafil, ahiret'e gönderdiğin her şey meydana konacaktır. Ey gafil, yapmış olduğun her şeyle yarın karşılaşacaksın'' der.
Merkep (eşek): ''Ey Allah'ım, noksan tartana ve onun kazancına lanet et'' der.
Koyun: ''Ey ölüm, ne kadar acı, ne kadar korkunç, ne kadar istenmez bir şeysin, ey adem oğlu, ne kadar gaflet içindesin, seni böyle gaflete düşüren nedir'' der.
Köpek: ''Ey Allah'ım, ben her şeyden mahrumum; bana merhamet edene sen merhamet et'' der.
Tilki: ''Ey rızıkları taksim eden, taksimde bana verdiğine beni kanaatkar kıl'' der.
Kedi ise tevrattan on ayet okur.
Arslan: ''Ey katı kayaların kendisine boyun eğdiği yüce Allah'ım, beni gece gündüz sana isyan edenlere musallat kıl'' der.
Kartal: ''Dilediğin kadar yaşa, çünkü sen muhakkak öleceksin, dilediğin kadar
mal topla, çünkü onu mutlaka terk edeceksin, dilediğini sev, çünkü sen ondan mutlaka ayrılacaksın'' der.
Karga: ''Ey ümmetler topluluğu, nimetlerin zail olmasından sakının. Ey ümmetler topluluğu, azabın gelmesinden korunun'' der.
Hid'e adındaki kuş: ''İnsanlardan uzak kalmak akıllı olan kimse için ünsiyettir.'' der.
Güvercin: ''Sizi ziyaret etmeyenleri ziyaret ediniz, size zulmedenleri af ediniz, size bir şey vermeyene veriniz. Sizinle dargın olanla konuşun ki cennet sizin meskeniniz olsun'' der.
Kurbağa: ''Denizde olanların kendisini tesbih ettiği Allah noksan sıfatlardan münezzehtir. Dağ başında bulunanların kendisini tesbih ettiği Allah'ı tesbih ederim. Sahralarda bulunanların, dudak ve dil sahipleri olanların tesbih ettikleri Allah'ı tesbih
ederim'' der.
Hüdhüd: ''Ey Rabbim! Kendime zulmettim, beni bağışla. Çünkü günahları bağışlayan ancak sensin'' der.
Diğer kuşlardan bazıları: ''RAHMAN olan Allah arşın üstünün sahibidir. Bütün mülk onundur'' der.
Bazısı ise: ''Ey Allah'ım, Hz. MUHAMMED'e (s.a.a) buğz edene lanet et'' der.
Serçe: ''Ey gizli konuşulanları bilen, hastalık ve belaların kaşifi olan Allah'ım, beni zekatını vermeyenlerin ekinlerine musallat kıl'' der.
Bülbül: ''Allah'ın nimetine şükrettim. Çünkü o bana dünyada bir hurmayı yeterli kıldı'' der.
Horoz: ''Subbuhun, Kuddusun, Rabbul-melaiket-i ve'r-ruh. / Ey gafiller, Allah'ı zikrediniz ediniz'' der.
Tavuk: ''Ey Allah'ım, sen haksın, senin va'din de haktır'' der.
Ateş: ''Ey Allah’ım, cehennem ateşinden sana sığınırım'' diye Allah'a niyazda bulunur.
En son f_altan tarafından 07 May 2007, 17:52 tarihinde düzenlendi, toplamda 3 kere düzenlendi.
ALLAHUMME SALLİ ALA MUHAMMED VE ÂL-İ MUHAMMED VE ACCİL FERECEHUM VE FERECENA BİHİM
Kullanıcı avatarı
f_altan
Mesajlar: 2376
Kayıt: 22 Oca 2007, 20:49

Mesaj gönderen f_altan »

Hz. Ali'nin (a.s) "Nefisle Cihad" Hakkındaki Vecize Sözleri

"Sürekli cihat ile nefsinize malik olunuz."
"Bilin ki şüphesiz cihat cennetin değeridir. Nefsiyle cihat eden kimse ona malik olur ve bu bilen kimse için Allah'ın en üstün sevabıdır."
"En üstün cihad insanın nefsiyle cihad etmesidir."
"Allah'a itaat ve günahlardan korunma hususunda nefsiyle cihad eden kimse, şüphesiz Allah nezdinde iyi şehid makamındadır."
"Şüphesiz nefisle cihad eden kimse, nefsini günahlardan alı koyar ve helak olmaktan korur."
"Şüphesiz en üstün cihad, insanın nefsiyle cihad etmesidir."
"Bilmediğiniz ilk cihad, nefislerinizle cihattır."
"Şüphesiz üstün geleceğiniz ilk cihad ellerinizle, sonra dillerinizle ve sonra da kalplerinizle yaptığınız cihattır. Kalbiyle iyiliği tanımayan ve kötülüklerle savaşmayan kimse, alaşağı edilir, altı üstüne gelir."
"Şüphesiz nefsiyle cihad eden, öfkesine üstün gelen ve Rabbi'nin itaatini gözeten kimseye münezzeh olan Allah oruçlu ve geceyi ibadetle ihya eden kimsenin sevabını yüceltir ve onu sınırları koruyan sabırlı kimselerin derecesine ulaştırır."
"En üstün cihad, istekler ve dünya lezzetlerinden ayrılma hususunda nefisle cihattır."
"Şüphesiz sen nefsinle cihad edersen Allah'ın rızayetini elde etmiş olursun."
"Cihad ile insanın nefsi ıslah olur."
"Allah yolunda bağışlayın ve Allah'a itaat hususunda nefislerinizle cihad edin ki mükafatınız büyüsün ve bağışınızı güzelleştirsin."
"Nefisle cihadın meyvesi nefsi mağlup etmektir."
"Nefis cihadı cennetin mehiridir."
"Nefsani isteklerle cihad cennetin değeridir."
"Nefis cihadı en üstün cihattır."
"Nefsinle cihad et ve tövbeni öne sal ki Rabbine itaatle kurtuluşa eresin."
"Allah'a itaat, hususunda düşmanın düşmanla cihadı gibi cihad et. Nefsine düşmanının düşmana galip geldiği gibi galip gel. Şüphesiz insanların en güçlüsü, nefsi üzerinde güçlü olandır."
"Nefsinle cihad et. Nefsini ortağın ortağını hesaba çektiği gibi hesaba çek. Düşmandan hakkını istediği gibi nefsinden Allah'ın haklarını taleb et. Şüphesiz en mutlu insan nefsini hesaba çekmeye koyulan insandır."
"Nefisle cihad cennetin değeridir. Nefsiyle cihad eden kimse nefsine malik olur. Bu, bilen kimse için Allah'ın en yüce sevabıdır."
"İlim üzere nefsiyle cihad etmek aklın başıdır."
"Bu kalplerle savaşın şüphesiz kalpler çabuk sürçer."
"Dünya hakkında nefislerinizle savaşın ve nefislerinizi dünyadan alıkoyun. Şüphesiz dünya çabuk yok olur, belaları çok ve intikali ivedidir."
"En hayırlı cihad, nefisle cihattır."
"Yüce zirvelere sadece tehzib ve mücahede ehli kimseler erişebilir."
"Mücahedenin nihayeti insanın nefsiyle cihad etmesidir."
"Salahın kemali nefisle cihattadır."
"Nefisle cihad hususunda nefsine sürekli üstün gelmen ve istekleriyle savaşman, sana yeter.""Nefsiyle cihat etmek en kamil takvadır."
"Nefsiyle cihad etmeyen kimse kurtuluşa erişemez."
"Cennete sadece nefsiyle cihad eden erişebilir."
"Nefisle cihad şerafetin başıdır."
"Nefisle cihad şerafetli insanların huyudur."
"Nefisle cihad en üstün cihattır."
"Nefisle cihattan daha üstün bir cihat yoktur."
"Nefisle cihad gibi bir cihad yoktur."
(Gurer'ul-Hikem'den)
ALLAHUMME SALLİ ALA MUHAMMED VE ÂL-İ MUHAMMED VE ACCİL FERECEHUM VE FERECENA BİHİM
Kullanıcı avatarı
f_altan
Mesajlar: 2376
Kayıt: 22 Oca 2007, 20:49

Mesaj gönderen f_altan »

Hz. Ali'nin (a.s) Kibirle İlgili Kısa Sözleri

"Kibir, yüce insanı alçaltır."
"Kibir, alçaklığı ortaya çıkarır."
"Kibir, en büyük ayıptır."
"Kibir, ahmaklığın ta kendisidir."
"Hükümeti döneminde kibirlenmek, azledilme dönemindeki horluğa sebep olur."
"Kibir vesilesiyle büyüklenmek horluktur."
"Kibir, yok olmanın esasıdır."
"Kibir, şeytanın büyük tuzağıdır."
"Tekebbür, yok edici bir huydur ki çoğalmasını isteyen insanı küçültür."
"Kibir, öldürücü zehirlerin musallat olduğu gibi kalbe musallat olur."
"İnsanlara karşı büyüklenmek, sapıklık ve cahilliğin açık dilidir."
"Günün kötü hadiselerinden Allah'a sığındığınız gibi kibir getiren şeylerden de Allah'a sığının ve gücünüz oranında kibirle savaşmaya hazırlanın."
"Kibirden sakın ki şüphesiz kibir tuğyanın esası ve Rahman'a isyandır."
"Tekebbürden sakın. Zira o en büyük günahlardan, en alçak ayıplardan ve şeytanın ziynetlerindendir."
"En çirkin huy kibirdir."
"İnsanların arasında en çok ahmak olan kimse, kibirli fakirdir."
"En büyük ahmaklık yoklukta/fakirlikte böbürlenmektir."
"Kibir, insanı günahlara düşmeye çağırır."
"Şüphesiz eğer kibirlenirsen Allah seni hor kılar."
"En çok horluğu, kendini büyüten kimse elde eder."
"Şerafet ve yüceliğin afeti kibirdir."
"Kibir sayesinde (ilahi) gazap ortaya çıkar."
"Çok kibirle, insan yok olur."
"İnsanın kibri kendisini hor kılar."
"Hor insanın kibirlenmesi insanları kendisini hor görmeye davet eder."
"Kibrin meyvesi, insanların küfrüdür."
"Hasletlerin en kötüsü kibirdir."
"Aklın en kötü afetlerinden biri kibirdir."
"Daha dün bir nutfe olan ve yarın bir leş olacak kimsenin kibirlenmesine şaşarım!"
"Ey Allah'ın kulları! Kibir elbisesini giymek hususunda Allah'ı göz önünüzde bulundurun. Zira kibir şeytanın tuzağıdır ki bu yolla insanın bedenine musallat olan öldürücü zehirler gibi kalplere musallat olur."
"Her kibirlenen kimse hordur."
"İnsanın yok olmasına kibir tek başına yeterlidir."
"İnsanın horluğuna kibir tek başına yeterlidir."
"Kibirli insanın dostu yoktur."
"Eğer Allah-u Teala kullarından birinin kibirlenmesine izin verseydi, bu izni peygamberlerine verirdi. Ama Allah onlara kibirlenmeyi hoş görmedi ve onlara boyun eğmeyi hoş gördü."
"Kibirlenen kimse küçülür."
"Kibirlenen kimse düşmanlığa uğrar."
"Saltanatında kibirlenen kimse saltanatını küçültmüş olur."
"En çirkin kibirlenmek insanın akrabalarına ve türdeşlerine karşı kibirlenmesidir."
"Kibir ve israf elbisesini giyinen kimse, fazilet ve şeref elbisesini soyunmuş olur."
"Kibirlenen kimse yok olmaktan güvende değildir."
"İnsanlara karşı kibirlenen kimse hor kılınır."
"Hor ve zelil insandan başkası kibirlenmez."
"Kibir gibi hiçbir şey insana düşmanlık kazandırmaz."
"Kendine köle kılamadığın kimseye karşı büyüklenme."
"Kibirle hiçbir övgü kalmaz."
"Kibirli kimse ilim öğrenemez."
"Kibirden daha kötü bir huy yoktur."
"Allah'ı tanıyan kimseye kibirlenmesi yakışmaz."
"Hor ve adsız kimseden başkası kibirlenmez."
"Münezzeh olan Allah'ın yücelik ve azameti hakkında böbürlenmekten sakın ki şüphesiz Allah-u Teala, her zorbayı zelil eder ve tekebbür edeni hor kılar."
(Gurer'ul-Hikemden)
ALLAHUMME SALLİ ALA MUHAMMED VE ÂL-İ MUHAMMED VE ACCİL FERECEHUM VE FERECENA BİHİM
Kullanıcı avatarı
f_altan
Mesajlar: 2376
Kayıt: 22 Oca 2007, 20:49

Mesaj gönderen f_altan »

Hz. Ali (a.s)'ın Sabırla İlgili Sözleri

"Sabır, ölçüdür."
"Sabır, savunma aracıdır."
"Sabır, zaferdir ve sabırsızlık ise tehlikelidir."
"Sabır, tatsız olaylarla savaşır."
"Sabır, imanın başıdır."
"Sabır, fakirliğin kalkanıdır."
"Sabır, yakinin meyvesidir."
"Sabır, faciayı kolaylaştırır."
"Sabır, belayı azaltır."
"Sabır, imanın meyvesidir."
"Sabır, bela (ile savaşmak) için hazırlanmış güçtür."
"Sabır, zaferin kefilidir."
"Sabır, yardımın başıdır."
"Sabır, belayı defeder."
"Sabır, düşmanları yere serer."
"Sabır, zararı en iyi def edendir."
"Sabır, fakirliğin gücüdür."
"Sabır, her işin yardımcısıdır."
"Sabır, en üstün teçhizattır."
"Sabır, en güçlü elbisedir."
"Sabır, yıkılmayan bir binektir."
"Sabır, zaman karşısında en iyi yardımcıdır."
"Sabır, müminin en hayırlı ordusudur."
"İbadetin evveli sabırla kurtuluşu beklemektir."
"Musibetler karşısında sabr etmek insanı fırsatlar elde etmeye sevk eder."
"İman belalarda sabır ve genişlikte şükürdür."
"Sabır musibet miktarınca iner."
"Musibetlere sabr etmek en üstün bağıştır."
"Musibete karşı sabretmek azarlayan kimsenin keskinliğini köreltir."
"Sabır sağlamlığın gereklerinin başıdır."
"Musibetlere karşı sabretmek sevabı büyütür."
"Sabır, iki zaferden biridir."
"Musibetlere karşı sabr etmek insanı yüce mertebelere ulaştırır."
"Allah’a itaat hususunda sabır itaatsizliği karşısında sabırdan daha kolaydır."
"Belalara karşı sabretmek genişlikte afiyet içinde olmaktan daha üstündür."
"Sabır en üstün huydur. İlim en şerefli süs ve bağıştır."
"İman, ihlas, yakin, sakınma, kaderin getirdiklerine karşı sabır ve hoşnutluk içinde olmaktır."
"Sabır insanın kendisine ulaşan musibete karşı tahammül etmesi ve kendisini kızdıran şeye karşı öfkesini dindirmesidir."
"Sabır iki çeşittir: Hoşlanmadığın şeye karşı sabr etmek ve sevdiğin şeye karşı sabr etmek"
"Sabır imanın en güzel elbisesi ve insanın en şerefli hasletidir."
"Şehvetler karşısında sabr etmek iffet, gazab hususunda sabr etmek yiğitlik ve musibetler karşısında sabr etmek ise sakınmadır.""Sabır iki çeşittir: Bela karşısında sabr etmek iyi ve güzeldir. Ondan da güzeli haramlar karşısında sabr etmektir."
"Dert ve sıkıntılara karşı sabretmek insanın fırsatlar elde etmesine sebep olur."
"Sabr et ki zafere erişesin."
"Sabr et ki hedefine nail olasın."
"Zamanın gözüne döktüğü çerçöpe karşı sabr et. Aksi takdirde ebeden hoşnut olamazsın."
"Belalar karşısında sabırsızlık yerine sabırla meşgul ol."
"Mecburen sevabına ihtiyaç duyduğun amel hususunda sabr et ve cezası karşısında sabr edemeyeceğin amel hususunda tahammül et."
"Sana inen üzüntüleri büyük bir sabır ve güzel bir yakin ile kendinden uzaklaştır."
"Sabırlı ol. Şüphesiz ki sabır tatlı bir akıbet ve uğurlu bir sondur."
"Yerinizde oturun ve belalara karşı sabredin. Heva ve hevese kapılarak dil ve ellerinizi hareket ettirmeyin."
"Sabırlı olun, şüphesiz sabır imanın sonu ve işlerin ölçüsüdür."
"En üstün sabır sabretmeye çalışmaktır."
"Musibetler için en güçlü teçhizat sabırdır."
"En üstün sabır musibetlerin acılığı karşısında sabretmektir."
"En üstün sabır sevdiği karşısında sabretmektir."
"En üstün teçhizat şiddetlere karşı sabretmektir."
"Şüphesiz akıbet açısından işlerin en övülmüşü sabretmektir."
"Sabır güzeldir, ancak senin için değil. Sabırsızlık kötüdür, fakat senin için olan müstesna. Senin musibetine uğramanın üzüntüsü oldukça büyüktür."
"Şüphesiz mihnetlerin hedefleri vardır ve hedeflerinin de bir sonu vardır. Sonlarına ulaşıncaya kadar sabrediniz. Bu yüzden zaman geçmeden hareket etmek mihneti arttırır."
"Eğer Allah sizleri bir musibete düçar kıldıysa o halde sabredin."
"Sabrederseniz her musibet için Allah’ın bir halefi vardır. (o musibeti telafi eder.)"
"Eğer sabredersen kalemin sana yazdıkları cari olur ve sen mükafatını görürsün. Ama eğer sabırsızlık gösterirsen yine kalemin sana yazdıkları cari olur ve sen günahkar sayılırsın."
"Eğer sabredersen sabırla iyilerin derecesini elde edersin. Eğer sabırsızlık edersen, sabırsızlığın seni ateşin azabına sokar."
"Hürlerin sabrettiği gibi sabredersen (ne ala!) Aksi takdirde cahiller gibi kendini unutkanlığa vurmuş olursun."
"Yüce insanlar gibi sabredersen (pek ala!) aksi takdirde hayvanlar gibi kendini gaflete vur."
"Şüphesiz sen sevdiğin şeyler karşısında sabr etmedikçe Rabbinden sevdiğin şeylere ulaşamazsın."
"Belaya düştüğünde sabret."
"Mihnetler karşısında sabredince keskinliğini köreltmiş olursun."
"Sana mihnetler gelince karşısında otur. (sabret) Şüphesiz karşısında kıyam etmen (sabırsızlık göstermen) mihneti arttırır."
"Sabırla mihnet hafifler."
"Sabırla işlerin yüceliğine ulaşılır."
"Sabredince kendini başarı ve zaferle müjdele."
"Sabır ve yakin elbisesini giyin. Şüphesiz bunlar genişlik ve zorluk anında güzel bir teçhizattır."
"Hüzünleri yudumla şüphesiz ki ben akıbet ve sonuç açısından hüzünden daha tatlı ve lezzetli bir yudum görmedim."
"Hilmin acısını yudumla. Şüphesiz ki bu hikmetin başı ve ilmin meyvesidir."
"Sabrın sevabı musibetin acısını yok eder.""Musibetin sevabı, musibete sabır miktarıncadır."
"Sabrın sevabı en yüce sevaptır."
"Farzları eda etme hususunda sabrederek Allah’a itaatte ve nafileler ile görevlerini yerine getirme hususunda çaba göstermede nefsini tecrübe et/dene."
"Sabrın güzelliği zaferin doğuşudur.""Sabrın güzelliği her işin doğuşudur."
"Sabrın güzelliği her işin yardımcısıdır."
"Zaferin tatlılığı, sabrın acılığını yok eder."
"Sabrın devamı, zafer ve yardımın başıdır."
"Sabrı hayatının bineği, takvayı vefatının azığı edinen kimseye Allah rahmet etsin."
"İmanın başı sabırdır."
"Dinin süsü sabır ve hoşnutluktur."
"Musibete sabretmen belayı hafifletir ve sevabı çoğaltır."
"Hüzünleri yudumlamadaki sabrın, seni fırsatlara üstün kılar."
"Sabırsızlığa karşı sabırla muhalefet edin."
"Sabrı kurtuluşunun bineği ve takvayı vefatının azığı edinen kimseye ne mutlu!"
"Uzun süre sabretmek iyilerin ahlakındandır."
"Darlık ve bela halinde sabret."
"Sabır ve tahammül göster. Şüphesiz sabır ve tahammül gösteren kimseye sıkıntılar kolay gelir."
"Sabırlı ol, şüphesiz sabır sağlam bir kale ve yakin sahiplerinin ibadetidir."
"Sabırlı ol, şüphesiz akıllı insanlar sabra tutunur ve cahil insanlar da ona döner."
"Sabırdan ayrılma, şüphesiz uzak görüşlü kimse sabra sarılır ve sabırsız insan sonunda ona döner."
"Büyük insanların sabrı, ilk zorluğun ulaştığı andır. (Sonradan alışır ve sabredilecek bir durum olarak görmezler)."
"Zafer sabırdadır."
"Bazen sabır az bulunur."
"Sabredip de (işine) malik olmayan kimse azdır."
"Sabredip de güçlü olmayan kimse azdır."
"Sabredip de zafere erişmeyen kimse azdır."
"Nice kapalı şeyler sabırla açılır."
"Nice mümin kimseyi sabrı ve hüsn-ü zannı zafere eriştirmiştir."
"İşin acılığı esnasında tatlı sabret."
"Yardımın kefili sabırdır."
"Her musibet gören insanın bir sabrı vardır."
"Sabır yudumlanmadıkça sebep hasıl olmaz."
"Sabırdan yardım dileyen kimse yardımı kaybetmez."
"Sabırla birlikte musibet olmaz."
"Sabırdan; akıbet açısından daha çok övülen, sonuç açısından daha lezzetli kötü edebi def etme açısından daha etkili ve bir şeyi derk açısından daha çok yardımcı bir şey yoktur."
"Sabırla yardım alan kimse yardımı kaybetmez."
"Sabreden kimse zafere erişir."
"Sabreden kimse hedefine ulaşır."
"Sabırdan yardım dileyen kimseye, sabır yardım eder."
"Sabreden kimseye musibeti küçük gelir."
"Sabreden kimseye mihneti hafif gelir."
"Hüzünleri yudumlayan kimse fırsatlara ulaşır."
"Sabrın kurtuluşa erdiremediği kimseyi sabırsızlık helak eder."
"Musibete sabreden kimse musibet görmemiş kimse gibidir."
"Akıbeti gözetleyen kimse sabreder."
"Eziyetin acılığına sabreden kimse takvanın doğruluğunu açığa çıkarmış olur."
"Sabır kalkanını zırh edinen kimseye musibetler kolaylaşır."
"Uzun eziyete sabreden kimse takva doğruluğunu açığa çıkarmış olur."
"Münezzeh olan Allah’ın belasına sabreden kimse Allah’ın hakkını eda etmiş, cezasından sakınmış ve sevabını ümit etmiş olur."
"Sabreden kimse nefsini saygın kılmış, zafer elde etmiş ve münezzeh olan Allah’a itaat etmiştir."
"Çabasına sabretmeyen kimse iflasa sabreder."
"Peş peşe üzerine zamanın musibetleri inen kimse, sabrın faziletini elde eder."
"Sabır ve kanaat elbisesini giyinen kimse aziz ve yüce olur."
"Allah’a itaat ve günahlar karşısında sabreden kimse çok sabırlı mücahittir."
"Sakınma acısına sabretmeyen kimsenin hastalığı uzun sürer."
"Uzun süre sabredenin göğsü daralır."
"Zafer bineğini rahvan kılan kimse zafere erişir."
"Musibetlere sabretmek imanın hazinelerindendir."
"Musibetlere sabretmek en üstün uzak görüşlülüktür."
"Belaya sabretmek güzel ahlakın alametlerindendir."
"Sabreden kimse musibet görmemiştir."
"Sabırdan ayrılmayan kimse helak olmaz."
"Sabır sevabı gibi bir sevab (kimseye) hasıl olmaz."
"Sabrettiğin şey, lezzet aldığın şeyden daha hayırlıdır."
"Uzak görüşlülük sabırla güçlenir."
"Sabrın acılığı zafer meyvesini verir."
"Sabrın acılığı zaferin tatlılığı giderir."
"Zaferin anahtarı, sabırdır."
"Sabır güzel bir destektir."
"Belalara sabretmek güzel bir yardımcıdır."
"Sabır ve yakin elbisesini zırh edinen kimse hidayete erişmiştir."
"Sabır gibi bir iman yoktur."
"Sabırla birlikte bir sürçme yoktur."
"Tatsızlıklar sadece sabırla defedilir."
"Sabırdan daha üstün bir yardımcı yoktur."
"Sadece dünya belasına sabreden kimse ahiret nimetiyle nimetlenmiştir."
"Çok sabırlı insan her ne kadar zaman uzasa da zaferi yitirmez."
"Sabır sadece muhalifin sevdiği şeye sabretmekle hasıl olur."
"Sabrı olmayanın zaferi de olmaz."
"Çok sabırlı insanların işi, isteklerin sonuna ve hedefine ulaşmaya varır."
(Gurer'ul-Hikem'den naklen)
ALLAHUMME SALLİ ALA MUHAMMED VE ÂL-İ MUHAMMED VE ACCİL FERECEHUM VE FERECENA BİHİM
Kullanıcı avatarı
f_altan
Mesajlar: 2376
Kayıt: 22 Oca 2007, 20:49

Mesaj gönderen f_altan »

Hz. Ali'nin (a.s) Adaletle İlgili Vecize Sözleri

“Adalet, ülfet (kaynaşma) doğurur, zulüm ise insanı doğru yoldan çıkarır. (sapıklığa düşürür.)”
“Adalet, insaftır (insanlarla eşit şartlarda yaşamaktır.)”
“Adalet, hayattır.”
“Adalet, en hayırlı hükümdür.”
“Adalet, hükümlerin hayatıdır.”
“Adalet, sultan (yöneticiler) için bir fazilettir.”
“Adalet, kurtuluş ve yüceliktir.”
“Adalet, zenginliklerin en zenginliğidir.”
“Adalet, halkın kıvamıdır (hayatıdır.)”
“Adalet, idareciliğin düzenidir.”
“Adalet, esasların (temellerin) en güçlüsüdür.”
“Adalet, karakterlerin en üstünüdür.”
“Halk, sadece adaletle ıslah olur.”
“Adil imam, sağanak yağmurdan daha hayırlıdır.”
“Adalet, imanın başı ve ihsanın tüm kapsamıdır.”
“Adaletli ol ki, hüküm sahibi olasın.”
“Adaletli davran ki kudret ve hükümdarlığın devam etsin.”
“Bağışların en yücesi adalettir.”
“Hükümdarların en üstünü adil olanıdır.”
“Davranış açısından en üstün hükümdar adaleti tüm halkı kapsayan kimsedir.”
“En adil davranış, insanlara onların sana davranmasını istediğin gibi davranmandır.”
“Hükümde insaflı olmak ve zulümden çekinmek de hiç şüphesiz adalettendir.”
“Şüphesiz adalet münezzeh olan Allah’ın insanlar için karar kıldığı ve hakkı ikame etmek için tayin ettiği bir ölçüdür. O halde O’na ölçüsünde muhalefet etmeyin ve saltanatında O’na karşı durmayın.”
“Şüphesiz münezzeh olan Allah adaletli olmayı ve ihsanda bulunmayı emretmiş çirkinlikleri ve zulmü ise yasaklamıştır.”
“Adaletin afeti güçlü zalimdir.”
“Yönetici olduğunda adaletli ol.”
“Adalet sebebiyle bereketler ikiye katlanır.”
“Halk ancak adaletle ıslah olur.”
“Adil davranışlarla düşmana üstün gelinir.”
“Devletlerin devamı adil metotları hayata geçirmesindedir.”
“Münezzeh olan Allah adaleti insanlar için bir kıvam (hayatta kalış sebebi); her türlü zulüm ve günahtan temizlenme ve İslami kabul yolunu kolaylaştırma aracı kılmıştır.”
“Adaletin güzelliği insanların düzenidir.”
“Siyasetlerin en hayırlısı adalettir.”
“Adaletli davran ve yücelikle ihsanda bulun ki her iki fazilete (adalet ve yücelik niteliğine) de sahip olasın.”
“Adil insanın devleti farzlardan biridir. (kesin ve olması gereken işlerden biridir.”
“Adalet hakimiyetin süsüdür.”
“Adalet siyaseti üç çeşittir: Uzak görüşlülükle birlikte yumuşak davranmak, adalette büyük bir dikkat ve araştırmada bulunmak ve orta yollu ihsanda bulunmaktır. (israftan kaçınmaktır)”
“Yöneticilerin en kötüsü adalete muhalefet edendir.”
“Halkın salah ve hayrı adalettedir.”
“Zulme adaletle muhalefet edin.”
“Dost ve düşman hakkında adaletli olman, yoksulluk ve fakirlikte orta yolu tutturman gerekir.”
“Yöneticinin adaleti yönetilenlerin hayatı ve insanların salahı/hayrıdır.”
“Adaletin en son aşaması insanın kendisi hakkında adaletli davranmasıdır. (kendi hakkına kani olmasıdır)”
“Aklın tabiatı insanı adaletli olmaya sevk eder.”
“Adalette ihsan ve iyilik vardır.”
“İnsanların salah ve hayrı adalettedir.”
“Allah’ın sünnetine uymak ve devletlerin bekası adalettedir.”
“Adalette genişlik vardır. Dolayısıyla adaleti kendine dar görenler zulmü kendilerine daha çok dar görürler.”
“Siyaset ve işlerin idaresi için adalet yeterlidir.”
“Senin nezdinde en sevimli iş adaleti en çok yayan ve hakkı almada en adil iş olmalıdır.”
“Bineğin adalet olsun; her kim adalet bineğine binerse (adil olursa) malik (mutlu ve muzaffer) olur.”
“Zulüm sürçüp yerinden kopmadıkça adalet yerleşmez.”
“Adalet ile davranan kimse işlerinde daha oturaklı olur.”
“Adil olan kimsenin hükmü etkin ve cari olur.”
“Adil olan kimsenin değeri büyük olur.”
“Adaleti çok olanın günleri (hakimiyet dönemi) övülür.”
“Şehirlerde (ülkelerde) adil davranan kimsenin üzerine Allah rahmetini yayar.”
“Hakimiyetinde adil davranan kimse yardımcılardan müstağni/ihtiyaçsız olur.”
“Adaletle davranan kimsenin mülkünü (devletini) Allah korur.”
“Şehirler adaletle olduğu gibi başka hiçbir şeyle bayındır olmaz, kalkınmaz.”
“Devletler adaletle olduğu gibi başka hiçbir şeyle korunmaz.”
“Siyasetin ölçüsü adalettir.”
“Zayıf ve güçsüz insanları adaletinden ümitsiz kılma.”
“Siyasette adaletli olmak gibi (güzel) bir yöneticilik yoktur.”
“En üstün adalet, halka alınmış haklarını geri iade etmektir.”
(Gurer'ul-Hikem'den naklen)
ALLAHUMME SALLİ ALA MUHAMMED VE ÂL-İ MUHAMMED VE ACCİL FERECEHUM VE FERECENA BİHİM
Kullanıcı avatarı
f_altan
Mesajlar: 2376
Kayıt: 22 Oca 2007, 20:49

Mesaj gönderen f_altan »

Hz. Ali'den Kendini Beğenmekle İlgili Vecize Sözler

1. "Kendini beğenmek helak oluştur."
2. "Kendini beğenmek ahmaklıktır."
3. "Kendini beğenmek ahmaklığın başıdır."
4. "Kendini beğenmek cehaletin başıdır."
5. "Kendini beğenmek ahmaklığın başıdır."
6. "Kendini beğenmek artışı önler."
7. "Kendini beğenmek en zararlı arkadaştır."
8. "Kendini beğenmek doğrunun zıddıdır."
9. "Kendini beğenmek aklı bozar."
10. "Kendini beğenmek artışı engeller."
11. "İyi işlerde kendini beğenmek, onu (iyilikleri) iptal eder."
12. "Kendini beğenmek şerafetin afetidir."
13. "Kendini beğenmek noksanlığı açığa çıkarır."
14. "Kendini beğenen kimsenin aklı yoktur."
15. "İnsanın nefsini beğenmesi ahmaklıktır."
16. "Kendini beğenmek akılların afetidir."
17. "İnsanın kendini beğenmesi noksanlığının delili ve akli zayıflığının göstergesidir."
18. "Kendini beğenmekten ve başkalarının övgüsünü sevmekten sakın. Şüphesiz bu şeytanın en sağlam fırsatlarıdır."
19. "Kendini beğenmekten sakın. Aksi takdirde sana noksanlığını ve düşmanlığını açığa çıkarır."
20. "En korkunç vahşet kendini beğenmektir."
21. "Aklın afeti kendini beğenmektir."
22. "Kudretin olduğu için kendini beğenmen artıp yücelik ve bencillik duygusuna kapılınca, Allah’ın mülkünün büyüklüğüne ve kendinden bir güce sahip olmadığın şeylerdeki kudretine bak. Şüphesiz bu isyanını yumuşatır, sertliğini engeller ve aklından uzaklaşan şeyleri sana geri teslim eder.""Kendini beğenmenin meyvesi düşmanlıktır."
23. "Seni kötü kılan kötülük seni kendini beğenmeye sürükleyen iyilikten daha hayırlıdır."
24. "İnsanların en kötüsü kendisini insanların en hayırlısı görendir."
25. "İnsana kendisi beğenmesi, rezalet olarak yeter."
26. "Kendini beğenen insanın düşüncesi olmaz."
27. "Kendini beğenen kimse başkalarına alay konusu olur."
28. "Görüşüyle bencillik eden, zillete düşer."
29. "Görüşleri sebebiyle kendini beğenen kimseye düşmanları üstün gelir."
30. "İşleri sebebiyle kendini beğenen kimsenin aklı kendisine zarar verir."
31. "Kendini çok beğenen kimsenin doğruluğu azalır."
32. "Görüşü sebebiyle kendini beğenen kimseye acizlik hakim olur."
33. "Ameli sebebiyle kendini beğenen kimsenin ecri batıl olur."
34. "Kendini beğenmek gibi hiçbir şey (köklü bir şekilde) iyiliklere zarar vermez."
35. "Kendini beğenmekten daha korkunç bir vahşet yoktur."
36. "Güzel haleti sebebiyle kendini beğenen kimse güzel çareciliğinden geri kalır."
37. "Kendine küçük gördüğün günahı başkalarına büyük görmekten ve kendinde büyük gördüğün itaati başkalarında küçük görmekten sakın."
"Güzel ahlak en hayırlı arkadaştır. Kendini beğenmek ise gizli bir derttir."
38. "Ademoğluna övünmek yakışır mı hiç? Başı nutfe, sonu ise leştir; ne kendini rızıklandırabilir, ne de ölümü kendinden uzaklaştırabilir."
39. (Gurer'ul-Hikem'den naklen)
ALLAHUMME SALLİ ALA MUHAMMED VE ÂL-İ MUHAMMED VE ACCİL FERECEHUM VE FERECENA BİHİM
Kullanıcı avatarı
f_altan
Mesajlar: 2376
Kayıt: 22 Oca 2007, 20:49

Mesaj gönderen f_altan »

Hz. Ali'nin (a.s) Kinle İlgili Kısa Sözleri

“Her kim fasıklara kin duyar ve Allah için gazaplanırsa, Allah da onun için gazaplanır ve kıyamette onu razı eder.”(Mizan'ul-Hikme)
“İnsanların dostlarının kalbini elde ettikleri ve düşmanlarının kalbinden kinlerini giderdikleri en güzel şey onlarla karşılaşınca güzel yüzlü davranmaları, arkalarından hallerini araştırmaları ve önlerinde güler yüzlü olmalarıdır.”
“Kin en aşağılık ayıptır.”
“Kin öfke doğurur.”
“Kin haset edenlerin ahlakıdır.”
“Kin sadece zaferle sönen bir ateştir.”
“Fitnelerin sebebi kindir.”
“Kin güden kimsenin ruhu azap görür, hüznü kat kat artar.”
“Kin güden insanın sevgisi olmaz.”
“Kınamak kin tutmaktan daha hayırlıdır.”( el-Bihar, 78/369/4)
“İnsanların en az rahat edeni kin güden kimsedir.”( Tuhef’ul-Ukul, 488)
“Dedikodudan sakın. Şüphesiz dedikodu kin eker ve insanı, Allah’tan ve insanlar uzaklaştırır.”
“Dik kafalılık, savaş çıkarır ve kalpteki kinleri çoğaltır.”
“Haset eden ve kin besleyen kimsenin sevinci devam etmez.”
“Haset, yalan ve kini atın. Şüphesiz bu üçü dini lekeler ve insanı helak eder.”
“Kin, yok eder.”
“Kin, öfke doğurur.”
“Kin, en aşağılık ayıptır.”
“Kinli insan rahat görmez.”
“Kin, aşağılık bir huy ve yok edici bir hastalıktır.”
“Kin, acı bir dert ve vebali (bulaşıcı) bir hastalıktır.”
“Dünya içinde kinlere uyulmasından daha küçük, hakir ve aşağıdır.”
“Kinli insanın ruhu azaptadır ve hüznü kat kattır.”
“Kin, kötülerin hasletindendir.”
“Kin, sadece zaferle sönen bir ateştir.”
“Aşırı cimrilik, kin, gazab ve hasletten sakının. Bunlardan her biri için kendisiyle savaşacağınız işlerin sonunu düşünmek, rezaletten sakınmak, fazilet taleb etmek, ahiretin salahı ve hilimden ayrılmamak türünden silahlar hazırlayın.”
“En aşağılık huy kindir.”
“Kirlilik açısından kalplerin en şiddetlisi kinlinin kalbidir.”
“Şüphesiz, akıllı, kinleri (kalbinden) söküp atır.”
“Kinli insan, kötü arkadaştır.”
“Kalplerin kininden göğüslerin düşmanlığından, birine sırt çevirmekten ve birbirine yardım etmemekten sakının ki işlerinize malik olasınız.”
“Ayıpların başı kindir.”
“Fitnelerin sebebi kindir.”
“Kötülüğün silahı kindir.”
“Kalpte yer alan şeylerin en kötüsü kindir.”
“Kalplerinizi kinden arındırın. Şüphesiz kin vebali (salgın) bir hastalıktır.”
“Kinli insanın kardeşliği olmaz.”
“Kini atan kalbini ve yüreğini rahata erdirir.”
“Kin tohumunu eken mihnet biçer.”
“Kinli insanın hayatı ne de zordur.”
“Kinli insanın sevgisi olmaz.”
“Kerim (yüce) insan kinli olmaz.”
(Gurer'ul-Hikemden naklen)
ALLAHUMME SALLİ ALA MUHAMMED VE ÂL-İ MUHAMMED VE ACCİL FERECEHUM VE FERECENA BİHİM
Cevapla

“Oniki İmamlar'ın Hayatı” sayfasına dön