Şehriyar Tebrizi-2- (Şehriyar ve Dinî İnançlar)
Gönderilme zamanı: 25 Haz 2009, 01:22
Şehriyar ve Dinî İnançlar
Şairin aldığı aile terbiyesi ve esasen ailesinin düşünce açısından sahip olduğu konum nedeniyle dini zemin ve ilahi düşünce tarzı kendisinde, tâ çocukluğundan itibaren güçlü bir şekilde var idi. Nitekim ondaki böyle bir özellik, böyle bir huşû ve tevazû onun ilk şiirinde de kendini gösteriyor:
Günahkar oldum ey vah!
Halkı incitir oldum ey vah!
İrfan ve tasavvufla ilgilendiği dönemin doruk noktasında bile Şehriyar, mahşer korkusunu içinde taşıyordu. İslam dini ve üstelik çok geleneksel şiir türüne olan inancı daima onun fikri özelliklerinden sayılıyor ve iç dünyasına ilişkin bir takım kavramların gölgesi her zaman onun hayatında görülebiliyordu. Veya bir başka deyişle onun dini inancı, kendisinin düzensiz hayatında hep bir güneş gibi parlıyordu. Kur’an-ı Kerim’i hemen hemen tamamen ezberletmişti. Ve aynı zamanda ilahi ayetlerle ilgili kendine has tefsirler yapıyordu. Yani İslami düşünceler zemininde, özel bir felsefi fikir tarzına sahip idi. İşte bu inançları doğrultusunda öylesine temkinli bir dini hayata sarılmıştı ki bu dönemin bir aşamasında musikiye dinin bir afeti olarak görüyordu. İran’ın geleneksel sazlarından setar’a ( üç telli saz) duyduğu büyük ilgi ve onun çalmakta kazandığı büyük ustalığa rağmen setar’ı hepten bıraktı. Şiirin yanı sıra bir süre Kur’an ayetlerini yazmakla meşgul oldu ve bu sürede işiyle adeta kaynaşmıştı. Büyük ceddi Hz. Ali s.a.in veciz sözlerini de şiir diline çevirdi. Şehriyar bu dönemde yazdığı şiirlerinde çevresine radikal İslamcı bir yaklaşımla bakmaktadır. Onun dini düşünce tarzını, sırf Dinî-İslamî inançlardan kaynaklanan şiirlerinde görebiliriz. Esasen Şehriyar’ın, Hafız’ı anımsatan güzel gazellerinde tecelli ettiği o irfanî düşünce tarzı, şairin ne denli Allah’a aşık olduğunun bir göstergesidir.
Tevhid
Ezelden ebede sultanlık eden Rabbim
Senin vasfın nere, benim beyanım nere!
Yalnız sen varsın, seneden gayrısı yok
Var olan veya olmayan her şey Tevhid7e tanık
Yardım elini uzatacak kimseyi bulamayınca gariban
Miskin miskin seni çağırıyor
Allah’ın Sesi
Birbirinin dalı, yaprağı gibiler insanlar
Adem’in tek gövdesine uzanır bütün bunlar
Asıl olan, Allah’ın cennetten koparıp, bu çöle diktiği ağaçtır
İnsanlar, Allah’ın ağacının dalları gibiler
Ap-ayrı bir ağaç olan bir ağacın dalları onlar,
Bir insanı yok eden, bir dalı koparmış olmaz
İnsanlık ağacını kökten sökmüş olur
Yüce Allah’ın Resulcü hepimizin Adem’den, Ademin de topraktan geldiğini söyledi
Böylesi bir ilahi marifet nefis isteği ile akılsızlığa alet olursa, yazık olmaz mı?
Yusuf’u kuyuya attıysan, Yakup’un gözlerine nasıl bakabilirsin?
Allah’a doğru yoldan ulaşılır, eğri yoldan değil
Yol bir, yol gösterici bir, maksat bir, Musa, İsa ve Muhammed (sav.) de birdir
Din zaruretler üzerine tamamlanmıştır
İnsanlık çocuk gibi düşünülse, din de ilk okul birinci sınıfı gibi olur
Musa’nın mektebini öğrenen, ilk okulu bitirmiş olur
İsa’nın mektebiyle insan gelişme dönemini yaşar
Mükemmel olan İslam dinidir, üniversite ve yüksek okullar gibidir
İslam, insana nihai dersler verir
Ebedi feyzin kaynağı ondadır
Tek Allah’ın tecellisi de ondadır
Yanlış yola sapıp da bunu gördüysen
Orada dur ve doğru yola geri dön!
Şehriyar ve Hz. Ali (s.a.)
Şehriyar belki, Hz. Ali hakkında yazmış olduğu şiirleri toplumun hemen hemen kesimi tarafından büyük ilgi gören tek şairdir. Şunu abartısız söyleyebiliriz ki İran halkının çoğu Şehriyar’ı “Ali Ey Homai Rahmet” ile “Şeb (gece) ve Ali” şiirleriyle tanıyor ve onu seviyorlar. Münacat başlıklı “Homai Rahmet” şiiri, şairin en güzel münacat ve niyayişlerinden biridir. Onun kullandığı çok ince ve İrfani tabirler ve bedî kelimeler şiire özel ve kendine has bir güzellik kazandırmıştır. Bu şiir, dinî çevreler ve topluluklarda Ehl-i Beyt meddahlarınca okunduğunda, dinleyiciler tarafından ap-ayrı bir coşkuyla karşılanmakta ve insanlarda heyecan uyandırmaktadır. “Gece ve Ali” şiiri ise, Şehriyar’ın bütün eserleri arasında “Şehriyar Mektebi” bölümünde yer alıyor. Bu şiir aslında şairin, “Gece Efsanesi” adlı uzun bir mesnevisinin bir parçasıdır. Bu mesnevi, “Gece ve Dağ”, “Gecenin görünümü”, “Bir Anı Gecesi”, “Şairin Gecesi”, “Gecenin anısı”, ve “Gece ile Ali” gibi bölümlerden oluşuyor. Eserin en güzel parçası da işte o “Gece ve Ali” adlı bölümüdür. Bu parçada, Hz. Ali (s.a.) in sosyal kişiliği, ilahi-manevi makamı, yetimlerle ilgilenmesi ve gece münacatları, münacat biçiminde ve çok bedî ve güzel tabirlerle anlatılıyor.
Münacat
Ali, ey Homaî Rahmet, sen Allah’ın nasıl bir ayetisin ki Saadet kanadını üzerimize ayrıca gerdin!
Ey Yürek! Eğer Allah’ı tanımak istiyorsan, Ali’nin simasında ara onu
Yemin olsun ben de Ali sayesinde buldum Allah’ı
Ey Rahmet bulutu sen yağ üzerimize. Yomsa dünya cehennem olur
Ey Şehriyar, yürek derdini geceleri Dosta söylemeyi
Gece vakti öten “Ya Hak Kuşu”ndan öğren!
Gece ve Ali
Allah’ın Aslanı, Araplar şahı Ali
Geceleri bir başka severdi
Çünkü geceler bilir Ali’nin iç sırlarını
Geceler, Ali’nin “Mahrem-i esrar”ıdır.
Geceler hep şahit olmuştur Ali’nin münacatlarına
Şafak her söktüğünde, Ali’nin uyanık gözlerini
Uykuda görmemiştir hiç.
Şehriyar’ın dini inançlarını incelediğimizde, şairin, şehitlerin efendisi Hz. Seyyid’üş-Şüheda İmam Hüseyin (s.a.) a karşı da içinde çok büyük bir sevgi beslediğini öğreniyoruz. Şehriyar, yaşamında İmam Hüseyin (s.a.)in mübarek adını duyduğu zaman elinde olmadan göz yaşı dökerdi. Onun yazdığı eserlerinde kanlı Kerbela hadisesiyle ilgili duygu dolu muazzam dizelere rastlıyoruz. Bu bağlamdaki şiirlerinin her biri, iç parçalayıcı Kerbela hadisesi ve Ehl-i Beyt’in esarete düşmesi olayına ilişkin olağanüstü güzellikte olan bir şairane tablo niteliğindeler. Mesela “Kerbela kervanı”, “Hüseyni Hamase”, “İmam Hüseyin’in Hz. Ali Asgar ile vedalaşması” ve “İslam’ın Gülü ile Bülbülü” adlı manzumeler, Şehriyar’ın Kerbela hadisesiyle ilgili en çok bilinen şiirleri arasında yer alıyor.
Kerbela Kervanı
Ey Şiiler! Hüseyin, Kervanıyla Kerbelaya gidiyor
Kervanlar aceleyle aşama-aşama gittiğinden,
Kimse Hüseyin’in, düğüne mi Yoksa yasa mı gittiğini bilmiyor
Onun Ehl-i Beyt’i götürmesi bir ilahi sırdır
Yoksa Hüseyin, onlara yönelik böylesine saygısızlıklara şahit olabilir mi hiç?
Ey kanlı göz yaşı, gel otur Şehriyar’ın gözlerine
Hüseyin, riyadan uzak bir yas içerisinde burada.
Hüseyni Kahramanlık
Muharrem geldi, her taraf yasa büründü
Kara gömlekli çocukları gördüm de Kerbela esirlerini anıp kan ağladım
Fırat nehri yanında susuzluktan dudakları çatlayanları anınca göz yaşlarım nehir oldu
Risalet hanedanına karşı felek nasıl bir zulüm işledi ki, Zeyneb’i Kübra haykırdı onu
Sen Ey Şehriyar, anlat şiirinle bütün bunları
Türkçe duygu dili olduğundan, yürekte biriken duyguları onunla en güzel şekilde ifade etmek mümkün. Azerice yazılan şiirlerin en büyük şairi konumunda olan Şehriyar, Kerbela hadisesiyle ilgili olarak içinde biriken kederleri, Türkçe beyan etmeden de duramazdı şüphesiz. Biz burada, Kerbela hadisesine ilişkin Türkçe (Azerice) yazdığı şiirlerden bazılarını aktarmak istiyoruz:
Delriş, Hüseyin için ağıt yaktığında
Değil Müslüman, kafirler ağlar
Kör olacısa Şimr'in kan bürüyen gözleri
Gördü ki Şimr'in elindeki hançer ağlar
Hüseyin’in gömleği Zehra’nın elinde
Olanlara kıyamet, Mahşer ağlar
Hermele, Kerbela’da ok attığında
Görecektin nasıl düşman ağlar, ordu ağlar
Ümmi Leyla’yı görecektin ki nasıl
Almıştı kucağına Ali Ekber'in naaşını, yanar ağlar
Rubap nisgil düşünde süt gördüğünde,
Ali Asgar’ı hatırlar, anar ağlar
Al-i Taha için ağıt yazdığım zaman
Gördüm ki nasıl kalem inler, defter ağlar
Başı yarılan Ali ile kana bulanan mihrap gibi
Bak nasıl cami ağlar, minber ağlar
Ali (s.a.) anıldığında Şehriyar, sarılır onun mezarına
Bak bu hale nasıl Malik_i Eşter ağlar
Şairin aldığı aile terbiyesi ve esasen ailesinin düşünce açısından sahip olduğu konum nedeniyle dini zemin ve ilahi düşünce tarzı kendisinde, tâ çocukluğundan itibaren güçlü bir şekilde var idi. Nitekim ondaki böyle bir özellik, böyle bir huşû ve tevazû onun ilk şiirinde de kendini gösteriyor:
Günahkar oldum ey vah!
Halkı incitir oldum ey vah!
İrfan ve tasavvufla ilgilendiği dönemin doruk noktasında bile Şehriyar, mahşer korkusunu içinde taşıyordu. İslam dini ve üstelik çok geleneksel şiir türüne olan inancı daima onun fikri özelliklerinden sayılıyor ve iç dünyasına ilişkin bir takım kavramların gölgesi her zaman onun hayatında görülebiliyordu. Veya bir başka deyişle onun dini inancı, kendisinin düzensiz hayatında hep bir güneş gibi parlıyordu. Kur’an-ı Kerim’i hemen hemen tamamen ezberletmişti. Ve aynı zamanda ilahi ayetlerle ilgili kendine has tefsirler yapıyordu. Yani İslami düşünceler zemininde, özel bir felsefi fikir tarzına sahip idi. İşte bu inançları doğrultusunda öylesine temkinli bir dini hayata sarılmıştı ki bu dönemin bir aşamasında musikiye dinin bir afeti olarak görüyordu. İran’ın geleneksel sazlarından setar’a ( üç telli saz) duyduğu büyük ilgi ve onun çalmakta kazandığı büyük ustalığa rağmen setar’ı hepten bıraktı. Şiirin yanı sıra bir süre Kur’an ayetlerini yazmakla meşgul oldu ve bu sürede işiyle adeta kaynaşmıştı. Büyük ceddi Hz. Ali s.a.in veciz sözlerini de şiir diline çevirdi. Şehriyar bu dönemde yazdığı şiirlerinde çevresine radikal İslamcı bir yaklaşımla bakmaktadır. Onun dini düşünce tarzını, sırf Dinî-İslamî inançlardan kaynaklanan şiirlerinde görebiliriz. Esasen Şehriyar’ın, Hafız’ı anımsatan güzel gazellerinde tecelli ettiği o irfanî düşünce tarzı, şairin ne denli Allah’a aşık olduğunun bir göstergesidir.
Tevhid
Ezelden ebede sultanlık eden Rabbim
Senin vasfın nere, benim beyanım nere!
Yalnız sen varsın, seneden gayrısı yok
Var olan veya olmayan her şey Tevhid7e tanık
Yardım elini uzatacak kimseyi bulamayınca gariban
Miskin miskin seni çağırıyor
Allah’ın Sesi
Birbirinin dalı, yaprağı gibiler insanlar
Adem’in tek gövdesine uzanır bütün bunlar
Asıl olan, Allah’ın cennetten koparıp, bu çöle diktiği ağaçtır
İnsanlar, Allah’ın ağacının dalları gibiler
Ap-ayrı bir ağaç olan bir ağacın dalları onlar,
Bir insanı yok eden, bir dalı koparmış olmaz
İnsanlık ağacını kökten sökmüş olur
Yüce Allah’ın Resulcü hepimizin Adem’den, Ademin de topraktan geldiğini söyledi
Böylesi bir ilahi marifet nefis isteği ile akılsızlığa alet olursa, yazık olmaz mı?
Yusuf’u kuyuya attıysan, Yakup’un gözlerine nasıl bakabilirsin?
Allah’a doğru yoldan ulaşılır, eğri yoldan değil
Yol bir, yol gösterici bir, maksat bir, Musa, İsa ve Muhammed (sav.) de birdir
Din zaruretler üzerine tamamlanmıştır
İnsanlık çocuk gibi düşünülse, din de ilk okul birinci sınıfı gibi olur
Musa’nın mektebini öğrenen, ilk okulu bitirmiş olur
İsa’nın mektebiyle insan gelişme dönemini yaşar
Mükemmel olan İslam dinidir, üniversite ve yüksek okullar gibidir
İslam, insana nihai dersler verir
Ebedi feyzin kaynağı ondadır
Tek Allah’ın tecellisi de ondadır
Yanlış yola sapıp da bunu gördüysen
Orada dur ve doğru yola geri dön!
Şehriyar ve Hz. Ali (s.a.)
Şehriyar belki, Hz. Ali hakkında yazmış olduğu şiirleri toplumun hemen hemen kesimi tarafından büyük ilgi gören tek şairdir. Şunu abartısız söyleyebiliriz ki İran halkının çoğu Şehriyar’ı “Ali Ey Homai Rahmet” ile “Şeb (gece) ve Ali” şiirleriyle tanıyor ve onu seviyorlar. Münacat başlıklı “Homai Rahmet” şiiri, şairin en güzel münacat ve niyayişlerinden biridir. Onun kullandığı çok ince ve İrfani tabirler ve bedî kelimeler şiire özel ve kendine has bir güzellik kazandırmıştır. Bu şiir, dinî çevreler ve topluluklarda Ehl-i Beyt meddahlarınca okunduğunda, dinleyiciler tarafından ap-ayrı bir coşkuyla karşılanmakta ve insanlarda heyecan uyandırmaktadır. “Gece ve Ali” şiiri ise, Şehriyar’ın bütün eserleri arasında “Şehriyar Mektebi” bölümünde yer alıyor. Bu şiir aslında şairin, “Gece Efsanesi” adlı uzun bir mesnevisinin bir parçasıdır. Bu mesnevi, “Gece ve Dağ”, “Gecenin görünümü”, “Bir Anı Gecesi”, “Şairin Gecesi”, “Gecenin anısı”, ve “Gece ile Ali” gibi bölümlerden oluşuyor. Eserin en güzel parçası da işte o “Gece ve Ali” adlı bölümüdür. Bu parçada, Hz. Ali (s.a.) in sosyal kişiliği, ilahi-manevi makamı, yetimlerle ilgilenmesi ve gece münacatları, münacat biçiminde ve çok bedî ve güzel tabirlerle anlatılıyor.
Münacat
Ali, ey Homaî Rahmet, sen Allah’ın nasıl bir ayetisin ki Saadet kanadını üzerimize ayrıca gerdin!
Ey Yürek! Eğer Allah’ı tanımak istiyorsan, Ali’nin simasında ara onu
Yemin olsun ben de Ali sayesinde buldum Allah’ı
Ey Rahmet bulutu sen yağ üzerimize. Yomsa dünya cehennem olur
Ey Şehriyar, yürek derdini geceleri Dosta söylemeyi
Gece vakti öten “Ya Hak Kuşu”ndan öğren!
Gece ve Ali
Allah’ın Aslanı, Araplar şahı Ali
Geceleri bir başka severdi
Çünkü geceler bilir Ali’nin iç sırlarını
Geceler, Ali’nin “Mahrem-i esrar”ıdır.
Geceler hep şahit olmuştur Ali’nin münacatlarına
Şafak her söktüğünde, Ali’nin uyanık gözlerini
Uykuda görmemiştir hiç.
Şehriyar’ın dini inançlarını incelediğimizde, şairin, şehitlerin efendisi Hz. Seyyid’üş-Şüheda İmam Hüseyin (s.a.) a karşı da içinde çok büyük bir sevgi beslediğini öğreniyoruz. Şehriyar, yaşamında İmam Hüseyin (s.a.)in mübarek adını duyduğu zaman elinde olmadan göz yaşı dökerdi. Onun yazdığı eserlerinde kanlı Kerbela hadisesiyle ilgili duygu dolu muazzam dizelere rastlıyoruz. Bu bağlamdaki şiirlerinin her biri, iç parçalayıcı Kerbela hadisesi ve Ehl-i Beyt’in esarete düşmesi olayına ilişkin olağanüstü güzellikte olan bir şairane tablo niteliğindeler. Mesela “Kerbela kervanı”, “Hüseyni Hamase”, “İmam Hüseyin’in Hz. Ali Asgar ile vedalaşması” ve “İslam’ın Gülü ile Bülbülü” adlı manzumeler, Şehriyar’ın Kerbela hadisesiyle ilgili en çok bilinen şiirleri arasında yer alıyor.
Kerbela Kervanı
Ey Şiiler! Hüseyin, Kervanıyla Kerbelaya gidiyor
Kervanlar aceleyle aşama-aşama gittiğinden,
Kimse Hüseyin’in, düğüne mi Yoksa yasa mı gittiğini bilmiyor
Onun Ehl-i Beyt’i götürmesi bir ilahi sırdır
Yoksa Hüseyin, onlara yönelik böylesine saygısızlıklara şahit olabilir mi hiç?
Ey kanlı göz yaşı, gel otur Şehriyar’ın gözlerine
Hüseyin, riyadan uzak bir yas içerisinde burada.
Hüseyni Kahramanlık
Muharrem geldi, her taraf yasa büründü
Kara gömlekli çocukları gördüm de Kerbela esirlerini anıp kan ağladım
Fırat nehri yanında susuzluktan dudakları çatlayanları anınca göz yaşlarım nehir oldu
Risalet hanedanına karşı felek nasıl bir zulüm işledi ki, Zeyneb’i Kübra haykırdı onu
Sen Ey Şehriyar, anlat şiirinle bütün bunları
Türkçe duygu dili olduğundan, yürekte biriken duyguları onunla en güzel şekilde ifade etmek mümkün. Azerice yazılan şiirlerin en büyük şairi konumunda olan Şehriyar, Kerbela hadisesiyle ilgili olarak içinde biriken kederleri, Türkçe beyan etmeden de duramazdı şüphesiz. Biz burada, Kerbela hadisesine ilişkin Türkçe (Azerice) yazdığı şiirlerden bazılarını aktarmak istiyoruz:
Delriş, Hüseyin için ağıt yaktığında
Değil Müslüman, kafirler ağlar
Kör olacısa Şimr'in kan bürüyen gözleri
Gördü ki Şimr'in elindeki hançer ağlar
Hüseyin’in gömleği Zehra’nın elinde
Olanlara kıyamet, Mahşer ağlar
Hermele, Kerbela’da ok attığında
Görecektin nasıl düşman ağlar, ordu ağlar
Ümmi Leyla’yı görecektin ki nasıl
Almıştı kucağına Ali Ekber'in naaşını, yanar ağlar
Rubap nisgil düşünde süt gördüğünde,
Ali Asgar’ı hatırlar, anar ağlar
Al-i Taha için ağıt yazdığım zaman
Gördüm ki nasıl kalem inler, defter ağlar
Başı yarılan Ali ile kana bulanan mihrap gibi
Bak nasıl cami ağlar, minber ağlar
Ali (s.a.) anıldığında Şehriyar, sarılır onun mezarına
Bak bu hale nasıl Malik_i Eşter ağlar