Şiilik ile Alevilik Aynı mıdır?

Dede-baba
Mesajlar: 469
Kayıt: 19 Haz 2009, 10:00

Şiilikte, Semah ve Müzik Eşiliğinde Zikir İbadeti Yoktur

Mesaj gönderen Dede-baba »

Şiilikte, semah ve müzik eşiliğinde zikir ibadeti yoktur. Alevilikte ise bunlar ibadetin temel öğeleridir.

Şii inancında zikir, Sünni inançtakiyle paralellikler gösterir. Bu bağlamda Şiilikte zikir, Siilerin Allah'i anma olarak algılanır, semah, ve bağlama eşiliğinde ibadet anlayışı yoktur.


Alevi-bektaşi inancında ise bağlama “telli Kur’an” olarak adlandırılır, bağlama ve semah İbadetin bizatihi kendisidir. Alevi-bektaşi semahını ve Müzik aletiyle ibadeti Kur’ana dayandırır. Müzik aletliyle ibadet Kur2an da Hz. Davut’un Ribabıyla dır..

Degerli canlar..

"....Semâ kelime olarak “işetmek ve dinlemek” mânâlarına gelmektedir. Güzel sesle ve musikî refakatinde coşmak mânâsında da kullanılır.

Tasavvufta Semâ bir vasıtadır. Semâdan gaye ise, ondan meşru olarak faydalanmak ve bu vesile ile insanlara Hakkın kelâmını dinletmektir...


Mevlana'nın dediği gibi....

"... Ol Semâ Hakk âşıklarının gıdasıdır, onda Canan ile (hakikî dost ile) buluşup kavuşmanın lâtif bir hayali bulunur. Ve semâ manevî hal sahibi olan gönüller için bir döşek gibidir..."

Bu manada Alevi-bektaşi Ayin-i cemlerinde Semah, İbadetin bir parçasıdır...Semah; Kişinin Hakk-Muhammed-Ali aşkıyla kendisinden geçmesini, çoşmasını ifade eder.... Semah bu manada bir yüceliştir... Allah'a yöneliştir...Adeta kanat çırparak Hakk'a doğru yönelişin manevi bir yolculuktur...


Semah bir dans veya folklorik bir gösteri değildir...Aksine kaynağını Kur'an-ı Kerim'den alan bir ibadettir...

İsmişah! Bismişah Allah Allah...

Hakk, Dost, Zahir, Batın, Hazır, Gaib. Sırr-ül Sır Erenlerinin Gülcemallerine aşk...

Ber-Cemal-i Muhammed, Kemal-i İmam Hasan, İmam Hüseyin, Ali ra Bülende salavat...

Allahümme salli ala seyyidina Muhammed-in ve ala Ali Muhammed...


"And olsun o saf bağlayıp dizilenlere,

O Kanatlarını açıp toplayarak uçanlara,

O haykırarak zikir okuyanlara..."

(SAFFAT SURESİ: 1-2-3)

Alevi-Bektaşi Ayin-i Cem'inde Semah'a duranlar... Hakk-Muhammed-Ali postu önünde... önce saf bağlayıp, dizilirler.... Destur verilince... Hakk-Muhammed-Ali aşkıyla kanatlarını açıp, toplayarak uçarcasına kendilerinden geçip Ol Hakk'ı zikrederler...

Bütün Semah'larda kollar açlıp kapanır...ve Böylece Kur'an hükmü yerine gelsin istenir... Şüphesiz Ol Hakk'ı şeksiz gümansız zikredenleriz biz... O'nu yücelten, ve her dem ananlarız biz...Daim salat ve Zikir üzre olanlarız biz...

Allah Eyvallah Şeyen İlallah
Dede-baba
Mesajlar: 469
Kayıt: 19 Haz 2009, 10:00

Alevi-bektaşi İnancında Namaz ve Sünni/Şii Namazından Farklı

Mesaj gönderen Dede-baba »

Degerli canlar..

Şimdide Alevi-bektaşi İnancındaki namaz/niyazın genel özelliklerini inceleyelim..

Alevi-bektaşi islam Ekolünde, Namaz İbadeti, "cem" adını almaktadır. Namaz'a "halka namazı" yada "Niyaz" adı verilmektedir. Cem ibadeti İslam ve Kur'an daki namaz buyruğunun uygulanma biçimdir. Teolojik olarak kaynağı Kırklar meclisidir.. icra edildiği mekan Cem Evleridir.


Genel Özellikleri:

1-Alevi-bektaşi islam ekolünde namaz Allah'a yakarış ve dua etkinliğidir, ibadettir. bu etkinlik bireysel olarak yapılabileceği gibi toplu olarakta yapılabilir.

2-Namazın ( Dua/zikir anlamı ötesinde, bedensel olarak yapılan ruku-Secde-kıyam dışında ) belli bir şekli ve şemali yoktur. her toplum kendi kendi kültürü/gelenekleri belli bir şekli içerisinde bir takım şekiller oluşturabilir. asolan niyettir.

3-Namazın zaman ve mekan sınırlaması yoktur.. bu anlamda günlük beş vakit yada üç vakit namaz söz konusu değildir... bu anlamda sünni/şii namazlarındaki vakit ve şekil unsurları tümüyle zorlama yorumlara aynı şekilde, Arap ve Fars halklarının kültürlerine dayanmaktadır.

Bu nedenle namazı belli bir şekle hapsetmek, Kur'ani değildir... Kur'an da Allah yatarken, ayaktayken, otururken ibadet edilebileceğini net biçimde belirtmiştir.

4-Alevi-bektaşilerin namaz /niyaz (halka namazı) konusundaki geliştirdikleri içtihat ve yorum, mensup oldukları kültürün doğal bir sonucudur. Bu bağlamda cem ayini, İslamın İbadet emrinin Alevi-bektaşi uygulama biçimidir.

5-Alevi-bektaşinin ibadeti cem ayinidir. başka türlü ibadet Alevi inanç kültüründe olmadığı gibi Alevi-bektaşi geleneğine de aykırıdır...

6- Cem ayini, İçerisinde barındırdığı "dara Durma" yani KIYAM, Tecella ve Temenna yine Rukü ve defelarca icra edilen secde... İslamın İbadet buyruğunu karşılayan en güzel ritüeldir.

7- cem Ayini dışında başka türde bir namazı benimsemek yada bunu savunmak Aleviliğin eritilmesi, asimilasyonu çabasından başka bir şey değildir.

8-Kur'anda vakit belirtilmeden, açıkça belirtilen tek İbadet Cuma İbadetidir. Alevi-bektaşilerin Cem Ayininin Yapılış vakti, yani Perşembeyi Cumaya bağlayan gece, Cuma İbadeti vaktidir... Cuma İbadeti vakti Cuma günü süresinin tümüdür. Bu sürenin herhangi bir bölümünde İbadet ifa edilebilir.

9-Cuma namazı yada Cuma ibadeti Kur'an da Kadın-erkek ayrımı yapılmadan tüm inananlara emredilmiştir. Bu bağlamda, Alevi-bektaşi kadın erkek birlikte cem yapmaları Kur'ansal buyrukla örtüşen Peygamber ve 12 İmam sünnetine uydgun bir ibadettir...

Saygı ve Sevgilerimle
3nokta
Mesajlar: 3381
Kayıt: 26 Ara 2006, 22:16
Konum: Meşhedi313

Re: Şiilik ile Alevilik Aynı mıdır?

Mesaj gönderen 3nokta »

Yönetim Uyarısı.
Lütfen aynı şeyleri farklı farklı başlıklara kopyalayıp durmayınız. Zaruri ihtiyaç halinde link veriniz.!
nokta koymuyoruz artık cümle sonlarına
noktayı koyacak olan sensin anlasana
. . .
Dede-baba
Mesajlar: 469
Kayıt: 19 Haz 2009, 10:00

şii boş Duvara Secde ederken Alevi Cemal Cemale Secde Eder

Mesaj gönderen Dede-baba »

Degerli Canlar...

Birçok Forum konusunda, alevi-bektaşilerin eleştirildikleri bir başka konuda namaz kılarken neden kıbleye yönelmediğimizdir.. Hem bu konuya açıklık getirmek hem de Alevi-bektaşi islam anlayışı ile sünni ve şii/caferi islam anlayışları arasındaki temel farklılıklar üzerinde duralım....


1- Alevi-bektaşiler... Korkutan, ateşlere atan, insanlara kin nefret duyan, lanetler okuyan, Öfkelenen hata yaptığında bunun hesabını öte dünya yerine burda soran bir Allah'a inanmazlar... "BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHİM" KELİMESİNİN ANLAMI OLAN, Esirgeyen, bağışlayan, seven koruyan, sevgi tanrı'sına inanırlar..

2- Alevi-Bektaşi Yüce Allah'ın Kur'an-ını süni yada şii/caferi gibi zahiri anlamda okuyup yorumlamaz...Bu anlamda sünni ve şii yada caferi Kur'an yorumları yerine... Evlad-ı Resul DEDE-BABA larının, Pirlerinin Kur'an yorumlarına itibar eder...Zaten bizimde Ayin-i cem'lerde okuduğumuz Kur'an dışından değildir ki...Kur'annın bizzat kendisidir..biraz kelamlar üzerine düşünen bunu görecektir.

3-Alevi-Bektaşi Ayini cem'inde Önce Allah sonra Hz. Muhammed sonra Hz. Ali ve 12 İmam'a selam getirilir...Ehl-i Beyt aşkına göz yaşı dökülür.. Lütfen Ayi- Cem'de sırasıyla neler yaptığımıza bakınız? Neresi Kur'an dışı neresi islamın dışında

4-Gelelim Namaz konusuna...Degerli canlar... Kur'an da Salat vardır.. bu anlmada salatın bir çeşidi olan namazda vardır...

Alevi-bektaşi namazın kendisine karşı çıkmaz.. Alevi-bektaşi "GÜNLÜK 5 VAKİT NAMAZ" anlayışına karşı çıkar.. Çünkü Kur'anda bu yoktur...Kur'anda namazı HERGÜN Kılınacak şekilde bir ibare yoktur.. Kur'an dua etmek için salat ve zikir için zamanlar tavsiye etmiştir... Yüce Allah dileseydi.. Bunları hergün yapın derdi...Böyle bir şey yok...

Sadece Kur'an ibadet için belli zamanlar insanlara önerir.. Kuşkusuz Allah herşeyi bilendir.. sabah erken... Gün ortası .. yada akşam yatarken.. ibadet yapın der Allah.. Bu kör vakitleri tercih etmemizi tavsiye eder.. Başka ayetlerde öncelikle gece yapılan ve tek başına olan ibadeti bütün ibadetlerin en üstünü olarak kabul eder.. Allah bizler için zorluk istemez... günün koşuşturmacası içinde yapılacak ibadetin... RİYAYA SAPABİLECEĞİNİ GÖREBİLENDİR.

Alevi bektaşi İbadetini gece yapandır.. Farz olan Cuma ise.. Alevi-bektaşilikte perşembe ve Cuma akşamları Ayin-i cem yapılarak yerine getirilir... Ayini cem Her hafta yapılır...AYİNİ CEMİN DİĞER ADI MUHARREM HARİÇ HER HAFTA YAPILDIĞI İÇİN.. 48 PERŞEMBE İBADETİ DİR

Namazın şekli ve olmazsa olmazları Kur'an da gösterilmiştir.. (RUKU-SECDE-KIYAM) Ayini cem de kılanan namaz da bunların hepsi vardır... Demekki Alevi-bektaşinin kıldığı namaz... şekil olarak Kur'anidir.. Buna kimse bir şey söyleyemez...

Gelelim Kıble meselesine... Allah gönüllerde mekan tutandır...Bunun Kur'an ayetleriyle ispatını yaptık... Bu yüzden cemal cemale secde olunur.. Kur'anda... doğununda batınında her yönün Allah'ın olduğu...Her ne yana dönseniz.. Tanrı cemalini göreceniz söylenmez mi* Yüce Allah Bütün kaninatı..18 bin alemi... Hz. Adem'e secde ettirmedi mi* ve secde etmeyenide lanetlemedi mi? Kim ademe secde etmedi sadece ŞEYTAN... şimdi sizi cemal cemale secdeden alıkoyanlar neye hizmet ediyorlar.. Kur'ana karşı gelmiyorlar mı?


Yine unutmayalım... doğuyada batıyada yönelsen, Her yerin Allah'ın olduğunu.. Allah'ın dileğini, doğru yolu bulduracağını söyler..

" ...İnsanlardan aklı , idraki olmayanlar diyecekler ki: " bunları yöneldikleri kıbleden döndüren sebep de nedir? Doğu da Allah'ındır Batı da . Dilediğine doğru ve düz yolu buldurur... Bakara 142:".


Yine şu sırrı görelim.. bakın kabenin içinde bütün canlar.. kadınlı erkekli karışık ibadet etmez mi?..Beytullah ta yani kabede yön yoktur.. dileyen istediği yöne döner namazını kılar.. Mekke'den uzaklaştığınızda ise herkesin kabeye dönmesi espirisi.. Kur'andaki cemal cemale kılanan ayetin manasından kaynaklanır.. Canlar.. bir uzay aracıyla göge çıksanız.. dünyanın her yerinde müminlerin namaz kıldıklarında tek bir yöne yöneldiklerini ve koskoca bir halka oluşturduklarınızı.. birbirine secde ettiklerini dev bir halka namazı kılındığını göreceksiniz...

Yüce Allah hepimizin gözündeki perdeyi kaldırsın.. gerçekleri göstersin.. Hakkikat sırrı manasına erdirsin.. sizlerde görün artık... bizi ayıplıyorsunuz ama sizin namazınızda halka namazıdır.. kabeye yönelerek zaten sizde cemal cemale niyaz olup,.. halka namazı kılıyorsunuz..görün artık... yani aslında sünniler ve şiiler bizi eleştiriken bile birbirilerine karşı yüzlerini dönüyor bizim Hakk namazımızdaki.. gibi cemal cemale niyaz oluyorlar... AND OLSUNKİ BİZ SADECE SIRLARA EREN MARİFET ERENLERİNİN YOLUNDAYIZ... Allah'a asi olanlar değiliz.. yaptıklarımız Kur'an dışı değildir.. zahiri değil batını bilenleriz..

Kuşkusuz Kur'an marifet ehli için... sırları bilenler için, kendi kendini yorumlayan ve açıklayan tek kitapdır Kur'an'dır.. Bu yüzden Evlad-ı Resul 12 İmam nesli Pirlerimiz bu sırra vakıf oldukları için cemal cemale secde eder.. namaz kılarlar...Alevi-Bektaşilik şeriatın ötesinde.. tarikat makamıyla başlar.. şeriat makamında ibadetin anlamı ve neden nasıl soruları sorulmadan sırlara vakıf olmadan.. ibadet edilir.. şeriat imanı cahillerin imanıdır.. Alevi-bektaşilikte bu hatadır.. Yüce Allah İbadetin manasını bilerek ibadet etmemizi bizden ister..

Kuşkusuz söylenecek açıklanacak pek çok sır vardır... Ve bilmenizi isterimki Alevi bektaşilik Kur'anın özüdür... Her hareketimiz Kur2andandır..

fakat şeriat ehli bunu anlamaz.. Şeiatta ZAHİR ÖNEMLİDİR.. Tarikat ve öte makamlarda batın... şeriatı geçtikten sonra sırlar verilmeye.. canların gözündeki sır perdesi kaldırılmaya çalışılır...

ŞEİATIN EVLİYASI, TARİKATIN KAFİRİDİR..

Bakın canlar.. Bu sır dolu cümlenin manası bilinse idi Alevilik ile Sünnilik ve şeriat makamı karşılaştırılmazdı.. Şeriata göre tarikat makamında olanlar kafirdir... Nesiminin.. Pir sultanın.. Halacı Mansuru hatta Yunus Emreyi... Molla kasımlar hep kafirlikle şeriata aykırılıkla suçlamadımı.. haklarında ölüm emri çıkarmada mı?...


Oysa asıl kafir.. ve dinden çıkan şeriatın evliyası.. şeyhüsselamı. mollası.. idi..

"...Ey Yüceler Yücesi Allah'ım... Gürühu Naci'lerdendik... kafir sayıldık.. Bir zaman dara çekİldik.. bir zaman derimizi yüzdüler.. bir zaman.. bedenimizi yakıp göğe savurdular...

Affet Tanrı'm onları bilmediler... bizlere gösterdiğini onlara göstermediğin için seni anlamadıLar.."


Bütün Peygamberler kendilerine asi olan kavimleri için bile Tanrı'ya böyle yalvardılar... Hz. İsa çarmıha gerilirken... Hz. İbrahim.. ateşe atılırken... Halacı mansur ve nesimiler katledilirken.. hep aynı kelam vardı ağızlarında...

YÜCE Allah'IM AFFET ONLARI,, BİZE GÖSTERİLENİ ONLARADA GÖSTER.. SIRALARA VARMALARI İÇİN GÖZLERİNDEKİ PERDEYİ KULAKLARINDAKİ MÜHRÜ KALDIR YA RABBİ..."

Allah EYVALLAH, ŞEYEN İLALLAH
Dede-baba
Mesajlar: 469
Kayıt: 19 Haz 2009, 10:00

şiilik Korku ve dehşet ile dini yayar.. Alevi Hoş Görülüdür

Mesaj gönderen Dede-baba »

Hangi şeriat??????


" İslam demek dinden bizim analadığımız demektir. O halde bizim ak dediğimize kara,iyi dediğimize kötü diyenler otomatik olarak islam dışıdır. karşı çıkış gerekçeleri, kanıtları ne olursa olsun, fark etmez. Biz Allah'ın askerleri, temsilcileriyiz. (Hizbullah) Allah'ın temsilcilerine din ve Allah adına kanıt gösterilemez. Müzlümanlık belgesi, bizim defterimize kayıtlı olmanın ta kendisidir. öteki yollar, İslam'a ve cennete değil, patates dinine çıkar."

".. Müslüman vardır ve o biziz; kafir vardır ve o da bize karşı olanlardır. Ve biz, bize karşı olanlara her şeyi yapma hakkına sahibiz.."



Bu şeriat anlayışıdır ki.... " Yedi Alevi öldüren cennete gider.." alevi-kızılbaşların cümlesi kafirdir, malları canları kadınları size helaldir" fetvalarını verendir... bu Kur'an dan islamdan en ufak zerre taşımayan YEZİT MUAVİYE islamı şeriatı budur..

Peki Peygamber'in Şeriatı nasıldı?.. Kur'an ve adı barış olan islam dini.. HAKK-MUHAMMED-ALİ islamı yani alevi-bektaşilik din anlayışı nasıldı?

Degerli canlar şimdi Peygamber Efendimiz'den bir kıssa anlatacağım... alevi-bektaşilik ve yezit islamı olan sünnilik-şiiliğin kabul ettikleri islam anlayışlarını ve Kur'ana uygunluğuna siz karar verin?


"... Peygamber Efendimiz'in en büyük düşmanları...EBU LEHEB, EBU CEHİL.. VE HZ. Hamza'nın ciğerini çıkarıp yiyen Muaviyenin annesi HİNT idi..

Peygamber'in malına dostlarına ve canına kast eylediler.. peygamber medineye hicret eyledi... Medineliiler... Peygamber'i mekke sokaklarında dolaşırken taşlayıp kanlar içinde bırakan mekkelilere lanet etmesini istediler, peygamber ise bunu yapmadı, aksine onlar hayır duasında bulundu...

Mekke fethedildiğinde...EBU LEHEB, EBU CEHİL,Muaviyenin annesi HİNT vedaha nice peygamber düşmanı o putpereslerki... sadece kılıçlarında değil, müslüman kanı çenlerdi, Mü'minlerin ciğerlerini parçalayıp yiyenlerdi.., Dişlerinden hala müslüman kanı damlamaktaydı....


Peygamber mekke'nin fethedildiği böyle bir günde, kaçmak için delik arayan, putpereslere sorar:

" Şu anda siz benim yerimde olsaydınız ne yapardınız? benden ne yapmamı bekliyorsunuz?.."

Bu canilerin başları önlerine eğilecek.. derin bir sessizlik olacaktır... cevabı yine Muhammed Mustafa Efendimiz verecek:

" Ben, sizin beklediğinizi size yapmayacağım. hepiminiz serbestsiniz. evinize, yavrularınıza dönün, rahat olun!".


Evet işte İslam dinin Kurucusu iki cihan Sultanı Muhammed Mustafa.. ve kendilerine müslüman diyen... maraşta, çorumda,, sivasta kafir avına çıkan..Ya Allah! ya Muhammed! ya Ali! diyenleri Kur'an arkasına saklanarak yakan yobaz sürüleri.. hayır hayır,... Bunlar islam olamaz.. Bunlara müslüman demek, islama, Kur'ana hakarettir.. elde kılıç kafir avına çıkan.. bu ruh hastalarına ve meczuplara, bunları yöneten ayetullah.. mollah.. hoca efendi bilmem ne ad ve ünvanla kişilere LANET OLSUN! Bu katlima sesis kalanlara.. göz yumanlara LANET OLSUN!!

MADIMAKK MÜZE OLSUN!... OLSUN Kİ VAHŞETİN... YOBAZLIĞIN.. GERİCİLİĞİN... İBRET VESİKASI... KIYAMETE DEK UNUTULMASIN!!!!!

SAYGI ve Sevgilerimle...
Dede-baba
Mesajlar: 469
Kayıt: 19 Haz 2009, 10:00

şii İnancında Dar-ı Mansur ve Yol düşkünlüğü gibi Kurumlar Y

Mesaj gönderen Dede-baba »

YOL DÜŞKÜNÜ OLMAK

Alevilik yani Hakk-Muhammed-Ali yolu... Şeriat makamından sonra gelen....anlam ve manasını bulan bir yoldur... Şeriat Ehli alevi olamaz...Hakk'a Ulaşamaz... "yol düşkünü" Tarikat makamına laik olamayan.. Edeb-erkan'ına uyamayan, aşamayan... ve şeriat makamına düşen anlamanındadır...

Yoksa Düşkün sayılan can, sünni/şii islam anlayışındaki gibi eli kolu kesilmez.. yada öldürülmez.. Sadece toplumdan dışlanır.. kimse bu Can'a, temel ihtiyaçları dışında yardım edemez.... Hatta konuşamazlar bile.. bu bir çeşit yaptırımdır..

Alevi-bektaşi anlayışında en ağır ceza olan bu ceza.... Ayin-i Cem'de toplum rızası ve kararıyla verilir... yol düşkünü can çok büyük bir suç (cinayet-zina- vb) işlemiş ise geçerlidir... Bazen can, düşkünler ocağına da gönderilebilir... fakat bu ceza Allah adına ve O'un yetkilerini paylaşarak yada din adına verilmez.. Sünni şeriat mahkemerinden farkı budur.... Ayrıca dede yada baba'da "Yol Düşkünü" olabilir.. O'da diğer canlar gibi Hakk-Muhammed-Ali Meydanında yargılanabilir..

Dar-ı Mansur' da... Birbirinden Razı olmayan canlar..

Dede-baba ve Cemaat huzurunda...

Canlar birbirinizden Razı mısınız Telkini ile... (üç kez söylenir...)

Dile gelinmesi ve şikayetin arz edilmesiyle başlar..

Birbirinden şikayetçi canlar, Yan yana gelerek sağ ayak baş parmağı sol başparmağın üzerinde ayaklar kilitli baş önde eller göbek hizasında bağlı Huzura gelerek Dar'a durur
..

Hakk-Muhammed-Ali Dar'ında, Canlar birbirinden Razı olup, birbiri üzerlerindeki haklarını helal ederlerse... Ayin-i cem'e geçilir..

Rızalık alınmazsa.. Hakkı yenen can, diğerinden hakkını talep eder.....Fakat asla bedenine ve canına kast etme, intikam gibi karşılık verme şeklinde olamaz bu ceza... Bu yasaktır..

Karar verme, Dede-baba'ya ait değildir... Canlar kendi arasında helalleşir
...

Dede-baba sadece uygulayandır...eğer bu dünyada canlar birbirinden Razı olur ise... (bu şarttır.. yoksa rızalık alamayan Ayin-i cem'e de giremez..) sorun çözümlenir.. Yok razılık verilmez ise.. İlahi ceza Allah'a aittir ve Ulu divana... mahşerde karşı karşıya gelinir...

Cemaat ve huzurunda suçlu görülen can,


Tarikatten düşer... Yani yoldan düşer, fakat bu can'ın dinden çıkması yada aforoz değildir.. düştüğü yer şeriat makamıdır.. çünkü can... Cemal cemale kıldığı halka namazının.... Tuttuğu orucun...ve cümle ibadetlerin anlamına erememiş.. hamlığı üzerinden gitmemiştir.. daha çiğdir.. pişmesi gerekir...

Degerli canlar...


Hakk-Muhammed-Ali yolundan düşen yani Tarikat makamından mahrum kalana bir daha bu kapı açılmaz..."Yol Düşkünü olan, bir daha ayin-i cem'e giremez...Şeriat makamından öteye geçemez..

Hakk-Muhammed-Ali yoluna girişte Pir Can'a telkinde bulunur... Bu Telkin'in işte Yolun zorluğunu ... Güçlüğünü anlatmak içindir..


"GELME GELME.... DÖNME DÖNME!... GELENİN MALI DÖNENİN CANI!...".


Alevi-bektaşi inancında Hakk-Muhammed-Ali yoluna..."İKRAR CEMİ" yapılarak girilir.. Bu cem, Can'ın dünyadaki heves ve nefsini öldürdüğü ayindir... Bu şekilde yola gelen can malından varlığından vaz geçer.. dünya hevesini bir yana bırakır...İkilikten, hasetten, cümle benlikten arınır..... (GELENİN MALI, denmesi bu yüzdendir...) Hırstan kibirden arınmak... Her türlü dünyevi isteklerinden arınmak,. zordur... "Bu nedenle Can'a yola girmeden telkinde bulunulur...

Hakk-Muhammed-Ali Yolu için..

"DEMİRDEN LEBLEBİDİR YENİLMEZ....YÜCE DAĞDIR AŞILMAZ..." denir... Bu cem Can'ın ölümü olarak kabul edilir... "ÖLMEDEN ÖNCE ÖLMEK" tabiri... Bu Ayin'i Cem için kullanılır...

Bu koşulları kabul eden Can.... Pir'ine Hakk-Muhammed-Ali Yolundan dönmeyeceğine dair... Bağlılılğını sunar.. Pir'de Ceddi Muhamed-Mustafa adına... Bu canları Din-i İslama Ehli-Beyt yoluna kabul eder....


"EL ELE EL HAKKA'A"

"... Sana bağlılıklarını bildirenler, Allah'a bağlılıklarını göstermiş olurlar: Allah'ın eli onların elleri üzerinedir. O halde, kim ahdini bozarsa yanlızca kendi alehine bozmuş olur. Ve kim Allah'a karşı taahüdüne uyarsa, Allah ona büyük bir ödül ihsan edecektir. ( Fetih Suresi 48/10)"


İkrar Cem'inden önce TARİKAT ABDESTİ ALDIRILIR.....Can, daha önceki cümle günahlarına tövbe eder... AYİN-İ CEM BAŞLAR...Ayin-i cem bittiğinde... Can...Yeniden doğmuş ve dünyaya yeniden gelmiş kabul edilir.. Yani DİRİLMİŞ.. CAN Bulmuş sayılır... Böylece Can.. islam olmuş ve Mü'min olmuş sayılır...Nefsini öldürmüş.. hakikatler dünyasında gözünü açmıştır..

Eğer ki...Bu Can...yoldan düşerse...

Telkin edilen... "DÖNENİN CANI" gider yani..... Tarikatten düşen... Hakk-Muhammed-Ali yoluna asi olan.... Bir daha asla Tarikata giremez.. Bu kuraldır... Bu can için bir daha İkrar cemi yapılmaz.. Can artık ŞERİAT'nın ehlindendir...Bu makamdan yukarı çıkamaz...Artık Bu Şeriat ehlindeki bu can ölüdür..gerçeğe gözünü açamayan anlamında... gözündeki sır perdeleri açılmamış manasında.... Nefsine uyan.. Ölü kabul edilir... kimse Bu cana selam dahi vermez.. yeme ve içme ihtiyaçları dışında münasebet yasaktır... Can bazen toplumdan bile süreülebilir...

Bu yüzden "YOL DÜŞKÜNÜ" olmak yaptırımların en büyügüdür.. Alevi-bektaşilik içinde... Çok büyük şuçlar işlenmedikçe... bu ceza verilmez...

Allah Eyvallah..
3nokta
Mesajlar: 3381
Kayıt: 26 Ara 2006, 22:16
Konum: Meşhedi313

Re: Şiilik ile Alevilik Aynı mıdır?

Mesaj gönderen 3nokta »

çarpıtma o katliamları yapanlar ayetullahlar mollalar değil. Siyonist ajanlarının gazına gelen cahiller yaptı o katliamları. Ve bu katliamları yapanlara Allah lanet etsin. Ama sen çarpıtıyorsun. Yok ayetullahlar mollalar yaptırmış. Hadini aşma! Terbiyesizlik etme!
nokta koymuyoruz artık cümle sonlarına
noktayı koyacak olan sensin anlasana
. . .
Dede-baba
Mesajlar: 469
Kayıt: 19 Haz 2009, 10:00

Şii İnancında laiklik yoktur... devlet Din devletidir

Mesaj gönderen Dede-baba »

Degerli canlar...

Alevi-bektaşi inancında devlet dini esaslara göre yönetilemez...İken şiilik devletin dini esaslara göre yönetilmesini savunur..


bu bağlamda alevi-bektaşiliğin görüşünü sunalım

Öncelikle "ŞERİAT" kelimesi üzerinde duralım.. Şeriat esasen dini hükümler anlamında kullanılmaktadır... Bu anlamda kimse şeriata karşı gelemez.. çünkü bizatihi dinin emir ve yasaklarını bildirir..

Sorun ise şurdan kaynaklanır.. Acaba şeriat hükümleri bireyin dışında toplumun tümü için uygulanabilir mi? Eğer uygulanacaksa Kim? kim adına ve nasıl uygulayacaktır? Bunun da ötesinde Kur'an-nın Toplum yaşamı üzerine olan hükümleri Kur'anın amir hükümleri midir? yoksa tavsiye hükümleri midir? Bunun da üzerinde durmak gerekecektir..

Kur'an-ı Kerim bir çok ayetinde Dinin, Allah ile Kul arasında olduğunu... herkesin kendi hesabını kendi vereceğini... Açık bir şekilde belirtmiştir...Kur'anın bu hükümlerinden İslamın toplum yönetme iddasında olmadığını bireysel anlamda kişilerin yaşamlarına ilişkin olduğunu anlıyoruz.....

Yine bakıyoruz ki her coğrafyanın kendine özgü bir şeriatı var mesela Afganistandaki taliban.. mısırdaki müslüman kardeşler... yada İran veya arabistan'daki şeriat anlayışları gibi ve yine çoğu zaman bu şeriat anlayışlarınında birbiriyle çeliştiğini ve birbirlerini kafirlikle Kur'an a uymamakla suçladıklarını bile biliyoruz.. O zaman sormak gerek Hangi şeriat? Tek bir şeriat mı var? Tüm bunlar islamın yanlızca Allah ile kul arasında olabileceğini.. asla bir toplum yönetmek için kullanılamayacağını göstermektedir.. zaten islamında böyle bir amacı yoktur....

Yine tartışmamızı Türkiye üzerinden yürütürsek; Bugün bize şeriat olarak gösterilen Türban başta olmak üzere bir çok Kuralında Kur'andan olmadığını, çoğunlukla arap ve fars kültüründen geleneklerinden olduğunuda bugün bizler biliyoruz.. şimdi başka bir soruda aklımıza gelebilir.. bize Kur'an mış gibi gösterilmyeye çalışılan bu Şeriat dedikleri bu uydurmalar ne kadar islamidir...Toplumların kültürlerinden ve geleneklerinden dine eklenen ögeler dinin özü ile ne kadar içe içe geçmiştir? Bunların ne kadarı dinin özü ne kadarı ilavedir?... Bunların ayrımını yapmak imkansızdır.. o zaman biz hangi kuralı ne adına insanlara şeriat yada din emri diye uygulayacağız?..

Yine Kur'an-ı Kerim'in birçok ayetinden biliyoruz ki.. Din adına hüküm veren yada Allah adına yargılayan ceza veren veya O'nun adına hareket eden "RUHBAN" sınıfıda yoktur... Bu kesin bir şekilde yasaklanmıştır... Kur'an hükümlerini uygulayacak olanı, Kur'an'nın bizzat kendi yasakladığına göre...Yani Allah adına hüküm verme yasaklandığına göre islam nasıl toplum yöneten kurallar risalesi olabilir?

Bunun da ötesinde, İslam dininde zorlama olmadığı açık bir şekilde dile getirilir... Bu anlayış Alevi bektaşi islam anlayışında "TESLİM-İ RIZA" olarak bilinir... Kimse kimseyi zorla müslüman yapamayacağı gibi.. Kendine Müslümanım diyen bir kimseyi de zorla islamı kaidelere uymaya da zorlayamaz... Kur'an-ı Kerim'de Allah Peygamber'e bile zor kullanmayı yasaklamıştır..." Ey Muhammed! Seninle din konusunda tartışmaya girerlerse, Onlara deki sizin dininiz size benim dinim bana... Kuşkusuz senin görevin tebliğ etmektir..."

Şimdi peygambere bile tavsiye ve tebliğin ötesinde verilmeyen bir yetkiyi bugünün alade insanları nasıl inananı-inanmayanı yada kabul etmeyeni, eleştireni olan milyonlarca kişiden oluşan bir topluluğa böyle inanacaksınız Bu Allah emridir? diyebilir... dahası bu Kur'an hükümlerini bir ülkeyi yönetmek için kullanabilir...

Peygamber yaşarken dahi inanmayanlara.. Toplumun çoğunluğu müslüman olduğu halde Kur'an ve islam hükümlerini uygulamamıştır...Bizler yine el-kol kesme veya taşlanarak öldürme olan Recm cezasının da peygamberden önce cahiliye arap geleneği olduğunu.. peygamberin bu ilkel cezaları kaldırdığını biliyoruz...

Şimdi bazı kimseler Toplum Yaşamını düzenleyen Kur'an hükümlerinden bahsedecek...(Kısas-miras-cihat-kadın erkek üzerine olan hükümler),

Degerli canlar ilgili Kur'an ayetlerinin tümünün zamana göre değişebilecek tavsiye hükümler olduğunu hemen söyleyelim.. İslam... indiği dönemde, cezasız kalan suçun toplum içerisinde huzursuzluğa neden olacağına işaret etmiş.. O zamanın koşullarına uygun cezalar verilmesini tavsiye etmiştir...İlgili ayetler incelendiğinde "böyle yapmanız hayrınızadır.." şekilde biter oysaki Kur'anın amir ayetleri katiyet yani kesinlik içerir " tavsiye yerine.. "yap! yada yapın" emri vardır... Kuşkusuz buradan şunu anlıyoruz asıl olanın suçlunun cezalandırılmasıdır.. yoksa binlerce yıl önce olan bir cezanın (yani kırbaç veya benzeri) aynısının buğünde uygulanması değildir.. Kur'an burda bize bireylerin kendi aralarındaki din dışı toplumsal ilişkilerde kendi kurallarımızı komamızı istemektedir.....


Kur'an'ın toplum yaşamına ilişkin birçok aytetinin alevi-bektaşi yorumlarını ayrı bir forum içinde düzenleyip sunuyorum... istyenler pofilime girip ilgili mesajlardan bu Kur'an hükümlerinin sünni-kurran yorumlarından nasıl farklı anlamlar içerdiğini görebilir...




Sonuç olarak; belirtmek gerekir ki... İslam Kul ile Allah arasındadır.. Rıza anlayışı esastır.... İslam insanları Toplu toplu yargılayamayacağına göre Kur'anın emir ve yasakları da sadece bireyleri ilgilendirir.. yine bu kurallara uymak yada uymamakta Bireylerin tercihidir... Tanrı insanları Bu seçimde özgür iradeleriyle başbaşa bırakmıştır.. şimdi Tanrının tanıdığı bu serbestliği, Normal kimselerin Allah yerine geçip, Allah adına hükümler vererek... insanları Kurallara uydurmaya çalıştırması hiç kuşkusuz Allah'a ve Kitabına isyandır... Allah yerine geçip hüküm vermektir...

Hakk yada ceza.... din konusundaysa; Din... Allah ile kul arasındadır... Bu konuda kişiye ilahi cezayı Tanrı verecektir...Kendisi de Kul olan "hata yapan" kişilerin tanrı adına ceza vermesi hem Kur'ana ters.. Hem Allah yerine Hüküm verildiği için Şirk hemde Ahret ve mahşer'i ortadan kaldığı için kendi içerisinde Çelişki içermektedir...

Hak ve Ceza... Dünyevi.. kişilerin kendi arasında meydana gelmişse... Kur'an bu konuda yol gösterici olup, haksız fiilin cezasız kalmması mutlaka cezalandırılması gerektiğini... toplum huzur ve barış için gerekli görmekte.. tavsiyelerde bulunmaktadır.. ama kesinlikle zamanlar ötesi... her döneme hükmeden kesin cexzalar önermez.. bunu insanların kendi örf ve adetlerine bırakarak Eger suç varsa Cezasız kalmaması gerektiğine işaret etmektedir...

Saygı ve Sevgilerimle..
Dede-baba
Mesajlar: 469
Kayıt: 19 Haz 2009, 10:00

Re: Şiilik ile Alevilik Aynı mıdır?

Mesaj gönderen Dede-baba »

meshedi313 yazdı:çarpıtma o katliamları yapanlar ayetullahlar mollalar değil. Siyonist ajanlarının gazına gelen cahiller yaptı o katliamları. Ve bu katliamları yapanlara Allah lanet etsin. Ama sen çarpıtıyorsun. Yok ayetullahlar mollalar yaptırmış. Hadini aşma! Terbiyesizlik etme!
Allah Eyvallah...

Bu söz doğrudur.. fakat yazının geneline bakarsan... benzeri örgütlerin ve söylemlerin şiilik içindeki fraksiyonlar içindede olduğunu görürsün..

yani esasında ralarında pek fark yoktur.. ikisindede kendi gibi inanmayanları kafir ilan etme yok etme vardır.. ölüm fetvaları vardır.. bu inkar edilemez..
Dede-baba
Mesajlar: 469
Kayıt: 19 Haz 2009, 10:00

şii/sünni MiraÇ Anlayışı Alevilikte Yoktur

Mesaj gönderen Dede-baba »

Alevi-Bektaşi'nin Miraç İnancı Kırklar İncıyla dile getirilir.. şii'lerin Miraç anlayışı ise.. Kırklerı kabul etmez, Sünni Miraç anlayışını benimser

Şimdi bu konuyla ilgili Bilgi sunalım..

Degerli canlar...


Bu gün Miraç konusu üzerinde durmak istiyorum.. öncelikle Miraç'ın bilimsel anlamda ne anlama geldiği üzeinde durulacak..Miraç kelimesi ARAPÇADA BİLİMSEL ANLAMDA ELE ALINACAK, sonrasında sünni anlayıştaki miracı kendi içerisindeki çelişmelerini, aktaracağım. Sonraki mesajımda ise Alevi-bektaşi teolojisinde. Miraç ve peygamber'in Mihracındaki Kırklar anlayışını sizinle paylaşacağım..


MİRAÇ: Sözcüğü arapçadır. yükseğe çıkmak, yükselerek yol almak anlamına gelen "URUÇ" sözcüğünden türetilmiştir...

Kur'an-ı Kerim'de bu sözcük astronomik zamanla ölçülemeyecek biçimde manevi yükselme/ruhsal bir yükseliş anlamına gelmektedir.. başka bir değişle bu yükseliş metafizik bir yükseliştir. nitekim MEARİC SURESİ'NİN 4. Ayetinde.. şöyle denilmektedir..

" Melekler ve ruh O'na (Tanrı) ölçüsü elli bin yıl olan bir günde uruç ederler."


"Uruç" sözcüğünden hareketle anlamlandırılan Miraç sözü, yüksek derece/ Yüksek mertebe anlamına gelmektedir... Aynı zamanda bu sözcük, manevi yükseliş için kullanılan her çeşit araç-gereç ve yol anlamına da gelmektedir.

Miraç konusuyla ilgili ele alınması gereken bir başka sözcükte "İSRA" sözcüğüdür... bu sözcük arapça'da "gece yürüyüşü" anlamına gelmektedir...

İsra Suresi 1. Ayet:

"...Geceleyin kendisine ayetlerimizden bir bölümünü gösterelim diye kulunu Mescid-i Haram'dan, çevresini kutlu kıldığımız Mescid-i Aksa'ya götüren (tanrı) eksik niteliklerden uzaktır. O, gerçekten işitendir, görendir."

Bu ayet, Mirac'ın gece olduğuna kanıttır. Mirac olayıyla ilgili bir diğer sözcükte "burak" sözcüğüdür. Bu sözcük arapçadaki.. "berk" yani şimşek sözcüğünden türetilmiştir. Burada hıza dikkat çekilmek istenmiştir... Miraç'ın metafizik bir olay olmasıyla örtüşen bu sözcük.. sözcüğün herhangi bir varlık değil.. simgesel bir anlama sahip olduğuna kanıttır...

Sünni (hanifi) İnanışta... peygamber, Mekke devrinin sonlarına doğru bir gece tanrı tarafından, mekke'den Kudüs'te bulunan Mescid'i Aksaya'ya isra7gece yürüşü yoluyla götürülür, oradan da sidre'l- Münteha ve Cennetül Me'va'ya yükseltilir. Bu noktaya kadar kendine refekat eden Cebrail refakati bırakır ve peygamber, "refref" adı veilen bir vasıta ile Tanrı katına kadar getirilir...

Hz. Peygamber, mekke'den Kudüs'e olan yürüyüşünü Burak ile yapar, Kudüs'e gelmeden yolda Hz. Musa ile karşılaşır orada 2 rekat namaz kılarlar, mescid-i Aksa'da ise O'nu bütün peygamberler karşılarlar, Hz. peygamber bütün peygamberlerle 2 rekat namaz kılar ve hutbe okur.

Yine başka bir rivayete görede, Hz. İsa'nın doğduğu Betlaham'a uğrar, orada da 2 rekat namaz kılar,ve bugünkü Kubbe-tü's Sahra'nın bulunduğu yerden Muallak taşının üzerinden. peygamber gögün katmanlarına çıkar.. sırasıyla yedi arş geçer..bütün peygamberlerle görüşür. (kaynak: Buhari, Müslim, Nesai ve Kütüb-ü Sitte)

SÜNNİ/Şİİ ANLAYIŞINDA MİRAÇ VE ÇELİŞKİLERİ

1- Sünni islam anlayışında ilk olarak mirac'ın kaç kez olduğu konusunda tartışma vardır... Birçok sünni itikatte.. Biri mekke'de diğeri Medine'de olmak üzere en az iki kez Hz. peygamber'in Miraca çıktığından tutunda, ikisi Mekke'de, 118'i Medine'de toplam 120 kez Miraç yaşandığına ilişkin hadisler bile vardır.

2- Sünni/şii itikatler içinde.. ikinci büyük çelişki ve tartışma ise..Miraç'ın mahiyeti ile ilgilidir. Kimisi Hz. Peygamber'in Ruhen Miraca çıktığını savunurken.. Kimiside hem bedenen hem Ruhen çıktığını savunur...

3- Sünni hadis kaynaklarının bir kısmı hem benen hem ruhen Miracın olduğunu savunurken.. bir kısmıda buna muhalefet eder, miracın rüya olduğunu savunur,miracın Ruhen olduğunu savunanlar peygamber'in eşi aişeyi kaynak gösterirler.. Ayşe'ye göre Peygamber hep yanındadır, bedeni hiç yataktan ayrılmamıştır.dolayısıyla Miraç bedensel değil ruhsaldır...

4- Kur'anda peygamber'in diğer peygamberlerle görüştüğü ve Allah ile namaz pazarlığı yaptığı iddiaları ise.. saçmalığın doruğudur.. Buna göre Peygamber musanın akıl vermesiyle Allah'a ricada bulunuyor.. böylelikle Kullarının 50 vakit namazla zorlanacağını anlamayan Allah Hz. Musanın sözüyle gerçeğe erip namazı 5 vakte indiryor.. böyle bir saçma miraca inancına sahip olan sünni inançın çelişkileri birden fazladır.

Daha kendi aralarında ve şiilerle bile miraç konusunda hem fikir olamıyan sünni ve şii islam ekolleri hatta miracın sayısında bile birbirine giren bu islam ekolleri, her ne hikmetse. alevi-bektaşi miraç teolojisine ve Kırklar inancına taarruz ve saldırıda hem fikir içerisindedir.


Saygı ve sevgilerimle

Yazın oluşturulurken yararlanılan kaynak: Mustafa cemil kılıç. "Hangi sünnilik?
Cevapla

“Aleviler Şiimidir?” sayfasına dön