Cem İbadeti ve Kur'an-i Dayanağı

Dede-baba
Mesajlar: 469
Kayıt: 19 Haz 2009, 10:00

Cem İbadeti ve Kur'an-i Dayanağı

Mesaj gönderen Dede-baba »

İsmişah! Bismişah Allah Allah...

Hakk, Dost, Zahir, Batın, Hazır, Gaib. Sırr-ül Sır Erenlerinin Gülcemallerine aşk...

Ber-Cemal-i Muhammed, Kemal-i İmam Hasan, İmam Hüseyin, Ali ra Bülende salavat...

Allahümme Salli Ala Seyyidina Muhammed-in ve Ala Al-i Muhammed...

Hayırlar Fet ola... Şerler def ola.. Hakk-Muhammed-Ali yardımcımız, yol göstericimiz... rehberimiz ola...


“....Ey İnananlar, Cuma günü namaz için çağrı yapıldığında, Allah'ı zikretmeye koşun ve alım satımı bırakın. Eğer bilirseniz bu sizin için daha hayırlıdır...."
( Cuma suresi 9)


Ey İman edenler, Cuma günü ibadet
İçin çağrı olunca size orada olun elbet

Tanrı'yı zikretmeye koşun alış verişi,
Bırakın. Buyruktur Tanrıyı ansın her bir kişi

Eğer, bilirseniz bu daha hayırlı size
Boş işleri bırakıp bir olunuz birlikte

(Cuma Suresi-9-)


Kur’an-ı kerimde genel anlamda namaz/Salat İbadeti için zaman ve mekan (cami yada mescid-cemevi) şartı yokken yani ibadet her yerde yapılabilirken…

Belli bir vakit tayin edilip toplu olarak cemaatle Tanrıyı anma Cuma Suresi 9. ayette vardır. Kur’an’da hiçbir yoruma gerek duyulmadan açıkça Cuma namazını farz kılmıştır.


Cuma İbadetinin cemaatle farz kılınmasının sebebi Cuma hutbelerine dayanır.. Peygamber Cuma hutbelerinde İslamın ilkelerini anlatır.. kabilelerin başta kan davaları olmak üzere Probleriyle ilgilenir.. Herkesin birbirinden Rızalık alması ve hoşnut olması sağlanırdı. Böylece Toplumsal barış birlik ve beraberlik tahsis edilirdi..

Burada dikkat edilmesi gereken bir başka konu da Cuma namazının kadın erkek ayrımı yapılmadan tüm inananlara farz kılınmış olmasıdır. Ancak Sünni ve Şii Müslümanlar bu gerçeği göz ardı ederek Cuma namazı sanki sadece erkeklere farz kılınmış gibi hareket etmektedirler.

Ayet dikkatlice incelendiğin Cuma İbadetinin Tüm günü kapsadığı da anlaşılacaktır.. yani öğlen yada akşam gibi belli bir zaman şartı da yoktur. Sünni yada Şiilerin öğlen vakti Cuma ibadeti yapmaları sadece bir yorumdur.


ALEVİ-BEKTAŞİ İSLAM ANLAYIŞINDA CUMA İBADETİ


Kur’an’ın bu Tanrısal buyruğunu Aleviler, Bilindiği gibi Cuma günleri yani Perşembeyi Cumaya bağlayan gece kadın erkek ayrımı yapmadan zikir ve salatı birleştirerek Cuma namazı (halka namazı) kılarak yerine getirirler. Kur'ran da ibadettin gece yapılanının daha makbul olduğu belirtildiği için, Alevi- Bektaşiler İbadeti gündüz değil, Perşembeyi cumaya bağlayan gece yaparlar...

Eski takvimde ( Hicri ) yeni günün başlangıcının gün batımı olduğu gerçeği dikkate alındığında Perşembeyi Cumaya bağlayan akşamın Cuma günü içersinde yer aldığı görülecektir. Bu açıdan bakıldığında Alevilerce Cuma akşamları yani Perşembeyi Cumaya bağlayan akşam yapılan Cem ayinleri Kur’an’daki Cuma namazı buyruğunun yerine getirilmesi amacıyla gerçekleştirilen bir toplu dua etkinliğidir.

Hiç kuşku yok ki, Cem ayini, Kur’an’da buyurulan toplu tapınmanın yani namazın Türk / Türkmen toplumlarınca şekle dökülmüş halidir. Sünni ve Şii Müslümanlar Cuma namazı adı verilen toplu tapınmada kadınlara yer vermezken Aleviler bu konuda da ne denli doğru bir uygulama içerisinde olduklarını göstermektedirler.

Nitekim Hünkar Hacı Bektaş Veli şöyle buyurmaktadır.

‘‘Erkek dişi sorulmaz muhabbetin dilinde
Hakk’ın yarattığı her şey bakın yerli yerinde
Bizim nazarımızda kadın-erkek farkı yoktur
Noksanlık ve çirkinlik senin görüşlerinde...’’


Şimdi perşembeyi Cumaya bağlayan yapılan ayin-i cem hakkında bilgi verelim;


1-Sünni ve Şii islam ekolünde cuma günleri toplu ibadet anlayışı varken.. Alevi-Bektaşiler- Perşembeyi cumaya bağlayan gece ibadet ederlerdi.. Buna 48 perşembe " yada 48 Cuma ibadeti denir..

2-Ayin-i Cem de halka namazı (İki rekatlık peygamber namazı)kılınır.. Niyaz edililir… peygamber Efendimizin sünneti ve İmam Cafer sadık Efendilerimizn içtihatı üzre. Cuma ibadetinde Toplumun sorunları dinlenir.. birbirinden hakkı olanlar dile gelir.. suçlu olanlar dar-ı mansura durur... Rızalık alınır...

3-Kırk sekiz Perşembe İbadeti... halkın tümünün katılmak zorunda olduğu bir ibadettir...

4-Allah aşkına semahlar dönülür.. Ehli beyt’in isimlerinin zikredildiği, Duvaz imamlar okunur... İmam Hüseyin aşkına göz yaşı dökülür...

4-Nur Suresi emri gereği Hakk-Muhammed-Ali aşkına yakılan Çerağ'ın söndürülmesiyle...Ayin-i Cem biter.. ki genelde Cem ibadeti, sabahın ilk saatlerine kadar...sürer..

5-Kırk sekiz perşembe ibadeti bir yıl içerisinde yer alan 52 haftan 4 dört hafta içerisinde yani Muharrem ayında yapılmaz...

Allah Eyvallah Gerçeğin Demine Hû diyelim..

Yararlanılan Kaynak:

Musatafa Cemil Kılıç, http://www.habercem.com/haberdetay.a...8&Categoryid=4
En son Dede-baba tarafından 21 Haz 2009, 14:41 tarihinde düzenlendi, toplamda 1 kere düzenlendi.
Dede-baba
Mesajlar: 469
Kayıt: 19 Haz 2009, 10:00

Cemevi ve Cami Karşılaştırması.. Bilimsel Analiz

Mesaj gönderen Dede-baba »

CAMİ VE CEM EVİ


Cami kelimesi, Arapça "CEM" (toplanma, bir araya gelme) kelimesinden sonradan türetilmiştir… Bu anlamda. Kur’an-ı Kerim’ de ne cami kelimesi ne de cem evi kelimesi, sözcük olarak geçmez.

Kur'an ‘da ibadethane olarak secde edilen yer anlamına gelen, “mescit” sözcüğü geçer. İlk mescid Hz. Peygamber Efendimizin Mekke’den Medine’ye hicretinde kurulmuştur. Medine girişinde konakladığı KUBA köyünde yapılmıştır. Bu mescid yapılış öyküsü ise şöyle anlatılır: Peygamberimiz Hz. Muhammed Medine’de “tef” çalınarak karşılanır ve devesini serbest bırakılır, deve iki yetim çocuğa ait olan bir yere konaklar. Bu yere ”Peygamber Mescidi” yapılır. İşte Kuba köyünde yapılan ilk mescid’in öyküsü böyledir.

Daha önce Peygamberimiz ibadetlerini evinde veya Ashab-ı Kiram’dan olan Erkan Bin Ebu’l Erkan’ın evinde yapardı. (İslam Ansiklopedisi “mescit” bölümüne bak.)
Medine’ye hicretinden hemen sonra ashabıyla birlikte bina ettiği, Peygamber mescidi: -Mescid-i Resul, Mescd-i Şerif, Mescid-i Saadet ve en çok bilinen ismiyle “Mescid-i Nebevi” adlarıyla anılmıştır.


Bu mescidte şunlar yapılıyordu:

1-Gündüzleri bir eğitim – öğretim yeri idi.

2- Geceleri ise, evsiz kimseler ve misafirlerin barınması için “Suffa” denilen üzeri kapalı bir bölüm eklenmişti

3- Hz.Muhammed dersler veriyordu. Yeni gelen insanlara okuma yazma bile öğretiliyordu. Savaş esirleri 10 kişiye okuma yazma. Öğretmeleri karşılığında serbest bırakılıyordu.

4- Buranın ihtiyaçları da sahabelerce karşılanıyordu. İslam’da ilk üniversite diyebileceğimiz bu okul sayısız alim yetiştirmiştir.

5- Bu mescit aynı zamanda, kurulan devlete ait bütün faaliyetlerin yürütüldüğü merkez niteliğinde idi.

6- Hz. Muhammed, ashabıyla sohbet ediyor savaş ve barış kararları orada alınıyordu. Elçileri orada kabul ediyordu. Savaşa çıkacak orduları orada techiz ederek yola çıkarır, topluma ait bütün meseleler orada çözüme kavuşturulurdu.

7- Medine de bir evi ve ailesi olmayan fakir kimseler de Suffa’da yatıp kalkıyor, ihtiyaçları buradan sağlanıyordu


Hz. Muhammed Mustafa’nın Temiz soyu Ehl-i Beyt’in ibadetini yaptığı mekana, yani

Alevilerin ibadet ettiği yere secde edilen yer anlamında “cemevi” denir.

Cem evi; Alevi İslam inancının ibadet yeridir. Geçmişte de tekke, zaviye, dergah olarak adlandırılmıştır. Farsça’da, dayanma anlamına gelen tekke (tekye) sözcüğü İslam’da inançsal etkinliklerin yürütüldüğü yapıyı anlatmak için kullanılır. Tekke insanlığın mabedidir, gönül gözünün aydınlandığı, kalp gözüyle görmeye başlanılan yerdir.


Tarihimize baktığımız da; Ahmet Yesevi Dergahın da, Hacı Bektaş dergahın da ve 1207 tarihinde yapılan Seyit Gazi Dergahın da “Kırklar Meydanı” veya “Meydan Evi” olarak anılan “Cemevi” ni göreceğiz. Bu dergahlara “Cami” sonradan eklenmiştir.

Bu mabetler değişik isimlerle anılmıştır; Mevlevilikte “huzur” ya da “huzur-ı pir” Alevilik’de “pir evi” yada “pir makamı” olarak adlandırılmıştır. Mutasavvıfcılarca ilk tekke, sufi adı ile anılan ilk kişi olan Ebu Haşim El-Kufi (ölüm 767) tarafından Şam yakınlarında Remle’de kuruldu ve İslam dünyasının her tarafına hızla yayıldı. 12. Yüzyılda Türkistan’da yetişen Ahmet Yesevi Hazretleri en büyük tekkeyi kurarak “Pir-i Türkistan” adı ile ünlenmiş oradan da küçük Asya dediğimiz Anadolu’ya Hacı Bektaş Veli tarafından taşınmış, Hacı Bektaş ilçesinde büyük bir dergah kurarak gönüller fethetmeye başlamışlardır.


Buralara “ışık dergahları” adı da verilmiştir. Çünkü burada doğan ışık Balkanlara, Budapeşte’ye kadar yayılmış ve gitmiştir. Işık dergahları olarak gönüller fethetmişlerdir. Bu dergahlardan yetişen dervişler dünyanın belirli yörelerine yayılarak irşatlarını sürdürmüşlerdir. Bu tekkelerde yetişen Yunus, Abdal Musa, Kaygusuz Abdal, Sarı saltık ve daha niceleri halen günümüzde de gönlümüzde de yaşayıp irşatlarını devam ettirmektedirler.

Türkiye’de II. Meşrutiyet ilanından (1908) sonra yapılan bir sayıma göre sadece İstanbul’da 311 tekke varmış. Ülkemizde tekkeler kullanım amaçlarının dışına taşındığı için 30 Kasım 1925 tarihinde, 677 sayılı yasa ile kapatılmış, tekke ve zaviyeler kapatılıp yasaklanınca o kelimeler yerine “Cemevi” kelimesi kullanılmıştır. Cem, birliğin ve beraberliğin adıdır. Cemin yapıldığı Cemevi ise sadece ibadet amaçlı kullanılmamış geçmişin mescitin işlevini yerine getirmiş ve getirmeye de devam etmektedir. Çok amaçlı olarak kullanılmaktadır.

Cem Evleri’nde neler yapılır.

1-İkrar ve iman, edeb ve erkan, tevella ve teberra, güvenin ve Birbirinden razı olanların toplandığı, Hakk'a temenna ve Hakk'ın tecelli yeridir

2-Barış, Huzur ve toplumsal birlikteliğin sağlandığı mekânlardır

3-Toplum içerisinde, suç işleyenlerin halk meclislerinde yargılandığı, Herkesin birbirinden rızalık aldığı meydanlardır. Bu manada, toplumsal yargı ve karar yeridir.

4-Alevi topluluğunun tapınma dışında toplumsal, bireysel sorunların çözüme kavuşturulduğu bir meclis işlevi de görmüş ve görmektedir.

5-Cem evleri, toplumsal kaynaşmanın birlikteliğin perçinleştirildiği, sohbet ve muhabbet ocağıdır

6-Hiçbir karşılık beklenmeksin (Veya sadece minimum maliyetler) eğitim-öğretim , kesintisiz devam ettiği mekanlardır. Bu mekânlarda, (saz, bağlama, semah, müzik, Bilgisayar kursu, dikiş-nakış, okuma, Vb birçok kurs verilmektedir)

7-Bir çok cem evi, ırk renk, dil, din gözetmeksizin bütün yoksullara aş evi olmuştur.. Bugün, herhangi bir cem evine gitseniz, farklı din ve mezheplerden fakir birçok insanın karnını doyurduğunu göreceksiniz.

8-Birçok cem evinde, hasta, ve doktora gidecek parası olmayanlara, bedava sağlık hizmeti sunulmakta, hastalara yardımcı olunmaktadır.. bu hizmetler renk, ırk, dil, din, mezhep ayrımı olmaksızın herkese bedava sunulmaktadır.


Allah Eyvallah

Kaynaklar:

1- İslam Ansiklopedisi, Bkz. “mescit”

2-M. Hamidullah, İslam Peygamberi, İstanbul, 1981,11,s. 832

3-Nesei, Mesacid, s. 21

4-İbn Sa’d Tabakatül- Kübra Beyrut, C.1, s.239

5-A. Rıza. UĞURLU, "CEM EVİ", http://www.habercem.com/haberdetay.a...5&Categoryid=4
Dede-baba
Mesajlar: 469
Kayıt: 19 Haz 2009, 10:00

Ayin-i Cem de Tevhid Kısmı...

Mesaj gönderen Dede-baba »

Degerli canlar...

Ayin-i cem de, Tekbir getirilerek Allah'ın birlendiği, Övgü ve senatların yapıldığı kısım tevhit kısmıdır...Ayin-i cem'in bu kısmında Yüceler yücesi Allah zikredilir... Ululanır.. Ve Erenlerin değişleri sunulurdu... Bu kısımdan sonra ise.. peygamber ve Ehl-i Beyt övüldüğü kısma geçilirdi...


Sünnilerin Haftada bir gün gündüz toplu olarak yaptığı Cuma ibadetinin karşılığı Ayin-i cem'dir... Kur'an-i bir farz olan Cuma ibedetini, Alevi-Bektaşi, ya perşembeyi Cumaya bağlayan gece yada Cuma aşkamı Toplanarak yapardı.. Tek farklılık Sünni itikat gün ortasını seçmişken.. Alevi-bektaşi geceyi tercih etmiş olmasıdır. Her ikisininde Hem Kur'ani olduğunu hem de Peygamber Sünnetine uyduğunu söylemek gerekir... Zira Alevi-Bektaşi de Cuma İbadetinde (ayin-i cem'inde)... 2 rekat namaz kılar... Rızalık alır.. varsa bir sorun dede-baba'nın huzurunda çözüme bağlanır.. ve Zikir yapılırdı...

Bu İbadete alevi-bektaşi terminolojisinde 48 Perşembe İbadeti denir.. Çünkü Muharrem hariç yılın bütün haftalarında her cuma yada perşembe Ayin-i cem yapılırdı...

Perşembe Akşamı yada Cuma akşamı yapılan ayin-i cem'e mazuru olmayan bütün canlar katılmak zorundaydı... Bununla ilgili bir değiş sunmak istedim...


Gelin ağlayalım hep yana yana
Dökelim göz yaşını Ehli Beyt soyuna
Lanet olsun ol yezidin canına
Onlar kast eyledi İmamların kanına

Girelim Hakk sırrına çıkalım meydan yerine
La İlahe ilallah, Şahım Eyvallah Eyvallah

Cumaya gelmeyen iblisin kulu
Geçirmiş ömrünü bilmez usulü
Ona şefaat kılmaz hem Hakk Resulu
Hem de Ol divanda oturan Ali soyu

Girelim Hakk sırrına çıkalım meydan yerine
La İlahe ilallah, Şahım Eyvallah Eyvallah

Cumaya gelip Ceme giresiniz
Boyunca nurlara batasınız
Ol meleklerden elasınız
Cümleniz ulu yoldasınız

Girelim Hakk sırrına çıkalım meydan yerine
La İlahe ilallah, Şahım Eyvallah Eyvallah


Cumaya gelenin tahtı yücedir
Burda yoksul olan orda yücedir
Mübarek günlerde ismi aziz gecedir
Cem'e gelmeyen ol Hakk'ın nesidir

Girelim Hakk sırrına çıkalım meydan yerine
La İlahe ilallah, Şahım Eyvallah Eyvallah

Yunus Emrem bunu böyle söyledi
İndi aşkın deryasını boyladı
Gör ki yedi yezit tekbiri neyledi
Cism-i özü gitti bir tek ismi kaldı

Girelim Hakk sırrına çıkalım meydan yerine
La İlahe ilallah, Şahım Eyvallah Eyvallah


Allah Eyvallah
alone_man
Mesajlar: 1769
Kayıt: 13 Oca 2008, 21:28

Re: Cem İbadeti ve Kur'an-i Dayanağı

Mesaj gönderen alone_man »

Dede-baba yazdı:
“....Ey İnananlar, Cuma günü namaz için çağrı yapıldığında, Allah'ı zikretmeye koşun ve alım satımı bırakın. Eğer bilirseniz bu sizin için daha hayırlıdır...."
( Cuma suresi 9)





Kur’an-ı kerimde genel anlamda namaz/Salat İbadeti için zaman ve mekan (cami yada mescid-cemevi) şartı yokken yani ibadet her yerde yapılabilirken…

Belli bir vakit tayin edilip toplu olarak cemaatle Tanrıyı anma Cuma Suresi 9. ayette vardır. Kur’an’da hiçbir yoruma gerek duyulmadan açıkça Cuma namazını farz kılmıştır.


Cuma İbadetinin cemaatle farz kılınmasının sebebi Cuma hutbelerine dayanır.. Peygamber Cuma hutbelerinde İslamın ilkelerini anlatır.. kabilelerin başta kan davaları olmak üzere Probleriyle ilgilenir.. Herkesin birbirinden Rızalık alması ve hoşnut olması sağlanırdı. Böylece Toplumsal barış birlik ve beraberlik tahsis edilirdi..

Burada dikkat edilmesi gereken bir başka konu da Cuma namazının kadın erkek ayrımı yapılmadan tüm inananlara farz kılınmış olmasıdır. Ancak Sünni ve Şii Müslümanlar bu gerçeği göz ardı ederek Cuma namazı sanki sadece erkeklere farz kılınmış gibi hareket etmektedirler.

Ayet dikkatlice incelendiğin Cuma İbadetinin Tüm günü kapsadığı da anlaşılacaktır.. yani öğlen yada akşam gibi belli bir zaman şartı da yoktur. Sünni yada Şiilerin öğlen vakti Cuma ibadeti yapmaları sadece bir yorumdur.


ALEVİ-BEKTAŞİ İSLAM ANLAYIŞINDA CUMA İBADETİ


Kur’an’ın bu Tanrısal buyruğunu Aleviler, Bilindiği gibi Cuma günleri yani Perşembeyi Cumaya bağlayan gece kadın erkek ayrımı yapmadan zikir ve salatı birleştirerek Cuma namazı (halka namazı) kılarak yerine getirirler. Kur'ran da ibadettin gece yapılanının daha makbul olduğu belirtildiği için, Alevi- Bektaşiler İbadeti gündüz değil, Perşembeyi cumaya bağlayan gece yaparlar...

Eski takvimde ( Hicri ) yeni günün başlangıcının gün batımı olduğu gerçeği dikkate alındığında Perşembeyi Cumaya bağlayan akşamın Cuma günü içersinde yer aldığı görülecektir. Bu açıdan bakıldığında Alevilerce Cuma akşamları yani Perşembeyi Cumaya bağlayan akşam yapılan Cem ayinleri Kur’an’daki Cuma namazı buyruğunun yerine getirilmesi amacıyla gerçekleştirilen bir toplu dua etkinliğidir.

Hiç kuşku yok ki, Cem ayini, Kur’an’da buyurulan toplu tapınmanın yani namazın Türk / Türkmen toplumlarınca şekle dökülmüş halidir. Sünni ve Şii Müslümanlar Cuma namazı adı verilen toplu tapınmada kadınlara yer vermezken Aleviler bu konuda da ne denli doğru bir uygulama içerisinde olduklarını göstermektedirler.

Nitekim Hünkar Hacı Bektaş Veli şöyle buyurmaktadır.

‘‘Erkek dişi sorulmaz muhabbetin dilinde
Hakk’ın yarattığı her şey bakın yerli yerinde
Bizim nazarımızda kadın-erkek farkı yoktur
Noksanlık ve çirkinlik senin görüşlerinde...’’


Şimdi perşembeyi Cumaya bağlayan yapılan ayin-i cem hakkında bilgi verelim;


1-Sünni ve Şii islam ekolünde cuma günleri toplu ibadet anlayışı varken.. Alevi-Bektaşiler- Perşembeyi cumaya bağlayan gece ibadet ederlerdi.. Buna 48 perşembe " yada 48 Cuma ibadeti denir..

2-Ayin-i Cem de halka namazı (İki rekatlık peygamber namazı)kılınır.. Niyaz edililir… peygamber Efendimizin sünneti ve İmam Cafer sadık Efendilerimizn içtihatı üzre. Cuma ibadetinde Toplumun sorunları dinlenir.. birbirinden hakkı olanlar dile gelir.. suçlu olanlar dar-ı mansura durur... Rızalık alınır...

3-Kırk sekiz Perşembe İbadeti... halkın tümünün katılmak zorunda olduğu bir ibadettir...

4-Allah aşkına semahlar dönülür.. Ehli beyt’in isimlerinin zikredildiği, Duvaz imamlar okunur... İmam Hüseyin aşkına göz yaşı dökülür...

4-Nur Suresi emri gereği Hakk-Muhammed-Ali aşkına yakılan Çerağ'ın söndürülmesiyle...Ayin-i Cem biter.. ki genelde Cem ibadeti, sabahın ilk saatlerine kadar...sürer..

5-Kırk sekiz perşembe ibadeti bir yıl içerisinde yer alan 52 haftan 4 dört hafta içerisinde yani Muharrem ayında yapılmaz...

Allah Eyvallah Gerçeğin Demine Hû diyelim..

Yararlanılan Kaynak:

Musatafa Cemil Kılıç, http://www.habercem.com/haberdetay.a...8&Categoryid=4
yine daldan dala ottan ota atlamaya başladın
biz sana kaynak ver diyoruz sen kaynak diye faşist ve yezit mustafa kılıçı veriyorsun edep yahu ! (belki anlarsın diye senin dilinden yazıyorum)
tukarıdaki dörtlüğü hacı bektaşın kiyabında bulamadım yoksa yinemi salladın hangi kitabında bu var yaz da araştırayım
Dede-baba
Mesajlar: 469
Kayıt: 19 Haz 2009, 10:00

Nur Suresi ve Mum Söndü İftiraları

Mesaj gönderen Dede-baba »

Hayırlar Fet ola... Şerler def ola... Hak-Muhammed- Ali her daim yol göstericimiz ola, Allah Eyvallah...

Hayırlar Fet ola... Şerler def ola... Hak-Muhammed- Ali her daim yol göstericimiz ola, Allah Eyvallah...


"....Allah, göklerin ve yerin nurudur (aydınlatıcısıdır). O'nun nurunun temsili, içinde lamba bulunan bir kandil gibidir. O lamba bir billur içindedir; o billur da sanki inciye benzer bir yıldız gibidir ki, doğuya da batıya da nisbet edilemeyen mübarek bir ağaçtan çıkan yağdan tutuşturulur. (Bu öyle bir ağaç ki) yağı, nerdeyse, kendisine ateş değmese bile ışık verir. (Bu ışık) nur üstüne nurdur. Allah dilediği kimseyi nuruyla hidayete iletir. Allah insanlara (işte böyle) misal verir; Allah her şeyi bilir.

(Bu kandil) birtakım evlerdedir ki, Allah (o evlerin) yücelmesine ve içlerinde isminin okunmasına izin vermiştir. Orada sabah akşam O'nu tesbih ederler.


Nur Suresi 34-35

Degerli Canlar.... Sizler de şu iftirayı duymuşsunuzdur mutlaka... Bir kısım sünni görüşler der ki... "Aleviler ibadet falan yapmazlar... toplanırlar, bir gece vakti... sonra mum yakarlar...içki içerler saz çalarlar.. sonra mumu sündürürler... birbirilerinin kadınlarıyla zina ederler...."

Kuşkusuz Allah herşeyi bilen ve görendir.....

Degerli Canlar

Alevi-bektaşi Ayin-i cemlerinde üç mum yakılır...(buna Çerag uyandırma= delil uyandırma denilir..)

Bu mumlardan.... Birincisi... 18 bin Alemin yaratıcısı nur üsüne nur olan Allah içindir...

İkincisi Nübüvetin ve dahi iki cihan Sultanı Muhammed Mustafa aşkınadır....

Üçüncüsü velayetin nuru Ali'el Mürtazanın aşkınadır...


Ayin-i cemde Hakk- Muhammed-Ali aşkına yakılan 3 mum, Delilcinin aşağıdaki duasıyla yakılır..

BİSM-İ ŞAH Allah Allah

Bismişah çırağı nuru Muhammed Ali’den doğup şemsiyle mah Fakir bir zerreyi elem destur Allah eyvallah.... Şem-i tevfik nur-u hidayettir, yüzün suret-i Hak’tan beşarettir, yüzün haz ve ihrama hidayettir, yüzün muazzı Kur’an’da ibarettir, yüzün Pir cemali Muhammed kemali İmam Hasan, İmam Hüseyin Ali’yi bir bilenler versin Muhammed’e selavat.

Bismişah Allah Allah,


Çün çerağı fahr uyandırdı ol Hûda’nın aşkına

Seyyidül kavneyin Muhammed Mustafa’nın aşkına

Saki Kevser Aliyel Mürteza’nın aşkına

Hem Hatice, Fatıma Hayrünnisanın aşkına

Şah Hasan-ı Hulk rıza, hem Şah Hüseyn-i Kerbela’nın

Ol imam-ı etkiya Zeynel Aba’nın aşkına

Hem Muhammed Bakır ol kim nesli pak-ı Mürteza

Cafer-i Sadık rehûmanın aşkına

Musa-ı Kâzım selfirazı ehli hak

Hem Ali, Musa, Rızayı esfiyanın aşkına

Şah Taki, ba Naki hem Hasan’ül Askeri

Ol Muhammed Mehdi sahibi livanın aşkına

Pirimiz Hünkârımız Bektâş-ı Velî nin aşkına


Ber cemali Muhammed, pir kemali İmam Hasan ve Hüseyin Ali’yi bir bilenler versin Muhammed’e selavat.

Allahûmme salli âlâ vela âli Muhammed ve âlâ Ali seyyidina Muhammed

Ezelden belî dedik.. Allah eyvallah



KARA YOBAZ..


BİRE YOBAZ İFTİRA ETMİSSİN, GUNAHIN COK
İMANIN BEŞ PARA ETMEZ,NAMAZIN BOŞ
BİZİM SENİN BİLGİNE KARNIMIZ TOK
MUM SENİN NEYİNE ,CERAG DAN SANA NE

DEMİSİN MUM SÖNDÜRÜRLER BİZLERE
GEL BAK Bİ CEMİMİZE GÖR BAK HELE
ANA BACIYA LAF ATARSIN DİLİNLE
MUM SENİN NEYİNE ,CERAG DAN SANA NE

DERMANİ HAKİKATI PİRİNDEN İZLEDİ
BUNU DİLİYLE GÖNÜLDEN SÖYLEDİ
SENİ YÜCE Allah'A HAVALE EYLEDİ
MUM SENİN NEYİNE ,CERAG DAN SANA NE


YAZAN KUL DERMANİ)


Allah EYVALLAH
Dede-baba
Mesajlar: 469
Kayıt: 19 Haz 2009, 10:00

Kur'an-ı Kerim'de Semah Ayeti

Mesaj gönderen Dede-baba »

Degerli canlar..

"....Semâ kelime olarak “işetmek ve dinlemek” mânâlarına gelmektedir. Güzel sesle ve musikî refakatinde coşmak mânâsında da kullanılır.

Tasavvufta Semâ bir vasıtadır. Semâdan gaye ise, ondan meşru olarak faydalanmak ve bu vesile ile insanlara Hakkın kelâmını dinletmektir...

Mevlana'nın dediği gibi....


"... Ol Semâ Hakk âşıklarının gıdasıdır, onda Canan ile (hakikî dost ile) buluşup kavuşmanın lâtif bir hayali bulunur. Ve semâ manevî hal sahibi olan gönüller için bir döşek gibidir..."

Bu manada Alevi-bektaşi Ayin-i cemlerinde Semah, İbadetin bir parçasıdır...Semah; Kişinin Hakk-Muhammed-Ali aşkıyla kendisinden geçmesini, çoşmasını ifade eder.... Semah bu manada bir yüceliştir... Allah'a yöneliştir...Adeta kanat çırparak Hakk'a doğru yönelişin manevi bir yolculuktur...

Semah bir dans veya folklorik bir gösteri değildir...Aksine kaynağını Kur'an-ı Kerim'den alan bir ibadettir...

İsmişah! Bismişah Allah Allah...

Hakk, Dost, Zahir, Batın, Hazır, Gaib. Sırr-ül Sır Erenlerinin Gülcemallerine aşk...

Ber-Cemal-i Muhammed, Kemal-i İmam Hasan, İmam Hüseyin, Ali ra Bülende salavat...

Allahümme salli ala seyyidina Muhammed-in ve ala Ali Muhammed...


"And olsun o saf bağlayıp dizilenlere,

O Kanatlarını açıp toplayarak uçanlara,

O haykırarak zikir okuyanlara..."

(SAFFAT SURESİ: 1-2-3)

Alevi-Bektaşi Ayin-i Cem'inde Semah'a duranlar... Hakk-Muhammed-Ali postu önünde... önce saf bağlayıp, dizilirler.... Destur verilince... Hakk-Muhammed-Ali aşkıyla kanatlarını açıp, toplayarak uçarcasına kendilerinden geçip Ol Hakk'ı zikrederler...

Bütün Semah'larda kollar açlıp kapanır...ve Böylece Kur'an hükmü yerine gelsin istenir... Şüphesiz Ol Hakk'ı şeksiz gümansız zikredenleriz biz... O'nu yücelten, ve her dem ananlarız biz...Daim salat ve Zikir üzre olanlarız biz...

Allah Eyvallah Şeyen İlallah
alone_man
Mesajlar: 1769
Kayıt: 13 Oca 2008, 21:28

Re: Cemevi ve Cami Karşılaştırması.. Bilimsel Analiz

Mesaj gönderen alone_man »

Dede-baba yazdı:CAMİ VE CEM EVİ


Cami kelimesi, Arapça "CEM" (toplanma, bir araya gelme) kelimesinden sonradan türetilmiştir… Bu anlamda. Kur’an-ı Kerim’ de ne cami kelimesi ne de cem evi kelimesi, sözcük olarak geçmez.

Kur'an ‘da ibadethane olarak secde edilen yer anlamına gelen, “mescit” sözcüğü geçer. İlk mescid Hz. Peygamber Efendimizin Mekke’den Medine’ye hicretinde kurulmuştur. Medine girişinde konakladığı KUBA köyünde yapılmıştır. Bu mescid yapılış öyküsü ise şöyle anlatılır: Peygamberimiz Hz. Muhammed Medine’de “tef” çalınarak karşılanır ve devesini serbest bırakılır, deve iki yetim çocuğa ait olan bir yere konaklar. Bu yere ”Peygamber Mescidi” yapılır. İşte Kuba köyünde yapılan ilk mescid’in öyküsü böyledir.

Daha önce Peygamberimiz ibadetlerini evinde veya Ashab-ı Kiram’dan olan Erkan Bin Ebu’l Erkan’ın evinde yapardı. (İslam Ansiklopedisi “mescit” bölümüne bak.)
Medine’ye hicretinden hemen sonra ashabıyla birlikte bina ettiği, Peygamber mescidi: -Mescid-i Resul, Mescd-i Şerif, Mescid-i Saadet ve en çok bilinen ismiyle “Mescid-i Nebevi” adlarıyla anılmıştır.


Bu mescidte şunlar yapılıyordu:

1-Gündüzleri bir eğitim – öğretim yeri idi.

2- Geceleri ise, evsiz kimseler ve misafirlerin barınması için “Suffa” denilen üzeri kapalı bir bölüm eklenmişti

3- Hz.Muhammed dersler veriyordu. Yeni gelen insanlara okuma yazma bile öğretiliyordu. Savaş esirleri 10 kişiye okuma yazma. Öğretmeleri karşılığında serbest bırakılıyordu.

4- Buranın ihtiyaçları da sahabelerce karşılanıyordu. İslam’da ilk üniversite diyebileceğimiz bu okul sayısız alim yetiştirmiştir.

5- Bu mescit aynı zamanda, kurulan devlete ait bütün faaliyetlerin yürütüldüğü merkez niteliğinde idi.

6- Hz. Muhammed, ashabıyla sohbet ediyor savaş ve barış kararları orada alınıyordu. Elçileri orada kabul ediyordu. Savaşa çıkacak orduları orada techiz ederek yola çıkarır, topluma ait bütün meseleler orada çözüme kavuşturulurdu.

7- Medine de bir evi ve ailesi olmayan fakir kimseler de Suffa’da yatıp kalkıyor, ihtiyaçları buradan sağlanıyordu


Hz. Muhammed Mustafa’nın Temiz soyu Ehl-i Beyt’in ibadetini yaptığı mekana, yani

Alevilerin ibadet ettiği yere secde edilen yer anlamında “cemevi” denir.

Cem evi; Alevi İslam inancının ibadet yeridir. Geçmişte de tekke, zaviye, dergah olarak adlandırılmıştır. Farsça’da, dayanma anlamına gelen tekke (tekye) sözcüğü İslam’da inançsal etkinliklerin yürütüldüğü yapıyı anlatmak için kullanılır. Tekke insanlığın mabedidir, gönül gözünün aydınlandığı, kalp gözüyle görmeye başlanılan yerdir.


Tarihimize baktığımız da; Ahmet Yesevi Dergahın da, Hacı Bektaş dergahın da ve 1207 tarihinde yapılan Seyit Gazi Dergahın da “Kırklar Meydanı” veya “Meydan Evi” olarak anılan “Cemevi” ni göreceğiz. Bu dergahlara “Cami” sonradan eklenmiştir.

Bu mabetler değişik isimlerle anılmıştır; Mevlevilikte “huzur” ya da “huzur-ı pir” Alevilik’de “pir evi” yada “pir makamı” olarak adlandırılmıştır. Mutasavvıfcılarca ilk tekke, sufi adı ile anılan ilk kişi olan Ebu Haşim El-Kufi (ölüm 767) tarafından Şam yakınlarında Remle’de kuruldu ve İslam dünyasının her tarafına hızla yayıldı. 12. Yüzyılda Türkistan’da yetişen Ahmet Yesevi Hazretleri en büyük tekkeyi kurarak “Pir-i Türkistan” adı ile ünlenmiş oradan da küçük Asya dediğimiz Anadolu’ya Hacı Bektaş Veli tarafından taşınmış, Hacı Bektaş ilçesinde büyük bir dergah kurarak gönüller fethetmeye başlamışlardır.


Buralara “ışık dergahları” adı da verilmiştir. Çünkü burada doğan ışık Balkanlara, Budapeşte’ye kadar yayılmış ve gitmiştir. Işık dergahları olarak gönüller fethetmişlerdir. Bu dergahlardan yetişen dervişler dünyanın belirli yörelerine yayılarak irşatlarını sürdürmüşlerdir. Bu tekkelerde yetişen Yunus, Abdal Musa, Kaygusuz Abdal, Sarı saltık ve daha niceleri halen günümüzde de gönlümüzde de yaşayıp irşatlarını devam ettirmektedirler.

Türkiye’de II. Meşrutiyet ilanından (1908) sonra yapılan bir sayıma göre sadece İstanbul’da 311 tekke varmış. Ülkemizde tekkeler kullanım amaçlarının dışına taşındığı için 30 Kasım 1925 tarihinde, 677 sayılı yasa ile kapatılmış, tekke ve zaviyeler kapatılıp yasaklanınca o kelimeler yerine “Cemevi” kelimesi kullanılmıştır. Cem, birliğin ve beraberliğin adıdır. Cemin yapıldığı Cemevi ise sadece ibadet amaçlı kullanılmamış geçmişin mescitin işlevini yerine getirmiş ve getirmeye de devam etmektedir. Çok amaçlı olarak kullanılmaktadır.

Cem Evleri’nde neler yapılır.

1-İkrar ve iman, edeb ve erkan, tevella ve teberra, güvenin ve Birbirinden razı olanların toplandığı, Hakk'a temenna ve Hakk'ın tecelli yeridir

2-Barış, Huzur ve toplumsal birlikteliğin sağlandığı mekânlardır

3-Toplum içerisinde, suç işleyenlerin halk meclislerinde yargılandığı, Herkesin birbirinden rızalık aldığı meydanlardır. Bu manada, toplumsal yargı ve karar yeridir.

4-Alevi topluluğunun tapınma dışında toplumsal, bireysel sorunların çözüme kavuşturulduğu bir meclis işlevi de görmüş ve görmektedir.

5-Cem evleri, toplumsal kaynaşmanın birlikteliğin perçinleştirildiği, sohbet ve muhabbet ocağıdır

6-Hiçbir karşılık beklenmeksin (Veya sadece minimum maliyetler) eğitim-öğretim , kesintisiz devam ettiği mekanlardır. Bu mekânlarda, (saz, bağlama, semah, müzik, Bilgisayar kursu, dikiş-nakış, okuma, Vb birçok kurs verilmektedir)

7-Bir çok cem evi, ırk renk, dil, din gözetmeksizin bütün yoksullara aş evi olmuştur.. Bugün, herhangi bir cem evine gitseniz, farklı din ve mezheplerden fakir birçok insanın karnını doyurduğunu göreceksiniz.

8-Birçok cem evinde, hasta, ve doktora gidecek parası olmayanlara, bedava sağlık hizmeti sunulmakta, hastalara yardımcı olunmaktadır.. bu hizmetler renk, ırk, dil, din, mezhep ayrımı olmaksızın herkese bedava sunulmaktadır.


Allah Eyvallah

Kaynaklar:

1- İslam Ansiklopedisi, Bkz. “mescit”

2-M. Hamidullah, İslam Peygamberi, İstanbul, 1981,11,s. 832

3-Nesei, Mesacid, s. 21

4-İbn Sa’d Tabakatül- Kübra Beyrut, C.1, s.239

5-A. Rıza. UĞURLU, "CEM EVİ", http://www.habercem.com/haberdetay.a...5&Categoryid=4
peki basit bir soru
içinde cemevi kelimesi geçen ve 12 imamlardan nakledilen sadece bir tane hadis söyle (tabi kaynağıda olsun)
bak bu basit soruyla bile salladığın anlaşılacak çünkü ne kaynak nede söz nakledemeyeceksin çünkü 12 imam yolunda cem semah gibi kültürel olaylar yoktur
ama yine pişkin pişkin yazmaya devam edeceksin :D
Dede-baba
Mesajlar: 469
Kayıt: 19 Haz 2009, 10:00

Musahiplik Cemi Hakkında

Mesaj gönderen Dede-baba »

Degerli canlar...

Cem ibadeti sadece Tv'lerde gördügümüz görgü ceminden ibaret değildir. Farklı bir cem Ayini olan musahiplik cemi hakkında biraz bilgi vermek istiyorum:



MUSAHİPLİK CEMİ:

Degerli canlar, Musahip arapca kardes demektir.

Musayip tutma her aleviye şart koşulmuştur. Şöyle ki Bu ibadet... Peygamber Efendimizden kalan bir sünnettir; Müslümanlar Mekke'den Medine'ye hicret ettiklerinde...

Mekke'li ve Medineli müslümanlar bir araya toplanmışlardı... Bütün müslümanların hicretinden sonra Ve Allah emri.... Cibril-i Emin nefesiyle Hz. Muhammed Mustafa'ya 'da Hicret emri geldi... Ve yine Hz. Muhammed Allah'ın emriyle Hz. Ali'yi kendi yatağına yatırdı... Medine'ye hicret etti......


Peygamber Medine'ye ulaştığında aşağıdaki Ayet-i Kerime nail oldu...


İsmişah! Bismişah Allah Allah...

Hakk, Dost, Zahir, Batın, Hazır, Gaib. Sırr-ül Sır Erenlerinin Gülcemallerine aşk...

Ber-Cemal-i Muhammed, Kemal-i İmam Hasan, İmam Hüseyin, Ali ra Bülende salavat...

Allahümme salli ala seyyidina Muhammed-in ve ala Ali Muhammed...)


"Onlar ki Hakk'a bağlanıp hicret ettiler...
Mallarıyla canlarıyla Allah yolunda savaştılar

Onlar ki (hicret edenleri) barındırıp yardımda bulundular
İşte bunlar, birbirilerinin dostu ve yâridirler

O kimseler ki İnkâr edip küfre saparlar
Hiç şüphesiz onlarda birbirilerinin yâridirler

Eğer böyle yapmaz (birbirinize dost ve yakın olmaz) iseniz
Her zaman yeryüzünde fitne ve fesata izin verirsiniz...

(Enfal suresi ayet 72-73)

Ve böylece Hakk emri... Peygamber sünnetiyle Muhacir ile Ensar birbiriyle kardes kılındı.

Medine'ye En son. gelen ise... Peygamber'i Mekke'li müşriklerden korumak için O'nun yatağına yatan Hz. Ali idi.... ve kendisine kardes kalmamıştı. Üzgün olan Hz. Ali Peygamber'in yanına gitti... Herkesin bir kardeşi olduğunu kendisinin ise bulunmadığını söyledi..


Peygamber Hz. Ali'ye hitaben dediki;

"Ya Ali sen benim dünya ahret kardesimsin, Musa'ya Harun neyse sende bana Öylesin",ve sonrasında orada bulunan bütün müslümanlara hitaben, bu Allah'ın isteğidir. Diye Buyurdu.

Değerli canlar, bu tarihten sonra Alevi-islam inancına sahip kimseler, Hakk emri... Peygamber'imizin sünneti İmam Caferi Sadık'ın Erkanı üzre kendi akrabaları dışında bir kimseyi kendine kardeş kıldı.


Musahipler:

1-Dünya- ahret kardes olup iki cihandada birbirinden sorumludur.

2-Musahiplik evli çiftler arasında ise. ve bu kimselerin kızları birbiriyle evlenemez...

3- Birbirlerine ihtiyaç duyduklarında yanlarında olmaları gerekir.

4- Müsahiplik... Kişilerin kendilerinin karar vereceği bir şey olmayıp... dede-baba'nın izni ve Müsahiplik Ayin-i Cemi ile olur...

5-Kimler bibiriyle müsahip olamaz..


***Dede-baba ve Pir, Taliple

***Alim, cahille...

***Mü'min ile Münafık& İnanan ile İnanmayan

***Piri olan ile Pirsiz olan& düşkün

***Evli kimseler bekar ile

***Genç ile yaşlı

***Zalim, mazlum ile

MÜSAHİP OLAMAZ...

***

***Müsahiplerin hem kendileri hemde aileleri birbirlerinin dünya-ahret kardeşidirler... bekar kimseler arasında olan Müsahiplikler de ise.. sonradan evlilik yada cinsellik içeren her türlü ilişki yasaktır... düşkünlük sebebi saylır.. yoldan düşer..

Allah Eyvallah
Dede-baba
Mesajlar: 469
Kayıt: 19 Haz 2009, 10:00

İkrar Cemi ve Kur'an-i Dayanağı

Mesaj gönderen Dede-baba »

İsmişah! Bismişah Allah Allah...

Hakk, Dost, Zahir, Batın, Hazır, Gaib. Sırr-ül Sır Erenlerinin Gülcemallerine aşk...

Ber-Cemal-i Muhammed, Kemal-i İmam Hasan, İmam Hüseyin, Ali ra Bülende salavat...

Allahümme salli ala seyyidina Muhammed-in ve ala Ali Muhammed...


"... Sana bağlılıklarını bildirenler, Allah'a bağlılıklarını göstermiş olurlar: Allah'ın eli onların elleri üzerinedir. O halde, kim ahdini bozarsa yanlızca kendi alehine bozmuş olur. Ve kim Allah'a karşı taahüdüne uyarsa, Allah ona büyük bir ödül ihsan edecektir. ( Fetih Suresi 48/10)"


Ey Muhammed! Bil ki sana biat edenler aynen,
Tanrı'ya Biat etti. Gelip senin ile el tutan.

El tutarak sözleşenler senin elin üstündedir.
Hakk'ın eli ise, tüm cümle ellerin üstündedir.

Sözünü kim bozarsa ikrarından dönmüş olur,
De ki; Kendi öz nefsine yararı değil, zararı olur.

Yüce Hakk'ın andını kim yerine getirir
Büyük ödüller, sevap, o'na verilir.

(Fetih Suresi, Ayet10)


İkrar cemi, Tanrı buyruğu, Hz. Muhammed-Ali'nin Sünneti ve İmam Cafer Erkanındandır...

Hz. Muhammed ve Hz. Ali Efendi'miz.... Hakk-Muhammed-Ali yoluna girmek isteyenleri Bu biatı verdirerek kabul ederlerdi.. Sünni ve şii islam ekolünde (Akabe biatı olarak bilinir)

Peygamber ve hz. Ali, Rıdvan Ağacının altında İslam dinine girmeye gelenlere bu Biatı verdirir Sırtına "İkrarın Kabul oldu" manasında sırtına eliyle vururdu... Hz. Ali ise, Rıdvan ağacından bir dal (Alevi-bektaşi ocaklarındaki TARIK) ile taliplerin sırtına vururdu...


Bu ikrar, 12 İmam ve nesli aracılığıyla önce Horasan'a ve seyidler ile Anadoluya taşındı...

Şimdi İkrar cemi hakkında bilgi verelim..



Alevi-Bektaşi inancında Hakk-Muhammed-Ali yoluna..."İKRAR CEMİ" yapılarak girilir.. Bu cem, Can'ın dünyadaki heves ve nefsini öldürdüğü ayindir... Bu şekilde yola gelen can malından, varlığından vaz geçer.. Dünya hevesini bir yana bırakır...İkilikten, hasetten, cümle benlikten arınır.....

Hırstan kibirden arınmak... Her türlü dünyevi isteklerinden arınmak,. zordur... Bu nedenle Can'a yola girmeden telkinde bulunulur...

"GELME GELME.... DÖNME DÖNME!... GELENİN MALI, DÖNENİN CANI!...".

Sözü'nün manası budur....

Hakk-Muhammed-Ali yoluna kılıçla zorla cebirle değil.. Teslimi Rıza ile girilir... Bu nedene talip yola girmeden uyarılır.. hatta başaramayacaksa girmemesi söylenir..

Hakk-Muhammed-Ali Yolu için..


"DEMİRDEN LEBLEBİDİR YENİLMEZ....YÜCE DAĞDIR, AŞILMAZ...GELENİN MALI DÖNENİN CANI" denir... Bu cem Can'ın ölümü olarak kabul edilir... "ÖLMEDEN ÖNCE ÖLMEK" tabiri bu nedenle kabul edilir.....

Bu koşulları kabul eden Can.... Pir'ine, Hakk-Muhammed-Ali Yolundan dönmeyeceğine dair... Bağlılılğını sunar.. Pir'de Ceddi Muhamed-Mustafa adına... Bu canları Hakk-muhammed-Ali yoluna, Ehli-Beyt Kervanına kabul eder....

"EL ELE, EL HAKKA' Desturunun.. Sırr-ı manası budur...

İkrar Cem'inden önce TARİKAT ABDESTİ ALDIRILIR.....Can, daha önceki cümle günahlarına tövbe eder... AYİN-İ CEM BAŞLAR...Ayin-i cem bittiğinde... Can...Yeniden doğmuş ve dünyaya yeniden gelmiş kabul edilir.. Yani DİRİLMİŞ.. CAN Bulmuş sayılır... Böylece Can.. islam olmuş ve Mü'min olmuş sayılır...Nefsini öldürmüş.. hakikatler dünyasında gözünü açmıştır..

Eğer ki...Bu Can...yoldan düşerse...

Telkin edilen... "DÖNENİN CANI" gider yani..... Tarikatten düşen... Hakk-Muhammed-Ali yoluna asi olan.... Bir daha asla Tarikata giremez.. Bu kuraldır... Bu can için bir daha İkrar cemi yapılmaz.. Can artık ŞERİAT'nın ehlindendir...Bu makamdan yukarı çıkamaz...

Artık Bu Şeriat Ehlindeki bu can ölüdür... (gerçeğe gözünü açamayan anlamında... gözündeki sır perdeleri açılmamış manasında...) tarikat makamında, Nefsine uyan.. Ölü kabul edilir... Kimse Bu cana selam dahi vermez.. yeme ve içme ihtiyaçları dışında münasebet yasaktır... Can bazen toplumdan bile süreülebilir...

Yoldan düşen bu cana "YOL DÜŞKÜNÜ" denir...Alevi-bektaşilik içinde... yaptırımların en büyügüdür.. Çok büyük şuçlar işlenmedikçe... bu ceza verilmez...

Allah Eyvallah..
Dede-baba
Mesajlar: 469
Kayıt: 19 Haz 2009, 10:00

Ayin-i cem de Dört Kapı Selamı

Mesaj gönderen Dede-baba »

Ayin-i cem'e başlamadan dört kapı selamı verilir...

*** Esselam-ı aleyke ey nuru şeriat erenleri!

*** Esselam-ı aleyke ey piri Tarikat erenleri!

*** Esselam-ı aleyke ey Nuru Marifet erenleri!

*** Essalm-ı aleyke ey Nuru Hakikat erenleri!


Dede-baba söze şöyle devam eder..

Edeb-erkan.... Sükutu lisan... Mü'mine Nişan...


*** Degerli canlar.. buradaki "Edeb" kelimesi içinde bir sır içerir.. Bu sır şudur ki..

Edeb kelimesinin "E" harfi "EL".... "D" harfi "DİL"... "B" harfi "BEL" haflerini simgeler...

Böylece EDEB kelimesi... Eline-Diline-Beline sahip olup her türlü kötülüklerden uzak durmak, anlamına gelir...


Edeb Ya Hû

Haksızlığa uğramazsın, sahip isen eline
Devasız derde düşmezsin, sağlam isen beline,
Bu erenler buyruğudur, Can'ı gönülden dinle!
Belalara uğramazsın, hakim isen diline...

Edeb erkana bağlıdır, ayağımız başımız;
Güllerden koku almıştır, toprağımız taşımız,
soframızda bulunan, lokmalar hep helaldir,
Yiyenler nur olur, ekmeğimiz aşımız..

(Hacı Bektaş-ı Veli)

Allah Eyvallah Şeyen İlallah
Cevapla

“Cem, Semah ve Saz” sayfasına dön