Hacı Bektaşın Yolu

biralevi
Mesajlar: 1487
Kayıt: 24 Ara 2006, 14:02

Mesaj gönderen biralevi »

meshedi313 yazdı:Benim anlayamadığım şeyler var. Hacı Bektaş'a ait olduğu söylenen eserler incelendiğinde - bu başlığın ilk yazısında- açık bir şekilde görülüyor ki bu kitapların yazarı bir sunnidir. O kitaplarda sunni inanışa yönelik motifler mevcuttur. ayrıca osmanlı-bektaşi ilişkisi kafamı iyice karıştırıyor.

İşte alevi genci-aydını böyle olmalıdır,sormalıdır,soruşturmalıdır,aldığı yanıtları mukayese etmelidir,bir fikrin dört yanını eleştiriye tabi tutmalıdır ve sonuçta ayakta kalana sahip çıkmalıdır.Yoksa atalarının yoluna uyar gider ve helak olanlardan olur.
Evet sevgili kardeşim Osmanlı ve cumhuriyetin devamında Bektaşilikle ilgili yazanların tamamına yakını sünnidir ve bunda artık şaşılacak bir şey olmadığını biliyoruz.1960 lardan sonra işin içine alevi kökenli yazarlarda girmeye başlamıştır.
Osmanlı Bektaşi ilişkisinde kafa karıştıracak bir yön yoktur 1826 yılına kadar Osmanlı Bektaşi tarikatını resmen sahipleniyor destekliyordu çünkü onu kendinden bir parça kabul ediyordu hatta üç büyük tarikatten birisi kabul ediyordu.





İhtimal:
Hacı bektaşeğer bir Aleviyse, ona ait olduğu söylenen bu eserler ya tahrif edildi ya da ona ait değildi..

Eser tahrif edilmiş olma ihtimali mümkün değil çünkü eğer eserlerinde ehli beyt fıkhına ait bir pratik olsaydı bu durum mutlaka yazılı bir yerlere yansırdı,bir izi olurdu yada edebiyata yansırdı o izi buralarda bulabilirdik oysa buralarda da ehli beyt fıkhına dair iz bulamıyoruz.yani anadoluya pir sultan ve şah hatayi ile 12 imamların ismi giriyor ama bilgisi giremeden katliamlar nedeniyle isimlerin içi boş kalıyordu.yine bu tür bir tahrifatı hiçbir kaynak yazmadığı gibi hiçbir anlatıda da tahrifat iddiası bulunmuyor yani böyle bir olasılık bilimsel değildir.
Ama eserlerin ona ait olmaması ise mümkündür,zaten biz tezlerimizi bu ihtimalide düşünerek “ona ait ise “böyledir şöyledir diye ihtimalli olarak kuruyoruz.






Eğer bu eserlerin ona ait olmadığı veya ona aitse tahrif edildiği ispat edilmediği sürece, onu bir sunni mutasavvıfçı olarak kabul etmek zorundayım. çunkü akıl ve ilmi veriler buna işaret ediyor...

Diğer taraftan Ehli Beyt Mektebinden olduğu herkesçe kabul edilen pir Sultan'a ait olduğu söylenen bazı şiirlerde "pirim hacı bektaş veli" gibi ifadeler var. Can yayınlarından çıkmış bir buyruk da(Eski bir baskıydı) seyyid olmayan birini pir edinmek yoldan sapmaktır diyor. Oysa hacı bektaşın seyyid olduğuna dair kaynaklar arasında da bir çok çelişki mevcut.
İhtimal:
Hacı bektaşın soyuna dair çelişkiler ortadan kaldırılmadıkça -onun hakkındaki üstteki iddialara bir cevap bulunduğunu ve aleviliğinin delil olunduğunu farz edersek bile- onu kendimize pir edinmemiz doğru olmayacaktır... Şimdi eğer hacı bektaşın Alevi olduğuna kanaat edersek bile Pirliğinde sorun vardır. şayet o bir seyyid değildir. Peki pir sultana abdal nasıl böyle bir hata yapmış da hacı bektaşı kendine pir edinmiştir. Eğer hacı bektaşın seyyid olmadığı gerçeğini kabul edeceksek (ki deliller bunu gösteriyor) pir sultanın da pirliği hakketmeyen birine pir diye hitap etme yanlışını yapma olasılığının düşüklüğünü de gözönüne alırsak, pir sultana atfedilen ve hacı bektaşı pir diye öven bu şiirler pir sultana ait değillerdir.
şimdi durum buyken bu mantıkla veya daha değişik verilerle pir sultan abdala ait olduğu iddia edilen şiirlerin elekten geçirilmesi şarttır. Ona ait olmayanları bir şekilde elenmelidir. Bu sayede pir sultanın hacı bektaşa yazdığı iddia edilen şiirler de gerçkeliğe kavuşacaktır....
Neden Pir sultan ile hacı bektaş arasında bir çelişki varmış gibi düşündüm?
Bir devlet pir sultanı asıyor aynı devlet hacı bektaşa sahip çıkıyor... İşte bu veriden kaynaklanan bir olguyla bu sonuca varmak mümkün değil midir?

Evet aynen öyledir,aynı Osmanlı pir sultanı asıyor,ismini ve izini silmeye çalışıyor,onu düşman kabul ediyor,adını bile anmamak için her türlü titizliği gösteriyor ama aynı devlet hacı bektaş konusunda tam tersini yapıyor.o halde Osmanlıda pir sultan ile hacı bektaşı birbirinden farklı görüyor,bizde bu farkı ortaya koyuyoruz,birisi alevidir diğeri sünnidir.
Dikkat edin hacı bektaşa sünnidir diyen pek çok Osmanlı Sünni yazarı vardır ve hiç kimse hacı bektaşa rafizi yada Kızılbaş dememiştir.Pir sultanı ise şii casusluğundan kızılbaşlığa kadar hep suçlamışlardır.Yani aklı başında herkes bu gerçeği görebilir,göstermeye çalışıyoruz.göstermeliyiz.
Yada şöyle düşünün Osmanlı Kızılbaş kelimesini sürekli kötülemek için kullanırken eğer hacı bektaş(değil ya) aleviyse! ve yolun büyük öncülerinden ise ! ona osmanlınında Kızılbaşların önderi demesi gerekmezmiydi ve bu şekilde bir hitap herkesçe pek çok kaynakta kullanılması gerekmezmiydi?
Basit bir emsal ile açıklayım,
İslamdan nefret edenler Peygamberi sevebilirmi?
Marksizmden nefret eden birisi marksı seviyorum diyebilirmi?
PKK yı düşman bilen birisi Apoyu sevebilirmi?
Peki Osmanlı kızılbaştan ,şiiden nefret ettiğini her zaman söylemiş ve kanıtlamışken nasıl oluyrda hacı bektaşı seviyorlar?
Cevap çok basit çünkü hacı bektaşı Kızılbaş şii kabul etmiyorlar Sünni olduğunu biliyorlar….



Şimdi ortada tarihin karanlıklarına gömülmek istenen bazı gerçekler olduğu aşikar oldu... Peki bu gerçekler neden yokedilmek isteniyor?
Çok basit herkes hacı bektaşı balımı abdal musayı bir kenara iterek 12 imam yolunu öğrense kerbelayı öğrense Caferi fıkhını öğrense bu insanları koyun yerine koyabilirmisiniz onları birdaha uyutabilirmisiniz?onları falanca ilkenin filanca partinin uşağı yapabilirmisiniz?birdaha sünnileştirebilirmisiniz?
İşte sır buradadır.






Kafamıza takilabilecek bir soru daha? Hacı Bektaşın turbesinde namaz mühürlerinin var olması onun aleviliğine delil oluşturur mu? Ancak bu namaz mühürlerinin hacı bektaşla bir ilgisi olduğunu düşünsek bu sefer yine kendileri Bektaşi olarak niteleyen grup bir açıdan köşeye sıkışmış olacaktır...

o mühür 1271 de ölen hacı bektaştan kalmış olamaz çünkü tahrifat yok ve bir toprak parçası onca süre bu şekilde kalamaz,dahası müze menderes döneminde açıldı ve mührü oraya bir işgüzar sonradan koydu yani kayıt defterlerinde önceden mühür yoktu,dahası böyle bir mühür namaz için kullanılmış olsaydı pek çok mühür olması gerekirdi dahası mühürlerin namazlarda kullanıldığı pek çok yazılı kaynakta geçmiş olması gerekirdi ve bu pratik halende bir kısım tarafından devam ettirilmiş olması gerekirdi,böyle olmadığına göre mührün oraya sonradan bir işgüzar tarafından yerleştirildiğini kabul ediyoruz.






Şimdi kafama takılan bu sorulara cevap istiyorum:
Pir sultandaki hacı bektaş övgülü şiirlerin bir açıdan çelişkili olduğunu, pir sultana ait olmadığını ispat etmeme rağmen yeterli olmadığı düşünüyorum. Daha geniş ve farklı bakış açılarından bu konuya açıklık getirebilir misiniz?
Pir sultanın tüm şiirleri bir araya toplanıp hangi konuların kaç kere işlendiği düşünüldüğünde hangi eserin ona ait olup olmadığı da ortaya çıkar.%80 i düvezi imam türündendir yani 12 imamların isimleri sayılır ve Osmanlının ve kurumlarının övülme ihtimali yoktur.kuranın inkar edilme ihtimali yoktur.
Ama böyle dahi olsa yinede pir sultanı müçtehit olarak kabul edemeyiz,onu alevi aydını olarak kabul etmeliyiz
.










Diğer sorum:
Hacı bektaşa ait olduğu iddia edilen eserlerdeki çelişkiler değişik ihtimaller gözönüne alınırsa nasıl bir sonuca ulaşırız? Yani bu çelişkileri ortadan kaldıracak mantıklı bir açıklama bekliyorum...
Eserler Sünni vurgularla yazılmıştır yani ona ait olduğu iddia edilen eserler gerçekten onunsa o sünnidir,değilsede o zaman hiçbir eseri olmayan birisini neden alevi kabul edelim ki? bu durumdada ona bakış açılarıyla onun ne olduğunu düşünüyoruz ve karşımıza Sünni olduğu gerçeği yine çıkıyor ,bu konu yukarıda (forum başlığında yolu kısmında )işlenmiştir.





Hacı Bektaşın türbesinde var olan namaz mühürleri ne anlama geliyor? Bu hacı bektaşın aleviliğini ispat eder mi? yoksa sadece hacı bektaşın etrafındakilerinin aleviliğini mi ispat eder?
Teşekkürler...
Bunlar sonradan müzeye konulan unsurlardır,Bektaşiler açısından tarihi hiçbir anlamları yoktur,bunların oraya konulmasının temel sebebi 1945 lerde yazılan Bektaşiliğin içyüzü isimli kitap olduğunu düşünüyorum zira o kitapta Caferilerin kıldığı namazda mühre secde edildiği kerbela toprağı kullanıldığı yazılmıştır,sanıyorum bu bilgiden sonra menderes döneminde veya sonrasında o mühür oraya müzeye konulmuştur,zaten kimsede orada sergilenmesi dışında bu mühürleri kullanmamıştır.
Kasabada yaşayanların büyük çoğunluğu sünnidir köylerin ise 5 tanesi alevidir.Birileri 1826 da sürüldük diyor ama sürülen ailelerin izini bir türlü gösteremiyorlar sürülen sadece çelebi soyundan birkaç kişidir ve tokat Amasya ya yerleştirilmiştir.asıl böylesine önemli vurguları sorduğun için sana teşekkür etmeliyiz.
3nokta
Mesajlar: 3381
Kayıt: 26 Ara 2006, 22:16
Konum: Meşhedi313

Mesaj gönderen 3nokta »

Teşekkürler tekrar be tekrar...
Sanırım insanların kafasını karıştırasabilecek bazı sorulara da bu sayede yanıt bulmuş olduk.a umarım artık birilerine hoş görünmek adına artık yanlışlara, hatalara doğru gibi bakılmaz. gerçekler korkmadan dile getirilir. Hakk için, hakkı haykıranlara selam olsun...
nokta koymuyoruz artık cümle sonlarına
noktayı koyacak olan sensin anlasana
. . .
biralevi
Mesajlar: 1487
Kayıt: 24 Ara 2006, 14:02

Mesaj gönderen biralevi »

Ziyaretçi defterinden

Kod: Tümünü seç

QUOTE=birisi]Bekteşî inancına göre, Orhan Gazi ilk Osmanlı ordusunu kurarken Hacı Bektaş'ın fikirlerinden faydalanmış, kurulan orduya dua etmiş ve yeniçeriler de kendisini Pîr olarak tanımışlardır. Hatta elini bir askerin başı üzerine koyup dua ettiği zaman arkaya doğru sarkan kol yeninin hatırasına Yeniçeri serpuşlarının arkası bir yen gibi uzatılmıştır arkaya doğru. Hacı Bektaşî Velî, Yeniçeriliğin kurulmasından, hatta Sultan Orhan'ın doğumundan çok önce vefat ettiği için bunların doğru olmasına imkân yoktur. Ancak Yeniçeri ocağında Bektaşîliğin hâkim olduğu ve Yeniçerilerin kendilerine Taife-i Bektaşiyân; dedikleri gerçektir. Ve Yeniçeri ocağındaki bu eğilime uyan Yavuz Sultan Selim'in de Bektâşî tarikatına girdiği bilinir. Yavuz, Osmanlı hânedânı içinde Bektaşîliği kabul eden tek padişahtır.

    Hararet ;nar dadır, sacda değildir.
    Keramet başdadır, tacda değildir.
    Her ne arar isen kendinde ara,
    Kudüs'te, Mekke'de, Hac'da değildir.
    Sâkin ol, kimsenin gönlünü yıkma,
    Gerçek erenlerin izinden çıkma,
    Eğer adam isen ölmezsin, korkma
    Âşığı kurd yemez, ucda değildir.

diyen Hacı Bektaş Velî, vefatından sonra daha büyük önem ve değer kazandı.
alıntı:http://


biralevi:
tamamlamak ve düzeltmek için yazıyorum:
1-Hacı bektaşın padişah Orhan ile görüşmesi mümkün değil çünkü 1270-71 de ölen hacı bektaşın 1299 da kurulduğu kabul gören ve sonrasında 2.padişah sayılan orhanla görüşmesi doğru değildir,
Ancak yeniçeriliğin ilk zamandan bu yana Bektaşiliğe bağlanması ve hacı bektaşı pir kabul etmesi,edilmesi tüm tarihi kaynaklarca doğrulanmaktadır.
Yani Sünni Osmanlı en vurucu ordusunu Sünni kabul ettiği Bektaşiliğe bağlamış ve ilerleyen tüm süreçte bu bağ kabul görmüştür.
Sultan Orhan veya hangi padişah yada hangi Bektaşi dervişiyle bu bağın oluşturulduğunu tam olarak bilemiyoruz belki ilerleyen süreçte çözümlenen Osmanlı belgeleri buna açıklık getirebilir.
2-Yavuz dışında 2.bayezid,Abdülaziz de Bektaşi kabul edilmektedir,hatta son Bektaşi halife dedebabası bedri noyan bu isimlere Osman,Orhan ve kanuniyi de eklemektedir.
3-Yazdığınız meşhur deyiş hacı bektaşa ait olduğu iddia edilen hiçbir yazılı eserde yoktur ama ne yazık ki buna rağmen herkes bunu hacı bektaşınmış gibi kabul etmektedir.Oysa bu deyişin Sünni kökenli kaygusuz sultana yada abdala ait olduğu yönünde kuvvetli ibareler vardır.
4-Evet haklısın hacı bektaş ölümünden sonra padişah 2.bayezidin katkılarıyla önem ve değer kazınmıştır,adına dergah kurdurulmuş örgütlendirilmiş desteklenmiş balım sultan atanarak kuvvetlendirilmiş yaşama geçirilmiş ve bunlar yetmezmiş gibi sarayda hacı bektaş velayetnamesi yazdırılarak onu keramet sahibi bir veli olarak halka tanıtmışlar ve sonrasında meşhur olmuştur halen bu süreç devlet katkılarıyla devam etmektedir
Musa Özateş
Mesajlar: 1205
Kayıt: 17 Mar 2007, 01:17

Mesaj gönderen Musa Özateş »

bektaşın ve bektaşiliğin sünniliği bu kadar açıkken neden bu kadar inat ediliyor anlamıyorum
biralevi
Mesajlar: 1487
Kayıt: 24 Ara 2006, 14:02

Re: Hacı Bektaşın Yolu

Mesaj gönderen biralevi »

Ziyaretçi defterinden alıntıları aktarıyorum


bir alevi kardeşim şu konuda haklısın osmanlı hacı bektaşa hiçbir zaman kızlbaş dememiştir bi de şu konuda beni aydınlatmanızı isteyecegim bi kaynaktan okumuştum bu bilgiyi anadolu alevileri horasandan anadoluya gelmiştir ve eski adı dersim olan tunceli topraklarına yerleşmişlerdir oradan anadoluya yayılmışlardır ve çorum alevilerinin yüzde 90 dersimden gelmedir bu ne kadar dogru teşekürler



Mesaj Sahibi: ercan
bir alevi kardeşim şu konuda haklısın osmanlı hacı bektaşa hiçbir zaman kızlbaş dememiştir bi de şu konuda beni aydınlatmanızı isteyecegim bi kaynaktan okumuştum bu bilgiyi anadolu alevileri horasandan anadoluya gelmiştir ve eski adı dersim olan tunceli topraklarına yerleşmişlerdir oradan anadoluya yayılmışlardır ve çorum alevilerinin yüzde 90 dersimden gelmedir bu ne kadar dogru teşekürler




Ercan can
1-Osmanlının hacı bektaşa neden kızılbaş demediğini düşünmeni tekrar öneriyorum.
2-Dini bilgilerin kaynağı vahiydir,vahiy ise peygamberler aracılığıyla insanlara ulaşır,Son peygamber ise arap yarımadasında yaşamış ve doğal olarakta bu bilgiler oradan yayılmıştır,
12 imam soylu insanlar zulümler nedeniyle horasan taraflarınada göç etmiş ve gittikleri yerlere bilgilerinide taşımışlardır ,horasan merkezi meşhed olan bir bölgenin genel adıdır ve burada bu bilgileri öğrenen insanlarda göç yoluyla bu bilgileri anadoluya taşımışlardır.
3-Dersim de göç yollarından birisidir,buralara yerleşilmiş sonra buralardan sürgünler yoluyla insanlar anadoluya dağılmışlardır ancak çorum için % 90 rakamı bana biraz abartılı gibi geldi bu konuda yapılan bir araştırmada bilmiyorum.



beki alevi can sence rakam nedir ben çorum mecitözülüyüm dedelerim bizim soyumuz tunceliden gelmedir dediler bu konuda geniş bilgin versa beni biraz aydınlatabilir misin teşekür ederim

bu konuda bir rakam vermek için araştırma yapmak gerekir yada bir araştırmaya dayanmak gerekir böyle bir araştırma olduğunu bilmiyorum ,şu aşamada bu yüzden rakam veremeyiz çorum için tabii



OSMANLIDA HACI BEKTAŞA KIZILBAŞ DENİLMEMESİNİN NEDENİ HACI BEKTAŞIN DAHA ILIMLI OLMASI DİYE DÜŞÜNÜYORUM.GÜNÜMÜZE KADAR TÜRBELERİ GELMİŞ ALEVİ ERENLERİ PİRLERİ VE HACI BEKTAŞ HAZRETLERİNİN GELMİŞ OLDUGU YER HOROSAN DEĞİLMİ TABİKİ HOROSAN SEDECE HACI BEKTAŞIN TARZI FARKLI BELKİ EN SON GELEN O İDİ YANİ ORTAMIN GERGİNLİĞİ AZALMIŞ BELKİDE ÖNCE GELENLERİN YAŞAMIŞ OLDUGU SIKINTILARI ZORLUKLARI BİLEREK DAHA ILIMAN BİR TAVIR TAKINMIŞ OLABİLİR BELKİ





Mesaj Sahibi: mustafa
OSMANLIDA HACI BEKTAŞA KIZILBAŞ DENİLMEMESİNİN NEDENİ HACI BEKTAŞIN DAHA ILIMLI OLMASI DİYE DÜŞÜNÜYORUM.



Mustafa can
ılımlı olması kızılbaş deniilmemesini açıklamaz çünkü:
1-Hacı bektaş osmanlıdan önce ölmüştü ö.1271 osmanlı 1299 da kuruldu yani osmanlıdan önce yaşamış birisinin ılımlı veya ılmsız olmasını osmanlı bu ölçüde önemseyemez.
2-Ayrıca ılımlılık ölçüsüyle hacı bektaş övgüsünü açıklayamazsınız.Hacı bektaşı osmanlının padişahları din adamları tarikatçıları hep övmüş ve hep sevmiştir,bu sadece ılımlılıkla açıklanamaz.
3-Ayrıca bir dini önderin yeniçeri ordusu gibi osmanlının en büyük ordusunun piri ilan edilmeside ılımlılık ölçüsüyle açıklanamaz.
4-Hacı bektaş ismi verilen kasabaya osmanlı sürekli destek vermiş maddi yardım yapmış imarat ve onarımını üstlenmiştir,bunlarıda ılımlı oluşuyla açıklayamayız.
5-Osmanlı özellikle bayezid yavuz ve kanuni dönemlerindebinlerce kızılbaşı katletmiştir bunların içinde çocuklar kadınlar ve bebeklerde vardır ve bunlarda ılımlıdır,kızılbaşlardan bebeklerini dahi katledecek ölçüde nefret eden osmanlının bektaşı ılımlı diye yüceltmesi ılımlılıkla açıklanamaz.
6-Dediğin gibi olsaydı ona iyi kızılbaş yada ılımlı kızılbaş yada uslu kızılbaş ,diğerleri gibi olmayan kızılbaş anlamına gelecek kelime ve cümlelerde kullanılır diğer kızılbaşlarla farkı ortaya konurdu
oysa böyle cümlelerde yoktur ve onun ismi hangi osmanlı kaynağında yada meclisinde nerede geçse herkes onu över.Ilımlılık bu noktayıda açıklayamaz.
Daha birçok şey söylenebilir bu konuda kısa kesiyorum,
sonuç çok net ve açık tabi görmek isteyen için aklı özgür olan için
HACI BEKTAŞA OSMANLI KIZILBAŞ DEMEDİ ÇÜNKÜ HACI BEKTAŞ KIZILBAŞ DEĞİLDİ.
Kolay basit gerçek mantık budur ama insanların akılları yönlendirildiği için bu kadar kolay bir gerçeğe bile direniyorlar.
biralevi
Mesajlar: 1487
Kayıt: 24 Ara 2006, 14:02

Re: Hacı Bektaşın Yolu

Mesaj gönderen biralevi »

sayin biralevi
2 soru
1 yenicerilerin gülbengilerinde niye hz. ali nin adi geciyor? niye ücler, besler yediler geliyor?
yenicerilerin hic marslarini, parolalarini okudunuzmu? yeniceri sancaklarinda kos kocaman zülfikar var. savaslarda devamli bektasi babalar yanlarinda gelirdi. haci bektasdan himmet alirlardi. demeki haci bektas aleviydi!


2 mademki 16 yyz da bektasiler sünniyidi peki niye alevilerin 7 ulu ozani sayilan virani devamli hz. ali , 12 imamlar üzeri siirler ve buyruk yazmis? virani 16 yzz en büyük bektasilerden biriydi. Demir babadan el almisdi. demeki bektasiler her zaman aleviydi!

haci bektas aleviydi, vilayetname haci bektasin ölümnden 200 yil sonra yazilmis naksibendi taraflarindan. haci bektas veli anadoludaki ocak sistemini kuran kisi.

haci bektas hic bir zaman sünni degildi, rüya göriyorsunuz efendim. naksibendiler nasil yunus emreyi sünni yapiyorlarsa aynisini haci bektas veliyede yapiyorlar


Ali haydar can
Öncelikle söylemeliyiz ki soru sormanız araştırmanız karşıt görüşler getirmeniz analiz yapmak istemeniz iddia sahibine aykırı sorular sormanız iyi bir özelliktir,bunlar yaptığınız sürece gerçekleri yakalama olasılığınız büyüktür,bu özelliğinizi asla kaybetmeyin bizim temel istediğimiz budur
Hacı bektaş konusuna gelince
Eğer gerçekten 12 imamlara inanıyorsanız onların fikirlerine konumlarına uygulamalarına değer veriyorsanız,onların vasi kabul ediyorsanız hemen söyleyimki bektaşın alevi yada sünni olması hiç önemli değildir.SADECE BEKTAŞI DEĞİL SEVDİĞİNİZ KENDİNİZE YAKIN BULDUĞUNUZ KİMSEYİ ANNE VE BABANIZ DAHİ OLSA 12 İMAMLARIN ÖNÜNE GEÇİRMEYİNİZ,
Gadiri hum olayına inanıyorsanız KUran ve Ehli BEyte sarılanların kurtulacağını bilirsiniz yani bu iki emanet temeldir bektaşa mektaşa ihtiyaç yoktur bektaş alevide olsa sünnide olsa bizi kurtaracak olan iki temel Kuran ve Ehli Beyttir.
Eğer bu noktada anlaşıyorsak gerisi sadece ilmi bir tartışma konusu olur,yani bektaşın aleviliği yada sünniliği sadece ilmi tartışmadır.
Ama biz bektaşa ve bektaşiliğe takılanların Kuran ve 12 imam fikirlerinden uzaklaştığını görüyoruz,
anadolu insanımız yüzlerce yıldır hacıbektaş kasabasına giderler hacı bektaş her mecliste övülür hatta 12 imam soyundan sayılır bu durum yüzlerce yıldır devam eder ama 12 imamların aldığı abdesti bile bilmeyiz,kıldığı namazın şeklini bir yana bırakın namaz bile tartışılan bir konu olup çıkar o halde burada bir sorun var diye işin içine girdim ve bektaşiliğin osmanlının sufist bir tarikatı olduğunu gördük bektaşiliğin gelişim aşamaları olduğunu 1826 yılından sonra sebatayistlerin eline geçtiğini ve iyice islam dışına çıktığını gördük.
bEKTAŞIN KİMLİĞİNİ ARAŞTIRIP YOLU VE SOYUYLA İLGİLİ BİLGİLERİ HALKIMIZA AKTARDIK forumda var okuyun ve düşünün.
Sorularınıza gelince ;
1-Dini eğitim alanına girmemiş konuyu ciddi araştırmamış klasik alevi halkımız bir kere sünnilikle aleviliğin temel farklarını bilmiyor,fıkıh felsefe farklarını bilmiyor,sufizmi tasavvufculuğu bilmiyor,12 imamların yolunda tarikat olmadığını sufizmin kötü kabul edildiğini bilmiyor ve bu nedenlerle hangi ilkenin sünnilikte hangisinin 12 imamların yolunda olduğunu ayıramıyor.Sünnilikte Hz.Alinin,ehli beytin yerinin nasıl ve nerede olduğunu bilmiyor.
ÇOk basit bir örnek vereyim 12 imam yolunda hiçbir dönem tarikatçılık diye bir örgütlenme modeli olmamıştır 12 imamlar yaşarken herkes onlara tabiydi ve onlardan sonrada onların ilimlerini taşıyan müçtehitlere tabiydiler ve her asrın müçtehidini biliyoruz yani bu durumda bektaşilik bir tarikat olduğuna göre bunun 12 imamcı bir tarikat olduğunu sadece bu nedenle bile söyleyemeyiz.
Ayrıca sünni tarikatların hemen tamamına yakını kurucusunu Hz.Aliye dayandırır bu nedenle bunlara tarikatı aleviyye denilirdi.Ve onlarda ehli beytin yolunda olduklarına inanırlar,aslında sünnidirler ama kendilerini ehli beyt yolunda zannederler,kadiriler,rufailer hatta günümüzde menzilci denilen kimseler kendilerini ehli beyt yolunda sayarlar oysa sünnidirler.Uygulamaları emevi abbasi osmanlı uygulamalarıdır ama bu çelişkinin farkında bile değildirler.

Bu nedenle böyle tarikatlardan biri olan bektaşilerin gülbenglerinde geçen bazı kavramlar sizi şaşırtmasın çünkü bu kavramlar ortak kullanılan kavramlardır ,alevi ve sünni anlayışın ortak kavramlarıda tabiki vardır,yavuz döneminde de yeniçeri bayrağında zülfikar resmi olurdu çünkü onlar DA HZ.ALİYİ ,cesaretin sembolü sayıyor seviyorlardı ama 4.halife olarak kabul ediyorlardı bizim gibi 1.imam kabul etmiyorlardı.Osmanlı döneminde bazı sünni tarikatlarda kerbela mersiyeleri söylevleri dahi olurdu bu onların alevi olduğundan değil onlarında Ehli beyte saygı duymalarından kaynaklanıyordu ancak zamanla diyanet ilahiyat sünnileşme proğramı dal budak sarınca bunlar arka palanda kalan gerçekler oldu.
Bugün dahi hangi sünniye veya tarikat mensubuna 12 imamları ehli beyti sorsanız saygıyla andığını sevdiğini yollarından gittiğini size söyleyecektir çünkü oda öyle inanmış öyle sanıyor öyle kabul ediyor.O yüzden aliyi sevmek alevilikse bizde aleviyiz diyorlar,oysa yolundan gitmediklerinin farkında bile değiller,
Yani bu yüzden Hz.Ali ile ilgili bir övgü duyduğunda yada 12 imamlara ait bir sembolün kullanıldığını gördüğünüzde sadece bu hususa bakarak bunlar alevidir diyemezsiniz.Sünni diyanet camilerinin hepsinde Hz.Alininde ismi yazılıdır ,bu ortak kavramlar sizi aldatmasın,osmanlı katliamlarda alevi kelimesini bu yüzden kullanmamış rafizi,kızılbaş gibi kelimeleri kullanmıştır.
Yeniçeriler osmanlının en büyük vurucu ordusudur ve birçok alevi katliamlarında yer almıştır 2.bayezit,yavuz ve kanuni dönemlerindeki tüm katliamlarda yeniçeriler en öndedirler ve bu katliamları yapanlar kendilirene bektaşiliğe bağlıda kabul ederler o halde sadece bu tesbit bile yeniçerilerin bektaşiliğin alevilik olmayacağını kanıtlar,
Zaten bektaşa ,bektaşiliğe ve yeniçeriliğe hiçbir osmanlı tarihçisi kızılbaş dememiştir ,
yeniçerilerin bektaştan himmet almaları doğru bilgi değildir çünkü bektaşın kendisi 1271-2 li yıllarda ölmüş osmanlı resmi kuruluşu 1299 olup yeniçeri ordusuda ilk sultan orhan dönemlerinde isim bulmaktadır,
Aleviliğe düşman osmanlı bektaşiliği ve bektaşı her zaman övmüştür 1826 yılına kadar bektaşilik tıpkı nakşilik mevlevilik gibi osmanlının üç büyük tarikatından birisidir ,daha detaylı bilgileri forumda bu bölümlerde var okumanız gerekiyor.

2-Önce bir konuda anlaşalım şairlerin şiirleriyle din olmaz yaşanamaz çünkü ozanlar alim değildir müçtehit değildir kitaplarıda yoktur deyişlerle din yaratamayız,hem sonra bu deyişlerin onlara ait olduğunun garantisi nedir? birbirini tutmayan pekçok deyiş var ,orjinal metinler ortada yok,aynı ozanın mahlasını kullanan pekçok ozan var, o halde ozanlarla yola çıkabilirmiyiz? yüzlerce yıldır ozanların deyişlerini dinliyoruz peki hiç abdesti anlatan deyiş duydunuzmu? bilmiyorlarmıydı,kabulmü etmiyorlardı,anlatmayamı gerek duymadılar düşünmenizi öneriyorum ama her halükarda ozanlara takılarak dini islam yolundan gidilemeyeceğini görürsünüz,

Dİn Kuran ve Ehli beytle yaşanır,müçtehitlerin fıkıh bilgileriyle yaşanır.
Alevilerin 7 ozanı diyorsunuz kim bunu belirlemiş neden yedi,burada sayılmayan alevi ozanların suçu nedir? kim bunlara ULU sıfatını veriyor ne hakla veriyor? bunlarıda sorgulayın,deyişlerinde Ali ismi geçen ozanların din dışı birçok deyişleride ortada peki bu çelişkiyi nasıl çözeceğiz?KAygusuza bakın şiirinde Hz.Aliyide övüyor ama bir başka şiirinde Tanrı ya --- diyebiliyor,şimdi böylelerini dini terminolojide nereye yerleştireceğiz? Allaha küfreden birisini alevimi sayacağız?
Hurufi olduğuna dair ciddi bilgiler olan nesimiyi alevimi sayacağız? bu durumda 12 imam bilgilerinin hurufiliğe menfi bakışını nasıl açıklayacağız?
ŞAh hatayinin saltanat için yaptıklarınamı yoksa düvezi imamlarınamı inanacağız? birine bakarsak katil diğerine bakarsak sanki mübarek bir vatandaş yani sayıda kişilerde tartışılmalıdır,pir sultanın alevi olduğunu biliyoruz ama onun adına en az 6 kişinin yazdığını bu kişilerin onu taklit ettiğini de biliyoruz peki hangi deyişler onun hangileri taklitmlerinin orjinal metinlerde elimizde olmadığınagöre bunu nasıl belirleye ceğiz,virani diyorsunuz peki onunda hurufi olduğuna dair pek çok bilgi var divanında bile tabi onun ise ona ait ise bunuda bilmiyoruz islama dine 12 imamlara aykırı pekçok bilgi var demir baba dediğin kim bunuda bilmiyoruz elimizde bir kitabıda yok o halde bunları kendimize dini önder nasıl kabul ederiz,Hz.Aliyi övmesi tek başyına yetmezki.,hatta bazı övgüleri gulatmı değilmi tartışmasına bile bizi götürebilir ,Aliyi övüyorlar ve bunlar bektaşidir o halde bektaşilikte alevidir mantığı yanlıştır ,bu mantıkla hareket ederseniz asla doğruyu bulamazsınız AKILLA kanıtla,bilimle ve analizle hareket etmelisiniz.
Vilayetname bile tek başına akıllı birisine yol gösterir,çünkü bu kitabı sarayda padişah yazdırdı hacı bektaşı övdürmek insanlara tanıtmak veli sayılmasını sağlamak için,forumda hacı bektaşın yolu bölümünde vilayetnameyle ilgili yazdıklarımızı okuyun,masal kitabıdır uçmalar kaçmalarla doludur,o dönemin anadolu insanına hacı bektaşı mübarek büyük bir veli olarak tanıtmak için 2,bayezit yazdırmıştır çünkü tarikatı kurduran odur ve anadolu insanının tarikata yönelmesini istemiştir,peki adı bile (ba-yezid yani muaviye olan bu adam) ve alevi düşmanı bu adam hacı bektaşı övmek için neden bunları yapıyordu? onun sünni bildiği için değilmidir bunlar,akıl böyle sonucu göstermezmi?HAcı bektaş ocak mocakta kurmamıştır hiçbirn tarihi belge yoktur bunu gösteren.
Aksine tarikat kurmadığı yönünde ilk bilgiler vardır,tarikatı kuran balım sultandır kurduran onu anadoluya getirende 2.bayezittir.
Akılla bilimle kanıtla analizle hareket ederseniz 12 imamların gerçek yolunu görürsünüz,bugün binlerce yıldır ırakta iranda suriyede bu yol yaşanıyor ve yaşatılıyor dünyanın her yerinde bu yolu yaşayan kendilerini CAferi yada isna aşeriyye(12 imamcılar) kabul eden insanlar alimler müçtehitler okullar talebeler var ve bu insanlar bu yolu kuran ve ehli beyt düşüncesiyle yaşıyorlar
bizimde yapmamız gereken budur yine sevecekseniz sevin ama şairlerinizi bektaşınızı demir babanızı falan bir kenara çekin ve en öne KUran ve ehli beytin temel yazılı kaynaklarını koyun müçtehitlerin fıkıh kitaplarını okuyun ve 12 imam yolunu yaşayın bu çok zor değil yeterki atalarınızın dininden kurtulun.
Eğer atalarınızın dininden kurtulamazsanız asla ve asla 12 imamlara kavuşamazsınız ve bilinki
BİN YIL SAZ ÇALIP SEMAH DÖNÜP CEM YAPSANIZ BİLE
İKİ REKAT NAMAZIN SEVABINA BİLE ULAŞAMAZSINIZ.


HACI BEKTAŞ ADINI BİN YIL ANSANIZ onbin yıl kasabasına bile gitseniz ,RAMAZAN AYINDA BİR GÜN TUTACAĞINIZ ORUCUN SEVABINA ULAŞAMAZSINIZ,
sizleri ve halkımızı bunlardan bugüne kadar mahrum ettiler ama bundan sonra gerçeği bulma vaktidir ,gerçek sizi bekliyor uzatın elinizi TERCİH SİZİNDİR,sonucunada siz katlanacaksınız.
Ali
Mesajlar: 636
Kayıt: 24 Ara 2006, 08:34

Re: Hacı Bektaşın Yolu

Mesaj gönderen Ali »

biralevi hocam aşağıdaki yazıyı bir siteden aldım Mustafa Cemil Meriç isimli birisi Hacı bektaş sünni değil diye yazmış ve bu soruları soruyor cevaplarsanız sevinirim:

Şimdi sormak zamanıdır

Peygamberin vefatından yüzyıllar sonra yazıya geçirilen hadislerin tahrif edildiğine ve hatta yer yer Kur’an’ın dahi Hülafa – i Selase ve Emeviler tarafından değiştirilmiş olabileceğine inanan Aleviler, Selçuklu ve Osmanlılarca kendilerine, inançlarına, dergahlarına yönelik yoğun saldırı, baskı, zulüm ve katliamlar yaşatılmışken nasıl olur da Hünkar’a atfedilen eserlerin emin bir biçimde günümüze ulaştığı konusunda kuşkuya düşmezler ?

O Selçuklu ki, Babai ayaklanması ardından Alevi Kızılbaş Türkmenlerin adeta kökünü kazımak istercesine katliamlar yapmış değil midir ?

Sünni misyonerlerin iddia ettikleri gibi Hacı Bektaş Sünni inançta birisi idiyse neden Anadolu’nun ücra bir köyüne gidip yerleşsin ?

Dönemin Sünni bilginlerinin kentlerde ve özellikle de merkezi kentlerde yaşadıklarını biliyoruz.

Babai ayaklanması sonrası Alevi Türkmenlerin dağlara ve ücra yerlere çekildikleri ve çoğunlukla Hacı Bektaş’a intisap ettikleri de bilinmektedir.

Hacı Bektaş Batıni bir önder değil de iddia edildiği gibi Sünni biri idiyse Batıni Babai isyancılar ona neden bağlansın ?

Osmanlı’nın da Bektaşiliğe nasıl müdahaleler yaptığı ve sonunda Bektaşi dergahlarını nasıl yakıp yıktığı bilinmiyor mu ? Dergahlara atanan Nakşi şeyhlerin Alevi Bektaşi öğretisini yozlaştırmaya çalıştıkları ve yazılı pek çok esere müdahaleler yapmış olma ihtimalleri göz ardı edilebilir mi?

Hacı Bektaş Sünni ise ve eserlerinde Sünni itikat ve ritüelleri anlattıysa, yüzlerce Bektaşi babasının idam gerekçeleri arasında Sünni ibadetleri yapmama suçlaması da neden vardır ?

Yoksa o babalar pirlerinin yoluna uymuyorlar mıydı ?

Ne denilirse denilsin, ne yapılırsa yapılsın, şurası bir gerçek ki, İslam tarihindeki muhalif kanadı temsil eden ve genel anlamda Alicilik olarak nitelenen, hemen hemen tüm Batıni ekoller şer’i ibadetler ve şer’i hükümlere de muhalefet etmişlerdir. Bunu kimi zaman alenen kimi zamanda “ sırrı sır ederek ” yapmışlardır. Şer’i ibadet ve hükümler çoğunlukla egemen din anlayışıyla özdeşleştirilmiş ve top yekün muhalefet etme isteği bu alana da şamil kılınmıştır. Bununla birlikte bazen de “sırrın faş olmaması için “ de yer yer egemen din anlayışının ( Sünnilik ) kimi itikat ve ritüellerini benimser görünmüşlerdir.

Hal böyleyken Batıniliğin yaşayan en güçlü devamı olan Alevi Bektaşileri, Hazreti Muhammed, Hazreti Ali, On iki imamlar ve Hacı Bektaş Veli üzerinden Sünni ibadet ve itikatlara çekme uğraşısının ne denli abes olduğunu zikretmeye lüzum var mıdır ?

Ta ki Aleviler sırrı sır etmeyi bilip yola sahip çıksınlar…

Ta ki Aleviler, kendi inanç önderlerinden ( dede, baba vb. ) yola dair ne gördülerse öyle yaşasınlar…

Zira, yol cümleden uludur.
biralevi
Mesajlar: 1487
Kayıt: 24 Ara 2006, 14:02

Re: Hacı Bektaşın Yolu

Mesaj gönderen biralevi »

Ali can aslında önce şunu sormak lazım
Bu Mustafa Cemil Kılıç denilen ‘Sünni,ilahiyatçı,ırkçı’ şahıs Alevilerin içerisinde bu kadar rahat nasıl Alevlikle ilgili propaganda yada yayın yapabiliyor ?
Bu kimlikteki bu şahıs Alevlik adına yapılan her toplantıya yada televizyon proğramına nasıl oluyor da rahatlıkla katılabiliyor?
Sadece bu değil bunun gibi pek çok kişi bu konuda bu kadar aktif neden oluyorlar? Alevilerimi çok seviyorlar ? Yoksa başka niyetlerimi var?
Önce bu soruyu cevaplayalım.
Bu tiplerin kullandıkları cümleler ,uyguladıkları tavırları,bire bir kişisel ilişkilerini incelediğimizde belli derinliklerin insanları olduğunu rahatlıkla görebiliyoruz.
Her toplantıya,her tv proğramına katılmak her basın yayın organında yazı yazmak fikir beyan etmek kolay iş değildir,
Biz klasik anlamında yani soy anlamında da alevi olmamıza rağmen 30 yıldır bir tek tv proğramına yada toplantıya yada benzer bir ortama çağrılmadığımız halde bu ‘ilahiyat kökenli,Sünni kökenli ve ırkçılar’ rahatlıkla hemen hemen her alevi oluşumuna girip çıkabiliyorlarsa bu tesbit biraz aklınızı başına getirmelidir.
Ayrıca bu tür şahısların ramazan ayı orucuna,hacca,namaza vs vs türü ibadetlere açıkça karşı çıkan bu güzel! ve değerli ! görüşlerini neden kendi Sünni toplumuna değilde aleviyim diyen topluma şırınga etmek isterler bu dahi akıllarınızı başına getirmelidir. Haksızmıyım güzel bir fikir biliyorsan bunu önce kendi yakın çevrene sergilemen gerekmezmi?
Neden bu insanlar bu fikirlerini Sünnilerin toplantılarına katılıp anlatmıyorlar? da gelip aleviyim diyenlere satıyorlar? bir dertleri olsa gerek değilmi?
Bu tip insanlar derin bir yapılanmanın elemanları oldukları için her yere rahatlıkla girip çıkabiliyorlar ve tek dertleri Aleviyim diyen insanların 12 imamların yolunu öğrenmelerine engel olmaktır,zaten bunu aleviler şii değil diye ifade ediyorlar,Şiileştirmeye karşıyız diye ifade ediyorlar.Biz neden bektaşı ve Bektaşiliği Aleviliğin içinden atmak istiyorsak bunlarda tam tersini yaparak bektaşı ve Bektaşiliği kökleştirmeye çalışıyorlar.Çünkü onlarda bizde biliyoruzki 12 imam yolunun önündeki engellerden biriside Bektaşiliktir.BU yıkılırsa halk 12 imamları keşfedecektir onlarda yıkılmasın böyle kalsın istiyorlar bu yüzden Bektaş kürsüleri kurup Bektaşiliği ve içindeki unsurları övüyorlar bu hak ile batılın günümüze anadoluya yansıyan kavgasıdır.Aklını kullanan 12 imam yolunu keşfedip kurtulacak kullanamayan Bektaşilik mikrobu içinde helak olup gidecektir.
Sorulara gelince aslında isterdimki önce bizim bu konuda sorduğumuz sorulara cevap verilsin ama bu yapılmadan karşı soru sorulmuş her neyse ......




Peygamberin vefatından yüzyıllar sonra yazıya geçirilen hadislerin tahrif edildiğine ve hatta yer yer Kur’an’ın dahi Hülafa – i Selase ve Emeviler tarafından değiştirilmiş olabileceğine inanan Aleviler,

Biz aleviler Kuranın tahrif edildiğinemi inanıyoruz? Yoksa bunu bizim adımıza birilerimi?(mesela Sebatayist Bektaşiler) ileri sürüyor? Görüyormusun başkalarının pis inancını bizim üzerimize yamayıp soru soruyor.Ehli beytten bahseden bunca ayet apaçık ortadayken,Peygamberimizin ve 12 imamların Kuran Ve ehli beyte birlikte sarılın emri apaçık ortadayken biz Alevilerin okulsuzluktan ve alimsizlikten kaynaklanan bilgi eksikliklerini bahane ederek bizlere böyle iftira atılması ve ahlakimidir?




Selçuklu ve Osmanlılarca kendilerine, inançlarına, dergahlarına yönelik yoğun saldırı, baskı, zulüm ve katliamlar yaşatılmışken nasıl olur da Hünkar’a atfedilen eserlerin emin bir biçimde günümüze ulaştığı konusunda kuşkuya düşmezler ?


Yine aynı numarayı çekiyor,1826 yılına kadar hacı Bektaş dergahına en ufak bir saldırı olmadığı gibi tam tersi dergah hep korundu ve kollandı.1826 yılındada sadece dergahtaki postnişin ailesi sürgüne amasyaya gönderildi ve dergah aynı kökten(yesevi kökü) geldiğine inanıldığı için nakşilere teslim edildi yani yakılıp yıkılmadı yine korundu.
Hünkarlarına atfedilen eserler diye sundukları eserler tahrif edilmiş ise orjinallerini ortaya çıkarsınlar,orjinalleri yok ise ya eserleri kabul edip kullansınlar yada hiç kullanmasınlar,bunların yaptığı bilimede aykırı,eserin adını söylüyorlar içinde hoşlarına giden bilgi varsa bunu kullanıyorlar hoşlarına gitmeyen bilgiyide içine başkaları kattı tahrif etti diye yaygarayı koparıyorlar,kim kattı ne zaman kattı,orjinali nerde bunu nasıl anladınız diye soruncada kaçıyorlar,napalım bunların kapanındaki peynirde bu tür cümleleridir sizde aklınızı kullanıp yemeyin,





O Selçuklu ki, Babai ayaklanması ardından Alevi Kızılbaş Türkmenlerin adeta kökünü kazımak istercesine katliamlar yapmış değil midir ?


Babai ayaklanmasına sadece türk yada Türkmenler katılmamıştı ki ,hoşnutsuz tüm gruplar katılmıştı ,önderlik yapan kişi türk olduğu için yada en çok katılım Türklerden olduğu için böyle söyleniyordu ayrıca hiçbir ilk dönem tarihçi bu hareketi Alevilik Kızılbaşlık adına yazmamıştır bu son dönem mikroplarının uydurmasıdır.
Adam önce hareketin alevi Kızılbaş hareketi olduğu yalanını söylüyor sonra buna göre soru sorup cevap arayarak yönlendirmeye çalışıyor çünkü bunların ataları muaviyedir ve yöntemleri buna benzeyecektir şaşırmayalım.
Sadece şunu söyleyebiliriz o harekete katılanların torunlarının torunlarından Sünnileşmeyenler yüzyıllar sonra birçok aşamalardan sonra kendilerini alevi olarak taktim edeceklerdir.





Sünni misyonerlerin iddia ettikleri gibi Hacı Bektaş Sünni inançta birisi idiyse neden Anadolu’nun ücra bir köyüne gidip yerleşsin ? Dönemin Sünni bilginlerinin kentlerde ve özellikle de merkezi kentlerde yaşadıklarını biliyoruz.
Babai ayaklanması sonrası Alevi Türkmenlerin dağlara ve ücra yerlere çekildikleri ve çoğunlukla Hacı Bektaş’a intisap ettikleri de bilinmektedir.
Hacı Bektaş Batıni bir önder değil de iddia edildiği gibi Sünni biri idiyse Batıni Babai isyancılar ona neden bağlansın ?


Bak yine aynı Muaviye numarasını çekiyor ,Hacı bektaşın anadoluya geldiği tarih net değil ama ölümünden(1271)yola çıkarak 1200 lü yılların başı diye kabul edersek Anadolu Selçuklu dönemine rastladığı merkezlerinin Konya olduğu düşünün ve bektaşın yerleştiği sulucakarahöyük(Hacıbektaş kasabası) ile yakınlığına haritada bir göz atın bakalım ne göreceksiniz?
Yerleştiği yer anadolunun ücra bir köşesi değil tam ortasıdır başkentin(konyanın) yanıbaşıdır.Şimdi saltanatla savaşan kaçan kişi gelirde saltanatın dizinin dibine yerleşirmi?Demekki Bektaş efendinin saltanatla bir sorunu yokmuş....Demekki Babailer gibi düşünmüyormuş,
Babai harekatnın alevi yada Sünni bir yönü yoktur çünkü o dönem anadolusunun bu tür çelişkileri henüz oluşmamıştı,Anadolu dinsel kimliğini bile henüz tan anlamıyla bulmamıştı.Babai ayaklanmasından kalan Babai Türkmenlerin Bektaşiliğe bağlanmaları ise yüzyıllar sonra tekke tarikat kurulup hacı Bektaş Osmanlı eliyle vilayetnameyle tanıtıldıktan sonra olacaktır.




Osmanlı’nın da Bektaşiliğe nasıl müdahaleler yaptığı ve sonunda Bektaşi dergahlarını nasıl yakıp yıktığı bilinmiyor mu ? Dergahlara atanan Nakşi şeyhlerin Alevi Bektaşi öğretisini yozlaştırmaya çalıştıkları ve yazılı pek çok esere müdahaleler yapmış olma ihtimalleri göz ardı edilebilir mi?

Osmanlı 1826 yılına kadar Bektaşiliğe en ufak bir zarar vermedi tam tersi korudu kolladı,hatta yavuzlar kanuniler döneminde bile aleviler katledilirken Bektaşilere hiç ilişilmedi bu dahi sizi uyandırmaya yetmelidir. bu konuda vakayi Hayriye bölümünü okumanızı öneriyorum.

Hacı Bektaş Sünni ise ve eserlerinde Sünni itikat ve ritüelleri anlattıysa, yüzlerce Bektaşi babasının idam gerekçeleri arasında Sünni ibadetleri yapmama suçlaması da neden vardır ? Yoksa o babalar pirlerinin yoluna uymuyorlar mıydı ?


Osmanlı saltanat konusunda kendi oğlunu karındaşını bile öldürüyordu her öldürdüğüne bir sebep buluyordu ve istanbuldaki 1826 katliamlarındada Bektaşi babalarını bu şekilde suçladılar halka aykırı gelmesin diye oysa yeniçeride Bektaşilikte bu haliyle başkent istanbulda kök salmıştı biraz mantıkla birçok şeyi çözebilirsin.suçlamalar iftiraydı çünkü yeniçeriler ve bektaşiler arasında ibadetlerine bağlı olanlarda olmayanlarda vardı.







Ne denilirse denilsin, ne yapılırsa yapılsın, şurası bir gerçek ki, İslam tarihindeki muhalif kanadı temsil eden ve genel anlamda Alicilik olarak nitelenen,

Alevilik yada alicilik yada 12 imamcılık muhalif kanat değil hakkın kendisidir ve 12 imamlara karşı çıkanlar asıl muhaliflerdir.


hemen hemen tüm Batıni ekoller şer’i ibadetler ve şer’i hükümlere de muhalefet etmişlerdir.

bize ne Batıni ismaili ekollerden,
biz Kuran Ve Ehli beyte uyarız,yine batıl Batıniliği bizim sırtımıza yamamak istiyorlar.




Hal böyleyken Batıniliğin yaşayan en güçlü devamı olan Alevi Bektaşileri,


Bak bize yer bulmuş ,sırtımıza kambur yamamaya çalışyıyor Batıni olmamızı istiyor peki Batınilik bu kadar güzelse neden kendi halkı Sünnilere tavsiye etmiyor?


Ali can alevi halkımız müthiş bir teorik savaşın hedefi durumundadır,aleviyim diyen her aydın bu kavgaya girmek zorundadır,doğpruları öğrenip halkınıza yardımcı olacaksınız çünkü halk bu tür analizleri tek başına yapamaz aydına ihtiyaç vardır kimse bu sorumluluktan kaçamaz ,bu tür vampirleri her gördünüzde yalanlarını ortaya koyun halkınızı uyarın.Her iki dünyadaki izzet ve şeref buna bağlıdır.
Ali
Mesajlar: 636
Kayıt: 24 Ara 2006, 08:34

Re: Hacı Bektaşın Yolu

Mesaj gönderen Ali »

biralevi hocam açıklaman için teşekkür ederim...
alone_man
Mesajlar: 1769
Kayıt: 13 Oca 2008, 21:28

Re: Hacı Bektaşın Yolu

Mesaj gönderen alone_man »

Gerçek nickli şahsın ziyaretçi defterine yazdığı yazıyı uzun olduğu için buraya aktarıyorum

HACI BEKTAŞ VELÎ DÜŞÜNCESİ ÇEVRESİNDE OLUŞAN TASAVVUF ANLAYIŞI

Hacı Bektaş Velî’nin tasavvuf anlayışı, kendisinden önce ve sonra gelişen yapılarla birçok bakımdan farklılık arz eder. Onun tasavvuf anlayışı ile ilgili bilgi veren Âşıkpaşazade, Hacı Bektaş’ın “Cezbe” sahibi olduğunu bildirmektedir. F. Köprülü ise, Eminüddin b. Davud Fakih’e ait bir eserden yola çıkarak Hacı Bektaş’ı “Meczub-ı Mutlak” diye nitelendirmektedir. Bu bilgiler, tasavvuf terminolojisindeki kimliğiyle Hacı Bektaş’ı tam anlamıyla ifade etmekte yetersizdir.

Bu bilgileri doğru olarak kabul etmek son derece güçtür. Çünkü Hacı Bektaş’ın yaşadığı dönem göz önüne aldığında, bu bilgilerin gerçek olarak algılanması olanaksız gibi görünmektedir. Hacı Bektaş’ın Baba İlyas ile ilişkileri ve Sulucakarahöyük’teki eylemleri, söylendiği gibi onun kendinden habersiz bir meczup telakki edilmesini zorlaştıracak niteliktedir.

Kimi araştırmacılar, Hacı Bektaş’ı bir Sünnî mutasavvıf olarak göstermişlerdir. Buna kanıt olarak “Makalat” adlı eseri gösterilmektedir. Makalat, tasavvuf edebiyatındaki birçok benzeri gibi müritlere basit düzeyde tasavvufu öğretmek için yazılmış bir el kitabıdır. Diğer yandan Makalat’ın Hacı Bektaş’ın kimliğine uygun heterodoks düşünceleri yansıtmak zorunda olduğu da söylenemez. Bu yüzden, Makalat’a bakarak Hacı Bektaş’ın heterodoks bir Türkmen babası olmayıp, Sünnî bir mutasavvıf olduğunu ileri sürmek de gerçekçi değildir.

Başka bir görüş de Hacı Bektaş’ın Oniki İmam Şiîliğine dayalı bir din ve tasavvuf anlayışına bağlı olduğudur. Velayetname’de Hacı Bektaş’ın Oniki İmam soyundan geldiği ileri sürülmekle beraber, bu bilgilerden hareketle onu bir Şiî mutasavvıf kabul etmek de tarihsel ve bilimsel gerçekliğe aykırıdır.

Hacı Bektaş Velî, XVI. yüzyıl kaynaklarından itibaren, Anadolu’da önde gelen evliyadan kabul edilmiş ve büyük saygı görmüştür. Bunun en önemli nedeni, XV. yüzyıla gelinceye kadar Hacı Bektaş’ın bir Velî sıfatıyla halk belleğine mal olmasıdır. Halk belleğinde Hacı Bektaş Velî, tarihsel ve kişisel kimliğinden çıkartılıp ulu bir kimlik hâline gelmiştir. Onun etrafında anlatılan duvarı at yapıp yürütmesi, yılanı kamçı yapması, arslan ile ceylan figürlerini kucağında taşıması, güvercin kılığına girişi mistik kimliğinin toplumsal kimliği ile iç içe işlenmesinden kaynaklanmaktadır. Bu ve buna benzer kerametler edebî eserlerde sık sık işlenerek onun toplumsal önderliğini kutsallaştıran ögeler olmuştur.

Hacı Bektaş Velî’nin Hz. Muhammed’in torunlarından 7. İmam Musa Kâzım soyundan geldiği birçok kaynakta görülmektedir. Bu bilgi tarihsel olarak kanıtlanmış olmamakla birlikte, onu sevenlerin kuvvetle inandığı bir görüştür.

Hacı Bektaş Velî, yaşadığı dönem dikkate alınacak olursa Anadolu’nun Türkleşmesi ve Müslümanlaştırılmasında birinci dereceden rol oynamıştır. Sadece Anadolu’yla sınırlı kalmayan bu etki, Sarı Saltuk gibi inanç önderleriyle devam etmiştir. Vilayetname’ye göre, Sarı Saltuk, Hacı Bektaş Velî tarafından Rumeli’ye oranın Müslümanlaştırılmasıyla görevlendirilmiştir.

Hacı Bektaş Velî’nin en önemli etkisi, Türk kültürünün İslam öncesiyle sonrası arasında güçlü bir köprü oluşturmasıdır. Anadolu’da başlayıp Balkanlara kadar genişleyen Hacı Bektaş Velî düşünce sistemi, Türk kültürünün yaşatılmasında ve geliştirilmesinde önemli rol oynamıştır. Bu etkinin kalıcılığında, Ahmet Yesevî ile birlikte Bektaşî dervişleri önemli roller üstlenmişlerdir.

Hacı Bektaş Velî’nin Türk kültürünün sürekliliğini ve yaşamasını sağlayan uygulamalarının başında, Türkçeye verdiği önem gelmektedir. Bektaşîlik, Türkçeyi ibadet dili olarak kullanmış; Türkçe şiir geleneğini kesintiye uğratmadan sürdürmüştür. Farsça ve Arapçanın hâkim olduğu bir dönemde, Türkçeyi ibadet dili olarak kullanmaları, kültür bilincinin en önemli göstergesidir. Onların bu tutumları, Türkçenin gelişmesine ve kalıcılığına neden olmuştur. Hacı Bektaş Velî ve onun öğrencileri, Türk kültürünün, kültürlerarası mücadelede, sürekli ve güçlü bir şekilde yer almasını sağlayarak Türkçenin, büyük destekçileri arasında yer almışlardır.
Cevapla

“Hacı Bektaş Kimdir?” sayfasına dön