Zaman su gibi akıp gidiyor. Farkına bile varamıyoruz. Hayatımızda önemsemediğimiz küçük değişiklikler zamanla kaide olup çıkıyor karşımıza. Bir bakmışız ki kendimizi unutmuşuz, özümüzden bihaber olmuş artık bambaşka bir kimliğe bürünmüşüz. Birileri bir şekilde itikadımızın ve kültürümüzün temellerini, inandığımız kavramların ve yaptığımız ibadetlerin içini boşaltmak için bir şeyler yapma kararı aldı. Ne zaman mı? Belki yüzyıllar önce... Onları bu amaçlarına götürecek olan planı değişen zamanın değişen şartlarına göre yeniden düzenleyerek her seferinde bizim olan değerleri kullanarak yine bizim aleyhimize kendi çıkarları uğruna uyguladılar. Ve artık biz onlar gibi olma, belki de onların istediği gibi olma yolunda ilerliyoruz.
Onların bize yaptığı bu şekillendirmeciliğe, yeniden düzenlemeciliğe asimilasyon da diyebilirsiniz. Evet, bunun adı kesinlikle asimilasyondur.
Alevi inancında Hak, Muhammed, Ali vardır. Bir Alevi dua edeceği zaman “İlahî, Muhammed ve Ali aşkına, onların adının hakkı için bize yardım et.” derdi. Bir Alevi yemin edeceği zaman yine Hak, Muhammed, Ali (Onlara selam olsun) isimlerini zikrederdi. Peki, ya şimdi? Şimdilerde ise Düzgün Baba, Hıdır Dede, bilmem ne dede, bilmem ne baba gibi onlarca kim olduğu belli olmayan insanlardan yardım istenir olmuş. Bu kişiler belki de birer Ali aşığı Alevilerdi. Onlar kendi isimlerini bu şekilde Ehl-i Beyt’ten öne getirilmesini isterler miydi acaba? Burası tek başına işlenmesi gereken ayrı bir konudur.
Asıl meselemiz aslında Alevilerin asimile olarak inancının temeli olan Ehl-i Beyt’i, On iki İmamları unutmak üzere olduğudur. Yazık çok yazık, bizim atalarımız Ehl-i Beyt’i (onlara selam olsun) sevdiği için her çağda zulme uğramış, katledilmişlerdir. Oysa onların torunları olan Alevi gençliği Ehl-i Beyt’i tanımıyor. On iki İmamların ismini bilmiyor. Üstelik asimilasyon o kadar fazla ve etkili olmuş ki Ehl-i Beyt’ten başka kişilerden yardım istiyor. Alevîler artık 12 İmamların türbelerine değil de ne olduğu belli olmayan türbelere ve ziyaretlere gidiyor. Oralarda Bektaşilerin oyunlarına gelerek kurban kesiyor ve sonra kestiği kurbanı fakire fukaraya dağıtacağına rakıyla (!) beraber anında tüketiyor. Aleviler bu emri kimden alıyor? Atalarımız bize bunu öğretmedi! Kuran ve Ehl-i Beyt’te de bu yoktur. Bu, Sebatayist bektaşilerin son zamanlarda; dem yada dolu yada sır edersen helal,zır edersen haram diye içimize soktukları yeni bidatlerdendir.
Özünün, hakiki Aleviliğin farkında ve bilincinde olan Aleviler ise Irak’a, Suriye’ye veya başka bir beldeye 12 İmamların mübarek mekânlarını ziyarete gidince de gericilikle, dönmüşlükle suçlanıyorlar. Şimdi kim gerçek Alevi? Siz hâkim olun siz karar verin. Aleviyim diyen ama Bektaşiliğin etkisinde kalmış, Kurandan ve Ehl-i Beyt’ten bihaber, On İki İmamların öğretisini uygulamayan, 12 İmamların türbesine gideceği yerde ne olduğu belli olmayan kişileri ziyarete gidip kurban kesen, kendine bile faydası olmayan zatları Ehl-i Beyt’e tercih eden sözde Aleviler mi? Yoksa Kuran ve Ehl-i Beyt’e göre amel edip, Ehl-i Beyt’in faziletlerini bilen, onların okuduğu duaları okuyan, onların makamlarını ziyaret eden, Onlardan başkasını üstün bilmeyen gerçek Aleviler mi? Siz tercih edin artık!
Artık vaziyet o kadar çığırından çıktı ki, insanlar neye inanacaklarını şaşırdılar. Alevi gençliği bunca safsatadan kurtulup, asimilasyon oyunlarını bozabilecek bilince sahip olmalıdır. Alevi gençliği, itikadını soya sopa bakmadan, doğrudan kaynaklardan, Kuran ve Ehl-i Beyt ölçüsüyle öğrenmelidir. Alevi gençliği Alevi geleceğini ancak ve ancak Kuran ve Ehl-i Beyt’e bağlanarak, onları örnek alarak ve yeniden önder kabul ederek kurtaracaktır. İki emaneti yaşamımızın her anına dahil ettiğimiz sürece hakiki Alevi yolunu sürüyor olacağız. Bize Ehl-i Beyt’i (onlara selam olsun) unutturup yerine bilmem kim babalar, kim dedeleri zihinlerimize sokanlara inat, Hak ve hakikat için, Kuran ve Ehl-i Beyt için, Hak Muhammed Ali için, Pençe-i âl-i âbâ için, 14 Masumlar için, Alevi olduğumuz için zihinlerimizi meşgul eden sahte evliyalar, veliler yerine âlemlerin asıl padişahları, hacetlerin asıl kabul makamlarını tanıyacağız. Ve bu sayede üzerimizdeki oyunları bozmuş, gençliğimizi kurtarmış, geleceğimizi ise yeniden ihya etmiş olacağız.
Özcan CANPOLAT
Alıntı:Alevicaferi.com