Türban ve Alevilik-Ahmet altan

Cevapla
can
Mesajlar: 332
Kayıt: 12 Şub 2007, 14:14

Türban ve Alevilik-Ahmet altan

Mesaj gönderen can »

Mazlumların zalimleşmesi herhalde en kalp kırıcı olaylardan biridir.

İnsanoğlunun doğuştan sahip olduğu vicdan, zulme uğrayan bir güçsüz karşısında onun neredeyse içgüdüsel bir dayanışma duygusu hissetmesine yol açar.

Mazlumun yanında olmak istersiniz.

Onun güçsüzlüğü size bir “temizlik” bir “arınmışlık” olarak yansır.



Onun kötülüklerin hedefi olduğunu, asla kendisinin kötülük yapamayacağını sanırsınız.

Ve, mazlumun eline geçen ilk fırsatta zulmetmeye kalkması insanda ihanete uğramışlık duygusu yaratır.

Dini ya da siyasi inançları nedeniyle türban takmak isteyen genç kızlara izin verilmemesi, onların üniversiteye sokulmaması tuhaf bir sistemin uyguladığı bir zulümdür.

Genç bir insan yalnızca giyimi yüzünden eğitim imkanından mahrum bırakılmamalı, istikbali ile inançları arasında sıkıştırılmamalıdır.

O genç kızlarla aynı inançları paylaşmanız gerekmez, onların kendilerinden daha büyük bir güç tarafından hırpalanmaları onların yanında yer almanızı sağlar.

Siyasetçi eşlerinin giyimlerinden dolayı nezaket dışı davranışlarla karşılaşmaları da aynı duyguyu yaratır.

Onların hakkını savunan insanları da desteklersiniz.

Sonra bu mazlumların sizinle aynı vicdanı paylaşmadığını, kendilerinden daha güçsüz gördükleri birini ezmek için katılaşıp sertleştiklerini görür, “mazlumla zalim arasında hiç mi fark yok hey Allahım” diye sorarsınız kendinize.

Türbanı savunan “mazlumların” bir anda nasıl zalimleştiklerine şahit oluyoruz son zamanlarda.

Sünni anlayışa dayalı “zorunlu din derslerine” girmek istemeyen Alevi çocuklarına, bu derslere girmemeleri için önerdikleri yol insanın içini burkuyor.

“Müslüman olmadıklarını söylesinler, din dersine girmesinler.”

Söyledikleri bu.

Kendini Müslüman hisseden bir Alevi çocuğuna “Sünni derslerini öğrenmek istemiyorsan Müslüman olmadığını söyle” demekle, “üniversiteye girmek için başını aç” demek arasında zulüm açısından nasıl bir fark var?

Bence hiçbir fark yok.

Türbanı savunanların ellerine fırsat geçtiğinde, kendileri gibi düşünmeyenlere nasıl vahşice davranabildiklerini görmek, mazlumların “safiyetinden” de kuşkuya düşürüyor insanı.

Bu toplumda mazlumla zalim aynı anlayışı savunuyor.

Birini zalim, birini mazlum yapan sadece aralarındaki güç farkı anlaşılan.

Türbanı savunan da eline bir “güç” geçirdiğinde zalimleşebilir.

O zaman anlıyorsunuz ki, o adamların derdi, genç kızların, inançlı kadınların haklarını savunmak değil.

Hakkı savunmak isteyen herkesin hakkını savunur çünkü.

İnsanları Müslüman, Hıristiyan, türbanlı türbansız, Sünni Alevi, Türk Kürt diye ayırmaz, hepsinin hakkına sahip çıkar, hepsinin özgürlüğü için mücadele eder.

“Sadece benim yandaşlarımın hakkını savunurum, benim gibi olmayanları fırsat bulunca ezerim” demek ikiyüzlü bir fırsatçılıktan başka bir şey değil.

Bu bencil fırsatçılık, “kendinden olmayana” gösterilen bu düşmanlık, türbanlı kızlarla kadınların haklılığını da lekeliyor.

Onları savunanlar başkalarına zulmetmeye kalkınca, savundukları her şey de kuşkulu bir hale geliyor.

Kimsenin genç kızların başını zorla açmaya hakkı olmadığı gibi kimsenin de Alevi çocukları zorla Sünni derslere sokmaya hakkı yok.

Ama mazlumu bile zalim olan bir ülkede yaşıyoruz.

İnsanların hakkını sırf vicdanı ve aklı öyle emrettiği için savunanlara bu ülkenin siyaset arenasında rastlamak pek mümkün değil.

Gücü ele geçiren zalimleşiyor.

Herkes “başkasının” çocuğuna zulmetmek, aşağılamak istiyor.

Gerçek zalimlerle sahte mazlumların ülkesinde de olan da hep çocuklara oluyor.

Sonunda zalimi mazlumu elele verip çocuklara zulmediyor.

İnsan o zaman, kendi çocukları için ağlayan başbakana sormak istiyor, “siz Alevi çocuklar için de ağlayabilir misiniz sayın başbakan?”

Yoksa ağlamaktan “başkasının” çocuklarına dökecek gözyaşınız kalmadı mı?





Gazetem.Net
10/07/2007
(alıntı-karakutu.com)
Allah'ım! Doğruları olduğu gibi bize gösterip ona ittiba etme cesaret ve samimiyetini inayet eyle.
Cevapla

“İç Siyaset (Politika)” sayfasına dön