AZINLIK MI, ASLİ UNSUR MU?.. KURUCU KİM, ASLİ KİM, TALİ KİM?

Cevapla
nailamudi
Mesajlar: 45
Kayıt: 19 Tem 2007, 17:12

AZINLIK MI, ASLİ UNSUR MU?.. KURUCU KİM, ASLİ KİM, TALİ KİM?

Mesaj gönderen nailamudi »

AZINLIK MI, ASLİ UNSUR MU?.. KURUCU KİM, ASLİ KİM, TALİ KİM?

“Azınlık” terimi, “bir toplumda, nüfusun büyük çoğunluğunu oluşturan gruptan; din, dil, etnik köken vb. yönlerden farklı özellikler gösteren topluluk” anlamında kullanılmaktadır. Yerleşik azınlığın çoğunlukla eşitliğini sağlayıcı kurallar; “yaşama hakkı, özgürlüklerden yararlanma, medeni ve siyasal haklardan yararlanma” konularından oluşmaktadır.

Medeniyetler İttifakı toplantısı için İspanya’nın başkenti Madrid’de “Nueva Economia Forumu”na katılan Başbakan Erdoğan’a basın toplantısında (17 Ocak 2008) bir gazetecinin “Kürtlerin azınlık olduğu” şeklinde bir soru yöneltmesi üzerine, “Bu çok yanlış ve kasıtlı bir sorudur” diye tepki gösteren Başbakan Erdoğan, bakın neler söylemiş; “Kürtler, böyle bir soruyu soranları tekme tokat kovalarlar. Kürtler, Türkiye’de asli unsurdur ve azınlık statüsünü asla kabul etmezler. Türkiye’de Kürtler, devletin en üst kademelerinde yer aldılar. Başbakan, bakan, milletvekili olmuştur. Yargının en üst kademelerinde görev yapmıştır. Kürtler Türkiye’nin her bölgesinde yaşamaktadır. Terör örgütü PKK, Kürt kökenli vatandaşlarımızı istismar etmeye çalışmaktadır. Ancak PKK’nın bugüne kadar Kürtlere kazandırdığı hiçbir kazanımdan söz edilemez. Aksine PKK, şiddet eylemleriyle demokrasi ve ekonomik kalkınma açısından en büyük zararı Kürtlere vermiştir. Etnik milliyetçilik, bölgesel milliyetçilik ve dinsel milliyetçilik Türkiye’de yasaktır. Türkiye’de bütün vatandaşlar eşit ve birinci sınıftır. Kürtler, Türkiye’nin üniter yapısı üzerinde hesabı olanların gayretlerine prim vermezler.”

Bu konuda birkaç saptamada bulunmak istiyorum. Birincisi, Türkiye’de azınlık kavramını aşağıdaki şekilde tanımlamak mümkündür. Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nda; “Her Türk vatandaşının bu Anayasadaki temel hak ve hürriyetlerden eşitlik ve sosyal adalet gereklerince yararlanarak millî kültür, medeniyet ve hukuk düzeni içinde onurlu bir hayat sürdürme ve maddî ve manevî varlığını bu yönde geliştirme hak ve yetkisine doğuştan sahip olduğu” belirtilmektedir. (Madde 66) Ayrıca, Anayasa'da; “Herkesin, dil, ırk, renk, cinsiyet, siyasî düşünce, felsefî inanç, din, mezhep ve benzeri sebeplerle ayırım gözetilmeksizin kanun önünde eşit olduğu” vurgulanmaktadır. (Madde 10)

Yine, bilindiği üzere Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin kuruluşu Lozan Antlaşması'na dayanmakta olup, Lozan Antlaşması’nca belirlenen hukuki siyasi statüye göre Türkiye'de Rumlar, Ermeniler ve Yahudiler olmak üzere sadece gayrimüslim azınlıklardan bahsetmek mümkündür. Bunların dışında Türkiye'de yaşayan Kürtler, Çerkezler, Abhazlar, Boşnaklar, Gürcüler, Lazlar vb. (Bazı araştırmalara göre Türkiye’de 40’ın üzerinde etnik grup bulunmaktadır.) ise, Lozan Antlaşması çerçevesinde Türkiye'de azınlık statüsünde olmayıp, anayasal vatandaşlık çerçevesinde asli unsur olarak kabul edilmektedir. Dolayısıyla Kürtler, etnik ayrımcılığa gidilmeksizin Anayasa ve yasalarla belirlenen hak ve yükümlülüklere tabidirler. Kürtlerin azınlık olarak nitelendirilmelerini ve bu yöndeki çabaları, öncelikle Kürtlere büyük hakaret olarak görüyor ve kabul edilemez olarak nitelendiriyorum.

İkincisi; bir devlet kurulurken onun kurucusu belirlenir. Aradan 85 yıl geçtikten sonra, kurucusu değişmez. Bunun için devletin yeniden kurulması gerekir. Mesela Franko’dan sonra İspanya yeniden kuruldu. Franko ülkeyi o hale sokmuştu ki, eğer bugünkü ademi merkeziyetçilik getirilmemiş olsaydı, İspanya dağılacaktı.

Bugün Türkiye’de etnik milliyetçilik üzerinden prim sağlamaya çalışan PKK ve bazı Kürt siyasetçiler, “Kürtlerin kurucu unsur olduğu”nu belirtiyorlar. Bu felsefi olarak son derece yanlıştır. Çünkü sen kurucu unsurum dediğin anda, Türkiye’de bazılarının yaptığı hatayı yapıyor, konuyu tekelleştiriyorsun. Kurtuluş Savaşı’na katılan sadece Kürtler değil ki, Çerkesler de, Lazlar da, Arnavutlar da, Gürcüler de aktif olarak katıldı. Peki, Kürtler asli unsursa, diğerleri ne olacak?

Bir de “asli unsurum” dediğin zaman, “tali olan da var” demek istiyorsun. Yani, “Kürtler ve Türkler dışındakiler talidir” diyorsun. Diğerlerini ikinci derecede sayıyorsun. Demokratik bir Kürt aydını olarak, Türkleri kurucu unsurdan alt kimliğe indirmeye çalışırken, diğer taraftan Kürtleri, Türklerin yanına taşıyamam. Çünkü onların oraya çıkması, başkalarının ikinci sınıf kalması demektir. Bu da konsensüsü engelleyecektir.

Diğer yandan, bir devlet kurulurken, onun simgeleri, bayrağı, adı vs. konur. Bunlar çocuk oyuncağı değildir ki, devamlı oynansın. Mesela, Türkiye’nin adını değiştirip “TürKür” yapsak, bayrağını değiştirip bir de yeşil renk koysak… Buna lüzum var mı? Bu memleketin adı 11.yüzyıldan beri “Türkiye”dir ve her türlü oyuna ve tahrike rağmen, bu ülkede yaşayan Türkü, Kürdü, Lazı, Çerkezi, Arnavutu, Yahudisi, Ermenisi bir arada yaşama iradesi göstermeyi başarabilmişlerdir.

Nasıl şiddet şiddeti doğurursa, milliyetçilik de karşı milliyetçiliği doğurur. Kürt ve Türk milliyetçilikleri devamlı birbirini azdırırlar. Bir unsurun keyfini yapayım derken, ondan daha güçlü olan ve zaten alt kimliğe indiği için hınç duyan bir unsurda tepki yaratmamak gerekir. “Rabbena hep bana” dediğin zaman işin içinden çıkamazsın. Karşı tarafı da düşüneceksin. Şimdi diyeceksiniz ki, “milliyetçilik azıtacak diye ben kendi kimliğimi ileri sürmeyeyim mi?” Eğer eziliyor ve ikinci sınıf muamelesi görüyorsan, tabii ki mücadele edeceksin. Ama birinci sınıfa çıkma çabası çok hatalıdır. Bu memlekette birinci sınıf ya da ikinci sınıf vatandaş olmamalıdır. Onun için Kürtler ya da Çerkesler ya da Lazlar ya da Gürcüler. ya da Aleviler ya da Sünniler asli ve kurucu unsurdur diye Anayasaya koymaya kalktığın anda, her şeyi berbat eder, sadece yaşadığın ülkenin değil, kendi sonunu da hazırlarsınız. Bireysel haklar ve özgürlükler için mücadeleye varım; ama devletin üniter yapısını yok etmeden, demokrasi ve hukukun üstünlüğü ilkelerini çiğnemeden, silaha, mayına, bombaya sarılmadan, yakmadan ve yıkmadan.

Türkiye’nin ve dünyanın evrimine şöyle bir bakacak olursak; çatışmacı ideolojiler çağın gerisinde kalırken, rasyonel, uzlaşmacı, müzakereci, pratik, çoğulcu görüşler gelişiyor. Dünyada etnik milliyetçiliğin marjinalleştiği toplumlarda; büyük kitlelerin ve kitle kuruluşlarının, aynı zamanda aydınların büyük çoğunluğunun o toplumlarda eski “çatışmacı” kültürleri aştıkları ve bu şekilde doğası itibariyle çatışmacı olan etnik milliyetçiliğin toplumdan “tecrit” edildiği görülecektir.

200 yıldır sürdürdüğü çağdaş uygarlık hedeflerine ulaşmada büyük çaba gösteren Türkiye’de, bugün tüm aydın ve siyasetçilerden beklenen, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olarak demokratik/çağdaş milliyetçiliğe ve yurtseverliğe destek verildiğini, etnik ayrımcılığı ve şiddeti temel alan tüm grupların karşısında olunduğunu yüksek sesle haykırmaktır.

Nail Amudi
nailamudi@yahoo.com
Cevapla

“İç Siyaset (Politika)” sayfasına dön