Hz. Peygamber'in İmam Hüseyin'in Şahadetinden Haber Vermesi
Gönderilme zamanı: 13 Oca 2008, 04:07
Hz. Peygamber'in (s.a.a) İmam Hüseyin'in (a.s) Şahadetinden Haber Vermesi Ve Ona Ağlaması
Hz. Peygamber (s.a.a), sevgili torunu ve gülü olan İmam Hüseyin'in şehit edileceğini bütün Müslümanlara bildirdi, onlar da onun şehit edileceğine yakin etmiş oldular. İbn-i Abbas şöyle diyor: "Biz, Hüseyin b. Ali'nin Taff (Kerbela)'da öldürüleceği hususunda şüphe etmiyorduk; Peygamber'in Ehl-i Beyt'i de bu konuda ittifak içerisinde idiler."[1]
Şüphesiz Hz. Peygamber (s.a.a), aziz torununun yakında, şiddetinden dağların eriyeceği çok büyük musibet ve kederlerle karşılaşacağını gökten haber alınca, çok acıklı bir şekilde ona ağlamaya başladı. Şimdi bu konuya değinen bir takım hadis ve rivayetleri sizlere aktarmaya çalışacağız. Onlardan bazıları şunlardır:
1- Haris kızı Ümm'ül- Fazl şöyle diyor: "Hüseyin (a.s) kucağımda olduğu halde Resulullah'ın (s.a.a) yanına vardım. Daha sonra yüzünü benden çevirerek gözlerinden yaşlar aktı. Arzettim ki: "Ey Allah'ın nebisi! Babam ve annem sana feda olsun, ne olmuş, neden ağlıyorsun?" Buyurdular ki: "Cebrail yanıma gelerek, ümmetimin, (Hüseyin'e işaret ederek) bu oğlumu öldüreceğini bana haber verdi."
Derken Ümm'ül- Fazl, bağırıp çağırarak imdat diledi ve giderek şöyle diyordu: "Bu öldürülecek! Yani Hüseyin!"
Peygamber (s.a.a) sözünün devamında şöyle buyurdular: "Evet, Cebrail, onun kızıl renkli türbetinden (toprağından) bana bir miktar getirdi." [2]
Ümm'ül- Fazl, şiddetle ağlamaya başladı, Peygamber (s.a.a) de onun hüzün ve kederine ortak oldu.
2- Müminlerin annesi Ümmü Seleme şöyle diyor:
Bir gece Resulullah (s.a.a) uyumak için yan üzere yattı. Derken ıstıraplı bir halde uykudan uyandı. Daha sonra yine yan üzere yattı. Sonra elinde kırmızı bir toprak olduğu halde uyandığını ve onu öptüğünü gördüm.[3] "Ya Resulellah! Bu türbet nedir?" diye sordum. Buyurdular ki: "Cebrail bana bu öğlumun –yani Hüseyin'in- lrak'ta öldürüleceğini haber verdi. Cebrail'e; "Öldürüleceği yerin toprağını bana göster" dedim. İşte bu, o yerin toprağıdır." [4]
3- Ümmü Seleme şöyle rivayet ediyor:
"Bir gün Resulullah (s.a.a) evimde oturmuştu. Birden şöyle buyurdu: "Kimse yanıma gelmesin!" Ben de kimsenin içeri girmemesi için gözetlemeye başladım. Derken Hüseyin (a.s) içeri girdi. Bu esnada Resulullah'ın içini çekerek tıkına tıkına ağlamasını duydum. Hüseyin Resulullah'ın kucağında –veya yanında- idi. Hazret öylece ağlıyordu. Arzettim ki: "Allah'a and olsun ki, haberim olmaksızın içeri girdi…"
Hz. Peygamber (s.a.a) buyurdular ki: "Cebrail bizimle evdeydi. Bana; Hüseyn'i seviyor musun?" diye sordu. Ben de; "Evet" dedim. Sonra dedi ki: "Bil ki, şüphesiz senin ümmetin onu, Kerbela denilen yerde öldürecektir." Derken Cebrail, Kerbela toprağından (bir avuç) alıp Hz. Peygamber'e gösterdi." [5]
4- Aişe şöyle diyor: "Hüseyin b. Ali, Resulullah'ın, vahiy nazil olduğu bir sırada içeri girdi. Derken Resulullah'ın yüzü yere kapanmış olduğu halde O'nun üzerine atladı. Cebrail; "Ya Muhammed, onu seviyor musun?" dedi. Peygamber (s.a.a); "Oğlumu nasıl sevmem?" buyurdu. Cebrail; "Şüphesiz ümmetin, senden sonra onu öldürecektir" dedi. Sonra Cebrâil, elini uzatarak beyaz bir toprak getirip Hz. Peygamber'e vererek şöyle dedi: "Bu oğlun, bu yerde katledilecek, o yerin ismiyse Taff (Kerbela)'dır."
Cebrail, Resulullah'ın yanından ayrıldığında, hazret, toprak elinde olduğu halde ağlıyordu. Sonra şöyle buyurdu: "Ey Aişe, Cebrail bana oğlum Hüseyin'in Taff denilen yerde öldürüleceğini haber verdi. Şüphesiz ümmetim benden sonra fitneye düşecektir."
Daha sonra Resulullah (s.a.a), ağladığı halde, içerisinde Ali, Ebubekir, Ömer, Huzeyfe, Ammar ve Ebuzer'in de bulunduğu ashabının yanına döndü. Onlar; "Ya Resulellah, seni ağlatan şey nedir?" diye sorduklarında şöyle buyurdular: "Cebrail bana, oğlum Hüseyin'in benden sonra Taff denilen yerde öldürüleceğini haber verdi ve bu toprağı bana getirdi ve mezarının orada olacağını da bana bildirdi." [6]
5- Hz. Peygamber'in eşlerinden biri olan Cehş kızı Zeynep şöyle diyor: "Hz. Peygamber (s.a.a) benim yanımda uyumuştu, Hüseyin de evde elleri ve karnı üzerinde yürüyordu. Ben ondan gaflet edince gelerek Peygamber'in karnının üzerine çıktı. Daha sonra Resulullah (s.a.a) onu kucağına alarak namaza durdu. Rükû ve secdeye vardığında onu yere bırakıyordu, kalktığında ise yine onu kucağına alıyordu. Oturduğunda onu çağırıyor ve ellerini kaldırıyordu. Peygamber (s.a.a) namazı tamamlayınca; "Ya Resulellah! Diğer zamanlarda yapmanı görmediğim bir işi bugün yaptığını gördüm" dedim. Buyurdular ki: "Cebrail yanıma gelerek oğlumun katledileceğini bana haber verdi. Ben de; "O halde bana göster" dedim. Derken o da bir (avuç) kırmızı toprak bana getirdi." [7]
6- İbn-i Abbas şöyle rivayet ediyor: "Hüseyin (a.s), Hz. Peygamber'in (s.a.a) kucağında idi. Derken Cebrail; "Onu seviyor musun?" diye sordu. Hz. Peygamber; "Nasıl onu sevmem, oysa o kalbimin meyvesidir" buyurdu. Cebrail; "Şüphesiz ümmetin onu yakında öldürecektir. Onun kabrinin toprağından sana göstereyim mi?" dedi. Sonra onun kabrinin toprağından bir avuç getirdi. O toprak, kımızı bir topraktı.[8]
7- Ebu Ümame şöyle rivayet ediyor: "Resulullah (s.a.a) zevcelerine; "Bu çocuğu (Hüseyin'i) ağlatmayın" diye buyurdu. Sonra şöyle ekliyor: Ümmü Seleme'nin günü (sırası) olduğu bir zamanda Cebrail Hz. Peygamber'e nazil oldu. Resulullah (s.a.a) içeri girerek Ümmü Seleme'ye; "Hiç kimsenin yanıma gelmesine izin verme" diye emretti. Bu sırada Hüseyin (a.s) geldi. Resulullah'ı odada görünce içeri girmek istedi. Ama Ümmü Seleme onu tutarak kucağına aldı ve bir şeyler söyleyerek onu sakinleştirmeye çalıştı. Fakat ağlaması şiddetlenince onu bıraktı. Hüseyin de içeri girerek (gidip) Resulullah'ın kucağında oturdu. Bu sırada Cebrail Hz. Peygamber'e; "Şüphesiz ümmetin bu oğlunu öldürecektir" dedi.
— Peygamber (s.a.a): "Bana iman ettikleri halde mi onu öldürecekler?"
— Cebrail: "Evet, onu öldürecekler."
Sonra Cebrail, Hz. Peygamber'e (bir avuç) toprak vererek; "Böyle bir yerde ve bu şekilde öldürülecektir" dedi. Derken Resulullah (s.a.a), Hüseyin'i bağrına basarak perişan ve üzgün bir halde (evde) dışarı çıktı.
Ümmü Seleme, Resulullah'ın çocuğu içeriye bıraktığından dolayı sinirlendiğini zannederek şöyle dedi: "Ey Allah'ın Peygamberi, fedan olayım! Şüphesiz siz bize; "Bu çocuğu ağlatmayınız" diye buyurdunuz ve bana da; "Kimseyi içeriye bırakmayın" diye emr etiniz. Derken Hüseyin geldi ve (ağladığından dolayı) onu serbest bıraktım."
Hz. Peygamber (s.a.a) onun cevabını vermeden, çok üzüntü ve kederli bir şekilde ashabının yanına giderek onlara hitaben; "Şüphesiz ümmetim bunu (Hüseyin'i) öldürecektir" diye buyurdu.
Ebubekir ve Ömer, Resulullah'ın yanına giderek; "Ey Allah'ın Peygamberi, mümin oldukları halde mi öldürecekler?" diye sorduklarında, Hz. Peygamber; "Evet, bu da, üzerinde öldürülecek olan topraktır…"[9] buyurdular.
8- Enes b. Haris şöyle rivayet ediyor: "Hz. Peygamber (s.a.a) şöyle buyurdular: "Benim bu oğlum (yani Hüseyin), Kerbela denilen yerde öldürülecektir. O halde sizlerden buna şahit (hazır) olan, ona yardımda bulunsun." Hüseyin (a.s) Kerbela'ya doğru yola çıktığında, Enes de onunla çıktı ve onun yanında şehit oldu."[10]
9- Ümmü Seleme şöyle diyor: "Hasan ve Hüseyin benim evimde Resulullah'ın önünde oynuyorlardı. Bu sırada Cebrail nazil olarak; "Ey Muhammed! Ümmetin, senden sonra, (Hüseyin'e işaret ederek) bu oğlunu öldürecektir" dedi. Derken Resulullah (s.a.a) ağladı ve Hüseyin'i bağrına bastı. Hz. Peygamber'in elinde (bir miktar) toprak vardı, onu koklayarak şöyle diyordu. "Bu toprak, kerb (gam-üzüntü) ve belâ kokuyor." Sonra onu Ümmü Seleme'ye vererek şöyle buyurdular: "Bu toprak kana dönüştüğünde, bil ki oğlum (Hüseyin) öldürülmüştür."
Ravi diyor ki: "Ümmü Seleme onu bir şişenin içerisine bıraktı ve her gün onunla ahitleşir (ona uğruyor) ve şöyle diyordu: "Şüphesiz kana dönüşeceğin gün çok büyük bir gündür."[11]
10- Resulullah (s.a.a) rüyasında, alacalı bir köpeğin, hazretin kanını yaladığını gördü. Hazret rüyasını, alacalı birisinin oğlu Hüseyin'i öldüreceğine yorumladı. Hz. Peygamber'in rüyası, abraş hastalığına yakalanmış olan habis Şimr b. Cevşen'in İmam Hüseyin'i öldürmesiyle gerçekleşmiş oldu.[12]
12- Hafız Ahmed b. Hüseyin Beyhaki, Umeyr kızı Esma'dan şöyle naklediyor:
"Hüseyin dünyaya geldiğinde Resulullah (s.a.a) yanıma gelerek; "Ey Esma! Çocuğumu bana getir" diye buyurdu. Ben Hüseyin'i beyaz bir kundağa sararak Resulullah'a götürdüm. Resulullah (s.a.a) onun sağ kulağına ezan, sol kulağına ikamet okuduktan sonra Hüseyin'i bana verdi ve ağlamaya başladı. Resulullah'a; "Anam babam sana feda olsun Ey Allah'ın Resulü, ağlamanızın sebebi nedir?" diye sorduğumda, alemlere rahmet olarak gönderilen Peygamber; "Bu çocuğuma (İmam Hüseyin'e) ağlıyorum" diye cevap verdi..."[13]
13- Hakim Nişaburi, Haris'in kızı Ümm'ül- Fazl'dan şöyle rivayet ediyor:
"...Bir gün Hüseyin (a.s)'ı Hz. Resulullah (s.a.a)'in yanına götürüp onu Peygamber'in kucağına verdiğimde Hazretin yüzünü diğer tarafa çevirerek ağladığını gördüm. Bunun üzerine; "Ya Resulellah! Anam babam sana feda olsun, size ne oldu (niçin ağlıyorsunuz?) diye sorduğumda şöyle buyurdular:
"Cebrail şimdi yanıma gelerek ümmetimin bu çocuğumu öldüreceğini bana haber verdi... Daha sonra Cebrail Hüseyin'in katligahından kan renkli olan bir avuç toprak bana getirdi." [14]
14- İbn-i Sa'd "Tabakat'ul- Kubra" adlı kitabında Aişe'den şöyle naklediyor:
"Resulullah (s.a.a)'in bir gün uyuduğu sırada Hüseyin içeriye girdi ve Resulullah'a doğru yürümeğe başladı. Ben onu Resulullah'dan uzaklaştırıp işimin başına döndükten sonra Hüseyin tekrar iki alem serverinin yanına yaklaştı. Bu sırada Hz. Peygamber ağlar bir şekilde uykudan uyandı. Niçin ağlıyorsunuz? dediğimde; "Cebrail Hüseyin'in şehit düşeceği yerin toprağını bana gösterdi. Allah'ın gazabı onun kanını dökenlere çok şiddetlidir" diye buyurdu..."[15]
15- Ahmed b. Hanbel Müsned'inde [16] Abdullah b. Neci'den, o da babasından şöyle naklediyor:
"Hz. Ali (a.s) ile Sıffîn savaşına hareket ediyorduk. "Neyneva" denen yere vardığımızda Hz. Ali şöyle seslendi: "Ey Eba Abdillah! (İmam Hüseyin'in künyesi) Fırat nehri kenarında sabırlı ol! Ey Eba Abdillah, sabırlı ol!"
Neci diyor ki: Meselenin ne olduğunu sorduğumda Hz. Ali (a.s) şöyle buyurdular:
"Bir gün Resulullah (s.a.a)'in yanına vardığımda O'nun ağladığını gördüm ve; "Ey Allah'ın Peygamber'i sizi birisi sinirlendirdiğinden dolayı mı ağlıyorsunuz?" diye sorduğumda şöyle buyurdular:
"Hayır, Cebrail sen gelmeden biraz önce buradan gitti ve Hüseyin'in Fırat nehrinin yanında şehit olacağı haberini bana verdi. Cebrail bana; "O'nun (Hüseyin'in) türbesini görmek ister misin?" dediğinde "Evet" dedim. O da elini uzattı ve bana bir avuç toprak verdi. İşte bu yüzden ağladım." [17]
16- İmam Sadık (a.s) buyurmuştur ki:
"Ali b. Hüseyin (a.s), yirmi (başka bir hadise göre kırk) yıl boyunca babasına ağladı. Önüne ne zaman yemek bırakılsaydı ağlardı. Bir defasında İmam'ın hizmetçisi şöyle dedi:
"Ey Resulullah'ın oğlu, canım sana feda olsun, ben helak olmanızdan korkuyorum." İmam (a.s) şöyle buyurdular: "Ben üzüntü ve kederimi Allah'a açıyorum; ben Fatıma (a.s)'ın evlatlarının katligahını hatırladığımda, üzüntü nefesimi tıkıyor."
17- Başka bir rivayette de kölenin İmam Zeyn'ul- Abidin (a.s)'a şöyle dediği nakledilmiştir:
"Ey mevlam! Üzüntünüzün son bulma zamanı ulaşmamış mıdır?" İmam (a.s) onun bu sözüne karşılık şöyle buyurdular:
"Vay senin haline! Yakub b. İshak (a.s) peygamber oğlu bir peygamber idi; onun on iki oğlu vardı, Allah Teala onlardan birini gaybete çekince ağlamaktan gözlerine ak indi, gamdan beli büküldü; oysa oğlu dünyada yaşıyordu. Ama ben babam, kardeşim, amcam ve ailemden olan on yedi kişinin etrafımda katledilmiş naaşlarını gördüm; o halde benim gam ve hüznüm nasıl son bulabilir!"[18]
Bunlar, Hz. Peygamber'in torunu ve gülü olan İmam Hüseyin'in şahadetini bildiren hadislerden örneklerdi. Bu hadislerden, Hz. Peygamber'in (s.a.a) ve Ehlibeyt İmamlarının bu elemli faciadan ne kadar üzüldüklerini anlamak mümkündür.
_____________________
[1] - Mecma'uz- Zevaid, c. 9, s. 201; Siyer-i A'lam'in- Nübela, c. 3, s. 191; Zehair'ul- Ukba, s. 143
[2] - a.g.e, s. 176
[3] -İşte Şia, Resulullah'ın (s. a.a) öptüğü Kerbela toprağına secde etmektedir.
[4] - Kenz'ul- Ummal, c. 7, s. 106; Siyer-i A'lam'in- Nübela, c. 3, s. 15; Zehair'ul- Ukba, s. 148
[5] - Kenz'ul- Ummal, c. 7, s. 106; el-Mucem'ul- Kebir, Tabaranî, c. 3, s. 106
[6] - Mecma'uz- Zevaid, c. 9, s. 187
[7] - a.g.e, s. 189
[8] - a.g.e, s. 191
[9] - Tarih-i İbn-i Verdî, c. 1, s. 173-174
[10] - Tarih-i İbn-i Verdi, c. 1, s. 173-174.
[11] - Macem'ul- Kebir, Tabaranî, c. 3, s. 108; İmam Hüseyin'in Hayatı bölümü.
[12] - Tarih'ul- Hamis, c. 2, s. 334
[13] - Maktel'ul-Huseyn, c. 1, s. 87-88. Zehair'ul-Ukba, s. 119.
[14] - Müstedrek'us-Sahihayn, c. 3, s. 176. Hz. Peygamber'in Ümmü Seleme'nin evinde ağladığını anlatan diğer kaynaklar da şunlardır: Zehair'ul-Ukba, s. 147. Fusul'ul-Muhimme, s. 154. Sırat'us-Seviyy, s. 94. Mecma'uz- Zevaid, c. 9, s. 118-119. Kenz'ul-Ummal, c. 6, s. 223. Müstedrek'us-Sahihayn, c. 4, s. 398.
[15] - Hz. Peygamber'in Aişe'nin evinde bulunduğu zamanlar Hüseyin'e ağladığı şu kaynaklarda da geçmektedir:
Mucem'ul-Kebir; Hz. Hüseyin'in hayatıyla ilgili bölüm. Müsned-i Ahmed, c. 6, s. 294. Haysemi “el-Mecma", c. 9, s. 187. Sevaik'ul-Muhrika, s. 115. Mecma'uz Zevaid, c. 9, s. 187-188. Suyuti “Hasais", c. 2, s. 125-126.
[16] - Müsned-i Ahmed b. Hanbel, c. 1, s. 60-61'de.
[17] - Müsned-i Ahmed, c. 2, s. 60-61. El- Musannef, c. 12; Tabakat-ı İbn-i Sa'd; Müsned-i Ebu Ya'li; Mucem'ul-Kebir; Zehair'ul-Ukba, s. 148; Cami'us-Sağir, c. 1, s. 13; Sevaik'ul-Muhrika, s. 115.
[18] - Bihar'ul-Envar, c. 46, s. 108.
Hz. Peygamber (s.a.a), sevgili torunu ve gülü olan İmam Hüseyin'in şehit edileceğini bütün Müslümanlara bildirdi, onlar da onun şehit edileceğine yakin etmiş oldular. İbn-i Abbas şöyle diyor: "Biz, Hüseyin b. Ali'nin Taff (Kerbela)'da öldürüleceği hususunda şüphe etmiyorduk; Peygamber'in Ehl-i Beyt'i de bu konuda ittifak içerisinde idiler."[1]
Şüphesiz Hz. Peygamber (s.a.a), aziz torununun yakında, şiddetinden dağların eriyeceği çok büyük musibet ve kederlerle karşılaşacağını gökten haber alınca, çok acıklı bir şekilde ona ağlamaya başladı. Şimdi bu konuya değinen bir takım hadis ve rivayetleri sizlere aktarmaya çalışacağız. Onlardan bazıları şunlardır:
1- Haris kızı Ümm'ül- Fazl şöyle diyor: "Hüseyin (a.s) kucağımda olduğu halde Resulullah'ın (s.a.a) yanına vardım. Daha sonra yüzünü benden çevirerek gözlerinden yaşlar aktı. Arzettim ki: "Ey Allah'ın nebisi! Babam ve annem sana feda olsun, ne olmuş, neden ağlıyorsun?" Buyurdular ki: "Cebrail yanıma gelerek, ümmetimin, (Hüseyin'e işaret ederek) bu oğlumu öldüreceğini bana haber verdi."
Derken Ümm'ül- Fazl, bağırıp çağırarak imdat diledi ve giderek şöyle diyordu: "Bu öldürülecek! Yani Hüseyin!"
Peygamber (s.a.a) sözünün devamında şöyle buyurdular: "Evet, Cebrail, onun kızıl renkli türbetinden (toprağından) bana bir miktar getirdi." [2]
Ümm'ül- Fazl, şiddetle ağlamaya başladı, Peygamber (s.a.a) de onun hüzün ve kederine ortak oldu.
2- Müminlerin annesi Ümmü Seleme şöyle diyor:
Bir gece Resulullah (s.a.a) uyumak için yan üzere yattı. Derken ıstıraplı bir halde uykudan uyandı. Daha sonra yine yan üzere yattı. Sonra elinde kırmızı bir toprak olduğu halde uyandığını ve onu öptüğünü gördüm.[3] "Ya Resulellah! Bu türbet nedir?" diye sordum. Buyurdular ki: "Cebrail bana bu öğlumun –yani Hüseyin'in- lrak'ta öldürüleceğini haber verdi. Cebrail'e; "Öldürüleceği yerin toprağını bana göster" dedim. İşte bu, o yerin toprağıdır." [4]
3- Ümmü Seleme şöyle rivayet ediyor:
"Bir gün Resulullah (s.a.a) evimde oturmuştu. Birden şöyle buyurdu: "Kimse yanıma gelmesin!" Ben de kimsenin içeri girmemesi için gözetlemeye başladım. Derken Hüseyin (a.s) içeri girdi. Bu esnada Resulullah'ın içini çekerek tıkına tıkına ağlamasını duydum. Hüseyin Resulullah'ın kucağında –veya yanında- idi. Hazret öylece ağlıyordu. Arzettim ki: "Allah'a and olsun ki, haberim olmaksızın içeri girdi…"
Hz. Peygamber (s.a.a) buyurdular ki: "Cebrail bizimle evdeydi. Bana; Hüseyn'i seviyor musun?" diye sordu. Ben de; "Evet" dedim. Sonra dedi ki: "Bil ki, şüphesiz senin ümmetin onu, Kerbela denilen yerde öldürecektir." Derken Cebrail, Kerbela toprağından (bir avuç) alıp Hz. Peygamber'e gösterdi." [5]
4- Aişe şöyle diyor: "Hüseyin b. Ali, Resulullah'ın, vahiy nazil olduğu bir sırada içeri girdi. Derken Resulullah'ın yüzü yere kapanmış olduğu halde O'nun üzerine atladı. Cebrail; "Ya Muhammed, onu seviyor musun?" dedi. Peygamber (s.a.a); "Oğlumu nasıl sevmem?" buyurdu. Cebrail; "Şüphesiz ümmetin, senden sonra onu öldürecektir" dedi. Sonra Cebrâil, elini uzatarak beyaz bir toprak getirip Hz. Peygamber'e vererek şöyle dedi: "Bu oğlun, bu yerde katledilecek, o yerin ismiyse Taff (Kerbela)'dır."
Cebrail, Resulullah'ın yanından ayrıldığında, hazret, toprak elinde olduğu halde ağlıyordu. Sonra şöyle buyurdu: "Ey Aişe, Cebrail bana oğlum Hüseyin'in Taff denilen yerde öldürüleceğini haber verdi. Şüphesiz ümmetim benden sonra fitneye düşecektir."
Daha sonra Resulullah (s.a.a), ağladığı halde, içerisinde Ali, Ebubekir, Ömer, Huzeyfe, Ammar ve Ebuzer'in de bulunduğu ashabının yanına döndü. Onlar; "Ya Resulellah, seni ağlatan şey nedir?" diye sorduklarında şöyle buyurdular: "Cebrail bana, oğlum Hüseyin'in benden sonra Taff denilen yerde öldürüleceğini haber verdi ve bu toprağı bana getirdi ve mezarının orada olacağını da bana bildirdi." [6]
5- Hz. Peygamber'in eşlerinden biri olan Cehş kızı Zeynep şöyle diyor: "Hz. Peygamber (s.a.a) benim yanımda uyumuştu, Hüseyin de evde elleri ve karnı üzerinde yürüyordu. Ben ondan gaflet edince gelerek Peygamber'in karnının üzerine çıktı. Daha sonra Resulullah (s.a.a) onu kucağına alarak namaza durdu. Rükû ve secdeye vardığında onu yere bırakıyordu, kalktığında ise yine onu kucağına alıyordu. Oturduğunda onu çağırıyor ve ellerini kaldırıyordu. Peygamber (s.a.a) namazı tamamlayınca; "Ya Resulellah! Diğer zamanlarda yapmanı görmediğim bir işi bugün yaptığını gördüm" dedim. Buyurdular ki: "Cebrail yanıma gelerek oğlumun katledileceğini bana haber verdi. Ben de; "O halde bana göster" dedim. Derken o da bir (avuç) kırmızı toprak bana getirdi." [7]
6- İbn-i Abbas şöyle rivayet ediyor: "Hüseyin (a.s), Hz. Peygamber'in (s.a.a) kucağında idi. Derken Cebrail; "Onu seviyor musun?" diye sordu. Hz. Peygamber; "Nasıl onu sevmem, oysa o kalbimin meyvesidir" buyurdu. Cebrail; "Şüphesiz ümmetin onu yakında öldürecektir. Onun kabrinin toprağından sana göstereyim mi?" dedi. Sonra onun kabrinin toprağından bir avuç getirdi. O toprak, kımızı bir topraktı.[8]
7- Ebu Ümame şöyle rivayet ediyor: "Resulullah (s.a.a) zevcelerine; "Bu çocuğu (Hüseyin'i) ağlatmayın" diye buyurdu. Sonra şöyle ekliyor: Ümmü Seleme'nin günü (sırası) olduğu bir zamanda Cebrail Hz. Peygamber'e nazil oldu. Resulullah (s.a.a) içeri girerek Ümmü Seleme'ye; "Hiç kimsenin yanıma gelmesine izin verme" diye emretti. Bu sırada Hüseyin (a.s) geldi. Resulullah'ı odada görünce içeri girmek istedi. Ama Ümmü Seleme onu tutarak kucağına aldı ve bir şeyler söyleyerek onu sakinleştirmeye çalıştı. Fakat ağlaması şiddetlenince onu bıraktı. Hüseyin de içeri girerek (gidip) Resulullah'ın kucağında oturdu. Bu sırada Cebrail Hz. Peygamber'e; "Şüphesiz ümmetin bu oğlunu öldürecektir" dedi.
— Peygamber (s.a.a): "Bana iman ettikleri halde mi onu öldürecekler?"
— Cebrail: "Evet, onu öldürecekler."
Sonra Cebrail, Hz. Peygamber'e (bir avuç) toprak vererek; "Böyle bir yerde ve bu şekilde öldürülecektir" dedi. Derken Resulullah (s.a.a), Hüseyin'i bağrına basarak perişan ve üzgün bir halde (evde) dışarı çıktı.
Ümmü Seleme, Resulullah'ın çocuğu içeriye bıraktığından dolayı sinirlendiğini zannederek şöyle dedi: "Ey Allah'ın Peygamberi, fedan olayım! Şüphesiz siz bize; "Bu çocuğu ağlatmayınız" diye buyurdunuz ve bana da; "Kimseyi içeriye bırakmayın" diye emr etiniz. Derken Hüseyin geldi ve (ağladığından dolayı) onu serbest bıraktım."
Hz. Peygamber (s.a.a) onun cevabını vermeden, çok üzüntü ve kederli bir şekilde ashabının yanına giderek onlara hitaben; "Şüphesiz ümmetim bunu (Hüseyin'i) öldürecektir" diye buyurdu.
Ebubekir ve Ömer, Resulullah'ın yanına giderek; "Ey Allah'ın Peygamberi, mümin oldukları halde mi öldürecekler?" diye sorduklarında, Hz. Peygamber; "Evet, bu da, üzerinde öldürülecek olan topraktır…"[9] buyurdular.
8- Enes b. Haris şöyle rivayet ediyor: "Hz. Peygamber (s.a.a) şöyle buyurdular: "Benim bu oğlum (yani Hüseyin), Kerbela denilen yerde öldürülecektir. O halde sizlerden buna şahit (hazır) olan, ona yardımda bulunsun." Hüseyin (a.s) Kerbela'ya doğru yola çıktığında, Enes de onunla çıktı ve onun yanında şehit oldu."[10]
9- Ümmü Seleme şöyle diyor: "Hasan ve Hüseyin benim evimde Resulullah'ın önünde oynuyorlardı. Bu sırada Cebrail nazil olarak; "Ey Muhammed! Ümmetin, senden sonra, (Hüseyin'e işaret ederek) bu oğlunu öldürecektir" dedi. Derken Resulullah (s.a.a) ağladı ve Hüseyin'i bağrına bastı. Hz. Peygamber'in elinde (bir miktar) toprak vardı, onu koklayarak şöyle diyordu. "Bu toprak, kerb (gam-üzüntü) ve belâ kokuyor." Sonra onu Ümmü Seleme'ye vererek şöyle buyurdular: "Bu toprak kana dönüştüğünde, bil ki oğlum (Hüseyin) öldürülmüştür."
Ravi diyor ki: "Ümmü Seleme onu bir şişenin içerisine bıraktı ve her gün onunla ahitleşir (ona uğruyor) ve şöyle diyordu: "Şüphesiz kana dönüşeceğin gün çok büyük bir gündür."[11]
10- Resulullah (s.a.a) rüyasında, alacalı bir köpeğin, hazretin kanını yaladığını gördü. Hazret rüyasını, alacalı birisinin oğlu Hüseyin'i öldüreceğine yorumladı. Hz. Peygamber'in rüyası, abraş hastalığına yakalanmış olan habis Şimr b. Cevşen'in İmam Hüseyin'i öldürmesiyle gerçekleşmiş oldu.[12]
12- Hafız Ahmed b. Hüseyin Beyhaki, Umeyr kızı Esma'dan şöyle naklediyor:
"Hüseyin dünyaya geldiğinde Resulullah (s.a.a) yanıma gelerek; "Ey Esma! Çocuğumu bana getir" diye buyurdu. Ben Hüseyin'i beyaz bir kundağa sararak Resulullah'a götürdüm. Resulullah (s.a.a) onun sağ kulağına ezan, sol kulağına ikamet okuduktan sonra Hüseyin'i bana verdi ve ağlamaya başladı. Resulullah'a; "Anam babam sana feda olsun Ey Allah'ın Resulü, ağlamanızın sebebi nedir?" diye sorduğumda, alemlere rahmet olarak gönderilen Peygamber; "Bu çocuğuma (İmam Hüseyin'e) ağlıyorum" diye cevap verdi..."[13]
13- Hakim Nişaburi, Haris'in kızı Ümm'ül- Fazl'dan şöyle rivayet ediyor:
"...Bir gün Hüseyin (a.s)'ı Hz. Resulullah (s.a.a)'in yanına götürüp onu Peygamber'in kucağına verdiğimde Hazretin yüzünü diğer tarafa çevirerek ağladığını gördüm. Bunun üzerine; "Ya Resulellah! Anam babam sana feda olsun, size ne oldu (niçin ağlıyorsunuz?) diye sorduğumda şöyle buyurdular:
"Cebrail şimdi yanıma gelerek ümmetimin bu çocuğumu öldüreceğini bana haber verdi... Daha sonra Cebrail Hüseyin'in katligahından kan renkli olan bir avuç toprak bana getirdi." [14]
14- İbn-i Sa'd "Tabakat'ul- Kubra" adlı kitabında Aişe'den şöyle naklediyor:
"Resulullah (s.a.a)'in bir gün uyuduğu sırada Hüseyin içeriye girdi ve Resulullah'a doğru yürümeğe başladı. Ben onu Resulullah'dan uzaklaştırıp işimin başına döndükten sonra Hüseyin tekrar iki alem serverinin yanına yaklaştı. Bu sırada Hz. Peygamber ağlar bir şekilde uykudan uyandı. Niçin ağlıyorsunuz? dediğimde; "Cebrail Hüseyin'in şehit düşeceği yerin toprağını bana gösterdi. Allah'ın gazabı onun kanını dökenlere çok şiddetlidir" diye buyurdu..."[15]
15- Ahmed b. Hanbel Müsned'inde [16] Abdullah b. Neci'den, o da babasından şöyle naklediyor:
"Hz. Ali (a.s) ile Sıffîn savaşına hareket ediyorduk. "Neyneva" denen yere vardığımızda Hz. Ali şöyle seslendi: "Ey Eba Abdillah! (İmam Hüseyin'in künyesi) Fırat nehri kenarında sabırlı ol! Ey Eba Abdillah, sabırlı ol!"
Neci diyor ki: Meselenin ne olduğunu sorduğumda Hz. Ali (a.s) şöyle buyurdular:
"Bir gün Resulullah (s.a.a)'in yanına vardığımda O'nun ağladığını gördüm ve; "Ey Allah'ın Peygamber'i sizi birisi sinirlendirdiğinden dolayı mı ağlıyorsunuz?" diye sorduğumda şöyle buyurdular:
"Hayır, Cebrail sen gelmeden biraz önce buradan gitti ve Hüseyin'in Fırat nehrinin yanında şehit olacağı haberini bana verdi. Cebrail bana; "O'nun (Hüseyin'in) türbesini görmek ister misin?" dediğinde "Evet" dedim. O da elini uzattı ve bana bir avuç toprak verdi. İşte bu yüzden ağladım." [17]
16- İmam Sadık (a.s) buyurmuştur ki:
"Ali b. Hüseyin (a.s), yirmi (başka bir hadise göre kırk) yıl boyunca babasına ağladı. Önüne ne zaman yemek bırakılsaydı ağlardı. Bir defasında İmam'ın hizmetçisi şöyle dedi:
"Ey Resulullah'ın oğlu, canım sana feda olsun, ben helak olmanızdan korkuyorum." İmam (a.s) şöyle buyurdular: "Ben üzüntü ve kederimi Allah'a açıyorum; ben Fatıma (a.s)'ın evlatlarının katligahını hatırladığımda, üzüntü nefesimi tıkıyor."
17- Başka bir rivayette de kölenin İmam Zeyn'ul- Abidin (a.s)'a şöyle dediği nakledilmiştir:
"Ey mevlam! Üzüntünüzün son bulma zamanı ulaşmamış mıdır?" İmam (a.s) onun bu sözüne karşılık şöyle buyurdular:
"Vay senin haline! Yakub b. İshak (a.s) peygamber oğlu bir peygamber idi; onun on iki oğlu vardı, Allah Teala onlardan birini gaybete çekince ağlamaktan gözlerine ak indi, gamdan beli büküldü; oysa oğlu dünyada yaşıyordu. Ama ben babam, kardeşim, amcam ve ailemden olan on yedi kişinin etrafımda katledilmiş naaşlarını gördüm; o halde benim gam ve hüznüm nasıl son bulabilir!"[18]
Bunlar, Hz. Peygamber'in torunu ve gülü olan İmam Hüseyin'in şahadetini bildiren hadislerden örneklerdi. Bu hadislerden, Hz. Peygamber'in (s.a.a) ve Ehlibeyt İmamlarının bu elemli faciadan ne kadar üzüldüklerini anlamak mümkündür.
_____________________
[1] - Mecma'uz- Zevaid, c. 9, s. 201; Siyer-i A'lam'in- Nübela, c. 3, s. 191; Zehair'ul- Ukba, s. 143
[2] - a.g.e, s. 176
[3] -İşte Şia, Resulullah'ın (s. a.a) öptüğü Kerbela toprağına secde etmektedir.
[4] - Kenz'ul- Ummal, c. 7, s. 106; Siyer-i A'lam'in- Nübela, c. 3, s. 15; Zehair'ul- Ukba, s. 148
[5] - Kenz'ul- Ummal, c. 7, s. 106; el-Mucem'ul- Kebir, Tabaranî, c. 3, s. 106
[6] - Mecma'uz- Zevaid, c. 9, s. 187
[7] - a.g.e, s. 189
[8] - a.g.e, s. 191
[9] - Tarih-i İbn-i Verdî, c. 1, s. 173-174
[10] - Tarih-i İbn-i Verdi, c. 1, s. 173-174.
[11] - Macem'ul- Kebir, Tabaranî, c. 3, s. 108; İmam Hüseyin'in Hayatı bölümü.
[12] - Tarih'ul- Hamis, c. 2, s. 334
[13] - Maktel'ul-Huseyn, c. 1, s. 87-88. Zehair'ul-Ukba, s. 119.
[14] - Müstedrek'us-Sahihayn, c. 3, s. 176. Hz. Peygamber'in Ümmü Seleme'nin evinde ağladığını anlatan diğer kaynaklar da şunlardır: Zehair'ul-Ukba, s. 147. Fusul'ul-Muhimme, s. 154. Sırat'us-Seviyy, s. 94. Mecma'uz- Zevaid, c. 9, s. 118-119. Kenz'ul-Ummal, c. 6, s. 223. Müstedrek'us-Sahihayn, c. 4, s. 398.
[15] - Hz. Peygamber'in Aişe'nin evinde bulunduğu zamanlar Hüseyin'e ağladığı şu kaynaklarda da geçmektedir:
Mucem'ul-Kebir; Hz. Hüseyin'in hayatıyla ilgili bölüm. Müsned-i Ahmed, c. 6, s. 294. Haysemi “el-Mecma", c. 9, s. 187. Sevaik'ul-Muhrika, s. 115. Mecma'uz Zevaid, c. 9, s. 187-188. Suyuti “Hasais", c. 2, s. 125-126.
[16] - Müsned-i Ahmed b. Hanbel, c. 1, s. 60-61'de.
[17] - Müsned-i Ahmed, c. 2, s. 60-61. El- Musannef, c. 12; Tabakat-ı İbn-i Sa'd; Müsned-i Ebu Ya'li; Mucem'ul-Kebir; Zehair'ul-Ukba, s. 148; Cami'us-Sağir, c. 1, s. 13; Sevaik'ul-Muhrika, s. 115.
[18] - Bihar'ul-Envar, c. 46, s. 108.