Mahmut bey,Mahmut yazdı:Tavsiyeleriniz ve ilginiz için çok teşekkürler Allah razı ola. Evvela rüku hakkında bahsetmek istiyorum. Rüku sadece islam da yoktur Hristiyanlık yahudilik şamanizm bahai hinduizm ve budizm dinlerinde de ibadet esnasında imanlıların rüku haline geldiklerini görüyoruz.
Araştırmacı olmak güzeldir, incelemek sorgulamak, analitik düşünmek güzeldir ama bunları yaparken insanın önyargılardan uzak olması, çelişkiye düşmemesi, doğrulara ulaşma noktasında nefsiyle barışık olması ve kendine karşı da dürüst olması gerekir.
Örnek olarak verdiğim Kur’an ayetindeki rükudan kastın, namazdaki farz olan duruş şekillerinden biri olduğunda, şii-sünni tüm alimler ve bütün müminler ittifak etmişlerdir.
Eğer siz Kur’anı Hz. Ali’ninde tabi olduğu, İslamın kutsal kitabı olarak kabul etmiyor olsaydınız, tamam sorun yok derdim ve bunları yazma gereği duymazdım ama siz yukardaki yazınızda Peygamberimizin (a) bıraktığı iki ağır emanetten birinin Kur’an olduğunu söylediniz.
O halde başka inançlardaki rüku şekillerini bir tarafa bırakıp, öncelikle Kur’anda bahsedilen rükunun mahiyetini araştırmanız gerekmez mi?
Şunu da unutmayın ki zahir batından önce gelir. Yani bir şeyin zahiri gereğince anlaşılmadan kavranılmadan, batınını anlamak mümkün değildir.
Her ne kadar sünni ve şiilerin namaz kılma şekillerinde bazı farklılıklar olsa da, rüku da bir fark yoktur. Bilinen şekliyle ve yüzyıllardır yapılagelen rüku hep aynıdır. Ayrıca hiç kimse rükunun namaz kılarken yapılan (90 derecelik eğilme) şeklinden başka bir şey olduğunu söylememiştir.
Maide 55. ayetin ise, Ehlibeyt mektebi inancına göre yani Alevilik inancına göre, iniş sebebi Hz. Ali olduğu için daha özel ve ayrı bir önemi vardır. Böyle olduğunu bütün Ehlibeyt alimlerinin tefsirlerinde görebilirsin. Özellikle El-Mizan Tefsirinin 6. cildinde çok güzel ve geniş açıklamalı olarak bulabilirsin. Orda ayetin (30 shf kadar) uzunca açıklaması yapılmıştır.
Kısaca değinmek gerekirse olay şöyle olmuştur:
Resulullah döneminde bir gün mescide çok yoksul bir dilenci gelir ve yüksek sesle orada bulunanlara durumundan halinden şikayetle, açlıktan, fakirlikten, ihtiyaçlarından bahseder ve “içinizde bana yardım edecek kimse yok mu ?” diye sorar. Ama kimseden ses çıkmaz. O sırada mescidde namaz kılmakta olan Hz. Ali (a.s) rükuya varmıştır. Ve namazını bozmadan hemen sağ elini yana doğru biraz uzatarak, dilenciden parmağındaki yüzüğü almasını işaretle anlatır. Dilenci de gelerek Hz. Alinin parmağındaki yüzüğü çıkarıp alır.
İmam Muhammed Bakır (as) ise bu olayı şöyle anlatır:
Hz. İmam Bakır (a.s) “Sizin veliniz ancak Allah, O'nun Resulü ve namaz kılarken rüku halinde zekat veren müminlerdir." (Maide: 55) ayeti hk. şöyle buyurdu:
Aralarında Abdullah b. Selam’ın, Esed’in, Salebe’nin, İbn-i Yamin ve İbn-i Suriyanın bulunduğu ileri gelenlerden bir grup yahudi Müslüman olmuştu. Bunlar peygamberimize gelerek şöyle sordular: “Ey Allahın elçisi Hz. Musa yerine Yuşa b. Nun’u vasi bıraktı, senin vasin kimdir, senden sonra velimiz kim olacak?
Bunun üzerine bu ayet indi.
O sırada Peygamberimiz onlara: “Kalkın dedi, onlarda kalktılar ve birlikte mescide vardılar, içeri girerken bir dilenciyle karşılaştılar. Peygamberimiz O’na: “Ey dilenci sana bir şey veren oldu mu ? diye sordu.
Dilenci: “Evet bu yüzüğü verdiler” dedi.
Peygamberimiz: “Onu sana kim verdi ? dedi.
Dilenci de : “Şu namaz kılan adam” diyerek Ali’yi gösterdi.
Peygamberimiz: “Sana yüzüğü verirken ne durumda idi ? diye sordu.
Dilencide “Rüku halinde idi” dedi.
Bunun üzerine Peygamberimiz tekbir getirdi ve arkasından mesciddekilerde tekbir getirdiler.
Arkasından peygamberimiz “Benden sonra veliniz Alidir” dedi sahabilerde “Biz Allahın rabbimiz, Muhammedin Peygamberimiz ve Alininde velimiz olmasına razı olduk” dediler.