Hz.Mevlana'nın insan sevgisi

Aleviliğin tanımı, tarifi temeliyle ilgili konuları burada paylaşabilirsiniz.
Cevapla
KARAPAPAK MURAT
Mesajlar: 325
Kayıt: 20 Ara 2007, 17:22

Hz.Mevlana'nın insan sevgisi

Mesaj gönderen KARAPAPAK MURAT »

Mevlana Celaleddin-i Rumi Hazretleri (m.1207–1273)’ni "muhitini aşan bilge-eren" kılan özelliği, O’nun insanların etnik kökenlerine bakmadan her insanı can bilip, değer vermesiydi. Erenler ereninin sevgi felsefesini anlayabilmek için O’nun oğlu Bahaddin’e tavsiyesine kulak vermek gerekir: "Bahaddin! Senin düşmanını sevmeni, düşmanının da seni sevmesini istersen, kırk gün onun hayrını ve iyiliğini söyle o düşman senin dostun olur. Çünkü gönülden dile yol olduğu gibi, dilden de gönüle yol vardır." O’nun bu özelliğinden ötürü cenazesi adeta dinler arası bir ihtifal özelliği sergilemiş olup; naaşı sabahın erken saatlerinde yola çıkmasına rağmen ancak gecenin karanlığında gömülebilmişti. Mevlana’nın insan sevgisinin boyutunu sergileyen bilge- eren davranış modellerinden birkaçı:

1-Mevlana bir gün dostlarıyla birlikte kaplıcaya gitmeye hazırlanır. Çelebi Emir Alim onlardan önce giderek, hamamdaki diğer insanları dışarıya çıkartıp, havuzu elmalarla doldurur. Mevlana bu durumu fark edince: "Ey Emir Alim, bu insanların canları elmadan daha mı az kıymetlidir ki, onları dışarı çıkarıp, havuzu elmalarla doldurdun? Onlardan biri elmaların otuz mislidir. Yalnız elmalar değil, bütün dünya ve onun içindeki şeyler insan için değil midir? Eğer beni seviyorsan, söyle de hepsi hamama girsinler. Fukarası, zengini, sağlamı ve zayıfı dışarıda kalmasınlar ki, ben de onlar sayesinde suya girebileyim ve bir an dinlenebileyim" demiş ve herkesle birlikte hamama girmiştir.

2- Mevlana’nın hamama gideceği bir gün dostları O’ndan önce hamama giderek hamamı temizlerler. Diğer müşterileri de dışarı çıkarıp, Mevlana’yı karşılamaya giderler. Bu arada cüzamlılar fırsat bulup hamama girerler. Geldiklerinde durumu fark eden Mevlana dostları, cüzamlıları inciterek sudan uzaklaştırmaya başlarlar. Mevlana bu duruma çok üzülür. Arkadaşlarına engel olur. Hemen cüzam hastalarının yanına gidip onların yıkandıkları sudan kendi üzerine dökerek, hepsinin gönlünü alır.

3-Oğlu Sultan Veled Bahaddin’in canı sıkkın, üzgün bir halde oturduğunu görün Mevlana; başına bir kurt postu geçirip : "Bu! Bul! Bu!" sesleri çıkararak Oğlunu güldürünceye kadar şakalaşır.

4-Bir gün yolda giderken oyun oynayan çocuklar Mevlana’yı görür. Çocukların hepsi yanına koşup elini öperler. Çocukların biri uzakta ve meşguldür: "Ben de geliyorum!" diye seslenir. Mevlana, çocuk işini bitirip yanına gelinceye kadar onu bekler.

5-Bir gün Mevlana kızı Melike Hatun’un cariyesini azarladığını işitir. Hemen müdahale eder. "Onu niçin dövüyor ve niçin incitiyorsun? O hanım, sen de cariye olsaydın ne yapardın? İster misin ki, bütün dünyada Allah’tan başka hiç kimsenin köle ve cariyesi yoktur diye fetva vereyim? Hakikatte onların hepsi bizim kardeşlerimizdir. Çünkü Cenab-ı Hak: "Allah sizi bir nefisten yarattı ve dünyaya getirdi" buyurmuştur diyerek kızını ikaz eder. Bunun üzerine kızı da tevbe edip, o cariyeyi azat etmiştir.

6-Bir defasında bir Ermeni Mevlana’nın önünde yedi kere eğilerek selam verir. Mevlana da Ermeni’ye on yedi kere eğilerek selamla karşılık vermiştir.

7-Bir defasında hararetle ve aşkla sema ederken; bir sarhoş da sık sık Mevlana’ya çarpmaya başlar. Dostları sarhoşu oradan uzaklaştırmak ister. Sarhoş direnince de incitirler. Mevlana bu durumu görünce dostlarına: "Şarabı içen O. Sarhoşluğu yapan siz!" ikazında bulunur.

8- Tellak Mevlana’ya hamamda yer açmak için bir adamı havuzun kenarından uzaklaştırınca, O utancından terlemiş, derhal kendisini hamamdan dışarıya atmıştı.

9-Müritlerinden Osman-ı Guyende yeni evlenmiş, sıkıntı çekiyordu. Mevlana müridinin gururunu rencide etmeden ona yardım etmek istiyordu. Ona: "Ey Osman eskiden güzel bir adetle elimi sıkardın. Evlendin bu âdeti terk ettin. Ver şu elini sıkayım" diyerek tuttuğu müridinin eline sezdirmeden para sıkıştırır. Bir de müridine: "Bundan böyle sık sık tokalaşalım. Bizi unutma!" tembihinde de bulunur. (

10-Bir gün bir hafız Mevlana’nın huzuruna gelir. Mevlana hafıza saygı gösterir. Ayağa kalkar ve şöyle der: "Mushaf’ı nasıl aziz tutmak, rahle ve kürsülerin üzerine koymak lazımsa; hafızları da aziz tutmak ve üst başa oturtmak lazımdır" diyerek hafızlara olan sevgisini izhar etmişlerdi.
Cevapla

“Aleviliğin Tanımı, Tarifi” sayfasına dön