Ehl-i Beyt İmamlarının Mezarlarını Ziyaret Etmenin Hikmeti

Cevapla
Kullanıcı avatarı
f_altan
Mesajlar: 2376
Kayıt: 22 Oca 2007, 20:49

Ehl-i Beyt İmamlarının Mezarlarını Ziyaret Etmenin Hikmeti

Mesaj gönderen f_altan »

Ehl-i Beyt İmamlarının Mezarlarını Ziyaret Etmenin Hikmeti

Allah Teâla Kur'an'da şöyle buyuruyor:
"Allah yolunda öldürülenleri sakın ölüler sanmayın. Hayır onlar diridirler Rableri katında rızıklanmakta-dırlar."[1]
Öyleyse masum imamlar da hak ve hakikat yolunun şehitleri olduklarına göre onların temiz ruhları diridir ve bizim ziyaret, dua ve tevessülümüzden haberdardırlar. İşte bunun içindir ki İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur : "Kim bizi şehid olduktan sonra ziyaret ederse, bizi hayatımızda ziyaret etmiş gibi olur."

Ziyaretin Mahiyet ve Semereleri

Mübarek Ehl-i Beyt mezarlarını ziyaret şevkten kaynaklanan görüşme ve görüşme şevkidir; ziyaretçi Ehl-i Beyt ile görüşmeye sabırsızlanan kimsedir.
Ziyaret, Ehl-i Beyt'in muhabbet çeşmesinde gönlü yıkamak ve onların dostluk rüzgarının kalbte esmesidir; ziyaret bilincin nişanesidir ve daha fazla bilinç kazanmak için atılan adımdır.
Ziyaret nefsi temizlemek ve ruhu arındırmada bir vesiledir. Nefsi muhasebe etmek için uygun bir ortamdır.
Ehl-i Beyt İmamlarının mezarını ziyaret etmek sağlam tevhid kalesinde yer almak ve ilahi azaptan kurtulmaktır. İmam Rıza(a.s) Resulullah'dan naklen buyurmuştur ki: "Lailahe illellah kelimesi benim kalemdir; kim kaleme girerse azabımdan kurtulur; elbette şartları vardır; ben de o şartlardanım."[2]
Ziyaret, risalet ücretini ödemektir; çünkü ziyaret Ehl-i Beyt'e olan sevginin ifadesidir. "De ki: Ben buna (risaletime) karşı Ehl-i Beyte sevgi dışında sizden hiç bir ücret istemiyorum."[3]
Ziyaret, masum imamla yeniden bi'at etmek, ona bağlı olduğunu bildirmek, batıl olan her şeyden uzak durmayı açığa vurmak, hak cephesinde yer almak ve safını belirlemektir. Çünkü ziyaret, ziyaret edilen imama dost olanla dost ve ona düşman olanla, babası, kardeşi ve evladı dahi olsa düşman olacağına dair ahdetmedir: "Ben, siz (Ehl-i Beyt)le barış halinde olanla barış halindeyim ve sizinle savaşanla savaşmaktayım."[4]
Ziyaret, ahdine vefa etmektir. Çünkü imamın, kendi dost ve takipçilerinin üzerinde ahdi (ve hakkı) vardır. Sekizinci İmam (İmam Rıza) şöyle buyurmuştur: "Her imamın, dostlar ve şiîlerinin üzerinde bir ahdi (hakkı) vardır; onların kabirlerini ziyaret etmek, o ahde tamamen sadık kalmak ve haklarını iyi bir şekilde yerine getirmektir."[5]
Ziyaret, nur kaynağından daima nur almak ve ilahi feyzin vasıtası olandan feyz taleb etmektir, "Eğer Allah'ın hücceti olmasaydı yer kendi ehlini içine alırdı."
Ziyaret, fakir ve aciz insanın, gaybî hazineyle ilişkisi olan kerim ve cömert bir kimsenin türbesinde feyiz ve marifet kazanmasıdır.Günahkâr ve pişman olan insanın, Allah katında haysiyet ve değeri olan kutlu zata tevessül edip, onu Allah katında şefaatcı kılmasıdır.
Ziyaret, zahiri ve batini bir hicrettir; kalbi aşk ateşiyle tutuşup yanan başını koltuğa alarak toprak yolları kat edip bütün kötülük ve günahlardan iyilik ve itaata doğru hicret eden bir kimsenin bütün ilahi değerlerin simgesi olan sevgilisinin mezarına doğru gelmesidir.
Ziyaret, Ehl-i Beyt'in yüce makamlarının bilincini taşımak ve Ehl-i Beyt'le beraber, onların yanında ve safında yer almaktır;zira: "Onlardan (Ehl-i Beyt'ten) öne geçmek isteyen dinden çıkar, onlardan geri kalan helâk olur, onlarla beraber olan ise onlara kavuşur."[6]
Ziyaret, çalkantı halinde olan okyanusdan kurtuluş gemisine binmek ve karanlıklarda hidayet ışığına sarılmaktır: "Ehl-i Beytim Nuh'un gemisine benzer; ona binen kurtulur, onu terkeden ise gark olur."[7]
Ziyaret, sırat-ı müstakimi kat etmek için güç almak ve upuzun bir yolculuk için azık toplamaktır.
Ziyaret, gafleti yokedici zikirdir cehaleti giderici tezekkürdür ve yine ilahi emanetin yükünü yüklenmedeki ağır sorumluluğu hatırlamaktır ve Ehl-i Beyt'in onca yiğitlik ve mücadelelerini, mazlumiyet ve şehadetlerini hatırlayarak onlardan ders ve ibret almaktır.
Ziyaret, yolculuk zorluğunu ve cismin zahmete düşmesini gerektirmesine rağmen ruhu ferahlandırmak, ilahi şiarları yüceltmek ve gönüllerin takvasının nişanesidir: "Kim Allah'ın şiarlarını yüceltirse, şüphesiz bu, kalplerin takvasındandır."[8]
Ziyaret, Allah'ın salih kullarının kadrini bilmek ve onların varlıklarının nimetlerinden dolayı Allah'a şükretmektir.
Ziyaret, ilahi bir örneği sürekli kalpte yaşatmak ve o örneğe uymaktır.
Ziyaret, sultanların zalimane siyasetlerine bir nevi itiraz etmek, zulme karşı çıkmak ve zulme karşı ayaklanmadır; tağutu nefyetmek ve hak öndere ve hablullaha (Allah'ın ipine) sımsıkı sarılmaktır.
Bunların hepsi ziyarettir ve ziyaret sadece bunlarla sınırlanmamaktadır; ziyaretçi de ârif bir mü'min, tövbe eden bir Ehl-i Beyt dostu, sahnede hazır olan bir müslüman, zakir olan bir fedakâr, savaş eri olan bir mücahid, takvalı bir muvahhid, ve tağutlara başkaldıran bir kıyamcıdır. Velayet ve imamet aşığı olan, canını ve malını tehlikeye atarak evini-barkını, şehir ve diyarını terkedip yolculuk zahmetine katlanarak, iştiyaklı bir kalp ve ümitli bir halle gelip imamının huzurunda hazır olmaktır, O'ndan basiret ve marifet alarak tevhidin doğru yolunda hareket etmek, Kitap ve İtret'e sarılarak insani kemal ve Allah'a yakınlık olan nihaî amaç ve hedefe ulaşmak için yol kateden kimsedir.
Eğer tarih boyunca daima zalim hükümdarların ziyaret ve ziyaretçiden korktuklarını, Mütevekkil ve diğer zalim tağutların defalarca Hz. Hüseyin'in kutsal mezarını sular altında kaybetmeye çalıştığını ve ziyaretçilerinin el ve ayaklarının kesilip katledildiklerini duyuyorsak, eğer tarihte Tuğrul'un veziri olan Mensur b. Muhammed-i Kondorî'nin halkın İmam Rıza'nın (a.s) mutahhar mezarının ziyaret etmesine engel olduğunu ve İmam'ın ziyaretçilerine zülum ettiğini görüyorsak, eğer sömürgeci İngiltere bakanlığı kendi casuslarına, bir çok hilelerle müminlerin imamların mezarlarını ziyaret etmesine engel olmalarını ve gerçeği olmayan temelsiz şayialar yayarak din büyüklerinin mezar ve ziyaretgâhlarının tarihi senetlerinde şüphe yaratmayı tavsiye ediyorsa, eğer Hz. Rıza'nın (a.s) türbesinde büyük şeytan Amerika'nın emriyle yüzlerce muvahhid ve pâk insanların kanlarına boyanarak çoğunun şehid edildiğini görüyorsak bunların hepsi tağut ve küfür önderlerinin ziyaret ve ziyaretçilerden korktukları içindir: "Kafirler, Allah'ın nurunu ağızlarıyla söndürmek istiyorlar. Oysa Allah kendi nurunu tamamlayıcıdır; kafirler hoş görmese bile."[9]
Ziyaret; masum imamların kutsal türbesinde aşıkane bir şekilde bulunmak ve onlarla manevi bir görüşme yapmaktır.
Ziyaret; Allah'ın feyz ve rahmetini kullarına ulaştırmada vasıta olan Allah'ın hüccetleri ile kalbi bir ilişki kurmaktır.
İmam'ı ziyaret etmek, imamla bey'at etmek ve O'nun fedakârlık ve şehadet anısını diri tutmaktır.
İmam'ı ziyaret etmek, imama karşı olan ilgi ve dostluğu göstermektir. Çünkü Allah, resulüne şöyle buyurmaktadır: "De ki: Ben buna (risaletime) karşı Ehl-i Beyt'ime sevgi dışında sizden hiçbir ücret istemiyorum."[10]
İmamı ziyaret etmek evliyaullahın şehadetiyle isim ve hedeflerinin unutulmamasını ilan etmektir.
Ziyaretgâh; velayet hattının aşıklarının miat yeridir.
Ziyaretname; masum imamın kılavuzluk hattını desteklemeyi, tağut ve çizgisinden nefret etmeyi ilan etmektir.
Hz. Fatıma (s.a)’ın her hafta şehitleri ziyaret etmek için Medine'den çıkıp Uhud şehitlerinin bulunduğu mezarlığa gitmesi. Hz. Resulullah (s.a.a)’in Fatımat-üz Zehra'ya 34 defa "Allah-u Ekber", 33 defa "Elhamdulillah", 33 defa da "Subhanellah" demesini öğretmesi ve bunun üzerine Hz. Fatıma (a.s)’ın da Uhud'da Hz. Hamza'nın kabrinin toprağından biraz alıp onu çamur yaptıktan sonra onunla yüz tesbih tanesi yapıp, ipe geçirmesi ve yukarıdaki zikirleri bu tesbihle söylemesi; bütün bunların hepsi Allah'ı anmakla birlikte şehitlerin de anılması içindi.
Seyyid-üş Şuheda Hz. Hamza'nın mazlumca şehadetinden sonra, o şehidin temiz türbetinden tesbih yapılması, namazlarda secde ederken alnın Kerbela türbetine konulması Kadir ve Cuma gecelerinde ve bütün kutsal gece ve gündüzlerde Seyyid-üş Şüheda (a.s)'ın ziyaret edilmesi ve su içerken İmam Hüseyin (a.s)'ın susuzca şehadete erişmesini anmanın bizlere tavsiye edilmesi; bütün bunların hepsi, masum imamların yolunun unutulmaması içindir. Zira müslümanlara gelen her türlü zorluk ve bedbahtlık, ilahi ve masum önderleri unutmak, tağut ve zalimlere uymaktan kaynaklanmaktadır.

Tevessül

Allah-u Teâla yaratılış nizamında her iş için, özel bir vesile yaratmıştır. Örneğin yağmurun yağması, buharlaşma ve rüzgar vasıtasıyla gerçekleşiyor. Allah Teâlâ’nın resulüyle konuşması da Cebrail (a.s) aracılığıyla gerçekleşir.[11] Nitekim Allah-u Teala’nın kendisi Kur'an-ı Kerim'de melekleri, işleri düzenleyici vasıtalar olarak tanıtmıştır.[12] Bu yüzden Allah'ın dergahına yalvarıp yakarmada da uygun ilahi vesilelerin olduğunu bilmemiz gerekir. Nitekim Allah Teâla şöyle buyuruyor: "Sizi O'na (Allah'a) yaklaştıracak vesile arayın."[13]
Tevessül, Allah velilerini Allah dergahından hacetleri talep etmek için vasıta kılmaktır. İmam Ali (a.s) buyurmuştur ki: "Biz, insanların Allah'la olan irtibat vesilesiyiz."[14]
Hz. Fatıma (a.s) da şöyle buyurmuştur: "Biz, kul ile Halik arasında irtibat yoluyoz."[15]
Takvalı insanlara, Allah'ın has velilerine, hatta mübarek günlere ve kutsal vakitlere de tevessül etmek faydalıdır. İmam Zeyn-ül Abidin (a.s), Allah'ı (c.c) Ramazan ayı hürmetine çağırıyor (O'na yalvarıp yakarıyor.)[16] İmam Hüseyn (a.s), Allah'ı (c.c) Arefe gecesi hakkına yemin verdirerek hacetlerini istiyor. Kur'an, Kadir gecesini mübarek bir gece olarak tanıtıyor.[17] Kur'an-ı Kerim'de; "Meleklerin yeryüzündekilere mağfiret dilediklerini" okumaktayız.
Doğru olmayan batıl şey, taşa, tahtaya, ateşe yıldızlara vs... tevessül etmektir. Şüphesiz evliyaullahı ve onların mukaddes mezarlarını bundan ayırmak gerekir. Kur'an-ı Kerim'de; "Hz. Yakub'un, Hz. Yusuf'un gömleğini gözlerine sürerek gözlerinin şifa bulduğunu" okumaktayız. Gömlek gerçi parçadan başka bir şey değildir ama bir müddet Hz. Yusuf'un pâk bedeniyle birlikte olduğundan dolayı böyle şifa bağışlayıcı bir esere sahipti.
Resul-ü Ekrem (s.a.a) Mina'da hac farizasından sonra taksir kastıyla mübarek saçını tıraş ettiklerinde ashap Hazret'in saçlarını teberrük için götürüyorlardı.[18]
Biz kesinlikle Allah'ın karşısında hiç bir makam veya şahsiyetin müstakil olarak bir kudrete sahip olduğuna inanmıyoruz. Evliyaullahın kudretinin kaynağının sadece ve sadece Hak Teâla'nın zatından olduğunu bilmekteyiz. Allah Teâla Kur'an'da; "Allah ve Resulü insanları zengin kıldı"[19] buyurmaktadır. Mezkur ayette Resulullah'ın ismi Allah'ın isminin yanında zikredilmiştir. Elbette Peygamber'in bu kudreti, O'na bağışlanan Allah'ın kudretinden bir parçadır.
Evet, tevessül meselesi ve onun meşru olması o kadar açıktır ki garazlı insanların, İmam Humeyni’nin (r.a) tabiriyle mulhid ahmakların bahane aramalarına bir yer bırakmıyor.
İmam Hadi (a.s) hastalandığı bir zamanda bir kişiyi Hz. Hüseyn (a.s)'ın mutahhar kabrinin yanında onun hakkında dua etmesi için Kerbela'ya gönderdi. Hz. Hadi (a.s) gerçi kendisi imamdır ama onun bu tavırı, Hz. Hüseyn (a.s)'ın Allah katında ne kadar büyük bir makama sahip olduğunu ve mutahhar türbesinin de dileklerin kabul olma yeri olduğunu göstermektedir.
Hz. Hadi (a.s) bu emrin uygulanmasına şaşıran birisine şöyle buyurdular: “Hz. Resulullah (s.a.a), Allah'ın evinden ve Hacer-ül Esved'den daha üstündü ama bununla birlikte Allah'ın evinin etrafını tavaf ediyor ve Hacer-ül Esved'e elini sürüp onu öpüyordu. Nitekim Allah Teâla'nın bazı seçkin kutsal yerleri vardır ki oralarda dua edilmesini ve dua edenin duasının kabul olmasını istiyor. İmam Hüseyin (a.s)'ın Hairi (haremi) de bu mukaddes yerlerdendir.”[20]
Hatta Ömer ibn-i Hattab'ın zamanında müslümanlar kıtlığa düçar olduklarında Ömer, Peygamber'in amcası Abbas'ın yanına gitti ve Allah'ı Abbas ibn-i Abdulmuttalib'in makamına yemin verdirdi.[21]
Nakledildiğine göre bir şahıs şöyle dedi: Hazreti Rıza (a.s) Horasan’dan benim için sarılmış bir hediye gönderdi, açtığımda o hediyenin içerisinde biraz da toprak vardı. Onu getiren kişiye bu toprak nedir? diye sorduğumda dedi ki: İmam Hüseyn (a.s)'ın kabrinin toprağıdır. İmam (a.s) içerisine bu topraktan bırakmaksızın kesinlikle hiç bir kimseye hediye göndermiyor ve buyuruyor ki: "Bu, Allah'ın izni ve isteğiyle (insanı) belalardan korur."[22]
Rivayetlerin birinde şöyle geçer: "Abdullah ibn-i Ebi Ya'fur Hz. Sadık (a.s)'a şöyle arzetti: Birisi İmam Hüseyn (a.s)'ın toprağını (şifa için) götürüyor ve faydasını da görüyor ama başkası aynı topraktan götürdüğü halde faydasını göremiyor." Bunun üzerine Hz. Sadık (a.s) şöyle buyurdular: "Vallahi öyle değildir. Kim o topraktan götürür, onun yararlı olmasına itikadı olursa elbette ki faydalanır.”[23]
Bunlara ilave olarak her yıl milyonlarca insan bu kutsal türbelere müşerref olup, dua edip, dileklerine erişiyorlar. İsteklerin bu kutsal mekanlarda kabul olması zikredilen sözün isbatı için yeterli bir delildir. Gerçekten kalbi imanla dolu ve ümitli bir kimse, bu mübarek mekanlarda ne zaman içten Allah'a dua etmiş de duası kabul olmamıştır?!
Kur'an-ı Kerim'de şöyle okuyoruz: "Eğer onlar kendi nefislerine zulmettiklerinde, sana gelip Allah'tan bağışlama dileselerdi ve Peygamber de onlar için bağışlama dileseydi, elbette Allah'ı tevbeleri kabul eden, esirgeyen olarak bulurlardı.”[24]

Türbelerin Yapım Ve Onarımı

Kur'an-ı Kerim, evliyaullahın kabirlerinin üstüne mescid ve türbe yapmayı caiz bilmiştir.[25] Kubbe ve türbe, bu kutsal mekanda tevhid münadilerinden bir kişinin defnedildiğinin nişanesidir. Resulullah (s.a.a) cephelerin birinde mübarek eliyle büyük bir taşı kaldırıp bir şehidin kabrinin başucuna bıraktı ve şöyle buyurdu: "Bu çölde bu şehidin kabrinin yüksek olması için bu nişaneyi onun kabrinin başucuna bırakıyorum." Eğer Peygamber-i Ekrem, savaş halinde ve ıssız bir çölde bir ferdin şehadet yerini belirtmek için büyük bir taş onun başucuna bırakıyorsa o halde hepsi Allah yolunda şehid olan Ehl-i Beyt için bizim vazifemiz ve sorumluğumuz nedir?
Şu açıktır ki masumların kabirlerinin üzerine kubbe ve türbe yapmak, o ilahi hüccetlere bir çeşit ihtiram ve saygıdır; o ihtiram ve saygının neticesi, Allah'ın dinini yaymak ve dini önderlerin anılarını canlı tutmak ve korumaktır.

Türbeyi Öpmek

Türbenin kapısını, duvarını ve zarihini öpmemiz ve onları teberrük bilmemiz sadece ve sadece ilahi hüccetlere ve bu taş ve toprağın kuşattığı masum imamlara ihtiram etmektir. Bu taş ve toprak artık onlara mensup olmuştur. Bunları öpmek ve onlarla teberrük etmek, Kur'an'ın cildini öpmek gibi sakıncasızdır. Çünkü biz şuna inanmaktayız ki, üzerine Kur'an yazılan kağıt veya Kur'an'ın cildi olan deri bu yolla kendisine bir kutsallık kazandırmıştır. Ama aynı deri bir ayakkabı veya bir elbisede olursa kesinlikle o kutsallığa sahip olamaz.

Evliyaullaha Selam Vermek

Evliyaullaha selam gönderen ilk başta Kur'an-ı Kerim'dir. Buyuruyor ki:
"Alemler içinde Nuh'a selam olsun."[26]
"İbrahim'e selam olsun."[27]
"Musa ve Harun'a selam olsun"[28]
"Ona (Yahya peygambere) selam olsun; doğduğu gün, öleceği gün ve diri olarak yeniden kaldırılacağı günde."[29]
"Gönderilmiş peygamberlere selam olsun"[30]
Biz de Kur'an'a uyarak Resul-ü Ekrem (s.a.a)’e ve masum imamlara (a.s) selam veriyoruz ve bu selam ve İslamî tahiyyat ile onlara sevgi ve saygılarımızı belirtiyoruz ve Allah Teâla'dan onlar için çok rahmet ve yüce dereceler talep ediyoruz. Bu tavırımız onların İslamî hakikatleri yaymak ve onları tebliğ etmek için yaptıkları çabalarından dolayı onlara bir çeşit teşekkürümüzü de bildirmemizdir.

Ehl-İ Beyt’in Fazilet Ve Müsibetlerini Anmak

Allah-u Teâla Kur'an'da Peygamber ve yaranlarının sıkıntı ve zorluklarından yadetmiş ve şöyle buyurmuştur: "Nice peygamberlerle birlikte birçok Rabbani (bilgin)ler savaşa girdiler de, Allah yolunda kendilerine isabet eden (güçlük ve mihnet)den dolayı ne gevşeklik gösterdiler, ne de boyun eğdiler."[35]
Bir çok ziyaretlerde, dini önderlerin Allah (c.c) yolunda katlandıkları zorluklar hakkında bazı sözler ve hak yolunda direndiklerinden dolayı da düşmanlar tarafından duydukları bazı yakışıksız sözler nakledilmiştir. Bu cümlelerin yüce manalarına teveccüh ve dikkat etmek, insanı İslam önderlerinin hakkaniyet ve mazlumiyetleriyle tanıştırıp haberdar etmektedir.

Ziyaret Adabı

1- Ziyaretçinin mutahhar türbeye girmeden önce İmam (a.s)'ı iyice tanıması gerekir. Bir rivayette şöyle geçiyor: Ziyaretçi bir kimse "Arifen bihakkihi" olmalıdır (yani ziyaret ettiği türbenin sahibinin Peygamber’in hak vasisi olan 12 Ehl-i Beyt İmamlarından olduğunu bilmesi ve buna inanması gerekir).
2- Helal mal ile ziyarete gitmelidir. Çünkü haram bir lokma ile ne namaz kabul olur, ne hac kabul olur ve ne de dua kabul olur.[36]
3- İmamı ziyaret etmekten hedefin ne olduğunu anlamalıdır.
4- Günahlardan uzak durmalı. Çünkü Allah Teâla sadece takvalı kimselerin hayır amelini kabul etmektedir.[37]
5- Bilet ve nakliye vesilesi temin etme zamanı halka eziyet etmemeli, yalan söylememeli, kötü davranmamalı, diğerlerinin hakkını zayi etmemeli ve ortak mallardan kötü istifade etmemelidir. Zira bunlar, mukaddes ziyaret yolculuğunu hakiki değerinden düşürmektedir.
6- Şunu bilmesi gerekir ki, eğer önceden bir insanı küçümsemiş ve onu yanına kabul etmemişse İmam (a.s) da onu kabul etmeyecektir. Hz. Kazım (a.s)'ın imametliği döneminde saray veziri olan Ali ibn-i Yaktin İmam (a.s)'ın yanına geldiğinde İmam (a.s) onu kabul etmeyip şöyle buyurdu: "Niçin filan çoban seni görmeye geldiği zaman onu huzuruna kabul etmedin"[38]
7- Mümkün olduğu kadar birlikte olduğu kimselere yardım etmeli ve onlara karşı iyilik yapmalı.
Bir toplulukla birlikte Resulullah (s.a.a)'in kabrinin ziyareti için Medine'ye giden müslümanlardan biri hastaladı ve evde kaldı. Bir kişi hariç geri kalan herkes onu bırakıp ziyarete gittiler. Bu durumu İmam Sadık (a.s)'a bildirdiler. İmam (a.s) şöyle buyurdu: "Senin bakıcılığının sevabı, diğer dostlarının ziyaretinin sevabından daha fazladır.”
8- Halka hizmet etmeyi küçük görmemeli, arkadaşlara yardım etmenin özel mükafatı olduğunun farkında olmalı.
Bir grup insanlar Kâ'be'yi tavaf etmek için Mescid-ul Haram'a girip, eşyalarını arkadaşlarından birinin yanına bıraktılar. İmam (a.s) (bunu duyunca) şöyle buyurdu: "Başkalarının malını koruyanın mükâfatı tavaf eden kimselerin mükâfatından daha az değildir."
9- Türbeye girmeden önce gusletmeli veya abdest almalı. Temiz elbise giyip koku sürmeli, huzur ve vakarla kısa adımlar atarak türbeye girmelidir. Öyle ki diğer kimselere bir zorluk çıkarmaksızın mutahhar kabrin kenarında durmalıdır; ama eğer diğerlerine zorluk ve eziyet çıkaracak olursa kabirden biraz uzakta durup İmam'ı ziyaret etmelidir.
10- Türbeye girerken “Subhanellah”, “Allah-u Ekber”, “La ilahe illallah” ve “Elhamdulillah” zikirleriyle Allah Teala’yı tesbih ve takdis etmeli, Muhammed (s.a.a) ve Ehl-i Beyt'ine salavat göndermelidir.
11- Ayakta durduğu halde giriş izni talep edip İmam'ın yüce ilahi makam ve azametine teveccüh ederek manevi bir hal ve üzgün bir gönülle Türbeye girmelidir.
12- Kabri ziyaret ederken İmam’ın hürmetine Allah Teala’dan istediği hacetleri gözönünde bulundurmalıdır.
İmam (a.s)'ın aşk ve sevgisiyle türbenin kapı ve duvarını öpmelidir. Bu yolu ona tanıtan geçmişlere ve alimlere dua etmelidir. İmamların hakkını tanıyacak evlatlar eğitmek için yüce Allah'tan yardım dilemelidir.
13- Ziyaretçi, dua kitaplarında masumlardan rivayet edilen ziyaretlerden birini, manasına dikkat ederek okumalı ve daha sonra "ziyaret namazı" kastıyla iki rek'at namaz kılmalıdır; ondan sonra da Allah’tan mağfiret dilemeli, başkaları için dua etmeli ve kabri ziyaret etmelidir.
14- Mümkün olduğu kadar Kur’an okuyup sevabını İmam’a (a.s) hediye etmelidir. Anne-baba ve üzerinde hakkı olanlardan taraf ziyaret etmelidir.
15- Ziyaret sona erdikten sonra İmam’la (a.s) vedalaşmalı ve vedalaşırken Ehl-i Beyt İmamlarından rivayet edilen duaları okumalıdır.
______________________
[1]- Âl-i İmran/169.
[2]- Uyun-u Ahbar-ir Rıza, c.2, s.134.
[3]- Şura/23.
[4]]- Âşura ziyareti.
[5]- Bihar-ul Envar, c.100, s.116.
[6]- Şaban Ayı dualarından.
[7]- Şaban Ayı dualarından.
[8]- Hac/32.
[9]- Sâf/8.
[10]- Şura/23.
[11]- Şuarâ/193.
[12]- Nâziat/5.
[13]- Mâide/35.
[14]- El Mizan, c.5, s.362.
[15]- Şerh-i İbn-i Ebil Hadid, c.16, s.212.
[16]- Sahife-i Seccadiye, dua: 44.
[17]- Duhan, ayet:5
[18]- Sahih-i Müslim, c.4/1812.
[19]- Tevbe/74.
[20]- Kamil-üz Ziyarat/273.
[21]- Tarih-ul Hulefa, Siyuti, s.147.
[21]- Mefatih-ül Cinan, İmam Hüseyin (a.s)‘ın türbesinin faydaları bölümü.
[21]- Mefatih-ül Cinan, İmam Hüseyin (a.s)‘ın türbesinin faydaları bölümü.
[24] - Nisa/64.
[25]- Kehf/21.
[25]- Saffat/79.
[27]- Saffat/109.
[28]- Saffat/120.
[29]- Meryem/15.
[30]- Saffat/181.
[31]- İmrân/146.
36- Mehasin-i Berki, s.88.
37- Mâide/29.
38- Sefinet-ül Bihar, c.2, s.252.
ALLAHUMME SALLİ ALA MUHAMMED VE ÂL-İ MUHAMMED VE ACCİL FERECEHUM VE FERECENA BİHİM
Cevapla

“Araştırma ve Makaleler” sayfasına dön