kürtler ve kürtçüler

Cevapla
helindem
Mesajlar: 331
Kayıt: 03 Ağu 2007, 15:06

kürtler ve kürtçüler

Mesaj gönderen helindem »

KÜRTLER VE KÜRTÇÜLER

Kürt sorunu üzerinde şimdiye kadar, çok konuşuldu, çok yazıldı ve çok araştırıldı. Bundan yıllar önce de soruna çözüm arıyorduk bugün de arıyoruz. Böyle bir sorun olmadığını söyleyenler de var. Bu durumda asıl sorun, sorunun nasıl çözüleceğine dair önerilerin tatbik edilip edilmemesi konusundan kaynaklanıyor. Çeşitli basın organlarında ve devlet adamlarının yazdığı kitaplarda da konu ile ilgili detaylı açıklamalar yer alıyor.

Konuya ilişkin çarpıcı söylemlere, Timaş Yayınları’ndan çıkan ve eski siyasetçi yeni yazar Hasan Celal Güzel tarafından kaleme alınan “Kuzey Irak-Kürtçülük ve Ayrılıkçı Terör” isimli kitapta yer alan satırlarda rastlanıyor.

“Kürtler’e ait daha önceki asırlardan elimizde kalan çok az eserin mevcut olduğunu” vurgulayan Güzel, “Bu eserlerin Türk-Kürt ayrımı yapmadan kültürümüzü anlatan son derece güzel eserler olduklarını, soruna bakış açılarının ayrımcılık üzerine kurulmadığını, aşiretler halinde yaşayan Kürtlerin daha önceleri II.Abdülhamid Han’ın kurduğu Hamidiye Alayları’yla birlikte Ermeniler’e karşı çok büyük mücadeleler verdiğini, milli mücadeleye katkıları olduğunu, Mustafa Kemal Paşa’nın da, Osmanlı hükümdarları gibi Kürtlerle işbirliği yaptığını ve iyi geçindiğini” belirtiyor.

“1920’de kurulan TBMM’nde Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nden gelen Kürt insanlarımızın da temsil edildiğini, o insanlardan bir tanesinin bile kurulacak devletin adı ‘Kürdistan’ olsun demediğini, TBMM zabıtlarının ortada olduğunu, 1921 Anayasası’nın milli bir anayasa olarak değerlendirilebileceğini, en ufak bir şekilde Türk-Kürt ayrımı yapılmadığını” aktaran Güzel, “1923’teki Lozan Antlaşması görüşmelerinde İngilizler Kürt ve Alevi azınlıktan bahsettiklerinde İsmet Paşa ile yardımcısı Rıza Nur’un büyük tepki gösterdiklerini” söyleyerek, tarihin o dönemlerinde de ‘ayrımcılık’ kelimesinin gündemi meşgul etmediği hususunda tespitlerde bulunuyor.

“1960 sonrasında Devrimci Doğu Kültür Ocakları (DDKO) ve Devrimci Doğu Kültür Dernekleri (DDKD) gibi örgütlerin, ilk etnik ırkçı hareketin teşkilatlanmasını yaptıkları, daha sonra Abdullah Öcalan’ın örgütlediği PKK’nın ortaya çıktığı, PKK terör örgütünün kurulması ve harekete geçmesinden itibaren ayrılıkçı grupların, ırkçı, bölücü, siyasi Kürtçü hareket haline dönüştüğü, 1960’lara gelinceye kadar, bir takım istisnalara bakılmadığında Türkiye’deki Kürtçü hareketlerin ayrılıkçı ve bölücü mahiyette olmadıklarına” değinen yazar, “Devletin güneydoğuyu ihmal ettiğini söylemenin haksızlık olduğunu, bunun bir fiziki coğrafya meselesi olarak yorumlanabileceğini, isyanların tesiriyle yatırımların daha az yapıldığının kabul edilebileceğini, 1950’den, yani çok partili demokratik rejime geçtikten sonra batıda kazanılan paranın önemli bir kısmının doğuda harcanmaya başladığını, Kürt ayrılıkçısı kişilerin iddia ettiği gibi Cumhuriyet döneminde özellikle Kürtlere yönelmiş bir baskının ve ayrılıkçılığın bulunmadığını” söylüyor.

“Türkiye’deki Kürtlerin bizim kardeşimiz ve milletimizin bir parçası olduğunu, Kürtlerin ayrımcılığa maruz kaldıkları, haklarının yenildiği, onlara siyasi, kültürel, sosyal hakların verilmediği şeklindeki iddiaların tamamen gerçeklere aykırı safsatalar olarak düşünülebileceğini, siyasi haklarda hiçbir ayrımın yapılmadığını, bir azınlık statüsü olmadıklarını, sosyal bakımdan iki toplum arasında hiçbir farkın bulunmadığını, Türkiye’yi kuran asli unsurun içinde yer aldıklarını” anlatarak, kitabında; “T.C’nin üniter bir devlet olduğu, Türklerden ve Kürtlerden meydana geldiği, Türkçe ve Kürtçe diye bir ayrım yapılmadığı, Türkiye’nin yüzlerce milyar dolarını PKK ile Kürtçü ayrılıkçı terörist hareketleriyle mücadele için harcadığı, eğer bu tehlike olmasaydı bu paraların doğu ve güneydoğunun kalkınması için kullanılabileceği, PKK’nın güneydoğu halkına “ezilmiş olma kompleksini” aşıladığı, bir çok yatırımın gerçekleşmesine engel olduğu, devlet hizmetlerinin oralara gitmesini önlemeye çalıştığı, bugün bile PKK’lı teröristleri bağımsızlık savaşçısı gibi görme eğiliminde olan kişilerin barıştan yana oldukları konusundaki açıklamalarının inandırıcı bulunmayacağı” şeklindeki söylemlere yer veriyor.

Satırlarında, tarihin her döneminde Türkiye’yi bölmek isteyenler ve bunun için devamlı çalışanların bulunduğu, dış politikada moralimizi yükseltecek adımlar atmanın bizi yücelteceği, Türkiye’nin diplomatik alanda çok büyük bir manevra kabiliyetine sahip olduğu, dünyada ne meydana geliyorsa, Türkiye’nin de bu işin içinde olması ve vizyona göre hareket etmesi gerektiğine yer veren Hasan Celal Güzel, kitabının önsözünde “Türkiye’nin gerçekten büyük bir devlet olduğu” belirlemesini yapıyor.

“Kürtçüler” şeklinde tanımlanabilecek bazı kişilerin, nihai hedeflerine ulaşmak için demokratik ve siyasi çözümlerden dem vurmaları, bir takım masumane kültürel ve ekonomik taleplerle içeride ve dışarıda sempati toplamaya yönelmeleri, onların bu politikasına Türkiye’deki bazı aydınların da alet olmaya çalışması devam ederken, diğer taraftan PKK terörü de bütün acımasızlığıyla sürmektedir. Bu tablo karşısında bir yandan tabandaki Kürtleri ırkçı-bölücü Kürtlerden ayırarak her türlü sosyal ve ekonomik destekte bulunurken, diğer yandan da teröristlere karşı bütün tedbirleri almak, Türkiye’nin en doğal hakkı olsa gerek.

Helin Demir
helindem@mynet.com
Cevapla

“Serbest Kürsü” sayfasına dön