İzzettin doğan kimdir?

Cevapla
alone_man
Mesajlar: 1769
Kayıt: 13 Oca 2008, 21:28

İzzettin doğan kimdir?

Mesaj gönderen alone_man »

Prof ayhan Yalçınkaya yazmış ordan aldım


Tuzluçayır’ın Sınırları ve İzzettin Doğan



Devlet ricaliyle gezmeyi pek seven İzzettin Doğan’ın yolu hiçbir zaman Madımak Oteli’nin önüne düşmemiştir! Ağzından Alevilerin uğradığı katliamlara dair, eğer işi ucu devlete ya da hükümete dokunuyorsa, bir çift söz duyan olmamıştır.



TUZLUÇAYIR’IN SINIRLARI 1

Tuzluçayır halkının ve Alevilerin cami-cemevi projesine tepkilerini değerlendirebilmek için, öncelikle hiç bilmeyenlere dönük olarak İzzettin Doğan hakkında birkaç not düşmek gereklidir:

Kendisini kamuoyuna dede olarak takdim eden bu kişi dede değil, dede soyludur. Alevilerde dede, kendisine bağlı talipleri olan, erkan yürüten bir hizmetlidir. Dedelik de zaten cem içinde bir hizmettir. Dedelik soydan geçer. Bu bakımdan dede soyları karışmasın diye talipleriyle bile evlenmeleri düşkünlük nedenidir. İ.Doğan dede değildir; çünkü kendisine bağlı talipler topluluğu yoktur; erkan yürütemez. Dede soyludur. Ancak dede soyundan gelmek kişiyi dede yapmaz; öyle olsaydı bu soylardan gelen herkes dede olurdu ki sayılarını varın siz hesap edin. Bu soydan gelenlere Aleviler dedeymiş gibi saygı gösterir; hepsi bu. Soy, dedelik için ön koşuldur, yeter koşul değildir. İ.Doğan dedelik için gerekli diğer hiçbir koşulu taşımaz.

İzzettin Doğan dede olmadığı gibi, Aleviliğin teolojik özelliklerine dair hiçbir fikri yoktur. Kendisine ait vakıf kendisinin yazılarını yayınlamıştır, merak edenler bakabilir. Bu yazıların hepsinde İ.Doğan’ın Alevilik bilgisi zorunlu din dersinden çıkmış, orta okul öğrencisinin bilgisiyle sınırlıdır: “Alevilik İslam’ın özüdür!, İnsan sevgisidir, barıştır, kardeşliktir, çiçektir, böcektir….” Hz. Ali kimdir diye sorsanız vereceği yanıt şudur: “4. Halife ve Hz. Muhammed’in damadı.”

İzzettin Doğan aristokrat bir aileden gelir. Ailenin aristokratlığının dede soylu oluşlarıyla bir ilgisi elbette vardır ama asıl, büyük toprak sahipliğiyle ilgilidir. Bu aile Malatya ve çevresinde geniş arazilere hükmeden bir ailedir. Bu zenginliğin nasıl biriktiğini merak edenler nasılsa peşine düşer. Şu anda da İ. Doğan gayrimenkul zengini olmakla kalmayıp toplamda epey hacimli bir sermayeye hükmetmektedir.



Aile, nüfuzunu koruyabilmek için her dönem her iktidar biçimiyle iyi ilişkiler kurmuş olmasıyla maruftur. Aile köküne baktığınızda CHP’li olan da, DP’li olan da, AP’li olan da, MDP’li olan da, DYP’li olan da, MHP’li olan da bu ailedir. Özetle aile her daim “iktidardadır.”

Bu çerçevede İ.Doğan, 12 Eylül faşizminin resmi partisi MDP’nin kurucularındandır. Alevi, Kürt, Sosyalist gençler işkence altında inlerken, her türlü tecavüze uğrarken bu partinin başkanı emekli asker Turgut Sunalp copla tecavüz suçlamalarına karşı “Elimizde taş gibi askerler var; niçin copla tecavüz edelim?” sözüyle meşhurdur ve işte İ. Doğan bu partinin kurucularındandır.

İzzettin Doğan bütün sağcı siyasetçilerin yakın arkadaşıdır. Süleyman Demirel, Tansu Çiller, Mehmet Ağar, Alpaslan Türkeş ve Devlet Bahçeli, Namık Kemal Zeybek…say say bitmez bu isimler. Özellikle Türkiye’nin en karanlık yıllarında Namık Kemal Zeybek, Tansu Çiller gibi isimlerle Alevilik Orta Asya dünyası üzerinden yeniden keşfedilmiş ve Türk Müslümanlığı olarak Alevilik tezi mezardan çıkarılmıştır.



İzzettin Doğan tescilli bir sağcı, özel olarak milliyetçidir. Milliyetçiliği anti-komünizmiyle Kürt düşmanlığında tavan yapar. Annesiyle Türkçe anlaşabilmiş midir, bilinmez ama Kürtlerin Alevi, Alevilerin Kürt olamayacağı tezi temel düsturlarından biridir. Ömrünü iki şeye adamıştır: Alevileri Kürtlerle yan yana asla düşündürtmemek ve Türklerde cisimleşen Aleviliği öz İslam sayarak Sünni toplulukları sapkın ilan etmek!

Siyasal hayatı çoğun milliyetçilikle damgalı olduğu halde, nüfuzunu koruyabilmek için manevra yeteneği yüksek bir profil çizer. Örneğin Ergenekon dalgası başladığında adı sıklıkla bu dalga içinde telaffuz edilmiş, meşhur Dolmabahçe görüşmesinden sonra, bu soruşturma dalgası içinde adı unutturulmuş ve kendisi de daha iki gün önce “Muharrem iftarına katılmayacağını” beyan ettikten sonra koşa koşa bu iftar ucubesine katılmıştır.

Muharrem iftarlarında başı çekenler iktidara sürtünen sağcı, Sünnileşmiş, Gülen’le temas kurmuş küçük Alevi örgütleriyken, İ.Doğan iktidar tarafından kazanılmış ve onun semboliketkisi seferber edilmiştir. Bundan sonra İ. Doğan’ın Fethullahçı cemaatle ilişkileri ayyuka çıkmıştır. Ancak bu Kürt düşmanlığı ve anti-komünizmini etkilememiş; daha da bilemiştir.



İzzettin doğan kendi çizgisi dışındaki Alevi örgütlerini cemaat ve hükümet ağzıyla sürekli marjinallikle, teröristlikle, Kürtlükle itham etmiş ve Alevilerin hak talepli mitinglerini böylece damgalayıp katılanları da teröristlikle suçlamıştır.

İzzettin Doğan, Türkçü, anti-komünist, anti-Kürt siyasal çizgisini özellikle Balkan ülkelerinde Türkiye Cumhuriyeti’nin resmi misyoneri gibi, temas kurduğu Bektaşi çevreleriyle yaygınlaştırmaya çalışırken aynı zamanda özellikle Almanya ve Avusturya’ta Alevilerin Sünnileştirilmeleri ve Türk milliyetçiliği hanesine yazılmaları için büyük çabalar içine girmiştir.



Türkiye’deki milliyetçi-faşist hareketle sıkı ilişkiler içinde olan Doğan’ın korumalığını bir dönem ünlü “ülkücülerden” Musa Serdar Çelebi’nin yaptığı ve Alevi dünyasında adı nefretle anılan bu şahsı ceme soktuğu herkesin dilindedir.

İzzettin Doğan, Gülen cemaatiyle hem siyasal, hem akçalı ilişkileri geliştikçe Fethullah Gülen’i Alevi dünyasına bir bilge, bir insan-ı kamilmiş gibi takdim etmeye girişmiştir. Bunun iki ünlü örneği vardır. Birinde Fethullah Gülen bir filozof, bir alim sayılarak takdim edilmiştir, ötekinde ise sözüm ona Gülen’in çekmiş olduğu acılar ve zulümler, Nazım Hikmet’in çileleriyle eş değer tutularak mazlum Fethullah portresi çizilmiş ve Alevilere mazlumluk üzerinden servis edilmiştir.

İzzettin Doğan’ın mevcut iktidarla ilişkisi gelgitlidir. Bir bakarsınız hükümete sert çıkar, bir bakarsınız hükümetin bütün tezlerinin akıl hocalığına soyunur. Ama bir şeyin asla gözden kaybolmasına izin vermez: “Ben yoksam sorun vardır ve siz sorunu bensiz çözemezsiniz.” Ömrünü, her iktidara özellikle Aleviler söz konusu olduğunda kendisinin ne kadar vazgeçilmez bir adam olduğunu kanıtlamaya adamıştır. Bunun için arada bir mevcut iktidar partisi ve diğer tüm partilerden memnun olmadığını, parti kurmanın düşünülebileceğini yarım ağız mırıldanır ve bir yerlere mesaj gönderir. Mesaj göndermeyi çok sever.



Bu çerçevede devlet ne zaman Alevilikle sembolik düzeyde bir ilişki kursa, İ.Doğan orada hazır ve nazır yerini almıştır. Örneğin cumhurbaşkanlarımız Hacı Bektaş’ı mı ziyaret ediyor? İ. Doğan Hacı Bektaş’ın yolunu bilmez ama emin olun oradadır! Dersim cemevine Cumhurbaşkanımız mı gidiyor? Elbette İzzettin Doğan da gider. Yine ayyuka çıkmış bir ziyarettir bu: Dersim cemevi ziyaretinde Cumhurbaşkanı Sayın Abdullah Gül ayakkabılarını çıkarma nezaketini gösterirken İ. Doğan bu nezaketi bile gösterme gereği duymadığı Aleviler arasında pek meşhurdur!



Devlet ricaliyle gezmeyi pek seven İzzettin Doğan’ın yolu hiçbir zaman Madımak Oteli’nin önüne düşmemiştir! Ağzından Alevilerin uğradığı katliamlara dair, eğer işi ucu devlete ya da hükümete dokunuyorsa, bir çift söz duyan olmamıştır. Ama örneğin, olmaz ya, oldu diyelim Türkiye Cumhuriyeti Devleti Sivas ve benzeri katliamlardan ötürü bir özür anıtı yaptıracak olsa, emin olun bu anıtın açılış kurdelasını başbakanla birlikte İzzet Doğan kesecektir!



Egosu yüksek bir profil olarak İ. Doğan, kendisi dışında cereyan eden hiçbir gelişmeye katlanamaz. Kurucusu olduğu vakıfta bütün işler onun iki dudağının arasındadır. Tüzükleri gereği onun onayını almayan hiçbir karar, karar değildir!

Bu baptan olmak üzere tüm Alevilerin temsilcisi olarak bir tek kendini (örgütünü bile değil), yalnızca kendini görür. Egosunun şişkinliğiyle Fethullah Gülen’e bile akıl hocalığına soyunur: Aş evi önererek, pek parlak bir fikir bulmuş gibi, camilerin de artık geleneksel fonksiyonlarının değişmesi gerektiğini söyleyiverir. Zaten çoktandır Diyanet’in bunun için kolları sıvadığını, hatta epeyce de mesafe aldığını bilmez mi Doğan? Bilir bilmesine de…



İzzettin Doğan’ın Gülen’le yakınlaşması, da bu çerçevede İ. Doğan için “tüm Alevilerin yakınlaşması” babındandır. Kendisi yakınlaştı ya…geriyi hikayedir; ondan evvel, ondan sonra bir Alevilik yoktur çünkü. Böyle olduğu içindir ki bu son projeyle Alevileri de katarak Alevi-Sünni kardeşliğini tesis etmeye yönelir ve tam da bu nedenle tüm Alevi dünyasını Sünni düşmanlığıyla damgalamaktan geri durmaz! Sanki Aleviler Sünnileri tanımıyormuş gibi, onlara düşmanlık ediyormuş gibi, Sünni mahallelerinde oturan Aleviler bir türlü eziyetle karşı karşıyayken, Alevi mahallelerinde oturan Sünniler son derece huzurluyken, sanki Alevi mahallelerinde bırakın cemevini, cami yokmuş gibi, o yüzden Sünnilik hakkında cahil kalmışlar gibi, Ankara’nın en ünlü Alevi bölgelerinden birinin göbeğine cami taşımaya soyunmaktan geri durmaz!



Anti-komünizm Gülen’le Doğan’ın ortak zemini olduğu içindir ki bu proje için özellikle Tuzluçayır seçilmiştir. Bu bölge sosyalist duyarlılığı güçlü bir bölgedir çünkü. Diğer seçenek Dikmen olabilirdi. İzzettin Doğan, Gülen’le birlikte Erzurum’a, Yozgat’a, Çankırı’ya, bırakalım buraları Ankara’nın ortasında Sincan’a bile cemevi götüremez ama gözükara sosyalizm düşmanlığıyla Tuzluçayır’a cami taşımaktan bir an bile geri durmaz.

Bu yakınlaşma AKP hükümetine bir mesaj içeriyor olabilir. AKP hükümeti de sert polis müdahalesiyle hem cemaate hem Doğan’a bir başka mesaj veriyor olabilir. Bu mesajların varlığını ve mahiyetini ilerleyen günlerde hep birlikte göreceğiz. Ancak şu açık: Tuzluçayır kriziyle birlikte İzzetin Doğan açıkça bir pozisyon almıştır ve hükümet-cemaat geriliminde, ola ki hükümetin bekasına güvenmediğinden, baki olduğunu düşündüğü cemaate entegre olmuştur. Bu elbette AKP’ye açık bir mesajdır. Çünkü bu girişimin o bölgede sorun çıkaracağını sağır sultan bile bilmektedir. Yani bu girişimle aslında bir ateş topunu Doğan ve Gülen hükümetin kucağına atıvermiştir! Ancak pek de hesapladıklarını düşünmediğim şey, hükümetin kucağında bulduğu topları çevirme becerisidir! Hükümet bu topu bu kaleden çıkarırsa, İzzettin Doğan bir an bile hükümete yanaşmakta tereddüt etmeyecektir.Ama böyle bir yanaşma artık onun için gerçek anlamda bir esaret olacaktır.

Bu büyük seçimi İzzettin Doğan’a yaptıran nedir? Bunu bekleyip göreceğiz. Ancak bu seçimin Doğan açısından büyük bedellere gebe olduğunu şuradan anlayabiliriz: Doğan Alevi dünyasında soyundan gelen sembolik değerin tümünü birden bir kalemde, açık açık Gülen’le işbirliğini ve dahi akıl hocalığını övünçle söyleyerek harcamıştır: Artık bir atımlık bile barutu kalmamıştır. İzzettin Doğan’ın seslendiği taban ulusalcılığı, milliyetçiliğiyle malül bir tabandır; bu bir. İkincisi özellikle yine ulusalcılıkla malul, geleneksel olduğu sanılan, aslında pek modern bir inşa olarak Alevilikten gayrı olmayan bir Aleviliği sürükleyip gelen gelenekselci Alevilerdir. Bu iki kesimin ortak noktası ise sembolik olarak anti-fethullahçılıkta kendini gösterir. Yoksa diğer Alevi kesimler nezdinde yıllardır İ. Doğan’ın en küçük bir saygınlığı bile yoktu. Şimdi en büyük darbeyi Doğan’a kendi tabanı vuruyor işte!

Şimdi meseleyi biraz daha çerçevelemek için CEM Vakfı nedir? diye soralım….

*Prof. Dr, Alevi Enstitüsü Başkanı, Ankara Ünv. Siyasal Bilgiler Fakültesi

DEVAM EDECEK…
alone_man
Mesajlar: 1769
Kayıt: 13 Oca 2008, 21:28

Re: İzzettin doğan kimdir?

Mesaj gönderen alone_man »

Büyük ! zeynebiye liderinin ! işbirliği yaptığı kişi işte bu adam
Allah ıslah etsin inş
Hüseyni
Mesajlar: 518
Kayıt: 04 Eki 2011, 21:20

Re: İzzettin doğan kimdir?

Mesaj gönderen Hüseyni »

Dogan ailesi, Alevileri merkezi oteriteye baglamak,asimile etmek,yönlendirmek vs için osmanlının ajanı, imtiyazlı ailesidir.

Dersimin mazgirt ilçesinden malatyaya getirilen,geniş araziler verilen,el üstünde tutulan,arkaları saglam,bir bürokrat gibi çalışan,karanlık kimselerdir.
Ellerinde bulunan soy seceresi veya seyyidlik paçavralarına baktıgımızda,osmanlının beraatnamesi oldugu görürüz.
İzeettinin en küçük kardeşi ,hali hazırdaki malatya cemvakfı başkanıdır.
Bu vakıf ,ticari,siyasi,kültürel, vs bir çay ocagı gibi çalışır.
Vakfın üst katı,bir zamanlar zirve yayınevi olarak bilinen ,alman misyonerlerin faaliyet gösterdigi,zirve yayınevi cinayetiyle medyada ses getiren oluşumun odok noktasıydı.medya ,malatya cemvakfının üst katında ,misyonerlerin faaliyet gösterdigini hiç dillendirmedi,üzerini örttü.
Malatya cem vakfına, Masonların,ateistlerin,tapınakcıların,sebatayistlerin vb sık sık ugradıgı ,pilanlar yapıldıgı bilinmektedir.
Ehlibeyt mektebine hizmet veren Alevi orjinli kişilerin,cem vakfına çagrıldıgı,bu işten vazgeçin size maaş verelim vs gibi tekliflerde bulunduklarını bilmekteyiz.

Kısaca,bu aile,osmanlının imtiyazlı kapı kuludur.
3nokta
Mesajlar: 3381
Kayıt: 26 Ara 2006, 22:16
Konum: Meşhedi313

Re: İzzettin doğan kimdir?

Mesaj gönderen 3nokta »

Biz onlara yol yezidi diyoruz. İşte toplumumuzu yanlış yönlendiren ve toplumumuzun önünü görmesini engelleyenler bunlardır! Yani adamların gayesi 12 İmamları tanımamıza mani olmaktır. İşte bizim liderleri (!) eleştirme nedenimiz bu noktadadır. Bu adamla işbirliği yapmak en basit tabiriyle basiretsizliktir!
Allah yardımcımız olsun, gerçekleri anlatma mücadelemiz zor ve uzun... Sanırım İmam Zaman'ın zuhuruna kadar da böyle sürecek.
nokta koymuyoruz artık cümle sonlarına
noktayı koyacak olan sensin anlasana
. . .
Cevapla

“Aleviliği Çarpıtan Yazılar” sayfasına dön