O Benim 3. Dedemdi

Mevlamız Hz. Ali'nin Dostları, Ehlibeyt Sancaktarları...
Cevapla
velayet hak
Mesajlar: 109
Kayıt: 01 Eki 2009, 22:44

O Benim 3. Dedemdi

Mesaj gönderen velayet hak »

O BENİM 3. DEDEMDİ!

Resim
80'inde en sade haliyle bir devrimdi!
Ağla ey gönül; şimdi hüzün vaktidir. İmam’ın ölümünün üzerinden bunca yıl geçmişken hala tefrika hala ayrışma...
04 Haziran 2011 Cumartesi 07:09

“Ağla ey gönül, sus ey dil.
Göçtü heybeti Musa aramızdan ağla ey gönül!
Göçtü botşikeni Humeyni aramızdan, ağla ey gönül sus ey dil!
Arifler, abidler, adalet âşıkları; Pir-i Cemeran aramızda yok artık!”


Bu dizeleri işittiğinde acaba kaç kişinin yüreğine ince bir sızı saplanmıştı 89’un Haziran’ında… Kim bilir ne kadar ‘akleden gözyaşları’ döküldü köşe başlarında sessizce… Erkekçe ağlamanın en güzel hallerini yaşadı belki de binlerce Müslüman…

O güne dair öyle enteresan hikâyeler dinledim ki bu zamana kadar… Vefat haberi geldiğinde, bir anda sessizliğe bürünen ve yerini ‘iç’lere bırakan sohbet halkalarından mı bahsetsem; ‘pis papaz’ nitelemesine başvuracak kadar aşağılık bir insana atılan okkalı bir yumruktan mı; yoksa kanatlarının koptuğunu hisseden bir mazlumun “bırakma bizleri ey İmam!” diyen haykırışlarından mı? Acının ve tarifsiz hasretlerin, insanları pişirdiğine fazlasıyla inananlardanım… Keşke diyorum; keşke o güne dair bana da acıdan bir iz kalsaydı da takvimler her 4 Haziran’ı gösterdiğinde, içimdeki hüznü/hasreti/sevgiyi; ama en çok o coşkuyu layıkıyla anlayabilseydim…

O, benim de İmam’ımdı…

İmam’dan bahsediyorum kardeşlerim… Mazlumların imamından; benim imamımdan… İmam Humeyni’den…

Sizin kaç dedeniz var bilmem; ama benim tamı tamına 3 dedem oldu çocukluğumdan beri… Ne yalan söyleyeyim daha İmam’a dair hiçbir bilgiye sahip değilken dahi, en çok Humeyni dedemi sevdim ben. Resmini diğer dedemlere gösterip; “bakın bu benim dedem” dediğimde, babama nasıl kızdıklarını hatırlıyorum da şimdi… Sanıyorum hayatımda bu kadar çok yer edinmesi de bir tesadüf değildi. Hastalığının son süreçlerinde, hastane odasında çocuklarının ve talebelerinin eşliğinde kıldığı namazları hatırlarım hala… Ah o eski video kasetler… Namazın ne demek olduğunu ilk olarak o kasetlerden anladığımı yeni yeni fark ediyorum… Sonra, lise ortamının sıkıntısından ötürü okulu terk etme kararı aldığımda, yine İmam vardı zihnimdeki sorgulamanın bir köşesinde… Hiç bilememiştim; o sorgulamada ne işi vardı ki İmam’ın?

Talebelerinde hocayı görmek, böyle bir şey olsa gerek…

Geçen yıl bu zamanlarda, Mavi Marmara ile ilgili yapılan bir programa iştirak etmek amacıyla İstanbul’a gelen İranlı genç bir Hüccetülislam ağabeyimiz, o esnada liseli kardeşlerimizle yaptığımız kampımıza katıldığında, daha bir iyi tanımıştım İmam Humeyni’yi. Aslına bakarsanız; İmam Humeyni ile ilgili konuşmamız birkaç cümleden öteye de geçmemişti. Babası İran-Irak Savaşı’nda şehit olan bu üstadın, yaşayışında ve duruşundaki samimiyet, yüzündeki tebessüm ve vakar, zihnindeki ümmet bilinci ve kardeşlik; mazlumların imamının talebesi olmanın ne demek olduğunu hatırlatmıştı bana. Öyle ki kampa intibakları noktasında sıkıntı çektiğimiz bazı genç kardeşlerimiz bile, üstadın dua ve konuşmalarından etkilenerek kendilerine çeki düzen verme kararı almışlardı.

O gün kanaat ettim ki; önyargılarımızı şöyle bir kenara koyarak yolumuza devam etsek, ümmetimiz öyle güzel günlere gebe ki… Emperyalistlerin pişirip pişirip tekrar önümüze sunduğu “Şii-Sünni” ayrışmasına çanak tutan veya aldanan Müslümanları gördüğümde, bilgilerini birincil muhatapları olması gereken Şii kardeşlerinden edinmelerini öğütlüyorum sürekli… Ve bir Sünni olarak, “Şii kardeşlerimi gerçekten sevdiğimi” haykırmanın ne kadar da “ümmetçe” bir dil olduğunu iliklerime kadar hissediyorum her geçen gün…

İmam demek, örneklik demektir…
Resim
İmam’ı her yıl bu tarihlerde hassaten anarken, o yılın sosyal-siyasal şartlarının Müslümanlar üzerindeki etkisini düşünerek, onunla özdeşleşen birtakım özelliklerini hatırlamayı kendime görev bilirim. İmam Humeyni deyince aklıma ilk gelen kavramlar, “basiret, zühd, vakar, sabır, aşk ehli oluşu, cesaret, ihlâs ve nafile ibadetler” oluyor…

Bunların her biri ayrı ayrı ele alınmayı hak ediyor. Ama müsaadenizle, bu yıl iki kavram ile hatırlamak istiyorum pamuk dedemi: “Vahdet” ve “ahiret odaklı-mütevazı yaşam”…

La Şiiyye La Sünniyye vahde vahde İslamiyye…

Kanaatimce, İmam Humeyni’nin bu ümmete bıraktığı en önemli miraslardan biri, büyük şeytan Amerika’nın yaptığı planları boşa çıkaracak kadar güçlü bir tarafı olan “vahdet” vurgusu… Bir Şii, Sünni kardeşini; bir Sünni ise Şii kardeşini sevmeli ve ihtilaflara değil ittifaklara odaklanmalıdır. Bu kaşınan yaranın arkasında yatan suni gerekçeleri bir kenara bırakır isek, temel noktalarda ittifak etmiş olan bu ümmetin Şii ve Sünni evlatları karşılıklı olarak birbirlerini anlama derdi içerisinde olacaklardır… İmam Humeyni’nin bu vurgusuna, günümüzde her zamankinden daha fazla ihtiyaç duyuyoruz.

Bugün Ortadoğu, görünenden çok daha öte bir takım kırılmalar yaşıyor. Gönül isterdi ki çizilen tüm bu pembe tablolar gerçek olsun ve Müslümanlar artık dünyada inisiyatifi ele geçirsinler. Ama tablo bu kadar parlak olmadığı gibi, diğer bir yandan da bugün bölgeye dair dünyanın kan emici müstekbirleri tarafından yapılan planlar, Şii-Sünni düşmanlığını hortlatmak üzerine odaklanıyor. Bunu son süreçte, Suriye üzerinden yapılan tarafgir açıklamalarda görmekle birlikte, gelecekteki elli yıl boyunca Müslümanların bu hastalıkla mücadele etme uğraşının engellenmeye çalışıldığına da şahit oluyoruz. Dolayısıyla, bugün İmam Humeyni’nin “vahdet” vurgusunu, her zamankinden daha fazla anlamaya ihtiyacımız var…

Dünya hayatını tiye almak, ahiret hayatına aday olmak demektir…

Bir diğer husus ise, “İslami/Müslüman burjuvazi” gibi terimlerin revaçta olduğu şu dönemde, basit ve mütevazı eviyle/yaşantısıyla bu dünyanın nasıl bir oyun ve oyalamadan ibaret olduğunu bizlere canlı şahitliği ile gösteren İmam’ın “dünya” algısını örneklemenin gerekliliğidir.

Bu dünyada zahid, abid olmak; öncelikle bu dünyanın gösterişlerinden ve aldatmacalarından uzak durmaktır. Son zamanlarda Türkiyeli Müslümanların dünya ile olan imtihanlarında “yaşam standartları”nı nasıl da yükselttiklerini gördükçe, İmam Humeyni olmanın ne çaba ve kıymet gerektiren bir şey olduğunu bir kez daha idrak ediyorum…

Şimdi dünya çok daha kötü; şimdi hasret çok daha derin…

İmam Humeyni, hayatı ve eserleri ile okunmayı hak eden örnek bir kuldur. Onunla ilgili hatalı ifadelerde bulunduğunu gördüğüm kimselerin, önyargıdan ibaret bilgilerle konuştuğunu gördüm bugüne kadar… Bu öncelikle kendimize zulümdür…

Dünya mazlumları her zamankinden daha fazla ihtiyaç duyuyorlar İmam’larına… Şahsiyeti ve yaşantısıyla gönüllerde kurduğu sevgi imparatorluğu, bir İslam İnkılâbı’nı besledi mümin kalplerde.

Bugünlerde hayat garip bir oyun oynuyor liberal sahnede; bizim mahallenin çocuklarının ahlakını sınamadan geçirecek ölçüde güzel vaatlerle süslüyor oyununu. Kendi kendime içleniyor ve mırıldanıyorum: “Sınanmamış ahlak, ahlak değildir!”

Sonra düşünüyorum; “Durgun su pislik tutar” ne demek?

Kalın ve büyük harflerle tekrar tekrar bir şeyler yazıyorum defterime, ne olduğunu pek de bilmeden: MÜCADELE... Ve yine İmam geliyor aklıma ister istemez… Elimde değil, gerçekten seviyorum…

Artık, herkesin “deli” dediği ideal adamlar arıyorum; çünkü biliyorum ki bugünün delileri; geçmişin devimcileri, geleceğin dervişleri…

Gelin o uçağı hep beraber karşılayalım…

Bugünle bir sıkıntınız yoksa, bilin ki “umut tamlamaları”nız da yoktur…

Bugünle bir derdiniz yoksa, gelişini düşlediğiniz bir İmam’ınız da yoktur…

Ben hala Paris’ten gelecek uçağı bekliyorum… Gel artık be İmam’ım; Tahran’a, Ankara’ya, Şam’a, Kahire’ye, Bağdat’a gel diye bekliyorum… “Mesih nefesli aşk”ın ile gel…

Tekrar o video kasetlerini arıyorum; biliyorum o secde görüntüleri artık internette de var… Ama ben sadece seni değil; secdeni, yakarışların ile umut olduğun dünyayı, o dünyanın değerlerini de özledim…

Şimdilerde umut devşiriyorum bizim mahallenin delilerinden; hoyratça ve haylazca değil; Rabbime kul olmanın verdiği ciddiyet ve sorumluluk ile…

Ya İmam’a gitmeli; ya da adam gibi İmam olmalı dostlar…

İsmail Duman, pamuk dedesinin yolundan gitmeye and içti
http://www.dunyabizim.com/news_detail.php?id=6576
"Hakkında söylenen sözler hususunda düşün; söyledikleri şeyleri kendinde bulur­san, (bil ki) söylenen hak söze karşı öfkelendiğinde Allah'ın gözünden düşmenin musibeti, seni kaygılandıran halkın gözünden düşmek musi­betinden daha büyüktür."
Ali
Mesajlar: 636
Kayıt: 24 Ara 2006, 08:34

Re: O Benim 3. Dedemdi

Mesaj gönderen Ali »

[quote="velayet hak"]

La Şiiyye

bu cümleyi söylediğine inanmıyorum
bu insanın kendisini inkarı olur vahdeti savunmak için bu cümleyi söylemeye gerek yok
eminmisiniz?
nerede ne zaman söylemiş kaynak verirmisiniz?
velayet hak
Mesajlar: 109
Kayıt: 01 Eki 2009, 22:44

Re: O BENİM 3. DEDEMDİ

Mesaj gönderen velayet hak »

Ali yazdı:
velayet hak yazdı:
La Şiiyye
bu cümleyi söylediğine inanmıyorum
bu insanın kendisini inkarı olur vahdeti savunmak için bu cümleyi söylemeye gerek yok
eminmisiniz?
nerede ne zaman söylemiş kaynak verirmisiniz?


Ben sadece İsmail Duman'ın yazısını aktardım ve linkini de verdim. İmam "La Şiiyye La Sünniyye vahde vahde İslamiyye…" demiş diye bir iddiada da bulunmadım. Linke bakarak yazara o sorunuzu yöneltebilirsiniz. İmamın (r.a) böyle bir söz söyleyeceğini de sanmam. İmam "vahdet..." demiş, onlar da öyle anlamışlar.. Vahdet yapmak için Şiilikten taviz vermek söz konusu olamaz, ama ortak noktalarımızda ABD ve İsrail gibi düşmanın karşısında tek yumruk olmak mümkündür.
"Hakkında söylenen sözler hususunda düşün; söyledikleri şeyleri kendinde bulur­san, (bil ki) söylenen hak söze karşı öfkelendiğinde Allah'ın gözünden düşmenin musibeti, seni kaygılandıran halkın gözünden düşmek musi­betinden daha büyüktür."
Çeri
Mesajlar: 815
Kayıt: 28 May 2009, 10:06

Re: O Benim 3. Dedemdi

Mesaj gönderen Çeri »

Ayetullah Hümeyni Çorum´da mı yetişti ki öyle bir söz söylemesin.
Hasan Akça
Mesajlar: 1745
Kayıt: 05 May 2008, 22:02

Re: O Benim 3. Dedemdi

Mesaj gönderen Hasan Akça »

Çeri yazdı:Ayetullah Hümeyni Çorum´da mı yetişti ki öyle bir söz söylemesin.
bence konuyu anlamadın yada anlamazdan geliyorsun
vahdet için kardeşlik için insanın kendi çizgisini yok sayması gerekmez
kendi çizgini koruyarakta kardeşlik hukuku olur
Cevapla

“Hz. Ali'nin Çok Özel Dostları” sayfasına dön