Hz. Cabir Bin Abdullah Ensari (a.s)

Mevlamız Hz. Ali'nin Dostları, Ehlibeyt Sancaktarları...
Cevapla
Ebu Hasaneyn
Mesajlar: 383
Kayıt: 13 May 2009, 03:47
Konum: Hatay'lıyız Hak Muhammed Ali'ye Can feda'yız

Hz. Cabir Bin Abdullah Ensari (a.s)

Mesaj gönderen Ebu Hasaneyn »

Câbir bin Abdullah'ın el ensari a.s babası Abdullah bin Amr, ikinci Akabe bî'atında İslâmiyeti kabûl etmiş ve Resûl-i ekrem efendimiz s.a.a tarafından Benî Hasan'a temsilci olarak tâyin edilmişti. Bu sıralarda Câbir as genç bir delikanlı idi. O da babası ile beraber Akabe'de bulunup bî'at etmişti. Yedi kızkardeşi olup, erkek kardeşi yoktu. Ümmü Ma'bed, kızkardeşlerinin en üstünü idi.

Şehîd olmanı isterdim

Câbir bin Abdullah hazretleri a.s Bedir savaşına katılamadı. Uhud savaşına katılmak için Resûlullah saa efendimizden müsaade istedi. Resûlullah s.a.a efendimiz, babasından izin alabilirse katılmasına müsaade edeceğini bildirdi.

Hz. Câbir a.s babasından izin isteyince, babası, kızlarının kimsesiz kalmaması için oğlunu harbe iştirakten menederek dedi ki:

- Oğlum, şu kızların kimsesiz kalmaların düşünmesem, gözümün önünde senin şehîd olmanı isterdim.

Abdullah, oğlu Câbir'in a.s şehîd olduğunu göremedi, ama kendisi bu savaşta şehîd oldu.
Hz. Câbir a.s şöyle anlatır:

"Babam, Uhud'da şehîd olmuştu. Kızkardeşim bana bir deve vererek dedi ki:

- Git, babamızı bu devenin üzerinde taşı. Onu Selemeoğullarının kabristanına göm!

Ben de deveyi alarak harb meydanına gittim. Yanımda birkaç kişi daha vardı. Resûl-i ekrem s.a.a efendimiz babamı, harb yerinden alarak aile kabristanına götürmek istediğimi anladılar. O sıralarda Resûl-i ekrem s.a.a Uhud'da bulunuyorlardı. Beni huzûrlarına çağırdılar ve buyurdular ki:

- Nefsim yed-i kudretinde olan Allahü teâlâya yemîn ederim ki; Abdullah da arkadaşları ile gömülecektir.

Resûl-i ekremin s.a.a bu sözü üzerine, ben de babamı taşımaktan vazgeçtim. Onu Uhud şehîdleri ile birlikte gömdüm."

Allahü teâlâ diriltti

Câbir bin Abdullah a.s şöyle anlatır:

"Babam şehîd olunca Resûlullah s.a.a efendimiz bana sordu:

- Ey Câbir! Sana müjde vereyim mi?

- Evet yâ Resûlallah.

- Baban Uhud'da şehîd olunca, Allahü teâlâ onu diriltti ve, "Ey Abdullah! Sana ne yapmamı arzû edersin" diye sordu. O da, "Yâ Rabbî! Ben sana hakkıyla kulluk edemedim. Beni dünyaya döndürmeni ve yine senin yolunda çarpışarak tekrar şehîd olmayı arzû ederim" dedi. Allahü teâlâ da, "Ben, şehîdler geri dönmiyecekler diye hükmettim" buyurdu. "Öyle ise yâ Rabbî, geride kalanlara bunu ulaştır" dedi.

Bunun üzerine Âl-i İmrân sûresi 169 - 171. âyetleri nâzil oldu."

Uhud şehîdlerinin kabri 46 yıl sonra su çıkarmak sebebiyle açılmak durumunda kalmıştı. Câbir bin Abdullah a.s, babasının kabri açıldığında, babasını uyur gibi bulduğunu, az veya çok hiç bir değişikliğe uğramadığını, yüzünün siyah beyaz çizgili bir kefenle, ayaklarının da üzerlik otuyla örtülü bulunduğunu, aradan 46 yıl geçtiği hâlde, her ikisinin de, hiç değişmemiş olduğunu gördüğünü söyler.

Câbir bin Abdullah'ın a.s babası şehîd olduğu zaman bir hayli borcu vardı. Bu borçların mühim bir kısmı, etrafta oturan Yahûdîlere idi. Babasının şehâdetinden sonra, alacalılar, Câbir bin Abdullah'ı a.s sıkıştırarak alacaklarını istemişlerdi. Fakat Câbir bin Abdullah'ın a.s elinde, babasından kalan ufak bir hurmalıktan başka bir şey yoktu. Buradaki hurmalar da borcunu ödeyecek miktarda değildi.

Çok zor durumda kalan Câbir bin Abdullah a.s, hâlini insanların en merhametlisi olan Peygamber efendimize giderek arzetti:

- Yâ Resûlallah! Babam Uhud'da şehîd oldu. Büyük miktarda da borç bıraktı. Alacaklılar sıkıştırıyorlar. Yardım ediniz de borcun bir kısmı gelecek seneye kalsın.

Resûlullah efendimiz s.a.a teşrif edecek

Resûl-i ekrem efendimiz s.a.a teklifini kabûl buyurarak, bir kısım hurma toplanmasını ve kendilerine haber verilmesini buyurdular.

Câbir bin Abdullah a.s evine gelerek hazırlık yaptı ve hanımına da dedi ki:

- Bize Resûlullah efendimiz s.a.a teşrif edecek. Sakın onu rahatsız etmiyelim.

Resûl-i ekrem efendimiz s.a.a, Câbir bin Abdullah'ın a.s evine gittiklerinde buyurdular ki:

- Alacaklıları çağırın!

Alacaklıları geldi. Resûlullah efendimiz s.a.a toplanan bir kısım hurmadan, hepsine haklarını verdikten sonra bir miktar hurma yine Câbir bin Abdullah'a a.s kaldı. Peygamberimiz bu mu'cizeyi Eshâb-ı kirâma da anlatmasını Câbir bin Abdullah'a a.s emir buyurdu.

Bu arada Resûlullah efendimizin s.a.a geldiğini perde gerisinden gören hanımı da dedi ki:

- Yâ Resûlallah! Bana ve kocama duâ edin.

Resûlullah efendimiz de s.a.a, "Allahü teâlâ seni ve kocanı magfiret etsin" buyurdu.

Resûlullah efendimiz s.a.a gittikten sonra, Hz. Câbir a.s hanımına dedi ki:

- Ben sana Resûl-i ekrem efendimizi s.a.a rahatsız etmiyelim dememiş miydim?

Bunun üzerine hanımı da şöyle cevap verdi:

- Resûl-i ekrem efendimiz s.a.a evimize teşrif eder de, ben ondan kendime ve kocama nasıl duâ istemem? Biz zâten Resûlullahın s.a.a himmet ve yardımı ile borçlarımızdan kurtulduk.


"Peygamber efendimiz Hendek gazâsında bir kayayı parçalarken, mübârek karnı açtı. Açlıktan midesinin üzerine taş bağladığını gördük.

Bu hâli görünce çok üzüldüm. Hemen Resûlullahın huzûruna varıp, izin aldım ve eve gidip hanıma dedim ki:

- Resûlullahın öyle bir hâli vardı ki, dayanılır gibi değildir. Açlıktan karnına taş bağlamışlar. Evde yiyecek birşeyler var mıdır?

- Biliyorsun evimizde bir oğlakla birkaç avuç arpadan başka bir şeyimiz yoktur.

- Olsun, hiç olmazsa onları ikrâm edelim.

Yemeğin ne kadardır

Sonra hemen oğlağı kestim, arpayı el değirmeninde öğütüp un hâline getirdim.

Hamur yapıp tandırda pişirdik. Eti de çömleğe koyup kaynatmaya başladık.

Bu hazırlığı yaptıktan sonra, sevinçle Resûlullahın huzûruna varıp dedim ki:

- Yâ Resûlallah, az bir yemeğim var. Yanınıza birkaç kişi alıp yemeğe gelebilir misiniz?

Resûlullah efendimiz sordu:

- Yemeğin ne kadardır?

- Bir oğlak ve birkaç avuç arpa unu.

- Yemeğin hem çok, hem de güzeldir. Hanımına söyle, ben gelinceye kadar tandırdan et çömleğini ve ekmeği çıkarmasın!

Sonra da mücâhidlere dönüp buyurdu ki:

- Ey Hendek halkı! Kalkınız, Câbir'in ziyâfetine gideceğiz.

Bu emir üzerine Eshâb-ı kirâm toplandı. Peygamber efendimiz önde olmak üzere bizim eve doğru gelmeye başladılar. Ben bunlardan önce eve varıp hanıma dedim ki:

- Peygamber efendimiz Eshâb-ı kirâmın hepsini alıp yemeğe geliyor. Biliyorsun yemeğimiz az. Şimdi ne yapacağız?

- Resûlullah s.a.a sana yemeğin ne kadar olduğunu sordu mu?

- Sordu. Ben de durumu olduğu gibi anlattım.

- Eshâb-ı kirâmı sen mi da'vet ettin, yoksa Resûlullah efendimiz mi?

- Resûlullah s.a.a efendimiz da'vet etti.

- O zaman endişe edilecek bir şey yoktur.

Herkese yeten yemek

Biraz sonra Peygamber efendimiz kalabalık bir topluluk ile kapıya geldi.

Peygamber efendimiz, önce etin ve ekmeğin bereketli olması için duâ buyurdu. Sonra tandırdan indirmeden bizzat elleri ile yemeği ve ekmeği dağıttı.

Bütün Eshâb-ı kirâm doyuncaya kadar yediler. Yemîn ederim ki, binden fazla kişi yemek yedi, fakat ne ette, ne de ekmekte bir eksilme olmadı. Yemeği ve ekmeği sonra komşulara dağıttık.
(işte Budur Resulullah'ın s.a.a Mucizelerinden sadece Bir tanesi)
Hz. Câbir a.s yakışıklı, sevimli, güzel ahlâklı, merhametli, nazik, gönül alıcı muhterem birisiydi. Hz. Câbir’in a.s evi, Mescid-i Nebîden 2 kilometre uzak olmasına rağmen her namazı Peygamber s.a.a efendimizle, Mescid-i Nebîye gelerek kılardı. Hakkı söylemekte adâletten ayrılmaz, emr-i ma’rûf ve nehy-i münkeri bildirmekte çok gayret gösterirdi. Resûl-i ekremin s.a.a nasıl namaz kıldığını görmek isteyen ona gelir, Hz. Câbir a.s_de onlara ta’rîf ederdi.


Câbir bin Abdullah a.s Bî’at-ı Rıdvân’da da bulundu. Kendisi nakleder:

“Resûlullah efendimiz s.a.a buyurdu ki:

- Ağaç altında benimle sözleşenlerden hiçbiri Cehenneme girmez!”
Bir gün cabir a.s genç yaşında iken hz.imam hüseyin a.s yürürken arkasındaki toprakla teberrük ediyordu ve sonraları ne yapıyorsun ya cabir dediklerinde siz hiç Resulullahı s.a.a duymadınız mı?*hasan ve hüseyin bendendir bende onlardanım etleri etimdir kanları kanım dır*dediğini bastıkları toprağa teberrük ediyorum. cabir a.s hz.imam Ali a.s ile bütün şavaşlara katılmıştır ve ardından imam hasan a.s ile beraber muaviye mel'ununa karşı savaşmıştır,kerbela gazvesine gözleri göremediği için katılamamıştır ve imam hüseyin a.s_mın şehid olduğu haberini alınca eyvahlar olsun bu ümmete deyip derhal kerbelaya doğru yol almıştır ve 40.günde onun kabri şeriflerine ulaşmıştır ve ulaştığı zaman orada imam zeyn el abidin a.s ve zeyneb a.s ve kafilesini karşılamakla şereflenmiştir ve ayrıca imam zeyn el abidin a.s devrini ve imam Muhammed bakır a.s devrinide yaşamıştır ayrıca hz.Muhammed s.a.a ya cabir sen öyle uzun yaşıyacaksın ki benim oğullarımdan ismi benim ismimde olan ve ilmi yaran(bakır)lakablı birisini göreceksin ona selamımı ilet olur mu?emriniz olur ya Resulullah demiştir. Allah bizlere bu fani dünyada ziyaretlerini ahirettede şefaatlerini nasib etsin inşaallah...
LA İLAHE İLLALLAH (celle celelehu) - MUHAMMEDEN (sallallahu aleyhi ve alihi vesellem) RESULULLAH - ALİYYEN (aleyhisselam) EMİR-EL MÜ'MİNİN VELİYULLAH -(KURTULUŞ YOLU) Allah (c.c) Hz.MUHAMMED (s.a.a.v) Hz.12 HAK İMAMLAR (a.s)
Cevapla

“Hz. Ali'nin Çok Özel Dostları” sayfasına dön