hz.Ammar Bin Yasir (a.s)

Mevlamız Hz. Ali'nin Dostları, Ehlibeyt Sancaktarları...
Cevapla
Ebu Hasaneyn
Mesajlar: 383
Kayıt: 13 May 2009, 03:47
Konum: Hatay'lıyız Hak Muhammed Ali'ye Can feda'yız

hz.Ammar Bin Yasir (a.s)

Mesaj gönderen Ebu Hasaneyn »

(YA AMMAR TAKTÜLÜKE FİE EL BAĞİYE*hz.Muhammed sallallahu aleyhi ve alihi vesellem)Müşriklerin büyük işkencelerine duçar olan ilk sahabilerden biri. Adı Ammâr, künyesi Ebû Yakazan, babası Yâsir, annesi Sümeyye idi. Kaynaklarda nesebi şöyle kaydedilir: Ammâr b. Yâsir b. Âmir b. Mâlik b. Kinâne b. Kays b. Hasin b. el-Vedim b. Sa'lebe b. Avf b. Hârise b. Âmir el-Ekber b. Yamğ b. Anes b. Mâlik el-Anesi elKahtânî.

Ammâr'ın babası, aslen Kahtanlı'ydı. Öz yurdu Yemen'di. Yâsir, Yemen'den çıkarak Mekke'ye geldi. Yanında oğulları Hâris ve Mâlik de vardı. Burada Mahzumoğullarının müttefiki oldu, Ebu Huzeyfe b. el-Muğîre el-Mahzûmî'nin cariyelerinden Sümeyye ile evlendi. İşte Ammâr as bu evlilikten doğmuştur. Ebû Huzeyfe, Ammâr'ı as çok severdi. İkisi adeta büyükbaba ve torun gibiydiler.

Ebû Huzeyfe'nin ölümünden sonra Mekke'de İslâmî davet gittikçe ilerledi. Resulullah (s.a.a) Erkam b. Ebi'l-Erkam'ın evinde bulunduğu sırada Süheyb-i Rûmî Hz. Peygamber'e giderek müslüman oldu. Suheyb, yakın arkadaşı Ammar'ı as da Allah Resulü'ne götürüp onun da müslüman olmasını sağladı. Ammâr, Resulullah'ın huzurundan çıktıktan sonra evine gelip, anne ve babasına da İslâm'ı anlattı. O gün onlar da İslâm'a girdiler.

Ammâr a.s Mekke'de yabancı bir adamdı. Annesi cariye ve babası da Kureyşli değildi. Bunun içindir ki, onun bu şehirde malı ve mülkü olmadığı gibi, iktidar ve nüfuzu da yoktu. Annesi, Mahzumoğullarının cariyelerindendi. Müslüman olunca efendileri çileden çıkmış ve ona türlü türlü işkence ve cefalar çektirmişlerdi. Fakat iman şuuru, ilk müslümanların kalbinde o kadar derin bir şekilde yerleşmişti ki, bunlar imanları yüzünden uğradıkları her mihnet ve meşakkati nimet sayıyorlardı.

İman, onların iliklerine işlemişti ve bu yüzden İslâm uğrunda hiç bir şeyden korkmuyorlardı. İşte İslâm tarihinde ilk şehid Ammâr'ın a.s annesi Sümeyye a.s oldu. Sümeyye a.s ve eşi Yâsir a.s Mekke yöneticileri olan müşrikler tarafından aynı günde şehit edilmişlerdi.

Ammâr bir gün Hz. Peygamber'e kendisinin ve ailesinin uğradığı eza ve cefadan bahsetti. Resulullah (s.a.a)'da ona: "Sabrediniz, sabrediniz, siz Ammâr'lar, Allah'ın lütfuna mazhar olacaksınız." buyurdu. Başka bir gün de Resulullah, Ammâr ailesini Cennet'le müjdelemişti.

Bir gün müşrikler Ammâr'ı a.s gaddarca işkencelere uğrattılar, yapmadıkları eza tatbik etmedikleri işkence kalmadı. Hz. Ammâr a.s bu korkunç ve dayanılmaz işkenceden kurtulmak için, onları hoşnut edici birkaç söz söylemek zorunda kaldı. Kâfirler, mustas'af ve himayesiz bir adama yaptıkları eza ve cefalarla söylettikleri sözlerden memnun olarak onu serbest bıraktılar. Hz. Ammâr a.s müşriklerin elinden kurtulur kurtulmaz, koşa koşa Resulullah'ın huzuruna vardı ve olanları anlattı. Kendisini kızgın kumlara yatırdıklarını ve kuyuya sarkıttıklarını, eğer Lât ve Uzza lehinde ve Resulullah aleyhinde konuşursa bırakacaklarını, aksi takdirde öldüreceklerini; durumun ciddiyetini görünce de sırf kendini kurtarmak için diliyle bazı şeyler söylemek zorunda kaldığını anlattı. Bunları anlatırken bir taraftan da gözlerinden yaşlar boşalıyordu. Bu manzara karşısında Resul-u Ekrem (s.a.a) şöyle buyurdu!

-Ammâr! kalbine sor, kalbini nasıl hissediyorsun ?

-Ya Resulallah, kalbim, imanın verdiği zevkli duygularla dopdolu!

-Ammâr! tekrar böyle muamelede bulunurlarsa, sen de onların dediklerini yap (Nesâi, İmân, 17)

Resulullah'ın bu ruhsatı vermesinin ardından şuayet-i kerime nazil oldu.

"İnandıktan sonra Allah'ı inkâr eden, kalbi imanla yatışmış olduğu hâlde inkâra zorlanan değil, fakat küfre göğsünü açan, küfürle sevinç duyan kimselere Allah'dan bir gazap iner. İşte onlar için büyük bir azap vardır." (en-Nahl, 16/106).

Böylece müminlere tehlike karşısında kurtuluş için diliyle inkâr eder gibi davranma ruhsatı verilmiştir.

Ammâr'ın annesi ve babası İslâm davasının ilk şehitleridir. Bu itibarla Ammâr âilesinin İslâm tarihindeki mevkii çok büyüktür. Hz. Ammâr a.s anne ve babasının İslâm davası uğrunda şehit olduklarını görmekle imanı daha da artmış, müşriklerin bütün eza ve cefalarına göğüs germişti. Bütün ashab onun bu fedakârlığını, herkes için bir ibret numûnesi olan hâllerini yâd ederlerdi. Sâid b. Cübeyr ile Abdullah b. Abbâs as Ammâr'ın ancak en dayanılmaz işkencelere uğradığı anlarda müşriklerin elinden kurtulmak için birkaç söz söylediğini beyan ve ifadede birleşirler. Hz. Ammâr a.s uğradığı bütün bu müşkülleri, giriftâr olduğu bütün işkenceleri derin bir sabırla karşılamış kalbinde yerleşen tevhîd inancı, bir lahza bile sarsılmamış; çölün kızgın kumları, kızgın kayaları sırtını ve göğsünü yaktığı veyahut sular içine daldırılarak boğulmak istendiği zamanlarda bile kalbi hep kelime-i tevhid ile çarpmıştı.

Ammâr b. Yâsir'in Habeşistan hicretine katılıp katılmadığı konusunda ihtilaf vardır. Bazılarına göre, iki Habeş hicretinde de bulunmuştur. Hz. Ammâr Medine'ye ilk hicret edenlerden idi. Hz. Ammâr, Medine'de Münzir b. Abdülmübeşşirin misafiri oldu. Resulullah (s.a.a) Medine'ye gelince, onu, Hz. Huzeyfe b. Yemân el-Ensârî a.s ile kardeş yaptı. Ammâr, bu din kardeşinin verdiği arazî parçasında çalıştı. (İbn Sa'd, Tabakât, III, 249).

Resulullah'ın Medine'ye gelmesi üzerine ilk yapılan iş, mescid inşasıydı. Resulullah bizzat ashabıyla beraber bu inşaattà çalıştılar. Ammâr as_da bütün gücünü sarfederek herkes bir taş getiriyorsa o iki taş getirip, sürekli şu sözleri terennüm etmişti: "Biz müslümanlar, mescidler inşa ederiz!.. "

Ebu Sâid el-Hudrî der ki: Hepimiz mescid için birer taş taşıdığımız hâlde, Ammâr ikişer taş taşıyordu. Resulullah, onu görünce üzerindeki tozları silkeleyerek şöyle buyurmuştu: " Vah Ammâr vah! Seni azgın bir topluluk öldürecektir. Sen onları Hakk'a davet ederken, onlar seni Cehennem'e çağıracaklar. " muaviye (la) ve ordusu (la)

Yine bir defa, başka bir münasebetle Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: " Sümeyye'nin oğlunu azgın bir topluluk öldürecektir.

Ammâr b. Yâsir Bedir gazasından başlayarak Tebük gazasına kadar Rasûlullah'ın bütün cihad hareketlerine katıldı. Her savaşta gösterdiği cesaretle varlığını ortaya koydu. Hiç bir gün Resul-u Ekrem'in gazvelerine katılmaktan geri durmadı.Abdullah İbn Ömer der ki: Yemâme'de mürtedlere karşı yapılan savaşta öyle bir yiğit gördüm ki, düşmanların saflarını yerle bir ediyor, etrafındaki bahadırlara "Cennet ilerdedir!..." diyordu. Araştırdım, bu bahadır insanın Ammâr b. Yâsir olduğunu öğrendim. İşte bu bahadır mümin Yemâme savaşında bir kulağını kaybetmişti.

Resulullah, Ammâr'ı çok sever ve korurdu. Bir gün Ammâr as, Hâlid İbn Velîd(la) ile tartışmış, Resulullah bu tartışmayı duymuş ve Hâlid(la) Resulullah'a Ammâr'ı şikâyet yollu ve ağır sözlerle ithama başlayınca Ammâr ağlamıştı. Bunun üzerine Resulullah: "Kim Ammâr'a düşmanlık ederse Allah'a düşmanlık etmiş olur. Ammâr'a düşman olanın düşmanı Allah'tır.

Hz. Ammâr a.s 2.halife Ömer devrinde Kûfe valiliğine tayin olundu.Ömer, tayin için yazdığı emirnamede şöyle demişti:

"Size Ammâr b. Yâsir'i emir, Abdullah b. Mes'ud'u öğretici olarak tayin ettim. Her ikisi de Bedir'e katılanlardandır. Onları dinleyiniz ve onlara itaat ediniz. İbn Mes'ud'u, yanımda alıkoymayı tercih ettiğim halde, sizi kendi nefsime takdim ettim ve onu size gönderdim. Osman b. Hanif'i de Irak'a gönderdim. Bunların yevmiyeleri bir koyundur. Onun yarısını Ammâr'a verin ve kalanını da diğer ikisi arasında taksim edin.

Hz. Ammâr a.s, bir sene dokuz ay kadar Kûfe'yi mükemmel bir şekilde idare etti.

Cemel olayından sonra Hz.imam Ali a.s, Muaviye'ye (la)karşı hareket edince iki taraf Sıffîn mevkiinde buluştular. Hz. Ammâr a.s Halife Hz.imam Ali'nin a.s ordusunda yer aldı. Bu savaşta en çok gayret gösteren ve canla başla çarpışan Hz. Ammâr a.s idi. Amr b. el-Âs(la) Muâviye(la)ordusundaydı. Muharebenin en şiddetli anında Ammâr a.s ilerleye ilerleye Amr b. el-Âs'ın (la)yanına varmış ve aralarında şöyle bir konuşma olmuştu:

Ammâr a.s:

-"Amr! Mısır valiliğini ele geçirmek karşılığında dinini sattın!" Amr:

"-Hayır, öyle bir şey yok, fakat ben,Osman'ın katillerine kısas uygulanmasını istiyorum demişti."

"-Ben seni nasıl tanıyorsam, senin hakkında öylece şehadet ederim. Sen Allah için böyle bir şey yapmazsın. Belki bugün ölmezsen, yarın öleceksin. Herkese niyetine göre hakkı verildiği zaman sana ne verileceğini düşün. Sen, bugün İslâm devletinin bayrağını taşıyan adama karşı, Resulullah'ın hayatında da üç defa savaşa katıldın. Bu da dördüncüsüdür. Senin bu seferki hareketin daha öncekilerden daha iyi ve doğru değildir!...

Bilindiği gibi Amr b. el-Âs(la) Bedir, Uhud ve Hendek savaşlarında müşrik ordusu saflarındaydı. Kendisi Hendek muharebesinden sonra müslüman olmuştu. İşte Hz. Ammâr a.s ona bunu ima etmek istiyordu. Sıffin günlerinin birinde, güneş batmak üzereydi ve savaş bütün şiddetiyle devam ediyordu. İftar zamanı geldi ve oruçlu olan Ammâr as çevresindekilere: "Bana bu dünyadaki son rızkımı veriniz!.." diye seslendi. Ona bir miktar süt getirdiler. Ammâr as sütü içtikten sonra: "Bugün dostlara kavuşacağım, Muhammedi'me s.a.a ve arkadaşlarına varacağım," dedi. Bir gün Hz. Peygamber (s.a.a) ona: "Ammâr, senin dünyada son rızkın süt olacaktır." demişti. İşte bu gün Ammâr, onu hatırladı. Olanca gücüyle Muâviye (la)tarafına saldırdı. Bu sırada İbn-i Câdiye (la)adında biri onu yaralayarak yere düşürdü ve Ammâr a.s şehit oldu. Ammâr'ın a.s şehit olması üzerine ortalık karıştı. Herkes ne yapacağını şaşırdı. Zaten akşam olduğundan savaş da durmuştu.

Hz.imam Ali a.s tarafında bulunan Abdurrahman es-Sülemî, Ammâr'ın a.s şehit olduğu akşam Muâviye'nin(la) ordugâhına gitti. Zaten, akşamları savaş bittikten sonra iki tarafın adamları birbirleriyle konuşmayı alışkanlık hâline getirmişlerdi. Muâviye(la)Amr b. el-Âs(la)Ebu'l-Aver ve Abdullah b. Amr b. El-Âs, oturmuş konuşuyorlardı. Amr b. el-Âs'ın oğlu Abdullah babasına: "Ammâr'ı niçin öldürdünüz? Resulullah'ın onun hakkında ne dediğini bilmiyor musunuz?" dedi. Amr b. el-Âs: "Ne buyurdu?" diye sordu. Abdullah'da şu açıklamayı yaptı: Medine Mescidi inşa olunurken, en çok çalışan Ammâr'dı. Herkes bir taş taşırken o, iki taş taşıyordu. Resulullah Ammâr'ı okşamış ve yüzündeki tozları silerken şöyle buyurmuştu: 'Sümeyye'nin oğlu, herkes birer taş taşırken, sen fazla ecir kazanmak için ikişer taşıyorsun. Bununla beraber seni, azgın bir topluluk katledecektir!. Oğlunun bu sözlerini duyan Amr şaşkına dönmüştü. Muâviye(la)araya girerek durumu kurtardı: "Ammâr'ı biz öldürmedik, onu buraya getiren ve herkesi çadırından evinden çıkartıp, buraya yollayanlar öldürdü!." Böylece Muâviye(la) kendini de teselli etmek istemiştir (İbn Sa'd, Tabakât, III, 252; İbnü'l-Esîr, el-Kâmil fi't-Tarih, III, 311; İbn Hacer, el-İsâbe, II, 513).

Hz.imam Ali a.s Ammâr'ın a.s şehit olduğunu öğrenince çok üzüldü: "Allah, Ammâr'a rahmet eylesin. O. Resulullah'ın saa etrafında dört-beş kişi varken müslüman oldu. O da, anne ve babası da Allah'ın mağfiretine mazhar olacaklardır. Çünkü Hz. Peygamber (s.a.a), Ammâr ailesini Allah'ın mağfiretiyle müjdelemişti." dedi. Sonra şunları ekledi: 'Ammâr'ın katili elbette Cehennem'liktir." Bundan sonra Ammâr as teçhiz ve tekfin edilerek Kûfe mezarlığına defnolundu. Şehit olduğu zaman doksanbir yaşında idi.ve şehit olmadan önce cündeb diye adlandırılan arkadaşlarından biri onun yanıda gelip kanayan başına bir bez koyduktan sonra ya Ammar dedi:ne oldu sana ve ağladı sonra Ammar a.s hem sevinçliyim hemde üzgün ve cündep ya Ammar Allah iyliğini versin bu nasıl olur? Ammar a.s neden olmasın sevinçliyim çünkü habibim Muhammed_ime gidiyorum!üzüntülüyüm çünkü habibim Ali_den ayrılıyorum!...

Hz. Ammâr a.s üstün ahlâka sahipti. Hayatta hiçbir debdebe ve sefâhate boyun eğmemişti. Zühd ve takva sahibiydi. Fitne ve fesattan sakınmakla beraber, onun elinde olmayarak bu olaylara karışması, uğradığı ilâhî bir imtihandı. Son derece sade yaşayan mütevâzî bir zattı. Toprak üzerinde yatmayı, en rahat döşekte yatmaya tercih ederdi.

Hz. Ammâr a.s Hz.imam Ali'nin a.s en hararetli taraftarıydı ve onun bütün muharebelerine iştirak etmişti.

Hz. Ammâr a.s tercihinin doğru olduğuna inanmasaydı, o yolda bir adım bile atmazdı. İslâm devletinin menfaatini Hz. Ali'ye a.s iltihakta gördü; yaşının ilerlemiş olmasına rağmen, ona arka çıkmaktan geri kalmayıp, nihayet savaş alanında can verecek derecede fedakârlık ve sebat gösterdi.

Daha önce Hz. Ammâr'ın a.s akîdesi uğrunda müşriklerden gördüğü işkencelere nasıl göğüs gerdiğini ve gözleri önünde annesiyle babasının müşrikler tarafından nasıl şehit edildiklerini kaydetmiştik. Ammâr, bu derin ve samimi imanını, İslâmî farzları ifa ile ve gece-gündüz ibadet ve taatla çalışarak takviye ederdi. İbn Abbâs şöyle der: "Şu ayet-i kerîme Ammâr hakkında nazil olmuştur: "O ki, gecelerini sücûd ve kıyam ile geçirerek ahiretten korkar ve Allah'ın rahmetini ümit eder." (ez-Zümer, 39/9).

Gerçekten Hz. Ammâr a.s daima huzur ve huşu' içinde yaşayan, namazlarında bu halden zerre kadar ayrılmayan bir sahabî idi.

Ebu Vâil şöyle anlatır. Hz. Ammâr, bir gün bize son derece veciz ve beliğ bir konuşma yaptı. Sonra minberden indi. Ona: "Ya Ebâ Yakazan! Çok beliğ ve veciz söyledin, biraz daha uzatsaydın olmaz mıydı?" diye sorduğumuzda şu cevabı verdi: "Resulullah'ın şu sözleri söylediğini duydum: "Bir adamın namazında uzunluk, hutbesinde kısalık, onun fıkıhtaki âlimliğini gösterir. Onun için namazı uzatınız, hutbeleri kısaltınız. Beyanda cezbedici bir özellik vardır. " (Ahmed b. Hanbel, Müsned, IV, 264).

Hz. Ammâr a.s hiç bir namazını kazaya bırakmazdı.O, bir zamanlar su bulunmayan bir yerde gusûle ihtiyaç duydu, bir hayvanın yerde sürünmesi gibi topraklarda sürünüp teyemmüm ederek namazını eda etti Hz. Ammâr, daha sonra bu durumu Resulullah'a anlatınca o da, Ammâr'a teyemmümü öğretti.

Ammâr Kûfe'deki valiliği sırasında cuma namazında Yâsin Suresi'ni okurdu. Bilhassa hutbelerinde son derece kısa, veciz ve beliğ sözlerle yetinir ve böylece Resulullah'ın s.a.a sünnetine uyardı.

Ammâr b. Yâsir as uzun boylu, beyaz tenli, gayet yakışıklıydı. İslâm'ın yücelmesi, yeryüzünde hakim olması için büyük gayretler gösteren bu sahabi, İslâm devletinin varlığına gölge düşmesin ve İslâm toplumunun vahdeti zedelenmesin diye katıldığı Sıffîn olayında şehit olmakla, kendisinden sonraki nesle örnek olmuştur.
Allah bizlere Bu Fani dünyada ziyaretini Ahiret'tede şefaatlerini nasib etsin inşaallah.
LA İLAHE İLLALLAH (celle celelehu) - MUHAMMEDEN (sallallahu aleyhi ve alihi vesellem) RESULULLAH - ALİYYEN (aleyhisselam) EMİR-EL MÜ'MİNİN VELİYULLAH -(KURTULUŞ YOLU) Allah (c.c) Hz.MUHAMMED (s.a.a.v) Hz.12 HAK İMAMLAR (a.s)
3nokta
Mesajlar: 3381
Kayıt: 26 Ara 2006, 22:16
Konum: Meşhedi313

Re: hz.Ammar Bin Yasir (a.s)

Mesaj gönderen 3nokta »

Hz. Ammâr a.s 2.halife Ömer devrinde Kûfe valiliğine tayin olundu.Ömer, tayin için yazdığı emirnamede şöyle demişti:

"Size Ammâr b. Yâsir'i emir, Abdullah b. Mes'ud'u öğretici olarak tayin ettim. Her ikisi de Bedir'e katılanlardandır. Onları dinleyiniz ve onlara itaat ediniz. İbn Mes'ud'u, yanımda alıkoymayı tercih ettiğim halde, sizi kendi nefsime takdim ettim ve onu size gönderdim. Osman b. Hanif'i de Irak'a gönderdim. Bunların yevmiyeleri bir koyundur. Onun yarısını Ammâr'a verin ve kalanını da diğer ikisi arasında taksim edin.

Hz. Ammâr a.s, bir sene dokuz ay kadar Kûfe'yi mükemmel bir şekilde idare etti.
Bu bilginin kaynağını yazabilir misiniz? Ammar'ın ömerin kufe valiliğini yaptığına dair delilleri merak ettim de.
nokta koymuyoruz artık cümle sonlarına
noktayı koyacak olan sensin anlasana
. . .
Cevapla

“Hz. Ali'nin Çok Özel Dostları” sayfasına dön