Seyyid Ayetullah Humeyni

Mevlamız Hz. Ali'nin Dostları, Ehlibeyt Sancaktarları...
Cevapla
Hasan Akça
Mesajlar: 1745
Kayıt: 05 May 2008, 22:02

Seyyid Ayetullah Humeyni

Mesaj gönderen Hasan Akça »

(Ziyaretçi defterinden,MÜcahid can göndermiş)


İmam Humeyni'den Nasihatler

ÖMRÜN KIYMETİ HAKKINDA

Öyleyse ey birader!
Ömrün ve gençliğin, kuvvet ve iraden baki olduğu müddetçe nefsini ıslah et. Bu makam ve mevkilere itibar etme. Bu itibarları ayakların altına al. Sen âdemoğlusun, şeytanın sıfatını kendinden uzaklaştır. Şeytan bu rezil sıfata diğer rezil sıfatlardan daha çok ehemmiyet verebilir. Çünkü bu sıfat onun en bariz sıfatı ve bu sıfat yüzünden ilahi dergâhtan kovulmuştur. Arif, umum, âlim, cahil herkesi kendi yoluna çekmek istiyor. O âlemde o rezil sıfatınla onunla karşılaştığında birde ondan melâmet işiteceksin. Diyecek ey âdemoğlu! Enbiyalar sana haber vermediler mi baban Adem’e tekebbür etmemden dolayı ilahi dergahtan kovulduğumu? Ademin makamını tahkir ve kendi makamımı tazimden dolayı lanetlendim. Sen niye kendini bu rezilliğe giriftar eyledin? İşte o zaman sen ey zavallı, azaplarına, giriftarlıklarına, pişmanlık ve hasretine ilaveten, birde varlık âleminin en aşağılık mahlûkunun serzenişiyle de karışı karşıya kalacaksın! Şeytan rabbine tekebbür etmemişti. Hakkın mahluku olan Adem’e tekebbür etmiş ve demişti ki; “beni ateşten onu topraktan yarattın” kendisini büyük Adem’i küçük gördü. Oysa sen âdemoğullarını küçümseyip kendini büyük görüyorsun. Öyleyse sen de Allah’ın emirlerinden sapıyorsun. Buyuruyor; alçak gönüllü ol, mütevazı ol Allah kullarına karşı. Tekebbür edip büyüklük taslıyorsun da neden sadece şeytanı lanetliyorsun? Habis nefsini de ortak kıl bu lanete. Nasılsa sen bu rezil sıfatta ona ortaksın. Sen şeytanın mezahirlerindensin, onun tecessüm etmiş halisin, belki de senin berzah kıyametteki suretin şeytandır. Ahiret suretinde ölçü, nefsanî melekelerdir. Şeytani bir surete de bürüne bilirsin, küçük bir karınca suretine de. Ahiret ölçüleri buradan farklıdır


AHİRET SEFERİ HAKKINDA

Ey aziz!
Himmet eyle, cehalet ve bilgisizliğin perdesini yırt ve bu helaket çukurundan kendini kurtar. Muttakilerin mevlası ve bu yolun tek saliki ve hakiki rehberi olan Hz. Ali (a.s) mescitte öyle bir feryat ediyordu ki mescidin komşuları bile duyuyorlardı. ‘’Hazırlanın! Allah sizlere rahmet etsin, muhakkak ki gitmek için çağrılmış bulunmaktasınız.’’ Ahiret seferinde hiçbir teçhizat sizin için, nefsanî kemalat, takvalı kalp, Salih ameller ve batini sefadan daha faydalı değildir. Ayıpsız, ihanetsiz, kinsiz olmak. Farz edelim ki ehli iman ancak noksanları olan birisin, her halükarda bu kirliliklerden halas bulmalısın. Ki said ve Salihlerin zümresinde yer alabilesin. Bu kirlilikleri yok etmenin yolu, tövbe ve inabet ateşiyle, nefsi kınama ve melâmet küresine koyup pişmanlık ateşiyle yakarak Allah a dönüş yapmak suretiyle gerçekleştir. Bunu bu âlemde iken kendin gerçekleştir yoksa ilahi azap küresinde kalbini öyle bir yakalar ki Allah bilir ahiret asırlarıyla kaç asır çeker bu ıslah. Bu âlemde temizlenmek çok kolay ve rahttır. Bu âlemdeki değişim ve tebdil at çok çabuk gerçekleşir. Ama öteki âlemde değişim başka türlüdür ve nefsanî meleklerden bir melekenin değişimi asırlarca sürebilir.

TEKEBBÜRÜN ISLAHI HAKKINDA

Eğer nefsini ıslah etmeye karar verirsen onu amele dökme yolunda biraz dikkatli olursa işin kolaylaşacaktır. Ve bu yolda merdane bir himmet, özgür bir fikir ve geniş bir ufukla hiçbir tehlikeyle karşılaşmayacaksın. Nefsi emmare ve şeytana galip kurtuluşa ermenin tek yolu onların isteklerinin hilafına amel etmektir. Nefsi yenmek için hiçbir yol mütevazı insanların sıfatlarıyla sıfatlanıp, onların davranışlarıyla uygun bir şekilde davranmaktan daha etkili değildir. Tekebbürün hangi mertebesindeysen ve ilim ve amelin hangi derecesindeysen, nefsinin isteklerinin aksine olacak birkaç şeye amel et,dünya ve ahiretin neticeleri üzerine ilmi tembih ve tekeffüllerle yolun kolaylaşıp olumlu neticeler alman ümit edilir. Eğer nefsin senden meclisin başında oturmanı ve beraberindekilere karşı üstünlük kurmanı isterse sen onun burnunu yere sürterek fakirlerle otur onlarla beraber yemek ye, yolculuk yap, onlarla şakalaş. Nefis senle bahse girebilir; senin makamın var sen bu makamını dinin yayılması için korumalısın, fakirlerle oturmak senin ağırlığını kalplerden silebilir, onlarla şakalaşmak seni hafif gösterebilir, meclisin aşağısında oturmak seni makamından aşağı düşürebilir ve o zamanda şer-i vazifene amel edemezsin vb… diyebilir. Bil ki bunların hepsi şeytanın tuzakları ve nefsin hileleridir. Resulullahının dünyadaki makamı senden daha fazlaydı oysa gidişatını gördün nasıldı… Mücahedeye girdiğinde niyet halis kalınmalıdır. İşte o zaman nefis ıslah olur. Bütün nefsanî sıfatlar ıslah edilebilir mahiyettedir, ancak işin başında biraz zahmet vardır, oda ıslaha başladıktan sonra kolaylaşır. Ekseriyet tavsiye ıslah ve gafletten uyanmayı düşünür. İnsanlığın ilk menzili ‘’yegzufu’’ dur. Yani insanın gaflet uykusundan uyanması, tabiat sarhoşluğundan ayılması, ve insanın bu âlemde misafir olduğunu anlamasıdır. Ve her misafirin azık ve bineğe ihtiyacı vardır. İnsanın azık ve bineğe ise kendi ahlaki hasletleridir. İşte bu korkunç ve tehlikeli, karanlık ve ince. Kılıçtan keskin ve saç telinden ince yolun yolcusuna mertçe himmet bir gerçek

İNSANIN HAKİKATI HAKKINDA

Azizim kendinden başkasını görmedin ve gördüğün şeyi de ölçüp itibara almadın. Kendini hayatın şuunları ve dünyanın suhruflarıyla kıyasla; şehrinle şehrini, memleketinle memleketini dünyadaki diğer yüzlerce memleketle ve bütün memleketleri yeryüzüyle ve yeryüzünü güneş sistemi ve onun etrafındaki gezegenlerle, bizim akıl ve fikrimizin çok çok ötesinde olan güneş sistemini de diğer güneş sistemleriyle ki bizim güneş sistemimiz onların yanında sıradan bir yıldız gibidir kıyaslanamaz bile… Bunlar vücut âleminden senin ve benim hayatımızın şuunları ve uzuvlarıdır. Allah seni bu dünyadan götürmeyi irade ettiği zaman, senin bütün kuvvetlerine zayıf düşmeyi emreder ve bütün idrakatine işten düşmelerini emreder. Vücut fabrikanı muhtal kılar. Görme ve duymanı, gücünü ve kuvvetini alır ve sen bir cemaddan başka bir şey olmazsın ki, birkaç gün içinde insanlar pis kokudan duramaz hale gelir ve görüntüden kaçarlar, bir müddet sonra bütün ecza ve uzuvların çürüyüp birbirinden ayrılır. Bunlar senin cisminin malının ve haşmetinin durumu. Ama berzahına gelince; Allah muhafaza eğer ıslah etmemişsen, Allah bilir ne halde ve ne suretle gideceksin. Bu âlemin idraki, o âlemi görme, duyma ve tatmaktan acizdir. Sen o âlemin karanlık eve vahşetini, kabir sıkmasını ne kadar duysan da bu âlemin karanlık, vahşet ve sıkıntılarıyla kıyaslıyorsun oysa kıyas batıldır. Kendi elimizle kendimiz için hazırladığımız şeylerden yana Allah bizlere yardım etsin. Kabir azabı ahiret azaplarından bir azaptır ama rivayete göre orada şefaatçilerde olmayacak, Allah bilir nasıl bir azaptır? Bizim ahiretteki durumumuz bütün hallerimizden daha kötü ve daha karanlıktır. Hakikatlerin açığa çıktığı gündür, sırların açıklandığı gündür, amellerin ve ahlakın tecessüm ettiği gündür, hesapların sorulduğu gündür. Duraklardaki zillet günüdür bu kıyametin durumu. Lakin kıyametten sonra gelecek cehennemin durumu da belli, cehennem hakkında da haberler var, cehennem azabı sadece ateşi değil ki, oradan bir kapı açılır gözlerine, eğer o kapı bu dünyada açılırsa dünya ehli korkudan helak olur. Ve aynı şekilde oradan bir kapı kulaklarına, bir kapı burnuna açılır ki eğer o kapılar bu âlemin ehline açılırsa insanlar onun azabından şiddetinden helak olur. Öyleyse evveli tamamen yokluk olan ve vücut âlemine ayak bastıktan sonra da her şeyiyle çirkin ve kendisine arız olan her şey utanç, dünya, berzah ve ahretinin her biri birbirinden daha feci olan bu insan neye tekebbür ediyor? Hangi cemal ve kemaliyle iftihar etmektedir? Öyleyse tekebbür sonsuz bir cehaletten kaynaklanmaktadır. Kimin cehli fazlaysa aklı bir o kadar nakıs, kibri de bir o kadar fazladır. Kimin de ilmi fazlaysa ruhu bir o kadar büyük, kalbi bir o kadar geniş ve tevazusu da bir o kadar fazladır. Bu cehalet ve insanlara yukardan bakma utancını kendinden uzaklaştırır ve enbiyaların sıfatlarıyla sıfatlan. Şeytanın sıfatlarını bir kenara at. Ve kibriyayı ilahi ile niza etme ki, hakla niza etmek onun azabına makhur eder ve seni ateşe atar.
GÖSTERİŞ HAKKINDA

Ey aziz!
Sendeki gurur başkalarında da var. Eğer sen alçak gönüllü olursa, muhakkak insanlarda sana saygı duyacaklar büyük sayacaklardır. Ama eğer tekebbür edersen devamı gelmez. Eğer becerebilirlerse seni rezil ve rüsva ederler ve sana itina etmezler, eğer edemezlerse de kalplerinde rezil, zelilsin demektir. Sen tevazu etmek suretiyle insanların kalplerini fethet… Ve eğer Allah bir kişiyi zelil ederse ona ne eder, neye mubtela eder bilemiyorum? Zira ki ahiret işleri dünya işlerinden farklıdır. Ahretteki zillet dünyadaki zilletten farklıdır. Aynı şekilde oranın nimet ve azapları da buradan tamamen farklıdır. Nimetleri bizim tasavvurumuzun üstünde, azabı da bizim sabrımızın dışındadır. Kerameti, bizim hayal ettiğimizden çok daha yücedir. Zillet ve rezillikleri de bizim hayal ettiklerimizden gayridir. Mütekebbirin sonu da cehennemdir.
İLAHİ MUHABBET HAKKINDA

Ey zavallı!
Sevgililerin halinden habersiz! Ey sevgililerin halinden ve onların kalbinin ateşinden habersiz bedbaht! Ey muhlislerin yangınından ve amellerinden nurundan habersiz gafil bineva! Sen onlarında amellerinin bizimki gibi mi olduğunu sanıyorsun? Sen, müminlerin emrinin namazıyla bizim namazımızın arasındaki farkın “valazzallin” in meddini biraz daha uzatmak olduğunu mu sanıyorsun! Yâda kıraatinin daha düzgün olması, secde ve rükûlarının uzun olması, zikir ve vird lerinin daha fazla olası mıdır? Yâda o yüce insanın bir gecede yüzlerce rekât namaz kılması mıdır? Yâda seyyid-us-sacidin münacatını senin ve benim münacatımız gibi mi sanırsın? O da hüriler için armut ve nar için mi bu kadar yanıp tutuşuyordu? Kendilerine yemindir “ve ennehu le gesemun ezim” ki eğer sırt sırta verip müminlerin emrinin bir “la ilahe illallah” ını demek isterler gene de başaramazlar. Vilayet makamına olan şu marifetimden dolayı toprak başıma olsun. Ali bin Ebu Talib’in makamına ant olsun ki, eğer bütün mukarrep melekler, mürsel nebiler Hatemul Embiya hariç, çünkü o Ali ve diğer herkesin mevlasıdır, eğer onun bir tekbirini demek isteseler genede başaramazlar. Onların kalplerindeki hali onlardan başka kimse bilemez.
İmam Humeyni'ye Atfen

KERVAN

Artık kervan yola düşmüş gidiyor
Gönlüm benden önce koşup gidiyor

Ayrılık hasreti kavurdu bizi
Aşkı şu gönlümden taşıp gidiyor

Sevinsin mi, hüzünlensin mi yâ Rab
Bilmiyor biçâre şaşıp gidiyor

Kerbelâ yasıyla Hüseyn aşkıyla
Canım göz yaşıyla coşup gidiyor

Mehdi'den bir nefes solusun diye
İmâmıma gönlüm koşup gidiyor

Musa Aydın
Mayıs-1996
Hasan Akça
Mesajlar: 1745
Kayıt: 05 May 2008, 22:02

Mesaj gönderen Hasan Akça »

TARİHTEN BİR YAPRAK


1979 daki İran İslam Devrimi esnasında bir grup genç abd büyükelçiliğini fitne yuvası oldukları ve gizli evrakları ele geçirme amacıyla ele geçirir.Bu olay 444 gün sürer ve neredeyse dünyanın yarısı devrim lideri Humeyniye elçi göndererek esirlerin bırakılması konusunda yardım isterler.
Bunlardan biriside PAPANIN özel temsilcisidirve PAPANIN ELÇİSİ Humeyniye şöyle söyler:

_ Papa adına ve insanlık için lütfen gitmelerine izin verin...

Ayetullah HUmeyni şöyle yanıtlar:

-Şah hapishanelerinde genç insanlarımız işkence görürlerken PAPA NEREDEYDİ?
AZADİ
Mesajlar: 125
Kayıt: 24 Ara 2006, 20:57

Mesaj gönderen AZADİ »

Nefsini ıslah et. Makam ve mevkilere itibar etme. . Şeytan Arif, umum, âlim, cahil herkesi kendi yoluna çekmek istiyor. . Ahiret suretinde ölçü, nefsanî melekelerdir. Şeytani bir surete de bürüne bilirsin, küçük bir karınca suretine de.
Eğer iman etmiyor ve Allahtanda korkmuyorsanız bari şu dünyada özgür kişiler olun.

Şehidlerin Efendisi Hz.İmam Huseyin (a.s)
Cevapla

“Hz. Ali'nin Çok Özel Dostları” sayfasına dön