SEYYİD RAZİ

Mevlamız Hz. Ali'nin Dostları, Ehlibeyt Sancaktarları...
Cevapla
ammar alevi
Mesajlar: 153
Kayıt: 31 Oca 2007, 15:21

SEYYİD RAZİ

Mesaj gönderen ammar alevi »

Seyyid Razi
Seyyid Razi diye meşhur olan Muhammed Hüseyin Musevi Bağdadi, Seyyid Murtaza’nın doğumundan dört yıl sonra H. 359 yılında gözlerini dünyaya açtı.

Seyyid Razi kendi asrının şairlerinden sayılıyordu. Gö­rüş sahipleri onu Ebu Talib soyunun en büyük şairi kabul etmişlerdir. Seyyid Razi dini ilimlerde bir çok kitaplar ve nefis eserler kaleme almıştır. En meşhur eserlerinden biri olan Nehc’ul Belağa tarihe geçmiş, ebedileşmiştir.

Seyyid Razi Şii Ali Buye ve Abbasi halifeleri tarafın­dan zamanında büyük bir makam sayılan Seyyid ve Ale­vilerin başkanlığına tayin edilmişti. Aynı zamanda adliye başkanlığına getirilmiş ve bütün İslam dünyasından gelen hacıların başkanlığını üstlenmiştir. Bütün bu makamlar akıl ve tedbirinin yanı sıra İslami ilimlerde de büyük bir üne sahip olan bu alimin sorumluğuna verilmişti. Seyyid Razi’nin vefatından sonra bu makamlar büyük kardeşi Seyyid Murtaza’ya verilmiştir.

Seyyid Razi Dar’ul İlm diye bilinen bir okul kurarak, öğrencilerin bütün ihtiyaçlarını karşılıyor, onlara aylık veriyordu. Büyük bir kütüphane kurmuş ve tam dona­nımlı bir anbar tesis edip talebelerin her birine birer anahtar vermişti. İsteyen herkes anbara gidiyor ve istediği her şeyi oradan alıyordu. Dar’ul İlm medresesinin anbar sorumluluğunu ise coğrafya ilminde büyük bir üne sahip olan Ebu Ahmet Abdusselam b. Hüseyin Basri’ye ver­mişti ama, herkese anbardan istediğini alma hakkını da tanımıştı. Dar’ul İlm medresesi Seyyid Razi’den sonra bu kuruluş kardeşi Seyyid Murteza tarafından idare edildi. Seyyid Razi’nin tesis ettiği Dar’ul İlm medresesi, Hace Nizam’ul Mülk Tusi tarafından tesis edilen Nizamiye medreselerinden yüz yıl önce tesis edil­miştir. Sonunda Seyyid Razi bütün bu kıvanç dolu hayat ve üstünlüklerden sonra çok çabuk gelen ölüme yenik düştü ve 47 yaşında H. 408 yılında Bağdat’ta vefat etti.

Salebi Yetimet’ud- Dehr kitabında şöyle yazmıştır: “Şerif Razi on yaşında şiir söylemeye başladı. Bugün de asrının en büyük şairi, Irak’ın ileri gelenlerinin en soylusu, hasep ve nesebi bulunan şerafet sahibi birisi, üstün bir edep apaçık bir fazilet ve bütün güzellikleri haiz biridir.”

Seyyid Razi’yi gençlik yıllarında gören Hatibi Bağ­dadi Tarih-i Bağdat adlı kitabında çeşitli yerlerde onun adını zikretmektedir. Örneğin vefat yılında (408) şöyle demiştir. “Seyyid Razi büyük bir fazilet, edep ve ilim sa­hibiydi. Ahmet b. Amr b. Ruh şöyle nakletmiştir: “Seyyid Razi çocukluk yıllarında Kur’an’ı öğrendi çok kısa bir sürede Kur’an’ı hıfzetti.”Sözlerine şöyle devam ediyordu: “Seyyid Razi Kur’an’ın anlamı hususunda çok az bulunur eşşiz kitaplar yazmıştır.”

H. 598 yılında vefat eden İbn-i Cevzi’de Tarih’ul-Muntezem adlı kitabında detaylı bir şekilde Seyyid Razi’yi anmakta ve büyük şahsiyetini överek şöyle de­mektedir: “Seyyid Razi fıkıh ilmi ve dini farizeler husu­sunda büyük bir makama sahipti. Seyyid Razi fazilet sa­hibi bir bilgin, yazar, şair, temiz bir ruh sahibi, yüce bir himmet ehli ve dinine çok sıkı bağlı bir insandı.”

İbn-i Ebil-Hadid ise Şerh-u Nehc’ul-Belağa adlı kitabı­nın önsözünde şöyle demektedir: Seyyid Razi edip bir bilgin ve söz ehli bir şairdi. Şiirleri oldukça bu güzel uyumlu ve hoştu. Hiç kimseden ödül kabul etmezdi. Hatta babasının ödülünü bile almamıştı. Bu da onun ruh şerafetini göstermeye yeterlidir. Al-i Buye sultanları ken­disine her ne kadar hediye vermek istediyse de o asla ka­bul etmedi.

Seyyid Razi ve Ebu İshak Sabi
Ebu İshak Sabi Seyyid Razi’nin çağdaşı olan güçlü bir yazardı. Saltanatın bütün önemli mektupları onun kale­miyle yazılıyordu. Aynı zamanda da büyük bir şairdi. Seyyid Razi ile dost olmuş ve aralarında karşılıklı olarak çeşitli mektup ve kasideler yazmışlardır. Sa’lebi ise Seyyid Razi ve Sabi arasında karşılıklı yazılan ilmi ve edebi mektupları tam üç cilt halinde bir araya gelmiştir.

Ebu İshak H. 384 yılında 91 yılında vefat ederken Seyyid Razi onun mateminde yazılmış olduğu kaside bir darb-ı mesel haline gelmiştir.

“Şu tabutlarda kimi götürdüklerini bildin mi?

Gördün mü nasıl da meclis ışıkları sönüverdi?”

Bağdat Şiileri Seyyid Razi’yi kınayarak neden onun gibi kafir biri hakkında böylesine kaside yazdığını sordular. Seyyid Razi onlara şöyle cevap verdi: “Ben onun fazilet ve kemalini övdüm bedenini değil.”

Seyyid Razi o zamanlar henüz 25 yaşındaydı. Bu da onun üstün zekasını ve nitelendirilmesi zor duygularını göstermektedir. O genç yaşında Ebu İshak gibi yaşlı bi­riyle yazışıyor, Müslümanların başkanı olduğu halde Müslüman olmayan birini ilim ve fazileti sebebiyle övü­yor, vefatından dolayı büyük bir üzüntü duyuyordu.

Ebu İshak Kur’an-ı ezberlemiş ve yazışmalarında Kur’an ayetlerine yer veren biriydi. Seyyid Razi 7 yıl sonra H. 393 yılında bir grup ile bir­likte Bağdat Şunize mezarlığından geçerken gözü Ebu İshak’ın mezarına ilişti ve ona hitaben şu kasideyi okudu:

“Eğer yanımdakiler senin yanında durmamı kınama­salardı

Yüksek bir sesle mezarını selamlardım ey Ebu İshak”

Seyyid Razi ve Abbasi Halifeleri
Abbasi Halifeleri de Emevi Halifeleri gibi İslami hila­feti gasb etmiş kimselerdi. Onların çoğu hilafeti ele ge­çirdikten sonra Ehl-i Beyt ve Seyyitlere karşı düşmanlık hususunda Emevilerden de kötü idi. Elbette onlardan bir kaçını istisna olarak kabul etmek etmek gerekir. Seyyid Razi zamanında ya­şayan Ettayilillah ve Elkaimbillah adlı iki halife bu istisna halifelerden idi.

Seyyid Murtaza ve Seyyid Razi’nin bu halife ile ara­ları oldukça iyiydi. Ayrıca bu halifeler Haşimi soyundan idiler ve Alevi Seyyitler ile kendilerini aynı soydan ka­bul ediyorlardı. Hilafet sarayını eline geçiren Şii Al-i Buye sultanlarının sultası sebebiyle de bu ilişkiler daha da güçlenmiş idi.

Sözü edilen halifeler de Al-i Buye sultanları gibi Seyyid Murtaza ve Seyyid Razi’ye büyük bir ilgi duyu­yorlardı. Onlara saygı gösterme hususunda ellerinden geleni yapıyorlardı. Bu yüzden her iki kardeşin de iki halife hakkında söylediği bu kasideler kendi divanlarında da yer almıştır. Onlar halife ile kurdukları bu ilişki sayesinde Şia camiasını korumayı amaçlıyorlardı. Halifeler ile şahsi bir alış verişleri yoktu.
Cevapla

“Hz. Ali'nin Çok Özel Dostları” sayfasına dön