Muaviye Kurnazlığı ve Mollanın Diyanetle Sınavı

Peygamberden sonra, Müslümanların rehberi ve lideri İmamet makamına sahip olan 12 İmamlarındır.
Çeri
Mesajlar: 815
Kayıt: 28 May 2009, 10:06

Re: Muaviye Kurnazlığı ve Mollanın Diyanetle Sınavı

Mesaj gönderen Çeri »

Diyanet niye kuruldu.Bu tür kişilerin etkisini kırmak için kurulmadımı.
Adamlar utanmadan Türkçe bilmeyen melelere´de kadro istiyorlar.
Diyanet zaten yıllardır Şafi ilmihali, namaz hocası basıyor.Şafi müftü, imam zaten var.

Caferilik açısından isemesele sadece Caferiliğin resmi olarak tanınmasıdır.Yani devlet katın´da Caferiliği temsil edecek bir kurum olmalı.
3nokta
Mesajlar: 3381
Kayıt: 26 Ara 2006, 22:16
Konum: Meşhedi313

Re: Muaviye Kurnazlığı ve Mollanın Diyanetle Sınavı

Mesaj gönderen 3nokta »

Devlet katında Caferiliği temsil edecek bir kurum olmalı mı, olmamalı mı? Bu tartışılır ama söz konusu düzenlemenin bununla ilgisi yok. Bu tamamen Ehl-i Beyt'in gerçek anlamda tanınmasını engellemek amaçlı bir oyundur. Kimden para alıyorsan ondan emir alırsın. Bu iş bu kadar.
nokta koymuyoruz artık cümle sonlarına
noktayı koyacak olan sensin anlasana
. . .
alevi680
Mesajlar: 27
Kayıt: 09 Ara 2011, 22:31

Re: Muaviye Kurnazlığı ve Mollanın Diyanetle Sınavı

Mesaj gönderen alevi680 »

para almaya alışan emir alamyada alışır biz caferiler kendi müctehidlerimiz cok rahat eyitioruz necefte kerbelada ve kum kntlerinde en iyi medrerselerimiz var diyanet önce velyete inansın ondan sonra artisliğini yapsın
Hüseyni
Mesajlar: 518
Kayıt: 04 Eki 2011, 21:20

Re: Muaviye Kurnazlığı ve Mollanın Diyanetle Sınavı

Mesaj gönderen Hüseyni »

Anadoluda bir söz vardır, gavurun ekmegini yiyen,gavurun kılıcını çalar...sünni_şafiler in hanefileşme projesine bir karşı çıkış yok...zaten sünni 4 mezhep kardeştir..kendi aralarında gayet uyumlu ve mezhepçilik yok...hatta tanıdıgım bir çok şafi artık hanefi mezhebine geçiş yapmıştır ve gayet mutlu mesut yaşayıp gidiyorlar...

oyun alevi_caferi_bektaşi kitlenin üzerine oynanmaktadır...
bektaşileri zaten sepetlediler çantada keklik sayılır...
ıgdırlıların başını çektigi caferiler ise son yıllarda kaynamaya başladı.diyanette bizde temsil edilelim söylemleriyle.aşura propgramlarına devlet erkanını yada siyasetçileri davet etmeleriyle ,özgündüzün yegenini vekil seçtirmekle, birşeyler yapmaya çalışıyorla bakalım izliyoruz neler olacak..

bagımsız caferi mezhebine baglı aleviler emin adımlarla yürüyor..
Ali haydar
Mesajlar: 5
Kayıt: 22 Kas 2011, 23:19

Re: Muaviye Kurnazlığı ve Mollanın Diyanetle Sınavı

Mesaj gönderen Ali haydar »

Diyanetin velayete inanacağını kimse beklemesin , ayrıca bütün sünnileride temsil etmiyor, cemaatlar kendilerininin imamlarından başkasını tanımıyorlar ,bu durumda diyanet çok az bir kitlenin takip ettiği bir kurum. Diyanet yıllardır kaybettiği statüsünü tekrar kazanmak için harekete geçiyor bu tür çıkışlarla kendini her ekole kabul ettirmeyi çıkış yolu olarak görüyor , . Bana diyanetin içinde tefrika çıkarmak isteyen bir ergenekonun varlığınıda düşündürtüyor , bu ergenekon zaten birbiri ile birlik içinde olmayan alevileri dahada bölmek birbirine düşman etmek , caferilerede de aynı taktiği kullanarak onlarında birliklerini daha da bozarak amaçlarına ulaşmaya çalışıyorlar . 12 imamlarımız asm her dönem devlet kadrolarının hep uzağında olmuşlardır biz ali dostlarını her ne olursa olsun bu oyunun içine çekmeye çalışıyorlar . Asimilasyon konusunda Anodolu alevileri zaten sünni diyanetin bütün söylemlerine kulakları sağır bu konuda başarısız olacaklardır , Ama bu oyunun piyonu olmaya aday bir çok insan sırada beklemektedir payına düşeni bekliyor Allah basiret versin hak imamların yolunu insanlara göstersin. Ben bu oyunun tutmayacağına inanıyorum .
3nokta
Mesajlar: 3381
Kayıt: 26 Ara 2006, 22:16
Konum: Meşhedi313

Re: Muaviye Kurnazlığı ve Mollanın Diyanetle Sınavı

Mesaj gönderen 3nokta »

âlimlerimizin ekonomik anlamda bir şikâyetleri yok ki Diyanet'ten para istesinler. Onlar bu işi para için yapmıyorlar. Yapıyor olsalardı gidip gurbet ellerde yıllarca dirsek çürütmezlerdi. Daha az çabayla Türkiye'de okur ve memur olurlardı. Lakin buradaki durum başka. Hile var ortada, asimilasyon amacı var. Zaten bakan açıkça kontrolümüzde olacaklar derken bir çeşit itirafta bulunuyor.
nokta koymuyoruz artık cümle sonlarına
noktayı koyacak olan sensin anlasana
. . .
3nokta
Mesajlar: 3381
Kayıt: 26 Ara 2006, 22:16
Konum: Meşhedi313

Re: Muaviye Kurnazlığı ve Mollanın Diyanetle Sınavı

Mesaj gönderen 3nokta »

Konuyla ilgili güncel gelişmeler ve bazı yazarların görüşleri:
Mele, Molla Bahane
13/12/2011 - 21:42



ABDULLAH ÖZGÜR






Bismillahirrahmanirrahim

Gündemi yine hepimizi, toplumumuzu ilgilendiren bir konu; Diyanetin “Mele” diğer bir deyimle “Molla” açıklaması oluşturmaktadır.

“Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağ, doğu ve güneydoğu illerinde toplumda sözü geçen, saygınlığı olan ‘mele’ denilen kişilerin sınavda başarılı olmaları kaydıyla, sözleşmeli imam hatip olarak Diyanet İşleri kadrosuna alınacağını belirtti. Bozdağ, “Bu bir defaya mahsus olarak kullanılacak bir düzenlemedir. 1000 kişilik kadro öngördük” dedi.

Bu açıklama daha çok Türkiye’nin çeşitli bölgelerinde faal herhangi bir tarikat ve akımın bünyesinde serbest görev yapan Ehli Sünnet hocalarını kapsamaktadır. Bir defaya mahsus olup 1000 kişiyi kapsamaktadır. Dolayısıyla kadrolaşmak isteyenler bir an önce müracaat etmeliler yoksa büyük bir fırsatı kaçırmış olacaklar !

Bu projenin planlayıcıları, Ehli Sünnet dini anlayışının siyasetin güdümünde beyan edilmesini sağlamak için hocaları tamamen tekeline alıp Kur’an ve sünnete dayalı dini anlayışı tebliğ etmek isteyen bağımsız “mele’leri” de halktan koparma ve kontrol altında tutma politikasını gütmektedirler.

Abbasi saltanatı döneminde “Hisbe Dairesi” veya “İhtisab Dairesi” adı altında bir teşkilat oluşturulmuş olup “emr-i bil maruf nehy anil münker ”, halkı irşad etme ve din işleri takip etme gibi görevleri üstlenmişti. Bu kurumun başına Hanefi mezhebinin kurucusu olarak bilinen Ebu Hanife’yi getirmek isterler, kendisine teklif edildiğinde reddedince zindana atılır ve zindanda işkence altında öldürülür. O dönemden sonra günümüze kadar Ehli Sünnet arasında çok az sayıda “mele”, “hoca” veya “imam” lakaplı din adamı faliyetlerini gizli yapmışlar ve din tebliğini halka dayalı tarikat veya başka adlar altında sürdürmüşlerdir.

Cumhuriyet döneminde ise bu “Hisbe Dairesi”, “Diyanet İşleri Başkanlığı” olarak değiştirilip aynı görevi üstlenmiştir. Günümüzde sayıları pek fazla olmayan bu “mele’lerin” önünde iki seçenek var; ya mezhep liderleri gibi teklifi reddedip işlerinden olur ve zindanı tercih ederler veya sayın Bozdağ’ın teklifini kabul edip kadrolaşır, kendilerine sunulacak dünya nimetlerinden yararlanırlar.

Başbakan yardımcısı Sayın Bozdağ konuşmasının devamında şöyle diyor:
“Örneğin Iğdır ve Ardahan bölgesinde Caferiler var. Onlar arasında halk tarafından sevilen din adamları var. Onlardan da Diyanet olarak yararlanmak istiyoruz. Bir yılda bu kadroları toplumda sayılan, sevilen din adamları için kullanmayı düşünüyoruz. 4/B kapsamında sözleşmeli olarak görev yapacaklar. Sınavı Diyanet İşleri Başkanlığı düzenleyecek ve bu sınava girmek için yaş sınırı olmayacak. Gerekli analizleri yaptık. Toplumda sözü dinlenen, saygınlığı olan, sözleri insanları durduran veya harekete geçiren insanlar. Bu kişilerin hizmetinden müftülükler denetiminde yararlanmak istiyoruz. Başkaları tarafından kontrol edilmeleri de böylece önlenecek. 6 ay hizmet içi eğitime tabi tutulacaklar. Doğu illerinde imam açığımız var. Atamaya rağmen gitmeyenler oluyor. Açığı da bölgenin insanlarından gidermiş olacağız.”



Sayın Bozdağ, maalesef şiiler hakkında dersine iyi çalışmadığı için etraflı bir analiz yapamamıştır. Kapalı kapılar ardında birileri şiiler adına onlara söz vermiş olabilir. Ancak adı ve ünvanı ne olursa olsun Şii halk onları kaale almaz ve bu gibilerin Diyenete de pek faydası olmaz. Eğer teşkilat içinden birilerinin verdikleri raporlara göre böyle bir teşebbüse geçmeyi düşünüyorsanız size yanlış bilgi sunduklarını söylemeliyim. Çünkü;

-Şii alimleri, adına “mele” , “molla”, “ahund”, “şeyh” ne derseniz deyin asla böyle bir teklifi fırsat olarak görmedikleri gibi tam aksine Şia mektebine ihanet olarak görürler. Onlar, mezhep imamlarının siyasal hayatlarını çok iyi bilirler. Ehlibeyt’e haklarını vereceğiz iddiasıyla Emevi saltanatını deviren Abbasi saltanatının allı pullu tekliflerine kanmamışlar ve şimdiye kadar adı ne olursa olsun hiçbir hükümete bağlanmamışlardır.

-Elbette nefsine yenik düşen ve kendince doğru yaptığını zanneden sayıları az da olsa bazı zavallılar tarihte sultanların yanında yer almış, saray mollalığı yapmışlardır. Ama onların adı hiç bir zaman hayırla yad edilmez. Masum imamların hayatından, söz, görüş ve tavırlarından haberdar olan alimler bu teklifin ne manaya geldiğini çok iyi bilirler.

-Sayın Bozdağ’ın: “Başkaları tarafından kontrol edilmeleri de böylece önlenecek.” Sayın Bozdağ Şii alimlerinin başkaları tarafından kontrol edildiğini ima ederek hakaret etmişlerdir. Bunun için özür dilemesi gerekir. Şii alimler kimsenin kontrolünde olmadığı gibi bundan sonra da ne sizin ne de gelecek iktidar sahiplerinin kontrolüne asla girmezler.

-Toplumda sözü geçen alimler, “hakkı” dedikleri için sözleri insanları harekete geçirmekte ve durdurmaktadır. Müftülük denetiminde bunlardan yararlanmak bu alimleri halktan koparır ve yalnız bırakır. Çünkü Ehlibeyt(as) dostları neyin, ne için yapıldığının bilincindedirler.

- türkiye coğrafyasında geçmiş dönemlerdeki baskı yüzünden alimsiz kaldıkları halde hiçbir hakim sistemden, iktidardan alim talep etmemiş Ehlibeyt dostlarının, günümüzde yüzlerce alime sahip olmasına rağmen Diyanetten alim talep ettiğini iddia etmek fitne çıkarmaktan öteye geçmeyen bir iddiadır. Hiçbir camimiz, en ucra köşedeki bir Şii cemaati Diyanetten alim istememiştir ve istemez.

- Şii alimlerinin ne “asimile” olma korkusu vardır, ne de “inançlarının tahrif” edileceği korkusu. Asimile etmek isteyenlerin ağababaları bunu 1400 senedir baskılar, zindanlar ve katliamlarla başaramadılar. Şimdi alimlerimiz, kuzu postu giymiş kurtların oyununa gelmeyecek kadar da basiretlidirler.

- Şii alimlerinin ve şii halkın asimile olma korkusu olmadığı gibi herhangi bir güvence ve kanuni düzenleme talepleri de olmaz ve bundan bir fayda da ummazlar. Ne Diyanetin bünyesinde, ne de kendi başka ad altındaki diyanetlerinin çatısı altında mevcut sisteme bağlanmazlar. Çünkü Ehlibeyt İmamlarının ve onların varisleri olan alimlerin kırmızı çizgilerinden biri iktidarların adı ne olursa olsun, devlette görev almazlar. Aski takdirde peygamber veraseti ve hidayet önderlerinin varisliği sıfatını kaybederler. Böyle alimler adaletten düşer ve sözlerinin güvenirliliği kalmaz. Dolayısıyla ne kanunlar, ne güvensizlik, ne hakların verilmemesi ve ne de milli kaynaklardan yararlanmamak diyenete bağlanmamak için sebep değildir, bunların hepsi gerçekleşse bile yine de diyanette veya iktidarların kontrolündeki kurumlarda kadrolu veya kadrosuz çalışmak caiz olmaz.

- Şii alimlerinin izzet ve başarısı tarih boyunca bağımsız olarak görevlerini yerine getirmelerinden kaynaklanır. Bağımlı olan amirinin emirleriyle hareket etmek zorundadır. Yalnız Allah, Peygamber ve masum imamları kendilerine amir olarak gören Şii alimleri kendilerine başka amir edinmeyecek ve aksi yönde hareket edenleri mümin halkın da yardımıyla dışlayacaklardır.

- Diyanete bağlanıp kadrolu olmanın vatanla, bayrakla, milletle ve ülke sevgisiyle hiçbir alakası yoktur. Tam aksine bu ilkeli tavır vatanını, bayrağını, milletini, ülkesini herkesten daha çok seven alimlerin İslami duruş ve görevleridir.

Abdullah Özgür


http://www.rasthaber.com/yazar_7989_554 ... ahane.html
nokta koymuyoruz artık cümle sonlarına
noktayı koyacak olan sensin anlasana
. . .
3nokta
Mesajlar: 3381
Kayıt: 26 Ara 2006, 22:16
Konum: Meşhedi313

Re: Muaviye Kurnazlığı ve Mollanın Diyanetle Sınavı

Mesaj gönderen 3nokta »

ATEAB Alimleri, Hükümetin Kadro Önerisini Reddediyor




15-12-2011




Avrupa Ehlibeyt Alimleri Birliği yayınladığı bir bildiri ile Başbakan yardımcısı Bekir Bozdağ’ın “mele” ve “mollalara” Diyanet bünyesinde kadro verilmesine dair önerisini kökten reddederek, bunun Şia’nın temel ilkeleri ve alimlerinin tarihsel duruşuyla bağdaşmadığını vurguladı.

Avrupa Ehlibeyt Alimleri Birliği’nin sitemize ulaşan bildirisini aynen yayınlıyoruz:



Bismillahirrahmanirrahim

“Onlar Allah’ın mesajlarını iletir, O’ndan korkarlar ve O’ndan başka kimseden korkmazlar. Hesap gören olarak Allah yeter.” Ahzab/ 39

Başbakan Yardımcısı sayın Bekir Bozdağ’ın, doğu ve güneydoğu anadoludaki kadro açığı olan illere kadro tayin etme ve “mele” diye tanınan din alimlerini diyanetin bünyesine katmayla ilgili konuşmasında Caferi/Şii alimlerine yönelik söylediklerini kınıyor ve değerli halkımıza bazı hususları hatırlatmayı kendimize bir vazife biliyoruz.

Öncelikle, başbakan yardımcısı Bozdağ, Caferi/Şii alimleri için söylediği: “Başkaları tarafından kontrol edilmeleri de böylece önlenecek” cümlesiyle Caferi/Şii alimlere bakış açılarını istemeseler de dile getirmiş oldular. Bu düşüncelerini dile getirerek Cafer/Şii alimlerine hakaret etmiştir ve çıkıp özür dilemesi gerekir. Caferi/Şii alimleri hiç kimsenin kontrolünde değildir ve kimse onları kontrolüne alıp onlara kendi görüşlerini dikte etme gücüne sahip de değildir. Sayın başbakan yardımcısı öncekiler gibi büyük bir gaf yapmıştır.

Bütün toplumumuzu bilgilerine sunarız;

1-Türkiyeli Caferilerin/Şiilerin yaşadığı hiçbir bölgede kadro açığı yoktur ve Caferilerin hiçbirinin Diyanet’ten alim talebi olmamıştır. Dolayısıyla Diyanet’in, doğu illerindeki alim açığı ve “melelerle” ilgili sorununu Caferi/Şiiler camiasına çekmesini yadırgıyoruz.

2- Caferi/Şii alimler tarih boyunce Emevi ve Abbasi saltanatları ve Osmanlı imparatorluğu döneminde bütün zorluk ve işkencelere, olumsuzluk ve imkansızlıklara rağmen ne isteyerek, ne de zorla mevcut sistemlere bağlanmamışlardır. Ve bilinmelidir ki Caferi/Şii alimlerini kimse kontrolüne alamaz. Caferi/Şii camiasının kontrolü Allah’ın (c.c), Resulü’nün (s.a.a) ve O’nun son hücceti hz.Mehdi’nin (a.f.) elindedir.

3- Toplumda sözü dinlenen, saygınlığı olan, sözleri insanları durduran veya harekete geçiren alimler Peygamberin varisi olan ve Hidayet önderlerinin takipcisi olan alimlerdir. Hiç bir koşulda zillete boyun eğmeyen ve Kerbela kıyamını gerçekleştiren İmam Hüseyn’in (a.s) takipçileridir. Onlar dünyevi çıkarlar için asla mektebe hiyanet etmezler.

4- Caferi/Şii alimleri tarih boyunca bağımsız olduklarından dolayı izzetli yaşamış ve bağımlılıkla gelecek zillete boyun eğmemişlerdir. Kendilerine “emir sahibi” olarak Allah’ı, Peygamberini ve hidayet önderlerini seçmişlerdir.

5- Allah’a tevekkül edip ekonomik sorunlarını halka dayanarak çözen Caferi/Şii alimleri Hz.Ali’nin(a.s) arkasında namaz kılıp Muaviye sofrasında oturanlardan değillerdir. Değerli Ehlibeyt dostlarının asırlardır alimlerine sahip çıkıp onların her türlü ihtiyaçlarını gidermeleri, Caferi/Şii alimlerin mevcut sistemlerin kapısında saray alimi olmalarını engellemiş ve onlar aç kalmayı alçalmaya tercih etmişlerdir.

6- Caferi/Şii alimlerinin Diyanete bağlanmamasının sebebi, asimile olma korkusu, hukuki eşitsizlikten dolayı haklarının elinden alınma korkusu değildir. Bütün haklarının verileceğine dair güvence verilse ve kanun düzenlemesiyle özerk bir yapıya kavuşturulsa dahi devlete bağlı bir kurumun içinde yer alma, direkt veya dolaylı olarak devlete bağlı olmanın caiz olmaması mektebin temel ilkelerindendir.

7- Diyanet’te kadrolu olmamanın, vatan sevgisi, bayrak sevgisi ile hiçbir alkası yoktur. Herkes bilmektedir ki vatan sevgisini bağrında en fazla barındıran bizim camiamızdır. Bu konu inanç özgürlüğü çerçevesinde değerlendirilmelidir. Farklı bir mezhebe sahip olan Caferi/Şiiler kendi fıkhi/itikadi öğretileri doğrultusunda hareket etmek kararlığındadırlar.

8- Bazı çevreler, toplumun faydasına sandıkları bazı dünyevi menfaatlar için bu gibi teklifleri fırsat bilip olumlu görüş belirtebilirler ama bu Şii meketebinin görüşü değil, onların kişisel tercihleridir.

9- Dinin siyasetten ayrı olduğunu savunan, laiklikle yönetilen bir devlette hükümetin din işlerine karışmasını, hatta dini siyasetin emrine sokmasını anlamak mümkün değildir. Dolaysıyla Caferi/Şii alimleri siyasi otoritenin kontrolüne girmeye teşvik etmek, Caferi/Şii mektebinin ilkeleriyle bağdaşmamaktadır.

10- Biz inanmaktayız ki, hem halkımız hem de basiretli aydın kesim daima alimlerinin yanında olacak ve onlarla omuz omuza mektebin ilkelerinden taviz vermeden en güzel bir şekilde tebliğ edeceklerdir.

Avrupa Ehlibeyt Alimleri olarak buna benzer teklifleri daha önce de sunan bazı yetkililere belirttiğimiz gibi tekrar altını çiziyoruz ki, bu gibi düşünce ve önerileri Şii camiasının vahdet ve birliğine zarar vereceği ve mektebin ilkeleriyle bağdaşmadığı için kesinlikle onaylamıyoruz.

Avrupa Ehlibeyt Alimler Birliği


http://www.rasthaber.com/56064_ateab-al ... iyor-.html
nokta koymuyoruz artık cümle sonlarına
noktayı koyacak olan sensin anlasana
. . .
3nokta
Mesajlar: 3381
Kayıt: 26 Ara 2006, 22:16
Konum: Meşhedi313

Re: Muaviye Kurnazlığı ve Mollanın Diyanetle Sınavı

Mesaj gönderen 3nokta »

DİYANET BÜNYESİNDE DİNİ YAŞAMAK MI?
15/12/2011 - 08:30



HÜSEYİN CAHİT






Allah’ın adıyla

Hükümet tarafından gündeme getirilen yeni bir proje ile karşı karşıyayız. Adına Kürt lisanı ile ''Mele'' denilen projenin amacı Güneydoğuya has gözükse de projenin amaçları incelendiğinde hiç de öyle değil. Proje açıklanmadan daha önce de bir takım resmi yazılar ile Caferi diye adlandırılan Şia, Ehl-i Beyt (as) mensuplarına ait camilerin ve burada görevli din alimlerinin Diyanet bünyesinde olmaları istenmişti. Tabi bu yazışmalar sonuç vermedi. Şimdi ise açıkça hükümetin en resmi ağzından açıkça deklare ediliyor. Bakınız yaşanan gerçekler ortada iken mesele farklı yönlere çekilmek isteniyor. Zaten 'mele ' denilen bu zevatların bir çoğusu geçmiş dönemlerden beri Diyanet çatısı altında görev yapmakta hatta emekli olanların da sayıları az değildir.

Meselenin tarihi çok eskilere dayanmaktadır. Cumhuriyetle birlikte medreseler kapatılmıştır. Tevhid-i Tedrisat kanununa göre din eğitimi ya yüksek islam enistitülerine ya da sonradan imam hatip liselerine sonrdan ise ilahiyat fakültelerine kaydırılmıştır. Devletin resmi okullarında bilinçli/yanlı şekilde din eğitimi verilmiştir ve hala da devam etmektedir. Ancak medrese tarzı din eğitimi illegal şekillerde devam edegelmiştir.Bu medreselerin coğrafyası da güneydoğu bölgemizdir. Sağırsultanda duymuştur ki 'norşin' medreseleri sünni molla yetiştiren bölgesel yerleridir. Birinci ve ikinci MC hükümetleri döneminde bu medrese ve diğer yerlerde tahsil gören binlerce kişi Diyanet bünyesine kadrolu olarak alınmıştır.

Sünni geleneğinin Diyanet bünyesinde çalışmama gibi endişesi olmamış, hatta neden alınmıyoruz diye de karşı çıkışlar sürekli olmuştur. Diyanet işleri başkanlığından emekli olan binlerce din adamı memur sayısı hükümetin elinde mevcuttur. Güney doğu insanımızın Şafii mezhebinden olması bile buna engel olmamış ve Şafii din adamlarının çoğu görev yaptıkları beldelerin Hanefi olmasından dolayıdır ki mezhep geçişleri dahi yapmışlardır. Konum onları anlatmak değil sadece bilgiyi akatararak esas konumuz olan Ehl-i Beyt as Alimlerinin Diyanet bünyesine katılmalarını konuşmak.

Fıkhi ve tarihi gerçekler bu çatı altında toplanmayı asla kabul etmez. Fıkhi ve tarihsel sürecimizi inceleyen akıl sahipleri ve meselelere objektif bakanlar görecektir ki Kur’an ve Ehl-i Beyt as mektebinin hükümet olarak yaşandığı yerlerde dahi böyle bir çatı ve oluşum asla yoktur ve gündeme bile gelmez. Allah cc zuhrunu acil eylesin beklenen adalet güneşi hz Mehdi as gelene dek de bu hat bu şekilde devam edecektir.

Türkiyemizde Şia inancını taşıyan milyonların durumları incelendiğinde vatan toprakları için canlarını seve seve verecek kadar asil yurttaşlardır. Hem tarihimiz hem de verdiğimiz şehitlerimiz bunun kanıtıdır. Bizler hiç bir yerden yönlendirilmeyen ve vatanımızı kutsal bilen asil vatan evlatları dinimizi inandığımız değerler üzerinden yaşamayı insani ve yurttaşlık hakkı biliyoruz. Bu vatanın her çakıl taşında gözü olanın gözlerini oyacak kadar yurtsever canımızı ve kanımızı verecek kadar da fedakarız. Bir yazımızda değindiğimiz üzere Türkiyeli Şiilerin ekseriyeti Kars-Iğdır hattında binlerce şehidi olan Azeri Türkleridir. Ve hamd olsun On Dört masum(as) Şiasıyız. İnancımız ve tarihsel geleneğimiz gereği din alimlerimizin ve camilerimizin tüm giderleri fedakar Şii vatandaşlar tarafından karşılanmaktadır.


Bazı sözler var ki çok yersiz ve de gereksizdir. Bu vatanda yaşayan ve bu vatanın her evladı hem askerlik yapacak hem de çalıştığı kazancından vergisini ödeyecektir. Ayakta kalmamızın ve dünyada diğer milletlerle yarışmanın gereği de budur. O yüzden ticaret yapan, çalışan her Şii/Caferi vatandaş seve seve vergisini devletine ödemektedir. Bu bizim yurttaşlık bilincimizdir. Vergi veriyoruz veya askerlik yapıyoruz diye ekstra taleplermiz olacaksa daha hür daha geniş ekonomi daha modern ve kolay yaşamı tüm Türkiye de yaşayan Milletimiz adına isteriz. Elbette insanlar inançlarında hür ve rahat olmalı değil midir? Beraber yaşama kültürü artık evrensel yaşamın vazgeçilmez biçimi olmuştur. Başka inanç grupları ile yanyana onları incitmeden veya haklarını gasp etmeden yaşama İslam dininin de önerdiği yaşam biçimidir. Zorla kimse inanç baskısı yapmak hakkımız olamaz.



Madem bizim Fıkıhi ve Tarihi geleneklerimiz ve olmaz ise olmazlarımız var bu olmazları baskı veya çeşitli bahanelerle kendi eksenlerine çekme eğilimleri asla demokrasi ile bağdaşmaz ve bu oyuna temayüllü olanlar da bu suça ortak olurlar. Suriyede demokrasi isteyenler önce kendi ülkelerindeki uygulamaların demokratik olup olmadığına bakmalı değilller mi? Sonra hangi Şii yurttaş bu inancı ile birilerini rencide etmiş, hangi eylemleri ile devletinin güvenliğine zede vermiş ki ?


Eğer Hükümetimiz bu konuyu önemsiyorsa çok önemli bir esası gündeme getirmek istiyorum. Şöyle ki Şii alimleri derinlemesine ilim tahsil etmişleridir. Bu tahsillerinin sonucunda çok önemli birikimleri vardır. Kur’an’ın ve onun hak tercümanları olan yüce İmamlarımızın gösterdikleri nurani yolda elde ettikleri ilimler insanlığa hususen ülkemizin insanına çok yarar getireceğinden şu an titri olmayan ama aslen fakülltelerde prof. belkide daha ileri olan ilimleri ile ilim tahsil eden ilim talebelerine üniversitelerde kürsiler verilerek yarar sağlanabilir. Üniversitelerde verilecek görevler ile alimlerimiz ilmi konularda faydalı olacaklardır. İlahyat fakülteleri camilrde görev yapmayan alimlerimize bu görevi verirlerse çok faydalı da olcağına inanıyorum. Ancak şii yurttaşlar Diyanet değil farklı ad altında tesis edilecek kurumlar da olsa maaşa bağlanılarak devlet memuru statüsündeki bir alimin arkasında namaz kılmayı ve ibadet etmeyi kesin haram bilmektedir. İçtihad makamlarına bağlı olarak yaşayan Ehl-i Beyt as yarenleri Müctehid makamındaki yaşayan merciilerinin fetvaları gereği de bu meseleyi uygular.

Alimler dışında biz şiiler devletiin tüm kurum ve kuruluşlarında ve ülkemizin her karışında ve tüm yerlerinde çalışırız. Farz ibadetlerimizden sonra çalışmayı da ibadet sayarız. Çatı meselesi sadece dini olguyu kapsar.

Bu güzel Vatanın evlatları olarak birlik ve beraberliğimize gelecek her türlü tehdit bizim göğüslerimizde eriyerek yok olacaktır. Bedir’den Uhud’a oradan Kerbela’ya oradan Çanakkale’ye uzanan şehadet zinciri vatanımızın güvenliği söz konusu olduğunda her an olacaktır.

Bu konuda açıklama yapmakta gecikmeyen Avrupa Ehlibeyt Alimleri Birliği’ne teşekkürlerimi bildirirken dayatmalar karşısında tüm sivil toplum kuruluşlarının özellikle de Türkiye Ehl-i Beyt Alimler Birliği’nin gerekli açıklamalar ile konuyu aydınlığa kavuşturcaklarına inanıyorum.



http://www.rasthaber.com/yazar_7997_349 ... AKMI-.html
nokta koymuyoruz artık cümle sonlarına
noktayı koyacak olan sensin anlasana
. . .
Cevapla

“12 İmam (İmamet) İnancı” sayfasına dön