İmamet /Şia'da imam Ümmetin Önderidir

Peygamberden sonra, Müslümanların rehberi ve lideri İmamet makamına sahip olan 12 İmamlarındır.
Cevapla
N.K.Caferi
Mesajlar: 214
Kayıt: 24 Eyl 2010, 09:56
Konum: Gönlümüzde senin aşkından gayrısına yer yok. Toprağımız aşkınla yoğrulmuş, gayrısına yol yok .

İmamet /Şia'da imam Ümmetin Önderidir

Mesaj gönderen N.K.Caferi »

İMAMETE DAVET VE TEBLİĞ

Bu konuyu, Şia İmamlarının davetinin en açık özelliği olarak kabullenmek gerekir. Yüce peygamberimizin (s.a.a) dünyadan göçtüğü ilk yıllardan başlayarak imametin bütün dönemlerinde Şiî daveti, Ehlibeytin imametini ispat etmekle başlamıştır... Bu husus Hüseyin b. Ali'nin (a.s) kıyamında açıkça görülmektedir. İmam Sadık'ın (a.s) daveti de bu genel strateji dahilinde gerçekleşmiştir.

Bu konunun belgelerini sunmadan önce "imametin" İslâm'daki anlamını ve imamete davetin ne demek olduğunu bilmeliyiz. İmameti tebliğin gerçek içeriğini anlamak imametin anlamını anlamaya bağlıdır.

Mutlak önderlik manası ifade eden "imamet" kelimesi, İslâm kültüründe daha çok özel bir önderlik, yani fikrî ve siyasî gibi sosyal alanlardaki önderlik hakkında kullanılır.

Kur'ân-ı Kerim'de kullanılan imamet kelimesi ve türevleri bu özel anlama dönüktür. Yani fikirsel önderlik veya siyasal önderlik yahut da her iki alanda önderlik anlamınadır. İslâm Peygamberinin (s.a.a) vefatından sonra Müslümanlar birkaç fırkaya bölündü ve bu bölünme fikrî ve siyasî alandaki bölünmelerden kaynaklanmıştı. Bu bölünmenin asıl sebebi ise, siyasî alanda ümmete önderlik meselesiydi, işte bu bağlamda "imamet ve imam" terimleri özel bir önem kazandı. Bu terimler diğer manalarından daha çok "siyasî önderlik" alanında kullanılır oldu ve böylece diğer manalar bu boyutun gölgesi altında kaldı.

Durum öyle bir yere vardı ki hicri ikinci yüzyılda İslâm'ın kelâmî ekolleri bir biri ardınca ortaya çıkıp farklı İslâmî eğilimleri, farklı ideoloji ve ekollere dönüştürdü. Bu ekollerin en önemli meselelerinden biri de siyasî önderlik manasına gelen "imamet" meselesiydi. Bu alanda en çok konuşulan şey imamın yani toplumu yönetenin şart ve özellikleriydi ve bu hususta da her ekolün kendisine has inanç ve görüşü vardı.

Şia - izleyicileri/ açısından İslâmî düşünce akımının temelini oluşturan- "İmamet" siyasal önderlik anlamınaydı. Şia ekolünün imam hakkındaki düşüncesi şöyle özetleniyordu:

İslâm toplumunun siyasî önder ve imamı Allah tarafından seçilmeli ve Peygamber tarafından da tanıtılmalıdır. Fikirsel alanda önder, Kur'ân'ın müfessiri ve herkesten daha çok dinin inceliklerinden haberdar olmalıdır. Yaratılıştan var olan, ahlâkî ve sebebî eksiklik ve noksanlıklardan beri ve masum olmalıdır aynı zamanda. Ve de temiz ve iffetli ailelerden dünyaya gelmiş olmalıdır...

Birinci ve ikinci asır Müslümanları arasında siyasî önder manasını barındıran imamet, Şiîler arasında siyasî önderliğin yanında fikrî ve ahlâkî önderlik manasını da kazanmış oldu.

Şia, imam olarak tanıdığı ve kabullendiği birinden sosyal işlerin idaresini beklediği gibi fikirsel kılavuzluk, dinî eğitim ve ahlâkî tezkiyeyi de bekler. Bu görevleri yerine getiremeyen birini "hak imam" kabul etmez ve başka ekoller açısından yeterlilik ölçüsü addedilen siyasî yönetimin iyiliği, askerî alanda güçlü olmak ve ülke topraklarını genişletmek gibi ölçülerle yetinmezdi.

Şia'nın imamet hususundaki görüş ve anlayışına göre bir toplumun imamı, o toplumun toplu hareketini ve bireysel eğilimini yönlendiren, hem din ve ahlakı öğreten, hem de fertlerin yaşam ve faaliyetine hükmeden üstün güçten ibarettir. Bu açıklama doğrultusunda Peygamber de bir imamdır. Çünkü temelini attığı toplumun fikrî ve siyasî önderliği onun elindedir. Peygamberden sonra da, onun halifesi olacak ve (siyasî önderlik dahil olmak üzere) yüklendiği sorumlulukları yüklenecek bir imama ihtiyaç duyulması kaçınılmazdır. Şia inancı açısından bu halifelik, Peygamberimizin sarih buyruğu gereği Ebu Talib oğlu Ali'ye (a.s) ve onun soyundan gelen masum imamlara aittir. (Daha detaylı bilgi edinmek için konuyla direkt bağlantılı kitaplara bakılabilir.)

Burada değinmemiz gereken bir nokta vardır: Siyasî önderlik, dinî eğitim ve ruhî arınım mefhumlarının İslâmî imamet ve hilafette bir arada bulunuşu (ki İslâmî imamet ve hükümete üç boyut kazandırmıştır), günümüzdeki bazı büyük düşünürlerin açıkladıkları gibi, İslâm'ın bu üç boyutu birbirinden ayırmamasından ve bu üç boyuttan oluşan bir programı insana sunmuş olmasından kaynaklanmıştır.

O hâlde ümmetin önderliği de mezkur her üç alandaki önderlik manasında olmalıdır. İmamın Allah tarafından belirlenmesi gerektiğine inanan Şia'nın, bu inanca gösterdiği delil, imametin taşıdığı geniş mana olmuştur.

Sonuç şudur: İmameti "hilafet ve hükümet" karşıtı zanneden ve de onu sadece manevî, ruhî ve fikrî alanlarda bir yardımcı olarak kabullenen yüzeysel düşünce ve görüşlerin aksine, Şia da imam "ümmetin önderidir" hem dünyevî işlerde insanların yaşamına düzen vermede ve toplumun siyasî ve içtimaî idaresinde (yani devletin zirvesidir), hem de manevî ve ruhî eğitimde, fikirsel sıkıntılara çözüm getirmede ve İslâm'ı açıklama merciidir.
Resim
Susmak, bazen cevabı yeterli kılar
En büyük gerçeğin sessizliği gibi
SUSMAK Bir mısrada halini arzetmek gibi..
N.K.Caferi
Mesajlar: 214
Kayıt: 24 Eyl 2010, 09:56
Konum: Gönlümüzde senin aşkından gayrısına yer yok. Toprağımız aşkınla yoğrulmuş, gayrısına yol yok .

Re: İmamet /Şia'da imam Ümmetin Önderidir

Mesaj gönderen N.K.Caferi »

Konuyla ilgili Şahitler
Çok net ve açık olan bu husus, imamete inananların çoğuna aşina gelmeyebilir. Kur'ân ve hadis kökenli yüzlerce örnekten bir kaçına değinmek uygun olur kanısındayız.

Usul-ü Kâfi'nin "Kitab'ul-Hüccet" bölümünde imametin tanımı ve imamın vasıfları hakkında İmam Ali b. Musa er-Rıza'dan (a.s) nakledilen çok uzun bir hadiste çok değerli ve cezbeli özelliklere yer verilmiştir.

İmametin tanımı hakkında şöyle buyurmuştur:

"Dinin ipi, Müslümanların düzeni, dünyayı abat eden, müminlerin izzet ve yüceliği, peygamberlerin rütbe ve makamı, halifelerin mirası, Allah'ın hilafeti ve peygamberin halifeliği."

İmamı tanımlarken de şu vasıfları sıralamıştır:

"Genel serveti artıran, ilâhî kanun ve yasaları uygulayan, sınırların koruyucusu, Allah'ın insanlar arasındaki emini, yüksek bir tepe üstünde insanları şaşkınlıktan kurtarmak için yanan bir meşale, Allah yolunun davetçisi, ilâhî sınırın savunucusu, münafıkların öfkesinin sebebi, küfrün temelini yıkan, müminlere izzet veren, yönetim hususunda uzman ve tecrübeli, siyaseti çok iyi bilen, Allah'ın emrine uyan, Allah kullarının hayrını isteyen, Allah'ın dininin bekçisi...."[1]

İmam Sadık'tan (s.a) rivayet edilen başka bir hadiste ise açıkça şöyle buyrulmuştur:

"Peygamberin (s.a.a) bütün imtiyaz ve taahhütlerine Ali (a.s) de, diğer imamlar da sahiptir"[2]

İmam Sadık'tan (s.a) rivayet edilen bir başka hadiste "vasilere" itaat etmenin farz oluşu hatırlatılmış ve sonra da "vasiler"in, Kur'ân'da "ulu'l-emr" tabiriyle anılan insanlar olduğu ifade edilmiştir.[3]

Değişik kitapların farklı bölümlerinde dağınık hâlde kaydedilen yüzlerce rivayet, Şia kültüründe imamet teriminin "İslâm ümmetinin işlerinin idare ve yönetimi" anlamına geldiği ve yönetimin gerçek sahiplerinin de Ehlibeyt İmamları olduğu açıkça vurgulanmıştır. Öyle ki araştırma yapacak olan insaf sahibi insanların bu hususta hiçbir şüphesi kalmayacaktır. Çünkü Ehlibeyt İmamları tarafından sürdürülen imamet iddiasının fikrî ve manevî makamın ötesinde ve tam anlamıyla yönetim hakkı iddiası olduğu çok açıktır. Her yere yayılan davetleri de hakikatte yönetimi ele almak için siyasî-askerî mücadeleye davetten ibaretti.

Sonraki dönemlerdeki onlarca yazar ve araştırmacının gözüne görünmeyen[4] bu gerçek, imamların döneminde yaşayan Müslümanlar arasında en açık gerçeklerden biri sayılmaktaydı. Meşhur ve çok usta Arap şairi, en meşhur Şiî şahsiyetlerden biri ve de kararlı Alevi eğilimlerinin şehidi olan "Kûmeyt", meşhur kasidelerinin birinde Ehlibeyt İmamlarını şöyle vasfeder: "Ehlibeyt İmamları, insanları yönetmekle hayvanlara çobanlık etmeyi aynı görmeyen siyasetçilerdir; zamanın yöneticileri ise bunun aksini savunuyor ve uyguluyorlardı.
Resim
Susmak, bazen cevabı yeterli kılar
En büyük gerçeğin sessizliği gibi
SUSMAK Bir mısrada halini arzetmek gibi..
N.K.Caferi
Mesajlar: 214
Kayıt: 24 Eyl 2010, 09:56
Konum: Gönlümüzde senin aşkından gayrısına yer yok. Toprağımız aşkınla yoğrulmuş, gayrısına yol yok .

Re: İmamet /Şia'da imam Ümmetin Önderidir

Mesaj gönderen N.K.Caferi »

İmam Sadık'ın (a.s) İmameti Tebliğ Etmesi

Şimdi asıl konuya dönüyoruz, yani İmam Sadık'ın (a.s) da diğer Şia İmamları gibi davetinin öncelikli konusu olarak "İmamet"i seçmesi konusuna. Bu tarihî gerçeğin kanıtı hususundaki en sağlam ve kesin belge, İmam Sadık'tan (a.s) rivayet edilen hadislerdir. Bu hadisler çok net bir şekilde imamet iddiasını beyan etmektedir. İlerde açıklayacağımız gibi, İmam Sadık (a.s) imameti tebliğ ederken, zamanın sultanlarını direkt ve net olarak reddetmesi, velayet ve imametin gerçek sahibi olarak insanlara tanıtması gerektiği bir mücadele aşamasında görüyordu kendini.

Usuller gereği bu hareket, mücadelenin önceki aşamalarının başarıyla noktalanmasından sonra gerçekleştirilebilirdi ancak. Siyasî ve içtimaî bilinç büyük bir kitleye yayılmış, bil-kuvve hazırlıklar her yerde hissedilmiş dikkate şayan bir yelpazede fikrî ortam oluşturulmuş, hak ve adalet sistemi büyük bir topluluk açısından kaçınılmaz bir gerçek olarak kabul görmüştü. İşte bu durum karşısında imam, sarsılmaz kararını nihaî mücadeleye kilitlemişti. Bu aşamalar gerçekleşmeden önce, belli birini toplumun hak imamı olarak gündeme getirmek zamansız ve faydasız olacaktı.

Dikkat edilmesi gereken bir başka husus da, imamın bir çok kez kendi imametini kanıtlamakla yetinmemesi ve kendisiyle birlikte önceki hak imamları topluma tanıtması ve Ehlibeyt'in imamet silsilesinin ayrılık kabul etmeyen bir bütün olduğunu vurgulamasıdır.

Şia düşüncesinde, geçmiş zamanların batıl yöneticilerinin reddedilmesi ve "tağut" kabul edilmesi dikkate alınacak olsa, İmam Sadık'ın (a.s) bu yöntemi, kendi dönemindeki Şiîlerin cihadının önceki dönemlerde sürdürülen cihadın devamı olduğuna işarettir.

Aslında İmam Sadık (a.s) bu beyanıyla kendi imametinin, önceki imamların imametinin kaçınılmaz sonucu olduğuna vurgu yapıyor ve böylece de hem imametini temelsizlik şaibesinden kurtarıyor, hem de kesin ve şüphe götürmez bir kanalla yüce İslâm Peygamberine (s.a.a) dayandırıyordu.
Resim
Susmak, bazen cevabı yeterli kılar
En büyük gerçeğin sessizliği gibi
SUSMAK Bir mısrada halini arzetmek gibi..
Cevapla

“12 İmam (İmamet) İnancı” sayfasına dön