Ehlisünnet Öncülerinin Zalim Halifeler Tarafından Belirlenme

Peygamberden sonra, Müslümanların rehberi ve lideri İmamet makamına sahip olan 12 İmamlarındır.
Cevapla
yozgatli yigit
Mesajlar: 57
Kayıt: 16 Oca 2008, 02:22
Konum: Berlin / Almanya

Ehlisünnet Öncülerinin Zalim Halifeler Tarafından Belirlenme

Mesaj gönderen yozgatli yigit »

Ehlisünnet Öncülerinin Zalim Halifeler Tarafından Belirlenmesi

Hidayet imamları olan Ehlibeyt zamanında yaşamış, ama onlardan yüz çevirmiş, onların nuruyla aydınlanmamış, Ehlibeyt'in bizzat dedelerinden (Peygamber efendimizden) naklettikleri hadisleri kenara itip başkalarının rivayetlerini esas almış...

Dört Ehlisünnet mezhebinin kurucusu da tarih boyunca Ehlibeyt imamlarını dışlamış, onlarla muhalefet etmiş, onlara yönelmemiş, onların kurtuluş gemisine binmemiş ve zamanlarının imamını tanımamıştır.

"Eğer o iki sene olmasaydı Numan (Ebu Hanife) helak olurdu" diyerek İmam Sadık'ın (a.s) yanında aldığı iki yıllık dersin önemini belirten Ebu Hanife, buna rağmen açık hadisler karşısında kıyasa ve şahsî görüşlerine dayalı bidatler içeren bir mezhep kurmuştur. Aynı şekilde "İmam Cafer Sadık'tan (a.s) daha bilgili birini hiçbir göz görmemiş, hiçbir kulak işitmemiş ve hiçbir insan gönlünden geçirmemiştir" diyen Malik de ondan faydalanmış olmasına ve onu insanların en bilgilisi göstermesine rağmen farklı bir mezhep kurmuş; Abbasîlerin bu konuda tam desteğini almış; onlar tarafından "Daru'l-Hicret" (insanların ilim öğrenmek için evine hicret ettiği ve sünneti öğrendiği makam) diye adlandırılmış; kısa zamanda güce, üne ve paraya kavuşmuş; nüfuz sahibi olmuştur. Şafiî ise Peygamber Ehlibeytinin Şia'sı olmakla suçlanıyordu. Zira Şafiî, onlar hakkında şöyle şiirler okumuştu:


Ey Allah resulünün Ehlibeyt'i, sevginiz vaciptir
Allah da bunu Kurân'da böyle nazil etmiştir
***
Sizin yüceliğinize delil olarak şu yeter
Kim size selam göndermezse namazı bâtıl eder
***
Merkeplere binmiş halde gördüğümde insanları
Sapkınlığa ve cahillik deryasına sürüyorlardı onları

Derken Allah'ın ismine ve kurtuluş gemilerine bindim
Onlardır işte Ehlibeyt'i son peygamber Mustafa'nın
***
Sevgilerine sarıldım, şu Allah'ın ipine
Zaten emrolunduk biz de o ipe sarılmaya
***
Eğer Âl-i Muhammed'i sevmek Rafızîlik ise
Şahit olsun bütün âlem, Rafızî'yim ben de


Şafiî eğer bütün âlemi Rafızî olduğuna dair şahit olmaya çağırıyorsa, öyleyse neden Ehlibeyt'e (a.s) alternatif ve hatta zıddı olarak ortaya çıkarılan mezhepleri kenara itmedi? Bunu da boş verin, neden kendi adına yeni bir mezhep kurdu? Ve hatta bunu da boş verin, neden kendi döneminde yaşayan Ehlibeyt imamlarından (a.s) kaçındı?
Peki ya Hz. Ali'yi ilk kez dördüncü halife olarak tanıyan ve onu Hülefa-i Raşidîn'den sayan Ahmed b. Hanbel'e ne demeli?
"Peygamber'in sahabeleri arasında onca fazileti olan Ali (a.s) kadar hiç kimsenin hakkında sahih senetli hadis rivayet edilmemiştir" diyen Ahmed b. Hanbel, dönemindeki âlimler onun hakkında "Fakih biri değildir" demesine rağmen bir mezhep kurmuş ve ona Hanbelî adını vermiştir.


Şeyh Ebu Zühre onun hakkında şöyle yazar: "Geçmiştekilerin çoğu Ahmed b. Hanbel'i fakih saymamıştır. Ahmed b. Hanbel'in zamanına yakın bir dönemde yaşayan İbn-i Kuteybe ve İbn-i Cerir Taberî onu fakih olarak görmeyenler arasındadır."[123]
İbn-i Teymiye, Hanbelî mezhebine kendi görüşlerini de ekleyerek bu mezhebi yaygınlaştırmıştır. Örneğin; kabir ziyaretini ve üzerinde yapılar yapmayı haram kılmış, Ehlibeyt'e tevessül etmeyi yasaklamış ve tüm bunları şirk olarak nitelendirmiştir.
İşte dört mezhep, işte kurucuları ve işte bunların Peygamber Ehlibeyt'i hakkındaki görüşleri!
Allah katında çirkin bir davranış olmakla beraber bunlar bazı sözler söylüyor, ama ona amel etmiyorlar. Çünkü bu mezhepleri kendileri kurmamış ve bu bidatleri onlar çıkarmamıştır. Aslında onlar sadece Emevî ve Abbasîlerin takipçileridirler. Bu mezhepleri zalim halifelerin yardımıyla kurmuşlardır. Doğal olarak da ölümlerinden sonra bu mezhepler onların adıyla anılmıştır. Bu konuları daha sonra da inceleyeceğiz.

Hidayet imamları olan Ehlibeyt zamanında yaşamış, ama onlardan yüz çevirmiş, onların nuruyla aydınlanmamış, Ehlibeyt'in bizzat dedelerinden (Peygamber efendimizden) naklettikleri hadisleri kenara itip başkalarının rivayetlerini esas almış ve hatta bu konuda Yahudi asıllı Kâbu'l-Ahbar ve Ebu Hureyre Dûsî'nin rivayetlerine öncelik vermiş bu mezhep imamlarına şaşırmamak mümkün mü? Hâlbuki İmam Ali (a.s) Ebu Hureyre hakkında şöyle buyurmuştur: "Peygamber hakkında insanların en yalancısı Ebu Hureyre'dir." Hatta Ayşe dahi Ebu Hureyre hakkında aynı sözü söylemiştir. Onların yaptıkları bunlarla da kalmamış, Nasıbîliği ve Hz. Ali'ye düşmanlığıyla bilinen Abdullah b. Ömer'i Ehlibeyt'ten öne geçirmişlerdir. Oysaki Abdullah, müminlerin emiri Hz. Ali'ye biat etmekten kaçınmış, onun yerine sapkınların öncüsü olan Haccac b. Yusuf'a biat etmiştir.

Yine, Muaviye'nin hile ve entrikalarında bir numaralı yardımcısı ve müşaviri olan Amr b. As gibi birini Ehlibeyt'ten üstün tutmuşlardır. Bu insanların, şahsî görüşlerine dayanarak Allah'ın dininde kendilerine nasıl kanun koyuculuk hakkı verdiklerine; Peygamber sünnetini nasıl ayaklar altına aldıklarına ve kıyas,[124] istihsan,[125] sedd-i zerai',[126] mesalih-i mürsele[127] vb. gibi daha birçok bidatlerle Ehlibeyt'e karşı nasıl savaştıklarına hâlâ şaşırmamak mümkün mü?

Allah ve Peygamberi (s.a.a) dini kemale erdirmeyi düşünmediler de bu konuda "Gerisini siz yapın; canınızın istediği helal, istemediği de haram olsun!" mu dediler? Dört mezhebin kurucusuna mutlaka uyma konusunda Ehlisünnet'in elinde, Allah'ın kitabından veya Peygamber'in (s.a.a) sünnetinden yazılı bir belge mi var?

Ben, bu konuda bütün dünyayla tartışmaya hazırım. Varsa, Allah'ın kitabından veya Peygamber'in sünnetinden bir delil göstersinler. Vallahi gösteremezler. Hatta bu konuda omuz omuza verseler dahi delil gösterecek bir şey bulamazlar.
Allah'a ant olsun ki, Allah'ın kitabında ve Peygamber'in sünnetinde, Ehlibeyt imamlarına uymamızı gerektiren delillerden başkası yoktur. Bilakis bu konuda hakikati aydınlatan göz alıcı sayısız deliller vardır.
"Öyleyse ibret alın, ey görmekte olanlar!"[128]


"Doğrusu gözler kör olmaz, ancak sinelerdeki kalpler kör olur."[129]



[123]-Kitab-ı Ahmed b. Hanbel, Ebu Zühre, s.170.

[124]-Kıyas: "Bir şeyi başka şeye benzetmek" anlamına gelir. Ehlisünnet fıkhında ise, "Nasstan anlaşılmayan bir şeyin hükmünü, bu şeye benzeyen başka şeyin hükmünden anlamak" demektir. Çev.

[125]-İstihsan: Her şeyi güzel saymak anlamına gelir. Ehlisünnet ıstılahında ise, "Ümmetin menfaatini ve adalet esasını dikkate alarak iki hükümden daha kolay olanını tercih etmek" demektir. Çev.

[126]-Sedd-i Zerai': "Vesileleri engellemek" anlamına gelir. Ehlisünnet ıstılahında ise, "Kötü şeylere vesile olan şeyleri engellemek, önünü almak" demektir. Çev.

[127]-Tabiînden birinin senedinde sahabeyi zikretmeksizin doğrudan doğruya Hz. Peygamber'in (s.a.a) adını anarak rivayet ettiği hadise "Mürsel Hadis" denir. Mesalih-i Mürsele ise, "mürsel hadislerdeki maslahatlar" anlamına gelir. Ravileri arasında kopukluk olan veya içinde ravisi zikredilmeyen rivayetleri, bu yüzden zayıf olsalar da, içlerinde maslahat olduğu için onu esas alıp ona göre hüküm vermeye denir. Bu konuda Ehlisünnet'in şu tanımı ilginçtir: "Âlimlerin birçoğu sahabenin mürselini zayıf görmeyerek onunla amel etmektedirler. Zira Resulullah'tan (s.a.a) aldığında şüphe edilmeyen diğer bir sahabeden dinlemiştir ve bu sahabenin senetten düşmüş olması hadise zarar vermez. Nitekim sahabenin hâlini bilmemek de hadisi zayıflatmaz. Zira onun Resul-i Ekrem'i (s.a.a) görmüş olması, adaleti için yeterli bir sebeptir. (Hadis İlimleri, Suphi Salih, Trc. M. Yaşar Kandemir, Ankara 1980, s.138). Çev.

[128]-Haşr, 2.

[129]-Hac, 46.
Resim
3nokta
Mesajlar: 3381
Kayıt: 26 Ara 2006, 22:16
Konum: Meşhedi313

Re: Ehlisünnet Öncülerinin Zalim Halifeler Tarafından Belirlenme

Mesaj gönderen 3nokta »

Allah razı olsun!
nokta koymuyoruz artık cümle sonlarına
noktayı koyacak olan sensin anlasana
. . .
Cevapla

“12 İmam (İmamet) İnancı” sayfasına dön