Ayet ve Hadislerde İmamet

Peygamberden sonra, Müslümanların rehberi ve lideri İmamet makamına sahip olan 12 İmamlarındır.
Kullanıcı avatarı
f_altan
Mesajlar: 2376
Kayıt: 22 Oca 2007, 20:49

Re: Ayet ve Hadislerde İmamet

Mesaj gönderen f_altan »

Daha sonra Peygamber (s.a.a) şu âyeti tilavet buyurdu:

"Rahman ve Rahim olan Allah'ın Adıyla. Hamd alemlerin Rabbi Allah'a mahsustur…"

Hamd suresini sonuna kadar okudu ve daha sonra şöyle buyurdu:

"Bu sure benim hakkımda nazil olmuştur. Allah'a yemin olsun ki onlar (İmâmlar) hakkında nazil olmuştur. Genel olarak onlara şamildir; özel olarak da onlar hakkındadır. Onlar Allah'ın dostlarıdır; onlara bir korku yoktur ve onlar asla üzülmezler. Biliniz ki Allah'ın hizbi galip gelecektir.

Biliniz ki onların düşmanları, sefihler (beyinsizler), sapıklar ve şeytanın kardeşleridir. Onlar batıl şeyleri gurur yüzünden birbirine iletirler.

Biliniz ki Ehlibeyt'in dostları ise Allah'ın kitabında kendilerini zikrettiği ve haklarında şöyle buyurduğu kimselerdir:

"Allah'a ve ahiret gününe iman eden bir millettir, babaları veya oğulları veya kardeşleri yada akrabaları olsa bile Allah'a ve peygamberine karşı gelenlere, sevgi beslediklerini görmezsin. işte Allah, imanı bunların kalplerine yazmıştır…" [Mücâdele: 22]

Biliniz ki Ehlibeyt'in dostları Aziz ve Celil olan Allah'ın kendilerini nitelendirdiği ve haklarında şöyle buyurduğu kimselerdir:

"İnanıp da imanlarına herhangi bir haksızlık karıştırmayanlar var ya, işte güven onlarındır ve onlar doğru yolu bulanlardır." [En'âm: 82]

Biliniz ki onların (Ehlibeyt'in) dostları iman edenler ve şüpheye düşmeyen kimselerdir.

Biliniz ki onların (Ehlibeyt'in) dostları esenlikle ve güven içinde cennete girenlerdir. Melekler selâmla onları karşılamaya gelirler ve şöyle derler: "Selâm olsun size, tertemiz oldunuz. O hâlde ebedi olarak cennete giriniz."

Biliniz ki Ehlibeyt'in dostları, cennetin kendilerinin olduğu ve içinde hesapsız rızıklanan kimselerdir.

Biliniz ki Ehlibeyt'in düşmanları ise ateşin alevleri içine girecek olan kimselerdir. Biliniz ki Ehlibeyt'in düşmanları cehennemden kaynadığı hâlde korkunç bir ses duyan ve cehennemin alevlenmesini gözleriyle gören kimselerdir.

Biliniz ki Ehlibeyt'in düşmanları Allah'ın haklarında şöyle buyurduğu kimselerdir:

"Her ümmet girdikçe kendi yoldaşına lânet eder." [A'râf: 38]

Biliniz ki Ehlibeyt'in düşmanları Allah'ın haklarında şöyle buyurduğu kimselerdir:

"Oraya atıldıkları zaman, bekçileri onlara: "Size bir uyarıcı gelmemiş miydi?" diye sorarlar. Onlar: "Evet; doğrusu bize bir uyarıcı geldi, fakat biz yalanladık ve Allah hiçbir şey indirmemiştir, siz büyük bir sapıklık içindesiniz demiştik" derler... Çılgın alevli cehennemlikler yok olsunlar!" [Mülk: 8-11]

Biliniz ki Ehlibeyt'in dostları, gizlide Rab'lerinden korkan ve kendileri için mağfiret ve büyük ecir bulunan kimselerdir.

Ey insanlar, ateşin alevleri ve büyük ecir arasındaki fasıla ne de uzundur!

Ey insanlar, bizim düşmanlarımız, Allah'ın kendilerini kınadığı ve lanet ettiği kimselerdir. Bizim dostlarımız da Allah'ın kendilerini methettiği ve sevdiği kimselerdir.

Ey insanlar, biliniz ki ben uyarıcı ve korkutucuyum, ALİ de müjdeleyicidir.

Ey insanlar, biliniz ki ben uyarıcıyım ve sakındırıcıyım. ALİ ise hidâyet edicidir.

Ey insanlar, ben peygamberim, ALİ ise benim halifemdir.

Ey insanlar, biliniz ki ben peygamberim ve ALİ de bundan sonra benim vasîm ve imâmdır. Ondan sonraki İmâmlar da onun evlatlarıdır. Biliniz ki ben onların babasıyım. Onlar da onun (ALİ'nin) sulbünden vücuda gelecektir.

Biliniz ki imâmların sonuncusu, bizden kıyam edecek olan, Mehdi'dir. Dinlere galip gelecek olan, odur; zalimlerden intikam alacak olan, odur; kaleleri fetheden ve onları yok eden kimse de odur; şirk ehlinden her kabileye üstün gelen ve onları hidâyet eden, odur.

Biliniz ki Allah'ın evliya kullarına ait her kanın intikamını alacak olan odur. Allah'ın dinine yardım edecek olan da odur.

Biliniz ki derin denizden istifade eden odur; her fazilet sahibine fazileti miktarınca ve cehalet sahibine cehaleti miktarınca karşılık verecek olan odur. Allah'ın seçtiği ve seçkin kıldığı kimse odur. Her ilmin vârisi ve her anlayışı ihata eden odur.

Biliniz ki Rabb'inden haber veren odur, ilahi âyetleri yukarı yükselten odur; hidâyete eren temeli sağlam kimse odur ve işlerin kendisine ısmarlandığı kimse de odur.

Öncekilerin müjdelediği kimse odur. Hüccet olarak baki kalacak olan odur ve ondan sonra hiç bir hüccet yoktur. Var olan her hak onunladır ve var olan her nur onun nezdindedir.

Biliniz ki o galibi olmayan kimsedir. Hiç kimseye onun aleyhine yardım edilmez. Allah'ın yeryüzündeki velisi, kulları arasında hükmedicisi, gizli ve açık eminidir.

Ey insanlar, ben sizler için açıkladım ve sizlere anlattım. Benden sonra sizlere anlatacak olan da ALİ'dir.

Biliniz ki ben, hutbemin sonunda sizleri biat etmek ve ona ikrarda bulunmak için elinizi uzatmaya davet ediyorum ve benden sonra da sizleri kendisiyle biatleşmeye davet ediyorum.

Biliniz ki ben Allah'a biat ettim, ALİ de bana biat etti ve ben de Allah tarafından onun için sizlerden biat alıyorum. Nitekim Allah-u Teâlâ şöyle buyurmuştur:

"Şüphesiz sana baş eğerek ellerini verenler (biat edenler), Allah'a baş eğip el vermiş sayılırlar. Allah'ın eli onların ellerinin üstündedir. Verdiği bu sözden dönen, ancak kendi aleyhine dünmüş olur ve kim Allah'a verdiği sözde vefalı davranırsa, Allah ona büyük bir ödül verecektir." [Fetih: 10]
__________________________
Kaynaklar :
1. İbn-i Cebir “Nehc’ül İman” S.91-112
2. el-Meclisi “Bihar’ül Envar” C.37, S.201-217
3. Eş-Şeyh Cafer en-Nakdi “Envarül Aleviyye” s.60-70
4. Faris Husün Kerim “er-Revd’un Nadir” S.19-38
5. Et-Tıbrisi “el-İhticac” C.1, S.68- 84
6. Es-Seyyid bin Tavus el-Hasani “el-Yakîn Fi İmret Emir’ül Müminin” S.343-361
7. El-Fettal en-Nisaburi “Ravdat’ül Vaizin” S.89-99
8. MUHAMMED Bakır el-Ansari “Hutbet’ül Gadir” S.25-58
9. Ravzatü'l-Muttakîn, c.13, s.247,
10. ALİ Rızâ Sâbirî “1001 Hadis Işı ğında İmam ALİ (as) S.202-221 587. Hadis
ALLAHUMME SALLİ ALA MUHAMMED VE ÂL-İ MUHAMMED VE ACCİL FERECEHUM VE FERECENA BİHİM
Kullanıcı avatarı
f_altan
Mesajlar: 2376
Kayıt: 22 Oca 2007, 20:49

Re: Ayet ve Hadislerde İmamet

Mesaj gönderen f_altan »

El-Müracaat'tan konuyla ilgili birkaç mektubu buraya aktarmayı uygun gördüm, inş faydalı olur.

MEKTUP 6 12 Zilkade 1329

1- Ehl-i Beyt'e tabi olmayı gerektiren delillere işaret etmek,
2- Mü'minlerin Emiri, Ehl-i Beyt mezhebini tavsiye ediyor,
3- İmam Zeynelabidin'in (as) bu husustaki sözleri.


Allah'a çok şükür siz sarahate lüzum kalmadan işaret ve kinaye ile meramı anlayan kimselerdensiniz... Pak olan Peygamber sülalesi hakkında herhangi bir şüpheye düşmeniz veya onların başkalarına karşı daha tercihli sayılmalarına karşı çıkmanız düşünülemez. Zira onlar mümtaz kişiler olarak kılınmış ve onlardan başka hiç bir kimse Enbiya ilimlerine vakıf değildir.

1- İşte bu sebepten dolayıdır ki Peygamber (s.a.a), onları Kur'an'la bir tutmuş, aklı başında olan kimselere merci ve "kurtuluş gemisi" olarak takdim etmiştir,

2- Emir-El Müminin (Hz. Ali) hutbesinin birinde şöyle demiştir:
"Nereye giderseniz? Ayetler açıkken, işaretler önünüzde dikili iken, kılavuzlar dururken hangi yola saptırılırsınız? Aranızda Peygamber'in Zürriyeti dururken yolunuzu nasıl şaşırırsınız? Ki onlar dinin kılavuzları, doğrunun lisanlarıdır. Onlar Kur'an'ın en güzel yerlerine yakıştırın... Susuzluğunuzu onların pınarlarından içerek giderin...

Ey insanlar! Bu hükmü Peygamber'in sonuncusundan (s.a.a) alın ve kabul 'edin; buyurmuştur ki: "Bizden ölen ölmüş sayılmaz; bilmediğiniz halde biliyoruz demeyin... Hakikatin çoğu inkar ettiğiniz hususlardadır. Ona karşı hiçbir hüccetiniz olmayan kimseden özür dileyin; O benim işte... Size karşı aranızda en büyük emanet (Kur'an) ile amel etmedim mi? Küçük emaneti (Peygamber'in Ehl-i Beyt'i) sizin aranızda bırakmadım mı?(l)


Başka bir hutbede ise şöyle buyuruyorlar:

"Peygamber'inizin Ehl-i Beyt'ine bakın, onların yolunu takip edin, izlerinden yürüyün... Onlar sizi hiç bir zaman doğrudan çıkarıp, kötü yola saptırmazlar. Onlar oturunca oturun, kalkınca kalkın; önlerinden gitmeyin yolumuzu şaşırırsınız, gerilerinde de kalmayın helak olursunuz,"(2)

Bir keresinde de kendilerine şu hatırlatmayı yapar:

"Onların (Ehl-i Beyt'in) sağlığı ilmin sağlığı, cehaletin ölümüdür. Akılları size ilimlerinin derecesini kanıtlar; dış görünüşleri ise iç dııygularını gösterir; ve suskunlukları mantıklarının delilidir. Hakka hiç bir zaman muhalefet etmezler, onun üzerinde ihtilafa düşmezler. Dini bilgilerini, kulaktan dolma değil, akıl ve anlayışla hıfz etmişlerdir. İlim rivayet edenler çok olabilir, fakat onu hıfzedenler azdır."(3)

Ve başka bir hutbede buyuruyorlar ki:

"Onun (Peygamber'in (s.a.a)) soyu, bütün soyların; ailesi, bütün ailelerin; şeceresi, bütün şecerelerin en hayırlısıdır. O şecere mukaddes bir evde bitmiş, keramet ve yücelik içerisinde büyümüş, dalları uzun, meyveleri ise çoktur."(4)

Başka bir hutbede ise şöyle buyuruyor:

"Şiar, ashap, hazne ve (Peygamber'in ilminin) kapılan biziz. Evlere ancak kapılardan girilir; eve kapılardan hariç yerlerden giren kimse, hırsız sayılır. "(5)

Yine başka bir hutbede şöyle buyuruyor:

"Bilin ki, yoldan sapanları tanımadan hak yolunu tanıyamazsınız. Kitapla olan ahd-ü misakınıza, ahitlerini bozanları tanımadan gerektiği gibi bağlı kalamazsınız."

Hutbelerinin birinde de şöyle buyuruyor:

"Necipler biziz... hizbimiz Cenabı Allah'ın hizbidir... Bize saldıranlar şeytanın hizbindendir.. Bizi düşmanlarımızla bir tutanlar ise bizden değildir."(6)

3- İmam Zeynelabidin Hazretleri, Kur'an'daki "Ey iman edenler! Allah'tan korkun ve sadıklarla beraber olun." (7) ayeti kerimesini okuduğunda uzun, uzun dua eder ve şöyle derdi:

"Bazı kimseler hakkımızı vermekten geri kaldılar; Kur'an'ın imalı ayetlerini tevil ederek, kendi fikir ve görüşlerini benimsediler. Oysa Cenabı Allah "Kendilerine açık deliller ve ayetler geldikten sonra parçalanıp ayrılığa düşerek türlü yollara sapanlar gibi olmayın"(8) diye buyurur. Ehl-i Beyti, Kur'an'da sevgileri farz kılınmış, mübarek ağacın dalları, Cenabı Allah'ın her türlü günah ve kötülüklerden uzak tutarak tertemiz kıldığı kimseler olarak görmüyor musunuz?"

Evet, bu sözler de İmam Zeynelabidin (a.s)'a aittir. Lütfen üzerinde biraz itina ile durunuz... Bilhassa Emir-ül Müminin Hz.Ali'nin sözlerini iyice tetkik ediniz. İşte o zaman ikisinin, Ehl-i Beyt mezhebini tam olarak nasıl temsil ettiklerini göreceksiniz. Aynı zamanda bu sözleri bütün Ehl-i Beyt imamlarına atfedip örnek olarak kabul edebilirsiniz. Zira hepsinin aynı yolun yolcuları oldukları sahihlerimizde mütevatirdir. Vesselam.(Ş)
el-Müraciattan naklen
__________________________
DİPNOT
Bu sözler Nehc'ül Belağa (c.l s. 152; Hutbe. 83) ten alınmışbr. Bu hutbe diğer kitaplara göre Hutbe. 87dir.
Nehc'ül Belağa, c.l, s.189, hutbe.97
Nehc'ül Belağa, c.2, s. 259, hikmet.239
Nehc'ül Belağa, c.l, s.185, hutbe.94
Nehc'ül Belağa, c.2, s.58, hutbe.l54.
Nehc'ül Belağa, c.2, s.43
Tevbe:119.
Al-i lmran:105.
ALLAHUMME SALLİ ALA MUHAMMED VE ÂL-İ MUHAMMED VE ACCİL FERECEHUM VE FERECENA BİHİM
Kullanıcı avatarı
f_altan
Mesajlar: 2376
Kayıt: 22 Oca 2007, 20:49

Re: Ayet ve Hadislerde İmamet

Mesaj gönderen f_altan »

MEKTUP 7 13 Zilkade 7329

1- İspatı, Allah ve Resulü'nün (saa) kelamından istemesi.
2- Ehl-i Beyt İmamlarının kelamını delil kabul edip onu şahit göstermenin devri gerektirdiğini ileri sürmesi


1- Delilleri, yalnız Allah ve Resulünün sözlerinden getirin lütfen! Zira ancak onların sözleri, Ehl-i Beyt imamlarının, başka imamlara tercih edilerek kendilerine tabi olmanın vacip olduğuna şahitlik yapabilir.

2- İmamlarınızın sözleri, hasımlarına karşı hüccet sayılamaz. Çünkü siz de biliyorsunuz ki, bu meselede o sözlerle ihticac
etmek devri gerektirir. (S)
ALLAHUMME SALLİ ALA MUHAMMED VE ÂL-İ MUHAMMED VE ACCİL FERECEHUM VE FERECENA BİHİM
Kullanıcı avatarı
f_altan
Mesajlar: 2376
Kayıt: 22 Oca 2007, 20:49

Re: Ayet ve Hadislerde İmamet

Mesaj gönderen f_altan »

MEKTUP 8 15 Zilkade 1329

1- Söylediklerimizin iyi anlaşılmaması.
2- Devrin gerekliliğindeki yanlışlık.
3- İki kıymetli emanet (Sakaleyn)
4- Hadisin mütevatir oluşu.
5- Peygamber soyuna bağlanmayanların dalaleti.
6- 0nların Nuh'un (as) gemisine benzetilmesi ve ihtilafa düşmemenin teminatı olarak gösterilmesi.
7- Burada Ehl-i Beyt'ten maksat nedir?
8- 0n1arı Nuh'un (as) gemisine benzetmenin izahı.


1- Biz açıklamalarda bulunurken Peygamber'in (s.a.a) sözlerinden şahitler getirmeyi ihmal etmedik. Daha ilk mektubumuzda yalnız Ehl-i Beyt'e tabi olmanın icap ettiğine işaret etmiş ve açık olarak şöyle demiştik: Resulullah (s.a.a) onları Kur'an'la birleştirmiş ve kurtuluş gemisi olarak tanıtmıştır. Buna şahit olarak size sahih sünnetlerden her türlü eleştirilerden uzak şahitler getirmiştik ve "Siz sarahate lüzum kalmaksızın, ima ve kinaye ile anlayan, izahat yerine işaretle iktifa eden şahıslardansınız." demiştik.

2- Demek ki, işaret ettiklerimizin hükmüne göre imamlarımızın sözleri hasımlarına karşı hüccet mahiyetindedir. Onun için bu meselede o sözleri delil olarak göstermenin deviri gerektirmez.

3- İşte size daha önce bahsettiğimiz Peygamber Efendimizin, cehalet ve gafletten uyanmayanlara hitaben söylediği sözlerin beyanı:

"Ey insanlar! Size bıraktıklarını benimserseniz hiç bir zaman doğru yoldan sapmazsınız, bunlar; Allah'ın kitabı ve Ehl-i
Beytim'dir. "(1) Başka bir demecinde de şöyle buyurmuştur: "Size bıraktıklarıma bağlanırsanız, benden sonra hiç bir zaman dalalete düşmezsiniz. Bunlar, gökten yere kadar bir ip gibi uzanmış olan Allah'ın kitabı ve Ehl-i Beytimdir; Cennetteki havuzumdan içmek için bana gelinceye dek birbirlerinden ayrılmazlar... "


Peygamber (s.a.a)'in bu sözleri, çeşitli yerlerde ve muhtelif şekilde söylediğini bütün Sahih'ler yazar. Veda Haccı dönüşünde "Gadir-u Hum" denilen yere varınca orada mola vermeyi emreder. Ve kendisine ağaç dallarından yüksek bir minber yaparlar. Üzerine çıkar ve sayıları yüz bin tahmin edilen topluluğa, herkesin duyacağı bir şekilde şöyle hitap eder:

"Kendimi, çağrılıp icabet etmiş gibi görüyorum; onun için diyorum ki: Size değeri biçilmez iki emanet bırakıyorum, havuzun başında bana ulaşıncaya kadar birbirinden ayrılmazlar. Bunlar Allah'ın kitabı ve Ehl-i Beytimdir" Ve şöyle devam eder: "Benim Mevlam Cenabı Allah'tır. Ben de bütün müminlerin mevlasıyım..."

Sonra Hz. Ali'nin elini tutup kaldırarak: "Ben kimin mevlası isem bu da onun mevlasıdır, Allah'ım! Ona dost olana dost ol, düşman olana düşman ol..." Hadisin sonuna kadar.(2)

4- "İki değeri biçilmez emanet" hadisine bağlı kalmanın vacip olduğuna hükmeden sahih hadisler mütevatirdir. Yirmiden fazla sahabeden nakledilmiş hadisler birbirini desteklemektedir. Peygamber (s.a.a) bu sözleri çeşitli yerlerde tekrar etmiştir. Bir defa duyduğunuz gibi Gadir-u Hum Günü, bir defa da Taif'ten dönerken, bir kere de Medine'de minberinde, bir kez de mübarek odasında hasta iken; odanın sahabelerle dolu olduğu bir anda der ki;

"Ey insanlar! Ben aniden kabz olunup gidebilirim. Size daha önce de söylemiştim; size Allah'ın Kitabı'nı ve Ehl-i Beyt'imi bırakıyorum" Sonra Hz. Ali'nin elini tutup yukarı kaldırarak: "İşte Ali Kur'an'la beraberdir. Kur'an da Ali ile beraberdir; Havuzun başında yanıma gelinceye kadar birbirinden ayrılmazlar. "(3)

Sünni ulemasının çoğu bu hadislerin doğru olduğunu tasdik eder. Hatta İbn-i Hacer, iki değeri biçilmez (Sakaleyn) hadisini zikrederken şöyle der: "Bil ki bu iki emanete tutunma hadisinin birçok yolları vardır; bunlar yirmiden fazla sahabeden nakledilmiştir. Ve der ki: "Bunların on bir tanesi birbirine benzer ve çok yaygındır. Bu yolların bazıları, bu sözleri Veda Haccında Arafat'ta söylediğini naklederler. Bazıları Medine'de hasta yatağında, bazıları Gadir-u Hum Günü, bazıları da Taiften döndüğünde hutbe okurken. "Ve sözlerinin sonuna gelirken der ki: "Fakat böyle de olsa bunlar birbirlerine katiyen aykırı değildir. Zira Peygamber (s.a.a) bu sözlerini muhtelif yerlerde, Kur'an'ın ve Ehl-i Beyt'in (saa) ehemmiyetini vurgulamak için tekrar etmiştir. "(4)

Allah ve Resulünün nezdinde Kur'an'ın seviyesinde tutulmak, Ehl-i Beyt için erişilmez bir mevki sayılmaya yeterlidir elbette... Şu halde bu mevki, onlara tabi olmayı şart kılmak için yeterli bir sebep sayılması gerekir. Zira hiç bir Müslüman, Allah'ın Kitabı'nın yerine başkasını kabul etmez; öyle ise onun karşılığı olan Ehl-i Beyt'e başkalarını nasıl tercih eder?

5- Anlaşılan odur ki, her ikisine beraber tutunmayan dalalete düşmektedir. Bunu Tabarani'nin tahric ettiği hadis teyit ediyor:

"Her ikisinin önüne geçmeyin helak olursunuz, onların gerisinde kalmayın, helak olursunuz; onlara -Ehl-i Beyt'e- bir şey öğretmeye kalkmayın, zira onlar sizden daha bilgilidirler."

İbn-i Hacer diyor ki: "Onların önüne geçmeyin helak olursunuz, gerilerinde de kalmayın yine helak olursunuz; onlara bir şey öğretmeye kalkışmayın zira onlar sizden daha bilgilidirler" sözleri, onlardan biri yüksek rütbelere ve dini vazifelere layık görülürse, bu onların başkalarından üstün olduklarına delalet eder."

6- Ehl-i Beyt'e tabi olmanın her Müslüman'ın boynunun borcu olduğunu Peygamber (s.a.a)'in bu sözleri kanıtlamıyor mu?

"Ehl-i Beyt'imin aranızdaki misali Nuh'un gemisi gibidir, ona binen kurtulur binmeyen ise boğulur."

Ve bu sözleri:

"Ehl-i Beyt'imin içinizdeki misali, tıpkı İsrail Oğulları'nın "Hıtta" kapısı gibidir. Allah o kapıdan geçenin, günahlarını affeder."

Yine bu sözleri;

"Yıldızlar, yeryüzündeki insanların gark olmaması için bir güvencedir, benim Ehl-i Beyt'im ise ümmetimin ihtilafa düşmemesinin güvencesidir. Herhangi bir Arap kabilesi onlara muhalefet ederse, İblis'in hizbinden sayılır."

Bu, ümmetin muhakkak Onlara tabi olup muhalefet etmemesi için yapılabilecek en açık tavsiyedir. İnsanların bütün lisanlarında bu gerçeği kanıtlayacak, bundan daha açık ibareli bir hadisin bulunacağını sanmıyorum. (5)

7- Burada Ehl-i Beyt ibaresindeki maksat sadece İmamlardır. Bu elbette ki hepsini, yakınları ve hısımlarını kapsamaz. Zira, bu rütbe yalnız Allah'ın hüccetleri olarak onun bilhassa emirlerini, akıl ve nakil hükümlerine dayanarak yerine getiren kimselere mahsustur. Nitekim bu hadisin manasını, Sünni alimlerin çoğu aynı şekilde kabul etmişlerdir. Bunlardan biri olan İbn-i Hacer "Savaik"ında şöyle demektedir:
"Bazı kişilerin dediğine göre Ehl-i Beyt'in, "koruyucu" olarak tanımlanan Şahısları, muhtemelen onların doğru yolu bulmaya yardımcı olan yıldızlara benzeyen ulemalardır.

Yine ekliyor: "Zaten Hz. Peygamber'in hadislerinden anlaşılan manaya göre onlardan biri olan "Mehdi" zuhur ettiği zaman, Hz. İsa arkasında namaz kılacak, Deccal da onun zamanında katledilecek..."(6)

8- Siz de biliyorsunuz ki, Nuh'un (as) gemisine benzetmekte ki mana şudur: Onlara sığınıp, dinin füru ve usulünü, onların İmamlarından alan kimse, ateşin azabından kurtulur; sığınmayan ise, tufan günü bir dağa çıkıp Allah'ın emrinden kaçmak isteyene benzer. Tabi ki birincisi ateşe, ikincisi ise suda boğulmuştur.

"Hıtta" kapısına benzetilmelerine gelince şöyle yorumlamak lazım: Cenabı Allah bu kapıdan, kendi celal ve azametine boyun eğerek tevazu ile girmeyi mağfiret sebebi kabul ettiği için, Peygamber (s.a.a) bu ümmetin Ehl-i Beyt'e itaat etmesini mağfiret sebebi saymış, dolayısıyla onlara itaati bu kapıya benzetmiştir.Herhalde İbn-i Hacer de bu benzetmeyi, benimsetmek istiyor ki şöyle diyor:
"Onları Nuh'un (as) gemisine benzetmenin manası, onlara bu şerefi bahşedene şükür etmek gayesiyle, onları sevip tazim eden ve İmamlarının yolundan giden herkes, muhalefetlerin zimmetinden kurtulur; bundan geri kalan ise, inkar etme denizinde batar, azgınlık çölünde helak olur... Hıtta kapısı ise, yani ona benzetilmelerinin manası, Cenabı Allah bu (Eriha veya Kudüs) kapısından istiğfar ve tevazu ile girmeyi mağfirete nail olmak için bir sebep olarak tanımlamıştır. Bunu eşanlamda da bu ümmete, Ehl-i Beyt'i sevmenin sebep olacağını açıklamıştır. "(7)

Onlara tabi olmasının vacip olduğu hususu, sahih kitaplarda mütevatirdir. Bilhassa o mübarek soyun yolundan süre gelmiş hadisler pek çoktur. Sıkıcı olmasından korkmasaydık bu hadisleri sonuna kadar incelemekte kalemimizin dizginini serbest bırakırdık. Fakat yine de bu zikrettiklerimiz, maksadımızı anlatmaya yeterli gelmiştir sanırım. Vesselam.(Ş)
______________________
DIPNOT

1) Bu hadisi, Hakim, "Müstedrek" kitabında c.3, s.1O9'da zikreder ve "bu hadis doğrudur" der. Ayrıca Zehebi de doğru olduğunu tasdik eder.

2) Bu hadisi Tirmizi ve Nesai Cabir'den aktarmışlardır; Onlardan nakleden Muttaki Hindi ise "Kenz'ul Ummal; kitabında c.l, s.44'te zikretmiştir.

3) İbn-i Hacer'in, "Savaik'ul Muhrika" kitabında Fasıl 2, Bab. 9, s.75'e bak...

4) İbn-i Hacer'in Savaik'inde dördüncü ayetin (Onların peşinden gidin onlar sorumludur) tefsirine bakın. Fasıl 1, Bab. 11, Sayfa.89

5) İbn-i Hacer'in Savaik'inde "Peygamber'in vasiyeti, babındaki (s. 135) şu hadise bakın ve ona sorun; neden acaba usul-u dinde Eş'ari'yi, füru'da ise dört mezhep sahibini onlara tercih etmiştir? Ve sorun!... Neden Haricilerden Amran b. Hattan gibileri hadiste, Murci'lerden Muadil b. Süleyman'ı tefsirinde ve halifelik ve niyabette Peygamber'in (saa) kardeşi ve vasisini geriye itip başkalarını ilersine aldığını ve hatta rezil kimselerin çocuklarını neden Peygamber (s.a.a)'in çocuklarından üstün tuttuğunu sorun... Peki, bahsettiğimiz mertebe ve vazifelerde Peygamber soyuna yüz çevirip, onlara muhalif kimselerin peşinden giden bir şahıs acaba "Sakaleyn" hadisine ve kurtuluş gemisi Ehl-i Beyt'e ne dereceye kadar bağlı kaldığı söylenebilir?..

6) Savaik'in 143. sayfasında Peygamber (s.a.a)'in kendisinden sonra Ehl-i Beyt'in gördükleri zulme delalet eden sözlerine bk... Biz de İbn-i Hacer'e soruyoTuz: Ehl-i Beyt ulemasının makamı bu ise, doğru yolu bırakıp nereye gidiyorsunuz?

7) Bu adamın sözlerini tekrar gözden geçirin ve lütfen bana söyleyin! Neden dinin muhtelif füru ve kaidelerinde, Usul ve Fıkıh kaidelerinden Kitap ve Sünnet ilminin her hususunda, ahlak ve adapta onların yolundan ayrılmayı tercih etmiştir? Haksız olarak bize karşı yapmış olduğu hücumlardan dolayı, Allah onu affetsin.
ALLAHUMME SALLİ ALA MUHAMMED VE ÂL-İ MUHAMMED VE ACCİL FERECEHUM VE FERECENA BİHİM
Kullanıcı avatarı
f_altan
Mesajlar: 2376
Kayıt: 22 Oca 2007, 20:49

Re: Ayet ve Hadislerde İmamet

Mesaj gönderen f_altan »

MEKTUP 9 77 Zilkade 7329

Bu mesele hakkında Naslar'dan daha çok istemek.

Lütfen hiç çekinmeden kaleminizin dizginini serbest bırakın... Sıkılacağımı hiç düşünmeyin... Kulaklarımı açmış sizi dinliyorum. İlminizden istifade etmek bana rahatlık veriyor. Sizden gelen delil ve beyanlar bende yeni bir canlılık uyandırmış, beni bütün hoşnutsuzluklardan arındırmıştır. Güzel sözlerinden, üstün hikmetlerinizden, bana armağanlar yağdırmaya devam edin; yüreğime serin suyu serpecek olan onlardır. Lütfen bu armağanlarınızı arttırmaya devam edin...

Babanızın hakkı için arttırın. Vesselam. (S)
ALLAHUMME SALLİ ALA MUHAMMED VE ÂL-İ MUHAMMED VE ACCİL FERECEHUM VE FERECENA BİHİM
Kullanıcı avatarı
f_altan
Mesajlar: 2376
Kayıt: 22 Oca 2007, 20:49

Re: Ayet ve Hadislerde İmamet

Mesaj gönderen f_altan »

MEKTUP 10 79 Zilkade 7329

Nass'lardan bir demet yeterlidir.

Eğer mektubumu gönül hoşluğu ile karşılayıp onu iç rahatlığı ile elinize alıp okuduysanız, beni amellerimin gerçekleşeceğine daha çok inandırdığınızı ve çalışmanın başarılı olacağı ümidini daha da arttırmış olduğunuzu bilmelisiniz. Nitekim, sizin gibi temiz kalpli, iyi niyetli, mütevazı ve kendini ilme adamış bir kişinin, hak ve adaletin, kelamı ve kaleminde canlanması, insaf ve doğruluğun elinde ve dilinde tecelli etmesi gayet tabi ve olağandır.

Bana, "armağanlarınızı arttırmaya devam edin" demenizle, size teşekkür etmek ve emirlerinizi yerine getirmek hususunda kendimi ne kadar sorumlu hissediyorum. Bundan daha büyük lütuf, yakınlık ve tevazu olur mu?.. Emrederseniz, hizmetinizdeyim... Allah'a yemin ederim ki sizi bu yönden memnun edeceğim. Diyeceğim ki:

Tabarani "Kebir"inde, Rafi "Müsned"inde İbn-i Abbas'a dayanarak yazıyorlar: "Resulullah (s.a.a) dedi ki:

"Her kim benim gibi yaşamak ve benim gibi ölüp ağaçlarını Rabbimin diktiği cennete gitmek istiyorsa, benden sonra Ali'nin Velayeti'ni kabul etsin ve Ehl-i Beyt'imin yolundan gitsin... Onlar benim mayamdan doğdular ve benim ilmime nail oldular... Allah'ın azabı onları yalancı çıkaranlara ve benden ayırmak isteyenlere yağacaktır; Allah böylelerine şefaatimi nasip etmesin."(1)

Yine Baverdi, İbn-i Cerir, İbn-i Şahin ve İbn-i Mende, İshak yoluyla Ziyad b. Mutraf'tan tahric ettikleri bir hadiste şöyle yazıyorlar: "Resulullah'tan (s.a.a) şu sözleri duydum:

"Her kim benim gibi yaşamak, benim gibi ölüp Rabb'imin bana vaadettiği cennete gitmek istiyorsa Ali'ye dost olsun; ve ondan sonra zürriyetini dost edinsin; onlar sizi hiçbir zaman hidayet kapısından çıkarıp, dalalet kapısından geçirmezler. "(2)

Buna benzer bir hadis de Zeyd b. Ekram'dan der ki: "Resulullah (s.a.a) dedi ki:

"Kim benim gibi yaşamak ve benim gibi ölüp Rabb'imin bana vaadettiği cennete gitmek istiyorsa, Ali'ye dost olsun; o sizi hiç bir zaman doğru yoldan çıkarıp eğri yola saptırmaz. "(3)

Yine Ammar b. Yasır'ın şu hadisi: "Resulullah (s.a.a) dedi ki:

"Bana her iman eden ve inanan kimseye Ali'ye dost olmasını tavsiye ederim. Ona kim dost olursa bana dost olmuş olur. Onu seven beni sevmiş, beni seven de Allah'ı sevmiş olur. Ondan nefret eden benden, benden nefret eden de Allah'tan nefret etmiş olur?"(4)

Yine Ammar'dan:

"Allah'ım! Bana her iman edip inan kimse Ali'ye dost olsun; onun dostluğu benim dostluğum, benim dostluğum da Allah-u Teala'nın dostluğudur."(5)

Bir defa da Resulullah (s.a.a) hutbe okurken şöyle der:

"Ey insanlar! Fazilet, şeref ve velayet, Resulullah ve zürriyetine mahsustur, batıl yollara sapmayın sakın..."(6)

Resulullah (s.a.a) şöyle buyurdular:

"Onların önüne geçmeyin, helak olursunuz; gerilerinde de kalmayın yine helak olursunuz; onlara karşı bilgiçlik taslamaya da kalkmayın; çünkü onlar sizden daha bilgilidir. "(7)

"Ehl-i Beyt'imin yeri, vücudunuzdaki baş, başınızdaki gözlerin yerinde olsun... Elbette ki baş, ancak gözlerin yardımıyla yolunu tayin edebilir. "(8)

"Biz Ehl-i Beyt'in sevgisini iltizam edin; Allah'ın huzuruna bizi severek çıkan kimse, bizim şefaatimizle cennete gider. Nefsim elinde olan Allah' a yemin ederim ki, bizim hakkımızı tanımadıktan sonra, hiçbir kulun ameli kendisine fayda sağlamayacaktır."(9)

"MUHAMMED'in soyunu tanımak, cehennemden kurtuluştur, MUHAMMED'in soyunu sevmek ise sırat köprüsünden geçmektir ve MUHAMMED'in soyuna sadık olmak azaptan korunmaktır. "(10)

"Kıyamet günü kuldan dört şey sorulur: Ömrünü nasıl bitirdi, vücudunu nasıl eksiltti, malını nereden kazandı ve nereye harcadı ve biz Ehl-i Beyt'in sevgisi. "(11)

"Bir şahıs Beyt'ul Haram'da devamlı namaz kılıp oruç tutsa dahi, MUHAMMED soyuna kin duyduğu takdirde mutlaka cehenneme gidecektir. "(12)

"MUHAMMED soyunu severek ölen, şehit sayılır. MUHAMMED soyunu severek ölenin günahları bağışlanır. MUHAMMED soyunu severek ölen, tövbekar olarak ölür. MUHAMMED soyunu severek öleni, ölüm meleği cennetle müjdeler. MUHAMMED soyunu severek ölen, bir gelinin süslenip kocasına uğurlandığı gibi cennete uğurlanır. MUHAMMED soyunu severek ölenin mezarında cennete doğru iki kapı açılır. MUHAMMED soyunu severek ölen, sünnet ve cemaat üzerine ölür...

MUHAMMED soyuna kin besleyerek ölen ise, kıyamet günü alnında: Allah'ın rahmetinden ümidini kes, yazılı olduğu görülür
."

Ve meşhur hutbesi şu şekilde devam eder.(13) Ve buna benzer birçok hadis yaygındır. Bilhassa Ehl-i Beyt yolundan gelenler daha da çoktur. Demek ki onlar Peygamber (s.a.a)'in emirlerini yerine getirmek için onu temsil etmeye layık kimseler olmasalardı, kendilerine bu mertebeler verilmezdi. Bu sebepten dolayıdır ki, onları seven Allah ve Resulü'nü sevmiş, onlara kin besleyen, Allah ve Resulü'ne kin beslemiş oluyor...

Peygamber (s.a.a) şöyle buyuruyor:

"Bizi ancak mümin ve muttaki olan sever; ve bize ancak münafık ve şaki olan kin besler."(14)

Buna dayanarak Şair Ferazdak, İmam Zeynelabidin'i methederken şöyle der:

"O öyle bir ailedendir ki, onların sevgisi din demektir; onlardan nefret etmek küfür, onlara yakın olmak ise kurtuluştur. "(16)

Emir'ül Mü'minin (a.s) Hazretleri buyuruyorlar ki:

"Ben ve soyumun hayırlı ve pak olan kişileri, küçük yaşta iken insanların en uysalı, büyüdükten sonra en alimleriyiz... Bizimle, Allah yalanı defeder! Bizimle, kuduz köpeğin dişlerini kırar. Bizimle, sizi fuhuştan uzaklaştırır: bizimle, boynunuzdaki düğümü çözer. Cenabı Allah, bizimle fethedip, bizimle hatmeder."

Onları tercih etmekte, isabet etmiş olduğumuza delil olarak, bizzat Cenabı Allah'ın onları tercih etmesi bize yeter... Zira onlara salavat getirmeyi, farz olan namazın bir kısmı yapmıştır. Onlara salavat getirmeyen hiç bir kimsenin namazı tam olamaz... O kimse ister Sıddık, ister Faruk, isterse bir nur veya iki nur veya birçok nur sahibi olsa bile... Hatta Allah'a iki şahadetle ibadet eden herkesin; namaz esnasında onlara salavat getirmeden namazını tamamlaması imkansızdır. Bu da öyle bir mertebedir ki, bahsettiğiniz insanlar imamlar, bu mertebenin önünde başlarını eğmişlerdir...

İmam Şafii Şiirinin birinde şöyle der:

"Ey Resulullah'ın Ehl-i Beyti, Cenabı Allah sizin sevginizi Kur'an'da tenzil ederek farz kılmıştır... Size bu şan ve fazilet kafidir ki size salavat getirmeyenin salatı (namazı) yok sayılır. "(16)

Şimdilik mukaddes Sünnetin, onların sünnet ve üslubunu seçmenin vacip olduğunu kanıtladığı bu kadarlık delillerle iktifa edelim. Nitekim Kur'an-ı Kerimde de bunun vacip olduğuna dair muhkem ayetler mevcuttur. Biz onları geniş bilginize ve açık zihninize bırakıyoruz. Zira Allah'a çok şükür, siz en küçük bir delille yetinen işaretlerin yerine temizle gani olan kimselerdensiniz... Alemlerin Rabbi olan Allah'a hamd ve sena olsun.(Ş)
_______________________
DİPNOT

1- Bu hadis "Kenz'ul Ummal" kitabının c.6, s.217 de yazılıdır. Ayrıca Ubu Nüaym (Hilyet'ül Evliya) kitabında, Mutezile Allamesi İbn-i Ebi'I Hadid'in "Nehc'ili Belağa" da ki şerhinden; benzerini de Ahmed b. Hanbel'in (Müsned'i) ve (Menakib Ali b. Ebu Talip) kitabından alıp zikretmiştir.

2- Bu hadis de (Kenz'ul Ummal'ın c. 6, s. 155 'te yazılıdır. İbn-i Hacer de (İsâbe)sinde Ziyad b. Mutraf'ın tercümesini yaparken şu hadise değinmiş ve şöyle demiş: "Bu hadis Yahya b. Yala ya isnad edildiği için, ben zayıftır diyorum. Biz de diyoruz ki, bu iddia İbn-i Hacer gibi birinden garip sayılır. Zira Yahya b. A'la inanılır bir kişidir; hatta Buhari ve Müslim ona istinaden (Sahih 'lerinde) birçok hadisi ihraç etmişlerdir.

3- Bu hadisi, Hakim (Müstedrek) Sahih 'in c.3, s.128 de zikretmiş ve "bu hadis doğru senetlidir" demiş. Aynca Tabarani (Kebir)inde, Ebu Nuaym ise Sahabelerin faziletleri bahsinde zikrettikleri gibi Kenz'ul Ummal'ın c.6, s.155'inde yazılıdır.

4- Tabarani Kebirinde, İbn-i Asakir de (Tarih)inde tahric ettikleri gibi (Kenz'ul Ummal) da c.6 s.154'te, 2571 'inci hadis olarak yazılıdır.

5- Tabarani bu hadisi MUHAMMED b. Ebu Ubeyde b. MUHAMMED b. Ammar, İbn-i Yasir'den tahric etmiştir. Aynca Kenz'ul Ummal'da c.6
s.155'te 2576 hadis olarak yazılıdır.

6- Bu hadisi Ebu'ş Şeyh uzun bir şekilde tahric etmiştir. Aynca İbn-i Hacer (Savaik)in 105'inci sayfasında maksatlar kısmında "Meveddet"
ayetinin tefsirini yaparken bu dahisi zikretmiştir.

7- Tabarani bu sözleri "Sekaleyn" hadisinde tahric etmiştir. İbn-i Hacer de ondan naklederek, (Savaik)'inin 11 'inci babında irad ettiği ayetle-
rin dördüncüsünü tefsir ederken zikretmiştir.

8- Bu hadisi Sünen sahiplerinin bir çoğu Ebuzere isnad ederek tahric etmiştir.

9- Tabarani (Avsat)ında tahric eder. Suyuti (İhya'ul Meyyit), Nebhani (Erbain), İbn-i Hacer (Savaik) ve daha bir çok meşhur yazarlar kitapların-
da naklederler...

Siz, "Hiçbir kulun ameli, bizim hakkımızı tanımadıktan sonra kendisine fayda sağlamaz" tabirini iyice tetkik edin ve ondan sonra amellerin sıhhatini, neden onların hakkını tanıma şartına bağladığını bana bildirin lütfen... O halde nedir acaba? Onlara itaat etmek, dolayısıyla da Yüce Allah 'ın doğru olduğunu bulmak değil midir? Daha doğrusu o hak Nübüvvet ve Hilafetten başka ne olabilir? Fakat ne yapalım ki, dikkatsiz insanlarla yaşamak, bize reva görülmüştür, Allah yardımcımız olsun.

10- Bu hadisi Kadı İyad, İstanbul'da basılmış olan (Şifa) kitabının 40. sayfasında zikretmiştir... Siz de biliyorsunuz ki, onları tanımak demek sadece isimlerini öğrenmek ve Peygamber'in soyu olduklarını bilmek demek değildir. Bu kadarını Ebu Cehil ve Ebu Leheb de biliyordu. Maksat onların Peygamberden sonra emir sahipleri olduklarını tanımaktır. Bu, "Kim yaşadığı zamanın imanını tanımadan ölürse, cahiliye döneminde ölmüş gibi olur. " hadisinin kanıtıdır.

11- Allah tarafından, itaat icap ettiren bir rütbeleri olmasaydı, onları sevmek bu mesabede olmazdı herhalde... Bu hadisi de Tabarani İbn-i Abbas 'a isnad ederek tahric etmiş; Suyuti (İhya'ul Meyyit) kitabında nakletmiş, Nebhani de (Erbain)ine... Ve daha nice başkaları yazmıştır.

12- Nebhani'nin (Erban)inde ve Suyuti'nin (İhya'ül Meyyit)inde olduğu gibi Tabarani ve Hakim de tahric etmişlerdir. Yine Hakim ve İbn-i Habban'ın tahric ettiği ve Nebhani (Erbain)'inde ve Suyuti (İhya)'ında Ebu Said'den naklettikleri bir hadiste Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmakta-dır: "Nefsim elinde olan Allah'a yemin ederim ki, biz Ehl-i Beyt'e kin besleyen kimse mutlaka cehenneme gidecektir" Yine Nebhani ve Suyuti naklederler:

Hz. Hasan, Muaviye b. Hadic'e der ki: "Bize kin besleyip bizi kıskanan kimse, kıyamet günü rahmet havuzundan ateşten sopalarla kovalanıpuzaklaştırılacaktır. "

13- İmam Salabi, büyük Tefsir'inde Meveddet ayetini tefsir ederken bu hutbeyi Cerir b. Abdullah el-Beceli'den tahric ettiği gibi Zemahşeri de
(Keşşaf)ında bu hadisin doğru olduğunu zikreder.

14- Savaik'in, 11. Babında, 14. ayetin maksatlarından ikinci maksatta zikredilmiştir.

15- Kenz'ul Ummal'ın 6050. hadisi olup c.6, s.396'da yazılıdır.

16- Bu iki beyit, Şafi'nin Ehl-i Beyt hakkında yazmış olduğu methiyeler arasında meşhurdur. İbn-i Hacer gibi birçokları Şafi'nin, "Allah ve Melekleri Peygambere salat eder; ey iman edenler, siz de ona salat edin." ayetinden esinlendiğini yazmışlardır.
ALLAHUMME SALLİ ALA MUHAMMED VE ÂL-İ MUHAMMED VE ACCİL FERECEHUM VE FERECENA BİHİM
Kullanıcı avatarı
f_altan
Mesajlar: 2376
Kayıt: 22 Oca 2007, 20:49

Re: Ayet ve Hadislerde İmamet

Mesaj gönderen f_altan »

MEKTUP 11 20 Zilkade 7329

1- Şahit olarak getirdiğiniz sünen ve hadislere hayranlık duymak.
2- Bu Sünenin Cumhurun tutumları ile karşılaştırılmasından duyulan dehşet.
3- Kur'an'dan deliller ortaya koyarak bu şahitleri perçinleştirmenizi arzu etmek.


1- Kadri büyük mektubunuzla şereflenmiş bulunuyorum. Doğru yönlü, açık anlamlıdır... Bu mektubunuzda, kovayı ağzına kadar doldurduğunuz gibi, dağların başından aşağıya doğru akan seller misali akıp yürümüşsünüz. İyice inceleyip tetkik ettikten sonra gördüm ki: Münazaranız kuvvetli, mücadeleniz şiddetli, lisanınız gayet keskindir.

2- Hüccetinizi araştırmaya kendimi verip delillerinizi inceleyince baktım ki, karışık bir durum içerisindeyim. Şöyle ki:

Delillerinize bakıyorum, hepsini vazgeçilmez görüyorum. Gözlerimi Ehl-i Beyt imamlarına çeviriyorum, görüyorum ki, Allah ve Resulünün yanında öyle bir makama sahipler ki, heybet ve celali karşısında herkesin boyun eğmesi gerekir. Sonra da bu milletin temsilcilerinden en büyük bölümüne sahip olan Cumhura bakıyorum, bir de ne göreyim; Ehl-i Beyt'e karşı olan davranışları, bu delillerin gerektirdiğinin tam aksine...
Sonunda kendimi iki nefisle mücadele halinde buluyorum...
Birincisi beni bu delillerin peşinden gitmeye zorluyor; ikincisi ise, Ehl-i Kıblenin çoğunlukta olan kısmının tarafına çekip oraya sığınmamı emrediyor. Birincisi hiçbir zorluk göstermeden dizginlerini elinize vermiş fakat ikincisi inatla yüzünü sizden çevirerek hala isyan ediyor.


3-Acaba "Kitap" tan kesin deliller getirip onun yolunu kesmeniz ve kamuoyu ile arasına girmeniz mümkün müdür? Veslam. (S)
________________________
DİPNOT:
Arapça "el-Lisan" lügat'inde şöyle yazıyor: Araplar insanın iki nefisli olduğunu söyler; biri bir işi yapmayı, öbürü ise yapmamayı emreder.
ALLAHUMME SALLİ ALA MUHAMMED VE ÂL-İ MUHAMMED VE ACCİL FERECEHUM VE FERECENA BİHİM
Kullanıcı avatarı
f_altan
Mesajlar: 2376
Kayıt: 22 Oca 2007, 20:49

Re: Ayet ve Hadislerde İmamet

Mesaj gönderen f_altan »

MEKTUP 12 22 Zilkade 1329

Kur'an-i Kerim'den Deliller

Allah'a çok şükür siz, Kitaba vakıf, açık ve gizli manalarından haberdar olan zatlardansınız. Acaba Ehl-i Beyt hakkında inen ayetler, onlardan başka herhangi bir kimseye nasip olmuş mudur?

Ehl-i Beyt (Peygamber'in (saa) İtreti) kadar övülen başka kimse var mıdır?

(l) Onları (Tathir) pak olarak vasıflandıran ayet (Ahzab: 33), onlardan başka alemde bir kimseye kısmet olmuş mudur?

(2) Muhkem ayetler, onlardan başka kimin sevgisinin farz olduğuna hükmetmiştir? (Şura: 23)

(3) Cebrail (aleyhisselam), "Mübahale" ayetini (Al-i İmran: 61) tebliğ etmek maksadıyla onlardan başkası için gökten indirmiş midir?

(4) Cenabı Allah'ın "Hep beraber Allah'ın ipine sarılın, dağılmayın..." (Al-i İmran: 103) buyururken, Allah'ın ipi olarak kastettiği onlar değil mi?

(5) Ve "Sadıklarla beraber olun" (Tevbe: 119) diyen ayet onları kastetmiyor mu?

(6) Ve "Budur benim doğru yolum, onu takip edin" (En'am: 153) ve "Türlü yollara Sapmayın, Allah'ın yolunu şaşırırsınız" (En'am: 153) diyen ayetler onların yolundan başkasını mı gösteriyor?

(7) Ve "Ey inananlar! Allah'a, Resulüne ve sizden olan emir sahiplerine itaat edin." (Nisa: 59) diye buyurduğu ayet yine onların hakkında değil midir?

(8) Yine onları "Ehl-i zikir" olarak tanımlayan bu ayet: "Eğer bilmiyorsanız Ehl-i Zikr'e sorun." (Nahl: 43)

(9) Yine onlar için "Müminler" dediği bu ayet: "Huda yolu göründükten sonra, her kim Resulullah' a muhalefet eder ve müminlerin yolundan saparsa onu cehennem ateşi ile yakarız." (Nisa: 115)

(10) Ve "Hadiler" (doğru yola götürenler) dediği şu ayet, meali: "Sen bir munzirsin (korkutucusun) fakat her kavmin bir de Hadisi vardır" (Ra'd: 7)

(11) Ya onları işaret eden Fatiha'daki şu ayet, meali: "Bizi, nimetini kendilerinden esirgemediğin kişilerin doğru yoluna irşat et." (Fatiha: 7)

(12) Ve onlar "Allah'ın kendilerine nimetini lütfettiği Peygamberlerle, Sıddıklar, Şehitler ve Salihlerle beraber olan kimselerdir." (Nisa: 69)

Bu ayetle umumi velayeti, Peygamberden sonra onlara vermiş olmuyor mu?:

(13) Okuyun lütfen: "Sizin veliniz ancak Allah'la onun Resulü ve iman edenlerdir ki, onlar namaza devam edenler ve rükudayken dahi zekat verenlerdir. Kim Allah'ı, Resulünü ve Müminleri kendine veli edinirse, şüphesiz ki galip gelecek olanlar Allah'ın taraftarlarıdır." (Maide: 55)

Cenabı Allah, tövbe eden, iman edip salih amel işleyene "mağfiret"i onların yolundan gitmeyi bu ayetle şart koşmamış mıdır?

(14) "Ben, şüphe yok ki, tövbe eden kimse için Gaffarım (çok bağışlayıcıyım)." (Taha: 82)

Allah-u Teala'nın kitabında zikrettiği "Emanet" onların velayeti değil midir? Buyuruyor ki:

(15) "Biz emaneti göklere, arza ve dağlara arz ettik, hepsi yüklemekten korkup reddettiler fakat onu insan yüklendi; zira o çok zalim, çok cahildir. " (Ahzab: 72)

Yine, tavsiye ettiği "Barış" onların velayeti değil midir? Ayetin meali:

(16) "Ey insanlar hepiniz barışa girin, şeytanın adımlarını takip etmeyin." (Bakara: 208)

Ve Allah-u Teala'nın nimet diye isimlendirdiği; yine velayetleri değil midir? Ayetin meali:

(17) "O gün (Kıyamet günü) Allah'ın size ihsan ettiği nimetten sorulacaksınız. " (Tekasür: 8)

Ayrıca Resulullah (s.a.a) tebliğ etmek için Cenabı Allah tarafından tazyik hatta tehdit mahiyetinde "Bildir" diye şu ayetle emr olunmadı mı?:

(18) "Ey Resul: Rabbin tarafından sana indirileni tamamen tebliğ et. Eğer tebliği tam yapmazsan, Allah'ın risaleini yerine getirmiş olmazsın. oysa Allah seni insanlardan kouyacaktır. " (Maide: 67)

Nihayet Resulullah (s.a.a) o tebliği "Gadir günü" emre itaat ederek, yüz bin kişinin huzurunda yapmadı mı? Yaptıktan sonra da şu ayeti kerime nazil olmadı mı?

(19) "İşte bugün dininizi kemale erdirdim, nimetimi üzerinize tamamladım ve size din olarak İslam'ı kabul ettim." (Maide: 3)

Görmüyor musunuz? Allah, onların velayetini açıkça inkar etmeğe kalkışıp, Resulullah'ın (s.a.a) yüzüne karşı bağırarak: 'Allah'ım, eğer bu doğru ise üzerimize taş yağdır..." diyen şahsın başına nasıl taş düşüp anında helak oldu... Ve bu olay hakkında mucize kabilinden inen şu ayete bakın:

(20) "Vuku bulmuş bir azabın tekrarını istedi birisi; kafirler için olan bu azabı kimse engelleyemez. " (Mearic: 1-2)

Ahirette onların velayetinden herkes sorulacaktır; aynen şu ayetin içerdiği mana gibi:

(21) "Durdurun onları (o insanları) çünkü onlar sorguya çekileceklerdir." (Saffat: 24) yani onlar (Ehl-i Beyt'in) velayetinden sorulacaklardır...

Burada hiçbir gariplik yoktur, zira Cenabı Allah'ın Peygamberi göndermesinin içerdiği sebeplerden biri de onların velayetidir. Bakın, bu mealdeki ayet ne diyor:

(22) "Senden evvel gönderdiğimiz Peygamberler'den sor." (Zuhruf: 45)

Hatta o öyle velayet ki Cenabı Allah "Kalu Bela" gününden beri insanlardan, onun üzerine söz (ahit) almıştır; aynen şu ayetin tefsirinde söylendiği gibi:

(23) "Hatırla ki, Rabbin Adem oğullarının bellerinden zürriyetlerini çıkarıp, onları nefislerine karşı şahit tutarak: "Ben sizin Rabbiniz değil miyim?" diye buyurduğu zaman onlar da; "Bela (Evet) Rabbimizsin, şahit olduk" dediler. " (A'raf: 172)

(24) "Ve Adem, Rabbi'nden tevessül kelimelerine nail olduktan sonra, Allah onun tövbesini kabul etti. " (Bakara: 37)

Yine:

(25) "Allah onlara azap verecek değil ya." diye buyuran ayeti kerime... (Enfal: 33)

Kıskanılan insanlar da onlardır. Bu manadaki ayet de şöyle:

(26) "Yoksa Allah'ın fazlına şayan olmuş insanları mı kıskanıyorlar?" (Nisa: 54)

İlmin derinliğine inenler de onlardır. Ayet:

(27) "O Kur'an'ın tevilini ancak Allah bilir. İlimde kökleşmiş kimseler ise: "Biz ona inandık, iman ettik" derler... " (Al-i İmran: 7)

"A'raf Adamları" diye isimlendirilenler de onlardır. Allah-u Teala buyuruyor ki:

(28) "Araf (Cennetle Cehennem arasındaki engel) üzerinde bir kısım kimseler var ki bunlar, cennetlik ve cehennemliklerden her birini simasından tanırlar. " (A'raf: 46)

Ve "Sıddık adamlar" diye Cenabı Allah'ın tanımladığı kimseler. Ayet şöyle:

(29) "Müminlerden öyle kimseler vardır ki, Allah'a vermiş oldukları sözlerde sadık çıktılar kimi" Şehit oluncaya kadar dövüşüp" adağını ödedi. Kimi ise" Şehit olmayı bekliyor. Onlar asla verdikleri sözü değiştirmediler. " (Ahzab: 23)

Ve "Tesbih adamları", Cenabı Allah'ın şöyle buyurduğu:

(30) "Allah yüceltilmesine ve kendi isminin, içinde anılmasına izin verdiği evler vardır. Bu evlerde kendisini sabah-akşam tespih edip, namaz kılan kimseler vardır Allah'ı anmaktan, namaz kılmaktan ve zekat vermekten, ne ticaret ne de bir alış veriş onları alıkoymaz. Onlar, kalplerin gözlerin halden hale dönüp kıvrandığı günden (Kıyamet gününden) korkarlar." (Nur: 36-37)

Onların evleri ise, Cenabı Allah'ın şu zikrettiği evlerdir, işte:

(31) "Allah, yüceltilmesine ve içlerinde kendi isminin anılmasına izin verdiği evler vardır..." (Nur: 36)

(32) Allah-u Teala onları, evin duvarına yerleştirilmiş bir kandile benzetmiş ve o kandilin ışığını kendi nuruna misal olarak göstermiştir. (Nur: 35'e işaret var)

(33) "Sabıklar (ileri geçenler-önde bulunanlar) dereceleri en yüksek olanlar" yine onlardır. (Vakıa: 10)

(34) "Çok doğru (Pek sadık) ve Allah'ın varlığına şahadette bulunanlar" da onlardır. (Hadid: 19)

Ayrıca onlar ve onları sevenler için Allah-ü Teala şöyle buyuruyor:

(35) "Bizim yarattığımız insanlardan bir ümmet vardır ki, rehberlik ederler ve hak ile hüküm verirler." (A'raf: 181)

Ve onların hizbi ile düşmanların hizbi için der ki Cenabı Allah:

(36) "Cehennemlik olanlarla cennetlik olanlar bir olamaz. Kurtulacak olanlar Cennet ehlidir ." (Haşr: 20)

Yine her iki hizip için buyuruyor ki:

(37) "Yoksa biz, iman edip salih ameller işleyenleri, o yeryüzünde fesatla uğraşanlarla bir tutacağız? Yahut takva sahiplerini, fücur ve fuhuş ehli gibi kabul edeceğiz?" (Sad: 28)

Yine iki hizip için şöyle buyuruyor:

(38) "Yoksa o günah kazananlar, kendilerine iman edip salih ameller işleyenler gibi sayacağımızı, hayat ve ölümlerini bir tutacağımızı mı samyorlar? Ne de fena hüküm veriyorlar. " (Casiye: 21 )

Yine onlar ve onların taraftarı için buyuruyor ki:

(39) "İman edip salih amel işleyenler; işte onlar yaratıkların en hayırlısıdırlar. " (Beyine: 7)

Ve onlarla hasımları için:

(40) "Bunlar iki hasım olarak (Mümin ve kafir) rehberinin dini hakkında husumete girdiler. İşte; o kafir olanlar için ateşten elbiseler biçilmiş, başlarının üstünden kaynar su dökülecektir." (Hacc: 19)

Ve onlarla düşmanları için:

(41) "Hiç mümin olanla fasık olan bir olur mu? İman edip de salih ameller işleyenlere, amellerine karşılık, kendilerine konukluk edecek
cennetler vardır. Fasık olanların barınacakları yer ise ateştir . Oradan her defasında çıkmak istediklerinde tekrar içine döndürülürler; ve onlara: "Yalanlayıp durduğunuz o ateşin tadını böylece çekin!. denir. "
(Secde: 18-20)

Onlar ve onlara karşı, faziletle üstünlük iddiasında bulunanlar için Cenabı Allah şu ayeti indirmiştir:

(42) "Siz hacılara su dağıtma işi ile Mescid-i Haram'ın onarımını, Allah'a ahiret gününe iman ederek Allah yolunda cihat eden kimsenin işi gibi mi tutuyorsunuz? Bunlar Allah katında bir olamazlar. Allah, zalim olanlara hidayet ihsan etmez. " (Tevbe: 19)

Ve üstün fedakarlıkları hakkında buyurmuştur ki:

(43) "Bir kısım insanlar da vardır ki Allah'ın rızası uğruna, canını satar (feda) eder. Allah ise kullarına çok merhamet edicidir. " (Bakara: 207)

Ve buyuruyor ki:

(44) "Mallarını gece ve gündüz, gizli ve aşikar hayra harcayanlar vardır ki onların Rableri katında ecirleri mahfuzdur. Onlar için hiç bir korku yoktur; ve onlar hiç bir zaman mahzun olrnayacaklardır. " (Bakara: 274)

Ve buyuruyor ki:

(45) "Doğru ile gelen Peygamber ve onu tasdik edenler, işte onlar takva sahibi kimselerdir. " (Zümer: 33)

Ayrıca onlar Peygamberlerin en yakınları, aşireti ve yüce Allah'ın riayet ve inayetine layık görerek Peygambere (s.a.a) bilhassa şöyle tavsiyede bulunduğu:
"Herkesten önce en yakın akrabalarını İslam'a davet ederek uyar..." (Şuara: 214)

Ve neseple yakın olarak tarif ettiği ve şöyle buyurduğu: "Nesepte yakın olanlar, Allah'ın kitabında, birbirlerine diğer müminlerden daha evladırlar." (Enfal: 75)

Ve kıyamet günü en yüksek makamda bulunan Peygamber'in yanına çıkacak olanlar yine kendileridir. Bunun delili Yüce Allah'ın şöyle buyurmasıdır:
"İman edenlere, iman edip kendilerine tabi olan zürriyetlerini de ahiret gunü peşlerinden yanlarına göndererek kendilerine kavuştururuz. Bununla beraber amellerinden hiç bir şey eksiltmeyiz..." (Tur: 21) (46)

Ve Kur'an-ı Kerim'in, akrabalık hakkına sahip olduklarını, açıkça vurguladığı kimseler yine onlardır:

"Akrabaya hakkını ver..." (İsra: 26)

Ve her Müslüman'ın ödemek mecburiyetinde olduğu, "Akraba hakkını" ödemediği takdirde sorumluluğunu yerine getirmemiş olması ve beşte bir hakkın sahiplerinden olanlar;

"Biliniz ki kafirlerden ganimet olarak aldığımz herhangi bir şeyin muhakkak beşte biri Allah içindir. O da, Peygambere ve onun akrabalarına , yetimlere, miskinlere ve yolda kaimışlara aittir... " (Enfal: 41)

Ve yine kafirlerin, memleketlerinden gönüllü olarak verdikleri mallarda hakları olanlar:

"Allah'ın, Peygamber'ine kafir memleketler ahalisinden verdiği ganimet (veya vergi) Allah ve Peygamber için ona yakın olan akraba içindir."

Ayrıca "Ehl-i Beyt" olarak Cenab-ı Allah'ın hitabına mazhar olanlar da onlardır:

"Ey Ehl-i Beyt (Hz. Fatıma ve Oniki İmam) Allah sizden her türlü günahı gidermek ve sizi tertemiz yapmak istiyor." (Ahzab: 33) (47)

Ve yüce Allah'ın, Kur'an-ı Kerim'de (Âl-i Yasin diye) selamladığı: "Selam olsun Âl-i Yasin'e" buyurduğu ve üzerine salat ve selamı şu ayetle farz kıldığı:

(48) "Allah ve melekleri, Peygambere salavat getirirler, Ey iman edenler siz de ona salat ve selam edin. " (Ahzab: 56)

Resulullah'a sorarlar: "Ya Resulullah! Sana selam okumayı biliyoruz, fakat nasıl salavat getireceğiz, onu bilmiyoruz." Şöyle buyuruyor:

"Deyin ki: " ALLAHumme Selli ala MUHAMMED ve ala Al-i MUHAMMED.."

Böylece, onlara salavat getirmenin namazın bir parçası olduğu anlaşılmış oldu ve onun için alimler, bu ayeti onların kında inen ayetlerden biri saydılar. Hatta İbn-i Hacer onların ayetlerinden olduğunu kabul ederek Savaik'inde yazmıştır.

Allah'ın selamı onların üzerine olsun;

(49) "Tuba (ne mutlu) onlara! Ahirette en güzel barınak da onlarındır. " (Rad: 29) Cennetin kapıları, onlara elbette ki açıktır...

Evet, seçkin kişiler, Allah'ın izniyle hayırlar yapmakta ileri geçenler ve Allah'ın kitabının varisleri de onlardır ki, Cenabı Allah bu hususta onları şöyle tanımlamıştır:

(50) "Sonra biz Kitab'ı ( Kur'an'ı Kerim) seçtiğimiz kimselere miras olarak bıraktık. Bunların kimi nefislerine zulüm edicidir. (imamları tanımamakla) kimi muktasid, (imamları severler) kimi de Allah'ın izniyle hayır yapmakta ileri geçendir. (O da imamın kendisidir) işte bu çok büyük bir ihsandır." (Fatır: 32)

Faziletlerini içeren ayetlerden bu kadar yeterlidir sanırız... Aslında İbn-i Abbas'ın dediğine göre sırf Hz. Ali hakkında üçyüz ayet nazil olmuştur. Başkaları da der ki: Onların hakkında inen ayetler, Kur'an'ın dörtte birini teşkil eder. Bunu da yadırgamamak lazım, zira onlar Kur'an'la kardeştirler. (51)

Şimdilik Kitab'ın muhkem ayetlerinden derleyip tilavet ettiğimiz bu şahitlerle iktifa edin... Buyurun, bunları sabahın nurundan kopmuş ışıklar olarak sükunet ve huzurla alın... Hoşnutlukla muhabbetle, susuz toprağın yağmuru karşıladığı gibi karşılayın... Alın şu rastlamış olduğunuz bilgiden alın; size bunları ancak bir bilgin sunabilir.
Vesselam. (Ş)
ALLAHUMME SALLİ ALA MUHAMMED VE ÂL-İ MUHAMMED VE ACCİL FERECEHUM VE FERECENA BİHİM
Kullanıcı avatarı
f_altan
Mesajlar: 2376
Kayıt: 22 Oca 2007, 20:49

Re: Ayet ve Hadislerde İmamet

Mesaj gönderen f_altan »

DİPNOT

1-(Ahzab: 33)

2-Hayır... zira Cenabı Allah bu hususta onları herkesten üstün kılmıştır... Demiştir ki: "Bu Tebliğe karşı, sizden akrabalarımı sevmenizden başka hiç bir ücret istemiyorum. " (Şura: 23).

3- Hayır!... Cebrail (a.s) Mübahale ayetini tebliğ vazifesi ile sadece onlar için indirmiştir. Bu ayette Cenab-ı Allah Peygamberi'ne şöyle emir buyuruyor:

"Onlara ( Hıristiyanlara) de ki: Gelin çocuklarımızı ve çocuklarınızı, kadınlarımızı ve kadınlarınızı, nefislerimizi ve nefislerinizi çağıralım..." (Al-i İmran: 61 )

4- ( Al-i İmran: 103) İmam Salebi büyük tefsirinde de, bu ayetin manasını verirken İmam Caferi Sadık (a.s)'dan şu haberi tahric etmiştir: "Allah'ın gökten yere uzanan ipi bizleriz"
Ayrıca İbn-i Şahabettin (Raşeftüs-Sada) kitabında imam Şafii'nin bu ayete işaret eden şu beyitlerini nakleder: "İnsanları dalalet ve cehalet denizine battıklarını gördüğüm an Allah'ın ismini anarak Necat gemisine bindim... İşte o gemi, son Peygamber Hz. Mustafa'nın Ehl-i Beytine ait olan gemidir. Keza orada Allah'ın ipine tutundum, zira, o ip onların velayetidir... Nitekim biz o ipe tutunmakla emrolunduk. "

5- ( Tevbe: 119) Sadıklardan maksat, Resulullah ve sülalesinden olan İmamlardır (as). Hafız Ebu Nuaym, bunu aynen tahric eder. Ayrıca İbn-i Hacer "Savaik"in- de İmam Zeynelabidin 'den nakletmiştir. (Bab. 11 s. 90)

6- (En 'am: 153) İmam Bakır ve İmam Sadık: "Doğru yol burada "İmam" demektir. Türlü yollara sapmayın. Yani, sapık imamların peşine takıl- mayın, yolunuzu şaşırırsınız; Allah'ın yolu bizim yolumuzdur" derlerdi.

7- (Nisa: 59) Sikat'ül-İslam MUHAMMED b. Yakub, doğru olan senedinde, Yezid el-İcli'den şu hadisi tahric eder: "Bu ayetin manasını İmam Mu- hammed Bakıra sordum, bana şu ayetle cevap verdi:
"Şu, kendilerine okuyup yazmaktan biraz nasip verilenlere bakmaz mısınız?" Kendileri, ruhlu ve ruhsuz putlara inanıyorlar da küfre devam edenler için: "Bunlar iman edenlerden daha doğru bir yoldadır." diyorlar. (Yoksa onların, mülkten imamet ve hilafetten bir hissesi mi var? Öyle olsa, insanlara bir çekirdeğin zerresini bile vermezlerdi.) (Yoksa Allah fazlından insanlara verdiği nimetlere hased mi ediyorlar? Gerçekten biz İbrahim sülalesine kitap hikmet ve büyük bir mülk verdik. "
Ve şu ilaveyi yaptı: 'Bize tahsis edilen nimetten "imametten" dolayı hased edilenler biziz. Hz. İbrahim ve sülalesine ihsan edilenlere, (ki bunlar, Nübüvvet, İmamet ve mülktür) inanıyorlar da, MUHAMMED'in sülalesine ihsan edilenlere neden inanmıyorlar?"

8- (Nahl: 43) Salebi, tefsirinde Ca birden naklettiği bir haberde, Hz. Ali'nin "Ehl-i zikir biziz" dediğini tahric eder. Allame Bahrini ise, kitabın 35. babında bu hususta yirmiden fazla hadis getirir.

9-(Nisa: 115) İbn-i Merdeveyh, bu ayet için "Tefsirinde: Burada Peygambere muhalefetin manası Hz. Ali içindir. Yani Peygamber'in onun
hakkında dediklerine önem vermeyenler...

Ayyaşi de Tefsir'inde aynı manayı verir. Ehl-i Beyt yoluyla gelen haberlerde ise müminlerin yolunun, onların yolu olduğunu bildirirler.

10 - (Ra'd: 7) Salebi, "Tefsir'inde İbn-i Abbas'a isnaden diyor ki: Bu ayet indiği zaman, Resulullah (s.a.a) elini göğsüne koyup dedi ki: "Münzir benim, Hadi ise Ali'dir. Bu hadisi aynı şekilde tahric eden müfessir ve Sünen sahipleri çoktur. Aynca MUHAMMED b. Müslim 'den şu haber naklolunmuştur: İmam Cafer Sadık (a.s)'a bu ayetin manasını sorunca bana şu cevabı verdi: Her İman kendi asrının hadisidir.

11-(Fatiha: 7) Salebi, Büyük Tefsiri'nde Fatihayı tefsir ederken, EbU Burey- de 'den naklederek diyor ki: Doğru yol, Hz. MUHAMMED ve Ehl-i Bey tinin yoludur... Salebi ayrıca Vaki b. Cerrah, Sevri, Sediyy, Asbat ve Mücahit'ten İbn-i Abbas'a dayanarak şu hadisi tahric etmektedir. "Bizi doğru yola irşat et" demek "bizi MUHAMMED ve Ehl-i Beyti'nin sevgisine irşat et" demektir.

12- (Nisa: 69) Ehl-i Beyt İmamları, sıddık ve şühedanın başta gelenleridir, şüphesiz.

13- (Maide: 55) Bu ayetin Hz. Ali hakkında indiğini müfessirlerin çoğu itiraf etmiştir, bunlardan "Eş'ari' imamlarından biri olan Kuşçu bu ayetin Hz. Ali'nin yüzüğünü "Tasadduk" etmesi sebebiyle indiğini kaydettiği gibi, Nesai "Sahih "inde, Sal'lebi de "Kebir' inde açıkça yazmışlardır.

l4 - (Taha: 82) İbn-i Hacer (Savaik)'inin 11. babındaki birinci fasılda, aynen şöyle yazıyor; Said el-Benani dedi ki: "Ben tövbe edip hidayette sebat edenlere mağfiret ederim" Ayeti'nin manası Resulullah (s.a.a)'ın Ehl-i Beyti'ni seçip onlara inananlar demektir. İbn-i Hacer, bu tefsirin ayrıca İmam Bakır tarafından da yapıldığını yazmaktadır.

l5- (Ahzab: 72) Birçok müfessir gibi Sünni olan Allame (Bahreyni'nin) de bu Emanetin Ehl-i Beyt'in velayeti olduğunu beyan ediyor. (Gayet'ul-Meram, Bab. 115)

16- (Bakara: 208) Yine Allame Bahreyni (Gayet'ul-Meram) kitabının 224. babında bu ayetin Ehl-i Beyt hakkında indiğine dair 12 hadis getirir.

17- (Tekassür: 8) Bahreyni aynı kitabın 48. babında bu ayetteki "Nimet"in Peygamber, Hz. Ali ve Ehl-i Beyt'in velayeti olduğunu, Ehl-i Sün- net'ten üç hadisle tasdik etmiş bizim Sihahlar'dan ise 12 hadis getirmiştir.

18- (Maide: 67) Bu ayetin, Sünen sahiplerinin birkaçı Hz. Ali hakkında indiğini tey'id eder. Bunlardan imam Vahidi (Esbab'ün-Nüzul) kitabında "Maide" Suresi'nin tefsirinde, Ebu Said Hudri'ye isnaden diyor ki: "Bu ayet (Gadir-u Hum) günü Hz. Ali için nazil oldu. İmam Salebi de, bu hadisi iki senetle tahric ettiği gibi Şafi olan Himvini de (Feraid'üs-Sımtayn) kitabında muhtelif olaylardan Ebu Hureyre'ye dayandırarak doğruluyor. Ayrıca (Gayet'ul-Meram) kitabında Ehl-i Sünnet tarafından dokuz hadis, Ehl- i Beyt Mektebi tarafından ise sekiz hadis vardır ki, hepside aynı manayı içermektedir.

19- (Maide: 3) İmam Bakır ve İmam Sadık'ın bu mevzuda "nas"ları vardır.Ayrıca Ehl-i Sünnette bu manada altı hadis tahric etmişlerdir. Bu hadisler (Gayet'ul-Meram kitabının 39. ve 40. bablarında mevcuttur).

20-(Mearic: 1-2) Bu ayet böyle bir olayın daha önce vuku bulduğuna işaret etmektedir; o da "Ebrehe fillerle Mekke'ye hücum ettiği zaman gerçekleşniştir; imam Salebi bu meseleyi Büyük Tefsiri'nde tafsilatlı olarak tahric etmiştir. Ayrıca Allame Şeblenci, (Nurul Absar) kitabının s. 17'de Hakim ise Müstedrek'inin (c.2 s.502) de, tahric etmişlerdir.

21-(Saffat: 24) Deylemi ve İbn-i Hacer Ebu Said el-Hudri'den tahric ettikleri hadiste bu ayetin Hz. Ali hakkında indiğini yazarlar. Vahidi diyor
ki: "Onları durdurun onlar sorguya çekileceklerdir" ayetinin manası: Hz. Ali ve Ehl-i Beyt'in velayetinden sorulacaklardır. Çünkü Cenabı Allah Resulüne, risaletine karşılık akrabalarına sevgi göstermekten başka hiçbir şey istemediğini, halka bildirmesini emretmişti. Buradaki mana ise, "Bu halk ahirette Peygamber'in tavsiyesine uyup Ehl-i Beyte velayet edip etmedikleri sorulacaktır.

Size göre yeterli sayılacak olan şu ki: İbn-i Hacer bu ayeti onların hakkında inen ayetlerden sayarak (Savaik) kitabının 11. babında kaydetmiştir.

22- (Zuhruf: 45) Bu ayetin tefsirinde, Hafız Ebu Nuaym'in tahric ettikleri, sizi tatmin edecek mahiyettedir. Ayrıca Salebi, Nişaburi ve Berki 'nin, tefsirlerinde tahric ettikleri, Himvini ve Ehl-i Sünnet'ten daha da başkalarının yazdıkları yeterlidir? Bilhassa Tabersi'nin bu ayetin tefsirinde (Mecma'ul Beyan'ında) Hz. Ali'den yazdıkları.. (Gayet'ul-Meram 'ın Bab. 44-45) teki, sünenler ise, yüreklere su serpecek mahiyettedir.

23-(Araf: 172) Ayetin tefsirinde Ehl-i Beyt hakkında hadisimiz sizi bu yönde aydınlatmaya kafidir.

24-(Bakara: 37) Şafi olan ibn-i Mağazili, İbn-i Abbas'tan şu tahrici yapıyor: "Peygamber (s.a.a) 'e telkin edilen kelimeler nedir? diye sordukları zaman şöyle buyurdu: "Allah-u Teala ona MUHAMMED, Ali, Fatıma, Hasan ve Hüseyin 'in sevgisini sordu; müspet tefsir budur.

25-(Enfal: 33) İbn-i Hacer'in (Savaik)'ine bakın, Bab 11 'de bu ayetin tefsirinde ne diyor... Bakınca bizim dediğimizi nasıl teyid ettiğini göreceksiniz.

26 - (Nisa: 54) İbn-i Hacer, bu ayetin de onlar hakkında indiğini itiraf etmiş ve altıncı ayet olarak (Bab 11)'de irat etmiştir. Keza İbn-i Mağazili İmam Bakır (a.s)'ın: "Kıskanılan insanlar biziz" dediğini tahric etmiş... Ayrıca '(Gayet'ul Meram) kitabında 60-61. bablarında bu hususta 30 tane sahih ve sarih hadis vardır.

27 -(Al-i İmran: 7) Sikat'ül İslam MUHAMMED b. Yakub, sahih bir senetle tahric ettiği bir haberde İmam Sadık (a.s)'ın: "İlmin derinliğine inenler (uzman olanlar) ve kıskanılan insanlar biziz, bize itaat edilmesini Cenabı Allah farz kılmıştır" buyurduğumu yazıyor.

28 -(A'raf: 46) Salebi T efsiri 'nde İbn-i Abbas'a dayanan şu tahrici yapıyor: A'raf, Sırat'ın yüksek bir yeridir. Orada Abbas, Hamza, Ali ve Cafer-i
Tayyar duracak. Kendilerini sevenleri yüzlerinin beyazlığından, sevmeyenleri ise yüzlerinin siyah oluşundan tanıyacaklardır... Hakim de Hz. Ali'ye (as) isnaden aynı manada bir hadis tahric eder. Ve Selman Farisi diyor ki: "Resulullah (s.a.a)'tan duydum, dedi ki: Ya Ali! Sen ve çocuklarından vasi olanlar, Araf'ın üzerinde duracaksınız... Hadis...

Bu hadisi te'yid edecek bir hadisi de Durukutni (aynen (Savaik)'in 9. Babında 2. faslın sonunda kaydettiği gibi) şöyle tahric eder: "Ali (as), Ömer'in kendisinden sonra halifeliğe layık gördüğü, kendisinin dışındaki beş kişiye der ki: "Allah aşkına size soruyorum! İçinde, Peygamber'in, kendisine şöyle hitap ettiği bir kimse var mı? "Ya Ali! Sen kıyamet günü, cennetliklerle cehennemliklerin ayırıcısı olacaksın"

Onlar: 'Allah için hayır' derler.

İbn-i Hacer diyor ki: "Bunun manası, imam Ali Rıza 'dan nakledilen şu manaya uygundur: "Yani kıyamet günü, sen ya Ali, cehennem ateşine diyeceksin ki: işte bu senin ve bu benim. "

İbn- Hacer, ayrıca şöyle diyor: "İbn-i Semmak şöyle rivayet eder: Ebu Bekir, Hz. Ali'ye (as) der ki: Resulullah'ın (saa) şöyle dediğini duydum: "Ali'den (as), yazılı bir vesika alamadıktan sonra, sırat köprüsünden kimse geçemez."

29 - (Ahzab l23 ) İbn-i Hacer (Savaik; Fasıl 5, Bab. 9) da. Hz. Ali'nin (as) vefatmdan bahsederken şu olayı zikrediyor: "Ali bir gün Kufe Camii minberinde hutbe okurken kendisine adı geçen ayetin manasını sorarlar, der ki:
"Allah 'ım gufran eyle: bu ayet benim ve amcam Hamza ile amcamın oğlu Ubeyde b. el-Haris b. el-Muttalib için indi. Ubeyde (Bedir) vakasmda şehit olarak hedefine ulaştı. Hamza da (Uhud) vakasında şehit oldu ve adağını ödedi. Ben ise hala (başmı ve sakalımı işaret ederek) o, şakinin bunu, kanla boyayacağı günü bekliyorum; bana bu haberi habibim Ebu 'l Kasım (s.a.a) vermişti... "

30 -(Nur: 36-37) Mücahid ve Yakub b. Süfyan, tefsirlerinde, İbn-i Abbas'a dayanan şu olaya yer veriyorlar: "Dahiyye el-Kelbi, bir Cuma günü Şam'dan bir ticaret kafilesiyle dönmüştü, geldiğini bildirmek için tef çaldırmıştı. Tef sesi duyulunca, mescittekilerin çoğu, Peygamber (s.a.a)'i minberde hutbe okur halde bırakıp sesin geldiği tarafa koşuştular. Mescitte sadece Ali, Hasan, Hüseyin, Fatıma, Selman, Ebuzer ve Mikdad kalmıştı. Bu olayı müteakip "Cuma suresindeki şu ayeti kerime nazil olur: "Bir ticaret veya eğlence gördüklerinde dağılarak o tarafa koşuştular ve seni (Hutbede) ayakta bıraktılar..."

Peygamber (saa) ise, çok üzülerek şöyle buyuruyor:
"Allah-u Teala, Cuma günü mescidin maruz kaldığı vaziyeti gördü. O içinde kalanlar olmasaydı, eminim ki Medine ateşlerle kavrulup üzerine Lut kavmine yağdığı gibi taş yağardı." İşte bunun üzerine Cenab-ı Allah şu ayeti Kerime'yi indirir. "O evlerde sabah ve akşam Allah 'ı tesbih edip namaz kılan adamlar var ki, onları ne bir ticaret, ne de bir alış-veriş, Allah 'ı anmaktan alı koymaz... "

31- (Nur: 36 ) Salebi Büyük Tefsiri'nde, Enes b. Malik'e dayanan şu tahrici yapıyor: "Resulullah (s.a.a) bu ayeti okuduğu zaman, Ebu Bekir kalkıp yanına gelir ve Ali ile Fatıma'nın evini göstererek: "Bu ev o evlerden biri midir? diye sorar. Peygamber: "Evet, en faziletlilerinden" diye cevap verir.
Ayrıca "Gayet'ul Meram" kitabının 12. babında bu hadisi tasdik eden dokuz doğru hadis vardır ki, gün ışığı gibi açıktır.

32- Burada nur süresinin 35. ayetindeki, "Duvarda yerleştirilmiş bir kandil gibi" tabirine işaret edilmektedir. Şafii olan İbn-i Mağazili, "Mena- kib" isimli kitabında, Ali b. Cafer'e dayanan şu tahrici yapmaktadır:
"İmam (Kazım)'a (as) Allah-u Teala'nın buyurduğu, "Duvardaki kandil'in manasını sordum, şöyle cevap verdi:

"Duvardaki yer Fatıma, kandil ise Hasan ve Hüseyin 'dir "O Zücace (camdan mahfaza) sanki parlak bir yıldız" deyiminin manası da şu: "Fatıma, dünya kadınlarının arasında parlak bir yıldız idi." "Mübarek bir zeytin ağacının yağından tutuşturulur" yani Hz. İbrahim'in şeceresindendir. "Ne doğuya ne de batıya aittir" yani, ne Yahudi ne de Hıristiyan 'dır. "O ağacın yağı öyle bir yağdır ki, neredeyse ilim saçacak. "Nur üstüne nur" yani her İmamın ardından yine bir İmam "Allah, dilediği kimseyi nuruna kavuşturur" manası: Allah bizim velayetimize, istediğini kavuşturur. "

Bu tevil Ehl-i Beyt tarafından oldukça yaygın bir şekilde intikal etmiştir.

33 - (Vakıa: 10 ) Deylemi ve İbn-i Hacer, Ayşe ye; Tabarani ve İbn-i Merdeveyh, İbn-i Abbas'a dayanan şu hadisi tahric ederler: "Peygamber
(s.a.a) dedi ki:

"Sıddıklar üçtür. Birincisi, Musa'ya ilk inanan "Yüşa b. Nun", ikincisi, İsa ya herkesten önce iman eden "Yasin sahibi Habibü'n-Neccar", üçüncüsü ise, MUHAMMED'e herkesten önce inanan Ali b. Ebi Talib'tir"

Bu hadisi ayrıca Muvaffak b. Ahmed ve İbn-i Mağazili yine İbn-i Abbas'a dayanarak tahric ederler.

34 - (Hadid: 19) İbn-i Hacer'in (Savaik) 'inde yazdığı gibi, İbn-i Neccar da şu tahrici yapıyor:

"Sıadıklar üçtür: Firavun Kavminin mümini Hizkil, Yasin sahibi Habibü'n-Neccar ve Ali b. Ebi Talib'tir."

Ayrıca Ebu Nuaym ve İbn-i Asakir'in Savaik 'inde 31. hadisinde olduğu gibi İbn-i Ebi Ley- la'dan tahric ettiklerine göre Resulullah (s.a.a) şöyle buyurdu:

"Sıddıklar üçtür: "Ey kavmim, Resullerin peşinden gidin... ': diyen Yasin kavminin mü'mini Habibü'n-Neccar, benim Rabbim Allah'tır diyen Firavun kavminin mümini Hizkil ve Ali b. Ebu Talib'tir ki, en faziletlisi de budur. "

Kaldı ki, Sıddık'ların en büyüğü, Faruk'ların en azarnetlisi olduğu bütün sahihlerde mütevatirdir.

35 - (A'raf: 181) Muvaffak b. Ahmed, Ebu Bekir b. Merdeveyh'ten naklettiği bir haberde Hz. Ali'nin (as) şöyle dediğini yazıyor:

"Bu ümmet yetmiş üç fırkaya ayrılacaktır, biri hariç hepsi cehennem ateşinde yanacaktır: o , tek fırka Cenabı Allah'ın haklarında şöyle buyurduğu fırkadır: Yarattığımız insanlardan bir ümmet vardır ki, rehberlik ederler ve hak ile hüküm verirler "İşte onlar ben ve benim taraftarlarımdır..."

36 - (Haşr: 20) Şeyh Tusi (Emali) kitabında Hz. Ali'ye (as) dayanan şu hadisi tahric ediyor: "Resulullah (s.a.a) bu ayeti okuduğunda şöyle buyurdu:

"Cennetlik olanlar, bana itaat edip benden sonra da Ali'ye (as) teslim olup onun velayetini ikrar edendir... "

Ya Cehennemlik olanlar, diye sorulunca dedi ki: "Benden sonra onun velayetini inkar ederek onunla savaşanlardır. "

Ayrıca Muvaffak b. Ah med Cabir'e istinaden, bu hadisi tahric etmektedir: Resulullah (s.a.a) dedi ki:

"Nefsim elinde olan Allah 'a yemin ederim ki, kıyamet günü kurtulacak olanlar, Ali ve onu sevenlerdir. "

37- ( Sad: 28 ) Bu ayetin manası için, Ali b. İbrahim'in Tefsirine veya Gayet'ül Meram'ın 82. babına bakabilirsiniz...

38 - (Casiye: 21) Bu ayet; Hamza, Ali ve Ubeyde'nin Utbe, Şeybe ve Velid'e karşı çarpışmaları dolayısıyla nazjl olmuştur. İman edenler, Hamza, Ali ve Ubeyde'dir. Günah kazananlar ise, Utbe, Şeybe ve Velid'dir.

39 - (Beyine: 7) Bu ayetin de onlar için indiğini İbn-i Hacer'in itiraf edip onların fazlı hakkında inen ayetlerin 11 'incisi sayması, sizi tatmin et-
meye yeterlidir sanırım. (Savaik Fasıl 1. Bab. 11' bakın.

40 - (Hacc: 19) Buhari, Sahih'inin, c. 3 s. 107'sinde Hacc Süresi'nin tefsirini yaparken Hz.Ali'ye (as) dayanan şu tahrici yapmıştır:
"Kıyamet günü, Allah'ın huzurunda, hasımlarıyla davası ilk görülecek olan benim. "

Ve Buhari ayrıca Kays'ın, "Bu ayet onlar için indi" söylediğini ve şu ilaveyi yaptığını yazıyor: "Bunlar iki hasımdır" yani Bedir vakıasında, Ali (as)ve iki arkadaşı Hamza ve Ubeyde ile çarpışan Şeybe ve iki arka daşı, bu iki taraf birbirlerine hasımdır. Aynı sayfada Ebuzer'den yaptığı bir tahricte, "Ebuzer, bu ayetin bu hususta indiğine, ayetin üzerine yemin ederdi" diye yazıyor.

41 - (Secde: 18-20) Bu ayetin Hz. Ali (as) ile Velid b. Ukbe arasında geçen bir tartışma, sebebiyle indiği, bütün müfessirlerce kabul edilmiştir. Va- hidi ( Esbab'ün-Nüzul) kıtabında ayetın manasını açıklarken, Said b. Cübeyre dayandırdığı ve İbn-i Abbas'tan alınmış olan şu hadisi tahric etmektedir: "Velid b. Ukbe b. Ebu Mait, Ali b. Ebu Talib'e (as): "Benim kılıcım seninkinden daha keskin, lisanım daha yatkın, ben harpte senden daha ustayım" Ali ona şu cevabı verir: "Sus! Sen fasıksın... " Bunun üzerine: "Mü'min olanla fasık olan bir olur mu?... " ayeti nazil olmuştur.

42 - (Tevbe: 19) Bu ayet, Ali (as), amcası Abbas ve Talha b. Şeybe hakkında nazil olmuştur. Sebebi ise şöyledir: Üstünlük iddiasında bulunan Talha: "Beyt'ül-Haram 'ın idarecisi benim, anahtar benim elimdedir" der. Abbas ise: "Su dağıtma işi benden sorulur, onu ben idare ederim" der Bunları duyan Ali onlara dönüp şu sözleri söyler: "Siz ne demek istiyorsunuz bilmiyorum... Ben herkesten altı ay önce namaz kıldım. En büyük Cihadı yapan benim..."
Bunun üzerine Allah-u Teala bu ayeti indirir. Bu yazdıklarımızı iman Vahidi, "Esbab ün Nüzul" kitabında, Hasan el-Basri, Şa'bi ve Kırazi'den nakletmektedir.

43- ( Bakara: 207) Hakim, (Müstedrek) kitabının (c. 3. s. 4 'te İbn-i Abbas'tan yapmış olduğu tahricte şunlan yazmaktadır: "Ali (as) canını feda etme pahasına, Peygamber (s.a.a)'in elbisesini giyip yatağına yattı " Hadis... Hakim bu hadisin, iki Şeyhin (Buhari ve Müslim) tahric et- memelerine rağmen doğru olduğunu itiraf eder. Hakim az önce zikrettiğimiz sayfada Ali b. Hüseyin 'den şu tahrici de yazıyor: "Allah rızası uğruna, canını ilk feda eden Ali b. Ebu Talib'tir. "

44 - (Bakara: 274) Muhaddis ve müfessirlerin, ayetlerin iniş sebebini yazan yazarların, İbn-i Abbas'a dayandırarak tahric ettikleri bütün hadislerde, bu ayetin Ali b. Ebi Talib için indiğini kaydetmektedirler. Hz. Ali'nin (as) dört dirhemi vardı, birini gece, birini gündüz, birini gizli ve birini de aşikar olarak İhsan eder; ve bu olayın ardından, adı geçen ayet nazil olur.

45 - (Zümer: 33) İmam Bakır, Sadık, Kazım, Rıza, İbn-i Abbas, İbn-i Hanefiyye Zeyd b. Ali b. Hüseyin ve Ali b. Cafer'us Sadık'ın koymuş oldukları nass'a göre, doğru ile gelen, Peygamber'dir (saa); onu tasdik eden de Ali'dir (as). Ayrıca İbn-i Meğazili (Menakib)'inde Mücahid'den şu tahrici yapmaktadır: Sıdk ile gelen MUHAMMED'dir (saa); onu tasdik eden ise Ali'dir (as). Bu hadisi aynı zamanda İbn-i Merdeveyh ve Ebu Nüaym de tahric etmişlerdir.

46 - ( Tur: 21) Hakim, (Müstedrek) adlı sahihinde "Tur" Sure'sini tefsir ederken, İbn-i Abbas'tan şu tahrici yapıyor: "Peşlerinden zürriyetlerini yanlarına göndeririz" ayeti kerimesindeki mana şudur: Cenabı Allah mü'minin zürriyetini, amelleri kendisinden daha az olsa bile onları onun cennetteki mevkiine (yanına) çıkarır... Hakim, bu açıklamayı yaptıktan sonra Ayet-i Kerime'yi tilavet eder, "İman edenlere iman edip kendilerine uygun zürriyetlerini de peşlerinden (cennette) bulundukları mevkie gönderip kendilerine kavuştururuz..."

47- (Saffat: 130) Bu ayet İbn-i Hacer'in (Sevaik)'in 11. babında irad ettiği ayetlerin üçüncüsüdür. İbn-i Hacer ayrıca: Müfessirlerin çoğunun İbn-i Abbas'a dayanarak, "Al-i Yasin "in manasını "Al-i MUHAMMED" olarak tefsir ettiklerini nakletmektedir.

İbn-i Hacer, Fahri Razi'nin de şunları zikrettiğini yazıyor: "Ehl-i Beyt, beş şeyde Peygamber'in seviyesinde sayılmışlardır. "
1) Selamda, buyuruyor ki: "Selam sana ey Nebi" ve "Selam bizden Al-i Yasine.. .
2) Teşehhüt'te, kendisine ve onlara salavat getirmekte...
3) Taharette: Allah-u Teala buyuruyor ki, "Ta-Ha" yani "Ey Tahir" ve "yutahhirakum tathira"
4) Sadakayı tahrim etmekte.
5) Sevgide: Buyuruyor ki: "Bana tabi olun, Allah sizi sever ve "De ki; bu risalete karşılık sizden akrabalarımı sevmenizden başka hiç bir mükafat istemiyorum... "

48 - (Ahzab: 56) Buhari, Sahih'inin Kur'an tefsiri kitabı, (Cüz 3), Ahzab Süresi tefsirinde; Müslim, Salat kitabının, Peygambere salavat babında
ve daha bir çok muhaddis bu hadisi tahric etmiştir.

49- (Rad: 29 ) Sa'lebi, Büyük Tefsirinde bu ayetin manasını verirken, Peygamber'e (saa) isnat ettiği şu tahrici yapıyor: "Tuba, Cennette bir ağaçtı. O ağacın kökü benim evimde, dalları ise cennet ehlini gölgelemektedir" dediği zaman biri ona: Ya Resulullah, sana daha önce sorduğumuzda, Tuba'nın kökü Ali'nin (as) evinde, demiştiniz. Şu cevabı verir: "Benim evimle Ali'nin (as) evi bir değil mi?"

50 - (Fatır: 32) Sikatül-İslam Küleyni, sahih bir senetle Salim'den şu tahrici yapmaktadır. Salim diyor ki: İmam Bakır'a (as) bu ayetin manasını sordum, Şöyle buyurdu: "Hayırlar yapmakta ileri geçen İmam'dır (as), Muktasid, imamı tanıyan, nefsine zulüm eden de imamı tanımayandır." Rıza Hazretlerinden tahric etmiştir.
Ayrıca İbn-i Merdeveyh, Hz. Ali'nin (as) bu ayetin tefsirinde: "Kitabın varisleri biziz" dediğini rivayet etmektedir.

51 - İbn-i Asakir'in İbn-i Abbas'tan tahric ettiği bu hadis, Savaik'te (Fasıl 3. Bab 9. s. 76) kayıtlıdır.
ALLAHUMME SALLİ ALA MUHAMMED VE ÂL-İ MUHAMMED VE ACCİL FERECEHUM VE FERECENA BİHİM
Kullanıcı avatarı
f_altan
Mesajlar: 2376
Kayıt: 22 Oca 2007, 20:49

Re: Ayet ve Hadislerde İmamet

Mesaj gönderen f_altan »

GADÎR-İ HÛM HADİSİ HAKKINDAKİ İTİRAZLAR VE CEVAPLARI

Bilindiği gibi Ehlibeyt mektebinin "imamet" konusunda ileri sürdüğü en önemli delillerden ve naslardan birisi "Gadîr-i Hûm" hadisidir. Bu hadis Sünnî kaynaklarda da geniş bir şekilde nakledilmiştir. Ancak bir çok Sünnî alim, Ehlibeyt mektebinin bu hadisten imamet konusunda çıkardığı sonucu kendilerine göre çürütmek için çeşitli yollara baş vurmuşlardır. Bazıları hadisin senedinde sorun olduğunu ileri sürmüş, bazısı sahih olsa bile mütevâtir olmadığını iddia etmiş, bazısı tarihi açıdan doğru olamayacağını, zira o sırada Hz. Ali'nin Yemen'de olduğunu ispatlamaya çalışmış, bazısı ise bu yolla istediği sonuca varamayacağını görünce hadisin müfredatını (mevlâ kelimesi gibi) kendi istekleri doğrultusunda tevil etmeye kalkışmış, bazısı ise hadisin bazı bölümlerini kabul, bazısını reddederek amacına ulaşmayı yeğlemiş, bazısı ise hadisi bir yana bırakmış, hadisin dışında bazı dayanaklara dayanarak hadisin doğru olamayacağını veya ondan çıkarılan sonucun yanlış olduğunu ispatlamaya uğraşmışlardır. Biz inşallah bu yazıda önce bu olayı ve onunla ilgili hadisi sadece Sünnî kaynaklara dayanarak[1] kısaca nakledip daha sonra Sünnî alimlerin yukarıda bahsettiğimiz itirazlarını teker teker ele alıp detaylı bir şekilde cevaplamaya çalışacağız, bi-iznillah.

Önce Ehlisünnet kitaplarında Gadîr-i Hûm'la ilgili rivayetlerin bazısını nakledip asıl mevzuumuza geçeceğiz. Elbette bu konudaki rivayetlerin hepsini nakledip tahlil etmek bizim konumuzu aştığı için daha detaylı ve kamil bilgi isteyen kardeşlerimize iki değerli eseri tavsiye ediyoruz. Arapça bilen kardeşlere Merhum Allâme Emînî'nin dev eseri "El-Gadîr"in 1. cildine, Arapça bilmeyen kardeşlere ise, Abdulkadir Çuhacıoğlu kardeşimizin değerli eseri "El-Hasâis" kitabının tercüme ve şerhindeki "Gadîr Hadisleri" bölümüne müracaat etmelerini tavsiye ediyoruz.

İmam Ahmed b. Hanbel'in Müsned’inde şöyle nakledilmektedir: "Abdullah bize babasından, o da Affân'dan, o da Hammâd b. Seleme'den, o da Ali b. Zeyd'den, o da Adiy b. Sâbit'ten, o da Berâ’ b. Âzip'ten şöyle nakletmiştir: "Biz, bir yolculukta Resulullah (s.a.a) ile birlikteydik. "Gadîr-i Hûm" denen yerde konakladık. Hepimizin toplanması için çağrı yapıldı. İki ağacın altı Allah Resulü için temizlendi. Allah Resulü öğle namazını kıldıktan sonra Ali'nin elini tuttu ve şöyle buyurdu:

"Acaba benim her mu'mine kendi nefsinden daha evla olduğumu (üzerinde velâyet ve tasarruf hakkına sahip olduğumu) bilmiyor musunuz?"

(Müslümanlar) "Evet biliyoruz" dediler. Bunun üzerine Ali'nin elini tuttuğu halde şöyle buyurdu:

"Ben kimin mevlâsı isem, Ali onun mevlâsıdır. Allah'ım, onu seveni sev, ona düşman olana düşman ol."

Sonra Ömer (b.Hattâb) Ali'nin karşısına geçip ona şöyle dedi:
"Ne mutlu sana ey Ebû Talib'in oğlu, her mu’min erkeğin ve her mu'mine kadının mevlâsı oldun."

Bu hadis Müsned-i Ahmed b. Hanbel'de takriben onbeş yerde ve bazı yerde birkaç senetle nakledilmiştir ki biz bir tanesiyle yetiniyoruz.[2]

Hakim Nişâbur-i "Müstedrek-üs Sahihayn" kitabında Gadîr hadisini hemen hemen aynı muhtevayı taşıyan değişik tabirlerle ve kitabının muhtelif yerlerinde nakletmiştir. Örneğin şöyle diyor: "Ebû-l Hüseyin Muhammed b. Ahmed b. Temîm Hanzalî bize Bağdât'ta, Ebû Kilâbe Abdulmelik b. Muhammed er-Rakkâşî'den, o da Yahyâ b. Hammâd'dan, o da Ebu Bekir Muhammed Ahmed b. Babeveyh ve Ebu Bekir Ahmed b. Cafer-il Bezzaz'dan, o ikisi de Abdullah b. Ahmed b. Abdullah'tan, o da babasından, o da Yahya b. Hammad'dan; yine bize Ebû Nasr Ahmed b. Sehl (Buhâr'a Fakihi), Salih b. Muhammed (Hafız Bağdâdi)'den, o da Halef b. Sâlim Mahremî'den, o da Yahyâ b. Hammâd'dan, o da Ebû Avâne'den, o da Sabit'ten, o da Ebû Tufeyl'den, o da Zeyd b. Erkam'dan şöyle nakletmiştir: "Allah Resulü (s.a.a) Vedâ Haccı'ndan dönerken Gadîr-i Hûm denen yerde indiğinde, diken ağaçlarının altının süpürülüp temizlenmesini emretti. (İnsanlar yerleştiğinde) şöyle buyurdu:

"Öyle gözüküyor ki ben Allah tarafından kendi indine çağırılmışım ve ben de icabet etmişim (vefatım yaklaşmıştır). Hiç şüphesiz ben sizin aranızda iki ağır-paha biçilmez emanet bıraktım. Onlardan biri diğerinden daha büyüktür, Allah'ın kitabını (Kur'ân'ı) ve İtretim'i (Ehlibeyt'imi). Bakın benden sonra onlara nasıl davranacaksınız? Şüphesiz onlar, (Kevser) havzu başında bana varıncaya kadar birbirinden ayrılmazlar."

Sonra şöyle devam ettiler:

"Muhakkak ki Allah Azze ve Celle benim mevlâmdır, ben de her mu'minin mevlâsıyım."

Sonra Ali'nin elinden tuttu ve şöyle buyurdu:

"Ben kimin mevlâsı isem, bu (Ali) de onun velisidir. Allah'ım onu seveni sev, ona düşmanlık besleyene düşman ol…"

Ve hadisi sonuna kadar zikretmiştir. Bu hadis Buhârî ve Müslim'in şartlarına göre sahihtir. Ama onlar hadisi sonuna kadar nakletmemişlerdir."[3]

Evet. Sahîh-i Müslim'de bu hadisin sadece bir bölümü nakledilmiştir.

Hâkim Nişâburî bu hadisi naklettikten sonra aynı hadisi başka senetlerle de nakletmektedir; ancak o nakillerde, hadiste "Ben kimin mevlâsıysam, bu (Ali) de onun velisidir" cümlesinden önce şu ilave de mevcuttur: "Sonra üç defa buyurdu: "Benim mu'minlere kendi nefislerinden daha evlâ olduğumu biliyor musunuz?" "Evet" diye cevap verdiklerinde şöyle devam etti: "Ben kimin mevlâsıysam, Ali onun mevlâsıdır." [4]

İbn-i Mâce kendi süneninde şöyle yazıyor: "Ali b. Muhammed bize Ebû-l Hüseyin'den, o da Hammâd b. Seleme'den, o da Ali b. Zeyd b. Ced'ân'dan, o da, Adiy b. Sâbit'ten, o da Berâ' b. Âzip'ten şöyle rivayet etmiştir: "Allah Resulü'nün yaptığı hacda, bizde onunla birlikteydik. Yolun bir yerinde inip insanların toplanmasını emretti ve Ali'nin elinden tutarak şöyle buyurdu: "Ben mu'minlere onların kendilerinden daha evla değil miyim?" "Evet" dediklerinde şöyle devam etti: "Ben her mu'mine kendi nefsinden daha evla değil miyim?" Yine "Evet" dediler. Bunun üzerine şöyle buyurdu: "Bu (Ali), ben kimin mevlâsı isem onun velisidir. Allah'ım, onu seveni sev; Allah'ım, ona düşman olana düşman ol" [5]

Tirmizî de aynı manayı içeren bir rivayeti kendi Sünen'inde nakletmiştir.[6]
ALLAHUMME SALLİ ALA MUHAMMED VE ÂL-İ MUHAMMED VE ACCİL FERECEHUM VE FERECENA BİHİM
Kilitli

“12 İmam (İmamet) İnancı” sayfasına dön