Ayet ve Hadislerde İmamet

Peygamberden sonra, Müslümanların rehberi ve lideri İmamet makamına sahip olan 12 İmamlarındır.
Kullanıcı avatarı
f_altan
Mesajlar: 2376
Kayıt: 22 Oca 2007, 20:49

Re: Ayet ve Hadislerde İmamet

Mesaj gönderen f_altan »

Hz. Ali'den Cevazı Olmayanların Sırat'tan Geçememesi

97. Ebu Bekir'den naklen, Resulullah (s.a.a) şöyle buyurdu:

"Lâ yecüzü ahadün alassırâti illâ men ketebe lehü Aliyyün el-cevâze."

"Ali'den izni olmayan hiç kimse Sırat'tan geçemeyecektir."


Kaynak:
1) el-Bağdadi'nin "Tarih-i Bağdat" c.10, s.157
2) Tabari'nin "Riyad'un-Nadira" c.2, s.177
3) İbn-i Hacer'in "Sevaik'ül-Muhrika" s.124
4) el-Kunduzi el-Hanefi'nin "Yenabi'ül-Mevedde" s. 207, 285
5) el-Zehebi'nin "Mizan'ül-İtidal" c.2, s.28, 44


Hz. Ali'nin Hakkını Tanımayanlar

98. Ebu Rafi'den, Resulullah (s.a.a) şöyle buyurdu:

"Men lem ya'rif hakka Aliyyin fehuve ahadun min'es-selâse, imma ümmühü zâniyeh, ev hamelethü ümmühü alâ ğayr-i tahir ev münâfıkun."

"Ali'nin hakkını tanımayan, üç kişiden biridir: Ya zina kadının oğlu, veya temiz olmadığı halde hamile kalan annenin oğlu veyahut o kişi münafık bir kimsedir."


Kaynak:
1) MUHAMMED Salih et-Tirmizi'nin "Menakib'ül-Murtadaviyye" s.203
2) el-Kunduzi el-Hanefi'nin "Yenabi'ül-Mevedde" s.252
3) Enis Emir'in "Fazilet-u Ehl-i Beyt-i Resulullah" s.353
ALLAHUMME SALLİ ALA MUHAMMED VE ÂL-İ MUHAMMED VE ACCİL FERECEHUM VE FERECENA BİHİM
Kullanıcı avatarı
f_altan
Mesajlar: 2376
Kayıt: 22 Oca 2007, 20:49

Re: Ayet ve Hadislerde İmamet

Mesaj gönderen f_altan »

Hz. Ali'nin Müminlerin Emiri Olduğu Gün

99. Hüzeyfe'den, Resulullah (s.a.a) şöyle buyurdular:

"Lev ya'lem'ün-nâsü metâ sümmiye Aliyyun Emirelmüminin lemâ enkere fedâyilehu, sümmiye bizâlike ve Âdem beyn'er-ruhu vel cesed ve hiyne kâle: Âlestü birabbiküm, qâlu: Belâ. Feqâle ALLAHu Teâlâ: Enâ rabbüküm, ve MUHAMMED nebiyyukum, ve Ali Emirukum."

"İnsanlar, Ali bin Ebi Talib'in ne zamandan beri 'Emir'ül-Müminin' (müminlerin emiri) olarak adlandırıldığını bilselerdi, onun faziletlerini inkar etmezlerdi: Adem, ruh ve ceset arasındayken, Allah Teala o zaman buyurdular ki: "Ben Rabbiniz değil miyim?" "Evet, Rabbimizsin" dediler. Sonra buyurdular ki: "Ben Rabbinizim, MUHAMMED peygamberiniz, Ali de Emir'inizdir."


Kaynak:
1) Seyyid Eyyub bin Sıddık'ın "Menâkıb-ı Çihâr Yâri Güzîn" 6. Bab, 25. Menâkıb, 30. Hadis
2) el-Kunduzi el-Hanefi'nin "Yenabi'ül-Mevedde" s.238
3) Enis Emir'in "Fazilet-u Ehl-i Beyt-i Resulullah" s.348


Denizler Tükenir Hz. Ali'nin Faziletleri Tükenmez

100. İbn-i Abbas, Mücahit, Ömer bin Hattab ve Said bin Cübeyr'den naklen, Resulullah (s.a.a) şöyle buyurdu:

"Lev kânet'ül-eşcâru aklâm, vel bahru midâd, vel cinnu hussâb, vel insu kuttâb, mâ ehsa fedâile Aliy bin Ebi Tâlib."

"Eğer ağaçlar kalem, deniz mürekkep, cinler hesap eden
, insanlar da katip olsalar, Ali bin Ebi Talib'in faziletlerini sayamazlar."

Kaynak:
1) İbn-i Osman el-Zehebi'nin "Mizan'ül-İtidal" c.3, s.467
2) el-Künci eş-Şafii'nin "Kifayet'ut-Talip" s.252
3) İbn-i Hacer el-Askalani'nin "Lisan'ül-Mizan" c.5, s.62, Haydar Abad bas.
4) el-Zehebi'nin "Tezkiret'ül-Huffaz" s.8
5) Sıbt İbn-i Cevzi'nin "Tezkiret'ül-Havas" s.23 Müessetü Ehl'il Beyt. Beyrut bas.
6) el-Himvini eş-Şafii'nin "Feraid'us-Simtayn" c.1, s.16 Beyrut Bas. Mukaddemesinde.
7) el-Kunduzi el-Hanefi'nin "Yenabi'ül-Mevedde" s.121
8) "Menakıb-ı Harezmi" el-Hanefi s.2
9) Emrutesri'nin "Ercah'ul-Metalib" s.11, 98 Lahur bas.
10) el-Hemedani'nin "Meveddet'ül-Kurba" s.55
11) MUHAMMED Miri el-Antaki'nin "Limaze ahtertu Mezhebe Ehl'il Beyt" s.309
12) el-Bahrani'nin "Gayet'ül-Meram" s.493
13) el-Hilli'nin "Nehc'ül-Hak ve Keşf'üs Sıdk" s.231
14) el-Hilli'nin "Keşf'ül-Yakin" s.22
15) İbn-i Şazan'ın "Miet Menkıbe" s.110, Hadis No: 99
16) Yunus Ramadan'ın "Buğyet'üt-Talib" s.423 Beyrut Bas.
17) Enis Emir'in "Fazilet-u Ehl-i Beyt-i Resulullah" s.454
18) Menakıb-ı Ahmet bin Hanbel
19) el-Tabarani'nin "Mucem"
20) Nasır bin Ebil Mekarim el-Harezmi'nin "Şerh'ül-Mekamat"
21) Cemaliddin Ataullah el-Herevi "el-Arbaine Hadisen"
22) ed-Deylemi'nin "el-Firdevs"


Ve sallallâhu alâ Seyyidinâ MUHAMMED'in ve alâ âlihi-t Tâhirin.
ALLAHUMME SALLİ ALA MUHAMMED VE ÂL-İ MUHAMMED VE ACCİL FERECEHUM VE FERECENA BİHİM
Kullanıcı avatarı
f_altan
Mesajlar: 2376
Kayıt: 22 Oca 2007, 20:49

Re: Ayet ve Hadislerde İmamet

Mesaj gönderen f_altan »

HZ. ALİ'NİN, OĞLU HZ. HÜSEYİN'LE ÖVÜNME YARIŞMASI

Süleyman bin Mihran'dan, o da Cabir'den, o da Mücahit'ten, Abdullah bin Abbas'tan naklen, Resulullah (s.a.a) şöyle buyurdu:

"Göğe yükseldiğimde Cennetin kapısına şöyle yazılı olduğunu gördüm:
"Allah'tan başka ilah yoktur, MUHAMMED Allah'ın Resulüdür, Ali Allah'ın velisidir, Hasan ve Hüseyn Resulullah'ın torunlarıdır, Fatımat'üz Zehra Allah'ın safvetidir, bunları inkar eden ve onlara buğz edene (kin güdene) Allah'ın laneti olsun."


Bir gün Resulullah (s.a.a) oturmuştu ve yanında da İmam Ali bin Ebi Talib (a.s) bulunuyordu. O sıra Hz. Hüseyin içeriye girdi. Resulullah (s.a.a) onu yanına oturtarak iki gözünün arasını ve dudaklarını öptü. Hz. Hüseyin o sıralar altı yaşındaydı. Hz. Ali Resulullah'a dönerek şöyle bir soru sordu: "Ya Resulellah, oğlum Hüseyn'i seviyor musun?"

Allah Resulü buyurdu: "Nasıl sevmem, oysa o benim vücudumdan bir parçadır."

Hz. Ali (a.s) arz etti: "Ey Resulullah, hangimizi daha çok seviyorsun, beni mi, Hüseyni mi?"

Hz. Hüseyin araya girerek şöyle dedi: "Babacığım, kimin şeref ve fazileti daha yüce olursa, onu daha çok sever ve makamı ona daha yakın olur."

Hz. Ali oğluna hitaben şöyle dedi: "Ey Hüseyn, benimle fazilet yarışmasına girer misin?"

Hz. Hüseyn de "Evet babacığım, eğer istiyorsan!" diye cevap verdi.

Hz. Ali ona şöyle buyurdu:

"Ey Hüseyn!
Ben, Müminlerin Emiri'yim.
Ben, sadıkların diliyim.
Ben (MUHAMMED) Mustafâ'nın veziriyim.
Ben Allah'ın ilminin hazinedarı ve insanlar arasından seçtiği kimseyim.
Ben, cennete en önce gidenlerin öncüsüyüm.
Ben Resulullah'ın borcunu ödeyecek kimseyim.
Ben, o kimseyik ki amcası cennette efendidir.
Ben, o kimseyim ki cennette meleklerle birlikte uçar...
Ben, Resul'ün kadısıyım...
Ben, tenzil (Tevbe) süresini Allah-u Teala'nın emriyle Mekke ehline taşıyanım.
Ben Allah'ın kulları içinde seçtiği kimseyim.
Ben, Allah'ın "Allah'ın ipine topluca sarılın"(Ali İmran/103) buyruğuyla kullarına tutunmalarını emrettiği onun kopmaz ipiyim.
Ben, Allah'ın parlayan yıldızıyım.
Ben, gök meleklerinin kendisini ziyaret ettiği kimseyim.
Ben, Allah'ın konuşan diliyim(1)
Ben, Allah Teala'nın yaratıklarına olan hüccetiyim.
Ben, Allah'ın güçlü eliyim.
Ben Allah-u Teala'nın göklerdeki yüzüyüm.
Ben, Allah'ın zahir olan tarafı (yanı)yım(Zümer 56.Ayete işaret).
Ben, o kimseyim ki hakkımda Allah-u Teala şöyle buyurmuştur: "…Onlar kadirleri yüceltilmiş kullardır. Onlar Allah'ın sözünün önüne geçmezler, hep O'nun emriyle hareket ederler." (Enbiya, 26-27)
Ben, Allah'ın asla kopmayan sağlam kulpuyum. Allah duyandır, bilendir. (Bakara 256. Ayete işaret)
Ben, Allah'ın girilmesi gereken kapısıyım.
Ben, Allah'ın sırat üzerindeki sancağıyım.
Ben, Allah'ın eviyim, kim ona geçerse emanda olur; kim benim velayetime ve sevgime tutunursa, cehennemden emanda olur.
Ben, ahdi bozanlarla (Cemel ehli olan Ayşe, Talha, Zübeyr ve askerleri) adaletten sapıp zulmedenlerle (Muâviye ve yandaşları) ve dinden çıkanlarla (haricilerle) savaşacak kimseyim.
Ben, kafirleri öldürenim.
Ben yetimlerin babasıyım, ben yaşlı kadınların sığınağıyım.
Ben o kimseyim ki kıyamet günü velayetimden birbirlerine soracaklar. (Nebe 1. ayete işaret). Allah buyuruyor ki: “O gün nimetlerden sorulacaksınız” (Tekasür/8)
Ben, Allah-u Teala'nın yaratıklarına bahşettiği onun nimetiyim.
Ben, o kimseyim ki hakkımda Allah-u Teala buyurmuştur ki: "Bugün size dininizi tamamladım, nimetimi tamamladım ve ve size din olarak İslam'a razı oldum." (Mâide/3) Her kim beni severse, dini kamil olmuş bir Müslüman ve mümin olur.
Ben o kimseyim ki, benimle hidayet buldunuz (Rad 7.Ayete işaret)(2).
Ben o kimseyim ki, ALLAHu Teala benim ve düşmanım hakkında buyurmuştur ki: "Ve durdurun onları, şüphe yok ki onlar sorguya çekileceklerdir." (Sâffât/24) Yani Kıyamet günü benim velayetimden (sorguya çekileceklerdir.) Allah-u Teala'nın Gadir-i Hum günü onunla dinini tamamladığı Büyük haber benim. (Nebe'/2. ayete işaret.)
Ben, o kimseyim ki, Allah Resulü (s.a.a) hakkımda "Ben kimin mevlâsı isem, Ali de onun mevlâsıdır" buyurmuştur.
Ben, müminin namazıyım.
Ben Hayye alas-salât, ben, Hayye alal-felâh; ben, Hayye ala Hayril-amel (ben; namaza, kurtuluşa, en hayırlı amele gelin) (sözlerinin sırrıyım).
Ben o kimseyim ki, düşmanım hakkında Allah-u Teala şu ayeti indirdi: "Bir isteyen, gelip çatacak azâbı istedi. O azâbı ki kâfirlerin başından defedecek yok." (Meâric/1-2) Maksat benim velayetimi inkar edendir ki o da Yahudi olan Nu'man bin el-Hâris'tir, Allah'ın laneti onun üzerine olsun.
Ben, insanları havuz (Kevser)'a çağıranım; benden başka müminleri çağıran var mı?
Ben, evladımdan olan temiz imamların babasıyım.
Ben kıyamet günündeki adalet terazisiyim.
Ben, dinin reisiyim.
Ben, müminleri hayırlara ve Rabbimin bağışına götüren öncüyüm.
Ben o kimseyim ki, Kıyamet gününde (cennet) ashabı benim dostlarımdır; onlar ki benim düşmanlarımdan uzaktırlar; onlar ki ölüm anında korkmaz ve üzülmezler ve kabirlerinde azap edilmezler. Onlar, şehitler ve sıddıklardır ki Rab'lerinin indinde sevinecekler.
Ben o kimseyim ki, şialarım (yandaşlarım)'dan Allah'ın ve Resulü'nün sevmediğini sevmemeleri için söz alınmıştır, isterse babaları veya evlatları olsun.
Ben o kimseyim ki, Şialarım (Yandaşlarım) hesapsız cennete gireceklerdir.
Ben o kimseyim ki, şialarımın isimlerinin yazılı olduğu divana sahibim.
Ben, müminlerin yardımcısı ve alemlerin Rabbinin indinde şefaatçileriyim.
Benim iki kılıçla (Zülfikar) çarpışan,
Benim iki mızrakla vuran.
Ben, Bedir ve Hüneyn gününde kafirleri öldürenim.
Ben, Uhut'ta düşman askerinin başına bela kesilen kişiyim.
Ben, Ahzap (Hendek) günü İbn-i Abdüved'i –ki Allah ona lanet etti- vuranım.
Ben, Amr'ı ve Merhab'ı (Hayber'in en büyük yiğidi) öldürenim.
Ben, Hayber yiğitlerini öldürenim.
Ben, o kimseyim ki hakkımda Cebrail el-Emin (a.s) şöyle buyurmuştur: "Zülfikar gibi kılıç, Ali gibi de yiğit yoktur."
Ben, Mekke fethinin sahibiyim. Ben Lat ve Uzza'yı kıranım. Ben Büyük Hubel ve Menât adlı putları yok edenim.
Ben, Resulullah sallALLAHu aleyhi ve âlihi ve sellem'in omzuna çıkıp putları kıranım.
Ben, "Yeğûs, "Yaûk" ve "Nesra" (adlı putları) kıranım.
Ben, Allah yolunda kafirlere savaşan kimseyim.
Ben, (rükû'da) yüzüğünü sadaka veren kimseyim.
Ben, (Hicret gecesinde) Resulullah sallALLAHu aleyhi ve âlihi ve sellem'in yatağına yatıp nefsimle onu müşriklerden koruyanım.
Ben, o kimseyim ki cinler benim kudret ve heybetimden korkarlar!
Ben, o kimseyim ki onunla Allah'a ibadet edilir.
Ben, Allah'ın tercümanıyım.(3)
Ben, Allah'ın sancağıyım.
Ben, Resulullah sallALLAHu aleyhi ve âlihi ve sellem'in ilminin heybesiyim.
Ben, Resulullah (s.a.a)'tan sonra Cemel ehli (Ayşe, Talha ve askerleri) ve Sıffin ehliyle (Muaviye ve yandaşları) savaşacak kimseyim.
Ben Cennet ve cehennemi bölenim."
ALLAHUMME SALLİ ALA MUHAMMED VE ÂL-İ MUHAMMED VE ACCİL FERECEHUM VE FERECENA BİHİM
Kullanıcı avatarı
f_altan
Mesajlar: 2376
Kayıt: 22 Oca 2007, 20:49

Re: Ayet ve Hadislerde İmamet

Mesaj gönderen f_altan »

Söz buraya varınca Hz. Ali (a.s) sustu. Allah'ın Resulü (s.a.a) söze başlayıp şöyle buyurdu:

"Ey Eba Abdillah (il-Hüseyn), duydun mu babanın söylediklerini? Daha bunlar, onun faziletlerinin onda birinin onda birinin onda biridir ancak. Bunlar bir milyon faziletten sadece bir kaçıydı. O bundan da yüce birisidir."

Bunun üzerine Hz. Hüseyin şöyle dedi:

"Bütün övgüler Allah'a mahsustur ki bizi mümin kullarının çoğundan ve bütün yaratıklarından üstün kıldı. Dedemizi de tenzili, tevili, sıdkı ve Cebrâil-i Emin'le konuşmayı tahsis etti. Bizi seçtiği kullarının en güzidesi ve bütün yaratıklarının en üstünü karar kıldı."

Sonra şöyle devam etti: "Saydığın faziletlere gelince; ey Emir'el-Mu'minin, sen bütün bunlarda sadık ve eminsin!"

Burada Allah Resulü Hz. Hüseyn'e dönerek "Yavrum, şimdi de sen faziletlerini zikret" buyurdu.

Hz. Hüseyin şöyle dedi:

"Ey babacığım!
Ben Ali b. Ebi Tâlib'in oğlu Hüseyn'im.
Annem alemlerin kadınlarının efendisi Fâtımet-üz Zehrâ'dır.
Benim dedem, bütün Âdem oğullarının efendisi MUHAMMED-ül Mustafâ'dır ve bunda hiçbir şüphe yoktur.
Ey Emirelmuminin, benim annem senin annenden Allah indinde ve bütün insanların nezdinde daha faziletlidir!
Benim dedem senin dedenden daha hayırlı ve Allah indinde ve bütün insanların nezdinde daha faziletlidir!...
Ey Emirelmuminin, sen Allah indinde benden daha faziletlisin, ama ben baba, anne ve dede açısından daha büyük bir iftihara sahibim!"

Ravî diyor ki söz buraya varınca, Hz. Hüseyin babasının boynuna sarıldı ve onu öpmeye başladı. Hz. Ali de Hüseyn'i öperek şöyle diyordu:

"Allah senin şeref ve iftiharını, ilim ve hilmini daha da artırsın! Sana zulmedenlere Allah lanet eylesin ey Ebâ Abdillah!"

Sonra Hüseyn (a.s) dönüp Resulullah (s.a.a)'in kucağına oturdu.

Kaynak:
Şâzân Bin Cibrîl el-Kummî “el-Fedâil” kitabı S.84-85-86
Dâr'ür Radıy H.1368 Kum Bas.
es-Seyyid Haşim el-Behrani (Ö.H.1107) “Hilyet'ül-Ebrâr fi Ahvâl MUHAMMED ve âlihil Athâr” S.123-127 Müesseset'ül Mearif el-İslamiyye; eş-Şeyh Ebul Hasan el-Mirandi “Mecma'ün Nureyn” S.192-194
ALLAHUMME SALLİ ALA MUHAMMED VE ÂL-İ MUHAMMED VE ACCİL FERECEHUM VE FERECENA BİHİM
Kullanıcı avatarı
f_altan
Mesajlar: 2376
Kayıt: 22 Oca 2007, 20:49

Re: Ayet ve Hadislerde İmamet

Mesaj gönderen f_altan »

Dipnotlar:

(1) Müminlerin Emiri Hz. Ali (as), ashabından Selman, Mikdat vs. ashabı ile bulut üzerine yükseldikten sonra şöyle buyurdu:

“Ben Allah'ın yeryüzündeki gözüyüm, ben Allah'ın yaratıkları üzerine onun diliyim, ben Allah'ın sönmeyen nuruyum, ben içinden geçilmesi gereken kapısıyım ve onun yaratıkları üzerine onun hüccetiyim.”

(el-Meclisi “Bihâr'ül Envâr” C.27, S.33-38 Müesseset'ül Vefa 1404 H Beyrut Bas. / Seyyid Haşim el-Behrâni “Medinet'ül Meâciz” C.1, S.237-241 Müesseset'ül Alemi Lil Matbûât H.1423 Beyrut Bas./ Mirza Hüseyin en-Nuri et-Tıbrisi “Nefsir Rahman fi Fadail Selman” S.471-476 / Hasan bin Süleyman el-Hilli “el-Muhtadar” S.71-76 Menşurat el-Matbaatil Hayderiyye H.1370 Necef Bas. / Şeyh Ebu Hasan el-Mirandi “Mecma'ün Nureyn” S.216-221 / es-Seyyid Radi el-Musevi el-Müstanbat “el-Katra fi Menâkıb en-Nebi vel-İtra” C.1, S.121-122 Tahran Bas. / Mirza MUHAMMED Taki “Sahifet'ül Ebrâr” C.2, S.48-50 Dâr'ül Cîl H.1414 Beyrut Bas.)

Müminlerin Emiri Hz. Ali (as) şöyle buyurdu:

“Ben hidayete eriştiren ve hidayete eren kişiyim, ben miskinlerin ve yetimlerin babasıyım, ben dulların kocasıyım, ben her zayıfın iltica yeriyim, ben her korkanın eman yeriyim, ben müminlerin cennetteki önderiyim, ben sapasağlam olan Allah'ın ipiyim, ben kopmak bilmeyen kulpayım, ben takva kelimesiyim, ben Allah'ın gözüyum, ben Allah'ın doğru konuşan diliyim, ben hakkında: “Nefsin: Yazıklar olsun bana, Allah'ın tarafına nasıl kusurda bulundum” (Zümer/56) diyeceği kimseyim, ben Allah'ın kulları üzerine rahmet ve mağfiret ile uzanmış olan Allah'ın eliyim, ben o kapıyım ki, kim beni ve hakkımı hakkıyla tanırsa şüphesiz olarak Rabbini tanımış olur. Nitekim ben, onun peygamberinin yeryüzündeki vasisi ve kulları üzerine olan hüccetiyim. Bu sıfatlarımı ancak Allah'a ve Resulüne karşı çıkanlar inkar ederler.”

(El-Kunduzi el-Hanefi “Yenabi'ül Mevedde” S.495; el-Meclisi “Bihar'ül Envar” C.4, S.9, C.24, S.199; C.26, S.258; C.39, S.339 / Yunus Ramadân “Buğyet'üt Tâlib Fi Marifeti Ali Bin Ebi Tâlib” S.300 / eş-Şeyh MUHAMMED el-Muzaffari “el-Katra” S.39 H.1407 Kum Bas / et-Tüsteri “Şerhi İhkâk'ul Hak” C.4, S.285 / Şeyh Saduk “et-Tevhîd” S.164-165 / Şeyh el-Müfid “el-İhtisâs” S.248 / Şeyh Sadûk “Meâni'il Ahbâr” S.17-18

(2) “Sen ancak ve ancak bir uyarıcı-korkutucusun ve her kavmin bir hidayete eriştiricisi vardır” (Rad/7)

Hz. Ali (as) bu ayet için şöyle buyurdu:

“Uyarıcı-korkutucu Resulullah (saa)'tır, hidayete eriştiren de benim.”

(el-Hakim Nişaburi “el-Müstedrek ala Sahihayn” c.3, s.129 el-Hakim burada diyor ki: Bu hadisin senetleri sahihtir. Ama ihraç etmemişler (Buhari ve Müslim) / el-Heysemi "Mecma'üz Zevaid" c.7, s.41 / el- Müttaki el-Hindi "Kenz'ul Ummal" c.1, s.251 / el-Tabari “Cami'ul Beyan” tefsiri c.8, s.108 / İbn-i Asakir "Tarih-i Dimaşk" c.2, s.416 / Suyuti “ed-Derr'ül Mensur” tefsiri c.4, s.608

Abdullah bin Abbas dedi ki: “Sen ancak ve ancak bir uyarıcı korkutucusun ve her kavmin bir hidayete eriştiricisi vardır” (Rad/7) ayeti indiği zaman, Resulullah (s.a.a) şöyle buyurdu:

"Uyarıcı-Korkutucu benim, Hadi (Hidayete Eriştiren) de Ali'dir, ey Ali, hidayete varmak isteyenler, ancak seninle hidayeti bulurlar"

(el-Suyuti "ed-Derr'ül Mensur" tefsiri c.4, s.45 / Tefsir-i İbn-i Kesir c.3, s.502 / Tefsir-i Tabari c.13, s.108 Hadis No: 20161 / el-Fahrettin Razi "Tefsir-i Kebir" c.19, s.14 / el-Hakim "Müstedrek es-Sahihayn" c.3, s.129 /el-Alusi "Ruh'ul-Meani" c.13, s.97 / ez-Zerendi "Nazım Dürer es-Simtayn" s.90 / el-Haskani "Şevahid'üt Tenzil" c.1, s.293 / el-Sabbağ el-Maliki "Füsul el-Mühimme" s.107 / eş-Şeblenci "Nur'ül Absar" s.71 / el-Hamvinieş-Şafii "Feraid es-Simtayn" c.1, s.148 / el-Müttaki el-Hindi "Muntahab'ul Kenz" c.5, s.34 / İbn-i el-Cevzi "Zad'ül Mesir" c.4, s.307 / el-Künci eş-Şafii "Kifayet üt-Talip" s.233 / İbn-i Asakir eş-Şafii "Tarih-i Dimaşk" c.2, s.416 Hadis No: 923 / el-Zehebi "Mizan'ül-İtidal" c.1, s. 482 /el-Askalani "Lisan'ül Mizan" c.2, s.199 / el-Kunduzi el-Hanefi "Yenabi'ül-Mevedde" s. 238 / Ebu Naim "Nur'ül Müşteal" s.119)

(3) İmam'ul-Masumin kerremALLAHu vecheh buyurdu ki:

“Ena tercüman vahyüllah, ve enel masumun min indillah.”

“Ben Allah'ın vahyinin tercümanıyım, ben Allah tarafından masum kılınan kişiyim.”


(et-Tüsteri “Şerh-i İhkak'ul Hak” C.7, S.609; MUHAMMED Salih et-Tirmizi “Menakıb-ı Murtadavi” S.135)
ALLAHUMME SALLİ ALA MUHAMMED VE ÂL-İ MUHAMMED VE ACCİL FERECEHUM VE FERECENA BİHİM
Kullanıcı avatarı
f_altan
Mesajlar: 2376
Kayıt: 22 Oca 2007, 20:49

Re: Ayet ve Hadislerde İmamet

Mesaj gönderen f_altan »

Hz. Ali (a.s)'ın Ka'be’de Doğuşu

Bütün ravi ve tarihçiler Emir'ul-Müminin Ali'nin (a.s) Allah'ın evi olan kutsal Ka'be'de doğduğunda[1] ve O'ndan başka kimsenin orada dünyaya gelmediğinde ittifak etmişler. Hz. Ali'nin o kutsal mekânda dünyaya gelmesi, O'nun yücelik nişanelerinden ve Allah katındaki makamının azametindendir. Abdulbakî Amrî şiirinde buna şöyle değinmektedir:

Entel aliyyullezi fevkal ula rufia
Bi batn-i Mekke'te indel beyt’i iz vudia

“Sen öyle bir Ali'sin ki, yüceler üzerine yükseltilmişsin,
Mekke'de, Beyt'in (Ka'be'nin) içinde doğmuşsun.


Hz. Peygamber'in (s.a.a) kardeşi ve ilim şehrinin kapısı (olan Hz. Ali –a.s-), çevresini aydınlatmak, tevhid bayrağını orada yüceltmek ve onu putperestlik ve putların pisliğinden temizlemek için Allah Teala'nın en kutsal evinde dünyaya geldi. Garipler babası, fakirler kardeşi, mazlum ve mahrumların sığınağı olan Hz. Ali (a.s) bu azametli evde doğdu ki, emniyet, refah ve istikrar ruhunu onların hayatına yaysın; fakirlik ve yoksulluk gölgesini onların hayatından silip atsın.

Bahta şeyhi ve Kureyş mümini olan babası Ebu Talip, onu “Ali” olarak adlandırdı. Bu isim, isimlerin en güzelidir. Şüphesiz imam Ali (a.s); bağış, üstünlük ve Allah Teala'nın kendisine bağışladığı güç, ilim, edep ve fazilette yüce bir mertebeye sahipti.

Beyan emiri ve İslamî adalet öncüsü olan Hz. Ali (a.s), Fil Yılından 30 yıl sonra, Hz. Peygamber’in bisetinden ise 12 sene önce Recep ayının 13'ünde Cuma günü dünyaya geldi.[2]
_____________________
Kaynakça:

[1] - Müruc’uz- Zeheb, c. 2, s. 3; Fusul’ul- Muimme (İbn-i Sabbağ), s. 24; Metalib’us- Süul, s. 22; Tezkiret’ul- Havass, s. 7; Kifayet’ut-Talib, s. 37; Nur’ul- Ebsar, s. 76; Nozhet’ul- Mecalis, c. 2, s. 204; Şerh’uş-Şifa, c. 2, s. 15; Ğayet’ul- İhtiras, s. 97; Abkariyyat’ul- İmam (Akkad), s. 38; Müstedrek’ul- Hakim, c. 3, s. 483; bu kaynakta şöyle nakledilmiştir: “Esed kızı Fatıma'nın, Emirü'l-Mğminin Ali b. Ebî Talib'i Ka'be'de dünyaya getirdiğine dair hadisler mütevatirdir.”
[2] -Hayat'ul-İmam Emir'ul-Muminin (a.s), c. 1, s. 32; Menakıb-ı Âl-i Ebî Talip'ten naklen, c. 3, s. 90
ALLAHUMME SALLİ ALA MUHAMMED VE ÂL-İ MUHAMMED VE ACCİL FERECEHUM VE FERECENA BİHİM
Kullanıcı avatarı
f_altan
Mesajlar: 2376
Kayıt: 22 Oca 2007, 20:49

Re: Ayet ve Hadislerde İmamet

Mesaj gönderen f_altan »

ON AYNI SORU, ON AYRI CEVAP

Zamanında Hz. MUHAMMED buyurmuş ki:

“Ben ilmin şehriyim Ali de onun kapısıdır!!”

Bunu bir deneyelim demişler kendi kendilerine. Gerçekten de acaba Ali bu ümmetin en bilgili olanı mı?
Kaç kişiyiz?
On kişi!!!
Gelin hep birlikte bir soru soralım Ali’ye!
Eğer hepimize aynı cevabı verirse, o zaman ilmi azdır. Ama eğer farklı cevaplar verirse, işte o zaman iş değişir. Denemenin zararı yok diyerek, hepsi birden Kufe camisinin çıkışında, Hz. Ali’nin karşısına gelerek sırayla şu soruyu sorar:

-Dünya malımı daha hayırlıdır ya Ali, yoksa ilim mi?

Buyurdu ki: "İlim daha hayırlıdır. Çünkü ilim peygamberlerin mirasıdır. Mal ise Firavunların Karun’ların, Şedad’ların miras bıraktığıdır."

-Dünya malımı daha hayırlıdır ya Ali, yoksa ilim mi?

Buyurdu ki: "İlim daha hayırlıdır. Çünkü ilim seni korur ama mal seni korumaz sen malı korumak zorundasın."

-Ya Ali! Dünya malı mı daha hayırlıdır, yoksa ilim mi?

Buyurdu ki: "İlim daha hayırlıdır. Çünkü ilim sahibinin seveni çoktur ama mal sahibinin kıskananı ve düşmanı çoktur."

-Ya Ali! Dünya malı mı daha hayırlıdır, yoksa ilim mi?

Buyurdu ki: "İlim daha hayırlıdır. Çünkü ilim dağıttıkça çoğalır ama mal dağıttıkça azalır."

-Dünya malımı daha hayırlıdır ya Ali, yoksa ilim mi?

Buyurdu ki: "İlim daha hayırlıdır. Çünkü ilimi hırsızdan korumana gerek yoktur ama malı koruman lazım."

-Dünya malımı daha hayırlıdır ya Ali, yoksa ilim mi?

Buyurdu ki: "İlim daha hayırlıdır. Çünkü mal sahibini malından dolayı hesaba çekerler ama ilim sahibi ilim öğrettiklerine şefaat eder."-Dünya malımı daha hayırlıdır ya Ali, yoksa ilim mi?

Buyurdu ki: "İlim daha hayırlıdır. Çünkü mal kaldıkça çürüyüp bozulur ama ilim asla bozulmaz."

-Dünya malımı daha hayırlıdır ya Ali, yoksa ilim mi?

Buyurdu ki: "İlim daha hayırlıdır. Çünkü mal insanın kalbini taşlaştırır ama ilim kalbi nurlandırır."

-Dünya malımı daha hayırlıdır ya Ali, yoksa ilim mi?

Buyurdu ki: "İlim daha hayırlıdır. Çünkü mal sahibi ilahlık peşindedir (Firavun vs.gibi) ama ilim sahibi kulluk peşindedir."

Hz. Ali hakkında yanılan grup, mahcubiyet içerisinde geri dönerler.

Hz. Ali’nin iki mübarek dudağından şu cümleler dökülür en son:

"Allah’a yemin olsun ki, eğer bütün dünyanın insanları toplanıp aynı soruyu sorsaydı, ben hepsine farklı farklı cevaplar verirdim…"
ALLAHUMME SALLİ ALA MUHAMMED VE ÂL-İ MUHAMMED VE ACCİL FERECEHUM VE FERECENA BİHİM
Kullanıcı avatarı
f_altan
Mesajlar: 2376
Kayıt: 22 Oca 2007, 20:49

Re: Ayet ve Hadislerde İmamet

Mesaj gönderen f_altan »

EHLİBEYT (A.S) KANALIYLA NAKLEDİLEN GADÎR-İ HÛM HUTBESİ


Senetli bir şekilde Alkame b. MUHAMMED Hazremî kanalıyla İmâm MUHAMMED Bâkır'dan (a.s) şöyle nakledilmiştir:

"Resulullah (s.a.a), hacc görevini Medine'den (Mekke'ye) gidip yerine getirmiştir. O ana kadar hac ve velâyet dışında bütün şer'î hükümleri insanlara tebliğ etmişti. Cebrâîl (a.s), Resulullah'a (s.a.a) gelerek 'Ya MUHAMMED dedi, Allah sana selâm söylüyor ve şöyle buyuruyor: 'Ben canını alacağım her peygamberimin ve her resulümün canını, ancak dinimi kemale erdirdikten ve hüccetimi tamamladıktan sonra alırım. Bu dinden de senin üzerinde tebliğ etmen gereken iki fariza kalmıştır; hac farizası ve senden sonrası için velâyet ve hilâfet farizası. Ben yer yüzümü asla hüccetsiz bırakmadım ve asla bırakmayacağım.' Cebrâîl (a.s) şöyle devam etti: 'Allah (azze ve celle) sana, haccı kavmine tebliğ etmeni emrediyor. Seninle birlikte Medine ve etrafından ve bedevilerden kimin gitme imkânı varsa, onlar da seninle hac yapsınlar ki onlara da namazı, zekâtı ve orucu öğrettiğin gibi haccı da öğretesin…' Bunun üzerine Allah Resulü'nün münâdîsi insanlara şöyle seslendi: 'Allah'ın Resulü, hac yapmak istiyor ve önceki şer'î hükümlerde olduğu gibi, haccın da hükümlerini size öğretmeyi amaçlıyor.' Böylece Resulullah (s.a.a) yola çıktı ve onunla birlikte bir çok insan da yola koyuldu ve Resulullah'ın ne yapmak istediğini görmek için ona kulak kesildiler. Bu seferde Medine ve etrafından ve bedevilerden Resulullah (s.a.a) ile hac yolculuğuna çıkanların sayısı, yetmiş bin kişi veya biraz üzerindeydi.

Resulullah (s.a.a), hac farizasını bitirip Medine'ye doğru yola çıktı. Cuhfe'ye varmadan, Gadîr-i Hum denen yere vardığında Cebrâîl (a.s) nazil olup 'Ey MUHAMMED dedi, Allah (azze ve celle) sana selâm ediyor ve şöyle buyuruyor:


"Ey Resul, sana indirileni tebliğ et (insanlara ulaştır); eğer bunu yapmazsan peygamberliğini tebliğ etmemiş gibi olursun. Ve Allah seni insanlardan koruyacaktır." (Mâide: 67)

Bir ucu Cuhfe'ye yaklaşan Müslümanların önde gidenlerinin geriye çağrılmalarını ve geride kalanlarının da orada toplanmalarını emretti… Ardından Allah Resulü namaza toplanma emri verdi. Orada bulunan ağaçların altının temizlenmesi ve minber şeklinde taşların üst üste kurulmasını emretti ve insanları iyi görebilmesi için onların üzerine çıktı ve Allah'a hamd u senâ ederek şöyle başladı sözlerine:

"Hamd ve senâ; birliğinde yüce, tekliğinde yakın, sultasında celaletli ve erkanında azim olan Allah'a mahsustur. Allah'ın ilmi, yerlerinde kaldıkları hâlde her şeyi kuşatmıştır. O, bütün yaratıkları kudret ve burhanıyla hakimiyeti altına almıştır.

Allah sürekli olarak şükredilmiş ve sürekli de övülecektir. O yok olmayan bir azametin sahibidir. Yaratan O'dur. Yeniden dirilten de O'dur. Her iş, O'na dönmektedir. Yükseltilmişleri (göklerden ve semavi cisimlerden kinayedir) vücuda getiren, serilenleri (yer yüzünden kinayedir) seren, yerlerin ve göklerin hükümranı, pak, tenzih edilmiş, meleklerin ve ruhun Rabbi, yarattığı her şeye ihsanda bulunan, kendisine yaklaşan herkese lütfeden O'dur. Her göz O'nun gözetimindedir, ama gözler O'nu göremez.

Allah ikram edici, hilim sahibi ve tahammül edicidir. Rahmeti her şeyi kuşatmış, nimeti ile hepsine ihsanda bulunmuştur. İntikam almada acele davranmaz ve müstahak olunan azabına hemen teşebbüste bulunmaz.

Batınları ve gizlilikleri anlar, içleri bilir, gizlenmişler, O'na saklı kalmaz ve gizlilikler O'na karmaşık gelmez. Her şeyi ihata eden, O'dur. Her şeye galebe çalan, O'dur. Her şeyde kuvvet O'dur; her şey üzerindeki kudret O'dur. O'nun gibi bir şey yoktur. Hiçbir şey yokken, bir şey var eden O'dur. Daimidir; adalet ile kaimdir. İzzet ve hikmet sahibi olan O'ndan başka bir ilah yoktur.

O gözlerin idrakinden yücedir; ama kendisi gözleri derk eder-görür. O, lütuf sahibi ve bilendir. Hiç kimse görmekle sıfatlarına ulaşamaz ve hiç kimse bizzat Aziz ve Celil olan Allah'ın kendisinin kılavuzluk ettiği dışında gizli ve açık niteliği hakkında bir şey elde edemez.

Şahadet ederim ki O öyle bir Allah'tır ki kutsiyeti, zamanı doldurmuştur. O'nun nuru, ebediyeti kapsamıştır. O, emirlerini istişare edilen kimselerle istişare etmeksizin icra etmektedir; takdirinde ortağı bulunmamakta ve tedbirinde hiçbir yardım görmemektedir.Yarattığı her şeyi örnek ve misali olmaksızın, hiç kimseden yardım almadan, zahmete katlanmadan ve fikir ve çare bulmaya ihtiyaç duymadan yaratmıştır. Allah yaratıkları icat etti ve onlar da vücuda geldiler. Yarattı ve onlar da zahir oldular. Evet O, kendisinden başka ilah olmayan Allah'tır; O ki yaptığı sağlam ve işi güzeldir; zulmetmeyen bir âdil ve işlerin kendisine döndüğü bir kerem sahibidir.

Şahadet ederim ki her şeyin, azameti karşısında tevazu gösterdiği ve her şeyin, izzeti karşısında zelil olduğu ve her şeyin, kudreti karşısında teslim olduğu ve her şeyin, heybeti karşısında huzû gösterdiği (boyun eğdiği) ilah O'dur. Padişahların padişahı, eflakin (galaksilerin) döndürücüsü, güneş ve ayı râm eden de O'dur. Her şey tayin edilmiş bir zamanla hareket etmektedir. Süratle birbirlerini takip eden geceyi gündüze ve gündüzü de geceye giydirmektedir. Her inatçı zorbayı döküp kıran ve her isyankar şeytanı helak eden O'dur.

O'nun için bir zıt ve onunla birlikte bir eş mevcut değildir; tek ve ihtiyaçsızdır; doğurulmamış ve doğurmamıştır; O'nun hiçbir benzeri yoktur; tek olan Allah ve azamet sahibi bir Rab'dir; istemekte, ardından yerine getirmektedir; irade etmekte, ardından mukadder kılmakta; bilmekte, ardından saymaktadır; öldürmekte ve diriltmektedir; fakir kılmakta ve zenginleştirmektedir; güldürmekte ve ağlatmaktadır; yakın kılmakta ve uzaklaştırmaktadır; esirgemekte ve bağışta bulunmaktadır; hükümdarlık O'nundur; hamd ve senâ ona mahsustur; hayır onun elindedir; O, her şeye kâdirdir.

Geceyi gündüze ve gündüzü geceye giydirir; O'ndan başka ilah yoktur. Allah izzet ve mağfiret sahibidir; dualara icabet eden, çok ihsanda bulunan, nefesleri sayandır. Cin ve insanların Rabbidir. Hiç bir şey O'na zor gelmez. Yardım isteyenlerin feryadı O'nu usandırmaz; ısrar edenlerin ısrarı onu bıktırmaz. Salihlerin koruyucusu, kurtuluşa erenlerin başarıya ulaştırıcısı, müminlerin ihtiyaç sahibi ve alemlerin Rabbi'dir. Yarattığı her şeyden dolayı kendisine her hâlde şükredilmesi gereken Allah'tır. O'na hamd ediyorum; sürekli şükrediyorum. Sıkıntı ve rahatlık hâlinde, zorluk ve huzur hâlinde O'na şükrediyorum. O'na meleklerine, kitaplarına ve peygamberlerine iman ediyorum. O'nun emrini dinliyor, sadece O'na itâat ediyorum. O'nu hoşnut eden şeylere teşebbüste bulunuyorum. İtaatinde rağbet ettiğim için ve cezasından korktuğum için O'nun mukadderatı karşısında teslim oluyorum. Zira hilesinden güvende olunmayan (yapılan hilelere uygun zamanında karşılık veren) ve zulmünden korkulmayan (yani asla zulmetmeyen) Allah O'dur.
ALLAHUMME SALLİ ALA MUHAMMED VE ÂL-İ MUHAMMED VE ACCİL FERECEHUM VE FERECENA BİHİM
Kullanıcı avatarı
f_altan
Mesajlar: 2376
Kayıt: 22 Oca 2007, 20:49

Re: Ayet ve Hadislerde İmamet

Mesaj gönderen f_altan »

Allah için nefsim hususunda kulluğumu itiraf ediyorum ve O'nun Rab olduğuna tanıklık ediyorum. Bana vahyettiği her şeyi eda ediyorum; zira eğer onu eda etmezsem, bana azabının ineceğinden korkuyorum. Şüphesiz O'nun azabını, her ne kadar büyük hile yapsa-düzen kursa da ve dostluğu halis olsa da hiç kimse defedemez. Allah'tan başka ilah yoktur. Allah bana nazil buyurduğunu tebliğ etmediğim taktirde, risâletimi eda etmemiş olacağımı ilan etti. Beni insanların Şerrinden koruyacağını garantiledi. Allah kifâyet eden ve yücelik sahibidir.

Allah bana şöyle vahyetmiştir:

"Ey Peygamber, Rabbinden sana indirileni tebliğ et, eğer bunu yapmazsan, O'nun elçiliğini yapmamış olursun. Allah seni insanlardan korur. Doğrusu Allah kâfirlere yol göstermez." (Mâide: 67)

Ey insanlar, ben Allah'ın bana nazil buyurduğu hiçbir şeyi ulaştırma hususunda kusur etmedim ve ben bu âyetin nüzul sebebini sizlere beyan ediyorum:

Cebrâîl üç defa bana nazil oldu ve Selâm sahibi olan - ki o Selâm'dır- Rabb'im tarafından bu toplantı yerinde ayağa kalkarak, beyaz ve siyah (ırktan) herkese şunu ilan etmemi emretti: "Ali bin Ebî Tâlib, benim kardeşimdir, vasîmdir, halifemdir ve benden sonra imâmdır. Onun bana nispet makamı, Hârûn'un Musâ'ya olan makamı gibidir; şu farkla ki benden sonra peygamber gelmeyecektir. O, Allah ve Resulü'nden sonra sizlerin velisidir (velâyet ve tasarruf sahibidir)" diye ilan etmemi emretti. Allah, bu konuda kitabından bana bir de âyet nazil buyurdu:

"Şüphesiz sizin veliniz, Allah, Resulü, iman edip namaz kılanlar ve rükû hâlinde zekât veren müminlerdir." [Mâide: 55]

Namaz kılıp rükû hâlinde zekât veren ve her hâlinde Aziz ve Celil olan Allah'a yönelen kimse Ali bin Ebî Tâlib'dir.

Ey insanlar, ben Cebrâîl'den benim için Allah'tan, beni bu önemli şeyi tebliğ etmekten mazur görmesini dilemesini istedim. Zira takva sahiplerinin azlığını, münafıkların çokluğunu, kınayanların fesadını, İslam'ı alaya alanların hilelerini biliyorum. Onlar Allah'ın, kitabında kendilerini şöyle nitelendirdiği kimselerdir:

"Hani siz, onu dillerinizle birbirinize yetiştiriyor, ağızlarınızla hiçbir bilgi sahibi olmadığınız bir şeyi söylüyor ve onu kolay sanıyordunuz. Halbuki o Allah katında büyük bir günahtır." [Nur: 15]

Hakeza, münafıklar defalarca bana eziyette bulundular ve beni, "uzun" (her söze kulak asan kimse) olarak adlandırdılar. Onlar Ali'nin benden ayrılmaması, benim kendisine teveccüh etmem sebebiyle böyle olduğumu sandılar. Sonunda Aziz ve Celil olan Allah şu âyeti nazil buyurdu:

"(Yine o münafıkların içinde:) 'O (Peygamber her söyleneni dinleyen) bir kulaktır', diyerek Peygamberi incitenler de vardır. De ki: O sizin için bir hayır kulağıdır." [Tevbe: 61]

Eğer ben, bana bunu (her söze kulak veren kimse olmayı) isnat edenleri açığa vurmak istersem, edebilirim. Eğer onların şahsına işaret etmek istersem, işaret de edebilirim. Eğer onları alametleriyle tanıtmak istersem, tanıtabilirim. Ama Allah'a yemin olsun ki ben onların işi hususunda yücelik gösterdim.

Bütün bunlardan sonra Ali hakkında bana nazil olan şeyi tebliğ etmediğim taktirde, Allah asla benden razı olmayacaktır."

Peygamber (s.a.a) daha sonra şu âyeti tilavet buyurdu:

"Ey Peygamber! Rabbinden sana indirileni tebliğ et, eğer bunu yapmazsan O'nun elçiliğini yapmamış olursun. Allah seni insanlardan korur. Doğrusu Allah kâfirlere yol göstermez."

Ey insanlar, biliniz ki Allah Muhacirlere, Ensâr'a ve onlara iyilikle tabi olanlara, köylüye ve şehirliye, Arab'a, ve Acem'e, özgüre ve köleye, büyüğe ve küçüğe, beyaza ve siyaha, ona (Ali'ye) itâat etmeyi farz bilmiş, onu imâm ve yetki sahibi kılmıştır. Her muvahhid için onun hükmünü icra etmesi, sözüyle amel etmesi, emrini kabullenmesi gerekir. Her kim ona muhalefet ederse, melundur. Her kim ona tabi olursa ve onu tasdik ederse, Allah'ın rahmetine mazhar olacaktır. Allah onu ve onu dinleyip kendisine itâat eden herkesi bağışlamıştır.

Ey insanlar, bu, böylesine bir toplulukta ayağa kalktığım son defadır. O hâlde işitiniz, itâat ediniz; Rabbiniz olan Allah'ın emri karşısında teslim olunuz. Zira Aziz ve Celil olan Allah-u Teâlâ sizin mevlânız ve mabudunuzdur. Allah'tan sonra (şu anda) ayakta sizleri muhatap kılan, O'nun Resulü olan MUHAMMED sizin velinizdir. Benden sonra da Ali Allah'ın emriyle sizin veliniz ve imâmınızdır. İmâmet makamı ondan sonra da Allah ve Resulü'yle görüşeceğiniz güne (Kıyamete) kadar onun evlatlarından olan benim neslimin hakkıdır.

Allah'ın helal kıldığı hususlar dışında bir helal yoktur. Allah'ın sizlere haram kıldığı şey dışında da bir haram yoktur. Aziz ve Celil olan Allah bana helal ve haramı tanıtmış ve Rabb'imin kitabından, helal ve haramından bana öğrettiği her şeyi de ben ona ifâze etmişim (öğretmişim).

Ey insanlar, Allah var olan her ilmi bende bir araya toplamıştır. Ben de öğrendiğim her ilmi takva sahiplerinin İmâmı'nda (Ali'de bir araya) topladım. Var olan her ilmi mutlaka Ali'ye öğrettim. Allah'ın Yasin süresinde andığı “Biz her şeyi apaçık bir imamda saymışızdır”[4] ayetindeki "İmâm-i Mübin / Apaçık İmam ) odur.

Ey insanlar, ondan (Ali'den) başkasına yönelerek sapıklığa düşmeyin. Ondan yüz çevirmeyin; onun velâyetinden ayrılmayın. O, hakka hidâyet eder ve hak ile amel eder. Batılı iptal eder ve batıldan sakındırır. Allah yolunda kınayıcıların kınaması ona engel olamaz.

O (Ali), Allah'a ve Resulü'ne iman eden ilk kimsedir. Bana iman husussunda hiç kimse ondan öne geçmemiştir. O, canıyla Allah Resulü'nün yolunda her türlü fedakarlığa katlanmıştır. İnsanlardan hiç kimse onunla Allah'a ibâdet etmediği bir zamanda, o, Allah Resulü'yle birlikteydi. Namaz kılan ilk kimse odur. Benimle birlikte Allah'a ibâdet eden ilk kimse de odur. Allah tarafından yerime yatağıma yatmasını emrettim. O da canını bana feda ederek benim yerime yatağıma yattı.

Ey insanlar, onu üstün bilin; hiç şüphesiz, Allah ona üstünlük vermiştir. Onu kabul edin; şüphesiz Allah onu tayin etmiştir.

Ey insanlar, o, Allah tarafından tayin edilen imâmdır. Her kim onun velâyetini inkâr ederse, şüphesiz Allah tevbesini kabul etmez ve onu bağışlamaz. Allah'ın ona muhalefet eden kimseye böyle davranacağı kesindir. Allah ona böyle yapar ve onu ebediyete kadar, sonsuza dek şiddetli azapla azaplandırır. O hâlde ona muhalefet etmekten sakının. Aksi takdirde yakıtı insanlarla taşlar olan ve kâfirler için hazırlanan ateşe duçar olursunuz.

Ey insanlar, Allah'a yemin olsun ki önceki peygamberler ve elçiler bana müjde vermişlerdir ve ben Allah'a yemin olsun ki peygamber ve elçilerin sonuncusuyum, gök ve yerdeki bütün yaratıkların üzerinde hüccetim. Her kim bu konuda şek ederse cahiliye küfrü gibi kâfir olmuş olur. Her kim bu sözümden bir şeyde şek ederse bana nazil olmuş olan her şeyden şek etmiştir. Her kim İmâmların birinde şüphe ederse onların tümünde şüphe etmiştir ve kim bizim hakkımızda şüpheye kapılırsa, hiç şüphesiz ateştedir.

Ey insanlar, Allah, bu üstünlüğü bana bağışta bulunmuştur; bu onun bana bir minneti ve ondan bana bir ihsandır. Ondan başka ilâh yoktur. Ebediyete kadar, sonsuza dek, her haliyle ona hamd ve senâda bulunuyorum.

Ey insanlar, Ali'yi üstün biliniz. Zira o, Allah rızk indirdiği ve yaratıklar baki kaldığı müddetçe kadın ve erkek tüm insanların en üstünüdür. Bu sözü reddeden ve onunla uyumlu olmayan kimse melundur, melundur; gazaba uğramıştır, gazaba uğramıştır!

Biliniz ki Cebrâîl, Allah tarafından bu haberi benim için nazil kıldı ve şöyle buyurdu: "Her kim Ali'ye düşmanlık eder ve velâyetini kabul etmezse, lanetim ve gazabım onun üzerine olsun."

Herkes yarın için önceden ne göndereceğine baksın. Ali'ye muhalefet etmekten ve ayağının sabit olduktan sonra sürçmesinden dolayı Allah'tan korksun. Allah yaptıklarınızdan hiç şüphesiz haberdardır…

Ey insanlar, Kur'ân hakkında tefekkür ediniz, âyetlerini anlamaya çalışınız; muhkem âyetlerine bakınız, müteşabih âyetlerinin ardından koşmayınız. Allah'a yemin olsun ki Kur'ân'ın bütününü sizlere beyan edebilecek ve tefsirini sizler için açıklayabilecek olan kimse, benim elinden tuttuğum, onu kendime doğru yükselttiğim, pazısından tuttuğum, iki elimle kaldırdığım ve sizlere, "Ben kimin mevlâsıysam bu Ali de onun mevlâsıdır" diye bellettiğim kimsedir ve o benim kardeşim ve vasîm (yerime geçecek olan) Ali b. Ebî Tâlib'dir. Onun velâyeti, bana nazil buyuran Aziz ve Celil olan Allah tarafındandır.

Ey insanlar, Ali ve onun soyundan olan temiz çocuklarım, sıql-i asğar (daha küçük değerli emanet) ve Kur'ân ise sıkl-i ekber (daha büyük değerli emanet)dir. Bu ikisinden her biri diğerini haber vermekte ve onunla uyum içinde bulunmaktadır. Onlar Kevser havuzunun başında yanıma gelinceye kadar, asla birbirinden ayrılmazlar. Biliniz ki onlar, insanlar arasında Allah'ın emin kulları ve yeryüzündeki hakimleridir.
ALLAHUMME SALLİ ALA MUHAMMED VE ÂL-İ MUHAMMED VE ACCİL FERECEHUM VE FERECENA BİHİM
Kullanıcı avatarı
f_altan
Mesajlar: 2376
Kayıt: 22 Oca 2007, 20:49

Re: Ayet ve Hadislerde İmamet

Mesaj gönderen f_altan »

Biliniz ki ben eda ettim! Biliniz ki ben tebliğ ettim! Biliniz ki ben duyurdum! Biliniz ki ben açıkladım! Biliniz ki Allah buyurmuştur ve ben Aziz ve Celil olan Allah adına konuşuyorum. Biliniz ki "Müminlerin Emiri" sadece benim bu kardeşimdir. Biliniz ki "Müminlerin Emiri" olmak, benden sonra ondan başka hiç kimse için helal değildir.

Daha sonra Peygamber (s.a.a) eliyle Ali'nin (a.s) pazısından tuttu ve yukarı kaldırdı. Müminlerin Emiri (a.s) ise Peygamber (s.a.a) minberin üstüne çıktığı zamandan beri, ondan bir basamak aşağıda bulunuyordu. Peygamber'in yüzüne (s.a.a) oranla sağ tarafa meyletmişti ve dolayısıyla da her ikisi de bir mekanda durmuş gibiydiler.

Sonra Peygamber (s.a.a) elini kaldırdı. Her ikisi de elini göğe doğru açtı. Ali'yi (a.s) yerinden kaldırdı ve ayağı Peygamber'in (s.a.a) diziyle aynı hizaya geldi. Daha sonra Peygamber (s.a.a) şöyle buyurdu:

"Ey insanlar, bu Ali'dir; o benim kardeşim, vasîm, ilmimi toplayan ve ümmetim arasında iman eden kimseler üzerinde halifemdir. Aziz ve Celil olan Allah'ın kitabını tefsir etmekte, Allah'a davet etmekte, Allah'ı razı eden şeylerle amel etmekte, Allah'ın düşmanlarıyla savaşmakta, Allah'a itâatle dostluk etmekte ve Allah'a isyan etmekten sakındırmakta benim yerime geçen kimsedir.

Allah Resulü'nün halifesi odur; Müminlerin Emiri odur; Allah tarafından hidâyet imâmı odur. Nâkısîn (ahdini bozan Cemel ashabı), Kâsıtîn (Zulmeden Muaviye taraftarları) ve Mârikîn'i (dinden çıkan Hâriciler'i) Allah'ın emriyle öldüren odur.

Allah şöyle buyurmuştur:

"Nezdimde söz değişmez."

Ey Rabbim, senin emrinle şöyle diyorum: "Allah'ım, Ali'yi seven kimseyi sev, Ali'ye düşman olan kimseye düşman ol; ona yardım edene yardım et, onu yalnız bırakan kimseyi sen de yalnız bırak. Ali'yi inkâr eden kimseye lanet et; Ali'nin hakkını inkâr eden kimseye gazap et."

Ey Rabbim, sen, bu konu aydınlandıktan ve Ali'yi bugün tayin ettikten sonra şu âyeti bana nazil buyurdun:

"Bugün, size dininizi kemale erdirdim, üzerinize olan nimetimi tamamladım, din olarak sizin için İslam'ı beğendim." [Mâide: 3]

"Kim, İslam'dan başka bir dine yönelirse, onunki kabul edilmeyecektir. O, ahirette de kaybedenlerdendir." [Âl-i İmrân, 85]

Ey Rabbim, seni de şahit tutuyorum ki ben tebliğ ettim.

Ey insanlar, Allah dininizi imâmetle kamil buyurmuştur. O hâlde Kıyâmet gününe ve Aziz ve Celil olan Allah'ın huzuruna varılacağı güne kadar, her kim ona ve benim çocuklarımdan ve onun soyundan gelecek vasîlere iktida etmezse, böyle kimselerin amelleri dünya ve ahirette yok olmuş olur ve sürekli azap içinde bulunurlar; azapları asla hafifletilmez ve onlara mühlet de verilmez.

Ey insanlar, bu Ali, sizlerden bana en çok yardım eden, bana en lâyık olan, bana en yakın bulunan ve nezdimde en değerli olan kimsedir. Aziz ve Celil olan Allah ve ben ondan razıyız. Kur'ân'da Ali dışında hiç kimse hakkında rızâyet âyeti (kendisinden razı olunduğunu bildiren bir âyet) inmemiştir. Allah, müminlere hitap ettiği her yerde önce ona hitap etmiştir. Kur'ân'da var olan övgü âyetleri onun hakkındadır ve Allah, İnsan suresinde sadece onun cennete gireceğine şahadette bulunmuştur. Bu sureyi ondan başkası hakkında nazil buyurmamış ve bu sureyle ondan başkasını övmemiştir.

Ey insanlar, o (Ali), Allah'ın dininin yardımcısı, Allah Resulü'nün (s.a.a) savunucusudur. O, takvalı, temiz, hidâyet eden ve hidâyet olmuş kimsedir. Peygamberiniz en iyi Peygamber, vasîniz en iyi vasî, onun çocukları da en iyi vasîlerdir.

Ey insanlar, her peygamberin soyu kendi sulbündendir. Ama benim neslim, Müminlerin Emiri Ali'nin (a.s) sulbündendir.

Ey insanlar, Şeytan Adem'i hasetle cennetten dışarı çıkardı. Sakın Ali'ye haset etmeyiniz. Aksi taktirde amelleriniz boşuna gider, ayaklarınız sürçer. Adem bir sürçme sebebiyle yeryüzüne gönderildi. Oysa Adem Aziz ve Celil olan Allah'ın seçtiği kimseydi. O hâlde sizler, aranızda Allah'ın düşmanları olduğu hâlde nasıl bir halet içinde olacaksınız? Biliniz ki sadece şekavet sahibi kimse, Ali'ye düşmanlık eder ve sadece takva sahibi kimse, Ali'yle dost olur. Ali'ye sadece halis mümin olan kimse iman eder. Allah'a yemin olsun ki Asr suresi Ali (a.s) hakkında nazil olmuştur:

"Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla. Asra andolsun ki, insan hiç şüphesiz hüsran içindedir."

Asra andolsun ki iman eden, hak ve sabırdan hoşnut olan Ali dışında tüm insanlar hüsran içindedir.

Ey insanlar, ben Allah'ı şahit tuttum, risâletimi sizlere tebliğ ettim. Peygamber'in sadece açıkça tebliğ etmeden başka bir sorumluluğu yoktur. Ey insanlar, Allah'tan hakkıyla korkun ve dünyadan sadece Müslüman olarak ayrılın.

"Ey Kitap verilenler, bir takım yüzleri silip dümdüz ederek arkalarına çevirmeden, yahut cumartesi ashabını (Yahûdileri) lânetlediğimiz gibi lânetlemeden önce, elinizdeki Kitab'ı tasdik ederek indirdiğimiz Kur'ân'a iman edin." [Nisâ: 47]

Ey insanlar, Allah'a yemin olsun ki bu âyette kendilerini isim ve soylarıyla bildiğim ashabımdan bir grup kastedilmiştir. Ama onları ifşa etmemekle görevlendirildim. O hâlde her kim amel ederse, kalbinde Ali'ye karşı taşıdığı sevgi veya kinle mutabık olan şeyi bulacaktır.

Ey insanlar, Aziz ve Celil olan Allah tarafından bana bir nur verilmiş, benden sonra Ali b. Ebî Tâlib'e ve ondan sonra da Mehdi-i Kâim'e kadar, onun nesline verilmiştir. Mehdi de Allah'ın hakkını ve bize ait olan her hakkı geri alır. Zira Aziz ve Celil olan Allah bizleri kusur edenlere, düşmanlık gösterenlere, muhaliflere, hainlere, günahkarlara, zalimlere ve tüm alemlerden gasp edenlere karşı hüccet karar kılmıştır.

Ey insanlar, sizleri Allah'tan korkutuyorum ve uyarıyorum ki ben Allah'ın Resulüyüm. Benden ünce de peygamberler var olmuştur. Ben ölür veya öldürülürsem, sizler gerisin geriye mi döneceksiniz? Her kim gerisin geriye dönerse, Allah'a hiçbir zarar veremez. Allah çok yakında şükredenlere ve sabredenlere mükafat verecektir. Biliniz ki sabır ve şükürle nitelendirilen Ali'dir. Ondan sonra da onun neslinden olan çocuklarım da aynen böyledir.
Ey insanlar, Müslüman oluşunuz sebebiyle bana, hatta Allah'a minnet etmeye kalkışmayın. Aksi taktirde Allah amellerinizi ortadan kaldırır, size gazap eder ve Allah sizleri ateşten ve (erimiş) bâkırdan alevlere müptela kılar; şüphesiz Rabb'iniz pusudadır.

Ey insanlar, benden sonra da ateşe davet edecek olan imâmlar olacaktır; onlar Kıyâmet günü yardım görmezler. Ey insanlar, Allah ve ben onlardan uzağız. Ey insanlar, onlar ve yardımcıları, onlara tabi olanlar, onları takip edenler, ateşin en alt derecesinde olacaklardır ve kibirli kimselerin yeri nede kötüdür! Biliniz ki onlar, Ashab-ı Sahife'dir. O hâlde sizden her biriniz kendi sahifesine baksın."

Ravi şöyle diyor: "Peygamber (s.a.a), "Ashab-i Sahife" adını zikredince insanların çoğu Peygamber'in bu sözden neyi kastettiğini anlamadılar. Kendileri için bir soru teşkil etti. Oradakilerden çok azı Peygamber'in maksadını anlayabildi."

"Ey insanlar, ben hilâfet emrini Kıyâmet gününe kadar imâmet veraseti olarak neslime emanet ediyorum. Ben tebliğ etmekle görevli olduğum şeyi tebliğ ettim ki, burada hazır olan ve olmayan, dünyaya gelen ve gelmeyen herkese hüccet olsun. O hâlde Kıyâmet gününe kadar, burada hazır olanlar hazır olmayanlara ve babalar çocuklarına ulaştırsınlar.

Çok yakında benden sonra imâmeti padişahlık olarak zulüm ve zorbalıkla alacaklardır. Allah gasp edenlere ve (bu hakka) tecavüzde bulunanlara lanet etsin. Bu esnada ey insanlar ve cinler, sizlere dökülmesi gerekeni döker, sizlere ateş ve (erimiş) bâkırdan alevler gönderir ve siz onu asla defedemezsiniz.

Ey insanlar, Aziz ve Celil olan Allah sizleri, kötüyü iyiden ayırt etmek için başı boş bırakmamıştır. Allah sizleri gaipten haberdar kılmamıştır.

Ey insanlar, Allah, Kıyâmet kopmadan ünce yalanlamaları sebebiyle bayındır olan her bölgeyi helak edecektir ve onu Mehdi'nin hakimiyeti altına geçirecektir. Allah kendi vaat ettiği şeyi uygulayacaktır.

Ey insanlar, sizden öncekilerin çoğu helak oldu. Allah onları helak etti ve gelecek nesilleri de helak edecek olan O'dur. Allah-u Teâlâ şöyle buyurmuştur:

"Öncekileri yok etmedik mi? Ardından, sonrakileri de onlara katarız. Suçlulara böyle yaparız. O gün yalanlamış olanların vay haline!" [Mürselât: 16-19]

Ey insanlar, Allah bana emretmiş ve beni sakındırmıştır. Ben de Allah'ın emriyle Ali'ye emrettim ve onu sakındırdım. Emir ve yasaklama ilmi onun nezdindedir. O hâlde onun emrini dinleyiniz ki esenlikte kalasınız. Ona itâat edin ki hidâyet bulasınız. Onun yasaklamalarını kabul edin ki doğru yolda olasınız ve onun maksat ve muradına doğru hareket edesiniz ve bilinmedik yollar sizleri onun yolundan alıkoymasın.

Ey insanlar, ben Allah'ın uymayı emrettiği sırat-ı mustakimiyim (doğru yoluyum). Benden sonra da Ali ve sonra onun neslinden olan çocuklarım da hidâyet imâmlarıdır. Hakka hidâyet eder, hakkın yardımıyla adalet üzere davranırlar.
ALLAHUMME SALLİ ALA MUHAMMED VE ÂL-İ MUHAMMED VE ACCİL FERECEHUM VE FERECENA BİHİM
Kilitli

“12 İmam (İmamet) İnancı” sayfasına dön