Muaviye'nin Tartışması Ve Valilerine Genelgeleri

Peygamberden sonra, Müslümanların rehberi ve lideri İmamet makamına sahip olan 12 İmamlarındır.
Cevapla
Kullanıcı avatarı
f_altan
Mesajlar: 2376
Kayıt: 22 Oca 2007, 20:49

Muaviye'nin Tartışması Ve Valilerine Genelgeleri

Mesaj gönderen f_altan »

İbn-i Abbas'ın(1) Muaviye İle Tartışması

Muaviye, Medine'de bulunduğu günlerde şehrin bazı yerlerini gezerken, Abdullah b. Abbas'ın da içlerinde oturmuş olduğu Kereyş'ten bir grupla karşılaştı. İbn-i Abbas hariç orada bulunanların hepsi Muaviye'ye saygı için yerlerinden kalktılar. Muaviye, İbn-i Abbas'ın ona ihtiram göstermemesinden rahatsız olarak şöyle dedi: "Ey İbn-i Abbas! Senin bu saygısızlığın, Sıffin savaşından dolayı kalbinizdeki kinin göstergesidir. Ey İbn-i Abbas! Amcam oğlu Osman, mazlum olarak öldürüldü (Siffin savaşı işte bundan dolayı idi)."
İbn-i Abbas: "Ömer b. Hattab da mazlum olarak öldürüldü. O halde onun mazlumiyetini telafi etmek için hilafeti oğluna teslim et!"
Muaviye: "Ömer'i müşrik birisi öldürdü."
İbn-i Abbas: "Osman'ı kim öldürdü?"
Muaviye: "Onu maalesef Müslümanlar öldürdü."
İbn-i Abbas: "Bu sözün sana bir cevap olup Osman'ın kanını da zayi etmektedir. Zira eğer Müslümanlar onu öldürmüşlerse, galiba onun kanının dökülmesini helal ve meşru bilmişlerdir."
Muaviye: "Ey İbn-i Abbas! Bizim, son günlerde İslam memleketinin her tarafına bildiriler yayınlayarak Ali'nin faziletlerinin anılmasını yasakladığımızı biliyor musun? Senin de artık susarak onun fazileti hakkında bir şey söylememen gerekir."
İbn-i Abbas: "Muaviye! Sen bizi, (Ali'nin faziletlerinin kendisinde yansıdığı) Kur'ân'ı okumaktan mı men ediyorsun?"
Muaviye: "Hayır, Kur'ân okuyabilirsiniz."
İbn-i Abbas: "Kur'ân'ın tefsiri nasıl; onu da okuyabilir miyiz?"
Muaviye: "Kur'ân'ı tefsir ve tevil etmemelisiniz."
İbn-i Abbas: "Sen Kur'ân'ın zahirini okumamızı ama Allah'ın isteği olan mana ve kavramından gafil olmamızı mı istiyorsun?"
Muaviye: "Evet, sadece Kur'ân'ın zahiriyle yetininiz."
İbn-i Abbas: "Acaba Kur'ân'ın zahirini okumak mı bize gereklidir, yoksa onun manasına göre amel etmek mi?"
Muaviye: "Onun manasına göre amel etmek daha önemlidir."
İbn-i Abbas: "Kur'ân'ın manasını idrak etmeden onunla nasıl amel edebiliriz."
Muaviye: "Kur'ân'ın tevil ve tefsirini, sen ve senin ailen gibi tefsir ve tevil etmeyen kimselerden öğrenmen gerekir."
İbn-i Abbas: "Evet, bizim ailemizde nazil olan Kur'ân'ın tefsirini, Âl-i Ebi Süfyan, Yahudi ve Hıristiyanlardan öğrenmemiz gerekirmiş!"
Muaviye: "Bizi Yahudi ve Hıristiyanlarla aynı sıraya mı koyuyorsun?"
İbn-i Abbas: "Allah'a andolsun ki, sen Müslümanları Kur'ân yoluyla Allah'a tapmaktan menettiğin ve Kur'ân'ın emir ve nehyini, helal ve haramını, nasih ve mensuhunu, âmm ve hassını, muhkem ve müteşabihini anlamalarını yasakladığın andan itibaren seni Yahudi ve Hıristiyanlarla aynı mesabede gördüm. Zira Müslümanlar bu kavramlardan gaflet ederlerse, helaket, dalalet ve şaşkınlık içerisinde kalırlar.
Muaviye: "İstediğiniz kadar Kur'ân okuyunuz ama sizin aileniz hakkında olan Kur'ân ayetleri ve Peygamberin hadislerinden söz etmeyiniz."
İbn-i Abbas: "Onlar Allah'ın nurunu ağızlarıyla söndürmek isterler. Oysa Allah, kendi nurunu tamamlayıcıdır; kafirler hoş görmese bile."(2)
Muaviye: "Ey İbn-i Abbas! Sözü kısa kes ve sus. Eğer tahammül edemiyorsan, o zaman gizli konuş ve sözün başkalarına ulaşmasın."
Muaviye oturduğu eve döndüğünde, İbn-i Abbas'ın kalbini elde etmek ve onun Beni Ümeyye'ye karşı muhalefet ve nefretini azaltmak için ona beş bin dirhem(3) gönderdi."(4)

Ziyad'ın Kufe Valiliğine Atanması

Süleym b. Kays şöyle diyor: Muaviye bu tarihten itibaren, Ehl-i Beyt ve taraftarlarından bir ismin bile baki kalmayacağına mutmain olana dek Hz. Ali (a.s)'ın şiilerine baskıyı artırmayı ve onları işkence ve eziyetlere tabi tutmayı kararlaştırdı. Bu baskı ve işkencelerde Kûfe halkının musibet, bedbahtlık ve zavallılıkları herkesten daha çoktu. Çünkü Hz. Ali (a.s)'ın Kûfe'deki şiaları diğer yerlere oranla daha fazla olduğundan dolayı Ebu Süfyan'ın oğlunun oraya olan baskısı da diğer yerlerden daha fazla idi. İşte bundan dolayı Kûfe'nin hükümet ve valiliğini Ziyad b. Sumeyye'ye verdi, Basra'yı da ona ilave etti.
Ziyad da, Muaviye'nin bu muhabbet ve fevkalâde lütfü karşısında, Hz. Ali (a.s)'ın şiilerini ortadan kaldırmada kusur etmedi. Şiileri gördüğü yerde öldürdü. Böylece Hz. Ali (a.s)'ın şiilerinin kalbinde büyük bir korku ve dehşet yarattı. Onların el ve ayaklarını kesiyor, gözlerini ise çanağından çıkarıyordu. Bu cinayetler neticesinde Hz. Ali (a.s)'ın şiileri Irak'tan firar edip uzak yerlere dağıldılar ve kendi inançlarını halktan saklamaya çalıştılar. Velhasıl Kûfe'de meşhur ve tanınmış şiilerden hiç kimse baki kalmadı.

Muaviye'nin Genelgeleri


Süleym b. Kays şöyle diyor:
"Ebu Süfyan'ın oğlu Muaviye, valilerine şöyle emretti: Ali'nin evlatları ve şiilerinin tanıklığı kabul edilmemelidir. Bulunduğunuz yerlerde Osman'ın mensupları ve taraftarlarından veya onun fazilet ve menkıbelerini nakleden kimselerden biri bulunduğunda resmi yerlerde ihtiram ve ikram görmeleri hususunda ihmalkârlık yapılmamalıdır. Osman'ın menkıbe ve faziletlerine dair nakledilen sözler, nakledenin hususiyetleriyle birlikte Şam'da Muaviye'nin sarayına bildirilmelidir.
Valiler bu emirlere göre hareket ettiler. Osman'ın faziletlerinden bir cümle bile nakleden kimseler hakkında dosyalar tuttular, onlara birçok hak ve imtiyazlar tanıdılar. Bu durum Osman'ın hakkında birçok şeyin nakledilmesine sebep oldu. Çünkü bu çeşit hadisleri nakleden kimseler, Muaviye'nin özel bağış, hediye ve mükâfatlarından yararlanıyorlardı.
Muaviye'nin bu bağışları, bahşişleri ve valilerin teşvikleri neticesinde, bütün İslam şehirlerinde hadis uydurmak yaygınlaştı. Kim olursa olsun, Osman'ın fazileti hakkında Muaviye'nin valilerinin yanında hadis naklettiği zaman sözü hemen kayıtsız şartsız kabul ediliyor, adı mükâfat ve bağış defterine kaydediliyordu ve başkaları hakkında şefaati (aracılığı) de kesinlikle reddedilmiyordu."
Süleym b. Kays sözünün devamında şöyle diyor:
"Muaviye, Osman'ın hakkında bir müddet hadis nakledildikten sonra valilerine şöyle yazdı: "Osman hakkında çok hadisler nakledildi, ülkenin her tarafına yeterince ulaştı, bu genelge ulaşır ulaşmaz halkı, sahabenin ve iki halifenin (Ebu Bekir ve Ömer) faziletleri hakkında hadis nakletmeye ve "Ebu Turab" (Hz. Ali a.s)'ın hakkında nakledilen her hadis ve faziletin bir benzerini, sahabenin hakkında da vazetmeye (uydurmaya) davet edin. Bu iş benim hoşnutluğuma, gözümün aydınlanmasına, "Ebu Turab" ve şiilerinin ezilmesine sebep olacaktır."
Bu mektubun metni halka okundu ve onun içeriği halkın arasında yayılınca sahabelerin menkıbe ve faziletleri, hakkında uyduruk ve hakikatlerden uzak çok sözler nakledildi. Halk bu sözleri nakletmekte çok ciddiyet ve gayret gösterdi; öyle ki bu uyduruk faziletleri minberlerde ve namaz hutbelerinde insanlara okudular ve Müslümanlara, onları çocuklarına öğretmeleri için tavsiyede bulundular. Bu faziletler, Kur'ân ayetleri gibi çocuklara ezberletilmeye çalışılıyordu. Hatta kızlara, kadınlara ve kölelere bile bunlar öğretildi. Bir müddet de böyle geçti.
Süleym b. Kays daha sonra şöyle diyor:
Muaviye ve uşaklarının iki halife ve sahabenin faziletleri hakkında hadis uydurma hususundaki tutumundan bir müddet geçtikten sonra Muaviye, valiler ve uşaklarına şu içerikte üçüncü bir genelge çıkardı: "Dikkatli olun, kim ki Ali ve ailesinin dostluğuyla itham edilir ve bu ithama da en küçük bir delil bulunursa, onun ismini hukuk ve meziyetler divanından silin ve payını beyt'ul-maldan kesin."
Muaviye bu genelgenin ardından, şu içerikte diğer bir genelge de yayımladı: "Ali hanedanının dostluğuyla suçlanan herkesi baskı altına alın, diğerlerine ibret olması için de evini başına yıkın."
Süleym b. Kays sonra şöyle ekliyor:
"Irak halkı, özellikle de Kûfe halkı (ömürlerinde) bundan daha büyük bir musibet görmediler; çünkü Hz. Ali (a.s)'ın şiaları, bu emir gereğince valilerin ağır baskıları ve sert davranışları sebebiyle büyük bir korku içerisinde yaşıyorlardı; hatta bazen, Ali (a.s)'ın şialarından bazıları birbirlerinin evlerine gittiklerinde, köle ve hizmetçilerinin korkusundan misafirlerine bir söz söyleyemiyorlardı; ancak hizmetçilerine yemin ettirdikten ve onlardan söz aldıktan sonra sözlerini söyleyebiliyorlardı. İşte böylece Ali ve hanedanını yeren (birçok) uyduruk hadisler ortaya çıkmış oldu. Muhaddisler, kadılar ve valiler de bu uyduruk hadislere uydular. Bu İlahi imtihanda herkesten daha bedbaht olanlar da riyakâr ve imanları zayıf olan muhaddislerdi; çünkü onlar zalim yöneticilere yakınlaşmak ve dünya malına kavuşmak için hadis uyduruyorlardı. Bir süre geçtikten sonra bu yalan ve uydurma hadisler, yalan ve iftiradan münezzeh olan dindar ve takvalı insanların da eline ulaştı. Onlar da saflıklarından dolayı bu hadisleri hüsn-ü zanla kabul edip başkalarına naklettiler, ki eğer hadislerin batıl ve uydurma olduğunu bilselerdi kesinlikle onları nakletmezlerdi."(5)

Sonra Süleym b. Kays şöyle diyor:
"Bu baskı, sıkıntı ve zulüm böylece devam etti. Ama Hasan b. Ali (a.s)'ın şahadetinden sonra(6) durum daha da kötüleşti, bela ve musibetler daha da arttı. Allah'ın dostları daima korku ve dehşet içerisinde yaşıyorlardı; çünkü onlar ya öldürülüyorlardı veya şehir ve diyarlarından uzak yerlerde gizli bir şekilde yaşamak zorunda kalıyorlardı. Ama onların bu durumlarına karşın Allah düşmanları her yönden serbest idiler; istedikleri zulmü yapıyor ve diledikleri bid'ati icat ediyorlardı.
Süleym sözünün devamında şöyle diyor:
İşte böyle bir durumda ve Muaviye'nin ölümünden iki yıl önce(7) Hüseyin b. Ali (a.s), Abdullah b. Abbas ve Abdullah b. Cafer'le birlikte bir hac seferi yaptı ve Mekke'de Benihaşim'in erkek ve kadınlarına ve bir grup Ensar'a davet çağrısında bulundu ve onların hepsini, Resulullah (s.a.a)'in sahabesini, tabiinden olan sadık ve dürüst kişileri Minâ'da teşkil olacak olan toplantıya katılmaları için davet etmekle görevlendirdi.
Davet edilenlerin sayıları bini aşıyordu,(8) bunlar Minâ'da İmam (a.s)'ın çadırında toplanınca, İmam (a.s) sohbet etmeye başladı ve Allah'a hamd-u sena ettikten sonra şöyle buyurdu:
"Siz, bu azgın zorbanın (Muaviye'nin) bize ve şiilerimize reva gördüğü cinayetlerden haberdarsınız, onun yaptığı zulümlere şahitsiniz. Şimdi ben (babam hakkında) bazı sözler söyleyeceğim. Eğer doğru ise tasdik edin, doğru değilse kabul etmeyin. Sözümü dinleyin, onları yazın ve hatırlatmalarımı da unutmayın; kendi şehir ve diyarlarınıza döndüğünüzde öğrendiğiniz şeyleri kendi kabilelerinize, güvendiğiniz aşiretlerinize, itimat ettiğiniz dost ve tanıdıklarınıza anlatın; çünkü ben bu dinin saptırılmasından ve hakkın yok olmasından korkuyorum. Fakat kâfirler hoşlanmasa da Allah kendi nurunu tamamlayacaktır."
Süleym diyor ki: İmam Hüseyin (a.s) konuşmasını bitirdikten sonra da: "Allah aşkına, bu seferden döndükten sonra benim sözlerimi güvendiğiniz kişilere ulaştırın" diye tekitte bulundu.
Bu esnada İmam (a.s) minberden aşağı indi ve toplantıya katılanlar da onun sözlerini halka ulaştırma azmiyle dağıldılar.

Süleym b. Kays Kimdir?

Mübarek ismi "Süleym", lakabı "Hilalî", künyesi ise "Ebu Sadık" olan Süleym b. Kays Kufeli'dir. Süleym b. Kays, hadis ravilerinden ve Emir'ul-Müminin Ali (a.s)'ın özel ashabından ve o hazretin emrinde Sıffîn savaşına katılan kimselerdendir.
Süleym b. Kays-i Hilalî, Hz. Ali (a.s)'dan ilave İmam Hasan-ı Mücteba (a.s)'dan İmam Muhammed Bâkır (a.s)'a kadar Ehl-i Beyt İmamlarından dört tanesini de görmüştür. Emir'ul-Muminin Ali (a.s)'ın özel Şiileri gibi, o da Haccac b. Yusuf tarafından aranınca kendi şehir ve bölgesinden firar ederek Eban b. Ayyaş'a sığınmıştır. Onun evinde bir müddet gizi yaşadıktan sonra hicretin 90. yılında dünyadan göç etmiştir.
Rical alimleri Süleym b. Kays'ı, manevî şahsiyetlerden, Ehl-i Beyt dostlarından ve birinci sınıf ravilerden biri olarak tanıtmışlardır. O, rivayet ettiği hadisleri ya direkt olarak Ehlibeyt İmamlarından veya Selman, Ebuzer ve Mikdad gibi özel şahsiyetlerden almıştır.
Onun kitabı, Şia aleminde ilk telif olan(9) ve asırlar boyunca alim ve muhaddislerin istifade ettikleri kaynak kitaplardan sayılmaktadır. Bu kitap, Süleym b. Kays'ın ölüm vakti Eban b. Ayyaş'a teslim edilen ve metni ise Eban vesilesiyle İmam Seccad (a.s)'ın huzurunda okunan ve İmam (a.s) tarafından teyit edilen kitabın aynısıdır. İmam (a.s), o kitabın hadisleri hakkında şöyle buyurmuştur: "Süleym rahmetullahi aleyh, doğru söylemiştir; bunlar, bizim bildiğimiz sözlerdir."
Süleym b. Kays'ın hadisleri, Kütüb-ü Erbea'da(10) ve diğer güvenilir kaynak kitaplarda nakledilmiştir. Her ne kadar Süleym'in şahsiyeti ve onun kitabının önemi hakkında konuşmak müstakil ve geniş bir bahis gerektirse de biz bazı rical alimleri ve muhaddislerin, hakkındaki söz ve teyitlerini özetle nakletmekle yetiniyoruz:
1- Büyük muhaddis Ahmed b. Muhammed-i Berkî(11) (Ö:274) şöyle diyor: "Süleym b. Kays, Emir'ul-Muminin Ali (a.s)'ın ashabının(12) evliyalarındandır."(13)
2- Sikat'ul-İslam Kuleynî (Ö:328) "Kafi" adlı kitabının çeşitli bablarında(14) Süleym b. Kays'tan, itikat ve ahkamla ilgili birçok hadis nakletmektedir. Önemli olan bir nükte de şu ki, merhum Kuleynî, Süleym'in rivayetlerini, birkaç bab hariç kitabının diğer bütün bablarının evvelinde getirmiştir. Bunun kendisi de, onun rivayetlerinin diğer rivayetlerden daha çok bu büyük muhaddisin dikkatini çektiğini gösteren diğer bir delildir. Çünkü merhum Kuleynî'nin, "Kafi" kitabının bablarından her birinin ileriye alınıp geriye atılmasındaki ölçü ve metod, senet açısından sağlamlıkları ve metindeki açık ifadeleri olmuştur. İşte bu yüzden görüyoruz ki, Kafi kitabının son bablarında yer alan bazı rivayetler müphem ve mücmeldirler; bundan dolayı onların tefsir ve izah edilmeleri gerekir.
3- "Gaybet-i Nu'manî" kitabının sahibi muhaddis Muhammd b. İbrahim-i Nu'manî(15) (Ö:385), Süleym b. Kays'ın kitabından birçok rivayet naklettikten sonra şöyle diyor: "Şia alimleri ve muhaddislerinin, Süleym b. Kays'ın kitabının en büyük ve en eski kaynaklardan biri olduğu hususunda ittifak etmişlerdir. Geçmiş alim ve muhaddislerimiz onun sözlerini nakletmişlerdir. Zira o kitapta mevcut olan bütün hadisler, ya müstakimen Resulullah (s.a.a)'den veya Emir-ul Müminin Hz. Ali (a.s)'dan veya Selman, Ebuzer ve Mikdad gibi Resulullah (s.a.a)'i ve Emir-ul Müminin Ali (a.s)'ı görüp de onlardan hadis öğrenen kimselerden alınmıştır."
Yine şöyle vurguluyor: "Süleym b. Kays'ın kitabı, Şia'nın güvenilir kaynaklarındandır. Şia alimleri sürekli olarak onun kitabının sözlerinden yararlanmaktadırlar"(16)
4- Şeyh'ut-Taife (diye lakap almış olan) Şeyh Tusî (Ö:460) şöyle diyor: "Künyesi Ebu Sadık olan Süleym b. Kays-i Hilalî'nin (çok değerli) bir kitabı vardır..."
Daha sonra Eban b. Ayyaş ve İbrahim-i Yemani tarikiyle Süleym b. Kays'a ulaşan hadis senedinin silsilesini nakletmektedir.(17)
5- Allame Hillî (Ö:726) şöyle diyor: "Süleym b. Kays-i Hilalî'ye gelince; Keşşî, ondan pek çok hadisler nakletmiştir ki bunun kendisi, onun şahsiyetinin büyüklüğü ve kitabının sıhhatine bir delildir.(18)
6- Uzman muhaddis Şeyh Hürr-i Amilî (Ö:1104), Allame Hillî'nin, Süleym'in şahsiyetinin teyidi ve kitabının sağlıklı oluşu hakkındaki sözünü ve Berkî'nin, "Süleym, Emir'ul-Müminin Ali (a.s)'ın ashabının evliyalarındandı" şeklindeki ifadesini naklettikten sonra: "Kaza babında, Süleym'in kitabının İmam Seccad (a.s)'a gösterildiğine değindik" diyor.
7- Allame Meclisi de şöyle diyor: "Süleym b. Kays'ın kitabı son derece meşhurdur. Bazıları onu zayıf göstermeye çalışmışsa da gerçek şudur ki, söz konusu kitap güvenilir usul ve kaynak kitaplardandır."(19)
Diğer bir yerde de, söz konusu kitabın sened silsilesinin iki yolla Süleym b. Kays'a ulaştığını, Süleym vesilesiyle onun intikal niteliğini (ölüm anında Eban b. Ayyaş'a teslim ettiğini) ve Eban vasıtasıyla da onun İmam Seccad (s.a)'a gösterildiğini Süleym'in kitabının önsözünde yer alan aynı tafsilatla beyan etmektedir.(20)
____________________________
Kaynakça ve açıklamalar:

1 - Abdullah b. Abbas; Resulullah (s.a.a)'in ashabından ve Emir'ul-Muminin Ali (a.s)'ın muhlis ve özel yaren ve öğrencilerindendi. Onun ilmi şahsiyeti ve İmam Ali (a.s)'a karşı olan sevgisi Ehl-i Sünnet ve Şia arasında meşhurdur. O, Emir'ul-Muminin Ali (a.s)'ın savaşlarına katılmış ve O Hazret tarafından önemli sorumluluklar üstlenmiştir. İmam Hasan ve İmam Hüseyin (a.s)'ın da yakın ve samimi yarenlerinden sayılmaktadır. İbn-i Abbas, hicretin 68. yılında vefat etmiştir. Onun biyografisini okumak isteyenler Tenkıyh'ul-Mekal, Mucem-u Rical'il-Hadis, Usd'ul-Ğabe, el-İsabe ve diğer rical kitaplarına bakabilirler.
2 - Saf/8.
3 - Bir nakle göre yüz bin dirhem göndermiş.
4 - Gerçi tarihçiler, Muaviye'nin Medine'de birkaç gün kalmasını ve bu şehrin ileri gelenleriyle görüşmesini normal bir olay olarak nakletmişlerdir. Ama onun sonraki karar ve teşebbüslerinin, ciddi ve aşırı bir şekilde İslam topraklarında icra olması, bu meselenin önceden düzenlenmiş bir program olduğunu göstermektedir. O bu hareketiyle, Sıffin savaşı, Hz. Ali'nin şahadeti, İmam Hasan'ın sulhu ve bu üç önemli olayın doğurduğu siyasi ve içtimai neticelerden sonra Müslümanların düşüncelerinin ne olduğunu öğrenmek istemiştir. Muaviye bu hareketinde, vahşet ve baskı oluşturmakla, geniş çapta kültürel ve propaganda yoluyla Ehl-i Beyt'in aleyhinde bir çalışma başlatmasını gerekli görmüştür.
5 - Kitab-ı Süleym b. Kays, Dar'ul-İslamiyye baskısı, s. 206; Şerh-i İbn-i Ebi'l-Hadid, c. 11, s. 44, 46.
6 - Hicretin 50. yılında.
7 - Süleym b. Kays'ın kitabının bazı nüshalarında "bir yıl", bazı nüshalarında ise "iki yıl" zikredilmiştir. Ama İhticac kitabının metninde iki yıl nakledilmiştir.
8 - Tabersi, o toplantıya katılanların bin kişiden fazla olduğunu yazıyor (ekser min elf recul).
9 - İlk telif olan kitap "Sünen-i İbn-i Ebi Rafi"dir; ikinci telif olan kitap ise "Kitab-ı Süleym b. Kays"dır.
10 - Şia'nın dört kaynak ve güvenilir kitaplarına "Kütüb-ü Erbaa" denmektedir. Nitekim Ehl-i Sünnet'in de sahih ve güvenilir bildikleri kitaplara "Kütüb'üs- Sitte" denmektedir. Bu dört kitap şunlardır: "Kafi", "Tehzib", "İstibsar" ve "Men la Yehzuruh'ul-Fakih". (Çev.)
11 - Berkî; İmam Cevad (a.s)'la İmam Hâdi (a.s)'ın ashabından ve güvenilir muhaddislerdendir. Sened silsilesinde "Kafi" kitabından 800'den fazla hadis yer almıştır. Birçok kitaplar telif etmiştir; onlardan biri de defalarca basılmış olan "Mehasin" kitabıdır.
12 - Emir'ul-Muminin Ali (a.s)'ın özel ashabı, kendilerine bırakılan bir takım vazifelerden ve o Hazretle yakın bir irtibat içerisinde olduklarından dolayı özel unvanlarla lâkaplanmışlardır. Örneğin: Şurtat'ul-Hamis, Havariyyun, Esfiyâ', Evliyâ'... Tenkıh'ul-Mekal kitabının önsözünün 12. faydasına müracaat edilsin.
13 - Vesail'uş-Şia, c. 20, s. 210; Tenkîh'ul-Mekal, c. 1, s. 198; Mu'cem-u Rical'il-Hadis, c. 8, s. 217.
14 - Örneğin: "İsti'mal'ul-İlm", "el-Müstekil-u bi-İlmihi", "İhtilaf'ul-Hadis", "Ma Câe fi'l-İsna Aşer", "en-Nass-u ale'l-Hüseyin -a.s-", "el-Fey'u ve'l-Enfal", "Deaim'ul-Kufr" ve diğer bablarda.
15 - Ebu Abdullah Muhammed b. İbrahim-i Nu'manî; dördüncü asırdaki Şia alimlerinin en büyük muhaddislerinden olup Kuleyni ile aynı asırda yaşamıştır. Birçok hadisleri Kuleyni'den öğrenmiş ve bir takım hadisleri de onun yanında okumuştur. Nu'mani, fıkıh, tefsir ve kelam (akait) dalında birçok kitaplar telif etmiştir. "el-Gaybet" adlı kitabı da bu kitaplardan biridir.
16 - Kitab'ul-Gaybe, s. 102. Mektebet'us-Saduk baskısı, Tahran
17 - Fihrist-i Şeyh Tusî, s. 81, Seyyid Muhammed Sadık-i Bahr'il-Ulum'un mukaddimesiyle, Mürtezaviyye matbaası, Necef.
18 - Rical-i Allame Hillî, s. 83, Seyyid Muhammed Sadık-i Bahr'il-Ulum'un mukaddimesiyle, Haydariye matbaası, Necef.
19 - Bihar'ul-Envar, c. 1, s. 32.
20 - Bihar'ul-Envar, c. 1, s. 76-79. Bizim yararlandığımız mevcut nüsha, Allame Meclisi'nin beyan ettiği aynı mukaddime ve senetlerle birlikte olan nüshadır. Bu nüsha, Şeyh Hürr-i Amilî'nin elinde olan ve onun da Hicri 1087'de kendi mübarek yazısıyla haşiye yazdığı nüshadan alınmış ve Dar'ul-Kutub'il-İslamiyye yayın evinde Necef baskısı üzerinden çoğaltılarak yayınlanmıştır.
ALLAHUMME SALLİ ALA MUHAMMED VE ÂL-İ MUHAMMED VE ACCİL FERECEHUM VE FERECENA BİHİM
Cevapla

“12 İmam (İmamet) İnancı” sayfasına dön