Hz. Peygamber'in Hayatı, Fazileti...

Kullanıcı avatarı
f_altan
Mesajlar: 2376
Kayıt: 22 Oca 2007, 20:49

Mesaj gönderen f_altan »

31- Dünya Hayatı

İbn-i Sinan, İmam Sadık (a.s)’dan naklen şöyle nakletmektedir:
Bir adam (İbn-i Mesud) Resulullah (s.a.a)’in yanına geldiğinde O Hazretin hasır üzerinde yatmış olduğunu ve uykudan kalkınca da hasır ve liften olan yastığın O’nun bedeni ve yüzünde iz bırakmış olduğunu görüyor. Derken elini iz bırakılan yere sürerek şöyle diyor: “Ne Kesra[1] ve ne de Kayser[2] böyle bir duruma razı olmamışlardır; onlar ipek ve kadife üzerinde yatıyorlardı; oysa sen bu hasır üzerinde yatmışsın!”
Resulullah (s.a.a) onun bu sözüne karşılık şöyle buyuruyor:
“Allah’a and olsun ki, ben onlardan daha üstünüm, ben onlardan daha değerliğim. Ben nere, dünya nere! (Dünya benim için önemli değildir.) Dünyanın durumu, gölgesi olan ağacın altına gidip kısa bir süre orada dinlenen, gölge kaybolunca da kalkıp oradan göçüp giden ve orayı terk eden bir yolcunun durumuna benzer.”[3]
(Dünya, sürekli kalıcı bir yurt değildir. Öyleyse, baki ve sürekli kalacağımız yurt için uğraşıp orayı onarmaya çalışalım.)
_________________
[1] - İran Padişahı.
[2] - Rum kıralı.
[3] - Bihar, c. 16, s. 282; c. 73, s. 123 ve 126; c. 79, s. 322
ALLAHUMME SALLİ ALA MUHAMMED VE ÂL-İ MUHAMMED VE ACCİL FERECEHUM VE FERECENA BİHİM
Kullanıcı avatarı
f_altan
Mesajlar: 2376
Kayıt: 22 Oca 2007, 20:49

Mesaj gönderen f_altan »

32- Cennet Bahçelerini Dünya Hurmasına Satan Şahıs!

İbn-i Abbas şöyle diyor:
Bir şahısın hurmalarından birisinin dalı, aileli ve fakir bir komşusunun bahçesine geçmişti. Ağaç sahibi bazen izinsiz olarak komşusunun evinin bahçesine geçip hurma yığmak için ağacın üzerine çıkıyordu. Bazen birkaç hurma fakir adamın bahçesine düşüyordu, düşür düşmez fakir adamın çocukları o hurmaları götürüyorlardı. Ama ağaç sahibi ağaçtan aşağı indiğinde yere dökülen hurmaları o çocukların elinden alıyordu. Hurmalardan birini çocukların ağzında gördüğünde hemen parmağını onların ağzına sokarak o hurmayı onların ağzından çıkarıyordu.
Fakir adam, ağaç sahibinin bu davranışını görünce, Resulullah (s.a.a)’in huzuruna giderek ağaç sahibinden şikayet etti.
Resulullah (s.a.a) fakir adama: “Sen git, ben bu sorunu halletmeye çalışacağım” buyurdular.
Resulullah (s.a.a) ağaç sahibini görüp: “Dalı falan adamın evine sarkan hurma ağacını cennette olan bir hurma ağacı karşılığında bana veriyor musun?” diye buyurdular.
Adam cevaben: “Benim pek çok hurma ağacım vardır, ama onların arasında bu ağacın meyvesi kadar sevdiğim bir ağaç yoktur” dedi.
Resulullah (s.a.a): “Eğer o ağacı bana verirsen karşılığında cennette bir bahçe sana veririm” buyurdular.
Cahil adam: “Hayır, veremem!” dedi.
Peygamber (s.a.a)’in ashabından olan Ebu Dahdah Resulullah (s.a.a)’in bu sözünü duyunca şöyle dedi: “Ya Resulullah! Eğer bu ağacı alıp size verirsem, o adama bu ağaç karşılığında vereceğin şeyi bana da verir misin?”
Resulullah (s.a.a): “Evet” diye buyurdu.
Ebu Dahdah hurma ağacı sahibiyle konuşmak için o adamın yanına gitti. Adam Ebu Dahdah’a şöyle dedi: “Muhammed bu ağacın karşılığında bana cennet ağaçları vermek istiyordu, ama ben kabul etmeyerek O’na: ‘Benim pek çok hurma ağaçlarım vardır, ama onların arasında bu ağacın meyvesi kadar sevdiğim biri yoktur’ dedim.”
Ebu Dahdah: “O ağacı bana satmaya hazır mısın?”
Ağaç sahibi: “Hayır! Ama eğer karşılığında kırk hurma ağacı verirsen o başka.”
Ebu Dahdah: “Bu eğri ağaç karşılığında ne kadar da ağaç istiyorsun!”
Ebu Dahdah biraz sustuktan sonra: “Tamam kırk hurma ağacı veriyorum.”
Tamahkar adam: “Doğra söylüyor isen birkaç şahit getir.”
Ebu Dahdah birkaç şahit getirip muameleyi tamamladıktan sonra Resulullah (s.a.a)’in huzuruna gelerek şöyle dedi: “Ya Resulellah! Söz konusu hurma ağacını aldım, artık o benim mülküme geçti; şimdi onu sana takdim ediyorum; lütfen kabul buyurunuz; o adamın kabul etmediği cennet bahçesini de bana bağışlayınız.”
Peygamber (s.a.a) daha sonra fakir adamın yanına giderek: “Bu ağacı falan adam ağaç sahibinden senin ve ailen için aldı” diye buyurdular.[1]
İşte böylece kısır görüşlü tamahkar adam birkaç günlük dünya hayatı için cennet bahçesini elden verdi.
_________________
[1] - Bihar, c. 22, s. 60 ve 100; c. 96, s. 117; c. 103, s. 127. Bu öykü, üç rivayetten istifade edilerek nakledilmiştir.
ALLAHUMME SALLİ ALA MUHAMMED VE ÂL-İ MUHAMMED VE ACCİL FERECEHUM VE FERECENA BİHİM
Kullanıcı avatarı
f_altan
Mesajlar: 2376
Kayıt: 22 Oca 2007, 20:49

Mesaj gönderen f_altan »

33- Güzel Hasletler

Hişam bin Salim İmam Sadıktan şöyle buyurduğunu nakletmiştir:
“Bir grup kafir esiri Peygamber (s.a.a)’in yanına getirdiklerinde, Peygamber (s.a.a) bir kişi hariç hepsinin öldürülmesini emretti.
Ölümden kurtulan şahıs şaşkınlıkla: “Neden onların arasından sadece beni serbest bıraktınız?!” diye sordu.
Resulullah (s.a.a) cevaben şöyle buyurdular:
“Cebrail Allah-u Teala’dan, sende, Allah ve resulünün sevdiği şu beş hasletin olduğunu bana haber verdi:
1- Namusuna çok kıskanç (ona leke gelmeye razı olmayacak) birisisin.
2- Cömertsin.
3- Güzel ahlaka sahipsin.
4- Doğru konuşansın.
5- Şecaatli ve yiğit birisisin.
Esir olan adam Resulullah (s.a.a)’in bu sözlerini duyunca Müslüman oldu ve son anına kadar da bu akide üzere baki kaldı.”[1]
_________________
[1] - Bihar, c. 18, s. 108; c. 69, s. 383; c. 71, s. 384
ALLAHUMME SALLİ ALA MUHAMMED VE ÂL-İ MUHAMMED VE ACCİL FERECEHUM VE FERECENA BİHİM
Kullanıcı avatarı
f_altan
Mesajlar: 2376
Kayıt: 22 Oca 2007, 20:49

Mesaj gönderen f_altan »

34- Amel Defterinde Küçük Yalan

Umeys kızı Esma şöyle diyor:
Ben Aişe’nin evlendiği gece ona eşlik ediyordum. Onu hazırlayıp bir grup kadınlarla birlikte Resulullah’ın yanına götürdüm. Allah’a and olsun ki, Resulullah’ın yanında bir süt kabından başka yiyecek bir şey yoktu. Resulullah (s.a.a) o sütten bir miktar içti. Sonra o süt kabını Aişe’ye verdi. Aişe onu almaktan utandı. Ona: “Resulullah’ın elini geri çevirme, onu al” dedim. Aşie de utandığı bir halde o süt kabını alıp ondan biraz süt içti.
Daha sonra Resulullah (s.a.a): “Süt Kabını arkadaşlarına ver” dedi.
Onlar: “Bizim iştahımız yoktur” dediler.
Onların bu sözü üzerine Resulullah (s.a.a) şöyle buyurdular: “Açlıkla yalanı asla bir araya toplamayın.”
Esma diyor; ben dedim ki: “Ya Resulellah! Eğer bizlerden biri, bir şeyi istediği halde iştahım yoktur derse bu yalan mı sayılır?”
Peygamber (s.a.a) buyurdular ki: “Evet, yalan sayılıyor; amel defterine küçük yalanlar dahi küçük yalan olarak yazılmaktadır.” [1]
_________________
[1]- Bihar, c. 72, s. 258
ALLAHUMME SALLİ ALA MUHAMMED VE ÂL-İ MUHAMMED VE ACCİL FERECEHUM VE FERECENA BİHİM
Kullanıcı avatarı
f_altan
Mesajlar: 2376
Kayıt: 22 Oca 2007, 20:49

Mesaj gönderen f_altan »

35- Dili Korumak

Hişam bin Salim İmam Sadık (a.s)’dan şöyle buyurduğunu naklediyor:
Resulullah (s.a.a), yanına gelen bir sahabeye şöyle buyurdular: “Seni, Allah’ın onun vesilesiyle cennete götürecek bir işe kılavuzluk edeyim mi?”
Sahabe: Evet ya Resulellah.”
Peygamber (s.a.a): “Allah’ın sana verdiğinden halka infak et, diğerlerine de ver.”
Sahabe: “Kendim diğer kimselerden daha muhtaç olursam ne yapayım?”
Peygamber (s.a.a): “Mazluma yardımda bulun.”
Sahabe: “Kendim ondan daha güçsüz olursam ne yapayım?”
Peygamber (s.a.a): “Cahili hidayet et.”
Sahabe: “Eğer kendim ondan daha cahil olursam ne yapayım?”
Peygamber (s.a.a): “O zaman hayır şeyler dışında dilini koru. Seni cennete götürecek olan bu hasletlerden birinin sende olmasını istemiyor musun?”[1]
_________________
[1]- Bihar, c. 71, s. 296
ALLAHUMME SALLİ ALA MUHAMMED VE ÂL-İ MUHAMMED VE ACCİL FERECEHUM VE FERECENA BİHİM
Kullanıcı avatarı
f_altan
Mesajlar: 2376
Kayıt: 22 Oca 2007, 20:49

Mesaj gönderen f_altan »

36- Mutlu İnsan

İmam Sadık (a.s)’dan naklen şöyle rivayet etmişlerdir: Bir gün Resulullah (s.a.a) ashabıyla birlikte iki dağ arasındaki yoldan geçerken şöyle buyurdular: “Şimdi karşınıza, şeytanın kendisine üç gün yaklaşmadığı bir şahıs çıkacaktır.”
Çok geçmeksizin, derisi kemiklerine yapışan, gözleri çukura inen ve dudakları çok yeşillik yediğinden dolayı yeşil olan bir Arap gözüktü.
Yakına gelince: “Peygamber kimdir?” diye sordu.
Peygamber (s.a.a)’i ona gösterdiklerinde, Peygamber (s.a.a)’in huzuruna gelerek: “Ya Resulellah! İslam’ı bana öğret” dedi.
Peygamber (s.a.a) buyurdular ki: “De ki: “Eşhedu en lâ ilahe illâllah ve eşhedu enne Muhammed’en resulullah”[1]
Göçebe Arap bu şehadet kelimesini ikrar etti.
Resulullah (s.a.a): “Beş vakit namazlarını kılmalısın; Ramazan ayı orucunu tutmalısın.”
Göçebe Arap: “Kabul ediyorum.”
Resulullah (s.a.a): “Hac amellerini yapman, zekatını vermen ve cenabet guslü dökmen gerekir.”
Göçebe Arap: “Kabul ettim.”
Peygamber-i Ekrem ve ashabı, söz konusu Arap İslam’ı kabul ettikten sonra kendi yollarına devam ettiler. Bir miktar yol kat ettikten sonra göçebe Arab’ın devesi kafileden geriye kaldı.
Peygamber (s.a.a) onu görmeyince durup onu sordu. Ashap: “Onun devesi iyi hareket edemediğinden dolayı kafileden geri kaldı” dediler.
Müslümanlar geri dönerek onu aramaya koyuldular. Nihayet onu ordunun arkasında buldular. Onun devesinin ayağı bir farenin yuvasına geçerek hem devenin ve hem de onun boynu kırılmıştı; ikisi de orada can vermişlerdi.
Peygamber (s.a.a) orada bir çadır kurmalarını ve ona gusül vermelerini emretti. Daha sonra kendisi çadıra girerek onu kefenledi.
Peygamber-i Ekrem (s.a.a) alnından ter döküldüğü halde çadırdan dışarı çıkarak şöyle buyurdular:
“Bu göçebe Arap aç olduğa bir halde dünyadan göçtü; o, iman edip imanını zulümle karıştırmayan kimselerdendir; o, tertemiz bir imanla dünyadan ayrıldı. İşte bundan dolayı huriler cennet meyveleriyle onu karşılamaya geldiler; onun etrafını sararak şöyle diyorlar: Ya Resulellah! Siz aracı olunuz da bu adam cennette bizimle evlensin ve biz onun eşi olalım.”[2]
_________________
[1] - “Tanıklık ediyorum ki, Allah’dan başka ilah yoktur ve Muhammed de O’nun elçisidir.”
[2]- Bihar, c. 22, s. 75; c. 68, s. 282
ALLAHUMME SALLİ ALA MUHAMMED VE ÂL-İ MUHAMMED VE ACCİL FERECEHUM VE FERECENA BİHİM
Kullanıcı avatarı
f_altan
Mesajlar: 2376
Kayıt: 22 Oca 2007, 20:49

Mesaj gönderen f_altan »

37- Ölülerin Dirilmesi

“Ubey bin Halef” isminde İslam düşmanlarından biri, çürümüş bir kemiği (Resulullah’ın mead hakkındaki sözlerini batıl etmek hayaliyle) Peygamber (s.a.a)’in huzuruna geldi. O çürümüş kemiği elinde ezerek havaya serpip şöyle dedi:
“Hangi bir kudret, bu çürümüş ve toprak olmuş kemikleri yeniden diriltebilir ve hangi akıl onu kabullenebilir?”
Allah-u Teala Peygamber (s.a.a)’e onun cevabında şöyle buyurmasını vahyetti:
“Kendi yaratılışını unutarak bize bir örnek verdi; dedi ki: ‘Çürümüş-bozulmuşken, bu kemikleri kim diriltecek?’ O, her yaratmayı bilir.”[44]
_________________
[1]- Yâsin / 78
Bihar, c. 18, s. 202
ALLAHUMME SALLİ ALA MUHAMMED VE ÂL-İ MUHAMMED VE ACCİL FERECEHUM VE FERECENA BİHİM
Kullanıcı avatarı
f_altan
Mesajlar: 2376
Kayıt: 22 Oca 2007, 20:49

Mesaj gönderen f_altan »

38- Ahir Zamanın Alametleri

İbn- i Abbas diyor ki:
Resulullah (s.a.a) ömrünün son yılında yapmış olduğu veda haccında biz de O’nunla birlikte idik. Resulullah (s.a.a) Ka’be’nin kapısının halkasını tutarak bize dönüp şöyle buyurdular:
“Ey insanlar, ahir zâmanın alametlerini size söyleyeyim mi?”
O gün Resulullah’a herkesten yakın olan Selman: “Evet ya Resulellah” diye cevap verdi.
Resulullah (s.a.a) buyurdu ki:
“Namazı zayi etmek, şehvet peşice gitmek, heva hevese uymak, zenginleri ululamak ve dini dünyaya satmak ahir zamanın alametlerindendir. O zaman müminin kalbi, gördüğü kötülüklerden ve onları önlemeğe gücünün olmadığından dolayı tuzun suda eridiği gibi karnında erir.”
Selman: “Ya Resulellah! Böyle bir şey vaki olacak mı?”
Resulullah (s.a.a): “Evet, canım elinde olan Allah’a and olsun ki, böyle bir durum vaki olacaktır. Ya Selman, o zamanda amirler zalim, vezirler fasık, başkanlar zalim, eminler ise hâin olacaklar.”
Selman: “Ya Resulellah, böyle bir şey vuku bulacak mı?”
Resulullah (s.a.a): “Allah’a and olsun ki evet. Ya Selman, o zaman, iyi işler kötü ve kötü işler ise iyi sayılacak; hâin emin sayılacak, emin ise hıyanet edecek; yalancı doğrulanacak, doğru konuşan ise yalanlanacaktır!”
Selman: “Ya Resulellah, bunlar gerçekleşecek mi?”
Resulullah (s.a.a): “Evet, Allah’a and olsun ki, bunlar gerçekleşecektir. Ya Selman, o zaman kadınlar emirlik (yöneticilik) yapacak, cariyelerle istişare edilecek, çocuklar minbere çıkacak, yalan konuşmak hoş ve güzel sayılacak, zekat vermek zarar, beyt’ul-mala ait mal ise ganimet sayılacak; evlatlar, anne ve babalarına kaba, arkadaşlarına ise iyi davranacaklar; kuyruklu yıldız doğacaktır!”
Selman: “Ya Resulellah! Böyle bir şey vuku bulacak mı?”
Resulullah (s.a.a): “Evet, Allah’a and olsun ki böyle olacaktır. Ya Selman! O zamanda kadınlar ticarette kocalarıyla ortak olacaklar, yağmur gayet azalacak, cömertler cimri olacak, fakirler küçümsenecek, pazarlar birbirine yakın olacak, biri: “Bir şey satmadım” diyecek, diğeri: “Bir kâr etmedim” diyecek; harkes Allah’tan şikayet edecek.”
Selman: “Ya Resulellah! Bu gibi şeyler olacak mı?”
Resulullah (s.a.a): “Evet, Allah’a and olsun ki bunlar gerçekleşecektir. O zaman halka öyle insanlar hükümet edecek ki, itiraz etmek için konuşurlarsa öldürülürler; susarlarsa malları yağma edilir; hakları çiğnenilir, kanları dökülür, kalpleri korkuyla dolur; onları korkuya kapılmış olarak görürsün.”
Selman: “Ya Resulellah! Bunlar olacak mı?”
Resulullah (s.a.a): “Evet, canım elinde olan Allah’a and olsun ki, bunlar vuku bulacaktır. Ya Selman! O zamanda doğu ve batıdan eşyalar (ve kanunlar) getirilecek, ümmetim çeşitli renklere girecek (ahlakları bozulacak), ümmetimden (dini bilgi açısından) zayıf olanların vay haline, Allah'tan taraf onların vay haline! Ne küçüğe acıyacaklar, ne büyüğe saygı gösterecekler, ve ne de günahkarın suçundan geçecekler. Sözleri sövüş ve çirkin sözlerdir; cüsseleri insan cüssesi gibidir, oysa kalpleri şeytanların kalpleri gibidir.”
Selman: “Ya Resulellah! Bunlar gerçekleşecek mi?”
Resulullah (s.a.a): “Evet, Allah’a and olsun ki bunlar gerçekleşecektir. Ya Selman! O zamanda erkekler erkeklerle, kadınlar da kadınlarla yetinecek; evdeki kızlara kıskanıldı gibi erkek çocuklara da kıskanılacaktır; erkekler kendilerini kadınlara benzetecek, kadınlar da kendilerini erkeklere benzetecekler; kadınlar eğeri olan bineklere binecekler, ümmetimden taraf Allah’ın laneti onların üzerine olsun!”
Selman: “Ya Resulellah, bunlar vuku bulacak mı?”
Resulullah (s.a.a): “Evet, Allah’a and olsun ki bunlar vuku bulacaktır. Kilise ve havraların süslendiği gibi camiler süslenecektir; Kur’ânlar ziynetlenecektir; minareler yükselecektir; namaz kılanların safları, kalplerin birbirlerine karşı kin duymasına ve dillerin farklı olmasıyla birlikte artıp çoğalacaktır.”
Selman: “Ya Resulellah! Bunlar vuku bulacak mı?”
Resulullah (s.a.a): “Evet, Allah’a and olsun ki böyle olacaktır. (Ya Selman!) O zaman ümmetimin erkekleri altınla süslenecek, ipek elbise ve kaplanın postunu giyecekler.
Selman: “Ya Resulellah! Bunlar vaki olacak mı?”
Resulullah (s.a.a): “Evet, Allah’a ant olsun ki bunlar vaki olacaktır. Ya Selman! O Zaman halk arasında fâiz yaygınlaşacak, gaybet ve rüşvetle muamele yapılacak ve din bırakılıp dünya tutulacaktır.”
Selman : “Ya Resulellah! Bu durum gerçekleşecek mi?”
Resulullah (s.a.a): “Evet, ruhum elinde olan Allah’a and olsun ki, böyle olacaktır. Ya Selman! O zaman talak artacaktır, Allah için had (şer’i ceza) uygulanmayacak ve (bu işleriyle) Allah’a bir zarar dokunduramayacaklar.”
Selman: “Ya Resulellah! Bunlar vaki olacak mı?”
Resulullah (s.a.a): “Evet, Allah’a and olsun ki bunlar vaki olacaktır. Ya Selman! O zaman şarkı söyleyen kadınlar ve çalgı aletleri ortaya çıkacak ve ümmetimin kötüleri onların peşice gidecekler.”
Selman: “Ya Resulellah! Bunlar olacak mı?”
Resulullah (s.a.a): “Evet, Allah’a and olsun ki bunlar olacaktır. Ya Selman! O zaman ümmetimin zenginleri gezi, orta hallileri ticaret, fakirleri ise gösteriş için hacca gidecekler. İşte o zaman bir grup insan, Kur’an’ı Allah’tan gayrisi için öğrenecekler, onunla şarkı için algılayacaklar, velediz zinalar çoğalacak, Kur’an’la teğanni edilecek, dünya için birbirlerine düşman olacaklar.”
Selam: “Ya Resulullah! Bunlar gerçekleşecek mi?”
Resulullah (s.a.a): “Evet, canım elinde olan Allah’a and olsun ki böyle olacaktır. Ya Selman! O zaman ihtiram kalkacak, günah kazanılacak, kötüler iyilere musallat olacak, yalan yaygınlaşacak, inat aşikar olacak, fakirlik çoğalacak, elbiselerle övünecekler, zamansız yağmurlara uğrayacaklar, tavla, satranç, küçük davul ve çalgı aletlerini benimseyecekler; iyiliğe emretmek ve kötülükten sakındırmayı kötü sayacaklar, gerçek mümin o zamanda cariyeden daha hor ve hakir olacak, Kurân okuyanlar ve ibadet edenler birbirlerini azarlayacaklar; oysa onlar gökler aleminde ercas ve encas (çirkef ve necis) olarak çağrılmaktalar.”
Selman: “Ya Resulullah! Bunlar gerçekleşecek mi?”
Resulullah (s.a.a): “Evet, Allah’a and olsun ki bunlar gerçekleşecektir. Ya Selman! O zaman zenginler fakirlikten korkacak; öyle ki fakir bir adam cemaatin arasında dolaştığında eline bir şey bırakan kimse bulunmayacaktır.”
Selman: “Ya Resulullah! Böyle bir zaman gelecek mi?”
Resulullah (s.a.a): “Evet, Allah’a and olsun ki böyle bir zaman vuku bulacaktır. Ya Selman! O zaman ruveybize insanlar söz sahibi olacaklar.”
Selman: “Ya Resulullah, anam ve babam sana feda olsun “ruveybize” kimdir?” diye sorduğunda Resulullah buyurdular ki: “Toplumun işleri hakkında konuşmaya liyakati olmayan (hakir ve ahmak) kimsedir. Çok geçmeksizin herkesin duyacağı bir şekilde yerden bir ses kopacak, sonra yer içerisindeki altın ve gümüş hazinelerini dışarı çıkaracak, ama (kıyamet yaklaştığından dolayı) insana bir faydası olmayacaktır...”[1]
_________________
[1]- Bihar, c. 6, s. 306
ALLAHUMME SALLİ ALA MUHAMMED VE ÂL-İ MUHAMMED VE ACCİL FERECEHUM VE FERECENA BİHİM
Kullanıcı avatarı
f_altan
Mesajlar: 2376
Kayıt: 22 Oca 2007, 20:49

Mesaj gönderen f_altan »

39- Yolculukta Yardımlaşmak

Peygamber (s.a.a) bir grup ashabıyla yolculuğa çıkmıştı. Yolun yarısında, bir koyun kesip ondan yemek yapmalarını emretti. Ashaptan biri: “Ben koyun kesme işini üstleniyorum” dedi. Diğer biri ise: “Onun postunu soymayı da ben üstleniyorum” dedi. Üçüncü bir şahıs da: “Onu parçalayıp doğramayı da ben üstleniyorum” dedi. Dördüncü şahıs da: “Onu pişirmeyi de ben üstleniyorum” dedi. Resulullah (s.a.a) de: “Ben de size odun toplayacağım” buyurdular.
Ashap: “Ya Resulellah! Sen zahmet çekme biz bu işi yaparız” dediler. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurdu:
“Sizin bu işi yapacağınızı biliyorum ama Allah Teâla, arkadaşlarıyla yolculuk yapıp da kendisi için bir ayrıcalık tasarlayan kimseyi sevmez.”
Daha sonra kalkıp odun toplamaya başladı.[1] Evet, güzel ahlak işte budur.
_________________
[1] - Bihar, c. 76, s. 273
ALLAHUMME SALLİ ALA MUHAMMED VE ÂL-İ MUHAMMED VE ACCİL FERECEHUM VE FERECENA BİHİM
Kullanıcı avatarı
f_altan
Mesajlar: 2376
Kayıt: 22 Oca 2007, 20:49

Mesaj gönderen f_altan »

40- Büyük İnsan

Resulullah (s.a.a), İslam ordusunu Tebuk savaşına sevk ettiğinde, Beni Selme kavminin büyüklerinden olan Cedd b. Kays, Resulullah (s.a.a)’in huzuruna gelerek şöyle dedi:
“Müsaade edin bu savaşa katılmayayım! Beni sarışınların (Rumluların) kızlarıyla fitneye sokma! Zira ben onları görmekle günaha düşmekten korkuyorum.”
Resulullah (s.a.a) de ona, savaşa katılmaması için izin verdi. Bu esnada şu ayet nazil oldu:
“Onlardan öylesi de var ki: “Bana izin ver, beni fitneye düşürme” der. Bilin ki onlar zaten fitneye düşmüşlerdir. Cehennem, kafirleri mutlaka kuşatacaktır.”[1]
Allah-u Teâla bu ayeti nazil ederek o şahsın söz ve amelini mahkum etmiştir.
İbn-i Abbas ve Mücahid de şöyle derler:
Bu ayet nazil olduğunda Peygamber (s.a.a), Beni Selme tâifesine dönerek: “Sizin büyüğünüz kimdir?” diye sordu.
Cevaben: “Cedd b. Kays’tır; fakat o korkak ve cimri birisidir” dediler.
Onların bu sözü üzerine Resulullah (s.a.a) şöyle buyurdu: “Cimrilik derdi, en kötü derttir.”
Daha sonra şöyle buyurdu: “Sizin büyüğünüz, ak yüzlü ve cömert bir genç olan Bişr b. Burra’dır.”[2]
_________________
[1] - Tevbe / 49
[2] - Bihar, c. 21, s. 193
ALLAHUMME SALLİ ALA MUHAMMED VE ÂL-İ MUHAMMED VE ACCİL FERECEHUM VE FERECENA BİHİM
Cevapla

“Peygamberimizi (s.a.a) Tanıyalım” sayfasına dön