Resimlerle kutsal Kerbela şehri

Kullanıcı avatarı
MERDAN
Mesajlar: 956
Kayıt: 01 May 2007, 22:14

Resimlerle kutsal Kerbela şehri

Mesaj gönderen MERDAN »

Sonsuz Matem…

Resim

Ne halifenin!! askerleri katliamdan caydı, ne de İmam Hüseyin ölüm yolculuğundan.
İslam Peygamberinin (a) aziz torunu, yakınları ve yarenleriyle birlikte, Kerbela'da kılıçtan geçirildi.
O gün bugündür Kerbela, bu trajediyle anılır oldu.


Resim

"Her yer Kerbela, her gün aşura" sesleri çınladı durdu dört bir yanda. Şimdi her yıl aşura günü on binlerce Müslüman, Kerbela yollarına düşüyor, bin üç yüz yıllık acıyı paylaşıyor..

Yan Kerbela, can Kerbela, kan Kerbela, şan Kerbela! Ve hayat ve ölüm ve şehit Kerbela! Cennet ve cehennem Kerbela! Ve su ve toprak ve güneş Kerbela! Ve dost ve düşman Kerbela! Bayram, seyran ve kurban Kerbela! Susuzluğun, güneşin, çölün ve ihanetin `ölüm tuzağı' kurduğu mekân Kerbela! Ve sonra hepsinin birden oturup ağladığı, yas tuttuğu kutsal divan Kerbela!

Resim

Hüseyin'in (a) doğum ve ölümünün rüyası görülmüştür ta evvelinden. Bu minval üzre Hz.Peygamberin eşi Ümmü Seleme(s) der ki: `Resulullah, Hüseyin'in (Kerbela) denilen yerde katledileceğini rüyasında görmüş; uyanınca yanı başındaki torununun saçlarını okşayıp ağladı. O sırada Cebrail gökten inip durumu kendisine bildirmiş. Resulullah, bana, kırmızıya çalan bir avuç toprak verip şöyle buyurdu: `Bunu iyi sakla, zira torunum Hüseyin'in üzerinde katledileceği topraktır bu. Ne zaman ki kan rengini alır, anla ki Hüseyin artık dünyaya veda etmiştir'...'

imam Hüseyin, aziz basının ölümünden sonra Kufe'den Medine'ye doğru yola çıkarken; tökezlenen atıyla birlikte yere kapanmış. Mekânın neresi olduğunu sorup, `kerbela’ cevabını alınca; `İşte dedemin rüyasında gördüğü yer burasıdır. Öleceğim yeri, Kerbela'yı dünya gözüyle görmüş bulunuyorum' demiştir.

Resim

Muaviye (l.a) halifeliği Hz.Ali'nin oğlu İmamHasan'dan (a.s)aldığından itibaren yer gök `yezitleşir' para, mevki, makam, şan, şöhret, menfaat, izzet ve ikbal insanlığın önüne geçer. Muaviye(l.a) daha ölüm döşeğinde can çekişmekteyken oğlu Yezid (l.a), parmağındaki halifelik mührünü çekip kendisininkine takar; makam asasını babasının yakaran gözleri önünde elinde sallayıp durur. Babası ölür ölmez tahta kurulup nasıl bir zalim olduğunu dünya âleme ilan eder: `Ben halifelerden daha güçlü olacağım: Ebubekir, Peygamber kızı Fatıma'yı kendine biat ettiremedi. Kudretli babam ise halifeliği Ali'den değil, oğlu Hasan'dan alabildi, fakat Hüseyin biat etmedi. Halbuki ben, başta Hüseyin olmak üzere bütün ehlibeyt efradını ya biat etmeye ya da ölümü seçmeye mecbur edeceğim.'

Öyle de oldu. Yezid (l.a) Medine'deki valisi! Velid'e Hz. Hüseyin'i `biat veya ölüm' arasında bir tercihe zorlamak için ferman gönderdi. Vali konağına giden imam Hüseyin (a.s) : `Halifelik, saltanat mıdır ki, babadan oğula geçe? Na hak yere halifelik makamını işgal eden dünkü velede mi itaat edeceğim!' diyerek fermana boyun eğmedi. Emevi Sarayı'nın hilebaz akıl hocası Mervan'ın (l.a) ölüm tehditlerine aldırmadı.
O gece, istihareye yattı. Dedesi Peygamber, rüyasında `Sevgili torunum, Kerbela'da şehit edileceksin' dedi. Hz.Peygamberin dul eşi Ümmü Seleme, onu uyardı: `Bana emanet edilen Cebrail toprağının rengi değişmeye başladı; şehadetin yakındır! Kerbela'ya sakın gitme.'

Resim

İmam Hüseyin, rüyası görülmüş bir ölümün peşindeydi artık. Kararını vermişti. Irak'ın yolunu tutacaktı. Zaten Iraklılardan binlerce mektup alıyordu. Amca oğlu Müslim bin Akil'i, vekaleten Kufe'ye göndermişti. Müslim, evlerde mescitlerde toplantılar yapıp imam Hüseyin (a) adına `halifelik biatı' alıyordu. Sayı bini, on bini, otuz bini, kırk bini bulmuştu. Müslim, kuş kanadıyla haber uçurmuştu amca oğluna: `Hazırlık tamamlandı, iş olgunlaştı; gel ve halifeliği teslim al.'

imam Hüseyin(a) yola revan olmadan önce aziz dedesinin Medine'deki kabrine gitti; uzun bir veda konuşması yaptı. Sözünün sonunu şöyle bağladı: `Ey dedem, bir Yezid türedi, putlardan beter, bir halk var ki koyun sürüsünce ürkek ve şaşkın. Ben ki, biat etmediğim için başı vurulmak üzere olan torunun Hüseyin'im. İnancın bekçiliğini, fedailiğini yapmak üzere Kufe yolunu tutacağım.'

Resim

Bu arada Kays yolda yakalandı. `Hüseyin'e küfretmesi şartıyla hayatının bağışlanacağı' söylendiyse de, Kays bunu reddetti. Onca eziyet ve işkenceden sonra, Kufe'deki hükümet konağının damından aşağıya atılarak katledildi.

İmam Hüseyin (a) iman ve umutla yola çıkmıştı çıkmasına ama, Amca oğlu ve vekili Müslim'in gerçekten 30-40 bin yandaş topladığını haber alan Yezid (l.a) tez elden hile ve tertibe başvurdu.

Resim

Basra Valisi ! Ubeydullah bin Ziyad'ı, tam yetkiyle Kufe'ye atadı. Zalim Ubeydullah, ehlibeytin giydiğine benzer siyah giysilerle ve yüzü örtülü olarak hükümet konağına sokuldu. Hz.Hüseyin'in vasıl olduğunu sanan görevlilerle halk meydanlara yığıldılar. Bunu fırsat bilen Ubeydullah, halka hitaben moral bozucu bir konuşma yaptı ve Hüseyin'e destek veren herkesi ölümle tehdit etti.

Paniğe kapılan insanlar evlerine kapandılar. Durumun tersyüz olduğunu gören Müslim, alelacele dört bin yandaşıyla hükümet konağını kuşattıysa da; `Yezid ordusu Şam'dan geliyor, taş üstünde taş, gövde üstünde baş bırakmayacak' yolunda çıkan söylentilerden korkanlar, taraf değiştiren eşrafın da etkisiyle hemen çekildiler. Müslim'le saf tutan 300 kişi, yatsı namazında 30'a, bitiminde ise sadece üç serdengeçtiye indi. Şaşkın; ne yapıp edeceğini bilemeyen Müslim, Kufe sokaklarında sığınacak bir yer aramakla meşgulken, bir kadın kendisini evine aldı. Hay almaz olaydı!

Resim

Meğer o alçak kadın, el altından haber göndermiş Yezid askerlerine. Yetmiş kişi evi sardı; Müslim, evden çıkıp cenge tutuştu; öldürdü ve yaralandı. Hali mecali kalmayınca su istedi. Kendisine su verildi ama bardak kendi kanıyla bulandı; ikinci, üçüncü kez verilen su da kanlandı.

Müslim, su yerine şehitlik şerbetini içmeye hazırlandı. Sonunda yakalanıp vilayet konağına götürüldü. Vali Ubeydullah'ı hiçe sayarak halka moral veren bir konuşma yaptı; Muaviye ile Yezid'i lanetleyip, ehlibeyti övdü. Son vasiyetini yaptı: `Kılıcımı satın, borcumu ödeyin. Durumu imam Hüseyin'e bildirin!' Başı kesilen hz.Müslim'in cesedi binadan aşağı atıldı. Kesik baş Şam'daki Yezid'e (l.a) gönderilirken, ayaklarına bağlanan iple ceset sokaklarda sürüklendi.

Resim

Henüz yoldayken, karşılaştığı şair Ferezdek, `Ey Hüseyin, gel vazgeç! Kufelilerin gönlü senden, kılıçları ise Yezid'den yanadır' demişti. Şairin öngörüsü doğru çıktı; elçisi Kays ile amca oğlu Müslim'in kara haberleri ulaştı İmam Hüseyin'e. Ancak, `Değil mi ki bedenler ölüm için çatılmıştır' diyen imam Hüseyin(a) bir seher vaktinde Fırat kıyısındaki ateş çölünde mola verip, tulumları suyla doldurduğunda yolunu kesen Yezid (l.a) askerlerinin mızraklarını gördü. Kumandan Hür el Riyahi, bin kişilik kuvvetle ehlibeyt kervanının şehre girmesini engellemek üzere bekliyordu. İmam Hüseyin, Hür'ün iki cami arasında beynamaz tutumunu gözlemledi; kendisini vazgeçirmek için uzun uzun dil döktü. Hür, kafilenin yolunu kesmedi ama uzaktan uzağa onu izleyerek Nineva'ya kadar at sürdü. İmam Hüseyin'in bindiği, Aziz dedesinin devesi Zül-Cenah, ayak sürdü; bir türlü yürümedi. Yöreye Kerbela denildiğini duyan İmam Hüseyin'in (a) gözleri doldu: `Burası ineceğimiz, kanımızın döküleceği, mezarlarımızın bulunacağı yer' dedi. Çadır kurmak üzere yere indiğinde, o topraktan ölüm tozu yükselip mübarek yüzüne yapıştı.

Resim

Takvim 2 Ekim 680'i (Hicri 61 yıl, Muharrem ayının ikinci günü) gösteriyordu.İmam, yanındaki 65 atlı ve 100 yayaya hitaben acıklı bir konuşma yaptı; bu savaşın `iyi ile kötü'nün mücadelesi olduğunu vurguladı ve isteyenin derhal ayrılıp gidebileceğini söyledi. Ölümcül kaderine koşan İmam Hüseyin, konakladığı yeri, `gelip geçenlere yol göstermek ve üç gün konaklamak' şartıyla Nineva ve Gaadiriyye halkından 60 bin dirheme satın aldı.

Kumandan Hür'ün görevini savsakladığını duyan lanet Yezid'in Kufe Valisi Ubeydullah, türlü çeşitli vaatlerle, İran'daki Rey valiliğine göz diken Vakkas oğlu Ömer'in aklını çeldi; onu, Kerbela'nın lanetli komutanı olmaya ikna etti. Ömer dört bin askerle Kerbela'ya hareket edip Hür'ün birliklerine katıldı. Ardı sıra gönderilen askerlerin sayısı 30 bine yükseldi.

Resim

Muharrem ayının yedinci günü, su kaynakları kesilen ehlibeyt kafilesinden çocuklar ağlaştılar. İmam Hüseyin'in (a) kardeşi Ebu'l Fadl Abbas, gece yirmi cengâverle, muhafızları püskürterek suya vardı fakat anında kuşatıldı. Hüseyin'e götürülmemek şartıyla su içmesine izin verilmesine rağmen o, `kardeşime götürmediğim suyun damlasından bile içmem' diyerek diretti ve sonunda yirmi tulum doldurabildi. Onca kişiye yirmi tulum neydi ki!

Devrisi gün susuzluk gene ciğerleri yaktı. Rivayet edilir ki Hüseyin, kadınlar çadırına doğru yürüdü, `Burayı kazın' emrini verdi. Kazılan yerden bir kaynak fışkırdı, herkes kana kana içti. İmam Hüseyin, (a) onlara konuştu: `Hayvanlarınızı da içirin, elbiselerinizi yıkayın. Zira bu sizin dünyada içeceğiniz son su, elbiseleriniz ise kefenleriniz olacaktır.'

Resim

Şimr(l.a) en azılı ehlibeyt düşmanıydı. Komutanlardan Hür ve Ömer'in, Hüseyin'i öldürmekte tereddüt ettiklerini gördü ve kufe'nin yolunu tuttu. Vali Ubeydullah'a şikâyette bulundu. Ölüm fermanını içeren bir mektupla geri döndü. Muharrem'in dokuzuncu günü ikindi vakti savaş davulları çaldı, boynuzdan yapılı borular öttü, naralar atıldı. İpleri eline alan Şimr, İmam Hüseyin'e, `İyice düşün: Ya Yezid'e itaat, ya da ölüm!' ihtarında bulundu. Bu arada ehlibeyt dostu Züheyr, Esedoğulları kabilesinden 400 atlıyla imdada yetişti. Ne çare, yolları kesildi ve büyük bir kısmı şehid edildi, kalanı geri döndü.

En çok duyulan `su ve savaş' sesleri arasında, kimi kılıcını biliyor, yayını deniyor; bazıları birbirleriyle şakalaşıyordu. İmam Hüseyin, ağabeyi imam Hasan'ın (a) vasiyeti üzerine onun oğlu Kasım'ı, kızı Fatıma ile evlendirdi. İki sevdalıyı, hayat ile ölüm arasındaki yol ayrımında baş göz edip muratlarına erdirdi. Yaslı, hüzünlü bir bayram havası vardı ehlibeyt otağında! Kadınlar ağlıyor, çocuklar titriyor, susuzluk ciğerleri yakıyordu.

Resim

Dünya namına yapacağı bir şeyi kalmayan imam Hüseyin, dedesi Hz. Muhammed'in (s.a.a) hırkasını öpüp giydi, asasını eline aldı. Kılıcını bileyip şiir okuyarak savaşa, ölüme, şehit olmaya hazırlandı!

Son vasiyetini bacısı Zeyneb'e yaptı: `Sen kadınların en yücesisin. Canım hakkı için, bedenimi kana bulanmış, beni şehit olmuş görürsen eğer; saçını başını yolma, elbiseni paralama, yüksek sesle ağlama ki feryadınla düşmanlarım sevinmesin.'

Resim

Savaştan biraz önce, Yezid (l.a) askerlerinden 30 kişi saf değiştirip Hüseyin'e katıldı. Hemen ardından komutan Hür de Hüseyin'in yanını, ölümü seçti. Ama tek başına.

Hz.Hüseyin, çatışmanın ordugâhtan uzak geçmesini sağlamak amacıyla hayli ileride bir hendek hazırlattı. Kadın ve çocuk çadırlarını böylece himaye altına aldı ve hendeklerde çalı çırpı yakarak düşmanı uzaklaştırmayı denedi.

Resim

Tarihin en trajik ve umutsuz savaşı böyle başladı. Hüseyin'in her cengâveri, bir ölür bin dirilircesine; bir, iki, beş, on düşman öldürmeden şehit olmuyordu. Kadınlar cephe gerisinde kocalarını, oğullarını veya kardeşlerini şiirlerle teşvik ediyor; yakınlarının kesik başlarını öptükten sonra, `Bunu da Hüseyin'e feda ettim' diyerek yezit (l.a) askerlerinin saflarına fırlatıyorlardı. Bağrı yanık anaların bir kısmı, çadır direklerini mızrak niyetine kullanıp bir kaç asker deviriyordu. Öğleye doğru güneş sanki bir ateş topu olmuş ortalığı kasıp kavururken, bazı çadırları alevler sardı. Kadın ve çocuklar, feryat figan içinde diğer çadırlara kaçıştılar.

Savaş sürüp giderken, ehlibeyt serdengeçtileri de birer yıldız gibi kayıp gidiyordu. İmam Hüseyin'in on yedi yaşındaki oğlu Ali Ekber, `Vallahi soysuz hükmedemez bize' mısrasını okuyarak, er meydanında, söylenene göre `tam 120 atlıyı' yere serdikten sonra şehit oldu. Bunu Müslim oğlu Abdullah ile Hz. Hasan oğlu Kasım'ın şehadetleri izledi.

Resim

Şimdi sıra İmam Hüseyin'deydi; Haşimoğullarının en cengâveri, dedesinin devesi Zül-cenah'ı suya sürdü ve içmesini bekledi. Rivayet edilir ki, deve ehlibeyt kanıyla bulanmış suyu içmeyi reddetti ve gözlerinden yaşlar aktı. Hüseyin, her kılıç sallayışında bir atlı düşürdü. Onu belki daha çabuk öldürebilirlerdi. Ancak hiç kimse asıl darbeyi vurmaya cesaret edemiyordu; Hz. Peygamber’in torunuydu o. Başından yaralandı ve etrafını çevirenlerle çadıra kadar koştu. Ehlibeyt imdada yetişti. Kimi kendini oka siper etti, kimisi kılıca kolunu uzattı ki imam Hüseyin, bu son umut ışığı, bu son asil cengaver hayatta kalsın.

Velakin nafile! Temim kabilesinden Şerik oğlu Zür'a, Hüseyin'in sol elini, bir başkası da sağ omzunu kılıçla biçti. Ondan sonra darbelerin ardı arkası gelmedi. Bedeninde otuz üç mızrak, otuz dört kılıç yarası vardı. Azılı düşman Şimr(l.a), kimsenin cüret edemediği o vahşi davranışa yeltendi. Hüseyin'in başını, on iki kılıç darbesiyle kesti. Komutan !! Ömer, kesik başı eline alıp havaya kaldırdı: `İşte bu, Yezid'in önünde eğilmeyen Hüseyin'in başıdır!'

Resim

İmamHüseyin'in (a) mübarek başı, diğer kesik başlarla birlikte toplanıp mızraklara takıldı; ehlibeytten geri kalan çocuk ve kadınların ağıtları eşliğinde Kufe'ye götürüldü. Hz. Hüseyin'in hasta olan ve sağ kurtulabilen yirmi dört yaşındaki oğlu Zeynel Abidin, prangaya vurularak akrabalarıyla birlikte sokaklarda dolaştırıldı. Halk şaşırmış, deliye dönmüştü. Kiminin nutku tutulmuş, kimi acıya ve yasa boğulmuş; yezitleşenler ise sevinçten göbek atar olmuştu.

Esir ehlibeyt kafilesi, mızraklara takılı kesik başlar refakatinde korkunç Şam yolculuğuna çıktığında; daha önce imam Hüseyin'e yardıma koşup çok kayıp veren Esedoğulları kabilesi Kerbela'daki cesetleri toplayıp defnetti. Şam'da gümüş tepsi içinde sunulan Hüseyin'in kesik başını gören Yezid, (l.a)iyice küstahlaştı!!. İmam Hüseyin'in(a.s) mübarek dudaklarına, elindeki asayla vurdu!!. Bu hakarete itiraz edenlerin kellesini vurdurdu.

Resim

Kerbela olayının kırkıncı günü, asker gözetiminde Medine'ye yollanan ehlibeytten geri kalanlar, Kerbela'da üç gün mola verdiler. Zeynel Abidin, babasının kesik başını bedeniyle birleştirip öldüğü yere gömdü.

Hz.Hüseyin ve dostlarının kanlarının döküldüğü Kerbela çölü, daha o zamanlar bir ziyaret yerine dönüştü ve Abbasiler döneminde hurmalıklar içinde, suyunu Fırat'tan alan şehir haline geldi. Abbasi halifesi!! El Mütevekkil, halkın ziyaretine engel olmak amacıyla, 851'de türbegâh ve çevre binaları yıktırdı. 977'de yeniden yapılan türbegâh, üç yıl sonra Şii karşıtı fanatik Zabbe bin Muhammed el Esedi (l.a) tarafından tahrip edildi.Şii Büveyhiler Bağdat'a egemen olunca, Adududevle ile Hasna bin Fadl, mekânı onarıp güzelleştirdiler. 1016 yılındaki yangın, türbegâhta büyük hasara yol açtı.

Resim

Selçuklu Sultanı Melikşah, 1087'de Irak'ta Meşhedan olarak bilinen Hz. Ali ve Hüseyin'in türbelerini ziyaret etti; İlhanlı hükümdarı Gazan Han ise 1303'te hem mekânı ziyaret etti hem de bağışta bulundu.
Sultan III. Murad, 1594'te Bağdat valisi aracılığıyla Hüseyin'in kabri üzerine yeni bir mezar inşa ettirdi. Şah I. Abbas 1623 yılında Bağdat'ı zaptedince, kutsal mekâna özel önem verdi. Afşar hanedanından Nadir Şah, 1743 yılındaki ziyaretinde türbegâhın kubbesini altınla kaplattı. 18. yüzyıl Kaçar hanedanından Ağa Muhammed Han, Hüseyin Türbesi'nin yaldızını yeniletti ve cami minaresini altınla kaplattı. 1801'de yöreyi yağmalayan bağnaz Vahhabiler!!!, kutsal mekânları yakıp yıktılar ve yaklaşık üç bin Şii'yi katlettiler. Osmanlı valileri ise Kerbela şehrinde hükümet konağı kurup pazaryerini genişlettiler.

Bağdat'ın 100 kilometre güneybatısına düşen Kerbela'da bugün yaklaşık 125 bin kişi yaşıyor. Savaş öncesinde nüfusun yarısı, İranlı Şiilerden oluşuyordu. Ancak büyük bir kısmı ülkelerine sürüldü. Şehirde Hindistan ve Pakistanlı kalabalık bir nüfus var. Türbegâh ve ziyaretgâhların çevresindeki daracık sokaklarıyla eski yapılar varlıklarını koruyor. Modern İslami mimari tarzıyla yapılan mekânlar da az değil. Kutsal mekânların süslemesi pek abartılı. Şehrin doğusundaki yarım daire şeklindeki hurmalıklar ile Hüseyniye, Abbasiye, Zeynebiye gibi anıtmezar ve camiler, sıra sıra türbelerle tamamlanıyor. Şii Kabristanı kentin batısına düşüyor. Hüseyin türbegâhının avlusu 108 x 82 metre büyüklüğünde; duvarları, boydan boya Kur'an ayet ve sureleriyle bezeli. Türbede son derece geniş bir teşkilat mevcut. Şii inancına göre, civarda gömülenler cennete gidecekler. Bu yüzden yaşlı ve sakatlar, son günlerini buralarda geçirirler, ölümü burada beklerler.


Resim

İslam dünyasında Kerbela adı, başından bu yana trajediyle anılır oldu. "Her yer Kerbela, her gün aşure" sesleri çınladı durdu dört bir yanda. İslam ülkelerinde, özellikle Şii topluluklar arasında 10 Muharrem, `yas, matem ve aşure günü' ilan edildi; insanlar ehlibeytin acılarına ortak olmak amacıyla, onu anma ve yas merasimlerine milyonlar katıldı.

Muharrem günü yapılan ibadet, dua, namaz ve niyazın sair günlerden bin kat daha sevap kazandırdığına; ilk zamanlarda o gün süslenip koku sürenlerin hastalıklara maruz kalmayacaklarına, sonraları ise yas gereği süslenilmemesi, sakalların belirli bir süre kesilmemesi gerektiğine ve ailesini rızıklandıranların evlerinde bolluk ve bereketin eksik olmayacağına dair türlü çeşitli rivayetler, hadisler aktarılageldi.

Ve o günden sonra dağlar taşlar, çöller, kurtlar kuşlar, yazı yaban, yılan ve çıyan ağıda durdu. İlk kez sıcaklığından utandı güneş, karardıkça karardı; şehitler kanına bulanmış çöl kumunu azarladı, lanetledi, ehlibeyt şehitlerini koynuna aldı diye.

Fırat bir söyledi, pir söyledi: `Ben ki, diyarların serin dağlarından kopup çağıldarım; eflatun ve kızıl şafakların her renginden bin renk yansıtırım insanlara. Her yaştan, dilden, dinden ve milletten insanlar benimle yıkanır çağlar boyu. Ağularınız bende arıtılır, günahlarınız bende temizlenip sevaba dönüşür; kinleriniz, hınçlarınız, öfkeleriniz bende sevgi ve muhabbet oluverir.

Bilgeleriniz kıyılarıma oturup tarihten, insanlıktan, kardeşlikten dem vururlar. Bir kıyım abıhayattır, diğer kıyım kızıl kıyamet. Birinde ölülerinizi yıkar ve bir daha ölümler olmasın diye niyaz edersiniz, öbüründe kanlı kılıçlarınızı temizleyip yeni canlara kıymak için nefeslenirsiniz. Bir yanımda cana can katarsınız, diğerinde ölümü döllersiniz; birinde insanlığı oynarsınız, diğerinde isyanları. Kellesine ferman çıkarılmış nice koç yiğidin kanını insanlık adına ben yuyup yıkadım, uzaklara, tuzlu deryalara götürdüm ki, bir daha kavgalar, katliamlar, kan davaları olmasın.

Velakin, neyleyim, çaresiz kaldım şu Kerbela önünde. Ne yezit (l.a) askerlerini katliamdan caydırabildim, ne de ehlibeyti (a.s) hayatta kalmaya ikna edebildim. Ve oturdum ağladım, kimseler görmesin diye gözyaşlarımı, ehlibeyt kanının döküldüğü kumlarla yoğurdum; orayı ölüm çölü olmaktan çıkarıp bir hayat vahasına, hurmalık ve yeşilliklerle döşeli bir cennet mekâna dönüştürdüm. Ki âdemoğlu ibret alsın diye. Bilsin ki kan suyla temizlenirmiş ve de kızıl kandan yeşillikler de doğabilirmiş...'
Şimdi her yıl aşure günü on binlerce Müslüman Kerbela yollarına düşüy
or.

İran'da, Lübnan'da, Mısır'da, Türkiye'de, Azerbaycan'da, Hindistan'da, Pakistan'da, Afganistan'da milyonlarca insan bin üç yüz yıllık acıyı paylaşıyor. Gözyaşlarına kan bulaşıyor, Kerbela katliamının hatıralarıyla yürekler dağlanıyor…
--------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------

Sevgili dostlar
KERBELADAN CANLI YAYIN

Ulaşması çok kolay :

Adres çubuğuna (www.resuliekrem.com) yazarak enter tıklayın.
Ana sayfadaki MEŞHED CANLI yazısını tıklayın.
Açılan sayfadan en alttaki mavi yazıyla HZ HÜSEYİN A.S yazısını
tıklayın ve izleyin.

NOT: Görüntü içine çift tıklıyarak tam boy büyütülebiliyor.

Allah cc tüm ehlibeyt dostlarının yar ve yardımcımız olsun . Amin
En son MERDAN tarafından 07 Haz 2008, 12:14 tarihinde düzenlendi, toplamda 2 kere düzenlendi.
Allahım bana adaletinle değil, merhametinle davran. İMAM ALİ (A.S)
Kullanıcı avatarı
MERDAN
Mesajlar: 956
Kayıt: 01 May 2007, 22:14

Mesaj gönderen MERDAN »

HÜSEYİN

Âlemlere rahmet ceddin son Nebî,
O’ndan aldık biz, en büyük haberi.
Müjdeler, uyarır bütün beşeri,
O’nun izinden gider mertçe Hüseyin.

Medîne’de dikilen, yükselen bayrak,
Parlayan İslâm’ın nûrudur ancak.
Bedir’de, Uhut’ta açılmış sancak,
Asil ceddin Muhammetçe, Hüseyin.

Mekke, Hayber, Yemen bir bir fetholur.
Mazlumları zâlimlerden kurtulur.
Medîne’de âdil düzen kurulur,
Yoksul için olur bütçe, Hüseyin.

Fitne kanat açar Resul’den sonra,
Dînini yağmalar münâfık zorba.
Müslüman’a iner her alçak darbe,
Fısk işlenir çok hoyratça, Hüseyin.

Zulmün her türlüsü meydanı alır,
Hâinler açıkça suç işler olur.
Hilâfet yezitler eline kalır,
Ayak, baş olmuş nâmertçe, Hüseyin.

Zorbadan korkanlar baş eğmiş, kime?
Melûn sultan Yezit kalkışmış zulme.
Ümmet şaşkın, mahzûn, bezgindir ama,
Dertleriyle dertli dertçe, Hüseyin.

Reddeder, bîat etmez öyle sultana,
Azgın tâğût olup, Hakka çatana.
Görüp, susmak zillet gelmiş de O’na,
Hakkı haykırmıştır, netçe, Hüseyin.

Hem çağır, sonra da katletmeye kalk,
Dînini dünyâya satmış dönek halk.
Aslında kendileri oldular helak,
Terk edilmez ehl-i beytçe, Hüseyin.

Echel zâlimlere kılıç çalarak,
Binlerce vahşiye karşı durarak.
Yetmiş yiğit ile şehît olarak,
Emsalsizdir şehâdetçe, Hüseyin.

Nasıl da kıymışlar, kahpece heyhât!
Katledilmiş ol mutahhar ehl-i beyt.
“Müslüman’ım” der, bir de binlerce nâmert,
Allâh dostu, Velâyetçe Hüseyin.

Allâh için, İslâm için can verdi,
Tevhîdi kurtarmak için kan verdi.
Direnişi insanlığa şan verdi,
Kalpleri fethetti, fertçe Hüseyin.

Hak-bâtıl savaşı, işin aslıdır,
O, hak yolda, Muhammed’in neslidir.
En büyük emânet Kur’ân, ehlidir,
İsbat etti bak, yiğitçe Hüseyin.

Tüm tâgûtlar sultasını yürüttü,
Sandı, hakkın köklerini kuruttu.
Allâh Ehl-i Beyt’i böyle arıttı,
Sevilmekte hep ümmetçe, Hüseyin.

Gel kardeşim Hüseyin’i örnek al,
Allâh için cihad meydanına dal.
Tâğûtlara, bel’amlara korku sal,
Hak İmâmdır, İmâmetçe Hüseyin


Kâmil Büyükbayraktar: Amasya
Allahım bana adaletinle değil, merhametinle davran. İMAM ALİ (A.S)
Musa Özateş
Mesajlar: 1205
Kayıt: 17 Mar 2007, 01:17

Mesaj gönderen Musa Özateş »

Şimdi bu ayda orda olmak vardı.
inş nasip olur birgün.
ali muhsin
Mesajlar: 3121
Kayıt: 24 Nis 2007, 18:41

Mesaj gönderen ali muhsin »

Merdan Hocam Calismalarindan ötürü Allah senden razi olsun ...yazdiklarini okuyunca ozamanin irak halki ile bu zamanin irak halkini düsündüm ...acaba zamanina Imam Hüseyin (as) mi yalniz biraktiklarinin bedellerinii ödüyorlar acaba diye ...fakat zaman cok degisti Irak ,kutsal mekanlar Katil sömürgeci koalisyon gücleri ile dolup tasti Insallah birgün Kutsal mekanlar Amerikan ve israilin ve onlara bagli Hüseyin düsmanlarinin askelerinden kurtulur ve döktükleri Ehli Beyt ve taraftarlarinin kanlari icerisinde bogulurlar..insallah Allah bizleri o Günleri gösterir Allah Imam zamanin zuhrunu tez eylesin ...Merdan Hocam birde su var yazini okuyunca sunu anladim


Ehli Beyt taraftarlari korkak olmamali
Ehli Beyt taraftarlari zillete boyun egememeli
Ehli Beyt taraftarlari munafiklarin oyunlarina sözlerine kanmamali
Ehli Beyt taraftarlari Ehli Beyt davasina sarilmali
Ehli Beyt taraftarlari sömürüye izin vermemeli
Ehli Beyt taraftarlari mazlumlarin yaninda olmali

tabiki en basta korkark, sorumsuz , duyarsiz olmamaliki Ehli Beyt Mektebinin böyle kisilere ihtiyaci yoktur !!
Kullanıcı avatarı
MERDAN
Mesajlar: 956
Kayıt: 01 May 2007, 22:14

Mesaj gönderen MERDAN »

Musa Özateş yazdı:Şimdi bu ayda orda olmak vardı.
inş nasip olur birgün.
Bende çok istiyorum İmam Hüseyini (a) ziyaret etmeyi. İnş. bir gün nasip olur. Şimdilik "aşura ziyareti dualarıyla"
yetiniyorum. Ama bir gün maddi ve manevi koşullar uygun olunca, ölmeden mutlaka hem hacca gitmeyi, Allahın (cc) evini
ve Resulullahın (s.a.a) kabrini, baki mezarlığındaki Allah dostlarını ziyaret etmeyi, hemde İmam Alinin (a) ve İmam Hüseyinin (a)
ziyaretlerini. necefi, kerbelayı..
Rabbimden arzu eden herkese bu ziyaretleri nasip etmesini diliyorum.. O isterse herşey olur.
Allahım bana adaletinle değil, merhametinle davran. İMAM ALİ (A.S)
Kullanıcı avatarı
MERDAN
Mesajlar: 956
Kayıt: 01 May 2007, 22:14

Mesaj gönderen MERDAN »

Kerbela’ya ziyaretçi akını

Perşembe, Ocak. 10. 2008
Toplumsal

İmam Hüseyin (a.s) âşıkları Muharrem ayının ilk on gününü Hz. İmam Hüseyin (a.s) ve onun 72 sadık dostuna matem tutmak ve ağıt yakmak amacıyla deste grupları halinde mukaddes Kerbela şehrine girdiler.

İran Kurân Haber Ajansı İkna’nın Jafariya News gazetesinden verdiği haberde Kerbala’daki Mezhebi Gezginler Encümenliği İmam Hüseyin (a.s) ve 72 vefalı dostunu ziyarete gelenler için her türlü imkânların seferber edildiğini ve ziyaretçilerin daha iyi ve rahat ziyaret edip, matem tutmaları için olanakların hazır olduğunu belirterek şöyle dedi: “Şimdiye kadar 3 otobüs Tanzanyalı Şii Kerbela şehrine ulaşmış bulunuyor.”

Yayımlanan bildiride Bahreyn ve Lübnan’dan gelen ziyaretçiler in 8 Ocak 2008 Salı günü Kerbela şehrine geldikleri açıklandı. Ziyaretçilerin akın akın bu mukaddes şehre gelmesi yoğun bir trafikle devam ediyor. Kerbala kaymakamı Kerbela ve diğer mukaddes ziyaret yerleri ziyarete gelen misafirleri ağırlamaya hazır olduklarını açıkladı. Kaymakam: “Emniyet güçleri, Hz. İmam Hüseyin (a.s) ve Hz. Ebulfazl Abbas’ın (a.s) mukaddes türbelerinin sınırları içindeki yerlerin güvenliğini ve halkın asayişini sağlamak amacıyla hazır bir vaziyette beklemektedir.” dedi.

http://www.ikna.ir/tr/news_detail.php?ProdID=211116
Allahım bana adaletinle değil, merhametinle davran. İMAM ALİ (A.S)
biralevi
Mesajlar: 1487
Kayıt: 24 Ara 2006, 14:02

Mesaj gönderen biralevi »

İnş birgün hep birlikte ziyarete gideriz.
alone_man
Mesajlar: 1769
Kayıt: 13 Oca 2008, 21:28

Mesaj gönderen alone_man »

Şimdiden harçlıklarımı biriktirmeye başlayım.Bende görmeyi çok istiyorum.
Murtaza
Mesajlar: 10
Kayıt: 13 Oca 2008, 22:50

Mesaj gönderen Murtaza »

Allah Cümlemize nasip eylesin Insallah
Kullanıcı avatarı
MERDAN
Mesajlar: 956
Kayıt: 01 May 2007, 22:14

Mesaj gönderen MERDAN »

http://www.imamsevgisi.net/site/yastayiz/huseyin.html

Tıklayın, açılması için 8-10 saniye bekleyin..
Kerbela İmam Hüseyin (a) türbesinden canlı yayını net bir görüntüden izleyin.
Allahım bana adaletinle değil, merhametinle davran. İMAM ALİ (A.S)
Cevapla

“Kutsal Mekanlar ve Ziyaret Yerleri” sayfasına dön