İmam Hasan Askeri'nin Hayatı, Fazileti, Siresi ve Sözleri

Kullanıcı avatarı
f_altan
Mesajlar: 2376
Kayıt: 22 Oca 2007, 20:49

Mesaj gönderen f_altan »

Bir Kaç Soruya Cevap

A- Ebu Haşim'i Cafer'i derki:
Bir kişi imam'dan (a.s) "Niye yoksul kadın mirastan bir hisse ve erkek ise iki hisse almakta" diye sordu. İmam buyurdular ki:
- Çünkü kadın cihad etme ve masrafları karşılamakla sorumlu değil ve yine yanlışlıkla öldürülen birinin kan parasını ödemek erkek için gerekli olduğu halde kadın için değildir. [1]
Ebu Haşim ben içimden "Bu soruyu "İbn-i Eb'il -Avca"nın da İmam Sadık"tan (a.s) sorduğunu ve aynı cevab'ı aldığını duymuştum diye geçirdim" der ve ekler: Bu sırada imam Askeri (a.s) bana dönerek şöyle buyurdular:
- Evet bu ibn-i Ebi'l Avcâ'nın sorusudur ve soru bir olunca bizim cevabımız da birdir; önceki imam'ın karşılaştığı şeyle sonraki imam da (a.s) karşılaşır. Bizim evvelimiz ve sonuncumuz ilim ve makamda eşittir. Allah resulu ve Ali aleyhima selat ve selamlar'ın da fazilet ve imtiyazları sabittir."[2]
B- Hasan b. zarif imam Askeri'ye (a.s) şöyle yazdı:
Allah resulünün -sav- hz. Ali (a.s) hakkında buyurduğu "Ben kimin mevlâsı isem Ali de onun mevlasıdır" buyruğunun manası nedir?
İmam, bu soruya verdikleri cevapta şöyle buyurdular.
- O hazret'in bu söz'den maksadı, ümmetin ihtilaf ve tefrika ettiği zaman Allah hizbi (ve hak izleyicilerinin) tanınması için Ali aleyhisselamı imamet'e atamaktır.[3]
C- Harevî der ki: İsbat'ın oğullarından birisi bana, "İmam Askeri'ye (a.s) bir mektup yazdım ve dostları arasındaki ihtilafı bildirdim, ihtilafları gidermesi için ondan bir delil (keramet) göstermesini istedim dedi.
İmam cevabında şöyle yazdılar:
"Doğrusu aziz ve yüce Allah akıllı kimse ile sohbet eder ve hiç kimse peygamberlerin sonuncusu ve günderilmişlerin efendisi islam peygamberi'nin -sav- getirdiği mucize ve nişanelerden daha fazlasını gösteremez, böyleyken yinede kavmi ona "sihirbaz ve yalancı"dır dediler, o hidayet edilebilecekleri hidayet etti. Yanlız şu var ki, mucize halkın çoğusunun susmasına ve sakinleşmesine sebeptir ve bu da Allah'u Teala bize izin verdiği zaman konuştuğumuz ve konuşmamızı engellediğinde de sustuğumuz içindir.
Eğer Allah hakkın aşikar olmasını istemeseidi peygamberleri müjde vermeye ve korkutmaya teşvik etmezdi. Allah peygamberleri zayıf ve kudretli zamanlarında hakkı aşikar ettiler ve bazende Allah emrini tamamlaması ve hükmünü tastik etmesi için konuştular.
Halk bir kaç kısımdır; bir grubu aydın ve Sıratta kurtuluşa erişmiş, hakka ulaşmış islamın usul ve furusuna bağlıdır, iki taraflı ve şüpheci değillerdir, başka bir sınınak da aramazlar.
İkinci grub hakkı ehlinden almazlar; bu grup denizde yolculuğa çıkan, deniz mustarip olduğu zaman mustarip olan ve sakinleştiği zaman da sakinleşen kişilere benzerler.
Üçüncü grub'a ise şeytan musallat olmuştur çekememezlik yüzünden hak ile muhalefet etmeye ve batıl vasıtasıyla hakkı yok etmek için çalışmaya başlamışlardır (Doğru yoldan uzaklaşıp) sağa, sola gidenleri bırak; çoban istediği zaman sürüyü çok az bir çaba ile toplayacaktır.
Dostlarımızın ihtilaflarından bahsettin, azamet ve yücelik yeterli delil olsa şüphesiz hüküm ve hilafet mevkisinde olan, (yani masum imam karar alıp emretmeğe daha liyakatlidir. Sen emrin altındakilere iyi davran esrarımızı açıklamaktan ve mevki, makamı arzulamaktan çekin ki, bu ikisi insanı helakete sürükler.
Fars eline sefer etmek istediğini bildirdin; Fars'a git. Allah, hakkında hayır ve iyilik versin, inşaallah sağlık ve emniyetle Mısır'a gidersin dostlarımızdan güvenilir kimselere selamımı ulaştır ve onlara Allah huzurunda takva ve sakınmayı emret ve onlara, bizim esrarımızı açıklayanların bizime savaşmakta olduklarını bildir"
İsbat'ın oğlu der ki: Ben "sağlık ve emniyetle Mısır'a girersin" cümlesini okuduğum zaman manasını düşünmedim, Bağdat'a geldim Fars'a gitmek istiyordum ama bu istek gerçekleşmedi ben'de Mısıra gittim (o zaman imam'ın (a.s) niye "Mısır'a gidersin" buyurduğu anlaşıldı.[4]
D- "Muhammed ibn'il Hasan b. Meymun" der ki:
- İmam Askeri'ye (a.s) bir mektup yazarak fakirlik ve yoksulluktan şikayet ettim sonra da kendi kendime İmam Sâdık (a.s) : Bizim ile fakirlik, bizden başkasıyla tokluktan hayırlıdır ve bizim ile öldürülmek bizim düşmanlarımız ile yaşamaktan daha iyidir; buyurmamışlar mıdır." dedim.
İmam (a.s) bu mektubun cevabında şöyle yazdılar:
- "Bizim dost ve sevdiklerimizin günahları çoğaldığı zaman aziz ve yüce Allah onları fakirlik ve yokluk vasıtasıyla noksanlık ve günahtan kurtarır, aynı zamanda günahlarından çoğusunu affeder ve bağışlar. Kendi kendinede söylediğin gibi bizimle fakirlik, düşmanlarımız ile mustağni olmaktan iyidir ve biz, ise sığınanlara sığ
ınağız ve bizde basiret arayanlara nuruz ve bize sarılanlara bekçiyiz, bizi seven, yüksek kalede (Allaha yakınlık) bizim iledir ve bizden sapan ateşe gidecektir."[5]
_________________
[1] - Hata ile öldürülen kimsenin kanparasını katilin "âkıle akrabaları ödemelidirler... "Âkıle" katilin kardeşleri amcaları kardeşi oğlu, amcası oğlu, babası ve çocuklarıdırlar.
[2] - A'lam'ul-verda Necef baskısı s.374.
[3] - Keşf'ul-ğamme Tebriz baskısı c:3, s.303.
[4] - Keşf'ul-ğemme Tebriz baskısı c.3 s.293-294.
[5] - Keşf'ul-ğemme Tebriz baskısı c.3, s.300.
ALLAHUMME SALLİ ALA MUHAMMED VE ÂL-İ MUHAMMED VE ACCİL FERECEHUM VE FERECENA BİHİM
Kullanıcı avatarı
f_altan
Mesajlar: 2376
Kayıt: 22 Oca 2007, 20:49

Mesaj gönderen f_altan »

İmam'ın (a.s) Kumdaki Büyük Şiâ Alimler'inden Birine Yazdığı Mektup

İmam'ın (a.s) ashablarıyla yazışmalarından birisi o hazretin şia büyüklerinden birisi olan "Ali b. Hüseyn b. Babı veyh'i -kam'i"ye yağmış olduğu mektuptur ve onun metni şöyledir:
"Rahman ve rahim olan Allah'ın adıyla, hamd âlemlerin rabbi Allah'a mahsustur, sonunda iyilik takvalılar için; cennet, birliğe tapanlar ve ateş, kafirler için olacaktır; düşmanlık yanlızca zalimler için olup onlardan başkası için değildir ve en iyi yaratıcı olan "Allah"tan başka ilah yoktur. Allah'ın salat ve selamı mahluklarının en hayırlısı Muhammed'e ve onun pâk sülalesine olsun."
Allah'a hamd ve senadan sonra, ey büyük ve güvenilir zat ve izleyicilerimizin fakihi Ebu'l Hasan Ali b. Hüseyin-i Kummî, Allah seni kendisinin razı olduğu şeyde muvaffak atsin ve soyundan iyi evlatlar getirsin. Seni, Allah huzurunda takvalı olmaya, namaz kılıp zekat vermeye tavsiye ediyorum -Çünkü vekat vermeyen kimsenin namazı kabul edilmez- ve sana halkın hatasını affetmeni ve öfkeni içine gömmeni, akrabalarına ihsan etmeni ve kardeşlerin arasında beraberliği sağlamanı iyi ve kötü günlerinde onların ihtiyaçlarını gidermek için çalışmayı ve şahısların cahiliyye dönemlerindeki cahillikleri karşısında sabırlı olmayı ve dini işlerde ferasetli olmayı, işlerinde mukavemetli, Kur'ân ile âşina olmanı, iyi ahlâk sahibi olup iyiliği emredip kötülükten nahyetmeni tavsiye ederim; yüce Allah buyuruyor ki:
"Onların toplanıp gizlice konuşmalarının çoğunda fayda yoktur, ancak kim sadakayı, iyiliği ve insanların arasını bulmayı emrederse onun sözünde hayır vardır."
Kötülük ve çirkinliklerin tümünden kaçın ve gece namazı kıl, doğrusu Resul-i Ekrem -sav- hz. Ali'ye (a.s) bunu önemle hatırlatmış ve şöyle buyurmuşlardır:
"Ey Ali! gece namazı kıl, gece namazı kıl, gece namazı kıl, Gece namazını hafife alan bizden değildir (bizim sünnetimize uymamıştır).
Öyleyse sana ısmarladığım şeyleri yerine getir ve yapmanı emrettiğim şeyi, şiaların da yapmalarını emret, sabırlı ve tahammüllü olup zuhur'u bekle. Doğrusu Resuli ekrem buyurmuşlardır ki: "Ümmetimin amellerinin en hayırlısı zuhur'u beklemektir. Bizim şiamız, oğlum (imam kaim (a.s)) zuhur edinceye kadar daima kederli ve hüzünlü zulüm ve sitemle dolu olduğu gibi, adâletle doldurulacağını müjdelemiştir.[1]
Ey kendisine itimad ettiğim yüce kişi Ebu'l Sabret ve şiâmıza sabretmesini emret, doğrsu kullarını ona mirasçı kıldığı yeryüzü, Allah'ındır ve sonunda iyilik sakınanlar içindir. O'nun selamı rahmeti ve bereketi sana ve bütün şiamıza olsun.[2]
_________________
[1] - İlahi ahkam'a bağlı takvalı bir müslüman, fasit bir çevrede zalimler karşısında zorluk ve güçlükler'e tutulur ve zor şartlar altında daima dinini korumağa çalışır bunun için tahamül etmek gerekir ve imam'ın (a.s) zuhuru'na umutlu olunmalıdır ve eğer takâtsızlık ve Ümitsizlik ona musallat olursa, doğru yoldan sapar.
[2] - Envar'ul-Behiyye Meşhed baskısı s. 161.
ALLAHUMME SALLİ ALA MUHAMMED VE ÂL-İ MUHAMMED VE ACCİL FERECEHUM VE FERECENA BİHİM
Kullanıcı avatarı
f_altan
Mesajlar: 2376
Kayıt: 22 Oca 2007, 20:49

Mesaj gönderen f_altan »

Kerametler Ve Gayb Alemi İle İrtibat

İmam Askeri de (a.s) değerli babaları gibi Allah-u Tealâ ile, melekler ve gayb âlemi ile özel bir irtibatta olup, dünyevi ilimlerin ötesine ve imamet'in şanlarından olan vilâyet'e sahip idi. Ulemânın kitap ve rivayetlerinde o hazretin keramet ve gayb haberlerinden birçok rivayet zikredilmiştir ki onların hepsini bir araya toplamak için başka bir kitaba ihtiyaç vardır, biz bu konuda bir kaç numune nakletmekle yetiniyoruz:
1- "Ebu Haşim'i -Cafer'i" der ki: Bir gün Ebu Muhammed (İmam Askeri (a.s))'nin huzuruna gittim, o hazretten bir gümüş alarak yüzük yapıp ona teberrük etmek istedim.
Oturdum, ne isteyeceğimi unuttum! Gitmek için ayağa kalkınca imam (a.s) bana bir yüzük vererek buyurdular ki: "Sen gümüş istiyordun biz yüzük verdik, böylece gümüşü yüzük yapmak için vereceğin parayı da kazanmış oldun! Ey Haşim!! Helal olsun, afiyetle kullan.
-Efendim, şehadet ederim ki siz Allah'ın velisi ve benim imamımsınız ve size itaat'ı dinimin bir kısmı bilirim.
- Allah sana mağfirettu bulunsun ey Ebu Haşim![1]
2- Şeblenci "Nur'ul-ebsar" Ebu Haşim'i caferi'nin şöyle dediğini nakleder: Ben dört kişiyle birlikte "Salih b. Vesif"in zindanında idik imam Askeri (a.s) ve kardeşi cafer içeri girdiler; biz imam'a -as- hizmet etmek için etrafına toplandık, zindanda alevilerden olduğunu iddia eden "Benî Cemh" kabilesinden birisi de vardı. İmam (a.s) bize "Eğer sizin aranızda sizden olmayan kimse olmasaydı size buradan kurtuluşun vaktini söylerdim." buyurdular ve cemh kabilesinden olan o şahsa işaret ederek dışarı çıkmasını istediler, o dışarı çıkınca İmam (a.s) bize "Bu şahıs sizden değil, ondan sakının, söylediğiniz şeyler hakkında halife için rapor hazırlamıştır ve onu şimdi elbisesinde saklamaktadır." buyurdular. Bizden birisi onu teftiş etti, elbisesine gizlediği raporu bulduk, On'da bizim hakkımızda önemli ve çok tehlikeli şeyler yazmış olduğunu gördük...[2]
3- "Muhammed b. Rebi'i Şeybani" der ki: Ahvaz'da Sareviler'den (=ikiye tapanlar) birisi ile bahs ve munazerede bulunduk, sonra Samırra'ya gittim. Sanevinin sözleri beni etkilemişti. "Ahmet b. Hasib"in evinde oturmuştuk. İmam Askeri (a.s) bir resmi merasimden dönüyorlardı, bana baktılar ve parmağıyla işaret ederek:
"(Allah) birdir, birdir, onun bir bil" buyurdular, Bunun üzerine ben bayıldım.[3]
4- "İsmail b. Muhammed" der ki: İmam Askeri'nin (a.s) evlerinin kapıları önünde oturmuştum. İmam (a.s) dışarı çıkınca ona yaklaşarak fakirlik ve yoksulluktan şikayet ettim ve bir dirhem dahi param olmadığına yemin ettim!
İmam: İkiyüz dinarını toprağa gömdüğün halde yemin mi ediyorsun? buyurdular. Sonra da:
"Bunu, sana birşey vermemek için söylemedim" dedi ve kölesine dönerek" yanındakileri ona ver" buyurdular.
Köle bana yüz dinar verdi, Allah'a şükür ettim ve geri döndüm, o hazret:
- O ikiyüz dinarı, ona çok ihtiyaç duyduğun bir sırada kaybetmenden korkarım, buyurdu.
Ben dinarları gizlediğim yere gittim onları yerinde buldum yerlerini değiştirerek (hiç kimsenin bulamıyacağı bir şekilde sakladım. Bu olayın üzerinden bir müddet geçti, dinarlara ihütiyacım oldu. Onları gömdüğüm yerden almaya gittiğimde, yerlerinde bulamadım. Bu bana pek ağır geldi. Sonra, oğlumun onların yerini bulup götürdüğünü anladım, imam'ın (a.s) buyurduğu gibi ben o paralardan hiçbir hayır görmedim. [4]
5- "Muhamed b. Ayyaş" der ki: Bir kaç kişiyle birlikte İmam Askeri'nin (a.s) kerametleri konusunda sohbet ediyorduk, orada bulunan biri Nasibi dediki:
- Ben bir kağıda mürekkepsiz bir yazı yazacağım, eğer imam (a.s) bunun cevabını verebilirse hak olduğunu kabul ederim.
Biz, aklımıza takılan birtakım meselelerimizi bir kağıdın üzerine yazdık, Nasibi'de isteğini mürekkepsiz olarak başka bir sayfaya yazdı; onuda diğer mektuplarla birlikte İmam Askeri'ye (a.s) gönderdik. İmam (a.s) bizim sorularımızın cevabını yazdı Nasibi'ye ait olan sayfanın üzerine de Nasibinin ve onun anne ve babasının isimlerini yazmışlardı. Nasibi şahıs bunu görünce bayılıverdi, ayıldığı zaman hakka inandı ve ondan sonra İmam'ın (a.s) şiaları arasında yer aldı.[5]
6- "Ömer b. Ebu Müslim" der ki: Benimle duvar komşusu olan "semi'ul -Mesme'ii" bana çok eziyet ediyordu. İmam Askeri'ye (a.s) bir mektup yazarak Allah Tealâ'ya beni onun eziyetlenden kurtarması için duâ etmelerini rica etim, imam (a.s) mektubumun cevabında buyurdular ki:
- Seni yakında kurtuluşla müjdeliyorum, sen zikredilen komşunun evinin sahibi olacaksın.
Bir ay sonra o adam öldü, ben de onun evini satın alarak İmam'ın (a.s) bereketi ile kendi evime ekledim[6]
7- "Ebu Hamza" derdi: Defalarca imamın (a.s) (aralarında Türk, Rum, Deylemli ve Rus'un'da bulunduğu çeşitli milletlerden olan) kölelerle kendi dilleri ile konuştuğunu gördüm, bu işe çok şaşırdım ve kendi kendime: "İmam (a.s) Medine'de dünyaya geldiği halde nasıl olur da çeşitli dillerle konuşur? dedim. İmam, bana dönerek buyurdular ki:
- Doğrusu aziz ve yüce Allah kendi hüccetini diğer yaratıklarından ayırdı ve ona her şeyi tanımayı bahşetti. İmam (a.s) olan birisi çeşitli lügatları, soyları ve vakaları bilir. Eğer böyle olmasaydı imam ile diğerleri arasında hiç bir fark kalmazdı.[7]
_________________
[1] - Usul'u-Kafi c:1, s.512.
[2] - E'elam'al veri s.373-Nurul ebsar kahire baskısı s.183- Fusul'ul Muhimme İbni şebağı Maliki s.286 Biraz farkla.
[3] - Keşf'ul-ğamme fi Me'rifet'il-eimme c.3 s.305.
[4] - İhkak'ul -Hak c:12 s.470 Fusul'ul- Muhimme İbni sebaği malik'i s.286'dan naklen.
[35] - Menaakıb, Necef baskısı c:3 sy:538.
[6] - Keşf'ul-ğemme c:3 s.302.
[7] - İrşad-ı Mufiyd s. 322.
ALLAHUMME SALLİ ALA MUHAMMED VE ÂL-İ MUHAMMED VE ACCİL FERECEHUM VE FERECENA BİHİM
Kullanıcı avatarı
f_altan
Mesajlar: 2376
Kayıt: 22 Oca 2007, 20:49

Mesaj gönderen f_altan »

İmam'ın (a.s) Ashabından Bazıları

Her nekadar imam'ın (a.s) mahdudiyeti ve topluma hakim olan hafakanların yüzünden hususi dostları pek fazla değillerse de yine de imam'ın feyizlerinden yararlanan kişiler ilahi ve takvalı alimler arasında yer almaktalar. Biz oldukça özetle onlardan bir kaçını tanıtacağız:
1- "Ahmet b. İshak'ı -Eşter'i- Kummî":
İmam Askeri'nin (a.s) yakın dostları, temsilcileri ve Kum ahalisinin büyüklerinden idi. Kum ahalisinin sorularını imam'a (a.s) iletiyor ve cevap alıyordu, İmam Cevad ve İmam Hadi'nin (a.s) zamanlarını derk etmiş ve hazretlerden rivayet nakletmiştir[1].
"Ahmet bin İshat" "Hüseyin b. Ruh"a -İmam asrın (a.s) gaybet'i-sugra'sında üçüncü sefir'i -bir mektup yazdı ve hacc'a gitmek için izin istedi, bu izin ona verildi ve onun için bir bez parçasıda gönderildi, Ahmet "bana ölüm haberim vedildi" dedi. ve hacc seferin'den dönüşte Helevanda (Şimdiki zehhab köprüsü) vefat etti. [2]
"Sa'd b. Abdullah" "Ahmed b. ishak"ın vefatı hakkında der ki:
Helevan'ın (Zehhab köprüsü) üç fersahında vücudunu şiddetli bir ateş bastı ve çok kötü hastalandı, öyle ki; biz artık ondan ümidi kestik. Helevan'a geldiğimiz zaman bir kervansarayda konakladık. Ahmed "Beni bu akşam yanlız bırakın dedi herkes gitti, sabaha doğru kendi kendime düşünüyordum; gözümü açtığımda Mevlam İmam Askeri'nin (a.s) hizmetçisi "Kâfur"un şöyle dediğini duydum:
"Allah'tan size başsağlığı vermesini ve beğenilmiş mükafatla musibetinizi telâfi etmesini dilerim."
Sonra da ekledi:
Arkadaşınız Ahmed'in gusul ve kefen işleri yapıldı, Kalkın ve onu defnedin. Doğrusu mevlanın yanında o, Allah'a yakınlığı dolaysıyla hepinizden daha değerlidir" Bunları söyledikten sonra kayboldu.[3]
2- "Ebu Haşim Davud İbn'il-kasım'ı-Caferi":
Hazreti cafer Teyyar'ın soyundan[4] ve kendi soyunun büyüklerinden olup Bağdat ahalisinden dir, masum imamlar'ın (a.s) yanında büyük bir mevkisi vardır. O, İmam Cevad'ın, İmam Hadi'nin ve İmam Askeri'nin (a.s) zamanlarını derketmiş ve gaybet'i suğra başlarında imam-ı zaman'ın (a.s) sefir ve temsilcilerindendi.
Ebu Haşim imamlarımız'a (a.s) çok yakın idi ve o hazretlerin samimi ve hususi dostlarından sayılırdı. İmamlardan bir çok rivayet nakletmiş ve bir de kitap yazmıştır, şiî büyüklerinden bir kısmı da o kitaptan rivayet etmişlerdir. [5]
Ebu Haşim asil, cesaretli ve korkusuz birisiydi "Yahya b. Ömer'i Zeydi"nin [6] başını Bağdat valisi "Muhammed b. Abdullah b. Tahir"in yanına götürdükleri zaman bazıları onu bu zafer den dolayı tebrik ediyorlardı, Ebu Haşim, vali'nin yanına gitti ve korkusuzca ona hitaben dedi ki:
- Emir! Sana öyle bir şeyi tebrik etmeğe geldim ki, eğer Resulullah -sav- hayatta olsaydı onun için matem ederdi!
Vali, Ebu Haşim'in bu anlamlı sözüne cevap veremedi.[7]
3- "Abdullah b. Cafer Hımyerî"
Kum ahalisinin büyüklerinden ve İmam Askeri'nin (a.s) ashabındandır. Başta "Kurb'ul-İsnad" olmak üzere büyük şiâ ulema ve fakihlerinin ilgisini çekmiş olan bir çok kitap yazmıştır. Cafer, 290'lı yıllarda Kufe'ye gitti, Kufe halkı fırsattan istifade, ondan hadis öğreniyorlardı.[8]
4- " Ebu Ömer ve Osman b. Sa'id Emr'i"
İmam Kâim (Eccelellah'u Tealâ ferece'huş-şerif"in gaybet'i suğra'sında ilk sefiri idi, değerli, güvenilir, bir insandı. İmam Hadi, imam Askeri ve imam Kaim'in (a.s) büyük ashaplarından ve sefirlerinden idi. Oniki yaşından itibaren hz. İmam Hadi'nin (a.s) huzurlarında yetişmiş, halk ile İmam Hadi, imam Askeri ve imam kaim'in arasında rabıta ve vasıta olmuştur ve bazen ondan bir takım kerametler zuhur etmiştir. Değinildiği gibi, imam asr'ın (a.f) hususi sefirlerinden ilkidir ve önceden de imam Hadi ve imam Askeri (a.s) halkı, şer'i meseleler ve ahkamı öğrenmeleri için ona gönderiyorlardı. İmam Hâdi ve İmam Askeri (a.s) onu hakkında buyurmuşlardır ki:
- Ebu Amr (Osman Said) emin ve güvenilir birisidir, naklettiği şeyi benden nakletmiştir ve sizlere ulaştırdığını da benden ulaştırmıştır. [9]
_________________
[1] - Tenkih'ul- Mekal c:1 s.50.
[2] - İhtiyar-u Marifet'ur-Rical s.557.
[3] -Muntehal amal s. 297.
[4] - Cami'ur-Ravet c:1, s.307: "Davud İbnil -kasim b. İshat b. Abdullah b. Cafer b. ebu Talib..."
[5] - Tankih'ul mekal c.1 s.412-413 ve yine Bihar'ul envar'a, dokuzuncu; onuncu ve on birinci imamlar'ın (a.s) hayatından bahseden cilde muracaat edilsin.
[6] - "Yahya" zahit ve cesur alevilerdendir, o Abbasi hükümeti zamanın'da kıyam etti ve öldürüldü.
[7] - Kamus'ur-Rical c:4, s.59.
[8] - Tankih'ul-Mekal c:2, s.174.
[9] - Tankih'ul-Mekal c.2 s.245- kamus'ur-Rical c:6, s.245.
ALLAHUMME SALLİ ALA MUHAMMED VE ÂL-İ MUHAMMED VE ACCİL FERECEHUM VE FERECENA BİHİM
Kullanıcı avatarı
f_altan
Mesajlar: 2376
Kayıt: 22 Oca 2007, 20:49

Mesaj gönderen f_altan »

Şahadeti:

Abbasi halifeleri ve Abbasi iktidarının temsilcileri, Ehlibeyt imamları'nın (a.s) 12 tane olduğunu ve onların onikincisinin gaybet'ten sonra zuhur edip zalimlerin tezgahlarını yıkıp, onların batıl hükümetlerine son vereceğini ve dünyayı adaletle dolduracağını duymuşlardı. Bu mevzudan haberdar olmaları, özellikle son zamanlarda (İmam Hadi ve İmam Askeri (a.s) zamanlarında) halifeleri endişelendirdi. Bu sebeple İmam Askeri'yi (a.s) sıkı bir gözetimde bulunduruyor ve onun evlâdı olmasını istiyorlardı. İmam'ın (a.s) bütün hareketlerini çeşitli yollarla gözaltına almışlardı, hatta defalarca zindana da attılar, sonunda gittikçe halkın imama ilgisinin arttığını; zindanın, baskı denetlemenin ters yönde etkisi olduğunu gören "Mu'temid'i -Abbasi" daha fazla dayanamadı ve o hazreti öldürtmeye karar vererek imamı gizlice zehirledi. İmam (a.s) hicri 260 Rebi'ul-evvel'in sekizin'de şehadet şerbetini içti (selevatullahi aleyhi ve ala ibaihit- tahirin"
İmam'ın (a.s) toplum üzerindeki etkisi ve özellikle şiiler'in ve Aleviler'in isyana kalkışma ihtimalinin getirdiği tasa, Mütemid'i imam'ın (a.s) zehirleniş haberinin açığa çıkmasından çok korkutuyordu. Bu yüzden, mümkün her vesile ile cinayetini örtmeye çalıştı. İbn-i Sebbağ-ı Maliki "Fusul'ul-Muhimme"de Abbasi sarayından "Abdullah b. Hagan" adındaki birisinden naklen şöyle yazar:
"... İmam Ebu Muhammed'i -Hasan b. Aliyyi Askeri (a.s) dünyadan göçtüğü zaman Abbasi halifesi Mu'temid öyle bir hale girdi ki bizi hayret'e düşürdü.
İktidar koltuğuna oturmuş bulunan onca güç sahibi bir halifeden ummuyorduk bunu... Ebu Muhammed hastalandığı zaman tamamını fakihlerin oluşturduğu beş kişi, imamın evinde kalıp olup biten her şeyi kendisine rapor etmeleri için Mutemid'in emriyle İmam'ın (a.s) evine gönderildi. İmam'ın yanında kalmaları için birkaç hastabakıcı da gönderilmişti. Gece gündüz imam'ın (a.s) yanına gidip, durumu göz altında bulundurmaları için halife, Gazi b. Bahtiyar'a güvenilir on kişi seçip İmamın evine göndermesini emretti. İki, üç gün sonra imam'ın (a.s) durumunun kötüleştiğini ve iyileşme imkanının çok az olduğunu mu'temid'e bildirdiler. Mu'temid gece gündüz imam'ın (a.s) evinde kalmalarını istedi. Bunun üzerine imam (a.s) dünyadan göçünceye kadar bir kaç gün imam'ın (a.s) evinde kaldılar. Hazretin ölüm haberi yayılınca Samırra mateme gömüldü, baştan ayağa feryat ve inilti ile doldu, çarşı pazar tatil oldu, dükkanlar kapandı, Haşimoğulları, divancılar, amirler, ordu, şehir gazileri, şairler, şahidler ve diğerleri defn töreni için yola çıktılar. Samırra o gün kıyamet sahnesini andırıyordu, cenaze defne hazır olduğunda halife, imam'a namaz kılması için kardeşi "isa b. Mütevekkil"i gönderdi, cenazeyi namaz kılınması için yere bıraktıkları zaman İsa cenazeye yaklaştı ve hazretin yüzünü açarak Alevilere, Abbasiler'e, gaziler'e, yazarlar'a ve şahitler'e gösterdi ve dedi ki:
- Bu tabii ölüm ile dünyadan göçen Ebu Muhammed'i -Askeri'nin (a.s) cesedidir, halifenin hizmetçilerinden falanca ve falancı buna şahit idiler!!
Sonra cenazenin yüzünü örttü ve cenaze namazı kıldı daha sonra defn etmek için götürmelerini emretti. Ebu Muhammed Hasan b. Aliy'nin (a.s) Vefatı Samırra'da h. 260 Rebi'ul-evvel'in sekizinde, Cuma günü vuku buldu ve Hazret, babalarının defnedildiği evlerindeki odaya defnedildi.[1]
Bütün bunlardan da anlaşılacağı üzere İmam'ın (a.s) toplumdaki statü ve konumu, hükümtin niye endişelendiği apaçık bellidir ve yine halifenin, imam'ın (a.s) zehirlendiği ve öldürüldüğünün açığa çıkmasından korkması ve önceden hazırladığı ortamlarla imam'ın (a.s) şehadet'ini tabii bir ölüm gibi göstermeğe çalıştığı aşikardır. Evet, zalimler zalim saltanatlarını masum imamların varlığıyla tehlikede görüyorlardı ve o hazretlerin nurlarını söndürmek için onları mümkün olduğu kadar toplumdan uzak tutmaya çalışıyorlar, nihayet o hazretleri öldürme teşebbüsünde bulunuyorlardı.
Mutemid'i Abbasi, imam Askeri'nin (a.s) şehadet'inden sonra görünürde imam'ın (a.s) mirasını o hazretin annesi ve kardeşi Cafer arasında bölüştürerek şiileri sonraki imam'ın (a.s) vücudundan ümütsizliğe düşürmek için imam Askeri'nin hiç evladı olmadığı yolunda söylenti yaydı. Öte yandan da gizlice görevlendirdiği adamlarına mümkün olan her yolla araştırmaya geçmeleri ve imam'dan (a.s) bir evlat ele geçirirlerse yakalayıp getirmeleri için görevlendirdi. Halifenin memurları imamın (a.s) ailesine çok baskı yaptılar ama İmam-ı Zaman Kâim aleyhisselam'ı ele geçiremediler. Allahu Tealâ onu zalimlerin hilesinden korudu. Her nekadar imam Höccet ibnil Hasan'el-Mehdi aleyhi selam zalimlerin kötülüklerinden korunmak için halkla açıkça görüşmemiş, umumdan gizlenmiş ve ilâhi emir ile gaybeti seçmişse de küçük yaşında defalarca imam Kâim'i (a.s) gören şiiler ve İmam Askeri'nin (a.s) akrabaları onun varlığından emin idiler. İmam Askeri'nin (a.s) vefatında imam Kâim babalarının evinin bahçesinde zahir olmuş, imam Askeri'nin (a.s) cenazesine namaz kılmak isteyen "Cafer"i kenara itmiş ve kendisi cenaze namazı kılmıştır. [2] Bütün gaybet'i -sugra boyunca da şialar, imam'ın (a.s) sefirleri vasıtasıyla o hazret ile irtibatta idiler, imam (a.s) sefirleri vasıtasıyla şiânın sorularını cevaplandırıyordu. Sefirlerde görülen bir çok keramet gittikçe gittikçe imam'ı (a.s) sevenlerin itikat ve inançlarını kuvvetlendiriyordu ve biz inşaallah bir sonraki fasikülde onikinci imam'ın (a.s) hayatını anlatırken bunu da beyan edeceğiz.
_________________
[1] - Fusul'ul-Muhimme Necef baskısı s. 298.
[2] - Kemal'ud-Din Ahundi baskısı s.475.
ALLAHUMME SALLİ ALA MUHAMMED VE ÂL-İ MUHAMMED VE ACCİL FERECEHUM VE FERECENA BİHİM
Kullanıcı avatarı
f_altan
Mesajlar: 2376
Kayıt: 22 Oca 2007, 20:49

Mesaj gönderen f_altan »

İmam Hasan Askeri'den (a.s) Kırk Hadis

Bu Dünyadan Kör Olarak Çıkanın Ahirette De Kör Olması

1- “Ey İshak, şunu kesin olarak bil ki, kim bu dünyadan kör olarak ayrılırsa (Allah’ın doğru yolunu ve zamanın İmamını tanımadan ölürse), ahirette de kör ve sapık olur. Ey İshak, (bu) gözler kör olmaz, fakat göğüslerdeki kalpler kör olar. Nitekim Allah-u Teala şöyle buyuruyor: (O zalim der ki:) “Rabbim, beni neden kör olarak haşrettin, halbuki ben görüyordum?” (Allah da) der ki: “İşte böyle; sana ayetlerimiz gelmişti de sen onları unutuvermiştin (kalp gözünü açmamıştın), bugün de sen işte böyle unutulursun.” [1]

İyilerin İyileri Sevmesi

2- “İyilerin iyileri sevmesi, iyiler için sevaptır; kötülerin iyileri sevmesi, iyiler için bir fazilettir; kötülerin iyilere düşmanlığı, iyilere ziynettir; iyilerin kötülere düşmanlığı ise kötüler için aşağılanmadır.” [2]

Hakkı Terk Edenin Zelil Olması

3- “Hakkı terk eden her güçlü, zelil olur; hakka sarılan her zelil de izzetli olur.” [3]

Avamın Taklit Etmesi Gereken Müçtehitler

4- “Nefsini koruyan, dinini muhafaza eden, heva ve hevesine uymayan, Allah’ın emrine itaat eden fakihleri (müçtehitleri), avam (halk kesimi) taklit etmelidir.” [4]

Bir Zaman Gelir ki…

5- “Bir zaman gelir ki, insanlar güler yüzlü, ama siyah kalpli olurlar; Peygamber’in sünnetlerini bidat, bidatleri ise sünnet sayarlar; mümini küçümser, münafığa ise saygı gösterirler; hükümdarları cahil ve zalim olur; alimleri ise zalimlerin yanında yer alır…” [5]

İnsanların En Takvalısı

6- “İnsanların en takvalısı, şüpheli olan işlere teşebbüs etmeyen, en abidi, farzları eda eden, en zahidi, haramları terk eden, en çok çaba göstereni de günahları terk eden kimsedir.” [6]

Dostların İyisi

7- “Dostlarının en iyisi, hatalarını unutup yaptığın iyilikleri aklından çıkarmayan kimsedir.” [7]

Ahmağın Kalbinin Dilinde Olması

8- “Ahmağın kalbi dilindedir, hekimin (bilge kişinin) diliyse kalbindedir.” [8]

Zahmete Düşürecek Şeyle İkramda Bulunmamak

9- “Bir kimseyi zahmete sokacak bir şeyle ona ikramda bulunma.” [9]

Seyr-u Süluk Yolunun, Ancak Geceleri İbadet Etmekle Kat Edilmesi

10- “Allah’a ulaşmak (seyr-u süluk) bir yoldur ki, ancak geceleri dürmekle (ibadet ve duayla sabahlamakla) onu kat etmek mümkün olur.” [10]

Münakaşadan Sakınmanın Gereği

11- “Münakaşa yapma; yoksa değerin yok olur; şaka yapma; aksi takdirde başkaları sana karşı cüret eder (heybetin yok olur).” [11]

Mümin İçin Çirkin Olan Şey

12- “Müminin, kendisini zelil kılacak bir şeye meyletmesi onun için ne de çirkindir!” [12]

Allah-u Teala’nın Bazı Vazifeleri Farz Kılmasının Hikmeti

13- “Kendisinden başka ilâh olmayan yüce Allah, minnet ve rahmetiyle farzları size farz kıldığında, size muhtaç olduğundan dolayı onları size farz kılmadı; bilakis size bir rahmet olarak, iyiyi kötüden ayırt etmek, göğüslerinizdekini sınamak ve kalplerinizdekini ayıklamak için olanları size farz kıldı ki, Allah’ın rahmetine doğru yarışasınız ve cennetteki makamlarınız farklı olsun. Böylece haccı, umreyi, namazı, zekâtı, orucu ve velâyeti (Ehl-i Beyt imamlarının imamet ve hilafetine inanmayı) size farz kıldı ve farzların kapılarını açabilmeniz (farzları yerine getirebilmeniz) için size (velâyet adında) bir kapı açtı ve yolunu bulabilmeniz için de size (velâyet adında) bir anahtar verdi.” [13]

Bütün Hasletlerden Daha Üstün Olan İki Haslet

14- “İki haslet var ki, onlardan daha üstün bir şey yoktur: Allah’a iman etmek ve mümin kardeşlere yararlı olmak.” [14]

Bel Büken Musibetlerden Biri

15- “Bel büken musibetlerden biri de, gördüğü iyiliği gizleyen ve kötülüğü açığa vuran komşudur.” [15]

Kıskanılmayan Nimet

16- “Tevazu, (alçak gönüllülük) kıskanılmayan bir nimettir.” [16]

Üzüntülünün Yanında Şen Olmanın Doğru Olmayışı

17- “Üzüntülünün yanında şen olmak edepsizliktir.” [17]

En Huzursuz Kişi

18- “En huzursuz insan, kin güden kişidir.” [18]

Kötülüklerin Anahtarı

19- “Kötülükler bir odaya bırakılmış, yalan ise o odanın anahtarı kılınmıştır.” [19]

Affedilmeyecek Günahlardan Biri

20- “Affedilmeyecek günahlardan biri de kişinin, (günahlardan herhangi birini önemsemeyerek) “Keşke sadece bu günahtan sorguya çekilsem” demesidir. Sonra İmam (a.s) şöyle buyurdular: “İnsanlar arasında şirk, karıncanın karanlık gecede siyah çul üzerinde hareket etmesinden daha gizlidir.” [20]

Nimetin Değerini Bilen Kimse

21- “Nimetin değerini ancak şükreden bilir ve nimete ancak arif (onun değerini bilen) şükreder.” [21]

Övülmeye Layık Olmayan Kimseyi Övmenin Sakıncalı Olması

22- “Övülmeye layık olmayan bir kimseyi öven, töhmet ve iftira edilecek şahsın yerinde oturmuştur.” [22]

Dinin İkmal Edilerek Nimetin Tamamlanması

23- “Eğer Hz. Muhammed (s.a.a) ve soyundan olan vasileri olmasaydı, hayvanlar gibi şaşkınlık içerisinde halıp farzlardan hiçbirini tanımazdınız. Acaba şehre, giriş kapısından başka bir yerden girilir mi? Allah, Peygamber’den sonra veliler tayin etmekle nimetini size tamamladığında şu ayeti indirdi: “Bugün dininizi ikmal ettim, üzerinizdeki nimetimi tamamladım ve size din olarak İslam’ı seçip beğendim.” Velileri için de sizin üzerinize bazı haklar farz kıldı. Eşlerinizin, mallarınızın, yiyecek ve içeceklerinizin size helâl olması için hakları eda etmeyi size emretti. Yüce Allah buyuruyor ki: “De ki: Sizden, tebliğime karşılık bir ücret istemiyorum, istediğim ancak yakınlarıma sevgi göstermenizdir.” Bilin ki, kim (bu hakları ödemekte) cimrilik ederse, bu cimriliği sadece kendi zararınadır. Allah’ın hiçbir şeye ihtiyacı yoktur; sizlerse O’na muhtaçsınız; O’ndan başka ilâh yoktur.” [23]

Mucize Gibi Bir İş

24- “Cahile riyazet çektirmek (nefsinin isteklerine karşı durmasını sağlamak) ve bir işe alışkın olanı alışkanlığından döndürmek, mucize gibi bir iştir.” [24]

İsteklerde Israr Etmenin, Değeri Yok Etmesi

25- “Bil ki, isteklerin karşılanması için direnip ısrar etmek, değeri yok eder, yorgunluk ve boyun eğmeye sebep olur.” [25]

Sevilmeyen Sıfatlardan Kaçınmanın Edep Olarak İnsana Yetmesi

26- “Başkalarından sevmediğin huy ve davranışlardan kaçınman, edep olarak sana yeter.” [26]

Her Şeyin Bir Haddinin Olması

27- “Cömertliğin bir haddi vardır; o haddi aşarsa israf olur. İhtiyatın bir sınırı vardır; o sınırı geçerse korkaklık olur. İktisat yapmanın bir ölçüsü vardır; o ölçüyü aşarsa cimrilik ve tamahkarlık olur. Şecaatin bir haddi vardır; o haddi aşarsa tehevvür olur.” [27]

Allah Hakkında Kusur Etmekten Sakınmanın Gereği

28- “Sakın Allah’ın emirleri hakkında kusur etmeyin; yoksa hüsrana uğrayanlardan olursunuz. Allah’ın itaatinden yüz çeviren ve O’nun velilerinin öğütlerini kabul etmeyen kimse, Allah’ın rahmetinden uzak olsun. Allah size, kendisine, Resulün ve ulu’l-emre itaat etmeyi emretmiştir. Allah, güçsüzlüğünüz ve gafletinizden dolayı size acısın ve işlerinizde size sabır versin. Lütuf ve keremi bol olan Rabbine karşı insan oğlunu aldatan nedir acaba?” [28]

Dostun Çok Olmasına Sebep Olan Etkenler

29- “Huyu takva, tabiatı iyilik yapmak, hasleti tahammül etmek olan bir kimsenin dostu çok olur.” [29]

Kalpler İstekli İken Onları Yakalayın

30- “Söyleyeceğinizi kalpler istekli iken söyleyin; isteksiz oldukları zaman onları kendi hallerine bırakın.” [30]

Yaratılışın Hedefi

31- Bir gün adamın birisi, İmam (a.s)’ın küçük yaşta iken ağladığını, diğer çocukların ise oynamakla meşgul olduğunu görünce, İmam’ın oynamak için diğer çocuklar gibi oyuncağı olmadığından dolayı ağladığını zannederek İmam’a; “Sana oyuncak alayım mı?” dedi. İmam (a.s) bunun üzerine şöyle buyurdular:
“Ey aklı az adam! Biz eğlenmek ve oynamak için yaratılmadık.” “Peki ne için yatıldık?” dediğinde, İmam (a.s); “İlim ve ibadet için yaratıldık” buyurdular. “Bu sözü neye dayanarak söylüyorsun?” dediğinde de şöyle buyurdular: “Allah’ın şu ayetine: “Sizi boş bir amaç uğruna yarattığımızı ve döndürülüp huzurumuza getirilmeyeceğinizi mi sandınız?” [31]

Tazmin Olunmuş Rızkın Farz Olan Amelere Mani Olmaması

32- “Allah tarafından garanti edilmiş rızk, farz olan amellerden seni alıkoymasın.” [32]

Belaların Nimetlerle Kuşatılmış Olması

33- “Allah’ın nimetiyle kuşatılmayan hiçbir belâ yoktur.” [33]

Yaratıklar Hakkında Düşünmenin De İbadet Oluşu

34- “İbadet, çok (müstehap) oruç tutmak ve çok (müstehap) namaz kılmak değildir;ibadet, Allah’ın yaratıkları hakkında çok düşünmektir.”[34]

İmam (a.s)’ın Şiilere Tavsiyesi

35- Şiilerine buyurdular ki:
“Sizlere Allah’tan korkmayı, dininiz hususunda yasak olan şeylerden kaçınmayı, Allah için çaba göstermeyi, doğru konuşmayı, ister iyi olun ister kötü, size güvenip yanınızda emanet bırakan kimseye emanetini iade etmeyi, secdeleri uzatmayı ve iyi komşuluk yapmayı tavsiye ediyorum. Hz. Muhammed (s.a.a) işte bunları getirmiştir. Onların (Ehl-i Sünnetin) cemaatlerinde namaz kılın, cenaze merasimlerine katılın, hastalarını ziyaret edin ve haklarını ödeyin. Sizden biri, dininin yasak ettiği şeylerden kaçınır, doğru konuşur, emaneti sahibine verir ve halka karşı güzel ahlaklı olursa, “Bu Şii’dir” denilir. Bu bizi hoşnut eder. Allah’tan korkun, bize ziynet olun, leke olmayın. (İyi amelleriniz ve güzel ahlakınızla) Bizim için insanların sevgisini kazanın ve her türlü kötülüğü bizden uzaklaştırın. Çünkü biz, hakkımızda söylenen her iyiliğin ehli ve hakkımızda söylenen her kötülükten uzağız. Allah’ın kitabında, bizim hakkımız, Hz. Resulullah’a yakınlığımız ve Allah tarafından tertemiz (masun) kılındığımız açıklanmıştır. Bizden başka kim bu makamı iddia ederse yalancıdır. [35]
Allah’ı ve ölümü çok anın, Kur’an’ı çok tilavet edin,, Peygamber (s.a.a)’e çok salavat getirin. Çünkü Peygamber’e salavat getirmenin on sevabı vardır. Size ettiğim tavsiyeleri unutmayın. Selâmımı size ileterek sizi Allah’a emanet ediyorum.”

Toplantıda Makamından aşağıda Oturmanın Rahmete Sebep Olması

36- “Kim toplantıda makamından aşağı bir yerde oturmaya razı olursa, yerinden kalkıncaya kadar Allah ve melekleri ona salât ederler.” [36]

Çocuğun Küçüklükte Babaya Karşı Saygısızlığının Doğurduğu Netice

37- “Çocuğun küçüklükte babaya karşı saygısızlığı, büyüdüğünde ona karşı gelmesine sebep olur.” [37]

Sebepsiz Gülmenin Cehaletten Oluşu

38- “Taaccüp etmeksizin (bir sebep olmaksızın) gülmek cahilliktendir.”[38]

İnsanın Kısa ve Sayılı Günler İçerisinde Olması

39- “Şüphesiz sizler, kısa süre ve sayılı günler içerisinde yer almışsızın; ölüm ise ansızın gelmektedir. Hayır eken, sevinç ve saadet; şer eken ise, kötülük ve pişmanlık biçer. Her eken ektiğine ulaşır. Ağır davranan (dünyada kendisine belirlenen) nasibinden mahrum kalmaz; aç gözlü de nasibinden fazlasını elde edemez. Kime bir hayır verilmişse, Allah vermiştir; kim de bir şerden korunmuşsa, Allah korumuştur.” [39]

İnsanlardan Çekinmeyenin Allah’tan Çekinmemesi

40- “İnsanlardan (insanların önünde günah işlemekten) çekinmeyen, Allah’tan da çekinmez.” (İnsanlardan utanmayan, Allah’tan da utanmaz.)[40]
_________________
[1] - Tuhaf’ul-Ukul, s. 1309
[2] - Tuhaf’ul-Ukul, s. 1045
[3] - Tuhaf’ul-Ukul, s. 1049
[4] - Vesail’uş-Şia, c. 18, s. 95
[5] - Müstedrek’ul-Vesail, c. 2, s. 322
[6] - Tuhaf’ul-Ukul, s. 1049, h. 18
[7] - Bihar, c. 78, s. 379
[8] - Bihar, c. 78, s. 374
[9] - Tuhaf’ul-Ukul, s. 1051, h. 32
[10] - Envar’ul-Behiyye, s. 353
[11] - Tuhaf’ul-Ukul, s. 1043
[12] - Envar’ul-Behiyye, s. 353
[13] - Tuhaf’ul-Ukul, s. 1039
[14] - Tuhaf’ul-Ukul, s. 1049
[15] - Bihar, c. 78, s. 372
[16] - Tuhaf’ul-Ukul, s. 1051
[17] - Bihar, c. 78, s. 374
[18] - Bihar, c. 78, s. 373
[19] - Bihar, c. 78, s. 379
[20] - Tuhaf’ul-Ukul, s. 1045
[21] - Bihar, c. 78, s. 378
[22] - Bihar, c. 78, s. 378
[23] - Tuhaf’ul-Ukul, s. 1041
[24] - Tuhaf’ul-Ukul, s. 1051
[25] - Bihar, c. 78, s. 378
[26] - Bihar, c. 78, s. 377
[27] - Bihar, c. 78, s. 377
[28] - Tuhaf’ul-Ukul, s. 1041
[29] - Bihar, c. 78, s. 379
[30] - Bihar, c. 78, s. 379
[31] - Müminun/115. İhkak’ul-hak, c. 12, s. 473
[32] - Bihar, c. 78, s. 374
[33] - Tuhaf’ul-Ukul, s. 1051, h. 34
[34] - Tuhaf’ul-Ukul, s. 1047
[35] - Tuhaf’ul-Ukul, s. 1047, h. 12
[36] - Tuhaf’ul-Ukul, s. 1043, h. 2
[37] - Bihar, c. 78, s. 374
[38] - Tuhaf’ul-Ukul, s. 1047
[39] - Tuhaf’ul-Ukul, s. 1049, h. 19
[40] - Bihar, c. 78, s. 377
ALLAHUMME SALLİ ALA MUHAMMED VE ÂL-İ MUHAMMED VE ACCİL FERECEHUM VE FERECENA BİHİM
Kullanıcı avatarı
f_altan
Mesajlar: 2376
Kayıt: 22 Oca 2007, 20:49

Mesaj gönderen f_altan »

İmam Hasan Askeri'nin (a.s) Yaşantısyla İlgili Hadis Ve Rivayetler

1- Başından Nur Saçması

İmam Hasan Askerî (a.s)’ın cariyesi şöyle diyor:
“İmam Hasan Askeri (a.s) uykuda olduğunda, O’nun başının yanından göğe doğru bir nurun saçtığını görüyordum.”[1]

2- İmam Hasan Askeri (a.s)’ın Yüzüğünün Nakşı

Kef’âmî diyor ki:
“İmam Hasan Askerî (a.s)’ın yüzüğünün kaşının nakşı (yazısı) şuydu:
“İnnellahe şehidun” (Allah Tanıktır).
Bir rivayete göre ise şuydu:
“Subhâne men lehu mekalîd’us- semavati ve’l-arz” (Yer ve göklerin anahtarları elinde olan Allah münezzehtir.)[2]

3- Konuşması

Kâfurî diyor ki:
İmam Hasan Askeri (a.s)’ın özelliklerinden biri de, susmasıydı. Konuştuğunda ise hikmet, ilim ve Allah’ın zikrinden başka bir şey söylemezdi.”[3]

4- Sürekli İbadet Etmesi

Salih b. Ali’nin vekilleri (zindandaki bekçileri) İmam Hasan Askeri (a.s) hakkında) şöyle demişlerdir:
“Gündüzleri oruç tutan, geceleri ibadetle geçiren, konuşmayan ve ibadetten başka bir şeyle meşgul olmayan bir kimse hakkında ne diyebiliriz!”[4]

5- Geceyi, Namaz Kılmak ve Kur’an Okumakla Geçirmesi

Bir rivayette şöyle geçmiştir:
“Ebu Muhammed (İmam Hasan Askerî -a.s-), kendi zamanının en çok ibadet edeni ve Allah’a en çok itaat edeni idi. O, geceleri namaz kılmak, Kur’ân okumak ve Allah’a secde etmekle sabahlardı.”[5]

6- Namazda Kalbiyle Allah’a Yönelmesi

Seyyid bin Tavus diyor ki:
“İmam Hasan Askerî (a.s) namazda, kalbi ve bütün vücuduyla ve varlığı yaratan ve hayat bağışlayan Allah’a yöneliyordu. Namaz kıldığı zaman dünya işleri için kollarını sıvamaz ve onlara önem vermezdi.” [6]

7- Uzun Secdeleri

Muhammed-i Şakirî diyor ki:
“İmam Hasan Askerî (a.s) ibadet mihrabında oturarak secdeye kapanıyor, ben ise uyuyordum. Kalktığımda onu yine secde halinde görüyordum.”[7]

8- Kur’ân Ayetleriyle Terennüm Etmesi

İbn’ul- İmad el-Hanbelî diyor ki:
“İmam Hasan Askerî (a.s), Kur’ân’ın vaade ve vaitleri (müjde ve tehditleri) hakkındaki ayetlerle terennüm (zemzeme) ediyordu.”[8]

9- Allah’a Yaklaştıran Her İbadeti Yapması

Kureşi rivayet etmiştir ki:
“İmam Hasan Askerî (a.s), kendisini Allah’a yakınlaştıran her ibadeti yapıyordu. Müstehap ibadet, namaz veya müstehap oruçların hiçbirini terk etmezdi.”[9]

10- Ey Aziz!

Resulullah (s.a.a) buyurmuştur ki:
“Hasan’ul- Askeri (a.s) duasında şöyle diyor:
“Ey izzetliğinde aziz olan aziz; izzetliğinde aziz olan aziz ne de azizdir! Ey aziz, beni izzetinle izzetlendir; yardımınla bana yardımda bulun; şeytanın vesveselerini benden uzaklaştır; korumanla beni koru; engellemenle düşmanları benden engelle ve beni en iyi kullarından kıl.”[10]

11- Güneş Doğmadan Önceki Duası

Şeyh Tusi (r.a) diyor ki:
İmam Hasan’ul- Askeri (a.s) güneş doğmadan önce şu duayı okuyordu:
“Ey kendisinden önce evvel olmayan evvel! Ey kendisinden başka son olmayan son! Ey kadimliği (ezeliyeti) için nihayet olmayan kayyum (her şeyi ayakta tutan)! Ey izzeti için bir kesintilik olmayan aziz! Ey saltanatında zafiyet olmayan musallat! Ey nimetinin sürekliliğiyle kerim olan! Bu vasıfları ihtiyaçlarımın karşısında sana takdim ediyorum ve Muhammed ve âl-i Muhammed’e salat ve rahmet etmeni istiyorum.”[11]

12- Sabah Duası

Seyyid bin Tavus diyor ki:
İmam Hasan Askeri (a.s) her günün sabahı şu duayı okuyorlardı:
“Ey her büyüğün büyüğü! Ey ortağı ve veziri (yardımcısı) olmayan! Ey güneşi ve nurlu ayı yaratan! Ey korkup sığınak arayanın sığınak ve koruyucusu! Ey bukağılanmış esiri azat eden (kurtaran)! Ey küçük çocuğun (bebeğin) rızkını veren! Ölüme ve kederine, kabre ve vahşetine karşı bana yardımcı ol.”[12]

13- Kunutta Okuduğu Dua

Seyyid bin Tavus diyor ki:
İmam Hasan Askeri (a.s) kunutta şu duayı okuyordu:
“Nimetlerine şükür olarak, onların artmasını isteyerek, şükrü kendisine ve kendisinin yardımıyla halis kılarak, nankörlükten, azamet ve yüceliğini inkâr etmekten kendisine sığınarak hamd olsun Allah’a; o kimsenin hamdı gibi ki, sahip olduğu her nimetin, Rabbi tarafından olduğunu ve kendisine ulaşan her cezanın ise, kendi eliyle işlemiş olduğu kötü suçlardan dolayı olduğunu bilmektedir.”[13]

14- Kunuttaki Duası

Seyyid bin Tavus (r.a) diyor ki:
İmam Hasan Askeri (a.s) namazının kunutunda şu değerli duayı okuyorlardı:
“Ey nuru karanlıkları örten! Ey kutsîyle sert ve sarp yolların toz-dumanı aydınlanan! Ey yer ve göktekilerin kendisine huzu ve huşu ettiği zat! Ey her kibirlenip haddi aşan zorbacının kendisine itaat etmekle boyun eğdiği yüce Allah! Tövbe ederek yoluna tabi olanları bağışla.”[14]

15- Ramazan Ayının Nafileleri Arasında Ettiği Dua

Seyyid bin Tavus, İmam Hasan Askeri (a.s)’ın duasında şöyle dediğini rivayet etmektedir:
“Allah’ım, kesin olan büyük emrinden, hüküm ve takdir ettiğin şeyde, kadir gecesinde hikmetli emrinden halka bağışladığın ve belirlediğin şeyde, beni evini ziyaret eden, hacları kabul olan ve çabaları mükâfat kazanan hacılardan karar kıl...”[15]

16- İmam Hasan Askerî (a.s)’ın Hırzı

Seyyid bin Tavus (r.a) diyor ki:
İmam Hasan Askeri (a.s)’ın hırzı (muskası) şöyleydi:
“Ya uddetî inde şiddetî veya ğavsî inde kurbetî veya munisî inde vahdetî, uhrisnî bi-aynikelletî lâ tenamu veknufnî bi-ruknikellezi lâ yuram.”
“Rahman ve Rahim olan Allah’ın adıyla. Ey sıkıntıda hazırlığım (dayanak ve gücüm), keder ve üzüntüde sığınağım! Ey yalnızlıkta munisim! Beni, uyumayan gözünle koru ve gevşemeyen kudretinle gözet.”[16]

17- Hizmetçinin Halini Gözetmesi

Hizmetçi Nadir diyor ki:
“İmam Hasan Askeri (a.s), hizmetçilerden biri yemek yediği zaman, yemeğini bitirmedikçe onu konuşmaya mecbur etmezdi.”[17]

18- Ashaba Öğüt Vermesi

Allame Meclisi (r.a) diyor ki:
“Ebu Muhammed (İmam Hasan Askeri -a.s-) sürekli ashabına öğüt verir, ahiret yurdunu onlara hatırlatır ve onları dünya fitneleri ve aldatmalarından sakındırıyordu. Öğütlerinden biri de şuydu: “Siz, kısa müddet ve sayılı günler içerisindesiniz; ölüm ise amansızca geliyor. Kim hayır ekerse, saadet biçer; kim de şer ekerse, pişmanlık biçer.”[18]

19- Sabrı ve Affı

Kureşi diyor ki:
“İmam Hasan Askeri (a.s), insanların en sabırlısı ve öfkesini en çok sindiren idi; kendisine kötülük yapanı ise affediyordu.”[19]

20- Başkaları Açısından İmam Hasan Askeri (a.s)

Ahmed bin Ubeydullah bin Hakan diyor ki:
“Samerra’daki Alevilerden, siret (davranış), sükûnet, vakar, iffet, şeref ve keramette, âilesi ve Beni Haşim yanında Hasan bin Ali (İmam Hasan Askeri –a.s-) gibi birisini görmedim.”[20]

21- İbn-i Şehraşub Açısından İmam Hasan Askeri (a.s)

İbn-i Şehraşub diyor ki:
“İmam Hasan Askeri (a.s) her çeşit ayıptan (noksanlıktan) beri, gaibe emin, yaşlı olmaksızın vakar madeni, (ayıp ve hatalara) göz yuman, eli geniş (cömert), çok hediye veren ve iyi vefa edendi.”[21]

22- İftarı

Davud bin Kasım el-Caferi diyor ki:
“İmam Hasan Askeri (a.s) oruç tutardı; iftar ettiğinde ise biz de onunla birlikte, kölesinin mühürlü bir torbada kendisine götürdüğü yemekten yerdik. Ben de onunla birlikte oruç tutardım.”[22]

23- Asrının Yegâne Efendisi

İbn-i Sabbağ diyor ki:
“İmam Hasan Askeri (a.s), asrındaki insanların efendisi (büyüğü), zamanındaki halkın İmam’ı, sözleri sağlam ve işleri övgüye değer idi. Eğer zamanındaki bilginler kaside olurlarsa, o kasidenin beytinin şahı idi; tozuna yetişilmeyen ilim binicisiydi; ilmin vazıh ve açık olmayan yönlerini açıklayandı; öyle ki kimse o konuda onunla mücadele ve münakaşa yapamazdı; isabetli görüşüyle hakikatleri keşfedendi.”[23]

24- Ashabına Yardımda Bulunması

İshak bin Aban diyor ki:
“...İmam Hasan Askeri (a.s), ashap ve şiilerinin yanına bir adam göndererek onlara şöyle bir mesaj iletiyordu:
“Falan ve filan yere gidin. Gece vakti yatsı namazından sonra falan oğlu filanın evine gelerek beni orada bulabilirsiniz.”
...İmam (a.s)’ın kendisi herkesten daha çabuk oraya giderdi. Ashap ihtiyaçlarını O’na söyler ve O da onları karşılardı.”[24]

25- Esrardan Haberdarlığı

Ali bin Sinan el-Musili, babasından şöyle naklediyor:
“...Bir takım malları İmam Hasan Askeri (a.s)’ın yanına götürüyorduk (Hazretin imametine yakin etmemiz için, O’ndan kesede olan şeylerden haber vermesini istiyorduk.) Malları takdim ettiğimizde: “Bütün mallar bu kadar dinardır; falan oğlu filandan bu kadardır...” buyuruyordu. Mal gönderenlerin hepsinin isimlerini söylüyor ve mühürlerin üzerindeki nakıştan bile haber veriyordu.”[25]

26- İmam Hadi’nin İmam Hasan Askeri Hakkındaki Sözü

İmam Hadi (oğlu İmam Hasan Askeri (a.s) hakkında) şöyle buyurmuştur:
“Oğlum Ebu Muhammed (İmam Hasan Askeri -a.s-), garize (tabiat, içgüdü, huy) açısından, Muhammed (s.a.a) evlatlarının en sahihi, hüccet açısından ise onların en sağlamıdır. O, benim en büyük oğlum ve halifemdir. İmamet ve ahkâmımızın kulpu (bağı) ona yetişiyor.”[26]

27- Hidayet Kandili

Bir rivayette İmam Hasan Askeri (a.s) şöyle methedilmiştir:
“İmam Hasan Askeri (a.s), yol izlerini aydınlatan (haktan batılı ayırt eden) bir kandildi. O, şaşkınlık ve sapıklık içerisinde kalanları takva ve salaha hidayet ediyordu.”[27]

28- Kalpleri Okuması

Muhammed bin Kasım el-Haşimi diyor ki:
“Bazen İmam Hasan Askeri (a.s)’ın huzuruna varıyordum. Susadığım zaman İmam (a.s)’a saygı için su istemiyordum. Derken İmam (a.s): “Ey gulam (çocuk), ona su ver” diye buyuruyordu. Bazen de kendi kendime: “Kalkıp da gideyim” diyor ve bu konu üzerinde düşünüyordum. Derken İmam (a.s): “Ey gulam, onun bineğini hazırla” diye buyuruyorlardı.”[28]
_________________
[1] - Harâic ve Cerâih, c. 1, s. 443.
[2] - Bihar, c. 50, s. 238.
[3] - Hayat’ul- İmam’il- Askerî, s. 20.
[4] - Bihar, c. 50, s. 308.
[5] - Hayat’ul- İmam’il- Askeri, s. 34.
[6] - Hayat’ul- İmam’il- Askerî, s. 34.
[7] - Delâil’ul- İmamet, s. 227.
[8] - Şezerat’uz- Zeheb, c. 2, s. 128.
[9] - Hayat’ul- İmam’il- Askerî, s. 38.
[10] - Uyun, c. 1, s. 62, H. 29.
[11] - Misbah’ul- Müteheccid, s. 360.
[12] - Muhec’ud- Da’vat, s. 277.
[13] - Muhec’ud- Da’vat, s. 63.
[14] - Muhec’ud- Da’vat, s. 62.
[15] - Müsned-i İmam Askeri, s. 181.
[16] - Muhec’ud- Da’vat, s. 45.
[17] - Vesail’uş- Şia, c. 16, s. 518, H. 3.
[18] - Bihar, c. 78, s. 373.
[19] - Hayat’ul- İmam Askerî, s. 39.
[20] - Kâfî, c. 1, s. 303.
[21] - Menakıb-i İbn-i Şehraşub, c. 4, s. 421.
[22] - Keşf’ul- Ğumme, c. 2, s. 432.
[23] - Keşf’ul- Ğumme, c. 2, s. 433.
[24] - Bihar, c. 50, s. 304.
[25] - İsbat’ul- Hudat, c. 6, s. 303.
[26] - Kâfî, c. 1, s. 327.
[27] - Hayat’ul- İmam Askerî, s. 20.
[28] - Harâic ve Cerâih, c. 1, s. 445.
ALLAHUMME SALLİ ALA MUHAMMED VE ÂL-İ MUHAMMED VE ACCİL FERECEHUM VE FERECENA BİHİM
Kullanıcı avatarı
f_altan
Mesajlar: 2376
Kayıt: 22 Oca 2007, 20:49

Mesaj gönderen f_altan »

İmam Hasan Askeri (a.s) Hakkında Sorular Ve Cevaplar

S. 1- İmam Hasan Askeri (a.s)'in lâkap ve künyesi nedir?
C. 1- Lakabı “Askeri”, künyesi ise “Ebu Muhammed”dir.
S. 2- İmam Hasan Askeri (a.s)’ın anne ve babasının isimleri nelerdir?
C. 2- Baba adı “Hadi” (a.s), anne adı ise “Selil”dir.
S. 3- İmam Hasan Askeri (a.s) ne zaman ve nerede dünyaya gelmiştir?
C. 3- Hicri 232. Yılın Rabiulevvel ayının sekizi veya yirmi dördünde Medine-i Münevvere'de dünyaya gelmiştir.
S. 4- İmam Hasan Askeri (a.s)’ın sima ve ahlakı nasıl idi?
C. 4- İmam Hasan Askeri (a.s)’ın siması şöyleydi: Esmer yüzlü, orta yapılı, keman kaşlı, iri gözlü, geniş alınlı ve beyaz dişli birisi idi; sağ yüzünde de siyah bir ben vardı. İmam Hasan Askeri (a.s) çok tatlı dilli ve ilahi bir şahsiyete sahipti. Ayrıca Kur’ân için eşi az bulunan bir müfessirdi.
S. 5- İmam Hasan Askeri (a.s)’ın hayatı kaç döneme ayrılır?
C. 6- İki döneme ayrılır:
1) İmametten önceki dönem.
2) İmamet dönemi.
S. 6- İmam Hasan Askeri (a.s)’ın imamet süresi kaç yıl idi?
C. 6- Altı yıl (Hicri 254'den 260'a kadar).
S. 7- İmam Hasan Askeri (a.s), “Neden İslam'da kadının miras hakkı erkeğinkinin yarısıdır?”diye soran şahsın sorusu karşısında ne buyurdular?
C. 7- Şöyle buyurdular: “Çünkü kadına cihat, mihriye ve kocasının geçimini sağlaması farz değildir. Ama bunların hepsi erkeğe farzdır. Bu yüzden erkeğin miras hakkı da çoktur.”(1)
S. 8- İmam Hadi (a.s) ile İmam Hasan Askeri (a.s)’ın alim ve fakih dostlarından biri olan şahsın ismi nedir?
C. 8- Ebu Haşim Caferi (r.a).
S. 9- Abbasi halifesi olan Mütevekkil, İmam Hasan Askeri (a.s)'ı ne suçtan dolayı “Samerra” şehrinde zindana atmıştı?
C. 9- Hakkı savunmak suçundan dolayı.
S. 10- İmam Hasan Askeri (a.s)'ın habercisinin ismi ne idi?
C. 10- Ebu'l- Edyan (r.a)
S. 11- İmam Hasan Askeri (a.s)'a işkence eden katı kalpli zalim şahsın ismi nedir?
C. 11- Nihrir.
S. 12- Neden İmam Hasan Askeri (a.s)'ın zamanında papazlar ve Hıristiyanlar dua ettiklerinde yağmur yağıyor ama Müslümanlar dua ettiklerinde yağmur yağmıyordu?
C. 12- Hıristiyanların dua ettiklerinde yağmurun yağması ve Müslümanların duasından sonra ise yağmaması, Müslümanların küçük düşmelerine sebep oldu; hatta bazıları da İslam dininin hak olduğundan şüpheye düştüler. İşte bu sırada Mütevekkil'in aklına zindanda olan İmam Hasan Askeri (a.s) geldi ve derhal Hazretin zindandan çıkarılmasını emretti. İmam (a.s) onun yanına getirildiğinde şöyle dedi: “Ey Ebu Muhammed! Ceddinin dinini koru!” Sonraki günlerde Hıristiyanlar papazla birlikte çöle gittiklerinde İmam Hasan Askeri (a.s) kölelerinden birine şöyle buyurdular: “Sen de Hıristiyanların topluluğu ile beraber çöle git, papaz ellerini dua için gökyüzüne kaldırdığında onun yanına yaklaş ve elinin iki parmağı arasındaki bulunan şeyi al, kendinle getir.
O köle Hıristiyanlarla birlikte gitti, papaz ellerini dua için kaldırdığında köle sağ elinin iki parmağı arasında bulanan kemiği hemen kapıp İmam (a.s)'a getirdi. O gün Hıristiyanlar her ne kadar dua ettiyseler de yağmur yağmadı. Mütevekkil, İmam Hasan Askeri (a.s)'a “Bu kemik nedir ve meselenin sırrı nededir? dedi.
İmam (a.s) şöyle buyurdular: “Bu kemik bir peygamberin kabrinden götürülmüştür, bir peygamberin bedeninin kemiği aşikâr olursa yağmur yağar.”(2) Böylece o gün, İslam ve Müslümanlar Hıristiyanların yanında özel bir izzet ve azamete sahip oldular.
S. 13- İmam Hasan Askeri (a.s), neden o zamanki hilafet tezgâhının kontrolü altında idi?
C. 13- Bunun en büyük sebebi, hilafet sisteminin Hz. Mehdi (a.s) ile İmam Hasan Askeri (a.s)’ın sulbünden dünyaya geleceğini duymuş olmasıydı. Bunun için Firavun'un Beni İsrail'e yaptıkları işin aynısını yaparak Allah'ın takdirinin önünü alabileceklerini zannediyorlardı.
Mevlana ne de güzel demiş:
Gaipten bir yere saldırıyorsun
Sözde gayb adamlarına engel olacaksın
S. 14- İmam Hasan Askeri (a.s), kendisinden sonraki İmamın (Hz. Mehdi'nin) kaç nişanesi olduğunu buyurdu ve onlar nelerdi?
C. 14- İmam Hasan Askeri (a.s) şöyle buyurdu: “Benden sonra kimde şu üç nişane bulunursa, benden sonraki Kâim ve hüccet O’dur:
1- Kim benim mektuplarımın cevaplarını gelip senden isterse.
2- Kim benim cenazeme namaz kıldırırsa.
1- Kim torbanın içerisindekinden haber verirse.”(3)
S. 15- İmam Hasan Askeri (a.s) kaç yaşında kimin komplosuyla şahadete eriştiler?
C. 15- Yirmi sekiz yaşında, Abbasi halifelerinin on dördüncüsü olan Mutemed'in komplosuyla şahadete eriştiler.
S. 16- İmam Hasan Askeri (a.s) ne zaman ve nerede şehit oldular?
C. 16- Hicri 260. Yılın Rabiulevvel ayının 8. günü Samerra şehrinde şehit oldular.
S. 17- İmam Hasan Askeri (a.s)'ın kabri nerededir?
C. 17- Irak'daki Samerra şehrindedir.
_________________
1 - A'lam'ul- Vera, s. 355.
2 - Dastanhai Şenideni, s. 203 M. İştihardi.
3 - Bihar’ul- Envar, c. 50, s. 232.
ALLAHUMME SALLİ ALA MUHAMMED VE ÂL-İ MUHAMMED VE ACCİL FERECEHUM VE FERECENA BİHİM
Kullanıcı avatarı
f_altan
Mesajlar: 2376
Kayıt: 22 Oca 2007, 20:49

Mesaj gönderen f_altan »

İMAM HASAN ASKERİ (A.S)’IN İSHAK İBN-İ İSMAİL-İ NİŞABURİ’YE MEKTUBU

Allah-u Teâla, bizi ve seni kendi örtüsüyle örtsün ve bütün işlerinde seni kendi lütfuyla gözetsin. Mektubunu (okudum ve ne demek istediğini) anladım. Allah sana hayır versin. Biz, Allah’ın şükrü ve nimeti sayesinde dostlarımıza acıyan, Allah’ın onlara ard arda verdiği ihsan ve fazlından dolayı sevinen ve Allah’ın onlara verdiği her nimete saygı duyan bir Ehl-i Beyt’iz.
Ey İshak, Allah, sana ve senin gibi basiretli kıldığı kimselere merhametiyle nimetini tamamlasın, nimetinin tamamlanmasını da cennete girmek olarak mukadder kılsın. Her nimetin şükrü -o nimet ne kadar büyük ve değerli olsa bile- “Elhamdulillah” demekle (Allah’a hamd etmekle) yerine getirilir. Ben de: “Sana bağışta bulunup tehlikeden seni kurtardığı ve çetin yolu sana kolaylaştırdığı için Allah’a, ebediyete kadar hamd edenlerin en üstün hamdıyla hamd olsun.” diyorum. Allah’a andolsun ki bu iş (imamı tanımak), oldukça zor ve çetindir; ve önceki semavi kitaplarda zikri geçmiş olan sarp bir geçittir.
Siz hem önceki imamın döneminde onun vefatına kadar ve hem de benim zamanımda bazı işlerde bulundunuz ki, benim nazarımda o işlerde beğenilecek bir görüş ve başarıya sahip değildiniz.
Ey İshak, şunu kesin olarak bil ki, kim bu dünyadan kör olarak çıkarsa, ahirette de kör ve yolca daha sapık olur.
Ey İshak, (bu) gözler kör olmaz, fakat göğüslerdeki kalpler kör olur. Nitekim Allah-u Teâla kitabının muhkem ayetinde zalim olan kimseden naklen şöyle buyuruyor: (O zalim der ki:) “Rabbim, beni neden kör olarak haşrettin, halbuki ben görüyordum?” (Allah da) Der ki: “İşte böyle; sana ayetlerimiz gelmişti de sen onları unutuvermiştin (kalp gözünü açmamıştın), bu gün de sen işte böyle unutulursun.”[2] Allah’ın, halkına olan hüccetinden, şehirlerinde olan emininden ve kullarına olan gözetleyicisinden -önceki babaları olan peygamberler ve sonraki babaları olan vasiler dışında- hangi ayet daha büyüktür? (İşte bu yüzden Allah’ın en büyük ayeti olan zamanın imamını tanımamak kıyamet gününde körlüğe sebep olur).
Sizi şaşkın halde nereye götürüyorlar? Siz de hayvanlar gibi başınızı aşağı salıp nereye gidiyorsunuz? Hakdan vazgeçip batıla mı yöneliyorsunuz? Allah’ın nimetine nankörlük mü ediyorsunuz? Yoksa Allah’ın kitabının bazısına iman edip, bazısını inkâr eden kimselerden mi oluyorsunuz? Sizden ve sizden olmayanlardan böyle yapanların cezası, dünya hayatında aşağılanmak ve baki olan ahiret yurdunda da uzun azaptan başka bir şey değildir. Allah’a andolsun ki bu, büyük bir aşağılıktır.
Allah-u Teâla’nın, minnet ve rahmetiyle bazı vazifeleri size farz kılması, size muhtaç olduğundan dolayı değildir. Çünkü O’ndan başka ilah yoktur. Kendisinden bir rahmet olarak; iyiyi kötüden ayırtetmesi, göğüslerinizdeki sırları sınaması, kalplerinizde olanları temizlemesi, rahmetine doğru yarışmanız ve cennetteki makamları-nızın (ameller hasebiyle) birbirinden üstün olması için o vazifeleri size farz kıldı. Böylece haccı, umreyi, namazı, zekâtı, orucu ve velayeti (Ehl-i Beyt İmamlarını tanımayı) size farz kıldı. Farzların kapılarını açmanız için, size bir kapı açtı ve yolunu bulmanız için, size bir anahtar (yani velayeti) verdi.
Eğer Muhammed salla'llâhu aleyhi ve alih ve evlatlarından olan vasileri olmasaydı, hayvanlar gibi şaşkınlık içerisinde kalıp farzlardan hiç birini tanımazdınız. Acaba şehire, giriş kapısından başka bir yerden girilir mi? Allah Peygamber’den sonra veliler atamakla size olan nimetini tamamladığında kitabında şu ayeti indirdi: “Bugün dininizi ikmal ettim, üzerinizdeki nimetimi tamamladım ve size din olarak İslam’ı seçip beğendim.”[3] Velileri için sizin üzerinizde bazı haklar farz kıldı. Eşleriniz, mallarınız, yiyecek ve içeceklerinizi size helal olması için o hakları eda etmeyi size emretti. Allah buyuruyor ki:
“De ki: Sizden, tebliğime karşılık bir ücret istemiyorum, istediğim ancak yakınlarıma sevgi göstermenizdir.”[4]
Bilin ki kim (bu hakları ödemekte) cimrilik ederse bu cimriliği sadece kendi zararınadır; Allah müstağnidir (ihtiyaçsızdır), sizlerse muhtaçsınız. O’ndan başka ilah yoktur. Lehinize ve aleyhinize olan konuşmalar uzadıkça uzadı.
Eğer Allah-u Teâla, üzerinizdeki nimetini tamamlamayı irade etmiş olsaydı, önceki İmam aleyhi’s-selâm vefat ettikten ve siz akıbetinizin ne olacağı hakkında gaflet içinde bulunduğunuz bir dönemde İbrahim ibn-i Abde’yi size (vekil) atadıktan ve Muhammed ibn-i Musa Nişaburi vasıtasıyla size gönderdiğim mektuptan sonra benim ne bir yazımı görürdünüz, ne de bir sözümü işitirdiniz. Her halukârda yardım istenecek olan ancak Allah’tır. Sakın Allah hakkında (ve din hususunda) kusur etmeyin; yoksa hüsrana uğrayanlardan olursunuz. Allah’ın itaatından yüz çeviren ve onun evliyasının öğütlerini kabul etmeyen kimse, Allah’ın rahmetinden uzak olsun.
Allah size, kendisine, Resulüne ve ulu-l emre itaat etmeyi emretmiştir. Allah, sizin güçsüzlüğünüz ve gafletinizden dolayı size merhamet edip işlerinizde sizi sabırlı kılsın. İnsanı, Kerim olan Rabb’ine karşı mağrur eden nedir? Eğer sert taşlar, bu mektupta olan şeylerin bazısını anlamış olsalardı, Allah korkusundan parçalanarak O’na itaate yönelirlerdi. Dilediğiniz şeyi yapın; “Allah sizin amellerinizi görecektir, O’nun Resulü de, mü’minler de. Daha sonra gizliyi de açığı da bilenin yanına döndürüleceksiniz ve O, size yapmakta olduklarınızı haber verecektir.”[5]
Hamd, âlemlerin rabbi Allah’adır. Allah’ın rahmeti, Muhammed ve tüm soyuna olsun.
_________________
[1]- İshak b. İsmail Nişaburi, İmam Hasan Askeri’nin sıka (güvenilir) ashabındandır. Bk. Camiu’r-Rvat Erdebili, c.1, s.80.
[2]- Tâhâ/125-126.
[3]- Maide/3.
[4]- Şura/22.
[5]- Tevbe/105.
ALLAHUMME SALLİ ALA MUHAMMED VE ÂL-İ MUHAMMED VE ACCİL FERECEHUM VE FERECENA BİHİM
Kullanıcı avatarı
f_altan
Mesajlar: 2376
Kayıt: 22 Oca 2007, 20:49

Mesaj gönderen f_altan »

İMAM HASAN B. ALİ EL-ASKERİ'NİN (A.S) GAYBÎ HABERLERİ

1- Allah’ın Yaratıkları Yaratmadan Önce Onların Hakkında Bilgisi

Muhammed b. Salih Ermeni, Hz. İmam Askeri (a.s)’dan şu ayetin anlamını sordu: “Allah istediğini mahveder ve istediğini sabit kılar ve kitabın aslı onun yanındadır.” (1)
Hazret buyurdu: “Acaba var olandan başkasını mı mahvediyor veya olmayandan başkasını mı sabit kılıyor?”
Ben kendi kendime şöyle dedim: “Bu, Hişam b. Hakem’in söylediği sözle çelişiyor. Çünkü o şöyle diyordu: “Allah’ın, bir şeyin varlığından önce onun hakkında bilgisi yoktur, var olduktan sonra onun hakkında bilgi sahibi oluyor.”
Hazret bana bakarak buyurdu: “Varlıkların varlığından önce onlara ilmi olan yüce Allah, bu vehimlerden daha yücedir.”(2)
_________________
1 - Ra’d: 39
2 - Keşf’ul-Ğumme, c. 2, s. 419; Gaybet-i Şeyh Tusi, s. 124
ALLAHUMME SALLİ ALA MUHAMMED VE ÂL-İ MUHAMMED VE ACCİL FERECEHUM VE FERECENA BİHİM
Cevapla

“Oniki İmamlar'ın Hayatı” sayfasına dön