İmam Musa Kazım'ın Hayatı, Fazileti...

Kullanıcı avatarı
f_altan
Mesajlar: 2376
Kayıt: 22 Oca 2007, 20:49

Mesaj gönderen f_altan »

12- Kendi Zamanının En Çok İbadet Edeni

Ravi şöyle diyor:
İmam Musa Kazım (a.s), kendi zamanında en abit, en fakih, en cömert ve en değerli birisi idi.
İmam Musa Kazım (a.s) sürekli olarak gece nafilelerini kılardı. Öyle ki, onlardan sonra sabah namazına başlardı. Sabah namazından sonra da gün çıkıncaya dek takibatla meşgul oluyordu. Sonra secdeye kapanır ve öğleye dek öylece secdede kalırdı.[1]
İmam (a.s) sürekli şöyle dua ederdi:
“Allah’ım! Senden, ölüm zamanı rahatlık, hesap zamanı ise âf diliyorum.”
Yine duasında şöyle derdi: “Azum’ez- Zenbu min abdik? Felyuhsun’il- affu min indik.”
“Allah’ım! Kulunun günahı büyük olmuştur; senin affın ise güzel olmalıdır.”
İmam (a.s), Allah korkusundan öyle ağlardı ki, sakalı gözyaşlarıyla ıslanırdı. İmam (a.s) ailesine ve akrabalarına herkesten daha çok yetişir ve iyilik ederdi. Geceleri sepetiyle Medine fakirlerine un, hurma, altın ve gümüş götürürdü. Bunları tanınmayacak bir şekilde onlara verirdi. Onlar, yardım eden bu şahsın kim olduğunu bile bilmezlerdi.[2]
Ama vefat edince, yardımlar kesildiğinden dolayı o yardım eden şahsın İmam Kazım (a.s) olduğunu anladılar.
_________________
[1] - Galiba İmam (a.s) zindanda olduğu sırada böyle uzun secdeler yapıyormuş.
[2] - Bihar, c. 48, s. 101
ALLAHUMME SALLİ ALA MUHAMMED VE ÂL-İ MUHAMMED VE ACCİL FERECEHUM VE FERECENA BİHİM
Kullanıcı avatarı
f_altan
Mesajlar: 2376
Kayıt: 22 Oca 2007, 20:49

Mesaj gönderen f_altan »

13- İmam Musa Kazım (a.s)’ın Şialara Teveccühü

İbn-i Sinan şöyle diyor:
Bir gün Harun Reşid, Rum padişahının kendisine gönderdiği bir miktar elbise ve altın dokumalı siyah bir cübbeyi bağış olarak Ali b. Yaktin’e verdi.
Ali b. Yaktin, o elbiseleri ve cübbeyi, malının humusundan bir miktar malla birlikte İmam Kazım (a.s)’a gönderdi. O mallar İmam (a.s)’a ulaşınca, İmam (a.s) o elbise ve malları kabul etti ama cübbeyi o malları getiren şahısla geri çevirdi. Ali b. Yaktin’e de bir mektup yazarak şöyle dedi:
“Bu cübbeyi sakla ve onu elinden çıkarma. Zira yakın bir zamanda ona ihtiyacın olacaktır.”
Ali b. Yaktin, o cübbenin kendisine geri çevrilmesiyle şüpheye düştü ve bunun sebebini de anlayamadı. Bununla birlikte onu sakladı.
Böylece birkaç gün geçti. Ali b. Yaktin’in hizmetçisi de onun İmam (a.s)’a gönderdiği hediyelerden haberdardı. Bu yüzden Harun’un yanına giderek şöyle dedi:
“Ali b. Yaktin, Musa b. Cafer’i (İmam Kazım’ı) İmam biliyor. Her yıl malının humusunu ona gönderiyor. Hatta filan zamanda ona bağışta bulunduğun cübbeyi de humuslarla birlikte O’na gönderdi.”
Harun çok sinirlenerek: “Bunu mutlaka araştıracağım. Eğer durum dediğin gibi olursa, Ali b. Yaktin’i mahvedeceğim” dedi.
Aynı saatte Ali b. Yaktin’in ihzar edilmesini emretti.
Ali b. Yaktin geldiğinde: “Sana bağışta bulunduğum cübbeyi ne yaptın?” diye sordu.
Ali b. Yaktin cevabında şöyle dedi:
“Ey müminlerin emiri! O yanımdadır. Ona koku sürüp ağzı kapalı bir sandığa bırakmışım. Onu koruyorum. Her sabah sandığın kapağını açarak teberrük için onu öpüyor, tekrar yerine bırakıyorum.”
Harun: “Şimdi onu getir!”dedi.
Ali b. Yaktin: “Ey müminlerin emiri! Şimdi onu getiririm” dedi.
Ali b. Yaktin, hizmetçilerinden birini çağırarak şöyle dedi: “Falan eve git ve odanın anahtarını falan hazinedardan al, odanın kapısını açarak üzerini damgaladığım falan sandığı alarak getir!”
Çok geçmeksizin hizmetçi damgalanmış sandığı getirerek Harun’un önüne bıraktı. Harun, damganın kırılarak sandığın açılmasını emretti.
Harun, sandık açıldığında cübbeyi güzel koku sürülmüş bir halde görünce öfkesi yatıştı ve Ali b. Yaktin’e: “Sandığı kendi yerine çevir ve başarılı olarak dön. Artık ara vurucuların senin hakkındaki sözlerini kabul etmeyeceğim” dedi.
Harun, tekrar Ali b. Yaktin’e ödül verilmesini emretti. Daha sonra ara vurucuya bin kırbaç vurmalarını emretti. Söz konusu şâhısa beş yüz küsur kırbaç vurulduğunda dayanamayarak öldü.[1]
_________________
[1] - Bihar, c. 48, s. 137
ALLAHUMME SALLİ ALA MUHAMMED VE ÂL-İ MUHAMMED VE ACCİL FERECEHUM VE FERECENA BİHİM
Kullanıcı avatarı
f_altan
Mesajlar: 2376
Kayıt: 22 Oca 2007, 20:49

Mesaj gönderen f_altan »

14- İşin Değeri

Ali b. Ebi Hamza şöyle diyor:
İmam Musa b. Cafer (a.s)’ı kendi tarlasında çalışırken gördüm. Mübarek bedeni ter içindeydi. İmam (a.s)’ın bu halini görünce dedim ki:
“Fedan olayım! İşçiler nerededirler?”
Buyurdu ki: “Ey Ali! Benden ve babamdan daha iyi olanlar elleriyle çalışmışlardır.”
Ben: “Onlar kimlerdir?” dedim.
Buyurdu ki: Resulullah (s.a.a), Emir’ul-Müminin Ali (a.s) ve bütün babalarım elleriyle çalışıyorlardı. Çalışmak, peygamberlerin, resullerin, vasilerin ve salih insanların âdetidir.[1]
_________________
[1] - Bihar, c. 48, s. 115
ALLAHUMME SALLİ ALA MUHAMMED VE ÂL-İ MUHAMMED VE ACCİL FERECEHUM VE FERECENA BİHİM
Kullanıcı avatarı
f_altan
Mesajlar: 2376
Kayıt: 22 Oca 2007, 20:49

Mesaj gönderen f_altan »

15- Zalimlerle Yardımlaşmak Yasak

Safvan b. Mehran el-Cemmal[1] şöyle diyor:
Bir gün Ebu’l-Hasan İmam Musa Kazım (a.s)’ın yanına uğradım. İmam (a.s) şöyle buyurdu: “Safvan! Senin bir işin hariç diğer bütün işlerin güzeldir!”
Safvan: Fedan olayım! Hangi işim iyi değildir?
İmam (a.s): “Develerini bu adama (Harun Raşid’e) kiraya vermen.”
Safvan: Ey Resulullah’ın oğlu! Haram bir iş için kiraya vermemişim. Harun hacca gitmek istiyor ve ben onları hac yolculuğu için kiraya vermişim. Üstelik kendim de onunla beraber gitmeyeceğim, hizmetçilerimden bazılarını onunla göndereceğim.
İmam (a.s): “Acaba sen Harun’un, alacağını verinceye dek yaşmasını istemiyor musun?”
Safvan: Evet, istiyorum.
İmam (a.s): “Kim, onların (o zalimlerin) bekasını istiyorsa, o da onlardandır; kim de onlardan olursa, ateşte olacaktır.”
Safvan sözünün devamında şöyle diyor: Ben İmam (a.s)’ın yanından ayrılır ayrılmaz gidip develerimin tümünü sattım. Bu haber Harun’a ulaşır ulaşmaz Harun beni çağırdı. Yanına vardığımda: “Safvan! Develerinin tümünü sattığını duydum!” dedi.
Ben cevabında: “Evet, hepsini sattım” dedim.
Harun: “Neden?!” dedi
Cevaben: Ben artık yaşlanmışım, hizmetçiler de işlerini iyi yapmıyorlar” dedim.
Harun: “Hayır! Sana böyle yapmayı emreden şahsın kim olduğunu biliyorum. Böyle yapmayı Musa b. Cafer sana emretmiştir” dedi.
Benim Musa b. Cafer’le ne işim vardır!” dedim.
Harun sinirli bir şekilde: Bu sözleri bir kenara bırak! “Andolsun ki, eğer eski dostluğumuz olmasaydı, şimdi başının bedeninden ayrılmasını emrederdim.”[2]
_________________
[1] - Bihar, c. 48, s. 115
[2] - Safvan-i Cemmal, Ehl-i Beyt (a.s)’ın dostlarından, akıllı ve takvalı birisi idi. Birçok devesi vardı. Onları kiraya vererek geçimini sağlıyordu. Safvan, halife Harun Raşid’le, onun hac yolculuğu eşyalarını develeriyle taşıması için bir anlaşma yaptı. Daha sonra İmam Kazım (a.s)’ın yanına uğradı. İmam (a.s) onu bu hususta uyardı...
ALLAHUMME SALLİ ALA MUHAMMED VE ÂL-İ MUHAMMED VE ACCİL FERECEHUM VE FERECENA BİHİM
Kullanıcı avatarı
f_altan
Mesajlar: 2376
Kayıt: 22 Oca 2007, 20:49

Mesaj gönderen f_altan »

16- Herkesten Daha Yakın!

Bir gün Ebu Hanife, İmam Cafer Sadık (a.s)’ın huzuruna vararak şöyle dedi:
“Ben oğlun Musa’yı (İmam Kazım’ı) namaz kılarken gördüm. Halk onun önünden geçiyordu, o ise onlara mani olmuyordu. Hâlbuki bu iş doğru değildir!”
İmam Sadık (a.s): “Oğlum Musa’yı çağırın gelsin” dedi. İmam Musa Kazım (a.s) babasının yanına geldiğinde İmam Sadık (a.s) ona şöyle buyurdu:
“Ebu Hanife diyor ki: Musa namaz kılıyordu, halk da onun önünden geçiyordu ama o, onları bu işten nehy etmiyordu.
İmam Musa Kazım (a.s) babasının cevabında şöyle dedi: “Babacığım! Kendisi için namaz kıldığım zat, herkesten bana daha yakındır. Zira Allah Teala şöyle buyurmuştur: “Biz insana, onun şah damarından daha yakınız.”[1]
İmam Sadık (a.s) (küçük yaşta olan) oğlunu bağrına basarak şöyle buyurdu: “Babam ve anam sana fada olsun ey kalbinde ilahi sırlar olan!”[2]
_________________
[1] - Kâf / 16
[2] - Bihar, c. 48, s. 171; c.10, s. 204; c. 83, s. 297 ve 299
ALLAHUMME SALLİ ALA MUHAMMED VE ÂL-İ MUHAMMED VE ACCİL FERECEHUM VE FERECENA BİHİM
Kullanıcı avatarı
f_altan
Mesajlar: 2376
Kayıt: 22 Oca 2007, 20:49

Mesaj gönderen f_altan »

17- İmam Musa Kazım (a.s)’ın Doğum Ve Şahadeti

İmam Sadık (a.s)’ın oğlu olan İmam Musa Kazım (a.s), hicretin 128. yılında sefer ayının yedisinde “Ebva”da[1] gözlerini dünyaya açtı. Hicretin 183. yılı, Receb ayının yirmi beşinde ise Bağdat’da Sindi b. Şahik’in zindanında şehit edildi. Bazı tarihçiler ise, hicretin 183. yılı Receb ayının beşinde şehit olduğunu yazmışlardır.
İmam (a.s) şehit olduğunda 55 yaşında idi.
İmam Kazım (a.s)’ın annesi, Hamide-i Berberiyye isminde bir cariye idi. Ona musaffa (tertemiz) Hamide diyorlardı.
İmam Kazım (a.s)’ın imameti 35 yıl sürmüştür. İmam Kazım (a.s) 25 yaşında, yani Mensur Devaniki’nin hilafetinin son yıllarında imamet ve velayet makamına yetişmiştir.
Mensur Devaniki’den sonra oğlu Mehdi on yıl bir ay hükümet etti, ondan sonra da onun oğlu Hadi (Musa b. Muhammed) yaklaşık bir yıl hilafet makamında oturmuştur. Daha sonra hükümet, Reşid lakabıyla meşhur olan Harun b. Muhammed’in eline geçmiştir.
İmam Kazım (a.s), Harun Reşid’in hükümetinin üzerinden 15 yıl geçtikten sonra, Sindî b. Şahik’in zindanında (Harun’un emriyle) zehirlenerek şahadete kavuştu ve “Kazmeyn” diye meşhur olan Kureyş kabristanında yani Bağdat’ın “Medinet’üs-Selam” mezarlığında defnedildi.[2]
_________________
[1] - Ebva’ Medine ile Mekke arasında bir köyün ismidir. Peygamber (s.a.a)’in annesi “Amine” de orada toprağa verilmiştir.
[2] - Bihar, c. 48, s. 1
ALLAHUMME SALLİ ALA MUHAMMED VE ÂL-İ MUHAMMED VE ACCİL FERECEHUM VE FERECENA BİHİM
Kullanıcı avatarı
f_altan
Mesajlar: 2376
Kayıt: 22 Oca 2007, 20:49

Mesaj gönderen f_altan »

18- İmam Kazım (a.s)’ın Dünyaya Ayak Basma Olayı

Ebu Besir şöyle diyor:
İmam Musa b. Cafer (a.s) gözlerini dünyaya açtığı yıl, biz de İmam Sadık (a.s)’la birlikte, hac amelimizi yapmak için Mekke’ye doğru hareket ettik. Ebva’ya yetiştiğimizde, İmam Sadık (a.s) bize ve ashabına büyük bir sofra açtı ve çok güzel yemekler verdi. Biz yemekle meşgul olduğumuz sırada (İmamın eşi olan) Hamide’nin gönderdiği biri gelerek şöyle dedi:
Hamide diyor ki: “Doğum sancısı beni yakalamış, siz buyurmuştunuz ki bu oğlumun doğumunda benden habersiz bir iş yapmayın, şimdi durumu size bildiriyorum.”
İmam (a.s) sevinçle yerinden kalkarak Hamide’nin göndermiş olduğu kimseyle gitti. İmam (a.s) çok geçmeksin bizim yanımıza geri döndü.
Ashap şöyle dedi: “Allah seni sevindirsin, gözlerini nurlandırsın, Hamide’nin durumu nasıl oldu?”
İmam (a.s) buyurdu ki: “Allah bana bir oğlan çocuğu bağışladı; bu oğlan, Allah’ın yaratıklarının en üstünüdür. Hamide bu bebek hakkında bazı olaylardan haber verdi, oysa ben onları onun kendisinden daha iyi biliyordum.”
Bu sırada ben dedim ki: “Fedan olayım! Hamide ne gibi şeyler hakkında size haber verdi?”
İmam (a.s) buyurdu ki: “Hamide dedi ki: “Bu çocuk dünyaya geldiğinde, ellerini yere koyup başını göğe doğru kaldırdı...” Ben Hamide’ye dedim ki: “Bu hareket, Peygamber (s.a.a)’in ve O’ndan sonraki İmamların nişanesidir (bütün İmamlar doğduğunda bu hareketi yaparlar)…”[1]
_________________
[1] - Bihar, c. 48, s. 2
ALLAHUMME SALLİ ALA MUHAMMED VE ÂL-İ MUHAMMED VE ACCİL FERECEHUM VE FERECENA BİHİM
Kullanıcı avatarı
f_altan
Mesajlar: 2376
Kayıt: 22 Oca 2007, 20:49

Mesaj gönderen f_altan »

19- Sultanlara Çalışmanın Tehlikesi

Harun Reşid’in düzeniyle ilişki içerisinde olan Ziyad b. Ebi Seleme şöyle diyor:
Bir gün İmam Kazım (a.s)’ın huzuruna vardığımda şöyle buyurdular: “Ya Ziyad! Duydum ki sultana (Harun Reşid’e) çalışıyorsun!”
Arzettim ki: “Evet!”
Buyurdu ki: “Neden?”
Arzettim ki: “Ben haysiyetli birisiyim, aile sahibiyim, onların geçimini sağlayacak malım da yoktur.”
İmam (a.s) buyurdu ki: “Ey Ziyad! Ben yüksek bir yerden düşüp de parça parça olsam dahi, bu benim için, onların (sultanların) işlerinden birini bile üstlenmekten veya onların halılarının üzerine ayak basmaktan daha sevimlidir. Sadece bir durum bundan istisnadır, o durumun ne olduğunu biliyor musun?”
Arzettim ki: “Fedan olayım, bilmiyorum.”
İmam (a.s) buyurdu ki: “Bir müminin sıkıntısını gidermek veya borcunu ödemek dışında onlarla çalışmak doğru değildir.
Ey Ziyad! Onlar için bir iş yapmayı üstlenen kimseye Allah’ın yapacağı en küçük şey, mahşer ehlinin hesabını görene dek onları ateşten bir çadırın içerisinde tutmasıdır.
Ey Ziyad! Onların işlerinden bir işi üstlendiğinde, din kardeşlerine iyilik et. Zira yapmış olduğun bir iş (günah) karşısında, hayır bir iş yapmalısın. Allah-u Teâla yaptığın işlerin arkasındadır; onları görüp gözetir…
Ey Ziyad! Kendini halkın üzerinde güçlü hissettiğinde, yarın (kıyamet günü) Allah Teâla’nın da senin üzerindeki güçlülüğünü hatırla. Şunu da bil ki, senin onlara (zalim sultan ve yöneticilere) yapmış olduğun iyilikler unutulup gidecek ama onun kötü sonuçları sana kalacaktır.”[1]
_________________
[1] - Bihar, c. 48, s. 172
ALLAHUMME SALLİ ALA MUHAMMED VE ÂL-İ MUHAMMED VE ACCİL FERECEHUM VE FERECENA BİHİM
Kullanıcı avatarı
f_altan
Mesajlar: 2376
Kayıt: 22 Oca 2007, 20:49

Mesaj gönderen f_altan »

20- İmamları Tanımanın Yolu

Ebu Besir şöyle diyor:
Bir gün Ebu’l-Hasan (İmam Kazım) (a.s)’ın huzuruna vararak şöyle dedim: “Fedan olayım! İmam nasıl tanınır?”
İmam (a.s) şöyle buyurdu: “Birkaç sıfatla: Babası onun imameti hakkında bir şey söylemiş olmalı, onu halka tanıtmalı ve onu halka, onlara bir hüccet olması için bir nişane olarak (imamet makamına) atamalıdır. Nitekim Resulullah (s.a.a) de, Ali (a.s)’ı bir nişane olarak imamet makamına atadı ve onu halka tanıttı ve bütün İmamlar da kendi vasilerini imamet makamına atayıp onları halka tanıtmışlardır. İmam olan birisi, sorulan her şeye cevap verebilmeli, halk sustuğunda o konuşabilmeli, halka gelecekten haber verebilmeli, bütün dilleri bilmeli ve istediği her dille de halkla konuşabilme gücüne sahip olmalıdır.”
Daha sonra şöyle buyurdu: “Otur, mutmain olman için imametimin nişanesinden sana haber vereyim. Bu esnada bir Horasanlı içeri girdi ve Arapça İmam (a.s)’dan bir soru sordu. İmam (a.s) sorusunun cevabını Farsça verdi.
Horasanlı şahıs şaşırarak şöyle dedi: “Ben sizin Farsça bilmediğinizi zannederek sorumu Farsça sormadım.”
İmam (a.s) şöyle buyurdu: “Sübhanellah! Eğer ben senin lisanınla sorduğun soruya cevap veremesem, o zaman sana ne üstünlüğüm olur ki?!”
Daha sonra şöyle buyurdu: (Masum) İmam, bütün insanların, kuşların, hayvanların ve ruhu olan her yaratığın lisanını bilmektedir. İmam, işte bu nişanelerle tanınır. Bu sıfatlar onda olmadığı takdirde o İmam değildir.”[1]
_________________
[1] - Bihar, c. 25, s. 133 ve z. 141, az bir farklılıkla.
ALLAHUMME SALLİ ALA MUHAMMED VE ÂL-İ MUHAMMED VE ACCİL FERECEHUM VE FERECENA BİHİM
Kullanıcı avatarı
f_altan
Mesajlar: 2376
Kayıt: 22 Oca 2007, 20:49

Mesaj gönderen f_altan »

İMAM MUSA KAZIM (A.S)’IN GAYBÎ HABERLERİ

1- ŞAHANE ELBİSE

İbn-i Senan şöyle diyor:
Bir gün Harun Reşit, ikram ve mükafatta bulunmak için, Ali b. Yaktin’e birtakım güzel elbiseler gönderdi. Onların arasında bir tane de çok şahane altın işlemeli bir elbise vardı. Ali b. Yaktin, o elbiseleri humus olarak ayırdığı mallar ile birlikte Hz. Musa b. Cafer (a.s)’a gönderdi. O hediyeler İmam (a.s)’ın huzuruna takdim edildiğinde Hazret bütün para ve hediyeleri kabul etti. Daha sonra ayrı bir şahıs ile o şahane elbiseyi, Ali b. Yaktin’e geri göndererek şöyle yazdı: “Bu elbiseyi iyi koru ve elden çıkarma. Zira bir gün ona ihtiyaç duyacaksın.”
Ali b. Yaktin, Hazretin o elbiseyi kabul etmemesi konusunda şüphe içinde kaldı ve O’nun geri çevirimle sebebini anlayamamıştı. Ama İmam’ın emrine uyarak o elbiseyi güzel bir şekilde muhafaza etti.
Birkaç günden sonra Ali b. Yaktin, kölelerinden birine kızarak onu hizmetten uzaklaştırdı. O köle de Ali b. Yaktin’in, İmam Musa (a.s)’a olan yakınlığını ve belli zamanlarda ona para ve hediyeler gönderdiğini biliyordu. Ali b. Yaktin’in bu tavrından çok rahatsız olan köle, fırsattan istifade ederek Harun Reşid’in yanına giderek kovculuk yapıp şöyle dedi: “Ali b. Yaktin, Musa b. Cafer’i İmam biliyor, her yıl malının humusunu ona gönderiyor ve filan gün halifenin kendisine hediye ettiği şahane altın işlemeli elbiseyi de ona göndermiştir.”
Harun bu sözden çok sinirlenerek şöyle dedi: “Bu konuda inceleme yapmam gerekir. Durum dediğin gibi olursa, O’nu öldürteceğim. Harun hemen Ali b. Yaktin’i çağırttı ve kendisine hediye ettiği elbiseyi ne yaptığını sordu. O da şöyle dedi: “Onu güzel koku sürerek özel bir sandığa bırakıp korumuşum; her gün sabah onu açıp teberrük için ona bakıyorum ve öpüp tekrar yerine bırakıyorum. Akşamleyin de aynı ameli yapıyorum.”
Harun o elbiseyi hemen getirmesini emretti. Ali b. Yaktin kölelerinden birine, elbisenin yerini tarif ederek onu sandıkla birlikte getirmesini istedi. Hizmetçi sandığı getirerek Harun’un önüne bıraktı. Harun sandığı açtığında, elbisenin güzel kokularla muattar olarak muhafaza edildiğini görünce, sinirleri yatıştı ve Ali b. Yaktin’e şöyle dedi: “Şimdi sandığı önceki yerine geri çevir ve çabuk yanıma gel. Ben, senin hakkında kovculuk yapanların sözlerini artık kabul etmeyeceğim.”
Sonra daha değerli hediyeler de Ali b. Yaktin’e verdi ve kovculuk yapan köleye de bin kırbaç vurulmasını emretti. Köleye beş yüz kırbaç vurduklarında, dayanamayarak öldü.(1)
_________________
1- İrşad-ı Müfid, s. 569; Keşf’ul-Ğumme, Erbili, c. 2, s. 224; Fusul’ul-Mühimme, Sebbağ, s. 136
ALLAHUMME SALLİ ALA MUHAMMED VE ÂL-İ MUHAMMED VE ACCİL FERECEHUM VE FERECENA BİHİM
Cevapla

“Oniki İmamlar'ın Hayatı” sayfasına dön