İmam Muhammed Taki'nin Hayatı, Fazileti, Siresi ve Sözleri

Kullanıcı avatarı
f_altan
Mesajlar: 2376
Kayıt: 22 Oca 2007, 20:49

Mesaj gönderen f_altan »

14- İmam (a.s)'ın Elbise Göndermesi

Muhammed b. Sehl-i Kummi diyor ki:

Mekke'de ikamet ediyordum, Medine'ye gittim ve İmam Cevad'ın (a.s) huzuruna vardım, İmam'dan bir elbise rica etmek istiyordum, fakat vedalaşıncaya dek bir türlü isteğimi söyleyemedim. Bir mektup yazarak isteğimi İmam'a iletmemi düşündüm ve bu işi yaptım. Sonra Mescid-i Nebi'ye gittim, iki rekat namaz kılıp yüz defa hayır ve iyilik dilemeğe, sonra kalbime ilham olur ise mektubu göndermeye, olmazsa yırtmağa karar verdim ve öyle yaptım. Kalbimden mektubu göndermemek geçti, mektubu yırtıp Mekke'ye doğru yola koyuldum, o sırada elindeki mendilin içinde bir elbise olan birisinin, kervanların arasında beni aradığını gördüm. Bana yetişerek; "Bu elbiseyi İmam (a.s) senin için gönderdi" dedi.

(Herâic-i Ravendî, s.237; Bihar, c.50, s.44)
ALLAHUMME SALLİ ALA MUHAMMED VE ÂL-İ MUHAMMED VE ACCİL FERECEHUM VE FERECENA BİHİM
Kullanıcı avatarı
f_altan
Mesajlar: 2376
Kayıt: 22 Oca 2007, 20:49

Mesaj gönderen f_altan »

15- Ağacın Meyve Vermesi

Me'mun İmam Cevad'ı Bağdat'a getirtti, kızını O'na verdi. Ama İmam (a.s) Bağdat'ta kalmayıp eşiyle Medine'ye döndü. Döndüğü sırada halktan bir grup İmam (a.s)'la vedalaşmak için O'nu şehir dışına kadar uğurladılar. Akşam namazı vakti, eski bir camisi olan bir yere yetiştiler. İmam (a.s), akşam namazını kılmak için o camiye gitti. Caminin avlusunda o zamana kadar meyve vermeyen bir sedir ağacı vardı. İmam (a.s) su istedi ve o ağacın dibinde abdest aldı. Akşam namazını cemaat ile yerine getirdi ve ondan sonra dört rekât nafile namazı kıldı ve şükür secdesi etti. Daha sonra oradakilerle vedalaşarak oradan ayrıldı.
O akşamın sabahı ağaç çiçek açıp güzel bir meyve verdi. Oradakiler bu durumu gördüklerinden şaşırıp kaldılar. Yıllar sonra rahmetli Şeyh Mufid'in bu ağacı gördüğünü ve meyvesinden yediğini nakletmekteler.

(Nur'ul-Ebsar, Şeblenci, s.179; İhkak'ul-Hak, c.12, s.424; Kâfî, c.1, s.497; İrşad-ı Mufid, s.304; Menakıb, c.4, s.390)
ALLAHUMME SALLİ ALA MUHAMMED VE ÂL-İ MUHAMMED VE ACCİL FERECEHUM VE FERECENA BİHİM
Kullanıcı avatarı
f_altan
Mesajlar: 2376
Kayıt: 22 Oca 2007, 20:49

Mesaj gönderen f_altan »

16- İmam Rıza'nın (a.s) Şahadetinin Duyurulması

Ümeyye b. Ali diyor ki:

"İmam Rıza (a.s) Horasan'da olduğu zaman ben Medine'de kalıyor ve İmam Cevad (a.s)'ın evine gidip geliyordum. İmam'ın yakınları selam arzetmek için O'nun yanına geliyorlardı. Bir gün cariyesine, (yakınlarının hanımlarına) yas tutmağa hazırlanmalarını söylemesini emretti. Sonraki gün yine İmam (a.s) onlara yas tutmağa hazırlanmalarını hatırlattı!
Kime yas tutmak için hazırlansınlar? diye sorduklarında; "Yeryüzünün en üstün insanına!" buyurdular.
Bir müddet sonra İmam Rıza'nın (a.s) şahadet haberi geldi ve İmam Cevad'ın (a.s): "Yas tutmak için hazırlanın" dediği gün, İmam Rıza'nın (a.s) Horasan'da şehid olduğu anlaşıldı.

(A'lam'ul-Vera, s.334)
ALLAHUMME SALLİ ALA MUHAMMED VE ÂL-İ MUHAMMED VE ACCİL FERECEHUM VE FERECENA BİHİM
Kullanıcı avatarı
f_altan
Mesajlar: 2376
Kayıt: 22 Oca 2007, 20:49

Mesaj gönderen f_altan »

17- Kadı'nın İtirafı

Peygamber ve imamet ailesinin düşmanlarından biri olan kadı Yahya b. Eksem'in kendisi itiraf ediyor:
Bir gün Peygamber'in (s.a.a) türbesinin yakınında İmam Cevad'ı (a.s) gördüm, onunla çeşitli meseleler hakkında tartıştım, sorularımın hepsine cevap verdi. Ona dedim ki: "Vallahi sizden bir şey sormak istiyorum ama utanıyorum."
İmam (a.s); "Sen soruyu dile getirmeden ben cevap veririm; sen İmam'ın kim olduğunu sormak istiyorsun" dedi.
Ben şaşkınlıkla; "Evet vallahi sorum bu idi" dedim.
Bunun üzerine: "İmam benim" buyurdular.
Dedim ki: "Bu iddiaya deliliniz var mı?"
O sırada İmam (a.s)'ın elindeki asa dile geldi ve; "O benim mevlam, zamanın İmam'ı ve Allah'ın Hücceti'dir" dedi.

(Kâfî, c.1, s.353; Bihar, c.1, s.68)
ALLAHUMME SALLİ ALA MUHAMMED VE ÂL-İ MUHAMMED VE ACCİL FERECEHUM VE FERECENA BİHİM
Kullanıcı avatarı
f_altan
Mesajlar: 2376
Kayıt: 22 Oca 2007, 20:49

Mesaj gönderen f_altan »

18- Komşunun Kurtuluşu

Ali b. Cerir diyor ki:

İmam Cevad'ın huzuruna gitmiştim. İmam (a.s)'ın koyunlarından biri kaybolmuştu. Komşulardan birini hırsızlıkla suçlayarak çeke çeke İmam (a.s)'ın yanına getirdiler.
İmam (a.s); "Vay halinize! Bırakın onu, koyunu o çalmadı, koyun şimdi filan'ın evindedir, gidin onu alıp getirin" buyurdular.
İmam (a.s)‘ın buyurduğu eve gidip koyunu orada buldular. Ev sahibini hırsızlık suçuyla tutuklayıp döverek elbisesini yırttılar. Ama o, koyunu çalmadığına yemin ediyordu. Onu İmam (a.s)'ın yanına getirdiklerinde, İmam (a.s); "Yazıklar olsun size, bu kişiye zulüm ettiniz, koyun kendiliğinden onun evine girmişti ve onun bundan haberi yoktu" buyurdular.
Sonra İmam (a.s), onun kalbini almak ve yırtılan elbisesini telafi etmek için bir miktar para ona bağışladı.

(Bihar, c.50, s.47, H. Ravendi'den naklen)
ALLAHUMME SALLİ ALA MUHAMMED VE ÂL-İ MUHAMMED VE ACCİL FERECEHUM VE FERECENA BİHİM
Kullanıcı avatarı
f_altan
Mesajlar: 2376
Kayıt: 22 Oca 2007, 20:49

Mesaj gönderen f_altan »

19- Mahpusun Kurtuluşu

Ali b. Halid diyor ki:

"Sammerra'da, peygamberlik iddiasında bulunan bir kişiyi, eli kolu bağlı olarak Şam'dan getirip burada zindana attıklarından haberdar oldum. Bundan dolayı zindana gittim. Zindancıya onunla görüşmek istediğimi söyledim, beni onun yanına götürdüler, onun akıllı ve anlayışlı birisi olduğunu gördüm. Meselen nedir? diye sorduğumda şöyle dedi:
"Şam'da şehitlerin serveri Hüseyin b. Ali'nin (a.s) mukaddes başlarının mızrakta teşhir edildiği yerde(1) ibadet ile meşgul idim, vakit gece yarısıydı, ansızın birinin karşımda durduğunu ve bana "kalk" dediğini gördüm.
Ayağa kalktım ve onunla birkaç adım gittim, birden Kufe camisinin önünde olduğumuzu gördüm. Bana; "Bu camiyi tanıyor musun?" diye sordu. "Evet tanıyorum, bu Kufe cami'idir" dedim.
Orada namaz kıldık ve dışarı çıktık. Yine biraz yol gittik, sonra Medine'de Mescid-i Nebi'de olduğumuzu gördüm. Peygamber (s.a.a)in türbesini ziyaret ettik ve mescid'de namaz kıldıktan sonra dışarı çıktık ve biraz daha gittik. Ansızın kendimi Mekke'de Allah'ın evinde buldum. Tavaf edip dışarı çıktık ve biraz daha gittikten sonra kendimi Şam'daki yerimde buldum ve o şahıs nazarımdan kayboldu.
Gördüklerimden dolayı şaşkınlık ve hayretler içindeydim. Aradan bir yıl geçtikten sonra yine o adam geldi ve geçen yılki yoluculuk ve macera yine aynı şekilde tekrarlandı. Bu defa o adama benden ayrılmak istediği zaman kendisini tanıtması için yemin verdirdim. Bunun üzerine; "Ben Muhammed (Takî) b. Ali (Rıza) b. Musa b. Cafer b. Muhammed b. Ali b. Hüseyin b. Ali b. Ebu Talib'im" dedi.
Bu macerayı bazılarına naklettim ve bu haber Mutasım-ı Abbasî'nin veziri Muhammed b. Abdulmelik-i Zeyyat'a yetişti. O da beni zincire vurdurup buraya getirterek zindana atılmamı emretti ve yalan yere halka, benim peygamberlik iddiasında bulunduğumu yaydılar.
Ali b. Halid der ki: Ona; "Senin maceranı (eğer gerçekten haberi yoksa), haberi olması için Zeyyat'a yazmamı istiyor musun?" dediğimde adamcağız; "Yaz" dedi.
Ben de macerayı Zeyyat'a yazdım, o da gönderdiğim mektubun cevabında; "Ona söyle, onu bir gecede Şam'dan Kufe, Medine ve Mekke'ye götürüp gezdiren kişiden, kendisini zindandan kurtarmasını istesin!" diye yazdı.
Bu cevaptan üzüldüm ve ertesi gün cevabı ona söylemek ve teselli vermek için zindana gittim. Ama oradaki zindancılar, bekçiler ve diğer birçoğunun üzgün ve perişan olduklarını gördüm. "Ne olmuş?" diye sordum.
Dediler ki: "Peygamberlik iddiası eden adam dün gece zindandan dışarı çıkmış, ama nasıl çıktığını bilemiyoruz! Yerin dibine mi girdi, yoksa kuş olup uçtu mu?! Ne kadar aradıysak da bir eser bulamadık."(2)
_________________
1- Şam'da "Re's'ul-Hüseyin" adıyla anılan yer
2- İrşad-ı Mufid, s.304; A'lam'ul-Vera, s.332; İhkak'ul-Hakk, c.12, s.427; Fusul'ul-Muhimme, s.289
ALLAHUMME SALLİ ALA MUHAMMED VE ÂL-İ MUHAMMED VE ACCİL FERECEHUM VE FERECENA BİHİM
Kullanıcı avatarı
f_altan
Mesajlar: 2376
Kayıt: 22 Oca 2007, 20:49

Mesaj gönderen f_altan »

20- Ebu Salt'ın Zindandan Kurtuluşu

İmam Rıza'nın (a.s) yakın ashaplarından olan ve İmam'ın şahadetinden sonra Me'mun'un emri ile zindana atılan Ebu Salt-i Herevi diyor ki:

"Zindana atıldığımdan beri bir yıl geçiyordu. Bu müddet zarfında çok sıkıldım, bir gece uyanık kaldım, ibadet ve dua ile meşgul oldum, Peygamber ve Ehl-i Beyt'ini kendime aracı kılarak Allah-u Teala'dan, onların hatırı için beni zindandan kurtarmasını istedim. Henüz duam bitmemişti ki, İmam Cevad'ın (a.s) zindanda benim yanımda olduğunu gördüm. "Ey Ebu Salt, sıkıldın mı?" diye sordu. "Evet vallahi sıkıldım" dedim.
Buyurdular ki: "Ayağa kalk!" Ayağa kalktığımda ellerini benim zincirlerime dokundurdular, derken bağlar çözüldü, sonra elimden tutup zindandan dışarı çıkardılar. Nöbetçiler beni gördüler, ama İmam (a.s)'ın o kerameti karşısında konuşacak güçleri yoktu. İmam (a.s), beni dışarı çıkardıktan sonra şöyle buyurdular: "Git, Allah (c.c.) yardımcın olsun, bundan sonra asla Me'mun'un yüzünü görmeyeceksin, o da seni görmeyecektir."
Gerçekten de İmam (a.s.)'ın buyurduğu gibi oldu.

(Muntehe'l-A'mal, İmam Rıza'nın (a.s) hayatı bölümü, s.27; Uyun-u Ahbar, c.2, s.247; Bihar, c.49, s.303)
ALLAHUMME SALLİ ALA MUHAMMED VE ÂL-İ MUHAMMED VE ACCİL FERECEHUM VE FERECENA BİHİM
Kullanıcı avatarı
f_altan
Mesajlar: 2376
Kayıt: 22 Oca 2007, 20:49

Mesaj gönderen f_altan »

21- Mu'tasım-ı Abbasî'nin Meclisinde

İbn-i Ebu Duvâd ile dostluk ve samimiyeti olan Zerkan diyor ki:

"Bir gün İbn-i Ebu Duvâd(1) kederli bir halde Mu'tasım'ın meclisinden dönüyordu, sebebini sorduğumda; "Keşke bundan yirmi yol önce ölmüş olsaydım!" dedi.
—“Niçin?"
—Mu’tsım’ın meclisinde Ebu Cafer'in –İmam Cevad- yüzünden başıma gelen şey için!"
—Mesele nedir?"
—Bir kişi yaptığı hırsızlığı itiraf etti ve halife Mu'tasım'dan ilahî haddi uygulamasını ve böylece kendisini temizlemesini istedi. Halife bütün âlimleri topladı ve Muhammed b. Ali –İmam Cevad- (a.s)'ı getirtti ve bizden hırsızın eli nereden kesilmeli? diye sordu. Ben; "Bilekten" dedim.
—Mu’tasım; "Delilin nedir?" diye sordu. Cevabında; "Çünkü teyemmüm ayetindeki "yüz ve ellerinizi (toprakla) mesh ediniz"(2) ellerden maksat, bileğe kadar olan miktardır" dedim.
Âlimlerden bir kısmı bu konuda benimle aynı fikirde idiler ve hırsızın elinin bilekten kesilmesi gerektiğini savunuyorlardı, ama diğer bir grup, dirsekten kesilmesinin gerekli olduğunu diyorlardı. Mu'tasım sebebini sorduğunda; "Abdest ayetindeki ellerden kasıt, dirseğe kadar olan kısımdır" dediler.
Bunun üzerine Mu'tasım Muhammed b. Ali'ye –İmam Cevad'a- dönerek: "Bu konuda sizin görüşünüz nedir?" diye sordu. O; "Bunlar görüş bildirdiler, bu konuda beni mazur gör" dedi.
Mu'tasım yemin verdi ve kendi görüşünüzü söylemelisiniz diye ısrar etti.
Muhammed b. Ali (a.s): "Israr ettiğin ve yemin verdiğin için görüşümü söylüyorum. Bunlar yanılıyorlar; çünkü bu hırsızın sadece parmakları(3) kesilmelidir" dedi.
Mu'tasım: "Bunun delili nedir?" diye sordu.
Cevaben şöyle dedi: "Çünkü Allah'ın Resulü buyurmuşlardır ki, yedi organ ile secde yapılır; yüz (alın), iki elin ayası, iki diz kapağı ve iki ayağın iki başparmağı. Binaenaleyh eğer hırsızın eli bilek veya dirsekten kesilecek olursa, namazın secdesini yerine getirmesi için artık eli kalmaz. Allah-u Teala da: "Şüphe yok ki secde edilen yerler Allah'a aittir, artık orada Allah'la beraber hiç kimseyi çağırmayın"(4) buyurmaktadır. Binaen aleyh yedi secde azası Allah'a aittir. Allah'a ait olan şey kesilmez"
İbn-i Ebu Duvad diyor ki: "Mu'tasım, Muhammed b. Ali (a.s)'ın cevabını beğendi ve O'nun dediği gibi hırsızın parmaklarını kestiler. Biz de o kalabalığın karşısında mahcup olduk ve ben orada utancımdan ölümü arzuladım..."(5)
_________________
1 - İbn-i Ebu Duvâd, Me'mun, Mutasım, Vasıq ve Mütevekkil dönemlerinde Bağdat'ta kadılık yapmıştır. (İbn-i Ebu Duvâd yanlıştır, doğrusu; Ahmed b. Ebu Davut'tur.
2 - Mâide/5
3 - Maksat; dört parmaktır; çünkü elin baş parmağı kesilmez
4 - Cin/18
5 - Tefsir-i Ayyaşî, c.1, s.319; Bihar, c.50, s.5
ALLAHUMME SALLİ ALA MUHAMMED VE ÂL-İ MUHAMMED VE ACCİL FERECEHUM VE FERECENA BİHİM
Kullanıcı avatarı
f_altan
Mesajlar: 2376
Kayıt: 22 Oca 2007, 20:49

Mesaj gönderen f_altan »

22- İmam Kimdir?

Yahya b. Eksem şöyle diyor:

İmam Cevad (a.s)’a dedim: “Vallahi senden bazı sorular sormak istiyorum ama utanıyorum.” İmam (a.s) buyurdu: “Sen sormadan sana haber vereyim. Sen, İmam kimdir? diye sormak istiyorsun.”
Arzettim: “Allah’a andolsun ki, evet.”
Hazret buyurdu: “İmam benim.”
Ben bir alamet ve nişane göstermesini istedim. O, elindeki asasına işaret etti ve asa konuşarak; “Benim sahibim bu zamanın İmamıdır ve O, Allah’ın yeryüzündeki hüccetidir” dedi.

(Münteh’el-Amal, c. 2, s. 225)
ALLAHUMME SALLİ ALA MUHAMMED VE ÂL-İ MUHAMMED VE ACCİL FERECEHUM VE FERECENA BİHİM
Kullanıcı avatarı
f_altan
Mesajlar: 2376
Kayıt: 22 Oca 2007, 20:49

Mesaj gönderen f_altan »

23- İsimsiz Mektuplar

Davud b. Kasım Caferi şöyle diyor:

Üç tane isimsiz mektup ile İmam Cevad (a.s)’ın huzuruna vardım. Mektuplar birbirine karıştığı için ben üzgündüm. İmam (a.s) (benim üzgün olduğumu görünce) şöyle buyurdu: “Bu, Ziyad b. Şebib’in mektubudur.”
Sonra diğer birini götürerek; “Bu da filanın mektubudur” buyurdu.
Ben şaşkınlığa uğradım, İmam (a.s) bana bakarak gülümsediler.

(İsbat’ul-Hudat, c. 6, s. 173)
ALLAHUMME SALLİ ALA MUHAMMED VE ÂL-İ MUHAMMED VE ACCİL FERECEHUM VE FERECENA BİHİM
Cevapla

“Oniki İmamlar'ın Hayatı” sayfasına dön