Hz. Mehdi (a.f)'in Hayatı, Fazileti, Siresi ve Sözleri

Kullanıcı avatarı
f_altan
Mesajlar: 2376
Kayıt: 22 Oca 2007, 20:49

Mesaj gönderen f_altan »

28- Ebu Kuleveyh’in Ölüm Haberi

İbn-i Kuleveh şöyle diyor:

Hicri 337’de (Havariçten olan) Karamite fırkası, Hacer’ül-Esved’i kendi yerine götürdüklerinde ben Bağdat’a yetiştim. Bütün çabam, bir an önce Mekke’ye yetişip Hacer’ül-Esved’i kendi yerine koyan şahsın kim olduğunu gözlerimle görmekti. Zira rivayette görmüştüm ki, Hacer’ül-Esved’i, yerine ancak masum ve zamanın İmamı koyabilir. Nitekim Haccac’ın zamanında da İmam Zeyn’ul-Abidin (a.s) Hacer’ül-Esved’i yerine yerleştirmişti. Tesadüfen bu arada şiddetli bir şekilde hastalandım. Artık ümidim kesildi ve anladım ki, artık ben oraya yetişemeyeceğim.
İbn-i Hişam adında bir adamı kendime vekil ettim ve bir tane de arzuhal yazdım. Mektupta ömrümün ne kadar kaldığını ve bu hastalıkla dünyadan gidip gitmeyeceğimi sormuştum...”
İbn-i Hişam şöyle diyor: Mekke’ye yetiştiğimde, Beytullah’il-Haram’ın hizmetçilerinin Hacer’ül-Esved’i yerine bırakmak için hareket ettiklerini gördüm. Orada görevli birkaç memura, o saatte orada bana da bir yer vermeleri için büyük miktarda para verdim.
Memurlar, halkın izdihamını benden uzaklaştırmak ve beni korumak için bir kişi görevlendirdiler. Oraya gittiğimizde gördüm ki, her grup ve tabakadan gelen insanlar, Hacer’ül-Esved’i yerine bırakmak istiyor, fakat Hacer’ül-Esved sarsarak yerinde durmuyordu. Her ne yapıyorlardıysa yerine oturmuyordu.
Bu esnada güler yüzlü ve esmer bir genç gelerek Hacer’ül-Esved’i tek başına kaldırdı ve yerine bıraktı. Hacer’ül-Esved asla sarsmadı. Yerine iyice yerleştirdikten sonra halkın arasından çıktı. Ben yerimden fırlayarak gözümü ona diktim ve onu takip etmeye başladım. Halkın kalabalık ve izdihamından ve onları kendimden uzaklaştırdığımdan ve bir taraftan da ona gözümü diktiğimden neredeyse aklımı yitirecektim. Halkın izdihamı biraz azalınca, bir de gördüm ki, durup bana baktı ve; “Mektubu ver!” diye buyurdu.
Onu verdiğimde, mektuba bakmadan buyurdular: “Bu hastalıktan dolayı ona korku yoktur. Çaresi olmayan ölüm, üç yüz altmış yedi yılında onun üzerine inecektir.”
Daha sonra beni bırakıp gittiler. Rivayete göre İbn-i Kuleveh, aynı yıl içerisinde dünyadan göçtü.

(Hadikat-uş-Şia, s. 735)
ALLAHUMME SALLİ ALA MUHAMMED VE ÂL-İ MUHAMMED VE ACCİL FERECEHUM VE FERECENA BİHİM
Kullanıcı avatarı
f_altan
Mesajlar: 2376
Kayıt: 22 Oca 2007, 20:49

Mesaj gönderen f_altan »

29- Amr B. Avf’ın Ölüm Haberi

Fazl b. Şazan, İbrahim b. Muhammed Nişaburi’den şöyle dediğini naklediyor:

Vali Amr b. Avf, benim ölüm fermanımı verdiğinde büyük bir korku beni sarmıştı. Akrabalarımla vedalaştım ve İmam Hasan Askeri (a.s)’la da vedalaşmak için O’nun evine doğru hareket ettim. Aynı zamanda firar etmeyi de kafama koymuştum. İçeri girdiğimde İmamın yanında dolunay gibi nurlu bir çocuğun oturmuş olduğunu gördüm. Onun yüzünün nurundan şaşkınlığa uğradım, neredeyse işimi unutacaktım. Bana bakarak şöyle dedi: “Ey İbrahim, firar etme. Allah onun şerrini senden uzaklaştıracaktır.”
İmam Hasan Askeri (a.s)’a arzettim ki: “Ey Allah Resulünün oğlu, benim niyetimden haber veren bu çocuk kimdir?”
Buyurdular ki: “Bu, benim oğlum ve halefimdir.”
Hadisin sonunda şöyle geçiyor: “Evden çıktığında amcası, Mutemed kardeşini, Amr b. Avf’ı öldürmek için göndermiştir, dedi.”

(İsbat’ul-Hudat, c. 7, s. 356)
ALLAHUMME SALLİ ALA MUHAMMED VE ÂL-İ MUHAMMED VE ACCİL FERECEHUM VE FERECENA BİHİM
Kullanıcı avatarı
f_altan
Mesajlar: 2376
Kayıt: 22 Oca 2007, 20:49

Mesaj gönderen f_altan »

30- Şifa Bulduktan Sonra Ölüm

Kaşanlı biri Necef’e geldi ve orada şiddetli bir şekilde hastalandı. Öyle ki ayakları tutuldu ve arkadaşları onu, haremin içerisindeki medreselerden birinde salih bir adamın yanına bırakarak Mekke’ye gittiler.
Kaşanlı şahıs, bir gün ev sahibine, sıkıldığını ve kendisini götürüp bir yere atmasını istedi. O da onu götürüp Necef’in dışında bulunan Hz. Kâim’in makamına bıraktı. Orada yalnız ve üzüntü içerisinde kaldığında, aniden güzel yüzlü bir genç gelerek selam verip mihraba geçti ve birkaç rekat namaz kıldıktan sonra hasta adamın halini sordu. O da şöyle dedi: “Öyle bir belaya duçar olmuşum ki, kalbim sıkılmış; Allah ne şifa veriyor ve ne de rahat olmam için öldürüyor.”
Hazret buyurdu: “Üzülme, Allah her iki isteğini de yerine getirecek.”
Bu sözü söyledikten sonra dışarı çıkıp gitti. O dışarı çıkınca adam tamamen iyileştiğini gördü. Yerinden kalkarak sahraya göz gezdirdi, lâkin kimseyi göremedi. Hacılar dönünceye kadar sağ salim idi, onlarla da oturup konuştu. Ama daha sonra hastalandı ve dünyadan göçtü. İşte böylece O Hazretin sözü gerçekleşmiş oldu.

(İsbat’ul-Hudat, c. 7, s. 374)
ALLAHUMME SALLİ ALA MUHAMMED VE ÂL-İ MUHAMMED VE ACCİL FERECEHUM VE FERECENA BİHİM
Kullanıcı avatarı
f_altan
Mesajlar: 2376
Kayıt: 22 Oca 2007, 20:49

Mesaj gönderen f_altan »

İMAM MEHDİ (A.S)'IN HAYATIYLA İLGİLİ SORULAR VE CEVAPLAR

S. 1- Hz. Mehdi (a.s)'ın meşhur lakapları nelerdir?
C. 1- Mehdi-yi Mev'ud, İmam-ı Asr, Sahib'uz-Zeman, Bakiyyetullah, Halef’us-Salih ve Kâim-i Al-i Muhammed (a.s).
S. 2- Hz. Mehdi (a.s)'ın anne ve babasının isimleri nelerdir?
C. 2- Baba adı Hz. Hasan Askeri (a.s), anne adı ise Nercis Hatundur.
S. 3- Hz. Mehdi (a.s) ne zaman ve nerede dünyaya geldi?
C. 3- Hicri 255. veya 256. yılın Şaban ayının on beşinde Samerra'da dünyaya gelmiştir.
S. 4- Doğumları halktan gizli tutulan ilahi şahsiyetler kimlerdir?
C. 4- Şunlardır:
a) Hz. İbrahim (a.s); annesi onu halktan gizli olarak dünyaya getirdi ve erginlik çağına kadar mağarada sakladı.
b) Hz. Musa (a.s); annesi onu Firavun'un korkusundan bir sandığa koyarak denize bıraktı.
c) Hz. Mehdi (a.s).
S. 5- Neden sadece İmam Mehdi (a.s) “Kâim” (kıyam eden) olarak adlandırıldı?
C. 5- Ebu Hamza-i Sumali şöyle diyor:
İmam Bakır (a.s)'a; “Ey Resulullah'ın oğlu! Siz İmamların hepsi hak için kıyam eden değil misiniz?” diye sordum. İmam (a.s); “Bizim hepimiz hak için kıyam edeniz” buyurdular.
Dedim ki: “Öyleyse neden İmam Mehdi (a.s) sadece “Kaim” (kıyam eden) olarak adlandırılmıştır?”
Buyurdular ki : “Ceddim İmam Hüseyin (a.s) şehit olduğunda melekler Allah dergahına inleyerek şöyle dediler: ‘Ey Rabbimiz! En iyi kullarının katillerini kendi hallerine mi bırakıyorsun?’ Allah-u Teala onlara vahiy ederek şöyle buyurdu: “İzzet ve celalime ant olsun ki, çok uzun zaman geçse bile onlardan intikam alacağım” Sonra Allah Teala İmam Hüseyin (a.s)'ın evlatlarından olan İmamları onlara gösterdi, melekler onları görünce sevindiler; onlardan biri ayağa kalkıp namaz kılıyordu, Allah Teala ‘Bu Kâim’in (ayağa kalkanın) vesilesiyle onların düşmanlarından intikam alacağım’ buyurdu.”
Ama şeyh Saduk (r.a) “Meani'l- Ahbar” kitabında şöyle rivayet etmiştir: “Hz. Mehdi (a.s)'a Kâim denilmesinin sebebi, halk onu unuttuğu bir anda kıyam edeceğinden dolayıdır.”
S. 6- Neden İmam-ı zaman (a.s)'a “Mehdi” diyorlar?
C. 6- “İrşad-ı Mufid” kitabında İmam Sadık (a.s)'ın şöyle buyurduğu rivayet edilmiştir:
“Hz. Mehdi (a.s)'a Mehdi denilmesinin sebebi; Allah Teala tarafından her gizli ve müphem işe kılavuzluk etmesinden dolayıdır.”
S. 7- Hz. Mehdi (a.s) kaç yıl gizli olarak babasının kefaleti altında bulundu?
C. 7- Beş yıl civarında.
S. 8- İmamet makamı ne zaman ve kaç yaşında Hz. Mehdi (a.s)'a verildi?
C. 8- Hicri 260.yılında babası Hasan Askeri (a.s) şahadete eriştiğinde, imamet makamı Hz. Mehdi (a.s)'a verildi, Hz. Mehdi (a.s) o zaman beş yaşlarında idi.
S. 9- Hz. Mehdi (a.s)’ın hayatı kaç döneme ayrılır?
C. 9- Dört döneme ayrılır:
1- Çocukluk dönemi.
2- Gaybet-i Suğra dönemi.
3- Gaybet-i Kubra dönemi.
4- Zuhur ve evrensel hükümeti dönemi.
S. 10- Hz. Mehdi (a.s)'ın gaybet-i suğrası kaç yıl sürdü?
C. 10- Meşhur nakle göre 69 yıl sürdü (H.260'dan 329'a kadar); 70 yıl diyenler de vardır.
S. 11- Hz. Mehdi (a.s)'ın Gaybet-i Kubra'sı hangi yıldan başladı?
C. 11- Hicri 329. Yıldan itibaren başladı, Allah-u Teala istediği zamana kadar da devam edecektir.
S. 12- Hz. Mehdi (a.s)'ın naipleri (vekilleri) kaç gruba ayrılır?
C. 12- İki gruba ayrılır: Özel naipleri ve özel olmayan naipleri.
S. 13- Hz. Mehdi (a.s)'ın has (özel) naipleri kaç kişiydi ve isimleri neler idi?
C. 13- Dört kişiydi, isimleri de şöyledir: “Osman b. Said”, “Muhammed b. Osman”, “Hüseyn b. Ruh” ve “Ali b. Muhammed-i Semeri.[1]
S. 14- Hz. Mehdi (a.s)'ın özel olmayan naipleri kimlerdir.?
C. 14- Hz. Mehdi (a.s)’ın özel olmayan naipleri, Gaybet-i Suğra'da halkın kendilerine baş vurdukları bütün şartları haiz olan fakih ve müçtehitlerdir. Çünkü İmam Mehdi (a.s) onları halkın hüccetleri bilip şöyle buyurmuştur: “Onların hükmü benim hükmümdür, onlara muhalefet bana muhalefettir.” [2]
S. 15- Hz. Mehdi (a.s)'ın sima ve ahlâkı nasıl idi?
C. 15- Rivayet edildiğine göre Hz. Mehdi (a.s), sima ve ahlak açısından Resulullah (s.a.a)'a herkesten daha çok benziyordu; yüzü esmer, kaşları hilal ve uzun, gözleri siyah, iri ve çekici, omuzu geniş, burnu sivri, dişleri parlak, el ve parmakları iri, sağ yüzünde siyah bir ben, kaslar dolaşık ve muhkem, vücut yapısı uygun, sesi ise gürdü.
S. 16- İntizarın (zuhuru beklemenin) gerçek manası nedir?
C. 16- “İntizar’ın gerçek manası zulüm, zillet, kölelik, haksızlık ve batıla karşı durmak ve özgürlük, adalet ve hakkı hakim kılmak yolunda çaba sarf etmektir. Elini elinin üzerine koyup durmak, toplumun ıslahı için yapılan hareketlerden kenara çekilmek ve dini, siyasi ve toplumsal meselelere karşı sessiz kalmak manasına değildir.
S. 17- Fereci (kurtuluşu) beklemek ne demektir ve neden bizim önderlerimiz bu bekleyişe bu kadar önem vermişlerdir?
C. 17- “Fereci beklemek” yani; Hz. Mehdi (a.s)'ın zuhuru ve Âl-i Muhammed (s.a.a)’in hak olan devletinin kurulması için ruh ve cisim yönünden hazır olmak ve zemine hazırlamaktır....
S. 18- Acaba Mehdilik inancı sadece Şia'ya mı mahsustur?
C. 18- Hayır bu inanç, yani Hz. Mehdi (a.s)'ın zuhur edeceğine inanmak, sadece Şia'ya mahsus değildir, Ehl-i Sünnet mezheplerinin hemen-hemen hepsi buna inanmaktalar. Hatta Beşeriyet aleminin kurtarıcısının zuhurunu beklemek sadece İslam dinine de mahsus değildir; Hıristiyan ve Yahudi gibi diğer dinler de böyle bir kurtarıcının geleceğine inanmaktalar. [3]
S. 19- Hz. Hasan Askeri (a.s)'ın, Hz. Mehdi (a.s) ile görüşen vekillerinden birinin ismi nedir ve Hz. Mehdi (a.s) ona ne buyurdular?
C. 19- İmam Hasan Askeri (a.s)’ın Kum'daki vekili Ahmed b. İshak şöyle diyor: “İmam Hasan Askeri (a.s)'ın huzuruna vardım ve şöyle dedim: “Ey resulullah (s.a.a)'in oğlu! Sizin naibiniz kimdir?”
Bunun üzerine İmam (a.s) hemen odaya girdi ve dolunay gibi yüzü parlak olan bir erkek çocuğu omzuna alıp getirerek şöyle buyurdular. “Hz. Peygamber (s.a.a) ile ismi ve künyesi aynı olan benim naibim budur; bu çocuk yeryüzünü adaletle dolduracaktır.”
Kalbimin mutmain olması için; “Bir nişane var mıdır?”dediğimde, o zaman üç yaşında olan Hz. Mehdi (a.s) şöyle buyurdular:
“Ben, Bakiyyetullah'ım, Allah'ın düşmanlarından intikam alacak olan benim. Ey Ahmed! Beni gözünle gördükten sonra artık başka delil peşinde olma.”
Ahmed şöyle ekliyor: “Ben (ondan bu sözleri duymakla) çok sevindim, tam bir sevinç ve neşeyle oradan dışarı çıktım.” [4]
S. 20- Kırk defa Mekke'ye yaya olarak giden ve Hz. Mehdi (a.s) ile görüşen şahsın ismi nedir?
C. 20-Emir İshak Ester Abadi (r.a).
S. 21- Ayetullah şeyh Abdulkerim Hairi (Kum ilim havzasının kurucusu) döneminde Hz. Mehdi (a.s) ile görüşen ve İmam Humeyni'nin de ayda bir iki defa ziyaretine gittiği bu büyük alimin ismi nedir?
C. 21-Ayetullah şeyh Muhammed Taki-yi Bafiki.
S. 22- Hz. Mehdi (a.s)’ın yardımcıları kaç kişidir?
C. 22- Hz. Mehdi (a.s)’ın yardımcılarının sayısı Hz. Peygamber (s.a.a)’in Bedir savaşındaki ashabının sayısı gibi 313 kişidir. Nitekim Hz. Ali (a.s), “Ümmet'un- ma'dudetun” [5] ayetinin tefsirinde buna değinmiştir.
S. 23- Ehl-i Beyt'ten gelen rivayetlerde Hz. Mehdi (a.s)'ın zuhuruna yorumlanan ayetlerden biri hangisidir?
C. 23- Muhammed b. Müslim, İmam Bakır (a.s)'ın şöyle buyurduğunu rivayet etmiştir: “Velleyli iza yeğşa” (Sarıp-örttüğü zaman geceye ant olsun) ayetinden maksat, batıl hükümette örtülü kalan ve sabretmeye mecbur olan Emir’ul-Müminin Hz. Ali'dir. “Ve’n- nehari iza tecella” (Parıldayıp-aydınlandığı zaman, gündüze ant olsun) ayetindeki “aydın gündüz” biz Ehl-i Beytin Kâimi’dir; kıyam ettiğinde batıl devletlere galip gelecektir.”
S. 24- Hz. Mehdi (a.s) hangi yönden Resulullah (s.a.a)'a benziyor?
C. 24- Hz. Mehdi (a.s)’ın, ceddi Resulullah (s.a.a)'e benzemesi şundan ibarettir: Kılıçla kıyam edecek, Allah düşmanlarını öldürecek, zalimlere ve zorbacılara galip gelecek ve kılıçla onların kalplerinde korku yaratacaktır. [6]
S. 25- Allah Teala'nın, peygamberler hakkında ameli kıldığı ve Hz. Mehdi (a.s) hakkında da ameli kılacak üç özellik nedir?
C. 25- O üç özellik şunlardır: Onun veladetini (doğumunu ) Hz. Musa'nın veladeti, gaybetini Hz. İsa'nın gaybeti, ömrünün uzun olmasını da Hz. Nuh'un ömrünün uzunluğu gibi mukadder etti; daha sonra Hızır peygamberin ömrünün uzunluğunu, O hazretin ömrünün uzunluğuna delil kıldı.
S. 26- Hz. Mehdi (a.s) tarafından gönderildiğini iddia eden ilk şahıs kimdir?
C. 26- Künyesi Ebu Muhammed olan ve İmam Hasan Askeri (a.s)’ın ashabından sayılan “Şurey’i” ismiyle meşhur olan şahıstır.
S. 27- Hz. Mehdi (a.s)'ı Gaybet-i Kubra zamanında görenlerden bir kaçının isimleri nelerdir?
C. 27- Mukaddes-i Erdebili, Mir İshak Esterabadi, Mirza Muhammed Esterabadi, Muhammed b. İsa Bahreyni.
S. 28- Hz. Mehdi (a.s), sabah ve akşam namazı hakkında ne buyurmuştur?
C. 28- Merhum Kuleyni, Şeyh Tusi ve Tabersi, Zohri'den şöyle dediğini nakletmişlerdir:
“İmam Zaman (a.s)'ın huzuruna vardım, soracağım soruları sordum, Hazret de cevap verdiler. Bu görüşme esnasında bana iki defa şöyle buyurdular: “Sabah namazını yıldızlar kayboluncaya, hakeza akşam namazını da yıldızlar çıkıncaya kadar geciktiren kimse Allah'ın rahmetinden uzaktır.” [7]
S. 29- Hz. Veliy-yi Asr (Mehdi –a.s-)'ın özel duası nedir ve onun ne gibi faziletleri vardır?
C. 29- O Hazret'e mahsus olan duanın ismi Ahd duası’dır. Bu duayla ilgili Hz. Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: “Kim Kırk Sabah onu okursa, Hz. Kâim (Mehdi)'in yaverlerinden olur; O Hazretin zuhurundan önce ölmüş olursa, Allah Teala, zuhur vakti onu kabirden çıkarır; bu duanın her kelimesi karşılığında bin sevap ona verilir ve onun amel defterinden bin günah silinmiş olur.”
S. 30- Hz. Mehdi (a.s)'ın gaybet döneminde halkın görevleri nelerdir?
C. 30- O hazretin gaybet döneminde halkın vazifeleri şunlardan ibarettir:
a) Gaybet döneminde O Hazret için üzüntülü olmak. Nitekim “Nudbe” duasından şöyle okuyoruz: “Halkı görüp de seni görememem ve senden bir ses duyamamam, benim için çok zor ve ağırdı.”
b) Yeryüzünün adaletle dolması ve İslam dininin bütün dinlere galip gelmesi için her zaman ve mekanda fereci (zuhurun gerçekleşmesiyle hasıl olacak kurtuluşu) beklemek.
c) Hazretin vücudunun her şerden korunması için dua etmek ve zuhurunun tacilini Alla’tan istemek.
d) Hazretin vücudunun her beladan korunması için, her vakit mümkün olduğu kadar sadaka vermek.
e) O Hazret adına haca gitmek. Nitekim bu amel Şiiler arasında adettir.
f) Hazretin mübarek ismi, özellikle Kâim ismi duyulunca ihtiram ve saygı için ayağa kalmak ve elini başının üzerine koymak. [8]
g) Şeytanların vesveselerinden din ve imanın korunması için Allah'a yalvarıp yakarmak ve bu iş için rivayet edilen duaları okumak. Okunacak dualardan biri şu duadır:
“Allahumme arrifni nefseke, fe inneke in lem tuarrifni nefseke, lem a'rif resuleke; Allahumme arrifni resuleke, fe inneke in lem tuarrifni resuleke lem a'rif hucceteke; Allahume arrifni hucceteke, fe inneke in lem tuarrifni hucceteke, zaleltu an dini” (Allah'ım, kendini bana tanıt, kendini bana tanıtmazsan resulünü tanıyamam; Allah'ım, resulünü bana tanıt, resulünü bana tanıtmazsan hüccetini tanıyamam; Allah'ım hüccetini bana tanıt, hüccetini bana tanıtmazsan dinimden sapmış olurum.)
h) Sıkıntı, hastalık ve bela anlarında Hazret'ten yardım dilemek, Çünkü Hazret, Allah'ın ona bağışladığı kudret ve rabbani ilimlerden dolayı herkesten haberdardır ve onların sıkıntılarını (uygun gördüğü takdirde) gidermeye de gücü vardır. Nitekim şeyh Mufid'e gönderdiği bir tevkide şöyle buyurmuşlardır: “Bizim ilmimiz sizin haberlerinizi kuşatmıştır. Haberlerinizden hiçbir şey ilmimizden gizli değildir.” (Yani her meselenizden haberdarız, hiçbir şey bizden gizli değildir.)
S. 31- Gaybet döneminde halkın görevleri hususunda Hz. Mehdi (a.s) tarafından sadır olan meşhur tevki'(mektup) nedir ve kime sadır olmuştur?
C. 31- İshak b. Yakub'un sorusunun cevabında sadır olan meşhur tevki şudur: Karşılaşacağınız hadiselerde, onların hükmünü bilmeniz için hadislerimizi rivayet edenlere müracaat edin.” [9]
S. 32- “Beyt’ul-Hamd” nedir?
C. 32- “Beyt’ul-Hamd”, nakledilen rivayete göre, Hz. Veliyy-i Asr için var olan bir evdir; onun içinde doğduğu günden kılıçla kıyam edeceği güne kadar sönmeyecek kandil vardı.
S. 33- Hz. Mehdi (a.s)’ın hakim olduğu dönemin özellikleri nelerdir?
C. 33- Hz. Peygamber (s.a.a), insanların kemale eriştiği dönem olan o aydın günü şöyle tarif ediyor:
1) Mehdi, dünyayı zulümle dolduktan sonra adaletle dolduracaktır.
2) Hem göklerin yaratıcısı Mehdi'den razıdır, hem de Allah'ın yaratıkları. Yeryüzünün halkı şöyle diyeceklerdir: Bu zulümlerin şerri başımızdan uzaklaştığından dolayı Allah'a hamd olsun.
3) Serveti adaletle eşit olarak bölecektir.
4) Allah Müslümanların kalplerini müstağni kılacaktır.
1) Yollar emniyetli olacaktır.
2) Sulh-u safa ve ...olacaktır.
S. 34- Hz. Mehdi (a.s)’ın kılıcının ismi ve vasıfları nelerdir?
C. 34- Hz. Mehdi (a.s)'ın kılıcının isimleri “Seyfullah” (Allah'ın Kılıcı) ve “Seyfullah'il- Muntakim” (Allah'ın intikam alan kılıcı)dır. Bu kılıç zalim, müstekbir ve fasıkların başına inecek, mustaz'afların başına ise rahmet yağdıracaktır. [10]
S. 35- Hz. Mehdi (a.s)’ın zuhurunun ilk nişanesi nedir?
C. 35- Hz. Mehdi (a.s)’ın zuhurunun ilk nişanesi, güneşin batıdan doğuşudur. [11]
S. 36- Resulullah (s.a.a), Sahib’uz- Zaman (a.s)'ın zuhurundan önceki zaman hakkında ne buyurmuştur?
C. 36- Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: “Hz. Kâim öyle bir zaman kıyam edecektir ki, dünyayı kargaşalık sarmış olacak, ülkeler birbirine saldıracak, ne büyüğe rahmedilecek, ne de küçüğe; ve ne de zayıfa şefkatli davranılacaktır.”
S. 37- İmam Mehdi (a.s), kendi büyük mücadelesi ve savaşı için neye muhtaçtır?
C. 37- Fedakar, mümin, muhlis ve gerçek bir savaşçının sahip olduğu hasletlere sahip olan yardımcı ve yaverlere muhtaçtır.
S. 38- Acaba İmam Mehdi (a.s) yeni bir din mi getirecektir?
C. 38- Hayır, yeni bir din getirmeyecektir. Ama o güne kadar İslam'ı öyle bir şekilde hurafe ve şüpheler sarmış olacak ki, Hz. Mehdi (a.s) kıyam edip asıl İslam'ı sunduğunda bazıları, yeni bir din geldiğini sanacaklardır. [12]
S. 39- İmam Mehdi (a.s)'ın zamanında yeryüzünün kudret ve servetine varis olacaklar kimlerdir, niçin?
C. 39- Mahrum ve mustaz'af insanlardır. Çünkü Allah Teala şöyle buyurmuştur: “Biz ise, yeryüzünde müstaz'aflara (güçten düşürülenlere) lütufta bulunmak, onları önderler yapmak ve mirasçılar kılmak istiyoruz.” [13]
S. 40- İmam Sadık (a.s), Hz. Mehdi (a.s)'ın zuhur zamanındaki ilmi bilgiler hakkında ne buyurmuştur?
C. 40- İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: “Eğer insanların ilminin zarfiyeti (kapasitesi) 72 harf olursa, o güne kadar sadece iki harf öğrenmişlerdir. Ama o dönemde 72 harfin hepsini öğreneceklerdi.”

Dualarımızın sonu:
“Allah’ım! Bu saatte ve bütün saatlerde (şimdi ve her zaman için) velin Hüccet b. Hasan’a –salat ve rahmetin O’nun ve babalarının üzerine olsun- veli, koruyucu, öncü, yardımcı, kılavuz ve gözcü ol; böylece O’n,u itaat edildiği halde yeryüzünde sakin (hakim) kıl ve uzun bir müddet O’nu orada faydalandır.”
Amin, amin ya Rabb’el-alemin.
_________________
Kaynaklar:
[1] - Simeri ve Samuri de demişlerdir ama meşhur olan Semeri'dir.
[2] - Usul-u Kâfi, c. 1, c. 67
[3] - Çehardeh Ahter-i Tabnak, s. 251 A. Bircendi.
[4] - Keşf'ul- Gumme, c. 3, s. 448
[5] - Hud/8
[6] - Elbette kılıç zamana göre değişebilir, bizim zamanımızdaki kılıç; silah, bomba vb. şeylerdir. M.
[7] - Hakk'ul- Yakin, s. 302.
[8] - Nakle göre İmam Sadık (a.s) böyle yapıyordu. M.
[9] - Gaybet dönemindeki hadis ravileri, Şia fakihleridir. M.
[10] - Çehardeh Ahter-i Tabnak, Ahmed-i Bircendi
[11] - Müntehab’ul-Eser, s. 446
[12] - Şinaht-i İslam Hüseyn Rudseri ve Ali Abbas Tevhidi
[13] - Kasas/15
ALLAHUMME SALLİ ALA MUHAMMED VE ÂL-İ MUHAMMED VE ACCİL FERECEHUM VE FERECENA BİHİM
Kullanıcı avatarı
f_altan
Mesajlar: 2376
Kayıt: 22 Oca 2007, 20:49

Mesaj gönderen f_altan »

Hz. Mehdi (a.s) Hakkındaki Hadislerin İstatistiği

1- “İmamlar on iki tanedir” diyen hadislerin sayısı: 271.
2- “İmamların sayısı, Beni İsrail Nukabalarının sayısı miktarıncadır” diyen hadislerin sayısı: 40.
3- “On iki İmamın ilki, Ali’dir” diyen hadislerin sayısı: 133.
4- “On iki İmamın evveli Hz. Ali (a.s), sonuncusu ise Hz. Mehdi (a.s)’dır” diyen hadislerin sayısı: 91.
5- “İmamlar on iki tanedir; O’nların sonuncusu Mehdi’dir” diyen hadislerin sayısı: 94.
6- “İmamlar on iki tanedir; O’nlardan dokuz tanesi ise İmam Hüseyin’in evlatlarındandır” diyen hadislerin sayısı: 139.
7- “İmamlar on iki tanedir; onlardan dokuz tanesi İmam Hüseyin’in evlatlarındandır; dokuzuncusu ise O’nların Kâimidir” diyen hadislerin sayısı: 107.
8- On iki İmamın isimlerini açıklayan hadislerin sayısı: 50.
9- Hz. Mehdi’nin zuhurunu müjdeleyen hadislerin sayısı: 657.
10- “Mehdi, Ehl-i Beyt’tendir; Mehdi’nin ismi, Resulullah’ın isminin ve künyesi de O’nun künyesinin aynısıdır” diyen hadislerin sayısı: 389.
11- “Mehdi, insanlar arasında Resulullah’a en çok benzeyen kimsedir” diyen hadislerin sayısı: 48.
12- Hz. Mehdi (a.s)’ın yüz ve boyunu tarif eden hadislerin sayısı: 21.
13- “Mehdi (a.s), Hz. Ali (a.s)’ın evlatlarındandır” diyen hadislerin sayısı: 214.
14- “Mehdi (a.s), Hz. Fatıma’nın evlatlarındandır” diyen hadislerin sayısı: 192.
15- “Hz. Mehdi, İmam Hüseyin (a.s)’ın evlatlarındandır” diyen hadislerin sayısı: 185.
16- “Hz. Mehdi, İmam Hüseyin (a.s)’ın İmam olan dokuz evlatlarındandır” diyen hadislerin sayısı: 160.
17- “Hz. Mehdi, İmam Hüseyn’in dokuzuncu evladıdır” diyen hadislerin sayısı: 148.
18- “Hz. Mehdi, Ali b. Hüseyn’nin evlatlarındandır” diyen hadislerin sayısı: 185.
19- “İmam Muhammed Bakır (a.s)’ın evlatlarındandır” diyen hadislerin sayısı: 103.
20- “İmam Sadık (a.s)’ın evlatlarındandır” diyen hadislerin sayısı: 103.
21- “İmam Sadık (a.s)’ın altıncı evladıdır” diyen hadislerin sayısı: 99.
22- “İmam Musa b. Cafer (a.s)’ın evlatlarındandır” diyen hadislerin sayısı: 101.
23- “İmam Musa b. Cafer (a.s)’ın beşinci evladıdır” diyen hadislerin sayısı: 98.
24- “İmam Ali b. Musa er- Rıza (a.s)’ın evlatlarından dördüncüsüdür” diyen hadislerin sayısı: 95.
25- “İmam Muhammed Taki’nin evlatlarından üçüncüsüdür” diyen hadislerin sayısı: 90.
26- “Ali’yyul- Hadi (Ali Naki -a.s-)’ın evlatlarındandır” diyen hadislerin sayısı: 90.
27- “Ebu Muhammed Hasan Askeri (a.s)’ın oğludur” diyen hadislerin sayısı. 146.
28- “Babasının ismi Hasan’dır” diyen hadislerin sayısı: 147
29- “Cariyelerin hanım efendisinin oğludur” diyen hadislerin sayısı: 9.
30- “12 İmamın sonuncusudur” diyen hadislerin sayısı: 136.
31- “Yeryüzünü adaletle dolduracaktır” diyen hadislerin sayısı: 123.
32- “O’nun (Mehdi -a.s-) iki gaybeti olacaktır” diyen hadislerin sayısı: 10.
33- “O’nun uzun bir gaybeti olacaktır.” diyen hadislerin sayısı: 91.
34- Gaybetinin nedenini açıklayan hadislerin sayısı: 7.
35- Gaybeti döneminde halkın O’ndan yararlanması hakkındaki hadislerin sayısı: 7.
36- “Gerçekten O, (Mehdi -a.s-) uzun ömürlüdür.” diyen hadislerin sayısı: 318.
37- “Görünümü gençtir” diyen hadislerin sayısı: 8.
38- “Doğumu gizli olacaktır” diyen hadislerin sayısı: 14.
39- “O’nun üzerinde hiç kimsenin biati olmayacaktır” diyen hadislerin sayısı: 10.
40- “Allah’ın düşmanlarını öldürecek, yeryüzünü şirk ve...temizleyecektir” diyen hadislerin sayısı: 19.
41- “O, Allah’ın emrini aşikar edecek, İslam’ı yayacak ve onu dünyaya hakim olacaktır...” diyen hadislerin sayısı: 47.
42- “O, insanları Kur’ân’a ve sünnete sevk edecektir” diyen hadislerin sayısı: 15.
43- “O, Allah’ın düşmanlarından intikam alacaktır” diyen hadislerin sayısı: 4.
44- “Peygamberlerden Hz. Mehdi’de bir takım sünnetler vardır” diyen hadislerin sayısı: 23.
45- “Hz. Mehdi , kılıçla kıyam edecektir” diyen hadislerin sayısı: 7.
46- “Hz. Mehdi’nin siyeri ile ilgili hadislerin sayısı: 30.
47- Hz. Mehdi’nin zühdü ile ilgili hadislerin sayısı: 4.
48- Adaleti ve devletindeki emniyetin yaygınlığıyla ilgili hadislerin sayısı: 7.
49- İlmi hakkındaki hadislerin sayısı: 5.
50- Cömertlik ve bağışıyla ilgili hadislerin sayısı: 13.
51- “Allah Teala O’nun eliyle peygamberlerin mucizesini aşikar kılacak ve onların mirasları Hz. Mehdi ile birliktedir” diyen hadislerin sayısı: 5.
52- “Şiddetli bir imtihandan sonra zuhur edecektir” diyen hadislerin sayısı: 24.
53- “İsa b. Meryem (a.s)’a imamlık yapacaktır” diyen hadislerin sayısı: 25.
54- Bayrağının sahibi ve onda yazılan yazı ile ilgili hadislerin sayısı: 6.
55- Doğumu, tarihi ve annesinin durumu ile ilgili hadislerin sayısı: 214.
56- Babasının hayatı dönemindeki mucizeleri ile ilgili hadislerin sayısı: 9.
57- Babasının hayatı döneminde O’nu gören kimselerle ilgili rivayetlerin sayısı: 19.
58- Gaybet-i Suğra (Küçük Gizlilik) döneminde O’nu görme şerefine erişen kimseler hakkındaki rivayetlerin sayısı: 25.
59- Gaybet-i Suğra dönemindeki bazı mucizelerini anlatan rivayetlerin sayısı: 27.
60- Gaybet-i Suğra döneminde, elçi ve naiplerinin haletleri ile ilgili rivayetlerin sayısı: 22.
61- Gaybet-i Kubra dönemindeki mucizeleri ile ilgili rivayetlerin sayısı: 12.
62- Gagbet-i Kubra döneminde O’nu gören kimseler ile ilgili rivayetlerin sayısı: 13.
63- Zuhurunun niteliğini anlatan rivayetlerin sayısı: 12.
64- O’nun zuhurundan önceki durum, fitne ve günahların çokluğu ile ilgili hadislerin sayısı: 37.
65- Bazı zuhur alametleri ile ilgili hadislerin sayısı: 29.
66- Gökten O’nun ve babasının ismiyle duyulacak ses ile ilgili hadislerin sayısı: 27.
67- O’nun zuhurundan önceki zamanda fiyatların çok yüksek oluşu, hastalıkların çoğalması vs. şeylerle ilgi hadislerin sayısı: 23.
68- Süfyanı’nın hurucu, ay tutulması vs. şeyler ile ilgili hadislerin sayısı: 38.
69- Deccal’ın hurucu hakkındaki hadislerin sayısı: 12.
70- Zuhur edeceği yıl, ay ve gün hususunda vakit belirlemenin câiz olmaması ile ilgili hadislerin sayısı:7.
71- Zuhur edeceği yer ile ilgili hadislerin sayısı: 17.
72- Yeryüzünün doğu ve batısını fethetmesiyle ilgili hadislerin sayısı: 12.
73- Bütün milletlerin İslam üzere toplanmasıyla ilgili hadislerin sayısı: 7.
74- Yerin servet ve madenlerini dışarı çıkarmasıyla ilgili hadislerin sayısı: 10.
75- Gök ve yeryüzü bereketlerinin açığa çıkmasıyla ilgili hadislerin sayısı: 12.
76- Üç yüz on üç kişinin O’nun yanında bulunmasıyla ilgili hadislerin sayısı: 25.
77- O’nun döneminde yeryüzünün adaletle dolmasıyla ilgili hadislerin sayısı: 129.
78- Hz. İsa’nın yere inmesi ve Hz. Mehdi (a.s)’ın arkasında namaz kılmasıyla ilgili hadislerin sayısı: 29.
79- Deccal’ı öldürmesiyle ilgili hadislerin sayısı: 6.
80- Süfyani ile savaşması ve onu öldürmesiyle ilgili hadislerin sayısı: 2.
81- O’nun zamanında yeryüzünün bayındırlığıyla ilgili hadislerin sayısı: 5.
82- O’nun asrında işlerin kolaylaşması ve akılların kemala erişmesiyle ilgili hadislerin sayısı: 7.
83- Ashabının faziletleriyle ilgili hadislerin sayısı: 14.
84- Ashabının güç ve kuvvetleriyle ilgili hadislerin sayısı: 5.
85- Zuhurundan sonra hilafetinin süresiyle ilgili olan hadislerin sayısı: 18.
86- Yemeği, içmeği ve giyimiyle ilgili hadislerin sayısı: 4.
87- Halkı, kendisine davet ettiği şeyler hakkındaki hadislerin sayısı: 7.
88- Kâim’i inkar etmenin haram olması hakkındaki hadislerin sayısı: 9.
89- Fereci beklemenin faziletiyle ilgili hadislerin sayısı: 23.
90- Hz. Mehdi’ye nisbet, şialarının bazı görevleriyle ilgili hadislerin sayısı: 54.
91- O’nu idrak etme ve O’nu İmam edinmekle ilgili hadislerin sayısı: 10.
92- Gaybeti döneminde, O’na inananların faziletleriyle ilgili hadislerin sayısı: 23.
93- O’na salat ve selam göndermenin niteliğiyle ilgili hadislerin sayısı: 6.
94- O’ndan, dualarla ilgili nakl olan hadislerin sayısı: 13.

“Allah’ım, arzu edilen Kâim ve adaleti beklenilen veliyy-i emrine (Hz. Mehdi’ye) salat gönder; onu dergahına yakın olan meleklerle kuşat, Ruh-ul Kudüsle te’yit et onu; ey alemlerin Rabbi olan Allah!
Allah’ım, onu kitabına davetçi, dinini ayakta tutan, ondan öncekileri halife kıldığın gibi onu yeryüzünde halifen kıl; onun için razı olduğun dinini (korumayı) ona mümkün kıl, korkusunu güvene dönüştür; tâ ki sana ibadet etsin...
Allah’ım, onu aziz kıl; onunla bizi izzetlendir; ona yardım et ve onun vesilesiyle bize yardımda bulun; ona izzetli bir zafer bağışla ve kolay bir genişlik ona aç; kendi katından ona bir güç ve kudret ver.
Allah’ım, onun vesilesiyle dinini ve peygamberinin sünnetini aşikar et; öyle ki hak ve hakikatten hiçbir şey, yaratıkların korkusundan dolayı insanlara gizli kalmasın.
Allah’ım, biz senden İslam ve ehline izzet bağışlayacağın; nifak ve ehlini zelil edeceğin onurlu bir devletin tahakkuk bulmasını istiyoruz; öyle bir devlet ki, bizi o devlette, itaatine davet edenlerden ve hidayet yolunun öncülülerinden kılasın, onun vesilesiyle dünya ve ahiret kerametini bize ihsan edesin.
Allah’ım, bizi, haktan bize tanıttığın şeyi taşımaya muvaffak et; eksiğimiz olan (tanımadığımız) şeyi de bize ulaştır (bizi ondan haberdar kıl).
Allah’ım, onun vesilesiyle dağınıklığımızı topla, ayrılığımızı birleştir, açığımızı kapat, azlığımızı çoğalt, zilletimizi izzete dönüştür, ailemizi müstağni kıl, borcumuzu eda et, fakirlik ve ihtiyacımızı gider, zorluğumuzu kolaylaştır, yüzlerimizi ak et, esirlerimizi esaret zincirinden kurtar, isteklerimizi karşıla, (zuhuru için) bize verdiğin sözü yerine getir, dualarımızı kabul eyle, istediğimiz şeyleri ver, bizi dünya ve ahiret arzularımıza ulaştır ve isteğimizden daha fazla bize bağışta bulun.
Ey istenilen ve bağışta bulunanların en hayırlısı! Onun vesilesiyle göğüslerimize şifa ver, kalplerimizin öfkesini gider, bütün ihtilaflara rağmen bizi hakka hidayet et; şüphesiz sen istediğini doğru yola hidayet edersin, yine onun vesilesiyle düşmanına ve düşmanımıza karşı bize yardımda bulun; ey hak olan Allah!
Allah’ım, Peygamberimizin yanımızda olmamasından, İmamımızın gaybetinden, düşmanımızın çok ve sayımızın azlığından, fitnelerin bize şiddetinden ve zamanın şerlerinin bizi güçsüz düşürmesinden sana şikayet ediyoruz. Muhammed ve Ehl-i Beyt’ine salat gönder, katından olan acil bir zaferle, zorlukları gidermenle, güçlü bir yardımınla, aşikar kıldığın hak bir saltanatla, bizleri kapsayan geniş bir rahmetinle, bizleri örten bir afiyetle bize yardımda bulun; kendi rahmetin hürmetine ey rahmet edenlerin en merhametlisi!”


(İftitah Duasından)
ALLAHUMME SALLİ ALA MUHAMMED VE ÂL-İ MUHAMMED VE ACCİL FERECEHUM VE FERECENA BİHİM
Kullanıcı avatarı
f_altan
Mesajlar: 2376
Kayıt: 22 Oca 2007, 20:49

Mesaj gönderen f_altan »

Bir Eleştirinin Cevabı ve Hadislerde Hz. Mehdi(a.f)

Son zamanlarda bazı çevrelerce Asrı Saadetten bu güne kadar bütün Müslümanların üzerinde ittifak ettikleri bir inanç olan Hz. Mehdilik inancı hakkında bazı şüpheler uyandırılmaya çalışıldığına şahit olmaktayız. Oysa bu inanç öyle köklü ve esaslı bir inançtır ki Müslümanlar, birçok konuda ihtilafa düşmüş olmalarına rağmen genel hatlarıyla Hz. Mehdilik akidesi üzerinde birleşmişlerdir. Dahası Mehdilik inancı o kadar esaslı bir inançtır ki, bizzat Kur’an-ı Kerim’de haber verildiği üzere bütün ilahi dinler ahir zamanda gelip dünyada ilahi hakimiyeti kurarak gerçek adaleti uygulayacak olan Mehdi inancında birleşmiş ve bunu bir ilahi müjde olarak bütün insanlık alemine vermişlerdir. Durum bundan ibaretken bu inancın asaletin hakkında şüphe uyandırmaya çalışanlar gerçekte ağızlarıyla Allah’ın nurunu söndürmeye çalışmaktalar, oysa Allah Teala kesinlikle kendi nurunu tamamlayacağını vaat etmiştir.
Günümüzde bu çabanın ön cephesinde yer alanlar arasında özellikle oryantalistler ve Batı taklitçiliğini prensip edinmiş olan bazı sözüm ona aydınlar göze çarpmaktadır.
Bunun örneğini Avni İlhan’ın “Mehdilik” adlı kitabında görebiliriz. Kitabının Ehl-i Sünnet’te Hz. Mehdilik bölümünde mezkur yazar tüm Müslümanların ittifak ettiği böyle köklü bir konuyu Ehl-i Sünnet inanç esaslarından mı, değil mi şeklinde bir yaklaşımla ele alarak ilgili hadislerden bir kaç örnek zikredip kendi zannınca taz’if ettikten sonra kitabının 140. sayfasında şöyle diyor:
“Tirmizi, Ebu Davud, İbn Mace, Ahmed b. Hanbel ve bunların yanında Hakim, Tabarani, Ebu Ya’la el-Mevsili gibi hadis imamları Mehdi ile ilgili hadisleri nakletmişlerdir. Dolayısıyla bizim buraya alamadığımız daha bir çok rivayet vardır. Fakat bunların aşağı yukarı en sağlam olanlarını zikrederek her rivayetle ilgili en az bir ravi hakkında yukarda (çoğu dipnotlarda olmak üzere) bilgiler sunduk. Ulaştığımız kanaat şudur: Ehl-i Sünnet prensiplerine göre, bunların senet yönünden bile kat’iliği söz konusu edilemeyeceği için, sadece bu rivayetlerin, Mehdiliğin bir inanç esası olmasına yetmeyeceği ortadadır.
Bilindiği gibi inanç esasları, en kati ve açık naslarla ortaya konulmuştur. Bu bakımdan ümmetin üzerinde ittifak ettiği hususlarda hep aynı kat’iyyet ve sora hatta naslara dayanılmıştır. Kur’an-ı Kerim’de Mehdi ile ilgili açık her hangi bir nass yoktur. Yine bu hususta mütevatir derecesinde rivayetler de söz konusu değildir.”
Ne yazık ki, açıkça söylemek gerekir ki, Avni İlhan’ın bu sözleri gerçekleri bilerek ve açıkça inkardan başka bir şey değildir. Çünkü şimdiye kadar hiç bir hadis alimi Hz. Mehdi ile ilgili hadislerin mütevatir olduğunu inkar etmemiştir. Biz bu konunun daha bir açıklık kazanması için müstakil bir başlık altında ele alalım:
Hadislerde İmam Mehdi (a.s)
Emevi ve Abbasi hükümdarlarının şiddetle Ehl-i Beyt hakkındaki hadislerin söylenip kitaplarda yazılmasını önlemeye çalışmalarına rağmen, Şia ve Ehl-i Sünnet kitapları İmam Mehdi aleyhi’s-selâm hakkında olan hadislerle doludur ve her iki fırkanın da büyük alimleri bu konuda geçen hadislerin tevatür haddini aştığını belirtmişlerdir. Şia ulemasının bu husustaki sözlerini nakletmeyi gerek görmüyoruz. Çünkü Şia camiası içerisinde bu husus gün gibi açıktır. Ancak Ehl-i Sünnet camiasından sayıları çok az da olsa bazılarının bu hususta şüphe uyandırmaya çalıştıklarından dolayı bu gibilerine de hüccetin tamamlanması için burada Ehl-i Sünnet ulemasının bu husustaki bazı açıklamalarını aktarıyoruz.
1- Hafiz el Askalani, “Tehzib-ut Tehzib” adlı kitabında şöyle yazıyor:
“Mehdi hakkında Hz. Muhammed Mustafa sallâ'llâhu aleyhi ve alih’den gelen; Mehdi’nin onun Ehl-i Beyt’inden olduğu, yedi sene hükümet edeceği, yeryüzünü adaletle dolduracağı, İsa aleyhi’s-selâm çıkıp Deccal’ı öldürmekte ona yardım edeceği, Mehdi’nin bu ümmete imamlık yapacağı ve İsa aleyhi’s-selâm’ın onun arkasında namaz kılacağına dair hadisler -teferruatıyla birlikte- mütevatirdir.”
2- Suyuti “el Havi Li-l Fetava” ve “el Fevaid-ül Mutekasire Fi-l Ahadis-il Mutavatire” adlı kitaplarında aynı şeyi yazmaktadır.
3- Şeblenci “ Nur-ul Ebsar” adlı kitabında şöyle yazıyor:
“Peygamber-i Ekrem’den, Mehdi’nin onun Ehl-i Beyt’inden olduğu, yeryüzünü adaletle dolduracağı ve İsa’ya Deccal’ı öldürmekte yardım edeceğine dair gelen hadisler mütevatirdir.”
4- Muhammed bin Resul el Berzenci, “el-İşae li Eşrat-is Sae” adlı kitabının 87. sayfasında şunları yazıyor:
“Mehdi’nin varlığı, ahir zamanda çıkacağı, Resulullah’ın öz soyundan olup, Fatıma’nın evlatlarından olduğu hususu mânen tevatür haddine ulaşmıştır; dolaysıyla bunları inkar etmek anlam taşımaz.”
5- Muhammed bin Hasan el Asfevi, “Menakıb üş Safiiyye” adlı kitabında şöyle yazıyor:
“Resulullah’dan bize ulaşan Mehdi ile ilgili ve Mehdi’nin onun Ehl-i Beyt’inden olduğunu belirten rivayetler tevatür haddine ulaşmıştır.”
6- Ahmed bin Zeyni Dehlan eş Şafii, “el Futuhat-ül İslamiyye” adlı kitabında şöyle yazıyor:
“Mehdi’nin zuhurunun zikrolunduğu hadisler çok sayıda olup mütevatirdir. Bunların içerisinde sahih, hasen ve zayıf olanlar vardır. Gerçi bu hadislerin zayıf olanları daha fazladır, ancak sayılarının çok oluşu ve onları tahric edenlerinin fazla oluşu nedeniyle bunlar birbirlerini takviye etmekteler. Dolayısıyla bu hadislerin toplamından insana yakin gelir. Şu kadarı kesindir ki, Mehdi zuhur edecek ve o Fatıma’nın neslindendir ve o yeryüzünü adaletle dolduracaktır.”
Sözün kısası, İmam Mehdi hakkında gelen hadislerin mütevatir olduğunu belirten Sünni alimleri çok fazladır. Bizim onların hepsinin sözlerini burada nakletmemiz uzun süreceğinden sadece onlardan bazılarının isimlerine işaret etmekle yetiniyoruz.
7- El-Hafız Muhammed bin Hüseyin El Abiri Menakib-uş Şafii adlı kitabında
8- Şeyh Muhammed bin Ahmed es-Sefarini el-Hanbeli El-Levaih adlı kitabında
9- Seyyid Muhammed Sıddık Hasan el Kunuci el Buhari El İzae lima Kana ve Ma Yekunu Beyne Yedeyis Sae adlı kitabında
10- Ebu Abdullah Muhammed bin Cafer el Kattani el Maliki Nazm-ul Mütenasir Fi-l Hadis il Mütevatir adlı kitabında
11- İbn-i Hacer el Heytemi es Savaik ul Muhrika adlı kitabında, s. 165.
12- Şeyh Muhammed el Haneri el Mısri İthafu Ehl-il İslam adlı kita-bında.
13- Şeyh Muhammed es-Sabban İs’af-ur Rağibin adlı kitabında, s. 140.
14- Es-Suveydi Sebaik uz Zehep adlı kitabında, s. 78.
15- Şeyh Abdulhak Sünen-i Tirmizi’nin hamişesinde (c. 2, s. 46, Dehli baskısı)
16- Şeyh Mansur Ali Nasif Gayet-ul Me’mul adlı kitabında c. 5, s. 382
15- Kadı Muhammed bin Ali Eş Şavkani Et Tevzih Fi Ma Cae fi-l Mehdi adlı kitabında.
16- Şeyh Muhammed Zahid Kevseri Nazrat-un Abire adlı kitabında. O bu hususta şöyle demiştir:
“Mehdi, Deccal ve Mesih’le ilgili hadislerin tevatür haddine ulaştığı konusuna gelince bu, hadis ilmi alimleri arasında şüphe edilmeyen bir konudur.”
17- Abdulvahhab Abdullatif es Savaik-ul Muhrika’nın hamişinde.
Bu gerçeği kabul eden büyük alimlerin sayısı oldukça çok; ama söz fazla uzamasın diye bu kadarıyla yetiniyoruz.
Alimlerin kabul ettiği diğer bir gerçek de bütün Müslümanların Hz. Mehdi’nin zuhur edeceğinde ittifak etmiş olmalarıdır.
Suveydi Sabaik-uz Zeheb adlı kitabında (s. 78) şöyle yazıyor:
“Ulema şunda ittifak etmişlerdir ki, ahir zamanda Mehdi kıyam edecek ve yeryüzünü adaletle dolduracaktır. Mehdi ve zuhuru ile ilgili hadisler pek çoktur.”
Şeyh Mansur Ali Nasif Et Tac-ul Cami Li-l Usul fi Ehadis-ir Resul ad-lı kitabın hamişinde olup bu kitabın şerhi olan Gayet-ul Ma’mul’da (c. 5, s. 310) şöyle yazıyor:
“Seleften halefe ulema arasında şu konu meşhurdur ki, ahir zamanda Ehl-i Beyt’ten Mehdi ismini taşıyan bir kişi zuhur edecek ve İslam beldelerinin hakimi olacak; Müslümanlar ona tabi olacaklar o Müslümanlar arasında adaletle davranacak ve dini teyit edecektir. Ondan sonra da Deccal zahir olacak ve İsa aleyhi’s-selâm inip onu öldürecek veya İsa Mehdi ile onu öldürmekte yardımlaşacaktır. Mehdi ile ilgili hadisleri ashabın seçkinlerinden bir grup rivayet etmiştir. Ebu Davud, Tirmizi, İbn-i Mace, Taberani, Ebi Yala, el Bazzaz, İmam Ahmed ve Hakim gibi büyük muhaddisler (r.a) de bu hadisleri tahric etmişlerdir. İbn-i Haldun gibi bu hadisleri tazif edenler ise şüphesiz hata etmektedirler. İsa’dan gayri Mehdi yoktur’a dair nakledilen rivayete gelince; Beyhaki ve Hakim ve diğerlerinin de belirttiği üzere bu zayıf bir rivayettir.”
Gerçekte İsmaili Şiası olan Fatımi hükümdarlarına muhalefet amacıyla Hz. İmam Mehdi ile ilgili hadislerin bir kısmında şüphe uyandırmaya çalışan İbn-i Haldun dahi Mehdi İnancının İslam’ın doğuşundan bu yana asırlar boyunca bütün Müslümanların kabul ettiği bir inanç olduğuna itiraf etmektedir. O, Mukaddime adlı kitabının 367. sayfasında şunları yazıyor: “Bil ki, asırlar boyunca bütün Ehl-i İslam içerisinde şu meşhur olmuştur ki, ahir zamanda Ehl-i Beyt’ten olan bir kişi zuhur edecek, dinin teyit edip adaleti egemen kılacak ve Müslümanlar ona tabi olacaklardır. O Müslüman ülkelerin hakimi olacaktır ve onun ismi Mehdi’dir.”
Allame Ebu Tayyip el-İzae Lima Kane ve Ma Yekunu Beyne Yedeyi-s Sae adlı kitabında şöyle yazıyor: “Mehdi ahir zamanda zuhur edecektir ve onu inkar etmek büyük bir küstahlık ve sapıklıktır.”
Büyük Ehl-i Sünnet alimlerinden konuyu tahkiki olarak ele alan her alim aynı sözleri söylemiştir. Biz konunun fazla uzamaması için bu kadarıyla yetiniyoruz.
İmam Mehdi hakkında gelen hadisleri Ehl-i Sünnet’in yüzlerce büyük ve muteber alimi kendi hadis, tefsir, kelam, irfan, tarih, biyografi ve lügat kitaplarında tahric etmişlerdir. Örnek olarak onlardan bazılarını aşağıda zikrediyoruz:
1- Buhari Sahihinde.
2- Müslim Sahihinde.
3- Buhari Et Tarih-ul Kebir adlı kitabında.
4- Ebu Davud Süneninde.
5- İbn-i Mace Süneninde.
6- Hakim Müstedrekinde.
7- Ahmed bin Hanbel Müsnedinde.
8- Tirmizi Sahihinde.
9- İbn-i Kesir, El-Bidaye ve-n Nihaye adlı kitabında.
10- İbn-i Kesir Nihayet-ul Bidaye adlı kitabında.
11- Yine El Kavl-ül Müstahsan adlı kitabında.
12- Hatip Mişkat-ul Mesabih adlı Kitabında.
13- Zehebi Mizan-ul İtidal adlı kitabında.
14- Yine Tezkiret-ul Huffaz adlı kitabında.
15- Yine Lisan-ul Mizan adlı kitabında.
16- Yine Tarih-ul İslam adlı kitabında.
17- Yine Telhis-ul Müstedrek adlı kitabında.
18- Genci Kifayet-ut Talip adlı kitabında.
19- Yine El-Beyan adlı kitabında.
20- Muttaki Kenz-ul Ummal adlı kitabında.
21- Yine Muntehab-u Kenz-ul Ummal adlı kitabında.
22- Ebu Nuaym Hilyet-ul Evliya adlı kitabında.
23- Yine Ahbar-ı İsbahan adlı kitabında.
24- Muhibbuddin Taberi Zehair-ul Ukba adlı kitabında.
25- Yine Er-Riyaz-un Nazıra adlı Kitabında
26- Hamevi Meşarik-ul Envar adlı kitabında.
27- İbn-ül Mağazili el Manakıp adlı kitabında.
28- Es Semani er Risalet-ul Kavmiyye adlı kitabında.
29- El Cuveyni Feraid-us Simtayn adlı kitabında.
30- Yusuf bin Yahya İkd-ud Dürer adlı kitabında.
31- Yine el-Bed’u ve-t Tarih adlı kitabında.
32- Beyhaki el-İtikad adlı kitabında.
33- Yine el-Ba’s ve-n Nuşur adlı kitabında.
34- Hamidi el-Cem’u Beyn-es Sahiheyn adlı kitabında.
35- Heysemi Mecma-uz Zevaid adlı kitabında.
36- Ed-Doabi el-Kuna ve’l Esma adlı kitabında.
37- Taberani el-Mucemu-s Sağir adlı kitabında.
38- Taberi Tefsirinde.
39- Harezmi El-Menakıp adlı kitabında.
40- Hatip Tarih-i Bağdad adlı kitabında
41- İbn-ül Esir en Nihaye adlı kitabında.
42- Askalani el-İsabe adlı kitabında.
43- Yine Lisan-ul Mizan adlı kitabında.
44- Yine Tehzib-ut Tehzip adlı kitabında.
45- İbn-i Asakir Tarih-i Dimeşk adlı kitabında.
46- İbn-i Ebi-l Hadid Nehc-ul Balağa’nın Şerhi’nde.
47- Sa’lebi Tefsirinde.
48- İbn-ul Esir Üsd-ül Gabe adlı kitabında.
49- Semhudi Cevahir-ul İkdeyn adlı kitabında.
50- Diyarbekri Tarih-ul Hamis adlı kitabında.
51- İbn-ül Cevzi Tezkire adlı kitabında.
52- İbn-i Hallikan Vefeyat-ul A’yan adlı kitabında.
53- İbn-i Tolun Şuzurat-uz Zehebiyye adlı kitabnda.
54- Muhammed bin Talha Matalib-us Seul adlı kitabında.
55- İbn-i Hacer Heytemi es-Savaik-ul Muhrika adlı kitabında.
56- Yine el Kavl-ül Muhtasar adlı kitabında.
57- İbn-i Hacer-il Mekki el Fetave Hadise adlı kitabında.
58- Suyuti el-Cami-us Sağır adlı kitabında.
59- Yine el-Havi li-l Fetava adlı kitabında.
60- Yine Neşr-ul Alemeyn adlı kitabında.
61- El Bağavi Mesabih-us Sünne adlı kitabında.
62- Nalusi Zehair-ul Mevaris adlı kitabında.
63- İbn-ud Dubbi Temyiz üt Tayyip adlı kitabında.
64- Yine Teysir-ul Vusul adlı kitabında.
65- Şablenci Nur-ul Ebsar adlı kitabında.
66- Muhammed Mubin el Hindi Vesilet-un Necat adlı kitabında.
67- Balevi Buğyet-ul Müsteşidin adlı kitabında.
68- El-Arif Abdurrahman Mir’at-ul Esrar adlı kitabında.
69- Seyyid Abbas El Mekki Nüzhet-ul Celis adlı kitabında.
70- El konduzi Yenabi-ul Mevedde adlı kitabında.
71- El Bedehşi Miftah-un Necat adlı kitabında.
72- Abdürrahman Deşti Şevahid-ün Nübüvvet adlı kitabında.
73- Muhammed Hace Parsa Fasl-ül Hitap adlı kitabında.
74- Şeyh Abdulhak Eşi’et-ül Lemaat adlı kitabında.
75- İbni Teymiyye Minhac-üs Sünnet adlı kitabında
76- İbn-i Sabban İs’af-ur Rağibin adlı kitabında.
77- El Menavi Kunuz-ül Hakaik adlı kitabında.
78- Yine İnsan-ul Uyun adlı kitabında
79- En Nebhani Feth-ul Kebir adlı kitabında.
80- Yine Eşref-un Nebi adlı kitabında.
81- Yine Levahir-ul Bihar adlı kitabında.
82- En-Nasani Tarih-ur Rikka’ye yazdığı talikada.
83- El-Azizi es-Sirac-ul Munir adlı kitabında.
84- İbnül Arabi el-Fütuhat-ul Kebire adlı kitabında.
85- Yine Muhazeret-ul Ehvar adlı kitabında.
86- El-Kurtubi Tezkire adlı kitabında.
87- Ebu-l Ala el-Attar el-Erbain adlı kitabında.
88- Abdulvahhab Şa’rani Munteser-ut Tezkire adlı kitabında.
89- Şeyh Abdulhak Şerh-ul Mişkat adlı kitabında.
90- İbn-i Manzur Lisan-ul Arap adlı kitabında.
91- Zeyni Dahlan es-Siret-un Nebeviyye.
92- Şeyh Hasan Neccar El-Esrar adlı kitabında.
93- El Berzenci el-İşae Fi Eşrat-is Sae adlı kitabında.
94- En Nevevi Nihayet-ul İrb adlı kitabında.
Ve daha nice Ehl-i Sünnet’in büyük alimleri.
Şimdi İmam Mehdi ile ilgili adı geçen kitaplarda nakledilen hadisler-den bir kaç örnek verelim. Bu hadislerin senetlerini de zikredip senet-lerinin sıhhati açısından onları incelemek bu makaleyi aştığından biz sadece hadisin yer aldığı kitap ve hadisi Hz. Resulullah’dan rivayet eden şahsın ismini vererek nakledeceğiz:

1- Sahih-i Tirmizi, c. 2, s. 46;
Abdullah’dan:
Şöyle demiştir: Resulullah sallâ’llâhu aleyhi ve alih dedi ki: “Araplara benim Ehl-i Beyt’imden ismi benim ismim olan bir kişi hakim olmadıkça dünya sona ermeyecektir.”Tirmizi dedi: Aynı anlamda Hz. Ali, Ebu Said, Ümmü Seleme ve Ebu Hureyre den de hadis rivayet edilmiştir. Ve bu hasen ve sahih bir ha-distir.
Bu hadisi Ahmed bin Hanbel Müsned’inin 1. cildinin 576. sayfasında nakletmiştir.

2- Sahihi Tirmizi, c. 2, s. 46;
Abdullah’dan:
Şöyle demiştir: Hz. Resulullah sallâ’llâhu aleyhi ve alih buyurdu ki: “Benim Ehl-i Beyt’imden ismi benim ismimle aynı olan bir kişi hükümdarlığa kavuşacaktır.” Asim ve Ebu Salih, Ebu Hureyre’den rivayet etmişler-dir ki Resulullah şöyle dedi: “Eğer dünyanın ömründen sadece bir gün dahi kalsa Allah o günü benim Ehl-i Beyt’imden benim ismimi taşıyan bir kişinin hakim olması için uzatacaktır.”
Bu hadisi Ahmed bin Hanbel’in Müsned’inde, c. 1, s. 376, tahric etmiştir.

3- Sahih-i Tirmizi, c. 2, s. 46;
Ebu Said Hudri’den:
Şöyle demiştir: Hz. Resulullah sallâ’llâhu aleyhi ve alih’den sonra bazı olayla-rın vuku bulmasından korktuk ve durumu Resulullah’a sorduk, Resulullah şöyle buyurdu: “Mehdi benim ümmetimdendir, çıkıp beş, yedi veya dokuz (yıl) yaşayacaktır.”
Zeyd-üş Şak diyor Resulullah’a beş, yedi ve dokuz nedir diye sorduk: Resulullah “Bunlar yıllardır” buyurdu. Sonra da şöyle buyurdu: “O’nun yanına bir kişi gelip “Ey Mehdi bana ver” diyecek, Mehdi el-bisesinde taşıyabileceği kadar ona mal verecektir.”
Tirmizi daha sonra şunları kaydediyor: “Bu hadis hasendir. Bu hadis, bir kaç senetle Ebu Said Hudri aracılığıyla Resulullah’dan rivayet edilmiştir. Bu hadisi Ahmed bin Hanbel Müsned’inde c. 2, s. 21’de kendi senediyle Ebu Said Hudri’den rivayet etmiştir. Yine bu hadisi et Tac-ul Cami Li-l Usul’un, c. 5, s. 364’te de rivayet edilmiştir.

4- Sahih-i Ebi Davud, c. 2, s. 207;
“Ali aleyhi’s-selâm’dan:
Şöyle dedi: “Resulullah sallâ’llâhu aleyhi ve alih buyurdu ki: “Eğer zamandan sadece bir gün kalsa bile, Allah, benim Ehl-i Beyt’imden bir kişiyi gönderecek, o yeryüzünü zulümle dolduğu gibi adaletle dolduracak-tır.”Bu hadis Yenabi-ul Mevedde’nin 432. sayfasında ve Nur’ul Ebsar’ın 154. sayfasında rivayet edilmiştir. Onu Ahmed ve Tirmizi de rivayet etmişlerdir.

5- Sahih-i Ebi Davud, c. 2, s. 207;
Abdullah’tan:
Şöyle demiştir: Nebiyyi Ekrem sallâ’llâhu aleyhi ve alih buyurdu ki: “Dünya-nın ömrü, Araplara benim Ehl-i Beyt’imden ismi benim ismim olan bir kişi hakim olmadan sona ermez.”
Bu hadisi Ahmed bin Hanbel de kendi Müsned’inde, c. 1, s. 377’de ve ayrı bir senetle de c. 1, s. 430’da rivayet etmiştir.

6- Sahih-i Ebi Davud c. 2, s. 207;
“Ümmü Seleme’den:
Şöyle dedi: “Resulullah’ın şunları buyurduğunu duydum: “Mehdi benim itretimden ve Fatıma’nın soyundandır.”
Bu hadisi İbn-i Mace de kendi Süneninde Mehdi’nin hurucu bölü-münde Said bin Musayyip aracılığıyla Ümmü Seleme’den rivayet et-miştir. Yine bu hadis et-Tac-ul Cami Li-l Usul, c. 5, s. 364’te, Mesabih’us Sünne kitabının kıyamet alametleri bölümünde, İs’af-ur Rağibin kitabında, s. 134’te, Yanabi-ul Mevedde kitabında s. 432’de ve Müntahabu Kenz-il Ummal kitabında c. 6, s. 30’da da rivayet edil-miştir. Ayrıca bu hadisi Müslim, Nesai, İbn-i Mace ve Beyhaki de ri-vayet etmişlerdir.

7- Sahih-i Ebi Davud c. 2, s. 208;
Ebu Said Hudri’den:
Şöyle dedi: Resulullah sallâ’llâhu aleyhi ve alih buyurdu ki: “Mehdi benden-dir. Anlı geniş burnu çekiktir. O yeryüzünü zulüm ve tecavüzle doldu-ğu gibi eşitlik ve adaletle dolduracaktır.”
Bu hadisi Hakim de el Müstedrek adlı kitabında, c. 4, s. 557’de rivayet etmiştir. Bu hadisi et-Tacul Cami Li-l Usul kitabında, c. 5, s. 364’te Ebu Davud ve Tirmizi’den tahric etmiştir. Nur’ul Ebsar kitabında, s. 154’te ve Münteheb-u Kenz-ul Ümmal kitabının c. 6, s. 30’da da bu hadis rivayet edilmiştir. Ayrıca bu hadisi Taberani kendi Mu’cam’inde rivayet etmiştir.

8- Sahih-i Buhari’nin İsa’nın Nüzulü böl.;
Ebu Hureyre’den:
Şöyle dedi: Resulullah buyurdu ki: “Meryem’in oğlu size indiği ve İmamınız da sizden olduğu zaman.” Bu hadisi Müslim de kendi Sahi-hi’nin İsa’nın nüzulü bölümünde rivayet etmiştir. Ayrıca bu hadis Yenabi-ul Mevedde kitabında, s. 432’de Metalib-us Seul kitabının 12. Bölümünde ve Gayet-ul Meram kitabının ikinci bölümünde de rivayet edilmiştir.

9- Sahih-i İbn-i Mace, c. 2, Mehdi’nin hurucu böl.;
Hz. Ali aleyhi’s-selâm’dan:
Şöyle demiştir: Resulullah buyurdu ki: “Mehdi biz Ehl-i Beyt’endir Allah onun işini bir gecede düzeltecektir.” Aynı hadisi Münteheb-u Kenz’il Ummal’ın c. 6, s. 30’da. Hz. Ali aleyhi’s-selâm’dan rivayet etmiştir.
Bu hadisi el-Cami-us Sağir kitabında, c. 3, s. 924’te rivayet etmiş ve şöyle demiştir. Bu hadisi Ahmed ve İbn-i Mace de Ali’den tahric et-miş ve doğrulamıştır. Yine bu hadis Yenab-ul Mevedde kitabının 488 sayfasında ve Cevahir-ul İkdeyn kitabının 432. sayfasında rivayet edilmiştir. Bu hadis el-Burhan fi Alamat-i Mehd-i Ahir-iz zaman kita-bının 2. Bölümünde de yer almaktadır. Ayrıca el Beyan kitabında bu hadisi Ebu Nuaym el Hafız’ın Menakib-ul Mehdi kitabında ve Taberani’nin Mucem’ul kabir kitabında da tahric ettiklerini yazdıktan sonra şöyle demiştir: Bu senetleri birbirinin yanına koyup hafızların onu kendi kitaplarında rivayet etmelerini nazara aldığımızda onun sa-hih bir hadis olduğuna dair insanda yakin oluşuyor.

10- Sahih-i İbn-i Mace c. 2, Mehdi’nin hurucu böl.;
Enes bin Malik’den:
Şöyle demiştir: Ben Resulullah’ın sallâ’llâhu aleyhi ve alih şöyle buyurduğunu duydum: “Biz Abdulmuttalip oğulları cennet ehlinin büyükleriyiz; ben, Hamza, Ali, Cafer, Hasan, Hüseyin ve Mehdi.” Bu hadisi, Ebu Nuaym, Salebi, El Erbain kitabının yazarı, Hamvini, Hakim ve Deylemi de tahric etmişlerdir. Bu hadisi İbn-i Hacer es Savaik-ul Muhrika’nın 309. sayfasında rivayet etmiştir. Yine El Beyan kitabında kendi senediyle Enes’den rivayet etmiştir. Zehair-ül Ukba kitabının bi-rinci bölümünün Menakib-i Abdulmuttalib bölümünde de Enes’ten ri-vayet etmiştir. Ayrıca bu hadisi İbn-i Sirin’in de tahric ettiğini belirt-miştir. Bu hadisi Gayet-ul Meram kitabında Tefsir-i Salebi’den rivayet etmiştir.

11- Müsned-i Ahmed bin Hanbel, c. 3, s. 28;
Ebu Said’den:
Şöyle demiştir: Resulullah sallâ’llâhu aleyhi ve alih buyurdu ki: “Yeryüzü zulüm ve tecavüzle dolacaktır. Sonra benim itretimden olan bir kişi çıkacak yedi veya dokuz yıl hakim olacak, işte o yeryüzünü adalet ve eşitlikle dolduracaktır.” Bu hadisi Müstedrek-us Sahiheyn de, c. 4, s. 558’de tahric etmiştir.

12- El Müstedrek Ale-s Sahiheyn c. 4, s. 465;
Ebi Sadi Hudri’den:
Şöyle demiştir: Nebiyy-i Ekrem buyurdu ki: “Ahir zamanda ümmetime kendi padişahlarından taraf kendinden daha büyük olanı işitilmeyen bir bela inecek, hatta yeryüzü bu genişliğine rağmen onlara dar gelecek ve yeryüzü zulüm ve tecavüzle dolacak, öyle ki mümin insan zulümden sığınacak bir barınak bulamayacak. Bu sırada Allah Teala benim itretimden olan bir kişiyi mebus kılacaktır. O yeryüzünü zulüm ve tecavüzle dolduğu gibi adalet ve eşitlikle dolduracaktır. Ondan gökte yaşayan da razı olacak yerde yaşayan da. Bu zamanda yer kendi tohumundan hiç bir şey gizlemeyip hepsini çıkaracaktır. Gök de yağmurundan hiç bir şey saklamayıp hepsini bol bol yere dökecektir. Mehdi onların arasında yedi, sekiz veya dokuz sene yaşayacaktır. O zamanda yaşayanlar, Allah’ın yer halkına ihsanda bulunduğu hayırlardan dolayı ölülerin dirilmelerini arzu edecekler.”
Hakim bu hadisin senet açısından sahih bir hadis olduğunu ancak Buhari ve Müslim’in onu tahric etmediklerini söylemiştir. Bu hadisi İbn-i Hacer es Savaik-ul Muhrika’da da rivayet etmiştir. Yine İs’af-ur Rağibin, s. 134’te ve Yenabi-ul Mevedde, s. 341’de de rivayet edilmiş-tir. Yine bu rivayeti Taberani kendi Mucem’inde ve Hafız Ebu Nuaym Menakib’ul Mehdi adlı kitabında rivayet etmişlerdir.

13- Müsned-i Ahmed bin Hanbel, c. 3, s. 37;
Ebu Said Hudri’den:
Şöyle demiştir: Resulullah buyurdu ki: “Sizi Mehdi ile müjdeliyorum, o ümmetimin karışıp tam bir ihtilaf içerisinde olduğu bir zamanda mebus olacaktır. Yeryüzünü -tecavüz ve zulümle dolduğu gibi- eşitlik ve adaletle dolduracaktır. Göğün ehli de ondan razı olacak yerin ehli de. Malı doğru olarak bölecektir.” Bir kişi “Doğru olarak ne demektir” diye sordu. Resulullah: “Halk arasında eşit olarak bölecektir.” buyurdu. Sonra Resulullah şöyle buyurdu: “O zamanda Allah Muhammed ümmetinin kalbini zenginlikler ile dolduracaktır ve adaleti onların hepsini kapsayacaktır, hatta nida eden bir kimse, mala ihtiyacı olan var mıdır? diye nida edecek, bir kişiden gayri kimse kalkmayacaktır. Bunun üzerine ona git hazinedara de ki, Mehdi sana mal vermesini söyledi. Hazinedar ona seç diyecek, adam onu kendi evine getirip açınca pişman olup ben Muhammed’in ümmetinin en ihtiraslısı mı oldum yoksa, onlara yeterli olan bana kifayet etmedi mi diyecek?" Sonra şöyle buyurdu: “Bunun üzerine o malı geri getirecek, ancak ondan alınmayacak ve biz verdiğimiz bir şeyi geri almayız denilecektir.” Yedi, sekiz veya dokuz sene böylece devam edecektir, bundan sonrasında artık yaşantının bir hayrı yoktur.”
Buna benzer bir rivayeti de Ahmed Müsned’inde c. 3, s. 52’de ayrı bir senetle rivayet etmiştir. Müntehab-ul Kenz’ul Ummal kitabının c. 6, s. 29’da Ahmed yoluyla Ebu Said Hudri’den şu rivayeti nakletmiştir: “Müjde olsun size Mehdi’den o Kuryeş’ten ve benim öz soyumdan olan bir kişidir.” Bu hadis Nur’ul Ebsar, s. 155 ve Yenabi’ul Meveddet, s. 469 da ve es Savaik’ul Muhrika’da da rivayet edilmiştir.

14- Tezkiret-ul Havas, 6. Böl.;
Hz. Emir-ul Müminin Ali aleyhi’s-selâm’ın hutbe okurken şöyle buyur-duğunu yazıyor:
“....Bizler göklerin ve yerin nurlarıyız, bizler kurtuluş gemileriyiz, giz-li ilimler bizde saklıdır. İşlerin dönüşü bizedir. Mehdi ile insanlara hüccet tamamlanacaktır. O İmamların sonuncusudur. O ümmetin kur-tarıcısıdır. O nurun sonudur. O ağır sırdır. Ne mutlu bizim ipimize sa-rılıp bizim muhabbetimizle haşrolunan kimseye.”

15- Mecma-uz Zevaid, c. 7, s. 317
Ebu Said Hudri’den:
Şöyle demiştir: Resulullah’ın şöyle buyurduğunu duydum: "Ümmetimden bir kişi çıkacak, o benim sünnetimi beyan edecek, Allah onun için gökten yağmur yağdıracak ve Allah onun için yerdeki bereketini yeşertecek. Onunla yeryüzünü zulüm ve tecavüzle dolduğu gibi eşitlik ve adaletle dolduracaktır. O bu ümmete yedi yıl hakim olacak ve Beyt-ul Makdis’e inecektir.”
Mecma-uz Zevaid’in yazarı daha sonra şöyle yazıyor: Bu hadisi Tirmizi ve İbn-i Mace de özel olarak rivayet etmişler-dir. Ayrıca bunu Taberani de el-Evsat adlı kitabında rivayet etmiştir.

16- Et Tedvin, c. 2, s. 84;
Ebu Said Hudri’den:
Şöyle demiştir: Resulullah buyurdu ki: “Ümmetime benim Ehl-i Beyt’imden bir kişi emir olacaktır. O Yeryüzünü zulümle dolduğu gibi adaletle dolduracaktır. O yedi sene hakim olacaktır.”

17- El Havi Li-l Feteva, c. 2, s. 77;
Ebu Said Hurdi’den:
Şöyle demiştir: Nebiyyi Ekrem buyurdu ki: “Arıların kendi kraliçeleri-ne sığındıkları gibi ümmetim de Mehdi’ye öylece sığınacaktır. O yer-yüzünü zulümle dolduğu gibi adaletle dolduracaktır. Öyle ki halk ilk dönemde oldukları gibi olacaklar, uykuda olan uyandırılmayacak ve bir kan dökülmeyecektir.”

18- Üsd-ül Gabe, c. 1, s. 239;
Kays bin Cabir babasından o da ceddinden
Şöyle demiştir: Resulullah şöyle buyurdu: “Benden sonra halifeler, ha-lifelerden sonra da emirler, emirlerden sonra da zalim padişahlar ola-caktır. Sonra da benim Ehl-i Beyt’imden biri çıkıp yeryüzünü zulümle dolduğu gibi adaletle dolduracaktır.”
Bu hadisi diğer Ehl-i Sünnet ki-taplarında da rivayet etmişlerdir. Bunlardan el-Erbaine Hadis Fi Zikr-il Mehdi kitabında 37. Hadis olarak, Müntehab-u Kenz-il Ummal, c. 6, s. 30; el-Beyan fi Ahbarı Sahib-iz Zaman, s.98; el Havi Li-l Feteva, c. 2, s. 64; el-Cami-us Sağir, c. 2, s. 33; Feth-ul Kebir, c. 2, s. 164 ve di-ğer bir çok kitaplarda rivayet olunmuştur.

19- Es Savaik-ul Muhrika, s. 98;
Ruyani, Taberani ve diğerleri şu rivayeti tahric etmişlerdir ki; “Mehdi benim evlatlarımdandır. Onun yüzü parlak bir yıldız gibidir. Rengi Arap rengidir. Cismi ise Beni İsrail cismi gibidir. Yeryüzünü zulümle dolduğu gibi adaletle dolduracaktır. Onun halifeliğinden göğün ehli de yerin ehli de ve hatta gökteki kuşlar da razı olacaktır. O yirmi sene hakim olacaktır."
Bu hadisi bir çok Ehl-i Sünnet kitabında rivayet etmişlerdir. Bunlardan Tarih-ul İslam, c. 1, s. 156; el-Fusul-ul Mühimme, s. 275; el-Havi Li-l Fetava, c. 2, s. 66; el-Camis Sağir, c. 2, s. 579; Zehair-ul Ukba, s. 16; Lisan-ul Mizan, c. 5, s, 23; el-Fetavel Hadise, s. 28, Cevahir-ul İkdeyn, s. 433 ve diğer bir çok kitapları zikredebiliriz.

20- Tezkiret-ul Havass, s. 204;
Abdullah bin Ömer’den:
Şöyle demiştir: Resulullah buyurdu ki: “Ahir'uz-zamanda benim evlatlarımdan bir kişi çıkacak, onun ismi benim ismim ve künyesi de benim künyem gibidir. O yeryüzünü zulümle dolduğu gibi adaletle doldura-caktır. İşte Mehdi oldur.”
Mezkur kitabın yazarı daha sonra şöyle devam ediyor: “Bu hadis meşhur bir hadistir. Bu hadisin benzerini Ebu Davud ve Zuhari Ali aleyhi’s-selâm’dan tahric etmişlerdir. Onda; “Eğer dünyanın ömründen yalnızca bir gün kalmış olsa bile Allah benim Ehl-i Beyt’imden birini gönderecek ve o yeryüzünü adaletle dolduracaktır.” ibaresi de vardır. Bu hadisi de bir çok Ehl-i Sünnet kitapları rivayet etmiştir.
Bunlardan Minhac-üs Sünne, c. 4, s. 211; el-Füsul-ul Mühimme, s. 274; İkdud Dürer ve diğer kitapları zikredebiliriz.

21- Mecma-uz Zevaid c. 7, s. 316;
Ebu Hureyre’den:
Şöyle demiştir: Resulullah sallâ’llâhu aleyhi ve alih’in yanında Mehdi’den bahsedildi. Bunun üzerine Resulullah buyurdu ki:
“Eğer az olsa yedi, az olmazsa sekiz veya dokuz yıl hakim olacak ve o yeryüzünü zulüm ve tecavüzle dolduğu gibi adalet ve eşitlikle doldu-racaktır.”
Bunu Bezzaz da rivayet etmiştir ve bunun senedinde bulunan kişiler tümüyle güvenilir insanlardırlar.

22- El-Beyan Fi Ahbar-ı Sahib-uz Zaman, s. 96;
Abdurrahman bin Avf, babasından:
Şöyle demiştir: Resulullah buyurdu ki: “Allah benim itretimden ön dişleri aralı ve alnı açık olan bir kişiyi meb’us kılacaktır; o yeryüzünü adaletle dolduracak ve malı bol bol dağıtacaktır.”
Bu hadis diğer birçok Ehl-i Sünnet kitabında da nakledilmiştir. Bun-lardan el-Havi li-l Fetava, c. 2, s. 63; es-Sevaik-ul Muhrika, s. 98, Meşarik-ul Envar, s. 15, el-Feteve-l Hadise, s. 29 ve Galiyet-ul Mevaiz, c. 1, s. 83’ü zikredebiliriz.

23- Sünen-ul Mustafa, s. 517
Abdullah’dan:
Şöyle demiştir: “Biz Resulullah sallâ’llâhu aleyhi ve alih’in yanındaydık, bu sırada bir grup Beni Haşim gençleri geldi. Nebiyy-i Ekrem onları görünce alnı beyazlaştı, gözleri doluverdi ve rengi değişti. Ben “Yüzünüzde bizi üzen bir şeyi görüyoruz” dedim. Bunun üzerine Resulullah şöyle buyurdu: “Biz öyle bir Ehl-i Beyt’iz ki, Allah bizim için dünya yerine ahireti seçmiştir. Benim Ehl-i Beyt’im benden sonra bela, zu-lüm ve sürgünle karşılaşacaktır. Ta ki doğu tarafından siyah bayraklar taşıyan bir kavim gelecek, hayrı talep edecekler, ama onlara verilmeyecektir, bunun üzerine savaşacak ve galip gelecekler, bu durumda on-lara istedikleri şey verilecektir, artık onlar bunu kabul etmeyecekler. Taki onu benim Ehl-i Beyt’imden olan bir kişiye teslim edecekler; o yeryüzünü, diğerleri zulümle doldurdukları gibi eşitlikle dolduracaktır. Her kim sizden onu görürse karın üzerinde sürünerek bile olsa gidip ona katılsın.”
Bu hadis de birçok Ehl-i Sünnet kitabında rivayet edilmiştir. Bunlar-dan, es-Savaik-ul Muhrika, s. 237; Nihayet-ul Bidaye, c. 1, s. 41; el-Beyan fi Ahbar-ı Ahir zaman, s. 314; el-Füsul-ül Mühimme, s. 276; Müntehab-u Kenz-il Ummal, c. 6, s. 30; Zehair-ul Ukba, s. 17; Mizan-ul İtadal, c. 2, s. 35; el-Havi Li-l Fetava, c. 2, s. 60; Yenabı-ul Mevedde, c. 3, s. 89; Rumuz’ul Ehadis, s. 135 kitaplarına işaret edebi-liriz.

24- Yenabi-ul Mevedde, s. 448
Huzeyfe bin Yemani’den:
Resulullah’ın şöyle buyurduğunu duydum: “Zalim padişahlardan göre-cekleri zulümlerden yazıklar olsun bu ümmete! Müslümanlardan onla-ra itaat etmeyenler öldürülecek veya (vatanlarından) uzaklaştırılacak-lar. Bu durumda takvalı mümin diliyle onlara hoş görünüp kalbiyle on-lardan kaçacaktır. Allah Teala tekrar İslam’ın izzetini iade etmeyi ira-de ettiğinde bütün inatçı zalimleri yok edecektir. O her şeye kadirdir. Allah bu ümmeti fesada çekildikten sonra tekrar ıslah edecektir. Ey Hüzeyfe, eğer dünyadan yalnızca bir gün kalmış olsa bile Allah o günü benim Ehl-i Beyt’imden bir kişinin hükümdarlığa kavuşması için uzatacak ve İslam’ı muzaffer kılacaktır. O, vaadine hilaf etmez; O, vaadini gerçekleştirmeye kadirdir."
El-Burhan fi Alamat-ı Mehdi-yi Ahir-iz Zaman kitabının ikinci bölü-münde de bunun benzeri bir hadisi rivayet edilmiştir.

25- El-Beyan;
Ali bin Ebu Talip’ten:
Şöyle demiştir: “Resulullah’a “Mehdi biz Âl-i Muhammed’den midir yoksa başkalarından mıdır?” diye sordum. Bunun üzerine Resulullah şöyle buyurdu: “Hayır, bizdendir. Allah dini bizimle başlattığı gibi bizimle de sona erdirecektir. İnsanlar bizimle şirkten kurtuldukları gibi bizimle de fitneden kurtulacaklardır. Allah onların kalplerini şirk düşmanlığından sonra bizimle birbirine yaklaştırdığı gibi bizimle de fitne düşmanlığından sonra kalplerini birbirine yaklaştırarak onları kardeş kılacaktır. Onlar şirk düşmanlığından sonra bizimle kardeş oldukları gibi fitne düşmanlığından sonra da bizimle kardeş olacaklardır.”
Sonra el-Beyan kitabının yazarı şöyle yazıyor: “Bu hadis hasendir, onu huffaz alimler kendi kitaplarında rivayet etmişlerdir. Onu Taberani Mucem-ul Evsat adlı kitabında, Ebu Nuaym Hulyet-ul Evliya adlı kitabında ve Abdurrahman bin Hatem Evali adlı kitabında rivayet etmiş-lerdir.”

26- el-Füsul-ül Mühimme, s. 275;
İbn-i Abbas’tan
Şöyle demiştir: “Resulullah sallâ’llâhu aleyhi ve alih buyurdu ki: “Mehdi cennet ehlinin tavusudur.”
Bu hadis Kunuz-ül Hakaik kitabının Mim Harfi bölümünde, Nur-ul Ebsar’ın, sayfa 157 ve el-Beyan, 80. sayfasında da rivayet edilmiştir.

27- El-Havi Li-l Fetava, c. 2, s. 62;
Ebu Hureyre’den:
Şöyle demiştir: “Resulullah sallâ’llâhu aleyhi ve alih buyurdu ki: “Kıyamet benim Ehl-i Beyt’imden bir kişi huruç etmedikçe kopmayacaktır. O, insanlar hakka dönünceye kadar onlarla savaşacaktır.” Ben, “Kaç sene hükümdar olacak?” diye sordum. Buyurdu: “Beş ve iki yıl.”
Bu hadis Mecma-uz Zevaid c. 75, s. 315’te de rivayet etmiştir.
28- El-Beyan Fi Ahbar-ı Ahir-iz zaman, s. 310;
Ebu Eyyub-i Ensari’den:
Şöyle demiştir: Resulullah, Fatıma’ya buyurdu ki: “Nebi, nebilerin ha-yırlısıdır. O senin babandır. Şehidimiz, şehitlerin en hayırlısıdır. O babanın amcası Hamza’dır. Cennette iki kanadıyla istediği yere uçan bizdendir. O babanın amcası oğludur. Bu ümmetin iki torunu Hasan ve Hüseyin bizdendir. Onlar senin oğullarındır ve Mehdi bizdendir.”
Bu hadisi Taberani de Mucam-us Sağir adlı kitabında rivayet etmiştir. Bu hadis el-Fütuhat-ul Kebire kitabında da mürsel olarak rivayet edilmiştir.
Bunun benzeri bir hadis de birçok Ehl-i Sünnet kitabında Ali bin Hi-lal’den rivayet edilmiştir. Bunlardan Ebu Nuaym’in Erbain’i, 5. Ha-dis; Zehair-ul Ukba, s. 135; el-Havi Li-l Fetava, c. 2, s. 426; Miftah-un Necat, s. 18 gibi kitapları örnek olarak zikredebiliriz.

29- Zehair-ul Ukba, s. 136;
Hüzeyfe bin Yemani’den:
Şöyle demiştir: Nebiyyi Ekrem buyurdu ki: “Eğer dünyadan yalnız bir gün kalsa bile Allah o günü benim evlatlarımdan ismi benim ismim gibi olan bir kişiyi meb’us kılmak için uzatacaktır.” Bunun üzerine Selman: “O, hangi oğlundandır ya Resulullah?” dedi. Resulullah: “Bu oğlumdan” diyerek eliyle Hüseyn’e dokundu.”
Bu hadis birçok Ehl-i Sünnet kitabında rivayet edilmiştir. Bunlardan, Tezkiret-ul Kurtubi, s. 615; Mizan-ul İtidal, c. 2, s. 18; el-Füsul-ül Mühimme’yi s. 277; örnek olarak verebiliriz.

30- el-Mucem-us Sağir, s. 150;
Ebu Hureyre’den:
Şöyle demiştir: Resulullah buyurdu ki: “Bilin ki, benimle İsa bin Meryem arasında bir nebi yoktur. Sadece benden sonra ümmetimde halifem olan kimse gelecek ki, Deccal’ı öldürecek, haçı kıracak, cizye koyacak ve Allah’ın düşmanlarıyla savaşacaktır. Kim ona ulaşırsa, selamımı ona iletsin.”
Bu hadis Sahih-i Tirmizi, c. 3, s. 232’de rivayet edilmiştir.

31- Sahih-i Müslim, c. 1, s. 95;
Cabir bin Abdullah’dan:
Şöyle demiştir: Nebiyy-i Ekrem’in şöyle buyurduğunu duydum: “Kıyamete değin sürekli ümmetimden bir grup açıkça hak üzere savaşa-caktır.” Yine buyurdu: “Bu arada İsa bin Meryem nazil olacak, onların emîrleri: “Gel bize namaz kıldır” diyecek, İsa: “Hayır, sizin bazılarınız diğerlerinizin emîrlerisiniz; bu, Allah’ın bu ümmete mahsus kıldığı bir keramettir.” diyecek.”
Bu hadis el-Cem’u Beyn-es Sahiheyn, c. 2, s. 423; Mesabih-üs Sünne, c. 2, s. 142; es-Savaik-ul Muhrika, s. 98’de rivayet edilmiştir.

32- El-Havi Li-l Fetava, s. 82;
Hüzeyfe bin Yemani’den:
Şöyle demiştir: Resulullah sallâ’llâhu aleyhi ve alih buyurdu ki: “Mehdi bir-den bakacak ki İsa bin Meryem saçtan su damlarcasına nazil olmuş. Bunun üzerine Mehdi ona, “Gel halka namaz kıldır” diyecek. İsa, “Senin için kamet getirilmiştir.” diyecek. Böylece benim evlatlarım-dan bir kişinin arkasında namaz kılacaktır.”
Bu hadis de birçok Ehl-i Sünnet kaynağında rivayet edilmiştir. Yenab ul Mevedde, s. 433; es-Savaik-ul Muhrika, s. 98; Süneni İbn-i Mace, c. 9, s. 519; el-Havi Li-l Fetava, c. 2, s. 65, bu hadisi nakleden kitaplar-dandır.

33- Ebu Nuaym, Erbain, 38. Hadis;
Ebu Said Hudri’den:
Şöyle demiştir: Resulullah buyurdu ki: “Bizdendir o kimse ki İsa bin Meryem onun arkasında namaz kılacak.”
Bu hadis birçok Ehl-i Sünnet kitabında rivayet edilmiştir. El-Cami-us Sağir, c. 2, s. 472; Sünen-ül Hüda, s. 573; Şeref-ün Nebi, s. 302; Yenabi-ul Mevedde, s. 187; Müsned’in Hamişinde basılan Kenz-ül Ummal, c. 6, s. 30, bunlardandır.

34- El Havi Li-l Fetava, c. 2, s. 67;
Afv bin Malik’den:
Şöyle demiştir: Nebiyy-i Ekrem buyurdu ki: “Kapkaranlık olan fitne gelmektedir. Sonra da fitneler birbirini takip edecektir, ta ki Ehl-i Beyt’imden Mehdi denilen bir kişi çıkıncaya kadar. Eğer ona kavuş-san ona uy ki hidayete ermişlerden olasın.”
Bu hadis Meveddet-ul Kurba kitabının 98. sayfasında da rivayet etmiş-tir.

35- Sünen-i İbni Mace, c. 9, s. 519;
Haris bin Cüz-il Zübeydi’den:
Şöyle demiştir: Resulullah buyurdu ki: “Doğu tarafından bir grup in-san çıkıp Mehdi için, -yani hükümdarlığı için- ortam hazırlayacaklardır.”
Bu hadis de birçok Ehl-i Sünnet kitabında rivayet edilmiştir.
El-Havi Li-l Fetava, ç. 2, s. 60; Zehair-ul Mevaris, c. 1, s. 292; Feth-ul Kebir, c. 3, s. 420; Mecma-uz Zevaid, c. 7, s. 318; el-Muntehab Min-es Sahiheyn el-Buhari ve Müslim, s. 183, bunlardandır.
36- Ebi Nuaym, Erbain, 7. Hadis;
Abdullah bin Ömer’den:
Şöyle demiştir: Nebiyy-i Ekrem buyurdu ki: “Mehdi mükerrer bir be-denden çıkacaktır.”
Bu hadis el-Füsul-il Mühimme, s. 277; El-Beyan fi Ahbari Ahir-iz Zaman s. 91, de rivayet edilmiştir.

38- Tefsir-i Şeyh Kurtubi:
“Ta ki onu (İslam dinini) bütün dinlere galip kılsın.” ayetini tefsir ederken şunları yazıyor: “Suddi demiştir ki: Bu Mehdi’nin çıktığı za-man olacaktır. O zaman hiç bir kimse kalmayacak, meğer ki İslam’ı kabul edecek ya da cizye verecektir.” Kurtubi sonra şöyle diyor: “Mehdi’nin İsa’dan ibaret olduğu da söylenmiştir. Ancak bu doğru değildir. Zira mütevatir olan sahih hadislerde Mehdi’nin Resulullah’ın soyundan olduğu bildirilmiştir. Bu durumda Mehdi’nin İsa olduğunu söylemek doğru değildir. “İsa’dan gayri Mehdi yoktur” şeklindeki rivayet ise doğru değildir.”
Bu hadis Ehl-i Sünnet yoluyla Hz. İmam Mehdi hakkında ulaşan çok sayıda hadislerden sadece bazıları idi. İhtisara riayet etmek amacıyla senetlerini zikretmedik. Zaten bunca hadisin ulaştığı bir konuda hadis-lerin çokluğu konuya kesinlik kazandırdığından artık onların senet yö-nünden incelenmesine gerek kalmaz.
Bunlara Şia yoluyla gelen hadis de eklendiğinde hadislerin sayısı yüzleri aşıyor. Bu durumda, bu kadar hadisleri ve asırlar boyunca bütün İslam âleminin konu üzerindeki ittifakını bir kenara itip de birtakım temelsiz şüpheler ortaya atarak Kur’an-ı Kerim’in, İslam dininin ve iman ehlinin mutlak zaferine dair kesin vaadini görmezlikten gelip büyük İslam alimlerinin bu konudaki sözlerin itibar etmenin ne kadar cahilane olacağını herkes teslim edecektir. Şimdi tekrar Avni İlhan’ın Mehdilik adlı kitabına dönelim.
Avni İlhan’ın Mehdi hakkında gelen bu hadislerin senet yönünden bir itibar taşımadığı ve bu hususta mütevatir sayılabilecek bir hadisin de söz konusu olmadığını ileri sürerek gerçeği inkar etmiştir. Avni İlhan’ın sözünden, bu konuda sahih olan âhâd hadislerin bile olmadığı anlaşılıyor; oysa birçok büyük Ehl-i Sünnet alimlerinin Mehdi ile ilgi-li hadislerin tevatür haddini aştığına, hatta yalnızca sahih olanlarının bile mütevatir olduğunu Sadr-ı İslam’dan bu yana bütün asırlar boyun-ca bütün Müslümanların bu akide üzerinde birleşip hiçbir Müslü-man’ın bunun asil İslami akidelerden biri olduğunda şüphe etmediğine dair açıklamalarını hep birlikte gördük.
Örneğin: Kurtubi’nin “İsa’dan gayri Mehdi yoktur” şeklindeki hadisin uydurma olduğuna işaret ederken “Mehdi’nin Fatıma’nın neslinden olduğuna dair gelen sahih hadisler mütevatirdir. Dolayısıyla bu hadis doğru olamaz” şeklindeki açıklamasını hep birlikte gördük. İlginç olan, İmam Mehdi hakkında gelen hadislerin sayı bakımından diğer İslami inanç esasları hususunda gelen hadislerden az olmaması ve hat-ta onlardan daha fazla olmasıdır. Müslümanların hep birlikte inanıp kabul etmesi noktasında da diğer inançlarla bu inanç arasında hiçbir fark söz konusu değildir. Hatta bu inanç üzerinde olan ittifak birçok diğer inanç esaslarında mevcut değildir.
Ayrıca mütevatir olan hadislerde artık hadislerin senedi teker teker incelenmez ve faraza onların bazısının senedinde bir zaaf varsa bu onla-ra bir zarar getirmez. Çünkü mütevatir hadislerde ölçü, ravilerinin çokluğudur. Yani eğer bir konuyu birçok kimse rivayet ederse, artık o konu kesin olarak ispatlanmış olur. Çünkü yalan söylemek, hata etmek ve unutmak gibi ihtimaller ancak âhâd hadisler hakkında söz konusu olabilir. Dolayısıyla da âhâd rivayetlerin senedinde isimleri geçen bü-tün şahısların bir kusuru olup olmadığı araştırılır. Ama bir konunun ravileri çoğalınca artık onlar hakkında bu araştırma yapılmaz. O halde Avni İlhan’ın bu rivayetlerden bazısını ele alıp güya onların senedinde olan zaafı göstermeye çalışması abestir. Kaldı ki İmam Mehdi ile ilgi-li hadislerin senedinde yer alan raviler Sahih-i Buhari ve Sahih-i Müs-lim gibi Ehl-i Sünnet’in itimat ettiği kitaplarda bulunan diğer birçok hadislerin de senedinde yer almışlardır; şayet bu insanlardan dolayı İmam Mehdi hakkında gelen hadisler zayıf sayılırlarsa Ehl-i Sünnetin elinde artık muteber bir hadis kaynağı kalmayacak; inanç ve mezhep sistemleri kökten sarsılacaktır.
Avni İlhan daha sonra İslam tarihinde birtakım siyasi emelleri güden kimselerin bu hadislerden istifade ettiğine değinerek bu gibi hadislerin onlar tarafından uydurulmuş rivayetler olabileceğini ortaya atıyor ve şöyle diyor: “Ayrıca zikredilen bu rivayetlerden bazılarının ilk siyasi hizipleşmelerle yakın ilgisi ve olayların tasviri gözden uzak tutulma-malıdır.”
Avni İlhan bu ihtimali güçlendirip zihinlerde canlandırmak amacıyla kitabının 125. sayfasında şöyle yazıyor: “Öyle anlaşılıyor ki, hadisin birinci ravisi İbn Zubeyr ordusunda savaşan Abdullah b. Safvan ordu içindeki atmosfer ve o günlerde konuşulanlardan belli ölçüde tesir al-tında kalmıştır. Daha önce çok büyük felaket yaşayan Medineliler bu defa aynı tehlikenin belirdiği görülünce Şam’dan gelecek ordunun Medine yakınlarında batacağı hayali ile ümitsizlikten kurtulmaya ça-lışmışlardır. Haccac’ın ordusunun batmadığı görülünce rivayetini sağ-lamlaştırmak ve bu ordunun batacak ordu olmadığını belirtmek ihtiyacını hissetmiştir.”
Avni İlhan kitabının 128. sayfasında da şunları yazıyor: “Rivayetlerde dikkati çeken husus adeta bu olayların tasvir edilmiş olmasıdır. Dolayısıyla ister istemez aklıma şu geliyor: Harre olayından (Medine’de estirilen yukarıda bahsettiğimiz terör) sonra Medine’nin yağmalanması ve estirilen terör henüz bu bölgedeki insanların hafızalarında bütün canlılığı ile yaşarken Haccac bin Yusuf’un Şam tarafından gönderil-mesi bu insanları yeniden dehşete ve korkuya düşürmüştür. Bu durumda bu ordunun yerin dibine batırılmasını hayal etmekten daha tabii ne olabilir? Nitekim İbn Mace’nin rivayetinde Abdullah bin Safvan’ın “Biz Haccac ordusu geldiği zaman bu güruhun o ordu olduğunu sandık” sözünde tasvir edilmeye çalışılan ruh halini açıkça anlamaktayız. Hatırlayalım ki Abdullah b. Safvan İbn Zübeyr ile birlikte Ka’be’de öldürülenlerdendir. Bütün dürüstlüğüne ve doğru sözlü olmasına rağmen cemiyetin daha önce korkunç bir benzerini yaşadığı terörün yenisinden kurtulma için bekleştiği sırada ortaya atılan her hayali bir gerçek olarak kabul göreceğini düşünürsek Abdullah b. Safvan’ın veya başkalarının Şam’dan gelen ordunun Beyda’da batmasını arzulamış olması son derece tabiidir.”
Avni İlhan böylece bu rivayetlerin bir hayal ürünü ve uydurma olduklarını ispatlamaya çalışıyor. Oysa bu rivayetlerden ve o zamanda cereyan eden olaylardan şu gerçek anlaşılmaktadır ki, o zamanda İmam Mehdi ile ilgili hadisler bütün Müslümanların ve özellikle Medine ve Mekke Müslümanlarının arasında yaygındı. Dolaysıyla benzeri olaylar olunca hemen zihinlerinde o hadisler canlanıyordu. Elbette bu hadislerden siyasi yönden yararlanmak isteyenler de olmuştur. Ayrıca bu hadisler, Avni İlhan’ın “İslam’ın ilk asırlarında telif edilmiş muteber, Sünni akait ve kelam kitaplarında müspet veya menfi yönüyle Mehdilik hiç ele alınmamıştır.” Şeklindeki sözünün bu köklü inancın asaletinde bir şüphe uyandırmasına da müsaade etmiyor.
ALLAHUMME SALLİ ALA MUHAMMED VE ÂL-İ MUHAMMED VE ACCİL FERECEHUM VE FERECENA BİHİM
Kullanıcı avatarı
f_altan
Mesajlar: 2376
Kayıt: 22 Oca 2007, 20:49

Mesaj gönderen f_altan »

Hz. Mehdi (a.s)’dan Nakledilen Bazı Dualar

Kur’an ve Sünnette yer alan delillerin yanısıra Ehl-i Beyt’i tanımanın yollarından biri de tevhit, nübüvvet, fıkıh, tefsir ve ahlak gibi çeşitli konularda onlardan bize ulaşan sözlerdir. Burada bu sözlerden bir bölümünü oluşturan dua ve münacatlara işaret etmek istiyoruz. Sahife-i Seccadiye, Mefatih-ul Cinan, Misbah-ul Muteheccid, İkbal-ul Ama’l ve Sahife-i Mehdiyye gibi kitaplarda kayıtlı olan bu duâlar incelendiğinde Ehl-i Beyt İmamlarının bu duâlarda tevhid, ahlakî erdemler, toplumsal ilişkiler ve insanî tekamül gibi konuları işlediklerini ve bu konularda fevkalade yüce bir öğreti ortaya koyduklarını görürüz.
Öyle ki, bu yüce öğretilerin örneğini Kur’an ve Peygamber sallâllâhu aleyhi ve alih’in sözlerinden başka hiç bir yerde bulamayız.
Bu, Ehl-i Beyt aleyhum’us-selâm’ın başkalarının asla kavuşamayacağı ilahî makamlara sahip olup Allah indinden verilen vehbi ilime sahip olduklarını ortaya koymaktadır.
Öte yandan Ehl-i Beyt İmamlarının bu duaları halka öğretmeleri onların insanları Allah yoluna hidayet etme ve terbiye etme vazifesini üstlendiklerini de gösterir. Çünkü bu dualar, hem öğreticidir hem de dolaylı pratik tavsiye ve telkinler içermesi, ruhta bıraktıkları köklü etki hasebiyle eğiticilik yönünden eşsiz bir önem ve özelliğe sahiptir.
Bizler bu duâları okumak ve yaşamakla Allah’a yaklaşabilir, yüce irfanî bilgilere erişebilir ve ruhî erdemlerimizi artırarak derunî çelişki yok edebiliriz.
Elbette, bu dualardan her biri insanın bulunduğu marifet ve kemallerden belli birine hitap etmekte ve eğiticilik yönünden belirli bir gayeyi gütmekteler. Kelime ve cümlelerin dizilişi ve duânın bölümleri arasındaki sıra, duâ edenin düzenli bir fikrî ve ruhî akımdan geçerek ruhî ve manevi kemal ve marifete ulaşmasını sağlayacak şekildedir. Bu yüz-den bu dualardan daha iyi yararlanmak için kendi ruhî ve ahlakî yapımıza uygun bir duayı okumamız daha faydalı olur. Gerçi bu duaların her biri insan için sayısız faydaları içermektedir.
Bu duâların her birinin hangi gayeyle inşa olunduğunu ve ne gibi yüce öğretilere sahip olduğunu açıklamak uzun bir incelemeye konu olabilecek müstakil bir mevzudur. Bizim buradaki hedefimiz Ehl-i Beyt’in fazilet ve öğretileriyle aşina olmak isteyenlerin İmam Zeyn’ül-Abidin aleyhi’s-selâm’ın duâlarını içeren Sahife-i Seccadiye, Hz. Mehdi’nin duâlarını içeren Sahife-i Mehdiyye’ye ve çeşitli İmamların duâlarını içeren İkbal-ul A’mal gibi kitaplara müracaat edebileceklerini dile getirmek ve bu dualardan bazı örnekler sunmaktır.
Burada yeri gelmişken Sorbon Üniversitesi Şia bilimcisi Prof. Henry Corbin’in Merhum Allame Tabatabaî ile iki yıllık müzakerelerinden sonra Hz. Mehdi aleyhi’s-selâm’a inanmanın önemi ve Hz. Mehdi aleyhi’s-selâm’ın duâları hakkındaki söz ve duygularını Merhum Allame Tabatabaî’den naklen zikretmek istiyoruz. Merhum Allame, Corbin hakkında şöyle diyor:
Corbin: “Dünyada canlı ve dinamik bir mezhep varsa o da Şiiliktir” diyordu. “Çünkü Şia, yaşayan bir İmam’ın var olduğuna ve bunun gerekliliğine inanıyor. Hz. Mehdi aleyhi’s-selâm inancı, Şiiliği sürekli canlı ve diri tutmaktadır.” diyordu. “Yahudilikte gayb alemiyle olan irtibat, Hz. Musa’nın ölümüyle kesildi; Hıristiyanlıkta Hz. İsa’nın ölümüyle bu bağ koptu; Müslümanların diğer fırkaları da Hz. Muhammed sallâ’llâhu aleyhi ve alih’in vefatıyla aynı duruma düştüler. Ama Şia, gayb alemiyle irtibatta olan “İmam” ve “Veli”nin sağ olması gerektiğine inanarak bu irtibatı sürekli korumuştur.” Corbin, özellikle Hz. Mehdi aleyhi’s-selâm inancından çok etkilenmiş ve büyük bir ruhi inkılaba uğramıştır. Hz. Mehdi aleyhi’s-selâm’dan nakledilen duaları içeren “Sahife-i Mehdiye” ile İmam Zeynül Abidin aleyhi’s-selâm’dan nakledilen duaları içeren “Sahife-i Seccadiye”yi çok okur ve onlardaki duaların yüce içeriklerinin etkisinde kalarak ağlardı.”
Şimdi ise örnek olarak Hz. Mehdi aleyhi’s-selâm’ın özel naipleri aracılığıyla müminlere öğrettiği dualardan bazı örnekleri birlikte okuyalım.

1- İftitah Duası

(Ramazan Ayının Gecelerinde Okunur)
"Allah'ım, hamt ile seni sena etmeye başlıyorum; sen, kendi lütfünle doğru olanı yapmaya muvaffak kılansın,. Senin, af ve rahmette rahmet edenlerin en merhametlisi, ceza ve intikamda cezalandıranların en şiddetlisi, ululukta güçlülerin en büyüğü olduğuna yakin ettim.
Allah'ım, sana dua etme ve senden bir şey dileme hususunda bana izin verdin; Öyleyse ey işiten, övgülerimi işit; ey Rahim, çağrıma icabet et; ey bağışlayan, sürçmelerimi bağışla.
Ey Rabbim, nice gamları giderdin, nice zorlukları yok ettin, nice sürçmeleri affettin, nice rahmetler yaydın ve nice bela halkasını kırdın.
Hamt Allah’a ki, eş ve oğul edinmemiştir, saltanatta ortağı yoktur, kimseyi acze düştüğü için dost edinmemiştir ve o pek yücedir.
Bütün nimetleri için tüm övgülerle hamt olsun Allah’a. Hamt O Allah’a ki, saltanatında zıddı, işlerinde O’na karşı koyan yoktur.
Hamt yaratıklarında ortağı, azametinde bir benzeri olmayan Allah’a olsun. Hamt, emri mahlukat arasında apaçık, övgüsü aşikar, keremiyle izzeti belli, eli bağışa açık, rahmet hazineleri eksilmez, çok bağışı (on-dan bir şey eksiltmeyip) sadece cömertlik ve keremini artıran Allah’a olsun. O çok izzetli ve çok bağışlayandır.
Allah'ım, ihtiyacım fazla olmasına rağmen çok kerem ve merhametinden azını istiyorum; oysa ki, benim bu az merhamete ihtiyacım çoktur ve sen ezelden beri ondan müstağnisin. O merhametinle ihtiyacım karşılaman benim yanımda büyüktür; oysa o sana çok kolaydır.
Allah'ım günahımı affetmen, hatamdan geçmen, yaptığım zulmü bağış-laman, kötü amelimi örtmen, bilerek veya bilmeyerek işlediğim çok suçlara karşı hilimli davranman, senden layık olmadığım şeyleri istemeğe beni meyillendirdi. Sen ki, rahmetinden dolayı beni rızıklandırdın, kudretini bana gösterdin, çağrıma icabet ettiğini bana bildirdin; bundan dolayı güvenle seni çağırıyorum, korkmadan ve çekinmeden samimiyet ve ünsiyetle senden istekte bulunuyorum, her zaman isteğimi sana açıyorum.
İstediğim şeyleri geciktirdiğin takdirde, cahillikle darılıyorum. Oysa işlerin sonunu bildiğinden dolayı onları geciktirmen, benim için şayet daha hayırlıdır. O halde hakir olan şu kula, senden daha sabırlı ve kerim bir mevla olmaz.
Ey Rabbim, sen beni çağırıyorsun ben ise senden yüz çeviriyorum, sen bana muhabbet ediyorsun ben ise sana buğz ve inat ediyorum, sen kendini bana sevdirmek istiyorsun ben ise kabul etmiyorum; sanki benim sana bir üstünlüğüm vardır; bu nankörlüğüm, lütuf ve kereminle olan rahmet ve ihsanını benden alıkoymuyor. Öyleyse cahil kuluna rahmet et, fazl ve ihsanınla bana bağışta bulun; şüphesiz sen çok bağışlayan ve kerimsin.
Hamt Allah’a ki, evrenin sahibi, gemiyi yürüten, rüzgarları estiren, sabahı karanlıktan yarıp çıkaran, din gününün (kıyamet gününün) hakimi ve alemlerin Rabbidir.
Bilmesine rağmen yumuşaklığı; kudretiyle birlikte affı; gazabıyla birlikte büyük sabrı olan Allah’a hamt olsun, oysaki o, istediği her şeye kadirdir.
Hamt, yaratan, rızkı veren, sabahı karanlıktan yarıp çıkaran, celal ve ikram, fazl ve nimet sahibi olan Allah’adır; O, öylesine uzaktır ki, kimse onu görmez öylesine de yakındır ki, fısıltılara şahit olur; O, pek yüce ve uludur.
Hamt Allah’a ki, O’na denk olan, karşı koyan, O’na benzeyen ve O’na yardım eden birisi yoktur, izzetiyle izzetlileri mağlup etmiştir, azametliler onun azameti karşısında boyun eğmiştir. O kudretiyle istediğine yetişmiştir.
Hamt Allah’a ki, O’nu çağırdığımda icabet eder; O’na isyan ettiğimde ayıplarımı örter, (verdiği nimetlere karşılık) O’na şükredemediğim halde bana büyük nimetler bağışlar. Bana nice değerli nimetler bağışlamıştır, nice korkunç belalardan beni korumuştur, nice sevindirici olaylarla beni karşılaştırmıştır. O’na hamt ediyor ve tesbih ederek O’nu anıyorum.
Hamt Allah’a ki, O’nun perdesi yırtılmaz, (lütuf) kapısı kapanmaz, O’ndan bir şey dileyen reddedilmez, O’na ümit eden ümitsiz bırakılmaz.
Hamt Allah’a ki, korkanlara güven bağışlar, salihleri kurtarır, mustazafları yüceltir, müstekbirleri zelil kılar, padişahları helak eder ve diğerlerini onların yerine geçirir.
Hamt Allah’a ki, zorbaların (belini) kırar, zalimleri yok eder, kaçanları yakalar, zalimleri cezalandırır, imdat dileyenlerin imdadına yetişir, muhtaçların mercisi ve müminlerin güvencesidir.
Hamt Allah’a ki, O’nun korkusundan gök ve sakinleri titrer, yer ve eh-li korkar, deniz ve derinliklerinde yüzmekte olanlar çalkalanır.
Hamt Allah’a ki, yaratır yaratılmamıştır; rızık verir rızıklanmamıştır; yedirir yedirilmemiştir; dirileri öldürür, ölüleri diriltir; kendisi her za-man diridir; hayır O’nun elindedir; O her şeye kadirdir.
Allah'ım; kulun, resulün, eminin, yaratıklar arasından seçtiğin, dost ve habibin olan, sırrını koruyan ve risaletini ulaştıran Muhammed’e salat ve selam gönder (öyle bir salat ve selam ki kullarına, Peygamberlerine elçilerine, dergahına yakın olanlara, yaratıklarından sana keramet ehli olanlara gönderdiğin salat ve selamdan daha üstün, daha güzel, daha iyi, daha kamil, daha temiz, daha artan, daha güzel kokulu, daha par-lak ve daha çok olsun).
Allah'ım, müminlerin emiri, alemlerin Rabbinin elçisinin varisi, kulun, velin ve resulünün kardeşi; yaratıklarına hüccetin, büyük nişanen ve (yaratılış aleminin) büyük haberi olan Ali’ye salat gönder. Dünya kadınlarının efendisi, sıddıka ve tahire olan Fatıma’ya salat gönder. Rahmet Peygamberi’nin iki torunu, iki hidayet İmamı ve cennet gençlerinin efendileri olan Hasan ve Hüseyn’e salat gönder.
Müslümanların İmamları; senin kullarına olan hüccetlerin, beldelerin-deki eminlerin. Ali bin Hüseyn, Muhammed bin Ali, Cafer bin Muhammed, Musa bin Cafer, Ali bin Musa, Muhammed bin Ali, Ali bin Muhammed, Hasan bin Ali ve onun halefi olan hidayet bulmuş hidayetçi İmama (Mehdi’ye) çok ve sürekli salat gönder.
Allah'ım, arzu edilen Kaim ve beklenilen adalet veliyy-i emrine salat gönder; onu dergahına yakın olan meleklerle kuşat, Ruh-ul Kudüsle te’yit et; ey alemlerin Rabbi olan Allah!
Allah'ım, onu kitabına davetçi, dinini ayakta tutan, ondan öncekileri halife kıldığın gibi onu yeryüzünde halifen kıl; onun için razı olduğun dinini (korumayı) ona mümkün kıl, korkusunu güvene dönüştür; tâ ki sana ibadet etsin, bir şeyi sana şirk koşmasın.
Allah'ım, onu aziz kıl; onunla bizi izzetlendir; ona yardım et ve onun vesilesiyle bize yardımda bulun; ona izzetli bir zafer bağışla ve kolay bir genişlik ona aç; kendi katından ona bir güç ve kudret ver.
Allah'ım, onun vesilesiyle dinini ve Peygamberinin sünnetini aşikar et; öyle ki hak ve hakikatten hiçbir şey, yaratıkların korkusundan dolayı insanlara gizli kalmasın.
Allah'ım, biz senden İslam ve ehline izzet bağışlayacağın; nifak ve ehlini zelil edeceğin onurlu bir devletin tahakkuk bulmasını istiyoruz öyle bir devlet ki, bizi o devlette, itaatine davet edenlerden ve hidayet yolunun öncülerinden kılasın, onun vesilesiyle dünya ve ahiret kerametini bize ihsan edesin. Allah'ım, haktan bize tanıttığın şeyi taşımaya muvaffak et; eksiğimiz olan (tanımadığımız) şeye de bize ulaştır (bizi on-dan haberdar kıl).
Allah'ım, onun vesilesiyle dağınıklığımızı topla, ayrılığımızı birleştir, açığımızı kapat, azlığımızı çoğalt, zilletimizi izzete dönüştür, ailemizi müstağni kıl, borcumuzu eda et, fakirlik ve ihtiyacımızı gider, zorluğumuzu kolaylaştır, yüzlerimizi ak et, esirlerimizi esaret zincirinden kurtar, isteklerimizi karşıla, (zuhuru için) bize verdiğin sözü yerine getir, dualarımızı kabul eyle, istediğimiz şeyleri ver, bizi dünya ve ahiret arzularımıza ulaştır ve isteğimizden daha fazla bize bağışta bulun.
Ey istenilen ve bağışta bulunanların en hayırlısı! Onun vesilesiyle göğüslerimize şifa ver, kalplerimizin öfkesini gider, bütün ihtilaflara rağmen bizi hakka hidayet et; şüphesiz sen istediğini doğru yola hidayet edersin, yine onun vesilesiyle düşmanına ve düşmanımıza karşı bize yardımda bulun; ey hak olan Allah! İlahi amin.
Allah'ım, Peygamberimizin -Senin salat’ın ona ve Ehl-i Beytine ol-sun- yanımızda olmamasından, İmamımızın gaybetinden, düşmanımızın çok ve sayımızın azlığından, fitnelerin bize şiddetinden ve zamanın şarlarının bizi güçsüz düşürmesinden sana şikayet ediyoruz. Muhammed ve Ehl-i Beyt’ine salat gönder; katından olan acil bir zaferle, zorlukları gidermenle, güçlü bir yardımınla, aşikar kıldığın hak bir saltanatla, bizleri kapsayan geniş bir rahmetinle, bizleri örten bir afiyetle bize yardımda bulun; kendi rahmetin hürmetine ey rahmet edenlerin en merhametlisi!”
ALLAHUMME SALLİ ALA MUHAMMED VE ÂL-İ MUHAMMED VE ACCİL FERECEHUM VE FERECENA BİHİM
Kullanıcı avatarı
f_altan
Mesajlar: 2376
Kayıt: 22 Oca 2007, 20:49

Mesaj gönderen f_altan »

2- Gaybet Döneminde Okunulması Emredilen Dua

Merhum Şeyh Saduk, Hz. Mehdi aleyhi’s-selâm’ın Gaybet-i Suğra dönemindeki özel naiplerin yoluyla şu duayı İmam Mehdi’den nakletmektedir:
“Allah'ım, kendini bana tanıt, eğer kendini bana tanıtmazsan resulü-nü tanıyamam; Allah'ım resulünü bana tanıt, eğer resulünü bana tanıtmazsan hüccetini tanıyamam; Allah'ım hüccetini bana tanıt, eğer hüccetini tanıtmazsan dinimden saparım; Allah'ım cahiliye ölümüyle beni öldürme; ve hidayet ettikten sonra kalbimi saptırma.
Allah'ım, senin hidayetin sayesinde Peygamberden sonra itaatini bana farz kıldığın kimselerin velayetini kabul ettim. Böylece emir sahibi olan Emir-ul Müminin Ali’nin, Hasan ve Hüseyn’in, Ali ve Muhammed’in, Cafer ve Musa’nın Ali ve Muhammed’in, Ali ve Ha-san’ın ve Hüccet’ul Kaim’il Mehdi’nin -senin selamın onların hep-sine olsun- velayetlerine boyun eğdim ve onlara uydum.
Allah'ım, öyleyse beni dininde sabit kıl, itaatinde gayretlendir, kal-bimi Veliyy-i emrine -İmam Mehdi’ye- karşı yumuşak kıl, yaratıklarını sınadığın şeylerde beni koru, halktan gizlediğin ve senin izninle onlardan gayıb olan ve (zuhur etmek için) emrini bekleyen Veliyy-i emrine itaatte beni sabit kıl. Allah'ım, Velinin işini aşikâr etmek ve gaybet perdesinden çıkarak kıyam etmesi için izin vereceğin uygun zamanı sen bilirsin; öyleyse bu gaybette karşı beni sabırlı kıl ki, erte-lediğin şeyin çabuk olmasını, çabuklaştırdığın şeyin ertelenmesini, örttüğün şeyin perdesini açmayı ve sakladığın şeyi araştırmayı istemeyeyim, tedbir ve kararın hususunda seninle münazaa etmeyeyim, “Niçin, nasıl ve neden dolayı Veliyy-i emrin zuhur etmiyor, oysa ki yeryüzü zulümle dolmuştur?” demeyeyim ve bütün işlerimi sana bırakayım.
Allah'ım, ben velliyy-i emrini aşikar olup emrini uyguladığı halde bana göstermeni istiyorum. Şunu da biliyorum ki, güç, kudret, bur-han, hüccet (delil), meşiyet ve irade senin elindedir. Öyleyse Veliyy-i emrini, açıkça konuşabildiği, nişanelerinin belirginleştiği, sapıklığı yok edip hidayete sevk ettiği ve cehaletten kurtardığı halde onu gö-rebilmeyi bana ve bütün müminlere nasip eyle.
Ey Rabbim, onun açıkça görülmesini müyesser eyle; onu görmekle, gözlerimizi aydınlat, bizi onun hizmetinde bulundur; onun yolu üze-re öldür, onun grubunda haşret.
Allah'ım onu, bütün yaratıklarının şerrinden koru; onu kendi korumanla, önünden, arkasından, sağından, solundan, yukarısından ve aşağısından koru; öyle koru ki, artık öyle koruduğun kimse yok olmaz; bu yolla da Resulünü ve resulünün vasisinin yolunu sağlamlaştır.
Allah'ım, onun ömrünü uzat, ömür süresini artır, veli ve önder kıldığın şeyde ona yardımda bulun, ona ikramını çoğalt. Çünkü o doğru yol bulmuş hidayetçi, hidayet olmuş kıyam edici, pâk, muttaki, ter-temiz, (Rabbinin verdiğine) razı ve hoşnut, sabreden, çaba gösteren ve çok şükredendir.
Allah'ım, gaybet zamanının uzaması ve haberinin bizden kesilmesin-den dolayı yakini bizden alma; onu anmayı, onu beklemeyi, ona i-man etmeyi, zuhur edeceğine yakini olmayı, ona dua etmeyi, ona salat göndermeyi bize unutturma; gaybetinin uzamasıyla, zuhur ve kıyamından bizi umutsuz etme; onun hakkındaki yakinimizi, Resulü-nün kıyamına ve indirdiğin ayetlere olan inancımız gibi sağlam kıl. Kalplerimizi ona iman etmede güçlü kıl; bizi onun eliyle hidayet et, büyük ve doğru yola götür. Bizi ona itaat etmekte güçlü ve ona uy-makta sebatlı kıl. Yine bizi onun hizbinde, ona yardım edenler ve onun işine razı olanlar arasında kıl.
Bu inancı hayatta ve ölüm anında bizden alma; bu inançta şüphe etmediğimiz, ahdi bozmadığımız, şüpheye kapılmadığımız ve onu yalanlamadığımız halde canımızı al.
Allah'ım, onun zuhurunu yakınlaştır, yardımınla onu teyit et; ona yardım edenlere yardımda bulun, yardım etmeyerek onu yalnız bırakanları yalnız bırak; onunla düşmanlık yapan ve onu yalanlayanlara gazap et; onunla hakkı aşikar kıl; onunla zulmü yok et; onun vesilesiyle mümin kullarını zilletten kurtar; beldeleri ihya et, azgınları öl-dür, dalalet başlarını ez, zalim ve kafirleri zelil et, münafıkları, ahdi bozanları ve yeryüzünün doğusunda ve batısında, denizinde ve karasında, dağında ve ovasında olan bütün mülhitleri (kafirleri) yok et; öyle ki, onlardan hiç kimse ve hiç bir eser baki kalmasın. Beldelerini onlardan temizle ve kullarının gönüllerine, onların yok olmasıyla şifa ver.
Onun vesileyle dininden mahvolanı yenile, hükmünden ve dininden değişeni ıslah et; öyle ki, onun vesilesi ve onun eliyle dinin yepyeni olsun; onda hiç bir eğrilik ve bid’at kalmasın; öyle ki, onun uyguladığı adalet ile kafirlerin ateşlerini söndüresin. Şüphesiz o, kendin için halis kıldığın (seçtiğin), dininin yardımı için razı olduğun, ilminle seçtiğin, günahlardan koruduğun, eksikliklerden münezzeh et-tiğin, gizlilere vakıf kıldığın, kendisine nimet verdiğin ve pislikler-den arıttığın kulundur.
Allah'ım, öyleyse ona, onun tertemiz olan babalarına ve seçkin Şiilerine salat gönder, onları en üstün arzularına ulaştır ve bizden olan bu duayı, her çeşit şüphe, riya ve şöhretten halis kıl; öyle ki, bu duâ vasıtasıyla senden başkasını kastetmeyelim ve senin rızandan başkasını istemeyelim.
Ey Allah; Peygamberimizi yitirmiş olmamızı, velimizin (önderimizin) gaybetini, zamanın bize olan zorluğunu, fitnelerin üzerimize çökmesini, düşmanların bize karşı birbirlerine destek olmalarını, onların çok bizim ise sayımızın az olmasını sana şikayet ediyoruz. Allah'ım, öyleyse bu zorlukları, acil bir zafer, senden taraf güçlü bir yardım ve adaletçi bir İmam’ın zuhuruyla gider; ey alemlerin Rabbi olan hakk olan ilah!
Allah'ım, adaletini kullarının arasında aşikar etmek ve beldelerindeki düşmanlarını öldürmek için kendi Veline izin vermeni istiyoruz; böylece, zulüm için, kırmadığın hiçbir temel, yok etmediğin hiçbir yapı, zayıflatmadığın hiçbir güç, yıkmadığın hiçbir direk (destek), köreltmediğin hiçbir kılıç ve silah, devirmediğin hiçbir bayrak, öl-dürmediğin hiç bir kahraman, hor ve hakir etmediğin hiçbir ordu bırakmayasın.
Ey Rabbim, onları parçalayıcı taşınla taşla, keskin kılıcınla onları vur, suçlulardan geri dönmeyecek gazabınla onları cezalandır, kendi düşmanlarını, dinin düşmanlarını ve Resulünün düşmanlarını, velinin ve mümin kullarının eliyle cezalandır.
Ey Allah; velini, yeryüzündeki hüccetini, düşmanlarının korkusun-dan emanda kıl; ona mani olana mani ol; ona hile yapanı tuzağına düşür; ona kötü kasıtta bulunanı bedbahtlığa duçar et; ona ulaşmalarını önle; onun vesilesiyle düşmanların kalplerini korkut, ayaklarını sars, açıkça ve aniden onları azabına duçar et. Azabını onlara şiddetlendir, kullarının arasında onları zillete düşür, beldelerinde onlara lanet et, cehennemin en aşağı tabakasında onlara yer ver, en şiddetli azabını onlara indir, onları ateşe at, ölülerinin kabirlerini ateşle dol-dur, onları yakıcı ateşine vasıl et; çünkü onlar namazı zayi ettiler, heva ve heveslerine uydular, seçkin kullarını hor ve hakir ettiler.
Allah'ım, Velin vesilesiyle Kur’an’ı ihya et, karanlığı olmayan ebedi nurunu bize göster, onun vesilesiyle ölü kalpleri dirilt, yanan göğüslere şifa ver, dağınık fikirleri hak üzere topla, tatil olan hadleri (şer’i cezaları) ve terk edilmiş hükümleri ikame et; böylece, zahir olmamış hiç bir hak ve parlamamış hiç bir adalet baki kalmasın.
Allah'ım bizi, onun yâranlarından, onun hükümetini takviye eden, onun emrini yerine getiren, onun işine razı olan, onun verdiği hükümlere teslim olan ve yaratıklarından (korkarak) takiyyeye ihtiyaç duymayanlardan kıl.
Ey Rabbim, kötülükleri gideren, çağırdığında çaresiz kalana icabet eden, büyük sıkıntılardan kurtaran sensin. Öyleyse her çeşit zararı velinden uzaklaştır, vaat ettiğin gibi onu yeryüzünde halifen kıl.
Allah'ım, bizi, Al-i Muhammed’in düşmanlarından kılma, Al-i Muhammed’e kin besleyenlerden de kılma; ben bundan sana sığınıyo-rum; öyleyse beni koru; ben sana sığınıyorum, öyleyse banı koru.
Ey Rabbim; Muhammed ve Al-i Muhammed’e salat gönder; beni onların makamı hürmetine dünya ve ahirette kendi katında kurtuluşa eren ve mukarreblerden kıl.”
ALLAHUMME SALLİ ALA MUHAMMED VE ÂL-İ MUHAMMED VE ACCİL FERECEHUM VE FERECENA BİHİM
Kullanıcı avatarı
f_altan
Mesajlar: 2376
Kayıt: 22 Oca 2007, 20:49

Mesaj gönderen f_altan »

3- Üzüntülerin Giderilmesi Hakkındaki Dua

“Allah'ım; bela (ve imtihan) büyümüş, İmamımızın gizliliği aşikâr ol-muş, umutlar kesilmiş, perdeler kalkmış, yeryüzü daralmış göğün rahmeti önlenmiş; ey Rabbim, yardım dilenilecek, kendisine şikayet götürülecek, zorlukta ve kolaylıkta dayanılacak olan sensin.
Allah'ım! Muhammed ve Al-i Muhammed’e rahmet eyle, onlara itaat etmeyi bizlere farz kıldın, bu vesileyle onların makamlarını bize tanıt-tın; öyleyse onların hakkı hürmetine göz yumup açma veya daha kısa bir zamanda gam ve üzüntüyü bizden gider.
Ey Muhammed, Ey Ali, sorunumun çözümü için bana yetin çünkü siz yeterlisiniz; bana yardım edin çünkü siz yardım edensiniz.
Ey Mevlam, ey zamanın sahibi olan İmam, benim feryadıma yetiş, benim feryadıma yetiş, benim feryadıma yetiş.”
ALLAHUMME SALLİ ALA MUHAMMED VE ÂL-İ MUHAMMED VE ACCİL FERECEHUM VE FERECENA BİHİM
Kullanıcı avatarı
f_altan
Mesajlar: 2376
Kayıt: 22 Oca 2007, 20:49

Mesaj gönderen f_altan »

4- Dünya ve Ahiret İşleriyle İlgili Dua

“Allah'ım, bize, sana itaat etmek muvaffakiyetini, isyandan uzaklaş-mayı, niyetin doğruluğunu ve saygısı korunması gereken kimseleri tanımayı ihsan et; bize hidayete erişmek ve onda sabit kalmakla ikramda bulun; dillerimizi doğruluk ve hikmetle güçlendir; kalplerimizi ilim ve mârifetle doldur; karınlarımızı haramdan ve şüpheli şeylerden arıt; el-lerimizi zulüm ve tecavüzden alıkoy; gözlerimizi kötülüklerden ve hıyanetten koru; kulaklarımızı boş söz ve gıybete kapat.
Alimlerimize, dünyaya düşkün olmamayı ve hayırseverliği; öğrencilere ciddi çalışmayı ve rağbeti; dinleyenlere uymayı ve öğüt almayı ih-san et.
Müslümanların hastalarına şifa ve rahatlık, ölülerine şefkat ve rahmet, yaşlılarımıza vakar ve ağır başlılık, gençlerimize hakka dönüş ve töv-be, kadınlarımıza haya ve iffet, zenginlerimize alçak gönüllülük ve cömertlik, fakirlerimize sabır ve kanaat lütfet.
Gazilere galibiyet, tutsaklara kurtuluş, emir sahiplerine adalet ve şef-kat, emir altındakilere (halka) insaf ve güzel huy nasip et.
Hacıların, ziyaretçilerin, yol azıkları ve nafakalarını bereketli kıl; onlara farz kıldığın hac ve umreyi eda etmelerini müyesser eyle; ey merhametlilerin en merhametlisi, fazlın ve rahmetinle dualarımızı kabul buyur.”
ALLAHUMME SALLİ ALA MUHAMMED VE ÂL-İ MUHAMMED VE ACCİL FERECEHUM VE FERECENA BİHİM
Cevapla

“Oniki İmamlar'ın Hayatı” sayfasına dön