İmam Rıza (a.s)'ın Hayatı, Fazileti...

Kullanıcı avatarı
f_altan
Mesajlar: 2376
Kayıt: 22 Oca 2007, 20:49

Mesaj gönderen f_altan »

İMAM RIZA (A.S)’DAN KIRK HADİS

İnsanların İki Kısım Oluşu

1- “İnsanlar iki kısımdır: Kendisinden daha iyi ve takvalı olan ve kendisinden daha kötü ve aşağı olanlar. Kendisinden daha aşağı olan biriyle karşılaştığında şöyle demelidir: “Belki onun iyiliği gizlidedir ve bu onun yararınadır; benim iyiliğim ise açıktadır; bu da benim zararımadır.” Ama kendisinden daha iyi ve daha takvalı birini gördüğünde, ona ulaşmak için karşısında tevazu etmelidir. Bunu yaparsa makamı yücelir, iyilikleri halis olur, ismi iyilikle anılır ve zamanının efendisi olur.”[1]

Hayır Beklenilmeyen Kimse

2- “Asaletinde güvenirlik, tabiatında kerem, ahlakında sebat, nefsinde şeref ve kalbinde Allah korkusu tanımadığın kimseden, dünya ve ahiret işlerinden hiçbiri için hayır bekleme.”[2]

İmanın Dört Rüknü

3- “İmanın dört rüknü vardır: Allah’a tevekkül etmek, Allah’ın kazâ ve kaderine razı olmak, Allah’ın emrine teslim olmak ve işleri Allah’a bırakmak. Salih kul (Mümin-i Âl-i Firavun) şöyle dedi: “Ben işimi Allah’a bırakıyorum... (Bunun üzerine) Allah, onların düzenlerinin kötülüklerinden onu korudu.”[3]

İmanın İzahı

4- “İman; farzları yerine getirmek, haramlardan sakınmak, kalple Allah'ı tanımak, dille ikrar etmek ve uzuvlarla da amel etmektir.”[4]

Kur’ân’ın Tavsifi

5- Bir Gün İmam Rıza (a.s) Kur’an’ı andığında, ondaki hücceti ve nazmındaki mucizeyi beyan ederek şöyle buyurdular: “Kur’an-ı Kerim, Allah’ın sağlam ipi, muhkem kulpu ve örnek yoludur. İnsanı cennete götürüp ateşten kurtarır. Zaman onu yıpratmaz, ağızlarda dolaşması onu basitleştirmez. Çünkü o, belli bir zaman için gönderilmemiştir. O, insan için açık bir delil ve hüccet kılınmıştır. Hiçbir taraftan batıl ona giremez. Zira o, Hamid (övgüye layık) ve Hekim (hikmet sahibi) olan Allah tarafından indirilmiş bir kitaptır.”[5]

Cömertle Cimrinin Ahlakı

6- “Cömert, yemeğini yesinler diye halkın yemeğinden yer. Ama cimri, yemeğini yemesinler diye halkın yemeğinden yemez.”[6]

İmametle İmamın Toplumdaki Konumu

7- “İmamet (Müslümanların önderliği); dinin yuları, Müslümanların düzeni, dünyanın ıslahı ve müminlerin izzetidir. İmamet; İslam’ın gelişen kökü ve yücelen dalıdır. İmam ile namaz, zekât, oruç, hac ve cihat kâmil olur, ganimet ve sadakalar çoğalır, had (şer’î ceza) ve hükümler uygulanır, hudut ve sınırlar korunur.”[7]

Afiyetin Dokuz Cüz’ünün Susmakta Olması

8- “Öyle bir gün gelir ki, afiyet (rahatlık) on cüz olur; dokuz cüz’ü, insanlardan uzuaklaşmakla, bir cüz’ü de susmakla sağlanır.”[8]

Aklın Allah’ın Armağanından Olması

9- İmam (a.s), Ebu Haşim-i Câferi’ye şöyle buyurdular: “Ey Ebu Haşim! Akıl Allah’ın bir armağanıdır; edep ise zahmetle elde edilen bir şeydir. Zahmetine katlanan onu elde eder; ama zahmet ve zorluğa katlanarak akıl elde etmeye çalışan, ancak cehaletini artırır.”[9]

Müminin Üç Haslete Sahip Olmadıkça Mümin Olamaması

10- “Mümin, kendisinde üç haslet olmadıkça mümin olamaz: Rabbinden bir sünnet, Peygamberinden bir sünnet, velisinden (İmamından) bir sünnet. Rabbinden olan sünnet, sırrını başkalarından gizlemektir. Nitekim Allah-u Teala buyurmuştur ki: “Gizlileri bilendir, gizlileri razı olduğu elçilerden başka bir kimseye bildirmez.” Peygamberden olan sünnet, halkla iyi geçinmektir. Nitekim Allah-u Azze ve Celle Peygamberine: “Halkın yanlışlıklarını af ve onları iyi iş yapmaya emret” diye buyurarak halkla iyi geçinmesini emretmiştir. Velisinden olan sünnet ise sıkıntı ve zorluklarda sabırlı olmaktır.”[10]

On Haslet Olmadıkça Aklın Kemale Ermemesi

11- “Müslümanda on haslet olmadıkça aklı kemale ermez: İyiliği umulmalı, kötülüğünden emin olunmalı, başkalarının az iyiliğini çok görmeli, kendisinin çok iyiliğini az saymalı, ihtiyacı olanların müracaatından bıkmamalı, ömür boyu ilim talep etmekten yorulmamalı, Allah yolunda fakir olmayı zengin olmakta daha çok sevmeli, Allah yolunda aşağı olmayı düşmanlar içerisinde aziz (üstün) olmaya tercih etmeli, tanınmamayı meşhur olmaya üstün tutmalı, en önemli olan onuncusu ise karşılaştığı herkesi kendisinden daha iyi ve daha takvalı bilmesidir.”[11]

Nefsini Hesaba Çekenin Kâr Etmesi

12- “Kim nefsini hesaba çekerse, kâr eder; kim ondan gafil olursa, zarara uğrar; kim (Allah’tan) korkarsa, güvene kavuşur; kim ibret alırsa, basiretli olur; kim basiretli olursa, anlar; kim de anlarsa, bilgili olur.”[12]

Kulların En İyileri

13- “Kulların en iyileri kimlerdir?” diye sorduklarında şöyle buyurdular: “Kulların en iyileri, iyilik yaptığında sevinen, kötülük yaptığında mağfiret dileyen, kendisine bir nimet verildiğinde şükreden, sıkıntıya düştüğünde sabreden, sinirlendiğinde ise affeden kimselerdir.”[13]

Büyük Günahlar

14- “Kaçınılması gerekli olan büyük günahlar şunlardır: Allah-u Teala’nın öldürülmesini haram kıldığı nefsi öldürmek, zina ve hırsızlık yapmak, şarap içmek, ana-babaya eziyet etmek, savaştan kaçmak, hakkı olmaksızın zorla yetimin malını yemek, zaruret olmaksızın murdarı, kanı, domuz etini ve Allah’ın adı getirilmeden kesilen hayvanın etini yemek, haram olduğu açıklandıktan sonra faiz yemek, haramdan mal kazanmak, kumar oynamak, ölçü ve tartıda eksik vermek, iffetli hanımlara iftira etmek, livata yapmak, yalan yere şahitlik etmek, Allah’ın lütfundan meyus olmak, Allah’ın cezalandırmasından korkmamak, Allah’ın rahmetinden ümit kesmek, zalimlere yardımcı olmak, onlara yaslanmak, yalan yere yemin etmek, sıkıntıda olmaksızın halkın hakkını (borcunu) vermemek, yalan konuşmak, kibirli olmak, israf ve tebzir (savurganlık) etmek, hıyanet etmek, haccı küçümsemek, Allah’ın velileriyle savaşmak, boş şeylerle eğlenmek ve günah işlemekte ısrar etmek.”[14]

Abdestle İlgili Meseleler

15- “(Abdest, Allah’ın Kur’ân’da buyurduğu üzere, yüzü ve elleri yıkamak, başı ve ayakları da meshetmektir) Abdeste, yüz ve elleri yıkamanın bir defası farz, ikincisi ikmaldir, fazlası ise günahtır, sevabı da yoktur. Abdesti ancak (bağırsaktan çıkan) gaz, bevl (idrar), gait (dışkı), uyku ve cünüplük bozar. Kim mestin üzerine mesh ederse, Allah’a, Peygamber’e ve Kur’an’a karşı çıkmıştır; abdesti de batıldır. Ali (a.s) da mestin üzerine meshetmede diğerlerine muhalefet etmiştir.”[15]

Allah’ın Lütuf ve İhsanı Karşılığında O’na İtaat Edilmesinin Gerekliliği

16- “Eğer Allah-u Teala insanları, cennet ve cehennemle müjdeleyip korkutmasaydı, yine de onlara yaptığı lütuf ve ihsanı karşılığında Allah’a itaat edip O’na isyan etmemeleri gerekirdi.”[16]

Oruç Tutmanın Felsefesi

17- “Orucun neden insanlara farz kılındığı sorulacak olursa cevap olarak şöyle denir: Açlık ve susuzluğun zorluğunu görerek ahiretin fakirliğini anlamaları ve oruçlunun, huşulu olması, zelil ve zavallı olduğunu anlaması, ödüllendirilmesi, sevaba ümitli olması, açlık ve susuzluk karşısında (bilinçle) sabrederek sevabı hakketmesi için oruç farz kılındı. Üstelik oruç, şehvetlerin (nefsi isteklerin) kırılmasına da sebep olur. Yine orucun farz kılınmasının sebebi, dünyada insanlara bir öğüt olması, onları dini mükellefiyetlerini yerine getirmeye yöneltmesi, ahiret için kılavuz olması, dünyadaki yoksulların durumlarını anlamaları ve Allah’ın onların mallarındaki farz kıldığı hakları yoksullara eda etmeleri içindir.”[17]

Namazın Cemaatle Kılınmasının Felsefesi

18- “Namazın cemaatle kılınmasının hikmeti; tevhit, İslam ve Allah’a olan ibadetin, zahir, aşikar ve yaygın olması içindir. Çünkü bunların aşikar ve ibadetin sadece Allah’a mahsus oluşu, doğu ve batıda yaşayan herkese hüccet olması içindir. Yine, dini hafife alanların İslam’ın zahirine ikrar ettikleri şeyi eda etmeleri ve insanların birbirlerine şahitlik yapabilmelerinin câiz ve mümkün olması içindir. Bunlara ilave olarak namazın cemaatle kılınması, takvaya ve iyiliğe yardımcı olur ve Allah’a karşı yapılan birçok günahların önlenmesini sağlar.”[18]

Üç Şeyin Üç Şeyle Birlikte İstenmesi

19- “Allah-u Teala, Kur’an’da üç şeyi üç şeyle birlikte emretmiştir: Namazı zekatla birlikte emretmiştir; öyleyse kim namaz kılıp da zekat vermezse, onun namazı kabul olmaz. Allah-u Teala, kendisine ve ana-babaya şükür ve teşekkür etmeyi birlikte emretmiştir; öyleyse kim ana-babaya teşekkür etmezse, Allah’a şükretmemiş sayılır. Allah-u Teala, kendisinden çekinmeyi ve sıla-i rahimde bulunmayı birlikte emretmiştir, öyleyse kim sıla-i rahim yapmazsa, Allah Azze ve Celle’den gerektiği şekilde çekinmemiştir.”[19]

Ehl-i Beyt’in Şefaati Ümidiyle İyi Amellerin Terk Edilmesinin Doğru Olmaması

20- “Âl-i Muhammed’e (Ehl-i Beyt’e) olan sevgi ümidiyle (ona dayanarak) ibadette gayret göstermeyi ve salih ameller yapmayı asla terk etmeyiniz.”[20]

Hırs, Haset ve Cimrilikten Kaçınmanın Gerekliliği

21- “Hırs ve hasetten kaçının; çünkü geçmiş ümmetleri bu iki sıfat helak etmiştir. Cimrilikten de sakının; çünkü cimrilik hür ve mümin insanda bulunmaması gereken imana aykırı bir afettir.”[21]

Ey Ali!

22- “Ey Ali! Nimetlerin kadrini bilin (onların şükrünü yerine getirin). Çünkü nimetlerin kadri bilinmezse, elden çıkarlar; bir daha da geri dönmezler. Ey Ali! İnsanların en kötüsü, yardımını (halktan) esirgeyen, (sofrasına kimseyi davet etmeyip) yalnız yemek yiyen ve kölesine (hizmetçisine) kırbaç vuran kimselerdir.”[22]

Cemaatle Kılınan Her Rekatın İki Bin Rekata Bedel Olması

23- “Namaz, vaktin evvelinde kılınmalıdır. Cemaatle kılınan her rekat, ferdi kılınan iki bin rekata bedeldir. Fasığın arkasında namaz kılma ve velâyet ehlinden başkasına da iktida etme.”[23]

Ay ve Günlerin Oruçları

24- “Ramazan ayının orucu, Ramazan hilalinin görülmesiyle başlar ve Şevval hilalinin görülmesiyle de sona erer. Teravih namazı (Ramazan ayı gecelerinde kılınan müstehap namazlar, diğer müstehap namazlar gibi) cemaatle kılınmaz. Her ay üç gün oruç tutmak müstahaptır; her on günden birini; ilk on günde perşembe, ikinci on günde çarşamba, son on günde de yine perşembe günü. Şaban ayının orucu güzel bir amel ve sünnettir. Resulullah (s.a.a) buyurmuştur ki: ‘Şaban ayı, benim ayımdır; Ramazan ayı da Allah’ın ayıdır.’ Ramazan ayının kaza olan oruçları artarda olmasa da olur.”[24]

Rahatlığı, Lezzeti, Vefası ve Yiğitliği Olmayanlar

25- “Cimrinin rahatlığı, hasetçinin lezzeti, çabuk usananın vefası, yalancının da yiğitliği olmaz.”[25]

Namazın Felsefesi

26- “Namazın felsefesi; Allah’ın rububiyetine ikrar etmek, şeriki olmadığını belirlemek, onlara itiraf ederek Cebbar olan Allah’ın önünde huzu ve huşu içerisinde durmak, geçmiş günahların affedilmesini dilemek, Allah’ın büyüklüğü karşısında günde beş defa yüzü yere koymak, unutmamak ve azmamak için Allah’ı sürekli anmak, O’nun huzurunda kendini hor ve hakir görmek, din ve dünyayla ilgili nimetlerin artmasını da talep etmektir. Üstelik namaz, mevlâ, yöneten ve yaratanı unutarak azmamak ve haddi aşmamak için insanı, gece gündüz sürekli olarak Allah’ı hatırlamaya iter. Namazda Rabbini anması ve O’nun huzurunda durması, onu her çeşit günah ve fesattan alı koyar.”[26]

Cihadın Ancak Adil İmamın Emriyle Yapılması

27- “Cihad, adil imamın emriyle yapılır. Kim mal, mülk ve canını savunma uğruna savaşır da öldürülürse, şehittir. Takiyye yurdunda (küfür diyarında) hiçbir kafiri öldürmek câiz değildir; ancak can tehlikesi olmadığı takdirde kafirden katil veya baği (azgın) olanlar öldürülebilir. Aynı mezhepten olmasalar da insanların mallarını haksız yere yemek câiz değildir.”[27]

Müminin Mümin Olduğu Halde Günah İşlememesi

28- “İslam, imandan başkadır. Her mümin, Müslümandır, ama her Müslüman mümin değildir. Hırsız, mümin olduğu halde hırsızlık yapmaz. Şarap içen de, mümin olduğu halde şarap içmez. Mümin, mümin olduğu halde Allah’ın haram kıldığı canı öldürmez. Haddi (şer’i cezayı) hak eden kimseler, ne mümindirler, ne de kâfir (yani müslümandırlar). Allah kendisine cenneti ve orada ebedî kalmayı vaat ettiği bir mümini cehenneme sokmaz. Nifak, fısk veya büyük bir günahtan dolayı cehennem ateşini hak eden bir kimse, ne müminlerle haşrolur ve ne de onlardan sayılır.”[28]

Şarabın Haram Kılınmasının Sebebi

29- “Allah Teala şarabı haram kılmıştır. Çünkü şarap fesada ve onu içen kimsenin şuurunu yitirip Allah’ı inkar etmesine, Allah’a ve resullerine iftirada bulunmasına sebep olur. Yine şarap; fesat, öldürme, birbirine itham etme (kazf), zina ve Allah’ın haramlarından çekinmemeye yol açar. Bundan dolayı, içinde sarhoş edici maddenin bulunduğu her şeyin içilmesinin haram olduğuna hükmettik. Çünkü şarabı içmekle meydana gelen sonuçlar, diğer sarhoş edici meşrubatın içilmesiyle de meydana gelir. Öyleyse Allah’a ve ahiret gününe inanan, biz Ehl-i Beyt’i seven ve bizi dost tutmakla şereflenen herkes, her türlü sarhoş edici meşrubattan uzak dursun. İçki içenlerle bizim aramızda hiçbir bağ yoktur.”[29]

Yedi Şeyin Yedi Şey Olmaksızın Alay Sayılması

30- “Yedi şey olmadan yedi şey alay sayılır: Kim kalpten pişman olmadan diliyle mağfiret dilerse, kendisini alay etmiştir; kim Allah’tan başarı ister de ciddiyet göstermezse, kendisiyle alay etmiştir; kim ihtiyatlı olmak ister de sakınmazsa, kendisiyle alay etmiştir; kim Allah’tan cenneti niyaz eder de sıkıntılarda sabırlı olmazsa, kendisiyle alay etmiştir; kim cehennemden Allah’a sığınır da dünyevi lezzetleri terk etmezse, kendisiyle alay etmiştir; kim Allah'ı anar da O’na kavuşmaya koşmazsa, kendisiyle alay etmiştir.”[30]

Sıla-i Rahim Yapmanın Gerekliliği

31- “Bir yudum suyla bile olsa, sıla-i rahimde bulun; en iyi sıla-i rahim akrabaya eziyet etmemektir. Allah-u Teala Kur’an’da şöyle buyurmuştur: “Sadakalarınızı, minnet ve eziyet ederek batıl etmeyin.”[31]

Aklın İnsanın Dost ve Düşmanı Olması

32- “Herkesin dostu, aklıdır; düşmanı ise cehaletidir.”[32]

Selam Vermede Fark Koymanın Allah’ın Gazabına Sebep Olması

33- “Kim, fakir bir Müslümanla karşılaştığında, zengine verdiği selâmdan farklı bir şekilde ona selâm verirse, kıyamet günü Allah’ı, kendisine gazap ettiği halde mülakat eder.”[33]

Nasıl Sabahladıklarını Açıklaması

34- “Nasıl sabahladınız?” diye sorduklarında şöyle buyurdular: “Yakınlaşmış bir ecel (azalmış bir ömür) ve korunmuş (yazılmış-kaydedilmiş) bir amelle sabahladım; ölüm yanı başımızda beklemekte, ateş arkamızda durmakta ve bize ne yapılacağını da bilmemekteyiz.”[34]

İman Edilmesi Gereken Meseleler

35- “Kabir azabına, nekir ve münkire, ölümden sonra dirilmeye, hesaba (sorgu suale), teraziye ve sırata iman etmek, sapıklık önderlerinden ve onların takipçilerinden uzaklaşmak, onlardan teberri etmek, Allah’ın velilerini veli edinmek, şarabın azını da çoğunu da haram bilmek dinimizdendir.”[35]

Yenmesi Helal veya Haram Olan Yumurtaların Tanınması İçin Bir Ölçü

36- “İki tarafı birbiriyle eşit olmayan her yumurtanın yenmesi helâldir. İki tarafı birbiriyle eşit olan her yumurtanın yenmesi de haramdır.”[36]

Hediyenin Kinleri Gidermesi

37- “Hediye, kinleri gönüllerden giderir (öyleyse hediye verin).”[37]

Çoğu Sarhoş Eden Her Şeyin, Azının da Haram Olması

38- “Sarhoş edici her şey şaraptır. Çoğu sarhoş eden her şeyin, azı da haramdır. Mecburiyette kalan kimse bile şarap içmemelidir; çünkü şarap (aklı mahvederek ruhi yönden) onu öldürür.”[38]

Yeni Doğan Çocuğun Yedinci Gününde Yapılması Gereken Şeyler

39- “Yeni doğan erkek veya kız çocuğu için yedinci gün kurban kesilir, aynı gün saçı kesilir, ismi konulur ve o günde saçının ağırlığı miktarınca da altın ve gümüş sadaka verilir.”[39]

Kıyamet Günü İmam (a.s)’a En Yakın Olacak Kimseler

40- “Kıyamet günü bana en yakın olanınız, ahlâkı en güzel olan ve ailesi için en hayırlı olanınızdır.”[40]
________________________
Kaynaklar
[1] - Tuhaf’ul-Ukul, s. 925. h. 17
[2] - Tuhaf’ul-Ukul, s. 929. h. 31
[3] - Mu’min/44 ve 45. Bihar’ul-Envar, c. 78, s. 338.
[4] - Tuhaf’ul-Ukul, s. 877.
[5] - Bihar’ul-Envar, c. 92, s. 14.
[6] - Tuhaf’ul-Ukul, s. 929, h. 33.
[7] - Usul-u Kafi, c. 1, s. 200.
[8] - Tuhaf’ul-Ukul, s. 929, h. 35.
[9] - Tuhaf’ul-Ukul, s. 933, h. 43.
[10] - Usul-u Kafi, c. 2, s. 241.
[11] - Bihar’ul-Envar, c. 78, s. 336.
[12] - Bihar’ul-Envar, c. 78, s. 352.
[13] - Tuhaf’ul-Ukul, s. 927.
[14] - Uyun-u Ahbar’ir-Rıza, c. 2, s. 127.
[15] - Tuhaf’ul-Ukul, s. 867.
[16] - Bihar’ul-Envar, c. 71, s. 174.
[17] - Bihar’ul-Envar, c. 96, s. 370.
[18] - Uyun-u Ahbar’ir-Rıza, c. 2, s. 109; el-Hayat, c. 1, s. 233.
[19] - a.g.e, c. 1, s. 258.
[20] - Bihar’ul-Envar, c. 78, s. 347.
[21] - Bihar’ul-Envar, c. 78, s. 346.
[22] - Tuhaf’ul-Ukul, s. 933, h. 41.
[23] - Tuhaf’ul-Ukul, s. 867.
[24] - Tuhaf’ul-Ukul, s. 871.
[25] - Bihar’ul-Envar, c. 78, s. 345.
[26] - Uyun-u Ahbar’ir-Rıza, c. 2
[27] - Tuhaf’ul-Ukul, s. 871.
[28] - Tuhaf’ul-Ukul, s. 877.
[29] - Vesail’uş- Şia, c. 17, s. 262.
[30] - Bihar’ul-Envar, c. 78, s. 356.
[31] - Bihar’ul-Envar, c. 78, s. 338.
[32] - Tuhaf’ul-Ukul, s. 923, h. 14.
[33] - Vesail’uş- Şia, c. 8, s. 442.
[34] - Tuhaf’ul-Ukul, s. 929, h. 30.
[35] - Tuhaf’ul-Ukul, s. 877.
[36] - Müsned-i İmam Rıza, c. 1, s. 294.
[37] - Bihar’ul-Envar, c. 78, s. 352.
[38] - Tuhaf’ul-Ukul, s. 879.
[39] - Tuhaf’ul-Ukul, s. 875.
[40] - Müsned-i İmam Rıza, c. 1, s. 294.
ALLAHUMME SALLİ ALA MUHAMMED VE ÂL-İ MUHAMMED VE ACCİL FERECEHUM VE FERECENA BİHİM
Kullanıcı avatarı
f_altan
Mesajlar: 2376
Kayıt: 22 Oca 2007, 20:49

Mesaj gönderen f_altan »

İBRETLİ ÖYKÜLER

1- Memun Ve Hırsız

Muhammed b. Sinan şöyle naklediyor:
Horasan’da mevlam Hz. Rıza (a.s)’ın yanında idim. Memun o zamanları genellikle İmam Rıza (a.s)’ı sağ tarafında oturtuyordu.
Memun’a bir adamın hırsızlık yaptığını bildirdiler. Memun o adamın ihzar edilmesini emretti. Hazır olduğunda Memun, alnındaki secde izinden dolayı onu zahitler kıyafetinde gördü. Bundan dolayı hırsıza: “Öf bu güzel ize ve bu çirkin işe! Acaba (alnındaki) gördüğüm bu güzel eser ve zahitlik simasıyla mı seni hırsızlık yamakla suçluyorlar?”
Sofu adam- “Ben bu işi (hırsızlığı) çaresiz olduğumdan dolayı yaptım. Çünkü sen, humus ve ganimetlerden benim payımı vermekten çekinmişsin!”
Memun- “Senin humus ve ganimetlerde ne hakkın vardır?”
Sofu- “Allah-u Teala humusu beş yere taksim edip şöyle buyurmuştur:
“Biliniz ki elde ettiğiniz ganimetin humusu (beşte biri) Allah’ın, Resulün, zevil kurbanın (Peygamber’in akrabalarının), yetimlerin, yoksulların ve yolcunundur.” [1]
Yine ganimeti de altı yere bölüp şöyle buyurmuştur: “Allah’ın o (fethedilen) şehir halkından peygamberine verdiği fey (mal, servet, toprak vb.), Allah’a, Peygamber’e, yakın akrabalığı olanlara (Ehl-i Beyt’e), yetimlere, yoksullara ve yolda kalmışlara aittir? Öyle ki (bu mal ve servet) sizden zengin olanlar arasında dönüp-dolaşan bir devlet olmasın.” [2]
Bu ayetlerin gereğince, ben yolcu ve yoksul olduğuma göre sen beni hakkımdan mahrum bırakmışsın.”
Memun- “Acaba ben, senin bu sözlerinle Allah’ın hüküm ve cezalarından birini terk mi edeyim?”
Sofu- “İlk önce kendini arındır, daha sonra başkalarını arındırmaya çalış! İlk önce Allah’ın haddini (cezasını) kendine uygula, daha sonra başkalarına uygula!”
Memun artık cevap veremedi, İmam Rıza’ya dönerek: “Bu konuda senin görüşün nedir?” dedi.
İmam Rıza (a.s)- “Bu adamın maksadı şudur ki, sen hırsızlık yaptığın için o da hırsızlık yapmıştır!”
Memun bu sözden öfkelenip hırsızlık yapan adama dönerek şöyle dedi: “Allah’a ant olsun ki senin elini kestireceğim.”
Sofu- “Acaba sen mi benim elimi kestiriyorsun, oysaki sen benim kölemsin?!”
Memun- “Yazıklar olsun sana, ben nasıl senin kölen oldum?!”
Sofu- “Senin annen Müslümanların malıyla alındığından dolayı seni azat etmedikleri serece bütün Müslümanların kölesisin; ben de seni azat etmemişim.
Üstelik sen humusu da yutmuşsun! Binaen aleyh ne Resulullah’ın Ehl-i Beyt’inin hakkını eda etmişsin, ne de benim ve benim gibi olanların hakkını vermişsin. Bir de kirli (suçlu) birisi, kendisi gibi çirkefli birisini temizleyemez; temiz bir kimsenin bulaşık bir şeyi temizlemesi gerekir. Hadde (şer’i cezaya) layık olan birisi kendisinden başlamadan önce başka birisine had uygulayamaz! Allah Teala’nın şöyle buyurduğunu duymamış mısın?:
“Siz insanlara iyiliği emrediyorken kendinizi mi unutuyorsunuz? Oysa siz Allah’ın kitabını okumaktasınız. Yine de akıllanmayacak mısınız?” [3]
Bu esnada Memun İmam (a.s)’a yönelerek: “Bu şahıs hakkında görüşün nedir?” diye sordu.
İmam Rıza (a.s) cevaben şöyle buyurdular:
Allah Teala, Hz. Muhammed (s.a.a)’e şöyle buyurmuştur:
“Allah Teala’nın kullara verdiği bir hüccet-i baliğası (üstün ve apaçık delili) vardır. Hüccet-i baliğa öyle bir hüccettir ki, cahil bir şahısa yetiştiğinde alim bir şahıs gibi onu anlar, dünya ve ahiret hüccetle ayakta durmuşlardır!”
İmam Rıza (a.s)’ın sözü buraya vardığında Memun, sofu adamın serbest bırakılmasını emretti.
Memun bu olaydan sonra, halkın arasına çıkmıyordu, Hz. Rıza (a.s) hakkında düşünceye dalmıştı; nihayet İmam (a.s)’ı zehirleterek şehit etti.[4]
_________________
[1] - Enfal/41
[2] - Haşr/7
[3] - Bakara/44
[4] - Bihar’ul-Envar, c. 49, s. 288
ALLAHUMME SALLİ ALA MUHAMMED VE ÂL-İ MUHAMMED VE ACCİL FERECEHUM VE FERECENA BİHİM
Kullanıcı avatarı
f_altan
Mesajlar: 2376
Kayıt: 22 Oca 2007, 20:49

Mesaj gönderen f_altan »

2- Allah Aşkına Her Ne Söylediyse Yapma!

Celludi isminde bir adam, Harun Reşit hükümeti tarafından Medine’de Ebu Talip evlatlarının evlerine saldırdı. İmam Rıza (a.s)’ın evine vardığında hanımların ziynet eşyalarını almak için içeri girmek istedi. İmam (a.s) bu durumu görünce şöyle buyurdu:
“Bu zulmü uygulamaya görevli olduğuna göre birazcık sabret; benim kendim ziynet eşyalarını sana getireyim.”
İmam (a.s) dediği şekilde de yaptı. Bu meselenin üzerinden bir müddet geçti ve siyasetler değişti, İmam Rıza (a.s)’ı veliaht ettiler. Bu sırada Celludi’yi zindana attılar. Muhakeme zamanı gelince İmam (a.s) Memun’a: “Bu ihtiyar kişiyle işin olmasın, onu bana bağışla” dedi. Uzaktan İmam’la Memun’un konuşmasına şahit olan Celludi, İmam’ın Memun’dan onun idamını istediğini zannetti; bundan dolayı Memun’a: “Allah aşkına bu kişi sana benim hakkımda her ne söylediyse yapma.” Memun da cevaben şöyle dedi: “Şimdi kendin yemin verdirdin. O halde kötü kader seni beklemektedir. Memun daha sonra onun idam fermanını imzaladı.

(Sefinet’ul-Bihar)
ALLAHUMME SALLİ ALA MUHAMMED VE ÂL-İ MUHAMMED VE ACCİL FERECEHUM VE FERECENA BİHİM
Kullanıcı avatarı
f_altan
Mesajlar: 2376
Kayıt: 22 Oca 2007, 20:49

Mesaj gönderen f_altan »

3- İki Yolcu

İki yolcu Horasan’a gittiler; namazlarının hükmünü sormak için İmam Rıza (a.s)’ın huzuruna vardılar. İmam (a.s) onlardan birine: “Senin namazın iki rekattır (seferidir)”; diğerine de: “Senin namazın dört rekattır (tamdır)” buyurdular.
O iki yolcu, İmam (a.s)’ın aralarında koyduğu farka şaşırdılar. İmam (a.s) onların bu hayretini görünce şöyle buyurdular:
“Senin namazının iki rekat olmasının sebebi şudur ki, sen helal yolculuğa gelmişsin; hedefin de beni görmek ve ziyaret etmektir. Helal yolculukta dört rekatlı namaz iki rekat kılınır. Ama diğerinin hedefi tağutu görmektir ve seferi de haram olduğundan dolayı dört rekatlık namazında bir değişiklik olmaz.”

(Vesail’uş- Şia, c.5, s.510)
ALLAHUMME SALLİ ALA MUHAMMED VE ÂL-İ MUHAMMED VE ACCİL FERECEHUM VE FERECENA BİHİM
Kullanıcı avatarı
f_altan
Mesajlar: 2376
Kayıt: 22 Oca 2007, 20:49

Mesaj gönderen f_altan »

4- Hurmayı Sevmesi

Süleyman-i Caferî şöyle diyor:
Bir gün İmam Rıza (a.s)’ın yanına uğradım, önünde berni hurması vardı, iştahla onu yiyordu. İmam (a.s) bana: “Ey Süleyman! Yaklaş hurma ye” buyurdular. Ben de İmam’la birlikte hurma yedim. Sonra İmam’a: “Canım sana feda olsun, ben sizin bu hurmayı iştahla yediğinizi görüyorum” dedim. İmam (a.s): “Evet ben hurmayı çok severim” buyurdular. Ben: “Neden çok seviyorsunuz?” dediğimde şöyle buyurdular:
“Resulullah (s.a.a) hurmayı çok severdi, Emir’ul-Muminin Ali (a.s) hurmayı çok severdi, Hasan’üz- Zeki (a.s) hurmayı çok severdi, Ebu Abdullah’il- Hüseyin (a.s) hurmayı çok severdi, Seyyid’ul-Abidin (a.s) hurmayı çok severdi, Ebu Cafer (İmam Bakır -a.s-) hurmayı çok severdi, Ebu Abdullah (İmam Sadık -a.s-) ve babam (İmam Musa Kazım -a.s-) hurmayı çok severdi; ben de hurmayı çok severim, şialarımız da hurmayı çok severler; çünkü onlar bizim tıynetimizden (balçıktan) yaratılmışlardır. Ey Süleyman! Bizim düşmanlarımız ise sarhoş edici şeyleri severler; çünkü onlar ateşin alevinden yaratılmışlardır.”

(Bihar’ul-Envar, c.49, s.102, H.23)
ALLAHUMME SALLİ ALA MUHAMMED VE ÂL-İ MUHAMMED VE ACCİL FERECEHUM VE FERECENA BİHİM
Kullanıcı avatarı
f_altan
Mesajlar: 2376
Kayıt: 22 Oca 2007, 20:49

Mesaj gönderen f_altan »

5- Allah’a İtaat Ettiğin Takdirde Benim Kardeşimsin

Yasir şöyle diyor:
İmam Rıza (a.s)’ın kardeşi Zeyd, Medine’de kıyam etti; bir grup kimselerin evini yaktı ve bazılarını da öldürdü. İşte bundan dolayı ona “Zeyd’un-Nar” (Ateş Zeyd) diyorlardı. Me’mun bazı kimseleri Medine’ye göndererek onu yakalatıp kendi yanına getirtti.
Me’mun, (İmam Rıza (a.s)’ın hatırı için onu bağışlayarak kardeşi İmam Rıza (a.s)’ın yanına götürmelerini emretti.
Yasir şöyle devam ediyor:
Zeyd’i İmam Rıza (a.s)’ın yanına götürdüklerinde İmam (a.s) şöyle buyurdular: “Ey Zeyd! Kufe cahillerinin: “Fatıma (a.s), iffet ve namusunu koruduğundan dolayı Allah onun zürriyetini (soyunu) cehennem ateşine haram kılmıştır” diye söylemiş oldukları söz mü seni mağrur edip aldatmıştır? Bu söz, sadece İmam Hasan (a.s)’la İmam Hüseyin (a.s) hakkında geçerlidir.
Sen, Allah’a karşı isyan ettiğin halde, gece gündüz Allah’a itaat ve ibadet eden (baban) Musa b. Cafer (a.s)’la (birlikte) cennete gideceğini mi zannediyorsun? Eğer durum böyle olursa o zaman sen Allah katında İmam Musa b. Cafer (a.s)’dan daha üstünsün! (Çünkübaban zahmet çekerek cennete gitmiştir; oysa sen zahmetsiz cennete gitmişsin.)[1] Allah’a and olsun ki, Allah katındaki sevap, ancak O’na itaat etmekle elde edilir. Sen Allah’a isyan etmekle o sevaba ulaşabileceğini mi zannediyorsun? ne de kötü düşünüyorsun!”
Zeyd, İmam Rıza (a.s)’ın sözlerine karşı şöyle dedi: “Ben senin kardeşin ve babanın oğluyum.”
İmam (a.s) buyurdu ki: “Sen Allah’a itaat ettiğin sürece benim kardeşimsin. Nuh (a.s) şöyle dedi: “Rabbim! Şüphesiz benim oğlum ailemdendir ve senin vaadin de doğrusu haktır. Sen hakimlerin hakimisin.” Rabbi de şöyle buyurdu: “Ey Nuh! Kesinlikle o senin ailenden değildir. Çünkü o, salih olmayan bir iş yapmıştır.”[2] Böylece Allah-u Teala onu, Allah’a karşı günah işlediğinden dolayı onun ehlinden (ailesinden) çıkarmıştır.”[3]
_________________
[1] - Başka bir rivayette şu sözü de ekliyor: Ali bin Hüseyin (a.s) şöyle diyordu: “Bizim iyilerimize iki kat sevap, kötülerimize de iki kat ceza verilir.” Bihar, c. 43, s. 230
[2] - Hud / 45
[3] - Bihar, c. 43, s. 231, H. 6; yine s. 230, H. 2; c. 49, s. 217 -219
ALLAHUMME SALLİ ALA MUHAMMED VE ÂL-İ MUHAMMED VE ACCİL FERECEHUM VE FERECENA BİHİM
Kullanıcı avatarı
f_altan
Mesajlar: 2376
Kayıt: 22 Oca 2007, 20:49

Mesaj gönderen f_altan »

6- Cennet Bahçelerinden Bir Bahçe

Hasan b. Fazzal babasından, o da İmam Rıza (a.s)’dan şöyle buyurduğunu nakletmiştir:
“Horasan’da bir yer vardır. Öyle bir zaman gelecek ki, orası meleklerin gidip geldiği yer olacaktır. Kıyamet gününe dek sürekli olarak bir grup melek inip bir grup melek kalkacaktır.”
“Ey Resulullah’ın torunu, bu mekan nerededir?” dediklerinde şöyle buyurdular: “Orası Tus (Meşhed)’dur. Allah’a and olsun ki, orası cennet bahçelerinden bir bahçedir. Kim beni o mekanda ziyaret ederse, Resulullah (s.a.a)’i ziyaret etmiş gibidir. Allah-u Teala, onun bu ziyareti için, kabul olmuş bin hac ve umre sevabını ona bağışlar; kıyamet günü de ben ve babalarım onun şefaatçisi oluruz.”

(Bihar, c. 102, s. 31)
ALLAHUMME SALLİ ALA MUHAMMED VE ÂL-İ MUHAMMED VE ACCİL FERECEHUM VE FERECENA BİHİM
Kullanıcı avatarı
f_altan
Mesajlar: 2376
Kayıt: 22 Oca 2007, 20:49

Mesaj gönderen f_altan »

7- İmam Rıza (A.S) Açısından Eşitlik

Abdullah b. Salt diyor ki: Belh halkından olan bir şahıs şöyle dedi:
İmam Rıza (a.s)’ın Horasan yolculuğunda ben O’nunla beraberdim. Bir gün kendi sofrasının getirilmesini istedi. Sofra açıldığında, Sudan ve diğer memleketlerden olan bütün köle ve hizmetçileri o sofranın başına topladı.
Ben İmam Rıza (a.s)’a: “Fedan olayım! Keşke bunların sofrasını ayırsaydın” dedim.
İmam (a.s): “Sus! Bizim hepimizin Rabbi birdir; anne ve babalarımız da birdir; sevap ve ceza da amellere göredir” buyurdular.

(Bihar, c. 49, s. 101)
ALLAHUMME SALLİ ALA MUHAMMED VE ÂL-İ MUHAMMED VE ACCİL FERECEHUM VE FERECENA BİHİM
Kullanıcı avatarı
f_altan
Mesajlar: 2376
Kayıt: 22 Oca 2007, 20:49

Mesaj gönderen f_altan »

8- Maslahat İçin Beddua

Safvan b. Yahya şöyle diyor:
Medine’de İmam Rıza (a.s)’ın huzurunda idim. Bir grup insanlarla birlikte, oturmuş olan bir şahısın kenarından geçtik. O adam İmam (a.s)’ı işaret ederek: “Bu Rafızi’lerin İmamıdır” dedi.
İmam (a.s)’a: “Bu adamın sözünü duydunuz mu?” diye sordum.
İmam (a.s): “Evet, o, imanını kamil etmekte olan bir mümindir” buyurdular.
Akşam olduğunda İmam (a.s) onun ıslahı için ona beddua etti. Çok geçmeksizin onun dükkanı yandı, hırsızlar da geri kalan eşyasını yağma ettiler. Sabah olduğunda o adamın İmam (a.s)’ın yanında mütevazı ve perişan bir vaziyette oturmuş olduğunu gördüm. İmam (a.s) ona yardım etmelerini emretti.
Daha sonra bana hitaben şöyle buyurdular:
“Ey Safvan! O, imanını kamil etmekte olan bir mümindir; gördüğün şeyden başkası onu ıslah edemezdi. (onun ıslah yolu bundan başka bir şey değildi).”

(Bihar, c. 49, s. 55)
ALLAHUMME SALLİ ALA MUHAMMED VE ÂL-İ MUHAMMED VE ACCİL FERECEHUM VE FERECENA BİHİM
Kullanıcı avatarı
f_altan
Mesajlar: 2376
Kayıt: 22 Oca 2007, 20:49

Mesaj gönderen f_altan »

9- Tartışması

İmam Rıza (a.s), İbn-i Ramin el-Fakih’e şöyle buyurdu:
“Ey İbn-i Ramin! Peygamber (s.a.a) Medine’den hicret ettiğinde yerine kimi tayin etti.”
İbn-i Ramin: “Hz. Ali’yi.”
İmam (a.s): “Neden Medine halkına: “Kendiniz birini seçin. Çünkü siz dalalet ve sapıklık üzere toplanmazsınız!” diye buyurmadı?”
İbn-i Ramin: “Halkın arasında ihtilaf ve fitne çıkmasından korktuğu için böyle yapmadı.”
İmam (a.s): “İhtilaf çıktığı takdirde, Yolculuktan Medine’ye geri döndüğünde onu ıslah edebilirdi.”
İbn-i Ramin: “Hz. Peygamber’in bizzat kendisi, kendi yerine birini halife tayin etmesi, elbette daha sağlam ve daha uygun olurdu.”
İmam (a.s): “O halde hayatında, ölümünden sonrası için kesinlikle birini kendi yerine halife tayin etmiştir.”
İbn-i Ramin: Hayır, kimseyi tayin etmemiştir!”
İmam (a.s): “Peygamber (s.a.a)’in ölümü, O’nun yolculuğundan daha önemli değil miydi?! Dünya yolculuğu kısadır, ama ölüm yolculuğu daha uzun ve ebedidir. O halde nasıl oldu da ölüm zamanı, ümmetin ihtilaf ve fitneye düşmeyeceğinden emin olarak kendi yerine halife tayin etmedi de dünyanın birkaç günlük yolculuğunda, ümmetin ihtilafa düşeceğinden korkup da yerine halife tayin etti? Oysa Hazretin kendisi hayatta idi ve ihtilafları da ıslah edebilirdi?!”
İbn-i Ramin, İmam Rıza (a.s)’ın mantıklı sözleri karşısında bir şey söyleyemeyerek susup kaldı.

(Bihar, c. 23, s. 75)
ALLAHUMME SALLİ ALA MUHAMMED VE ÂL-İ MUHAMMED VE ACCİL FERECEHUM VE FERECENA BİHİM
Cevapla

“Oniki İmamlar'ın Hayatı” sayfasına dön