İmam M. Bakır'ın Hayatı, Fazileti...

Kullanıcı avatarı
f_altan
Mesajlar: 2376
Kayıt: 22 Oca 2007, 20:49

Mesaj gönderen f_altan »

İMAM MUHAMMED BAKIR (A.S)’DAN KIRK HADİS

Zalimi Zulümden Sakındırmak

1- “Kim zalim bir hükümdarın anına giderek onu Allah’tan çekinmeye emreder ve ona nasihatte bulunursa, tüm insan ve cinlerin mükâfatı kadar ona mükafat verilir.”[1]

İslam’ın Beş Esas Üzere Kuruluşu

2- “İslam beş esas üzere kurulmuştur: Namaz kılmak, zekât vermek, hacca gitmek, Ramazan ayının orucu ve biz Ehl-i Beyt’in velayeti. Dört esas hakkında (onları terk etmede bazen) ruhsat verilmiştir; ama velayeti terk etmede ruhsat verilmemiştir; (çünkü) malı olmayana zekât ve hac farz kılınmamıştır; hasta olan, namazını oturarak kılar ve orucunu yer; ancak velayet, ister sağlam olsun ister hasta, ister fakir olsun ister zengin herkese farzdır.”[2]

İyilerin Kötülerle Birlikte Cezalandırılması

3- “Allah-u Teala, Şuayb peygambere şöyle bir vahiy gönderdi: ‘Ben senin kavminden yüz bin kişiyi cezalandıracağım; kırk bini kötülerdendir, altmış bini de iyilerden.’ Şuayb peygamber; ‘Ey Rabbim, bu kırk bin kişi kötülerdendir, iyilerin ne suçu vardır?’ dediğinde, Allah-u Teala ona cevaben şöyle vahyetti: “Onlar da kötülere dalkavukluk yaparak gazabım için onlara gazaplanmadılar.”[3]

Amellerin Ancak Velayete İnanmakla Kabul Olması

4- “Bütün işlerin zirvesi, onların doruk noktası, anahtarı, kapısı ve Allah’ın rızasını sağlayanı, (masum) İmam’ı tanıdıktan sonra ona itaat etmektir. Bilin ki, eğer bir adam geceleri ibadet yapar, gündüzleri oruç tutar, bütün malını Allah yolunda verir ve ömrü boyunca her yıl hacca gider, ama takip edeceği ve bütün işlerini onun kılavuzluğuna göre yapacağı İlahî bir velinin velayetine inanmazsa, Allah katında hiçbir sevabı hakketmez ve iman ehlinden de sayılmaz.”[4]

Halkın Sözüne Göre Değil Allah’ın Kitabına Göre Kendini Ayarlamak

5- “Bil ki, yaşadığın şehrin halkı sana, sen kötü insansın derse seni üzmemeli; sen iyi insansın derlerse de, bu seni sevindirmemeli; böyle olmadıkça bizlerin dostu olamazsın. (Her halükarda) sen kendini Allah’ın kitabına sunmalısın; eğer O’nun yolunda gidiyor, O’nun küçümsediğini küçümsüyor, sevdirdiğini seviyor ve korkuttuğundan da korkuyorsan o zaman diren ve hakkında söylenen sözlerin sana bir zararı olmadığı için de kendini müjdele.”[5]

İslam’ın Kökü, Dalı Ve Zirvesi

6- Süleyman b. Halid diyor ki:
İmam Muhammed Bakır (a.s) bana şöyle buyurdular:
“İslam’ın kökünün, dalının ve zirvesinin ne olduğunu sana söyleyeyim mi?” ‘Evet, sana feda olayım’ dediğimde buyurdular ki: “İslam’ın kökü namazdır, dalı zekattır, zirvesi cihattır.” Daha sonra: “İstediğin takdirde hayır kapılarını sana açıklarım” buyurdu. ‘Sana feda olayım, açıklayın’ dediğimde ise şöyle buyurdular: “Oruç, ateşe karşı siperdir; sadaka, hataları (günahları) yok eder ve gece yarısı kalkarak Allah’ın zikriyle meşgul olmak.”[6]

Allah Tarafından Belirlenen İmama Uymamanın Zararları

7- “Her kim Allah tarafından bir İmam ve önderi olmaksızın ibadette kendini yorarak Allah’a itaat ederse, onun ibadetteki çabası kabul olmaz; o sapık ve hayrandır. Allah onun amellerinden hoşlanmaz; o kendi çoban ve sürüsünü kaybetmiş bir koyuna benzer ki, gün boyu dolaşır durur, karanlık sardığında çobanının sürüsü olmayan başka bir sürü görür, meler ona doğru gider, onunla aldanır, (geceyi) onların ağılında yatar. (Sabah olunca) Çoban; ‘Kendi çoban ve sürüne katıl, sen çoban ve sürünü kaybetmişsin’ diyerek ona bağırır (onu kovar). Tekrar dehşet, şaşkınlık ve aç bir vaziyette o tarafa bu tarafa kaçar; onu kendi çoban ve sürüsüne götürecek kimse olmadığından kurt onun kaybolmasını ganimet bilip onu yer. Bil ki ümmetten her kim, Allah tarafından belli ve adil bir İmam’ı olmadan sabahlarsa, sapıklık ve hayranlık içerisinde sabahlar; eğer bu durum üzere ölürse küfür ve nifak ölümüyle ölmüş olur.”[7]

İşleri Allah İçin Yapmanın İmanın Kamil Olmasına Sebep Olması

8- “Kim Allah için sever, Allah için düşman olur ve Allah için ihsan ederse, imanı kamil olan kimselerden olur.”[8]

Ehl-İ Beyt Şialarının Sıfatları

9- Cabir diyor ki:
İmam Bakır (a.s) bana buyurdular ki:
“Ey Cabir! Şii olduğunu iddia edenin bizleri sevdiğini söylemesi yeter mi hiç? And olsun Allah'a bizim Şialarımız, Allah’tan korkan ve O’na itaat edenden başkası değildir. Bizim Şialarımız; alçak gönüllü olmak, Allah’tan korkmak, emanettar olmak, Allah’ı çok anmak, oruç tutmak, namaz kılmak, ana ve babaya iyilik etmek, fakir komşu, yoksul, borçlu ve yetimlere karşı kendini sorumlu bilmek, doğru konuşmak, Kur’an okumak ve insanlar hakkında iyilikten başka bir şey söylememekle tanınırlar ancak. Onlar kendi kavimlerinin, işlerde emin bildikleri insanlardır.”[9]

Müminin Sıfatı

10- “Mümin sevinçli olduğunda, sevinci onu günah ve batıla sokmaz; öfkelendiğinde, öfkesi onu hak söz söylemekten çıkarmaz; güçlü olduğunda ise gücü onu hakkı olmadığı şeye tecavüz etmeye sürüklemez.”[10]

Her Kulun Kalbinde Beyaz Bir Noktanın Varolması

11- “Her kulun kalbinde beyaz bir nokta vardır; bir günah işlediğinde o noktada siyah bir nokta oluşur; tövbe ederse, o siyahlık yok olur; günah işlemeyi sürdürürse o siyahlık gittikçe büyür ve sonunda o beyazı tamamen kaplar. Beyazı tamamen kapladığında artık o kalbin sahibi asla hayra dönmez. Allah-u Teala: “Hayır, onların kazanmakta oldukları kalpleri üzerinde pas tutmuştur.” diye buyurduğu (ayet-i şerife de) işte bu mana kastedilmiştir.”[11]

Haram Malın Doğurduğu Kötü Neticeler

12-“Eğer bir adam, haram yoldan bir mal elde ederse, onun hac, umre, sila-i rahim (ve buna benzer amelleri) kabul olmaz.”[12]

Kemalin Tümü

13- “Kemalin tümü, din hususunda derin bilgi sahibi olmak, musibetlere karşı sabretmek ve geçim masrafını ölçülü bir şekilde ayarlamaktır.”[13]

Dünya Ve Ahiret Güzelliklerinden Sayılan Üç Şey

14-“Üç şey, dünya ve ahiret güzelliklerindendir: Zulüm yapanı affetmen, ilişkisini kesenle ilişki kurman ve sana karşı cahillik yapana yumuşak ve olgun davranman.”[14]

Allah’a İsyan Edenin O’nu Tanımaması

15- İmam (a.s): “Allah’a isyan eden, O’nu tanımamıştır” buyurup şu manzumeyi okudular:
Allah’ı sevdiğini söyler, isyan edersin O’na
Acayip bir iştir bu, and olsun ki canına
Sevgin gerçek olsaydı, itaat ederdin O’na
Çünkü aşık maşukun, sözünden çıkmaz asla.[15]

Alimin Abidden Üstünlüğü

16- “İlminden faydalanılan bir alim, yetmiş bin abidden daha üstündür.”[16]

Tavsiye Edilen Beş Şey

17- “Beş şeyi sana tavsiye ediyorum: Zulme uğradığında, zulüm yapma; hıyanete uğradığında, hıyanet etme; tekzip edildiğinde, sinirlenme; methedildiğinde, sevinme; kınandığında, sabırsızlanma; hakkında söylenen şeyler hususunda düşün; eğer söyledikleri şeyleri kendinde bulursan, (bil ki) söylenen hak söze karşı öfkelendiğinde Allah’ın gözünden düşmenin musibeti, halkın gözünden düşmek korkusundan daha büyüktür. Ama eğer sende olanın aksini söylerlerse, (o zaman) zahmetsiz sevap elde etmiş olursun.”[17]

Allah’ın Dinini Sadece Sevdiğine Vermesi

18- “Allah-u Teala dünyayı hem sevdiğine, hem de sevmediğine verir; ama dinini ancak sevdiğine verir.”[18]

Düşmanlıktan Sakınmanın Gerekliliği

19- “Düşmanlık yapmaktan sakın; çünkü düşmanlık kalbi bozar ve nifak doğurur.”[19]

Mağrur İnsanın Uyarılması

20- “Yazıklar olsun sana (ey mağrur insan)! Sen, hırsızsın; günah hırsızı; bir şehvet gördüğünde veya günaha bir ortam hazır olduğunda cehaletle ona doğru koşuyorsun. Sanki Allah seni görüp gözetmiyor. Ey cennet talibi! Allah bu halinle sana hayır versin! Ey cehennemden kaçmak isteyen! Neden bineğin hızla seni ona doğru götürüyor? Seni cehenneme düşürecek şeyler uğuruna ne kadar da gayret ediyorsun! Evlerin önlerinde (kitabın satırları gibi) sıralanan şu kabirlere bir bakınız. Sıralar birbirine yakın, mezarlar da birbirlerinin kenarlarındalar; ama ulaştıkları şeylerde (cennet ve cehennemde) birbirlerinden uzaktırlar. Bunlar onarıp yıktılar; ısınıp ürktüler; mesken edinip kovuldular; ikamet edip göçtüler.”[20]

Hikmetli Tavsiyeler

21- “İşi geciktirmekten (ve sonra yapacağım demekten) sakın; çünkü helak olanlar bu denizde gark olmuştur; gafletten uzak ol; çünkü gaflete dalmak kalbi sertleştirir. Özrün olmadığı işlerde gevşeklik yapma; zira pişman olanlar ona sığınır. Tam pişmanlık ve çok tövbe etmekle geçmiş günahlarından dön. Güzel bir dönüşle Allah’ın rahmet ve affına yönel. Güzel dönüş için de gecelerin karanlığında, halis dua ve münacat ile Allah’tan yardım talebinde bulun. Az rızkı çok saymakla ve çok itaati de az saymakla büyük şükrü elde et. Çok şükür etmekle nimetlerin çoğalmasını sağla. Nimetlerin elden çıkması korkusuyla, büyük şükre sarıl. Tamahı öldürmekle, ebedi izzeti talep et. Halktan ümitsizliğin verdiği izzetle, tamahın zilletini kendinden uzaklaştır; yüce himmetle de halktan ümidi kesmek izzetini elde et. Arzuyu azaltmakla, dünyadan (ahiretin için) azık topla. Fırsat varken hedefe kavuşmak için çabuk davran. Bedenin sıhhati ve boş zaman gibi iyi fırsat olmaz. Güvenilmez insanlara, itimat etmekten sakın; çünkü yemek alışkanlığı gibi kötülüğe de alışkanlık vardır...”[21]

Üç Haslete Sahip Olanın Bu Dünyada Cezaya Uğramadan Ölmemesi

22- “Üç haslete sahip olan, onların vebalini (cezasını) görmedikçe ölmez: Zulmetmek, sıla-i rahmi kesmek ve yalan yere yemin etmek -ki Allah’a karşı savaşmaktır-. Sevabı çabuk ulaşan itaat, sıla-i rahimdir. Bazı insanlar facir ve fasık olur, (ama) ilişkileri ve birbirlerini sevmeleri sebebiyle mal ve servetleri artar. Yalan yere yemin etmek ve sıla-i rahmi kesmek ise yurtları harabeye dönüştürür.”[22]

Üç Hasletin Doğurduğu Sonuçlar

23- “Dili gerçeği söyleyenin ameli temiz olur; niyeti iyi olanın, rızkı çoğalır; ailesine karşı güzel davrananın ise ömrü uzar.”[23]

Her Şerrin Anahtarı

24- “Sakın tembellik ve sabırsızlık etme; çünkü bunlar her şerrin (kötülüğün) anahtarıdır. Tembellik yapan hiçbir hakkı eda edemez; sabırsızlık yapan da hiçbir şeye sabredemez (biraz sinirlenmekle haktan el çeker).”[24]

Tevazünün İzahı

25- “Tevazu (alçak gönüllülük); makamından aşağı olan bir yerde oturmaya razı olman, karşılaştığın herkese selam vermen ve haklı olsan bile münakaşayı terk etmendir.”[25]

Müminin Mümine Karşı Tavrı

26- “Mümin, müminin kardeşidir; mümin kendi kardeşine ne küfür eder, ne onu iyilikten mahrum bırakır ve ne de ona su-i zanda bulunur.”[26]

Sila-i Rahmin Yararları

27- “Sila-i rahim; amelleri temizler, malları artırır, belayı uzaklaştırır, hesabı kolaylaştırır ve eceli erteler (ömrü uzatır).”[27]

Allah’ın Sevip Sevmediği Kimseler

28- “Halkın size söylemesini sevdiğiniz en güzel sözü, onlara söyleyin. Allah, lanetleyen, söven, dokunaklı söz söyleyen, çirkin söz konuşup küfreden ve ısrarla diğerinden bir şey isteyen ve başkasına ağız açan bir kimseyi sevmez. Ama hayalı, olgun ve (çirkin şeylerden) kaçınan iffetli kimseyi sever.”[28]

Güler Yüzlülük Ve Asık Suratlılığın Doğurduğu Sonuçlar

29- “Hoş davranış ve güler yüzlülük, sevgiye yol açtığı gibi Allah’a yakınlaşmaya da vesile olur. (Nitekim) asık surat ve ekşi çehreli olmak da nefrete yol açtığı gibi Allah’tan uzaklaşmaya da sebep olur.”[29]

Allah Teala’nın Üç Şeyi Üç Şeyde Gizlemesi

30- “Allah- u Teala, üç şeyi üç şeyde gizlemiştir: Rızasını itaatinde gizlemiştir; öyleyse O’nun hiçbir itaatini küçümseme; çünkü rızası o itaatte olabilir. Kendi gazabını günahlarda gizlemiştir; o halde hiçbir günahı küçük sayma; zira gazabı o günahta olabilir. Dostlarını da halkın arasında gizlemiştir; öyleyse hiçbir kimseyi küçümseme; çünkü Allah’ın velisi olabilir.[30]

Dünyanın Geçici Bir Yurt Olduğunun Vurgulanması

31- “Dünyayı bir saat kalacağın ve sonra da oradan göçüp gideceğin bir menzil veya uykuda hoşnut olup da uyandığında elinde kalmayan bir mal farzet. Bu misali söylemem, Allah’ın tevfikiyle akıl edip amel etmen içindir.”[31]

Bel Kıran Üç Şey

32- “Üç şey beli kırandır: Kişinin kendi amelini çok sayması, günahını unutması ve kendi fikrinden hoşlanması.”[32]

Dünya Malına Yeni Kavuşmuş Olan Bir Kimsenin Misali

33- “Dünya malına yeni kavuşmuş bir kimseye muhtaç olmak, yılanın ağzındaki paraya muhtaç olmaya benzer; bir taraftan ona muhtaçsın, diğer taraftan ise tehlikedesin.”[33]

Hayır Amelin Dünya Ve Ahirette Ağır Olması

34- “Allah-u Teala hayır (amel) yapmayı dünya ehline ağır kılmıştır; nitekim hayır (amel), kıyamette ölçülürken mizanda da ağır gelecektir. Şerri de dünya ehline hafif kılmıştır; nitekim kıyamette de şer ölçülürken hafif gelecektir.”[34]

Hikmetli Öğütler

35- “Ey Cabir! Allah’ın sana verdiği rızkın şükrünü yerine getirebilmen için az rızkı çok say. Nefsinin ayıplarını görebilmen ve affolunman için Allah’a olan ibadet ve itaatini az bil. Karşılaştığın kötülüğü, edindiğin bilgiyle kendinden uzaklaştır; bilgiyi de halis amelle çalıştır; halis ameli de, gerçek korkuyla elde et. Mevcut yaşantıya razı olarak gösterişten kaçın. Akla uyarak heva ve heves tehlikesinden kendini koru. Nefsani istekler galip geldiğinde ilmin irşadıyla kendini kontrol et. Halis amelleri mükafat günü için baki bırak. İhtirastan kaçınmakla kanaatkar olmaya çalış. Kanaati seçmekle, şiddetli tamahkarlığı kendinden uzaklaştır. Arzuları azaltmakla, zahitliğin tadını al; insanlardan ümidini keserek tamahın kökünü kurut. Nefsi tanımakla, bencilliğin yolunu kapa. Doğru bir tefvizle (işi Allah’a bırakmakla) ruhi rahatlığa kavuş. Beden rahatlığını kalbin huzurunda ara. Az hata yapmakla, kalp huzuruna kavuş. Yalnızlıkta çok zikir etmekle, yumuşak kalpli olmaya çalış...”[35]

Cennetin Zorluk, Cehennemin İse Şehvetlerle Kuşatılmış Olması

36- “Cennet zorluk ve sabırla kuşatılmıştır. Öyleyse kim dünyada zorluklara sabrederse cennete girer. Cehennem de zevk ve şehvetlerle kuşatılmıştır. O halde kim istediği her çeşit zevk ve şehveti kendisine bağışlarsa (canının istediği her şeyi yaparsa) cehennem ateşine girer.”[36]

Her Hayır Ve Şerrin Anahtarı

37- “Gerçekten bu dil, her hayır ve şerrin anahtarıdır. Müminin, altın ve gümüşüne mühür vurduğu gibi diline de mühür vurması uygundur. Zira Resulullah (s.a.a); ‘Allah, dilini her şeyden koruyan mümine rahmet etsin; gerçekten bu amel, kendisi için verdiği bir sadakadır’ diye buyurmuştur. Hiç kimse dilini korumadıkça günahtan kurtulamaz.”[37]

İyi Veya Kötü Bir Gelenek Koymanın Neticesi

38- “Kim insanlara bir hidayet yolu öğretirse (iyi bir gelenek meydana getirirse), onunla amel edenlerin sevabı miktarınca, onların sevabından bir şey eksilmeksizin ona sevap yazılır. Kim bir sapıklık yolu öğretirse (kötü bir gelenek oluşturursa), o sapıklıkla amel edenlerin tümünün günahı kadar, onların günahından bir şey eksilmeksizin günahı olur.”[38]

Kötülüklerin Anahtarı

39- “Allah Azze ve Celle, şer ve kötülükler için kilitler kılmıştır, şarabı da o kilitlerin anahtarı kılmıştır; yalan ise şaraptan da kötüdür.”[39]

Başkalarına El Açmanın Ve El Açana Bir Şey Vermemenin Çirkinliği

40- “Eğer sual eden (bir şey isteyen), sual etmenin ne kadar kötü olduğunu bilseydi, hiç kimse başkasından bir şey istemezdi. Eğer kendisinden bir şey istenilen kimse de, vermemenin ne kadar kötü olduğunu bilseydi, hiç kimse diğerini reddetmezdi.”[40]

____________________
Kaynaklar:
[1] - Bihar’ul-Envar, c. 75, s. 375.
[2] - Vesail’uş Şia, c. 1, s. 14
[3] - Mişkat’ul-Envar, s. 51.
[4] - Vesail’uş-Şia, c. 1, s. 91.
[5] - Tuhaf’ul-Ukul, s. 577.
[6] - Usul’ul-Kafi, c. 2, s. 23.
[7] - Usul’ul-Kafi, c. 1, s. 375.
[8] - Usul’ul-Kafi, c. 2, s. 124.
[9] - Usul’ul-Kafi, c. 2, s. 74.
[10] - Usul’ul-Kafi, c. 2, s. 234.
[11] - Bihar’ul-Envar, c. 73, s. 332.
[12] - Bihar’ul-Envar, c. 99, s. 125.
[13] - Tuhaf’ul-Ukul, s. 597.
[14] - Tuhaf’ul-Ukul, s. 599.
[15] - Tuhaf’ul-Ukul, s. 601.
[16] - Tuhaf’ul-Ukul, s. 601.
[17] - Tuhaf’ul-Ukul, s. 577.
[18] - Tuhaf’ul-Ukul, s. 611.
[19] - Eimmetuna, c. 1, s. 365, Hilyet’ul-Evliya kitabından naklen.
[20] - Tuhaf’ul-Ukul, s. 595.
[21] - Tuhaf’ul-Ukul, s. 581.
[22] - Tuhaf’ul-Ukul, s. 601.
[23] - Tuhaf’ul-Ukul, s. 603.
[24] - Tuhaf’ul-Ukul, s. 603.
[25] - Tuhaf’ul-Ukul, s. 605.
[26] - Tuhaf’ul-Ukul, s. 605.
[27] - Tuhaf’ul-Ukul, s. 611. h. 43.
[28] - Tuhaf’ul-Ukul, s. 613.
[29] - Tuhaf’ul-Ukul, s. 607. h. 43.
[30] - Bihar’ul-Envar, c. 78, s. 188.
[31] - Tuhaf’ul-Ukul, s. 583.
[32] - El-Hisal, c. 1, s. 112.
[33] - Tuhaf’ul-Ukul, s. 601.
[34] - Usul’ul- Kafi, c. 2, s.143
[35] - Tuhaf’ul-Ukul, s. 579.
[36] - Usul’ul-Kafi, c. 2, s. 89.
[37] - Tuhaf’ul-Ukul, s. 609.
[38] - Tuhaf’ul-Ukul, s. 607.
[39] - Bihar’ul-Envar, c. 72, s. 237.
[40] - Tuhaf’ul-Ukul, s. 513.
ALLAHUMME SALLİ ALA MUHAMMED VE ÂL-İ MUHAMMED VE ACCİL FERECEHUM VE FERECENA BİHİM
Kullanıcı avatarı
f_altan
Mesajlar: 2376
Kayıt: 22 Oca 2007, 20:49

Mesaj gönderen f_altan »

İBRETLİ ÖKÜLER

1- İmam Bakır (a.s)’dan Tavsiyeler

Cabir-i Cu’fi şöyle diyor:
Hac amellerini yapıp bitirdikten sonra bir grup (hacılarla) birlikte İmam Bakır (a.s)’ın huzuruna vardık. İmam (a.s)’la vedalaşmak istediğimizde; "Bize tavsiyelerde bulunun" dedik. İmam (a.s) şöyle buyurdular:
“Güçlüler zayıflara yardımda bulunsunlar, zenginler fakirlere şefkatli olsunlar, sizlerden her biriniz dini kardeşine nasihat etsin, kendisi için istediği şeyi onun için de istesin.
Bizim sırlarımızı, ehli olmayan kimselerden saklı tutun, halkı bize musallat etmeyin! Bizim sözlerimize ve bizden taraf sizlere iletilen haberlere teveccüh ediniz; eğer Kur’ân’a muvafık olduğunu görürseniz onu kabul edin; Kur’ân’a aykırı olduğunda ise onu duvara çalın!
Eğer bir söz sizin için şüpheli olursa, onun hakkında karar almayın, gerektiği şekilde size izah etmemiz için onu bize sunun. Eğer sizler dediğim gibi olur ve bu sınırları aşmazsanız, Kâim’imizden (Hz. Mehdi’den) önce sizden herhangi biriniz ölmüş olursa, şehit olarak ölmüştür. Kim bizim Kâim’imizi derk edip onun rikabında (yanında) öldürülürse, iki şehit sevabı olur; eğer onun yanında yer alıp da düşmanlarımızdan birisini öldürürse, yirmi şehidin sevabını kazanmış olur.”

(Bihar’ul-Envar, c. 2, s. 236)
ALLAHUMME SALLİ ALA MUHAMMED VE ÂL-İ MUHAMMED VE ACCİL FERECEHUM VE FERECENA BİHİM
Kullanıcı avatarı
f_altan
Mesajlar: 2376
Kayıt: 22 Oca 2007, 20:49

Mesaj gönderen f_altan »

2- Eğer Kâim (a.s)’ı Mülakat Etmeden Ölürsem!

Abdulhamid-i Vasitî şöyle naklediyor:
İmam Muhammed Bakır (a.s)’a arzettim ki:
“Allah’a ant olsun ki, dükkanlarımızı İmam Mehdi (a.s)’ın zuhurunu beklemek için tatil etmişiz. Artık fakirlik ve mecburiyetten dolayı halka el açmamıza (dilenmemize) bir şey kalmamıştır!”
İmam Bakır (a.s) cevaben şöyle buyurdular:
“Ey Abdulhamid! Eğer bir kimse, kendisini Allah’ın yoluna vakfederse, Allah Teala’nın bir rızk yolunu onun yüzüne açmayacağını mı zannediyorsun? Allah’a ant olsun ki, Allah-u Teala rahmet kapısını onun yüzüne açacaktır. Kendisini bizim ihtiyarımıza bırakana, bizi ve bizim emrimizi (velayetimizi) diriltene Allah rahmet etsin.”
Abdulhamid, Eğer Kâim’i (Hz. Mehdi’yi) mülakat etmeden ölürsem, nasıl olurum?diye sordu.
İmam (a.s), “Sizlerden herhangi biriniz (kalpten); “Eğer Kâim-i âl-i Muhammed’i görmüş olursam O’nun yardımına koşacağım” derse, (sevap elde etmek açısından) O’nun yanında kılıç sallayan kimse gibi olur; O’nun yanında şehit olan kimse de iki defa şehit olan kimse gibi olur.”diye buyurdu.
(Bihar’ul-Envar, c. 52, s. 126)
ALLAHUMME SALLİ ALA MUHAMMED VE ÂL-İ MUHAMMED VE ACCİL FERECEHUM VE FERECENA BİHİM
Kullanıcı avatarı
f_altan
Mesajlar: 2376
Kayıt: 22 Oca 2007, 20:49

Mesaj gönderen f_altan »

3- Namahrem Kadınla Şaka Yapmanın Haramlılığı

Ebu Basir (r.a) şöyle diyor:
“Kufe’de idim, kadınlardan birine Kur’ân okumayı öğretiyordum. Bir gün bir yeri okumak hususunda onunla şaka yaptım! Uzun bir zaman geçtikten sonra Medine’de İmam Bakır (a.s)’ın huzuruna vardım. İmam (a.s) beni kınayarak şöyle buyurdu:
“Kim halvet bir yerde günah işlerse, Allah Teala lütfünü ondan esirger, o kadına dediğin söz ne biçim söz idi?”
Ebu Basir diyor ki: “Utancığımdan başımı aşağı dikip tövbe ettim.”
İmam Bakır (a.s) benim bu durumumu görünce, “Tekrarlamaman için dikkatli ol!” buyurdular.

(Bihar’ul-Envar, c. 46, s. 247)
ALLAHUMME SALLİ ALA MUHAMMED VE ÂL-İ MUHAMMED VE ACCİL FERECEHUM VE FERECENA BİHİM
Kullanıcı avatarı
f_altan
Mesajlar: 2376
Kayıt: 22 Oca 2007, 20:49

Mesaj gönderen f_altan »

4- Bir Evliliğin Macerası

İbn-i Akkaşe isminde bir şahıs, İmam Bakır (a.s)’ın huzuruna gelerek şöyle arzetti:
“Neden İmam Sadık (a.s)’ın evlenmesine zemin hazırlamıyorsunuz? Oysa onun evlilik zamanı gelmiştir.”
İmam Bakır (a.s), önünde mühürlenmiş bir kese olduğu halde şöyle buyurdu:
“Yakın bir zamanda Berber halkından köle satan bir şahıs gelecek ve Meymun sarayında konaklayacaktır; bu kese altınla Ebu Abdullah (İmam Sadık) için cariye alacağız.”
Bir müddet böyle geçti. Bir gün İmam Bakır (a.s)’ın huzuruna gittiğimizde şöyle buyurdular:
“O köle satan dediğim şahıs gelmiştir; şimdi bu para kesesini alarak gidin ondan bir cariye alın.”
İbn-i Akkaşa şöyle diyor:
Biz köle satanın yanına giderek; “Ceriyelerden birini bize sat” dedik.
Köle satan; “Bütün cariyeleri sattım; sadece iki hasta cariye vardır; onlardan birinin durumu iyiye gidiyor”dedi.
Dedik ki: “Onları getir de görelim.”
Köle satan o iki cariyeyi getirdi. Onları gördükten sonra; “Durumu iyi olan cariyeyi kaça satıyorsun?” dedik.
Köle satan; “Yetmiş dinara satıyorum” dedi.
Biz; “Biraz ucuza sat” dedik.
Köle satan; “Yetmiş dinardan ucuza satmam” dedi.
Biz de cevaben; “Biz onu bu kesedeki paraya alıyoruz” dedik. Kesenin içerisinde ne kadar para olduğunu da bilmiyorduk. Köle satanın yanındaki sakalı beyaz yaşlı bir adam; “Keseyi açın, içerisindeki parayı sayın” dedi.
Köle satan ise: “Hayır, açmayın; eğer 70 dinardan bir dinar az olsa dahi satmayacağım” dedi.
Yaşlı adam; “Keseyi yakına getirin” dedi. Biz de yanına giderek keseyi açıp içerisindeki paraları saydık; paranın tam yetmiş dinar olduğunu gördük. Parayı o adama verdik, cariyeyi alarak İmam Bakır (a.s)’ın yanına getirdik. İmam Sadık (a.s) da o Hazretin yanında durmuştu. Cariye alma olayını İmam Bakır (a.s)’a anlattık. İmam (a.s) da Allah’a şükür etti.
Daha sonra İmam Bakır (a.s) cariyeye;
“İsmin nedir?” diye sordu.
Cariye; “İsmim Hamide’dir” dedi.
İmam (a.s); “Dünya ve ahirette hamide (övülmüş ve beğenilmiş) olasın” buyurdular.
Daha sonra İmam Bakır (a.s) ondan bir takım sorular sordu, o da cevap verdi. Sonra İmam (a.s) oğlu İmam Sadık’a dönerek; “Bu cariyeyi al götür” buyurdu.
İşte böylece “Hamide” İmam Sadık (a.s)’ın eşi oldu ve insanların en iyisi İmam Musa Kazım (a.s) ondan dünyaya geldi.

(Bihar, c. 48, s. 5)
ALLAHUMME SALLİ ALA MUHAMMED VE ÂL-İ MUHAMMED VE ACCİL FERECEHUM VE FERECENA BİHİM
Kullanıcı avatarı
f_altan
Mesajlar: 2376
Kayıt: 22 Oca 2007, 20:49

Mesaj gönderen f_altan »

5- Allah’ı Tanımanın En İyi Yolu

Salim’in oğlu Hişam şöyle diyor:
Muhammed b. Numan’ın huzuruna vardım. O sırada bir adam yerinden kalkarak; “Allah’ını nasıl tanıdın?” diye sordu, o da cevaben; “Allah’ın tevfiki, irşadı, tarifi ve hidayetiyle tanıdım” dedi. Onun yanından ayrılıp yolda Hişam b. Hekemi gördüm; ona; “Rabbini nasıl tanıdın?” diye sordum; cevaben şöyle dedi:
“Eğer bir adam bana; ‘Allah’ını nasıl tanıdın?’ diye sorarsa, cevaben şöyle derim: Ben Allah Teala’yı kendi vücudum vasıtasıyla tanıdım; çünkü o bana her şeyden yakındır. Görüyorum ki benim vücudum, çeşitli parçalarla oluşan ve özel bir düzenle yerli yerince yerleştirilmiş bir yapıya sahiptir. Bu parçaların bir araya gelerek oluşumu, tam bir ustalıkla düzenlenmiş çok hassas bir yaratılış üzere gerçekleşmiştir. Bir çok şekiller onda yer almış ve her biri, tam bir uyum içinde eksiksiz, kendi görevini yerine getirmek üzere en uygun olan yerde yerleştirilmiştir.
Yine görüyorum ki benim için göz, kulak, koklama, tatma, dokunma gibi çeşitli duyu organları yaratılmış ve bunların her biri kendi vazifesini yerine getirmekte.
Her akıllı insan, böyle düzenli bir vücudun, bunları yaratan ve düzene sokan biri olmaksızın kendi kendiliğine vücuda gelmesini, aklen imkansızdır. Bu yolla, vücudumun şekil ve düzeninin, çok akıllı bir yaratıcı tarafından yaratılmış olduğunu anlamış oldum (işte o yaratıcı Allah’tır)...”

(Bihar, c. 3, s. 49)
ALLAHUMME SALLİ ALA MUHAMMED VE ÂL-İ MUHAMMED VE ACCİL FERECEHUM VE FERECENA BİHİM
Kullanıcı avatarı
f_altan
Mesajlar: 2376
Kayıt: 22 Oca 2007, 20:49

Mesaj gönderen f_altan »

6- En Büyük Günah

İmam Bakır (a.s), Mescid’ul- Haram’a girdiğinde Kureyş’ten olan bir grup insan da oradaydı. İmam’ı gördüklerinde; “Bu Irak’lıların (şiilerin) lideridir” dediler.
Onlar da; “İçimizden birini, ondan soru sorması için yanına gönderirsek iyi olur” dediler.
Daha sonra onlardan bir genç İmam Bakır (a.s)’ın huzuruna gelerek; “Hangi günah, bütün günahlardan daha büyüktür?” diye sordu.
İmam (a.s); “En büyük günah, şarap içmektir.” buyurdular.
Genç geri dönerek İmam (a.s)’dan aldığı cevabı arkadaşlarına iletti. Tekrar o genci İmam (a.s)’ın yanına gönderdiler. Genç aynı soruyu tekrarlayınca İmam (a.s) şöyle buyurdular:
“En büyük günah, şarap içmektir demedim mi? Çünkü şarap, şarap içeni zina, hırsızlık ve adam öldürmeye sürüklüyor; şirk ve küfre sebep oluyor.
Şarap içen, bütün günahlardan daha büyük olan kötü işler yapmaktadır.”

(Bihar, c. 3, s. 49)
ALLAHUMME SALLİ ALA MUHAMMED VE ÂL-İ MUHAMMED VE ACCİL FERECEHUM VE FERECENA BİHİM
Kullanıcı avatarı
f_altan
Mesajlar: 2376
Kayıt: 22 Oca 2007, 20:49

Mesaj gönderen f_altan »

7- İmam Bakır (a.s) Parlayan Bir Nur

Ebu Besîr şöyle diyor:
İmam Muhammed Bakır (a.s)’la birlikte camiye girdik. Halk da sürekli olarak girip çıkıyorlardı. Bu esnada İmam (a.s) bana: “Halktan beni görüp görmediklerini sor” buyurdular.
Ben karşılaştığım herkese: “İmam Bakır (a.s)’ı gördün mü?” diye soruyordum. İmam (a.s)’ın orada durmasına rağmen onlar; “Hayır, görmedim” diyorlardı. Nihayet âmâ olan Ebu Harun içeri girdi.
İmam Bakır (a.s) onu görünce: “Şimdi Ebu Harun’dan beni görüp görmediğini sor?” diye buyurdu.
Ben ona; “İmam Bakır (a.s)’ı gördün mü?” diye sordum.
Ebu Harun cevaben: “İmam Bakır (a.s)’ın ayak üstü burada durduğunu görmüyor musun?” dedi.
“Âmâ olduğun halde Nereden anladın?” dedim
Ebu Cafer: “Neden anlamayayım? Oysa o, parlayan bir nurdur” dedi.
Ebu Besir daha sonra şöyle diyor:
İmam Bakır (a.s)’ın Afrikalı birine şöyle buyurduğunu duydum: “Raşid nasıldır?”
Afrikalı: “Onu geride sağ salim bıraktım, sana selamını iletmemi söyledi” dedi.
İmam (a.s): “Allah rahmet etsin” buyurdu.
Afrikalı: “Öldü mü?” diye sordu.
İmam (a.s): “Evet!”
Afrikalı: “Allah’a and olsun ki, ne hastalandı ne de bir rahatsızlığı vardı!”
İmam (a.s): “Eceli gelen, ister hasta olsun (ister olmasın) ölür.”
Afrikalı: “Bu söz konusu şahıs, nasıl bir adamdı?”
İmam (a.s): “Bizim dostlardan ve bizi sevenlerden birisiydi.”
Daha sonra buyurdular ki:
“Sizi gören gözümüzün ve sesinizi duyan kulağımızın olmadığını mı zannediyorsunuz? Ne de kötü düşünüyorsunuz! Allah’a and olsun ki, sizin bütün amellerinizden haberdarız. Öyleyse kendinizi iyi ameller yapmaya alıştırın ve hayır ehlinden olun. Şüphesiz ben bunu, evlat ve şiilerime emrediyorum.”

(Bihar, c. 46, s. 243)
ALLAHUMME SALLİ ALA MUHAMMED VE ÂL-İ MUHAMMED VE ACCİL FERECEHUM VE FERECENA BİHİM
Kullanıcı avatarı
f_altan
Mesajlar: 2376
Kayıt: 22 Oca 2007, 20:49

Mesaj gönderen f_altan »

8- Berzahtan Bir Kişi

Ebu Uteybe şöyle diyor:
İmam Bakır (a.s)’ın huzurunda idim. Bu esnada bir genç gelerek şöyle dedi:
Ben Şam ehlindenim; sizi seviyor ve düşmanlarınızdan da teberri ediyorum. Ama babam Beniümeyye’yi severdi. Babam çok zengindi ve benden başka da bir evladı yoktu. Ehl-i Beyt’i sevdiğimden dolayı malının bana ulaşmasını istemiyordu. Bu yüzden bütün parasını bir yerde sakladı ve ölümünden sonra ne kadar aradımsa da bulamadım.
İmam Bakır (a.s) şöyle buyurdular: “Babanı görerek paraların yerini kendisinden sormak istiyor musun?”
Genç adam: “Evet, Allah’a and olsun ki, ben çok muhtaç ve fakirim” dedi.
İmam (a.s) bir mektup yazarak onu mühürleyip şöyle buyurdu: “Bu gece bu mektupla birlikte Bakî’ mezarlığına git, mezarlığın ortalarına ulaştığında: “Ya Dürcan!” diye çağır. Bir adam senin yanına gelecektir. Mektubu ona ver ve de ki: Ben İmam Muhammed Bakır tarafından gelmişim. O senin babanı getirecektir. O zaman istediğin şeyi babandan sorabilirsin.”
O genç mektubu alarak geceleyin Baki mezarlığına doğru gitti.
Ebu Uteybe sözünün devamında şöyle diyor:
Ben o gencin durumunu öğrenmek için sabahın ilk vakitlerinde İmam Bakır (a.s)’ın huzuruna vardım. O gencin İmam (a.s)’ın kapısının önünde durup içeriye girmek için izin beklediğini gördüm. İçeriye girmesine izin verilince ben de onunla birlikte içeriye girdim.
Genç adam İmam (a.s)’ın yanında şöyle dedi:
Allah-u Teala ilmini kimin yanında bırakacağını çok iyi biliyor. Ben dün gece buradan ayrıldığımda, buyurduğunuz şeyleri yaptım. “Dürcan! Dürcan!” diye çağırdım. Bir kişi gelerek: “Burada dur, babanı getireyim” dedi. Derken siyah çehreli birisini getirerek: “Bu senin babandır” dedi.
“Bu benim babam mı?” diye sorduğumda: “Evet, o senin babandır; cehennemin yakıcı alevi, dumanı ve elemli azabı onun simasını değiştirerek bu hale getirmiştir” dedi.
Ona; Sen benim babam mısın? diye sordum. O: “Evet” diye cevap verdi.
Ben: “O zaman neden siman böyle değişmiştir?” dedim.
Cevabımda şöyle dedi: “Ey oğlum! Ben Beniümeyye’yi seviyordum ve onları Peygamber (s.a.a)’in Ehl-i Beyti’nden daha üstün biliyordum. İşte bundan dolayı Allah-u Teala beni böyle bir azaba tabi tuttu. Sen Ehl-i Beyt’i sevip onlara uyduğundan dolayı sana kızıyordum ve malımı sana haram etmiştim. Bu yüzden servetimi senden sakladım. Ama şimdi bu inancımdan dolayı pişmanım.
Ey oğlum! Bahçeme git; zeytin ağacının altını kaz; gömdüğüm yüz bin dirhemi oradan çıkar. O paranın elli bin dirhemini de kendin için harca.”

(Bihar, c. 46, s. 245)
ALLAHUMME SALLİ ALA MUHAMMED VE ÂL-İ MUHAMMED VE ACCİL FERECEHUM VE FERECENA BİHİM
Kullanıcı avatarı
f_altan
Mesajlar: 2376
Kayıt: 22 Oca 2007, 20:49

Mesaj gönderen f_altan »

9- Cahilce Kınama

Ehl- i Sünnet bilginlerinden olan Muhammed bin Münkedir şöyle diyor:
Bir gün havanın çok sıcak olduğu bir zamanında Medine dışına çıkmıştım. İmam Bakır (a.s)’ı güçlü yapısına rağmen yorgunluktan iki kölesine dayanarak tarlada çalıştığını gördüm. Kendi kendime dedim ki:
“Kureyş’in büyük şahsiyetlerinden olan bu yaşlı adam, havanın böylesine sıcak bir vaktinde dünya malı peşindedir!” Ona nasihat etmeğe karar verdim Bunun için yanına gidip selam verdikten sonra şöyle dedim:
“Acaba senin gibi değerli bir şahısın, bu sıcak havada yorgun bedeniyle dünya malı peşinde olması uygun mudur? Eğer bu anda ve böyle bir halde ecelin yetişirse ne yaparsın?”
İmam Bakır (a.s), ellerini kölelerinin omzundan kaldırarak dikilip şöyle buyurdu:
“Allah’a and olsun ki, böyle bir halde ölmüş olursam, Allah’a ibadet ve itaât ettiğim halde ölmüş olurum. Sen ibadetin sadece namaz, zikir ve dua olduğunu mu zannediyorsun? Geçimi helal yolla sağlamanın kendisi de bir çeşit ibadettir. Çünkü ben, çalışmakla kendimi sana ve başkalarına muhtaç olmaktan koruyorum. Evet ölümün ise, günah işlediğim ve Allah’a isyan ettiğim bir zamanda bana gelmesinden korkarım. Allah Teala bize, başkalarına yük olmamayı emretmiştir. Eğer çalışmazsak elimizi sana veya senin gibi şahıslara açmış oluruz.”
Muhammed bin Münkedir, İmam Bakır (a.s)’dan böyle bir cevap alınca şöyle arzetti:
“Allah sana rahmet etsin! Size öğüt vermek isterken siz bana öğüt verdiniz!”

(Bihar, c. 46, s. 287)
ALLAHUMME SALLİ ALA MUHAMMED VE ÂL-İ MUHAMMED VE ACCİL FERECEHUM VE FERECENA BİHİM
Cevapla

“Oniki İmamlar'ın Hayatı” sayfasına dön