İ. Zeyn'ul-Abidin'in Hayatı, Fazileti...

Kullanıcı avatarı
f_altan
Mesajlar: 2376
Kayıt: 22 Oca 2007, 20:49

Mesaj gönderen f_altan »

10- İmam Zeyn’ul-Abidin (a.s), Hz. Ali (a.s)’ın İbadetinden Söz Ediyor

İmam Bakır (a.s)’ın değerli babası İmam Zeyn’ul-Abidin (a.s), ibadette hiç kimsenin erişemediği bir makama erişmişti. İmam (a.s)’ın, geceleri çok ibadet ettiğinden dolayı renginin sarardığını, gözlerinin kızarmış olduğunu, alnının nasır bağladığını, ayaklarının şiştiğini gören oğlu İmam Bakır (a.s) kendisini tutamayıp ağlamaya başladı.
İmam Bakır (a.s) buyuruyor ki:
“Ben babamın o haline üzüldüğümden dolayı ağladım, babam ise düşünceye dalmıştı, az sonra beni fark ederek şöyle buyurdular: ‘Ey yavrum! Emir’ul- Muminin Hz. Ali (a.s)’ın ibadetinin yazılı olduğu o kitaplardan birisini bana getir.’ Ben o kitabı babama verdim, o kitaptan biraz okudular, daha sonra dayanamayıp onu yere bırakarak şöyle buyurdular: “Kim Ali bin Ebu Talib (a.s)’ın ibadetine güç yetirebilir.” [1]
_____________________
[1] - Bihar, c. 46, s. 75.
ALLAHUMME SALLİ ALA MUHAMMED VE ÂL-İ MUHAMMED VE ACCİL FERECEHUM VE FERECENA BİHİM
Kullanıcı avatarı
f_altan
Mesajlar: 2376
Kayıt: 22 Oca 2007, 20:49

Mesaj gönderen f_altan »

11- Efendice Bir Tavır

İmam Seccad (a.s)’ın bir cariyesi vardı, bir gün Hazretin namaza hazırlanması için İmam Seccad (a.s)’ın eline su döküyordu. Cariye yorulduğundan dolayı ibrik elinden düşerek İmam’ın başını yaraladı. İmam (a.s) başını kaldırıp cariyeye baktı.
Cariye: “Ve’l- kazimin’el- ğayz” (öfkelerini sindirenler) dedi.
İmam (a.s): “Ben öfkemi sindirdim” buyurdu.
Cariye: “Ve’l- afine an’in- nas” (İnsanların suçundan geçenler) dedi.
İmam (a.s): “Ben seni affettim” buyurdu.
Cariye: “Vellah’u yuhibb’ul- muhsinin”[1] (Allah güzel iş yapanları sever) dedi.
İmam (a.s) : “Git, artık sen Allah yolunda serbest ve özgürsün.” buyurdular.[2]
_________________
[1] - Âl- i İmran/33.
[2] - Bihar, c. 46, s. 68; c. 69, s. 348; c. 71, s. 398, 413, c. 80, s. 329
ALLAHUMME SALLİ ALA MUHAMMED VE ÂL-İ MUHAMMED VE ACCİL FERECEHUM VE FERECENA BİHİM
Kullanıcı avatarı
f_altan
Mesajlar: 2376
Kayıt: 22 Oca 2007, 20:49

Mesaj gönderen f_altan »

12- Onu Mekke Ve Mina Tanıyor

Hişam bin Abdulmelik (Abbasi halifelerinin onuncusu) hac merasimine katılıp Allah’ın evini tavaf etmekle meşgul olduğu bir sırada, Hacer’ül- Esved’e elini sürmek istediğinde halkın izdihamından dolayı eli ona yetişmedi.
Daha sonra Hişam için oraya bir minber bıraktılar; o da Şam halkı etrafını sardığı halde minberin üzerinden tavaf edenleri seyretmekle meşgul oldu. Bu sırada Hişam’ın gözü Ali bin Hüseyin (a.s)’a ilişti. İmam (a.s) ihram bağladığı ve alnının nasırı gözüktüğü bir halde gelerek tavafa başladı. Hacer’ül- Esved’e ulaştığında, halk onun heybet ve azametini görerek saygı için ona yol verdiler. İmam (a.s) da kolaylıkla Hacer’ül- Esved’i istilam etti (ona elini sürdü).
Hişam, İmam (a.s)’ın azamet ve halk arasındaki ihtiramını kendi gözleriyle gördüğünden dolayı çok rahatsız oldu. Şamlı birisi Hişam’a dönerek: “Ey Emir’el- Müminin! Bu şahıs kimdir?” diye sordu.
Hişam, Şam halkının İmam Zeyn’ul-Abidin (a.s)’ı tanımamaları ve ona rağbet etmemeleri için, tanıdığı halde tanımıyorum dedi.
Orada bulunan Ferazdak, hiç çekinmeden: “Ben onu çok iyi tanıyorum” dedi.
Onun bu sözü üzerine Şamlı adam ona dönerek: “Ey Eba Faris! O şahıs kimdir?” diye sordu.
Ferazdak tam bir şecaatle İmam (a.s) hakkında güzel bir şiir inşat etti. O şiirin birkaç beytinin manası şöyledir:
Bu öyle bir şahıstır ki, Mekke toprağı onun ayak izini tanıyor.
Ka’be evi, haremin dışı ve içi de onu tanıyor.
Bu, Allah’ın en iyi kullarının oğludur.
Bu, Allah’tan korkan, tertemiz ve Allah’ın yeryüzündeki nişanesidir.
Bu, öyle bir kimsedir ki, seçkin Ahmed (s.a.a) onun babasıdır.
Rabbim sürekli ona salat ve selam etmektedir.
Eğer Rükün (Hacer’ül- Esved), kimin ona el sürdüğünü bilmiş olsaydı,
Mutlaka yere kapanıp onun ayak yerini öperdi.
Bu, Resulullah babası olan Ali (Zeyn’ul-Abidin)’dir;
Ki onun hidayet nuruyla ümmetler hidayet olmaktadır.
Bu, öyle bir kimsedir ki, Cafer-i Tayyar onun amcasıdır.
Diğer amcası ise, sevdiklerinden dolayı kendisine yemin ettikleri şehit olmuş kahraman Hamza’dır.
Bu, kadınların hanım efendisi Fatıma’nın oğludur.
Ve kılıcında kafirler için azap olan vasi (Ali)’nin oğludur.
Bu şahıs kimdir? diye sorman, ona zarar vermez;
Çünkü Arap Acem herkes onu tanımaktadır.[1]
Hişam, Ferazdak’ın bu şiirinden dolayı sinirlenerek onun Beyt’ul-Mal’dan hukukunun kesilmesini emretti. Sonra: “Neden bizim hakkımızda böyle bir şiir söylemedin?” diye itirazda bulundu.
Ferazdak cevaben şöyle dedi: “O’nun ceddi gibi bir ced, O’nun babası gibi bir baba ve O’nun annesi gibi bir anne getir, O’nun hakkında söylediğim gibi senin hakkında da söyleyeyim!”
Hişam, sonra onu Mekke ile Medine arasında olan Osfan’a sürerek orada hapse attırdı.
Bu olay Ali bin Hüseyin (a.s)’a ulaşınca, İmam (a.s) on iki bin dirhem ona göndererek şöyle dedi: “Ey Eba Faris! Bizi mazur gör. Eğer yanımızda bunda fazla olsaydı, daha fazla gönderirdik.”
Farazdak bu parayı geri çevirerek şöyle dedi: “Ey Resulullah’ın oğlu! Ben bu kasideyi, sadece Allah ve resulü için olan gazap ve öfkemden dolayı söyledim.”
İmam (a.s) aynı parayı geri çevirerek şöyle buyurdular: “Benim hakkım için bu parayı kabul et. Şüphesiz Allah Teala senin niyet ve bize olan batini sevginden haberdardır.”
Ferazdak İmam (a.s)’ın bu sözünü duyunca, İmam (a.s)’ın göndermiş olduğu hediyeyi kabul etti. Ferazdak hapiste olduğu halde Hişam’ı hiciv ediyor ve onun aleyhinde şiirler söylüyordu. Hişam bunu duyar duymaz onu serbest bıraktı. Diğer bir rivayete göre ise, onu oradan çıkarıp Basra’ya sürgün etti.[2]
______________
[1] - Bu kaside, kırk beyittir; bunların hepsi Bihar’ul-Envar kitabının, c. 46, s. 125’de nakledilmiştir. Biz sadece birkaç beytini aktardık.
[2] - Bihar, c. 46, s. 125
ALLAHUMME SALLİ ALA MUHAMMED VE ÂL-İ MUHAMMED VE ACCİL FERECEHUM VE FERECENA BİHİM
Kullanıcı avatarı
f_altan
Mesajlar: 2376
Kayıt: 22 Oca 2007, 20:49

Mesaj gönderen f_altan »

13- Eli Boş Ve İşsiz Adam

Medine’de, kendi hareketleriyle halkı güldüren eli boş işsiz bir adam vardı. Kendisi şöyle diyordu:
“Ben şimdiye kadar ne yaptıysam bu adamı (Ali b. Hüseyin’i) güldüremedim.”
Bir gün İmam Zeyn’ul-Abidin (a.s) hizmetçileriyle beraber onun yanından geçerken, Hazretin cübbesini omzundan alarak kaçtı! İmam (a.s) onun bu çirkin hareketini önemsemeyerek herhangi bir tepki göstermedi. Ama İmam (a.s)’ın hizmetçileri cübbeyi o adamdan alarak İmam (a.s)’ın omzuna bıraktılar.
İmam (a.s): “Bu adam kimdir?” diye sordu.
Hizmetçileri: “İşleriyle halkı güldürmeye çalışan eli boş işsiz bir adamdır” dediler.
İmam (a.s) buyurdu ki: “Ona deyin ki: “Allah Teala’nın, boş işlerle uğraşan kimselerin zarar göreceği bir günü vardır!”

(Bihar, c. 46, s. 68)
ALLAHUMME SALLİ ALA MUHAMMED VE ÂL-İ MUHAMMED VE ACCİL FERECEHUM VE FERECENA BİHİM
Kullanıcı avatarı
f_altan
Mesajlar: 2376
Kayıt: 22 Oca 2007, 20:49

Mesaj gönderen f_altan »

14- Zavallı İnsan Oğlu!

Bir adam İmam Zeyn’ul-Abidin (a.s)’ın huzuruna vararak yaşamından şikayet etti.
İmam (a.s) şöyle buyurdu: “Zavallı insan oğlu her gün üç musibete duçar olmakta, ama buna rağmen onlardan ibret almamaktadır. İbret alırsa, dünya zorluk ve sıkıntıları ona kolay gelir.
Birinci musibet şudur ki; her gün ömründen azalmaktadır. Eğer malında zarara uğrarsa, üzüntüye kapılır. Oysa mal tekrar geri dönebilir ama ömrün geriye dönmesi imkansızdır.
İkinci musibet de şudur ki; her gün rızkını yiyor; helal olursa, hesabını vermelidir; haram olduğu takdirde ise cezasını görmelidir.
Üçüncüsü ise daha önemlidir.”
O nedir? dediklerinde buyurdu ki: “Her günü sona erdirdiğinde bir adım daha ahrete yaklaşmaktadır. Ama cennete mi yoksa cehenneme mi yaklaştığını bilmiyor!”
Sonra şöyle buyurdular: “İnsanın (önem açısından) en büyük günü, anneden doğduğu gündür.”
Bilginler demişlerdir ki: Bu sözü, İmam Zeyn’ul-Abidin (a.s)’dan önce kimse söylememiştir.

(Bihar, c. 78, s. 160)
ALLAHUMME SALLİ ALA MUHAMMED VE ÂL-İ MUHAMMED VE ACCİL FERECEHUM VE FERECENA BİHİM
Kullanıcı avatarı
f_altan
Mesajlar: 2376
Kayıt: 22 Oca 2007, 20:49

Mesaj gönderen f_altan »

15- Deruni İnkılap

Ubeydullah b. Ziyad’ın kapıcısı şöyle diyor:
Ehl-i Beyt esirlerini, Şam pazarındaki mescidin kapısı önünde beklettiklerinde -ki esirleri genellikle orada bekletiyorlardı- Şam halkından yaşlı bir adam ileri çıkarak şöyle dedi: “Hamd Allah’a ki, sizi öldürdü ve fitne ateşini söndürdü...”
Yaşlı adam bu çirkin sözlerden çok sarfetti. Sözü sona erince, İmam Zeyn’ul-Abidin (a.s) ona şöyle buyurdu:
“Kur’an okumuş musun?”
Yaşlı adam: “Evet, okumuşum.”
İmam (a.s): “Acaba bu ayeti okumuş musun?: “De ki: Ben buna (çektiğim zahmetlere) karşılık sizden akrabalık sevgisinden başka bir ücret istemiyorum.”[1]
Yaşlı adam: “Evet, okumuşum.”
İmam (a.s): “Peygamber (s.a.a)’in akrabaları ve Ehl-i Beyti biziz. Acaba şu ayeti okumuş musun?: “Akrabaya hakkını ver...”[2]
Yaşlı adam: “Evet, okumuşum.”
İmam (a.s): “Kendilerine haklarının verilmesiyle emrolunan Peygamber (s.a.a)’in yakın akrabaları bizleriz.”
Yaşlı adam: “Gerçekten sizler onlar mısınız?”
İmam (a.s): “Evet, onlar bizleriz. Acaba bu ayeti okumuş musun?: “Ancak ve ancak Allah siz Ehl-i Betten ricsi (bütün çirkinlikleri) gidermek ve sizi tertemiz kılmak ister.”[3]
Yaşlı adam: “Evet, okumuşum.”
İmam (a.s): “Onlar bizleriz.”
Yaşlı adam İmam (a.s)’ın sözlerini duyduktan sonra ellerini göğe kaldırarak üç kez şöyle dedi: “Allah’ım! Tövbe ettim. Allah’ım! Ben, Muhammed Peygamberinin Ehl-i Beytini öldürenlerden uzağım. Ben önceden defalarca Kur’an okumama rağmen şimdiye kadar bu gerçekleri bilmiyordum.”[4]
________________
[1] - Şura / 23
[2] - İsra / 26
[3] - Ahzab / 33
[4] - Bihar, c. 45, s. 155-166. (Az bir farklılıkla.) Şimdi de bu ayetleri defalarca okumalarına rağmen gerçek manalarını anlamayan milyonlarca nice cahil ve hatta sözde alim insanlar vardır. Bunları aydınlatmak hepimizin görevidir.
ALLAHUMME SALLİ ALA MUHAMMED VE ÂL-İ MUHAMMED VE ACCİL FERECEHUM VE FERECENA BİHİM
Kullanıcı avatarı
f_altan
Mesajlar: 2376
Kayıt: 22 Oca 2007, 20:49

Mesaj gönderen f_altan »

16- İmam Zeyn’ul-Abidin (a.s)’ın Cuma Günlerindeki Öğütleri

İmam Zeyn’ul-Abidin (a.s), her cuma günü ashap ve taraftarlarına nasihat ediyorlardı. İşte o nasihat ve öğütlerden bir kısmı:
“Ey insanlar! Allah'tan korkun ve bilin ki, O'na döneceksiniz ve o gün herkes, yaptığı her hayır ve kötü amelini hazır bir halde karşısında bulacak ve işlediği kötülükle arasında çok uzun bir mesafenin olmasını dileyecektir. “Allah kendisinden sakınmanızı emretmektedir.”[1]
Yazıklar olsun sana ey gafil Adem oğlu! Oysa senden gaflet edilmemekte; ecelin her şeyden daha hızlı sana doğru süratle gelmektedir; seni arıyor, seni yakalamasına bir şey kalmamıştır. Neredeyse vaktini tüketmişsin, ölüm meleği canını almış ve kabrinde yalnız başına bırakılmışsın, ruhun tekrar sana döndürülmüştür.
Münker ve Nekir adlı iki melek seni sorgu ve sıkı imtihana çekmek için aniden, habersiz olarak yanına gelmişlerdir. Bil ki, onların senden soracakları ilk soru, taptığın Rabbin, sana gönderilen peygamber, inandığın din, okuduğun kitap, itaat ettiğin imam hakkında ve ömrünü nerede geçirdiğin, malını nereden kazanıp ve nerede harcadığın olacaktır.
Korunmak için kendine bir vesile hazırla! Nefsini yokla, imtihan ve sorguya tabi tutulmadan önce kendine cevap ara. Eğer iman eden, dinini tanıyan, doğrulara uyan ve Allah'ın velilerini sevenlerden olursan (o zaman) Allah, delilini (vereceğin cevabı) sana bildirir, dilini doğruya açar ve böylece güzel cevap vererek cennet ve Allah’ın rızasına kavuşmakla müjdelenirsin. Melekler rahmet ve nimetle seni karşılarlar. Böyle olmadığın takdirde dilin tutulur, delilin batıl olur, cevap vermekten aciz kalarak cehennemle müjdelenirsin ve azap melekleri cehennemin kaynar suyu ve yakıcı ateşiyle seni karşılarlar.
Ey Adem oğlu! Bil ki, bunun ötesi kıyamet günüdür. O gün daha büyük, daha korkunç ve gönülleri daha çok inciticidir. İşte o gün bütün insanların bir araya toplanıp hazır olacağı ve her şeyin ortaya çıkacağı bir gündür. O günde Allah öncekileri ve sonrakileri bir araya toplar; o gün sûra üfürülür; kabirler alt-üst edilir; o gün pek yakındır.
O gün korkudan yüreklerin ağızlara gelerek hapsedildiği bir gündür. O gün hatalardan geçilmez, hiç kimseden fidye alınmaz, hiç kimseden mazeret kabul edilmez ve hiç kimseye tövbe etme müsaadesi verilmez. O gün iyiliklere karşı mükâfat, kötülüklere karşı da cezadan başka hiçbir şey ortada yoktur. Kim bu dünyada mümin olur ve bir zerre kadar hayır veya şer işlerse (o gün) onu bulur.
Öyleyse ey insanlar! Allah'ın sizleri, kitab-ı sadık ve beyan-ı natıkta sakındırdığı isyan ve günahlardan korkup sakının. Mel’un Şeytan sizleri çabuk erişilebilen şehvet ve dünya lezzetlerine davet ettiğinde, kendinizi Allah'ın mekr (düzen) ve azabından emin görmeyin. Zira Allah buyuruyor ki: “Takvalı kimseler, Şeytan'ın bir vesvesesine uğradılar mı düşünürler, bir de bakarsın ki basiret sahibi olmuşlar bile.”[2]
Allah korkusunu, kalbinize yerleştirin ve Allah'ın vaad ettiği dönüşteki güzel sevapları ve korkuttuğu şiddetli azapları hatırlayın. Çünkü bir şeyden korkan, ondan sakınır ve bir şeyden sakınan, onu terk eder...”[3]
_______________
[1] - Al-i İmran Sure'sinin 28 ayetine işarettir.
[2] - A'raf / 200
[3] - Bihar, c. 6, s. 223
ALLAHUMME SALLİ ALA MUHAMMED VE ÂL-İ MUHAMMED VE ACCİL FERECEHUM VE FERECENA BİHİM
Kullanıcı avatarı
f_altan
Mesajlar: 2376
Kayıt: 22 Oca 2007, 20:49

Mesaj gönderen f_altan »

17- Çölde Bir Çocuk

İbrahim b. Edhem şöyle diyor:
Kafileyle birlikte çölde hareket ediyordum. Bir ihtiyaçtan dolayı kafileden uzaklaştım. Aniden bir çocuğun tek başına hareket ettiğini gördüm. Kendi kendime dedim ki: Sübhanellah! Susuz ve otsuz bu çölde bu çocuk ne yapıyor?
Onun yanına varıp selam verdim. Selamımın cevabını verdi. Ona: “Nereye gidiyorsun?” diye sordum.
Çocuk cevaben: “Allah’ın evinin ziyaretine” dedi.
Dedim ki: “Azizim, sen küçüksün, Allah’ın evinin ziyareti henüz sana farz kılınmamıştır.”
Çocuk: “Benden daha küçük olan çocukların öldüğünü görmemiş misin?” dedi.
Dedim ki: “Azık ve bineğin nerde?”
Çocuk: “Azığım takva, bineğim ise ayaklarımdır; işte bu azık ve binekle mevlamın yanına gidiyorum” dedi.
Dedim ki: “Seninle birlikte hiçbir yiyeceğin olduğunu görmüyorum!”
Çocuk: “Ey yaşlı adam! Acaba bir kimse seni evine davet ettiğinde, senin onun evine yemek götürmen doğru olur mu?” dedi.
Ben de cevabında: “Hayır” dedim.
Çocuk: “Beni evine davet eden, benim ekmeğimi ve suyumu verecektir” dedi.
Dedim ki: “Acele et de kafileye yetişesin.”
Çocuk: “Bana gayret etmek, O’na (Allah’a) ise beni (hedefime) ulaştırmak gerekir. Allah-u Teâla’nın şöyle buyurduğunu duymamış mısın?: “Bizim uğrumuzda cihad (gayret) edenleri elbette kendi yollarımıza eriştireceğiz. Hiç şüphe yok ki Allah iyi davrananlarla birliktedir.”[1]
Onunla konuştuğum sırada güzel simalı ve beyaz elbiseli bir genç gelerek o çocuğa selam verdi ve o onunla görüştü. Ben o gence dönerek: “Sana bu güzelliği ve hoş ahlakı veren Allah için söyle, bu çocuk kimdir?” dedim.
Cevabımda şöyle dedi: “Bunu tanımıyor musun? O Ali b. Hüseyin b. Ali (Zeyn’ul-Abidin)’dır. Onu bırakıp Ali b. Hüseyin’e yönelerek: “Babalarının hakkı hürmetine söyle, bu genç kimdir?” diye sordum. Buyurdu ki: “Tanımıyor musun? Bu, kardeşim Hızır’dır. Her gün gelip bize selam veriyor.”
Sonra O Hazrete dönerek şöyle dedim: “Sana değerli babalarının hakkı için yemin veriyorum ki söyle; bu kupkuru çölü, yol azığı olmadan nasıl kat ediyorsun?”
Buyurdu ki: “Azığım vardır; bu azık ise dört şeydir.”
“Onlar nedir?” dediğimde şöyle buyurdu: “O dört şey şunlardır:
1- Ben dünyayı bütün güzellikleriyle birlikte Allah’ın mülkü biliyorum.
2- Bütün yaratıkları Allah’ın kulları ve ailesi olarak görüyorum.
3- Sebep ve rızkları Allah’ın elinde görüyorum.
4- Allah’ın kaza ve kaderini, O’nun her yerinde geçerli ve cari biliyorum.
Dedim ki: “Ne de güzel azık! Siz bu azıkla ahiret çöllerini kat edersiniz, sizin için dünya çöllerini kat etmek neymiş!” [2]
______________
[1] - Ankebut / 69
[2] - Bihar, c. 46, s. 38
ALLAHUMME SALLİ ALA MUHAMMED VE ÂL-İ MUHAMMED VE ACCİL FERECEHUM VE FERECENA BİHİM
Kullanıcı avatarı
f_altan
Mesajlar: 2376
Kayıt: 22 Oca 2007, 20:49

Mesaj gönderen f_altan »

18- İmam (a.s)’ın Hermele Hakkındaki Bedduası

Minhal şöyle diyor:
Allah’ın evini ziyaret ettikten sonra Medine’ye döndüm. Medine’de İmam Zeyn’ul-Abidin (a.s)’ın yanına vardım. İmam (a.s) konuşma esnasında bana hitaben: “Minhal! Hermele ne haldedir?” diye sordu.
Ben de cevabında: “Ben gelirken o Kufe’de idi” dedim.
İmam (a.s) ellerini göğe doğru kaldırarak onun hakkında üç defa şöyle dedi: “Allah’ım! Ateşin sıcaklığını Hermele’ye tattır!”
Minhal sözünün devamında şöyle diyor:
Ben Medine’den dönüp Kufe’ye vardığımda, Muhtar’ın kıyam ettiğini gördüm. Ben birkaç gün evde dostların gelip gitmesiyle meşgul olduktan sonra bir bineğe binerek Muhtar’ı görmeye gittim. Evin dışında Muhtar’la mülakat ettiğimde şöyle dedi: “Minhal! Neden hükümetimizin bayrağı altına gelmiyorsun ve neden bizimle yardımlaşmıyorsun?”
Cevabında dedim ki: “Mekke’ye gitmiştim, şimdi sizin hizmetinizdeyim.”
Daha sonra Muhtar’la birlikte hareket ettim, yol esnasında konuşmakla meşgul olduk. Nihayet Kufe’nin Kenase mahallesine yetiştik. Muhtar orada biraz durdu, sanki bir şeyi bekliyordu. Muhtar, Hermele’nin nereye sığındığından haberdar olmuştu. Birkaç memuru, onu yakalamak için gönderdi. Çok geçmeksizin bir grup adam koşarak gelip şöyle dediler:
“Emir (komutan)! Müjde! Hermele yakalandı. Biraz sonra Hermele’yi getirdiler. Muhtar’ın gözü Hermele’ye ilişince şöyle dedi: “Allah’a şükürler olsun ki, beni sana musallat etti.”
Sonra şöyle dedi: “Deve öldüren, deve öldüren getirin!”
Deve öldüren satırı getirdiklerinde, Hermele’nin ellerinin kesilmesini emretti. Hemen Hermele’nin ellerini kestiler.
Sonra şöyle dedi: “Onun iki ayaklarını da kesin.”
Hermele’nin iki ayaklarını da kestiler.
Sonra: “Ateş getirin! Ateş getirin!” diye bağırdı.
Bir miktar kamış getirerek Hermele’yi o kamışların arasına bırakıp o kamışları yaktılar.
Ben taaccüple: “Sübhanellah!” dedim.
Muhtar bu sözü duyunca şöyle dedi: “Sübhanellah demek iyidir ama sen ne için bu zikri söyledin?”
Cevabında şöyle dedim: “Emir! Ben Mekke’den dönerken Medine’de İmam Zeyn’ul-Abidin (a.s)’ın huzuruna vardım, İmam (a.s) bana: “Hermele ne haldedir?” diye sordu. Ben de cevabında: “Ben gelirken o Kufe’de idi” dedim. İmam (a.s) ellerini göğe doğru kaldırdı ve Hermele hakkında beddua ederek üç kez şöyle dedi: “Allah’ım! Ateşin sıcaklığını Hermele’ye tattır.”
Muhtar: “İmam Zeyn’ul-Abidin’in bu sözü buyurduğunu bizzat sen kendin mi duydun?” diye sordu.
Cevabında: “Allah’a andolsun ki bu şekilde buyurduğunu duydum” dedim.
Muhtar, bineğinden inerek iki rekat namaz kıldı ve secdeye kapandı. Daha sonra kalkarak bineğine bindi…

(Bihar, c. 45, s. 332)
ALLAHUMME SALLİ ALA MUHAMMED VE ÂL-İ MUHAMMED VE ACCİL FERECEHUM VE FERECENA BİHİM
Kullanıcı avatarı
f_altan
Mesajlar: 2376
Kayıt: 22 Oca 2007, 20:49

Mesaj gönderen f_altan »

19- Bereketli İki Parça Ekmek

Zohrî şöyle diyor:
İmam Zeyn’ul-Abidin (a.s)’ın hizmetinde olduğum bir sırada ashabından birisi geldi. Hazret ona; “Ne haldesin?” diye sordu.
O da şöyle arzetti: “Geceyi dört yüz dinar borçlu olduğum halde geçirdim; borcumu ödeyemiyorum, aynı zamanda ailem de var.”
Hazret ağladı ve şöyle buyurdu:
“İnsanın mümin kardeşini böyle bir halde görüp de ona bir şey yapmamasından daha büyük bir dert ve musibet ne olabilir ki!”
Daha sonra meclisindekiler dağıldılar. Münafıklardan biri şöyle dedi: “Hayret! Bunlar bazen Allah’ın kendilerinden hiçbir isteği reddetmediğini iddia ediyorlar, bazen de has dostlarının sorunlarını halletmekten aciz olduklarını ikrar ve itiraf ediyorlar!”
O adam gidip, o şahsın sözünü imama ilettiğinde İmam (a.s) şöyle buyurdu:
“Şimdi Allah, işlerinin yoluna girmesine ruhsat (izin) verdi.”
Daha sonra hizmetçisini sesledi ve “Bizim iftar ve sahur yemeğimizi getir” diye buyurdu.
Hizmetçi iki parça ekmek getirdi. Hazret o kişiye buyurdular: “Bunları al, bundan başka bir şeyim yoktur. Allah, bu iki parça ekmekle senin üzüntünü giderecek ve sana çok hayırlar verecektir.”
Adam ekmeği alarak pazara gitti ve bir balıkçıya rastladı. “Bu bir parça ekmek karşılığında balığını bana verir misin?” dedi.
Balıkçı kabul etti. Oradan tuz satıcısına uğradı ve onun da bir miktar tuzu vardı. Bir parça ekmeği de tuzla değiştirip evine döndü. Balığın karnını yardığında iki tane değerli inci gördü ve Allah’a şükretti. Bu sevinç içindeyken evin kapısı çalındı. Kapıyı açtığında tuz ve balık sahibini gördü. Onlar şöyle diyorlardı: “Ey Allah’ın kulu! Biz ne kadar uğraştıysak da bu ekmekleri dişimiz kesmedi. Ekmeklerini al ve bizden aldıkların da sana helal olsun.”
Ekmekleri aldı ve döndü. Yerine oturur oturmaz, İmam (a.s) tarafından gönderilen adam kapıyı çaldı ve şöyle dedi: “Allah seni genişliğe çıkardı, bizim ekmeklerimizi geri ver ki, bunları başkaları yiyemez.”
Daha sonra adam incileri büyük bir fiyata satarak ihtiyaçlarını giderdi.

(Emali-yi Şeyh Saduk, 69. Meclis, h. 3)
ALLAHUMME SALLİ ALA MUHAMMED VE ÂL-İ MUHAMMED VE ACCİL FERECEHUM VE FERECENA BİHİM
Cevapla

“Oniki İmamlar'ın Hayatı” sayfasına dön