İ. Zeyn'ul-Abidin'in Hayatı, Fazileti...

Kullanıcı avatarı
f_altan
Mesajlar: 2376
Kayıt: 22 Oca 2007, 20:49

Mesaj gönderen f_altan »

İMAM ZEYN-ÜL ABİDİN (A.S)’DAN KISA SÖZLER

1- Acı kaza ve kadere razı olmak, yakinin en yüksek mertebesidir.
2- Nefsinin kıymetini bilene, dünya hakir görünür.
3- “Halkın en değerlisi kimdir?” diye sorduklarında: "Dünyayı kendisi için bir değer bilmeyen kimsedir." buyurdu.
4- Birisi, İmam aleyhi's-selâm'ın huzurunda: "Allah'ım, beni kullarına muhtaç kılma." dediğinde şöyle buyurdu: "Öyle değildir, çünkü insanlar birbirlerine muhtaçtır; fakat sen şöyle de: "Allah'ım, beni kötü kullarına muhtaç kılma".
5- Allah'ın verdiğine kanaat eden, halkın en zenginlerindendir.
6- Takvayla yapılan hiçbir amel az olmaz; Allah katında kabul olan bir şey nasıl az olabilir ki?
7- İster ciddi olsun, ister şaka, büyük ve küçük her yalandan sakının. Çünkü insan küçük yalan söylediği zaman yavaş yavaş büyük yalan söylemeye de cüret eder.
8- Düşmanının senin hakkında Allah'a karşı günah işlemekte olduğunu görmen, Allah'ın bir yardımı olarak sana yeter.
9- Hayrın tümü, insanın kendisini (çirkin işlerden) korumasıdır.
10- İmam aleyhi's-selâm evlatlarından birine şöyle buyurdu: Oğlum, Allah beni senin için beğenmiş, ama seni benim için beğenmemiştir; (işte bunun içindir ki) benim hakkımda sana tavsiyede bulunmuştur, ama senin için bana tavsiyede bulunmamıştır. Az bir hediyeyle de olsa (babana) iyilik yapmayı terketme.
11- Birisi: “Zühd nedir?” diye sorduğunda, İmam aleyhi's-selâm şöyle buyurdu: "Zühd on kısımdır, zühdün en yüksek derecesi, vera'nın (şüpheli şeylerden çekinmenin) en aşağı derecesidir; vera'nın en yüksek derecesi de yakinin en aşağı derecesidir; yakinin en yüksek derecesi de rızânın en aşağı derecesidir. Zühd, Kur'ân'ın bir ayetinde şöyle açıklanmıştır: "Elinizden çıkarıp kaybettiğiniz şeye üzülmeyin ve size verdiği şeyden dolayı da sevinmeyin."(Hadid/23)
12- Halktan bir şey istemek, hazır bir fakirlik olduğu gibi, zilletli bir yaşayışa, hayânın yok olmasına ve vakarın da azalmasına sebep olur. Halka az ağız açmak ise peşin bir zenginliktir.
13- Allah katında en sevimliniz, ameli en güzel olanınızdır. Ameli en üstün olanınız, Allah indinde olan sevaba en fazla rağbet göstereninizdir. Azabından daha çabuk kurtulanınız, O'ndan en çok korkanınızdır. O'na en yakın olanınız, ahlâkı en güzel olanınızdır. Allah'ın hoşnutluğunu en fazla kazananınız, ailesinin refahını en iyi sağlayanınızdır. Ve en değerliniz ise, takvası daha çok olanınızdır.
14- Evlatlarından birine şöyle buyurdu: Oğlum, dikkat et beş kimseyle arkadaş olma, onlarla konuşmaya dalma ve onlarla yolculuğa çıkma. "Babacığım onlar kimlerdir?" diye sorduğunda İmam aleyhi's-selâm şöyle buyurdu: Sakın yalancıyla arkadaş olma, çünkü böyle birisi serap gibi (aldatıcı)dır; uzağı yakın ve yakını da uzak gösterir sana. Sakın fasıkla arkadaş olma; çünkü böyle birisi seni bir öğün veya ondan daha az bir yemeğe satar. Sakın cimriyle arkadaş olma; zira ona en çok muhtaç olduğun bir zamanda malını esirgeyerek seni terkeder. Sakın ahmakla arkadaş olma; çünkü o sana fayda vermek isterken zarar verir. Sakın sıla-i rahmi kesen bir kimseyle de arkadaş olma; çünkü Kur'ân-ı Kerim'de onu mel'un olarak gördüm.
15- Şüphesiz, Müslümanın Allah'ı tanımasının nişanesi ve dininin kemâli, yararsız sözleri terketmesi, az cedel yapması, hilimli, sabırlı ve güzel huylu olmasıdır.
16- Ey Ademoğlu! Kendi kendine öğüt veren olduğun, kendini muhasebe etmeyi düşündüğün ve Allah'tan korkmak, gömleğin; günahtan sakınmak ise örtün olduğu müddetçe daima hayırdasın. Ey Ademoğlu! Sen öleceksin, sonra dirilip (hesap vermek için) Allah'ın huzurunda duracaksın. Öyleyse O’na cevap hazırla.
17- Ne Kureyş’ten ve ne de Araptan olan bir kimse için, tevazudan başka hiçbir iftihar yoktur. Üstünlük, ancak takvayladır ve amelin değeri ise niyete bağlıdır. Gerçek ibadet de ancak dinde bilinç sahibi olmaya bağlıdır. Ey insanlar, bilin ki Allah katında en fazla nefret edilen kimse, bir imamın gidişatını kabul edip (onun imam olduğuna inanıp) amellerine uymayan kimsedir.
18- Mü'min dua ettiğinde üç sonuçtan biri gerçekleşir: Ya kendisine ahirette azık olur veya bu dünyada kabul olur ya da ona ulaşacak bir belayı geri çevirir.
19- Münafık, (diğerlerini) günahtan sakındırır; ama kendisi sakınmaz. Namaza durduğunda (Allah'tan) yüz çevirir (fikir ve kalbiyle başka şeylere yönelir); rükuya gittiğinde (doğrulmadan koyun gibi) yere çöker; secde ettiğinde (karga gibi) başını yere vurup kaldırır; akşamlar, (oruç tutmaksızın) düşüncesi yemek olur; sabahlar, (gece) uykusuz kalmaksızın gündüz uyumayı düşünür. Ama mü'minin ameli hilmiyle birliktedir. Öğrenmek için oturur; salim kalmak için susar; dostların ona emanet ettiği sırrı açıp söylemez; yabancılar için tanıklığı gizlemez (şahitlik yapmaktan kaçmaz); hak olan bir işi gösteriş için yapmaz ve utanarak da onu terketmez; övülüp tezkiye edilirse, onların söyledikleri sözlerden (gurura kapılır diye) korkar; bilmedikleri günahları için Allah'tan mağfiret diler ve cahillerin cehaleti ona zarar vermez.
20- Şifa bulan bir hastayı görüp şöyle buyurdu: Günahlardan tertemiz olman mübarek olsun. Allah seni hatırlamıştır, sen de O’nu hatırla; günahlarını affetmiştir, sen de O’na şükret.
21- Beş şey elde etmek için seferlere çıksanız, binekleri yorup güçsüz kılsanız, yine de onların mislini elde edemezsiniz: Hiçbiriniz günahından başka bir şeyden korkmasın. Hiçbiriniz Rabbinden başkasına ümit bağlamasın. Hiçbiriniz kendisinden, bilmediği bir şey sorulunca, onu öğrenmekten (başka bir nüshaya göre: bilmiyorum demekten) utanmasın. (Sabredin; çünkü) sabrın imana göre konumu, vücuttaki baş gibidir. Sabrı olmayanın imanı olmaz.
22- Allah buyuruyor ki: Ey Ademoğlu! Verdiğim şeye razı ol ki, insanların en zahidlerinden olasın. Farz kıldığım şeye amel et ki, halkın en çok ibadet edeni olasın ve haram kıldığım şeyden kaçın ki, halkın günahlardan en çok çekineni olasın.
23- Nice insanlar var ki, hakkında söylenen övgüyle aldanmıştır; ve nice insanlar var ki, Allah'ın, (günah ve sırlarını) örtmesiyle mağrur olmuştur; ve yine nice insanlar var ki, Allah'ın onlara verdiği ihsanla meşgul olup gaflete dalmışlardır.
24- Birleri, onlarına galip olan kimseye yazıklar olsun. (Bir günaha karşılık bir ceza, bir haseneye karşılık da on mükâfat verildiği için birlerden maksat günahlar ve onlardan maksat sevap işlerdir.)
25- Gerçekten dünya bize sırt çevirerek gitmekte; ahiret ise bize yönelerek gelmektedir. Bunlardan her birine uyanlar vardır; siz ise ahirete uyanlardan olun, dünyaya uyanlardan olmayın. Dünyada zühd edip ahirete meyledenlerden olun. Çünkü zahidler, yeryüzünü kendilerine sergi, toprağı döşek, keseği yastık, suyu ise esans etmişlerdir. Geçimleri için, ancak az bir miktar dünyadan koparırlar.
Bilin ki, kim cennete müştak olursa, iyiliklere koşar ve şehvetlerden uzaklaşır. Kim ateşten korkarsa, günahlarından tövbe ederek Allah'a yönelir, haramlardan sakınır. Kim dünyaya rağbet göstermezse, dünya musibetleri ona kolay gelir, hatta onları çirkin bile görmez. Allah-u Teâla'nın bazı kulları vardır ki, kalpleri ahirete ve ahiretin sevabına bağlanmıştır; sanki onlar, cennet ehlini, cennette ebedi, nimet ve refaha kavuşmuş olarak görürler; cehennem ehlini ise cehennemde azap çektikleri halde görürler. İnsanlar, onların şer ve kötülüklerinden korunmuşlardır. Çünkü onların kalpleri insanlarla değil, Allah korkusuyla meşgul olmuştur; gözlerini harama yummuşlardır; insanlara olan ihtiyaçları pek azdır; geçimlerinde Allah'ın verdiği az azığı kabul eder, az bir yemekle yetinirler; kıyametin uzun hasretinden kurtulmak için bu kısa günlere sabrederler.
26- Birisi İmam aleyhi's-selâm'a: "Ben seni Allah rızası için çok seviyorum." dedi. İmam aleyhi's-selâm başını aşağı eğip şöyle buyurdu: "Allah'ım, senin bana buğzedip de insanların, beni senin için sevmesinden sana sığınıyorum." Daha sonra buyurdular ki: “Ben de, rızası uğruna beni sevdiğin Allah için seni seviyorum."
27- Şüphesiz Allah-u Teâla, ısrarla dilencilik yapan cimri kimseyi sevmez.
28- Nice aldanmış mağrur kimseler vardır ki, boş şeylerle meşgul olup sevinçle sabahlarlar ve Allah'ın onlara gazap ettiğini ve bununla cehennem ateşine düşeceklerini bilmedikleri halde yiyip içerler.
29- Geliri miktarınca infak etmek , zenginliği miktarınca ailesinin refahını sağlamak, kendisi hakkında insanlara hak vermek ve selam vermekte öne geçmek müminin sıfatlarındandır.
30- Üç şey mü'minin kurtarıcısıdır: Dilini insanlardan ve onların gıybetini yapmaktan korumak, dünya ve ahireti için yararlı olan şeylerle meşgul olmak, günahlarından dolayı çok ağlamak.
31- Mü'minin, mü'min kardeşinin yüzüne sevgi ve muhabbetle bakışı ibadettir.
32- Üç şey her mü'minde olursa, Allah'ın sığınağında olur; Allah-u Teâla kıyamet günü, arşının gölgesinde ona yer verir ve onu o büyük günün korkusundan kurtarır: Halkın kendisi için nasıl davranmalarını istiyorsa, onlara aynı şekilde davranması; Allah'a itaat veya masiyet olduğunu bilmeden hiçbir işe başlamaması ve kendisindeki ayıbı gidermeden, kardeşini o ayıpla ayıplamaması. İnsanın kendi ayıbıyla meşgul olması, halkın ayıplarını aramaya fırsat bulmaması için ona yeterlidir.
33- Allah katında, O'nu tanımaktan sonra, karın ve tenasül organın iffetini korumaktan daha sevimli bir şey yoktur. Yine Allah nezdinde, O'ndan bir şey dilenilmesi kadar sevimli hiçbir şey yoktur.
34- Oğlu İmam Muhammed Bâkır aleyhi's-selâm'a şöyle buyurdu: "Kim senden bir iyilik yapmanı isterse yap; eğer ona lâyık olursa, bu yerinde bir davranıştır; eğer lâyık olmazsa, sen böyle davranmaya layıksın. Sağında iken sana küfür eden bir kimse, soluna geçer de özür dilerse özrünü kabul et."
35- Salih insanların meclisi, insanı iyiliğe götürür. Bilginlerin âdâbı, aklı çoğaltır. Ulu'l-emre (ilahî hükümdarlara) itaat etmek izzetin kemalidir. Bir şey üreterek malını çoğaltmak yiğitliğin kemâlidir. İstişare edene doğru olanı göstermek, nimetin hakkını eda etmektir. Halkı incitmekten sakınmak, aklın kemâli (olduğu gibi), kısa ve uzun va’dede de bedenin rahatlığına sebep olur.
36- İmam aleyhi's-selâm, "Allah'ın nimetlerini saymaya kalkışırsanız sayamazsınız."(İbrahim/34) ayetini tilavet ettiğinde şöyle buyurdu: Münezzehtir O Allah ki, nimetlerini tanıma hususunda hiç kimseye acizliğini itiraf etmekten fazla ilim vermemiştir ve Allah'ı idrak etme hususunda hiç kimseye O’nun zatını idrak edemeyeceklerini anlamaktan fazla marifet vermemiştir. O'nu idrak etmekten aciz olduklarını anlayanların bu marifetini övmüş ve aciz olduklarının bilincinde olmalarını, onların şükrü kılmıştır. Nitekim, künhünü idrâk edemeyeceklerini anlamalarını da iman kılmıştır. Zira O biliyor ki, kullarının gücü ancak bu kadardır ve bundan öteye geçemez.
37- Münezzehtir O Allah ki, nimeti itiraf etmeyi hamd ve şükretmekten aciz kalmayı itiraf etmeyi de şükür saymıştır.
ALLAHUMME SALLİ ALA MUHAMMED VE ÂL-İ MUHAMMED VE ACCİL FERECEHUM VE FERECENA BİHİM
Kullanıcı avatarı
f_altan
Mesajlar: 2376
Kayıt: 22 Oca 2007, 20:49

Mesaj gönderen f_altan »

İBRETLİ ÖYKÜLER

1- Ham Öğüt!

Bir gün İmam Seccad (a.s), Mina’da Hasan-i Basri’nin halka mev’ize (öğüt) ettiğini görünce ona şöyle buyurdular:
“Ey Hasan! Sus da senden bir soru sorayım! Acaba işin sonunda kendin ile Allah arasındaki olan bu halinden razı olacak mısın?”
Hasan-ı Basri, "Hayır! Razı olmayacağım."dedi.
İmam Seccad (a.s)- “Acaba istediğin hal ve duruma ulaşmak için bu durumunu değiştirmeyi düşünüyor musun?” dedi.
Hasan-i Basri bu sözü duyunca başını önüne eğdi, sonra şöyle dedi:
“Bu durumu değiştirmek için her defasında kendimle aht ediyorum, ama maalesef böyle olmuyor, sadece sözde baki kalıyor (pratiğe geçmiyor).”
İmam Seccad (a.s)- “Acaba Hz. Muhammed (s.a.a)’den sonra, seninle tanışlığı (akrabalığı) olan bir peygamberin geleceğini ümit ediyor musun?”diye sordu.
Hasan-i Basri, "Hayır."dedi.
İmam Seccad (a.s), “Acaba bu dünyadan başka diğer bir dünyanın da olup orada iyi işler yapacağına ümitli misin?”diye sordu.
Hasan-i Basrî, "Hayır!"dedi.
İmam Seccad (a.s), “Acaba eğer bir kimsenin az bir aklı da olmuş olursa, senin kendinden razı olduğun miktarda kendisinden razı olur mu? Oysa ki diğer bir peygamberin geleceğine ve başka bir dünyanın da olup orada iyi amaller yapmakla meşgul olacağına ümidin de yoktur! Bu halinle halka öğüt mü veriyorsun?”dedi.
İmam Seccad (a.s) onun yanından uzaklaşınca, Hasan-i Basri; “Bu şahıs kim idi?” dedi. "Ali bin Hüseyn (Seccad) idi." dediklerinde; “Bunlar (Ehl-i Beyt) ilim ve hikmet kaynağıdır” dedi.
Artık ondan sonra Hasan-i Basri’nin halka öğüt verdiğini kimse görmedi.[1]
____________________
[1]- Bihar’ul-Envar, c. 46, s. 116.
ALLAHUMME SALLİ ALA MUHAMMED VE ÂL-İ MUHAMMED VE ACCİL FERECEHUM VE FERECENA BİHİM
Kullanıcı avatarı
f_altan
Mesajlar: 2376
Kayıt: 22 Oca 2007, 20:49

Mesaj gönderen f_altan »

2- Peygamber (s.a.a)’in Hadisini Alaya Almanın Sonucu

İmam Zeyn’ul- Abidin (a.s) şöyle buyurmuştur:
“İnsan halkla ne yapacağını bilmiyor! Eğer Peygamber (s.a.a)’den duyduğumuz bazı meseleleri onlara söylemiş olursak alay edebilirler, diğer taraftan da bu gerçekleri saklamayı istemiyoruz!”
Zamret bin Ma’bed, "Siz duyduğunuz şeyleri söyleyin. "dedi.
İmam (a.s), “Allah’ın düşmanını tabuta bırakıp kabristana götürdüklerinde ne söylediğini biliyor musunuz?” diye sordu.
Zamret, "Hayır."dedi.
İmam (a.s), “Allah’ın düşmanı onu götüren kimselere şöyle der:
“Acaba duymuyor musunuz? Beni aldatan, beni bu duruma düşüren ve beni kurtarmayan Allah’ın düşmanını size şikayet ediyorum. Benimle dost olarak beni hor-hakir eden dostlardan, kendilerini himaye ettiğim beni zelil eden evlatlarımdan ve servetimi onun güzelliği için harcadığım fakat başkalarının oraya yerleştiği evimden şikayetim vardır! Bana acıyın! Bu kadar acele etmeyin!”dedi.
Zamret, "Eğer bu kadar güzel konuşabiliyorsa, hareket edip onu taşıyanların da boynuna binebilir!"dedi.
İmam (a.s)- “Allah’ım! Eğer Zamret, Peygamber’in sözlerini alaya alıyorsa ondan intikam al!”diye beddua etti.
Zamret, kırk gün yaşadıktan sonra hayatını kaybetti. Onun cenazesi yanında olan kölesi, onun defin işlerinden sonra İmam Zeyn’ul- Abidin (a.s)’ın huzuruna gelip Hazretin kenarında oturdu.
İmam (a.s),“Nereden geliyorsun?”dedi.
Köle, "Zamret’in cenazesinin defninden dönüyorum. Onun üzerine toprak döktüklerinde, hayatı zamanındaki kesin olarak tanıdığım sesini ondan duydum, şöyle diyordu:
“Ey Zamret! Bugün, sahip olduğun her dost seni hor-hakir etti, sonuçta ebedi evin olan cehenneme yöneldin!”
İmam (a.s)- “Allah’tan afiyet (kurtuluş) diliyorum. Zira Peygamber’in hadisini alayya alanın cezası işte budur.”[1]
_________________
1- Bihar’ul-Envar, c. 46, s. 142
En son f_altan tarafından 19 Haz 2007, 01:05 tarihinde düzenlendi, toplamda 1 kere düzenlendi.
ALLAHUMME SALLİ ALA MUHAMMED VE ÂL-İ MUHAMMED VE ACCİL FERECEHUM VE FERECENA BİHİM
Kullanıcı avatarı
f_altan
Mesajlar: 2376
Kayıt: 22 Oca 2007, 20:49

Mesaj gönderen f_altan »

3- Helal Rızkı Talep Etmek Sadakadır

İmam Sadık (a.s)’dan şöyle nakledilmiştir:
“Ali bin Hüseyn (İmam Seccad) (a.s) sabahın erken vakitleri rızk elde etmek için evden dışarı çıktı. Bir adam: "Yebne Resulillah (Ey Resulullah’ın torunu)! Nere gidiyorsunuz? diye sordu.
İmam (a.s)- “Aileme sadaka vermek için evden dışarı çıktım.”dedi.
Adam, "Ailenize nasıl sadaka veriyorsunuz?"diye sordu.
İmam, “Kim helal yoldan bir rızk elde ederse (ve onu ailesi için harcarsa) Allah katında onun için sadaka sayılır!”diye sordu.[1]
___________________
1- Bihar’ul-Envar, c. 46, s. 67
ALLAHUMME SALLİ ALA MUHAMMED VE ÂL-İ MUHAMMED VE ACCİL FERECEHUM VE FERECENA BİHİM
Kullanıcı avatarı
f_altan
Mesajlar: 2376
Kayıt: 22 Oca 2007, 20:49

Mesaj gönderen f_altan »

4- İmam (a.s)’ın Ka’be’nin Kenarındaki Münacatı

Tavus-u Yemani şöyle diyor:
Ali bin Hüseyin (a.s)’ın akşamdan sahur vaktine kadar Ka’be’nin etrafında tavaf ettiğini gördüm. İbadetle meşguldü, hacılar evlerine gittiğinde ve orası sakinleşince göğe bakıp şöyle dedi:
“Allah’ım! Yıldızlar ufuklarında kayboldular, halkın gözleri uykuya daldı, senin rahmet kapıların, dergahına muhtaç olanların hepsinin yüzüne açıktır. Bana acıman, beni affetmen ve kıyamet günü mahşer sahrasında ceddim Muhammed’in çehresini (yüzünü) bana göstermen için senin azametli dergahına yönelmişim.” Sonra sızlar ve ağlar bir halde şöyle dua ettiler:
“Allah’ım! İzzet ve celaline ant olsun ki, günah işlemekle sana muhalefet etmeyi kast etmedim, senin hakkında şüphe ettiğimden veya azabına cahil olduğumdan veyahut cezalandırmana itiraz ettiğimden dolayı sana isyan etmedim. Sadece nefsim beni aldatmıştır, senin (günahlarımı) açığa vurmaman da bu işi yapmak için bana yardım etmiştir.”
(Bihar’ul-Envar, c. 46, s. 81)
ALLAHUMME SALLİ ALA MUHAMMED VE ÂL-İ MUHAMMED VE ACCİL FERECEHUM VE FERECENA BİHİM
Kullanıcı avatarı
f_altan
Mesajlar: 2376
Kayıt: 22 Oca 2007, 20:49

Mesaj gönderen f_altan »

5- Ahiret Yolculuğu İçin Azık!

Zühri şöyle diyor:
Karanlık ve soğuk bir gecede, Ali bin Hüseyin’i bir miktar yiyecek omzuna alıp giderken gördüm. "Ey Resulullah’ın torunu! Bu nedir? Nereye götürüyorsun?"diye sordum.
İmam (a.s),“Ey Zühri! Ben yolcuyum, bu da yol azığıdır; (yolculuk anında eli boş ve azıksız kalmamam için) götürüp emniyetli bir yere bırakmak istiyorum!”dedi.
Zohri, "Ey Resulullah’ın torunu! Bu, benim kölemdir, müsaade edin bu yükü o götürsün ve istediğiniz yere ulaştırsın."dedi.
İmam (a.s), “Allah aşkına, bırak kendim kendi yükümü götüreyim, sen kendi yoluna devam et, benimle işin olmasın!”dedi.
Zohri bir kaç gün sonra İmam (a.s)’ı görüp şöyle dedi:
“Ey Resulullah’ın torunu! Ben o gece hakkında konuştuğunuz yolculuktan bir eser görmedim.”
İmam (a.s),“Ahret yolculuğunu diyordum, ölüm yolculuğunu kastetmiştim, onun için hazırlanıyordum!” dedi.
Daha sonra İmam (a.s), o gece muhtaçların evine o azığı götürmekten hedefinin ne olduğunu izah edip şöyle buyurdu:
“Ölüm için hazırlanmak; haramlardan uzak durmak ve hayır işler yapmakla gerçekleşir.”
(Bihar’ul-Envar, c. 46, s. 65)
ALLAHUMME SALLİ ALA MUHAMMED VE ÂL-İ MUHAMMED VE ACCİL FERECEHUM VE FERECENA BİHİM
Kullanıcı avatarı
f_altan
Mesajlar: 2376
Kayıt: 22 Oca 2007, 20:49

Mesaj gönderen f_altan »

6- Örnek Tavır

İmam Zeyn’ul- Abidin (a.s)’ın akrabalarından biri, İmam (a.s)’ın karşısında durarak Hazrete çirkin sözler söyledi. İmam (a.s) onun cevabını vermedi. Adam İmam (a.s)’ın yanından uzaklaşınca Hazret yarenlerine dönerek şöyle buyurdular:
“Bu adamın sözlerini duydunuz, şimdi benimle birlikte onun yanına gelmenizi ve benim ana karşı vereceğim cevabı da duymanızı istiyorum.”
İmam (a.s)’ın yarenleri cevaben şöyle arz ettiler:
“Biz hazırız, zaten onun cevabını burada vermenizi istiyorduk, biz de edebildiğimiz kadar ona diyeceğimizi diyeceğiz.”
Daha sonra İmam (a.s) ayakkabısını giyerek yola koyuldu; yol esnasında şu ayeti okuyorlardı:“Onlar öfkelerini yenir ve insanların suçlarını affederler. Allah iyi iş yapanları sever.” [1]
Ravi diyor ki, biz İmam (a.s)’ın bu ayeti okumasıyla ona ağır bir söz söylemeyeceğini anladık, o adamın evine geldiğimizde İmam (a.s) onu çağırmaları için şöyle buyurdular:
“Ona deyin ki, Ali bin Hüseyin’in seninle işi vardır.”
O adam İmam Zeyn’ul- Abidin (a.s)’ın kendisine yapmış olduğu küstahlığın cevabını vermeye geldiğini zannederek kendini savunmak için hazırlıklı bir halde evden dışarı çıktı. Ama İmam (a.s) onunla göz göze gelince şöyle buyurdular:
“Ey kardeş! Az önce benim yanıma geldin, ağzına geleni bana söyledin, eğer söylediğin o çirkin şeyler bende var ise ben istiğfar ediyor, Allah’tan beni affetmesini istiyorum; ama eğer söylediğin sözler bende yoksa Allah Teala seni affetsin.”
Ravi diyor ki: O şahıs, İmam (a.s)’ın bu sözlerini duyunca, İmam (a.s)’a doğru ilerleyip O’nun anlından öperek şöyle dedi “Evet, sizler benim o sözlerimden uzaksınız. Ben söylediğim o sözlere daha layığım.” [2]
_______________
[1] Âl- i İmran/134
[2] - Bihar, c. 46, s. 54.
ALLAHUMME SALLİ ALA MUHAMMED VE ÂL-İ MUHAMMED VE ACCİL FERECEHUM VE FERECENA BİHİM
Kullanıcı avatarı
f_altan
Mesajlar: 2376
Kayıt: 22 Oca 2007, 20:49

Mesaj gönderen f_altan »

7- İmam Zeyn’ul- Abidin (a.s) ve İbadetin Önemi

Hz. Ali (a.s)’ın kızı Fatıma, bir gün İmam Zeyn’ul- Abidin (a.s)’ın, çok ibadet etmesinden dolayı güçsüz ve zayıf bir duruma düşmüş mübarek bedenini görünce, hemen Cabir’in yanına gelerek şöyle dedi:
“Cabir! Ey Resulullah’ın sahabesi! Bizim sizin üzerinizde bir takım haklarımız vardır; onlardan biri şudur ki; eğer bizlerden birisinin çok ibadet etmekle kendisini tehlikeye düşürdüğünü gördüğünüzde canını koruması için onu uyarmanızdır. Şimdi kardeşimin yadigarı olan Ali bin Hüseyin (a.s), çok ibadet etmekle kendisini zayıf bir duruma düşürmüş, onun alın ve dizleri nasır bağlamıştır.”
Cabir bu söz üzerine, dördüncü İmam (a.s)’ın evine doğru hareket etti. Kapının önünde, Beni Haşim’den olan diğer çocuklarla oynayan bir çocuk gördü. Cabir bu çocuğun yürümesine dikkatlice baktı, kendine; “Bu yürüyüş Hz. Peygamber’in yürüyüşünün aynısıdır” dedi. Daha sonra çocuğa; “Evladım ismin nedir?” diye sordu.
O çocuk: “Ben Ali bin Hüseyin’in oğlu Muhammed’im” dedi.
Cabir bu sözü ondan duyunca şiddetle ağlayarak şöyle dedi: “Babam sana feda olsun! Yakına gel.”
İmam Muhammed Bakır (a.s), Cabir’in yanına geldi: Cabir İmam Muhammed Bakır (a.s)’ın gömleğinin düğmelerini açarak elini Hazretin göğsüne bıraktı ve öperek şöyle dedi:
“Ben Hz. Peygamber (s.a.a)’in selamını sana iletiyorum, Resulullah bana seni görünce böyle davranmamı emretmişti.”
Daha sonra; “Değerli babandan, benim için izin al” dedi.
İmam Bakır (a.s) da, babasının yanına giderek yaşlı adamın hareketleriyle söylediği sözünü babasına nakletti:
İmam Zeyn’ul- Abidin (a.s) şöyle buyurdular:
“Oğlum! O Cabir’dir; söyle içeri gelsin.”
Cabir içeri girdiğinde İmam (a.s)’ı mihrapta, çok ibadet etmesi neticesinde bedeninin ezik ve güçsüz bir duruma düştüğünü gördü. İmam (a.s) Cabir’e saygı için ayağa kalktı, onun hal ve hatırını sorarak kendi yanına oturttu.
Cabir şöyle arz etti: “Ey Peygamber’in oğlu! Allah Teala cenneti siz ve dostlarınız, cehennemi ise düşmanlarınız için yaratmış olduğunu bildiğiniz halde, ibadet etmede bunca çaba ve zahmetin sebebi nedir?
İmam (a.s) şöyle buyurdular:
“Allah Teala Kur’ân’da Hz. Peygamber’e hitaben, “Senin günahlarının hepsini affetmişiz” buyurmasına rağmen yine de ceddim Resulullah’ın -anam babam ona feda olsun- ayakları şişecek bir şekilde ibadet ettiğini görmedin mi? Hz. Peygamber’e; “Siz bu makama sahip olmanıza rağmen yine böylesine ibadet mi ediyorsunuz? dediklerinde Hazret şöyle buyurdular: “Allah’a şükreden bir kul olmayayım mı?”
Cabir, sözlerinin İmam (a.s)’a tesir etmeyeceğini ve O Hazreti bu meşakkatli tavırdan alı koymayacağını anlayınca şöyle arz etti:
“Ey peygamber’in oğlu! O halde en azından canını koru. Çünkü siz öyle bir ailedensiniz ki, bela ve sıkıntılar o aile vasıtasıyla def olur, rahmet yağmuru onların vücudu bereketiyle nazil olur.”
İmam (a.s) Cabir’in sözlerini dinledikten sonra şöyle buyurdular:
“Ey Cabir! Ben babalarıma kavuşana dek, onların tuttukları yol ve amellerden vazgeçmeyeceğim.”
Cabir İmam (a.s)’ın bu sözünü duyunca şöyle dedi:
“Allah’a and olsun ki, Hz. Peygamber’in evlatları arasında, Yusuf peygamberden başka Ali bin Hüseyin gibi bir kimseyi göremiyorum. Allah’a and olsun ki, yüce şahsiyetin evlatları, Hz. Yusuf’un evlatlarından daha iyiler, bunun evlatları arasında, yeryüzünün zulümle dolduğu bir sırada adaletle dolduracak olan bir kimse (Hz. Mehdi) vardır.”[8]
(Bihar, c. 46, s. 60)
ALLAHUMME SALLİ ALA MUHAMMED VE ÂL-İ MUHAMMED VE ACCİL FERECEHUM VE FERECENA BİHİM
Kullanıcı avatarı
f_altan
Mesajlar: 2376
Kayıt: 22 Oca 2007, 20:49

Mesaj gönderen f_altan »

8- Nasıl Dua Etmeli?

Bir kimse İmam Zeyn’ul-Abidin (a.s)’ın huzurunda iken şöyle bir dua etti:
“Allah’ım! Beni yaratıklarından hiçbirine muhtaç etme!”
İmam (a.s) adamın böyle bir dua ettiğini görünce şöyle buyurdular:
“Kesinlikle böyle bir dua etme! Çünkü başkasına muhtaç olmayacak hiçbir kimse yoktur; herkesin bir birine ihtiyacı vardır. Ama dua ederken şöyle de:
“Allah’ım! Beni kötü kullarına muhtaç etme.”
(Bihar, c. 48, s. 135)
ALLAHUMME SALLİ ALA MUHAMMED VE ÂL-İ MUHAMMED VE ACCİL FERECEHUM VE FERECENA BİHİM
Kullanıcı avatarı
f_altan
Mesajlar: 2376
Kayıt: 22 Oca 2007, 20:49

Mesaj gönderen f_altan »

9- İmam Zeyn’ul-Abidin (a.s)’ın, Oğluna Tavsiyeleri

İmam Zeyn’ul-Abidin (a.s), oğlu İmam Muhammed Bakır (a.s)’a şöyle buyurdular:
“Oğulcağızım! Beş kimseyle arkadaş olmaktan sakın:
1- Yalancıyla arkadaş olmaktan sakın. Zira o (insanı aldatan bir) seraba benzer; uzağı yakın yakını da uzak olarak sana gösterir.
2- Laubali ve günahkar kimseyle arkadaş olmaktan sakın. Çünkü o seni, bir lokmaya veya ondan daha az bir menfaate satar.
3- Cimriyle arkadaş olmaktan sakın. Zira o, kendisine ihtiyaç duyduğun bir zamanda malını senden esirger.
4- Ahmakla arkadaş olmaktan sakın. Çünkü o, sana yarar vermek isterken ahmaklığından dolayı zarar verir.
5- Akrabasıyla ilişkiyi kesenle arkadaş olmaktan sakın. Zira ben Kur’ân’ın üç yerinde[1] akrabasıyla ilişkiyi keseni melun (lanet edilmiş) olarak zikredilmiş gördüm.”[2]
__________________
[1]- Muhammed/2, Ra’d/25, Bakara/27.
[2] - Bihar, c. 74, s. 196 ve 208; c. 78, s. 137 (Az bir farklılıkla)
ALLAHUMME SALLİ ALA MUHAMMED VE ÂL-İ MUHAMMED VE ACCİL FERECEHUM VE FERECENA BİHİM
Cevapla

“Oniki İmamlar'ın Hayatı” sayfasına dön