İmam Hasan (a.s)'ın Hayatı, Fazileti, Siresi ve Sözleri

Kullanıcı avatarı
f_altan
Mesajlar: 2376
Kayıt: 22 Oca 2007, 20:49

Mesaj gönderen f_altan »

2- Edebe Riayet

Bir gün İmam Hasan (a.s)'la İmam Hüseyin (a.s) bir mahalleden geçerken yaşlı bir adamın yanlış abdest aldığını gördüler. Bu yüzden edebe riayet ederek dolaylı yolla doğru abdest almayı ona öğretmek istediler.
İlk önce yaşlı adamın onların sözlerini duyacağı bir şekilde abdest alma hususunda birbirleriyle tartışmaya başladılar.
Onlardan biri: "Benim abdestim senin abdestinden daha doğrudur" dedi.
Diğeri: "Hayır benim abdestim daha doğrudur" dedi.
Daha sonra yaşlı adamın yanına gelerek: "Amca! Biz senin yanında abdest alacağız, zahmet olmazsa hangimizin abdestinin daha doğru olduğunu söyle" dediler.
Sonra her ikisi o adamın karşısında doğru bir abdest aldıktan sonra: "Hangimizin abdesti daha doğru ve daha güzeldi?" diye sordular.
Yaşlı adam: "Sizin her ikiniz de doğru ve güzel abdest aldınız. Ama bu yaşlı cahil şimdiye kadar yanlış abdest alıyordu; şimdi sizin bereketiniz ve ceddinizin ümmetine olan şefkatinizle doğru abdest almayı sizden öğrenmiş oldu" dedi.
(Bihar, c.43, s.319 )
ALLAHUMME SALLİ ALA MUHAMMED VE ÂL-İ MUHAMMED VE ACCİL FERECEHUM VE FERECENA BİHİM
Kullanıcı avatarı
f_altan
Mesajlar: 2376
Kayıt: 22 Oca 2007, 20:49

Mesaj gönderen f_altan »

3- Gıybet Edene Karşı Mantıklı Bir Tavır

Dedikodu ve gıybet eden bir şahıs, İmam Hasan (a.s)'ın huzuruna gelerek: "Filan adam senin aleyhinde konuşuyor ve seni kötülüyor" dedi.
İmam Hasan (a.s) onun bu sözünden rahatsız olup surat asarak şöyle buyurdular:
"Sen beni zahmete düşürdün! Bir Müslüman'ın gıybetini duyduğumdan dolayı hem kendi hakkımda Allah'tan mağfiret dilemeliyim, hem de benim hakkımda dedikodu yapan ve benim gıybetimi ederek günah işleyen o şahıs hakkında dua etmem gerekir."

(Bihar, c.43, s.350 )
ALLAHUMME SALLİ ALA MUHAMMED VE ÂL-İ MUHAMMED VE ACCİL FERECEHUM VE FERECENA BİHİM
Kullanıcı avatarı
f_altan
Mesajlar: 2376
Kayıt: 22 Oca 2007, 20:49

Mesaj gönderen f_altan »

4- Uyanık Köle

İmam Hasan (a.s)'ın[1] hizmetçisi, cezalandırılmayı hakkeden bir suç işledi. İmam (a.s) onun tembih edilmesini emretti. Hizmetçi: "Ey mevlam! "Ve'l kazimin'el ğayz" (öfkelerini yenenler) dediğinde, İmam (a.s): "Ondan vazgeçin" buyurdu. Hizmetçi: "Ey mevlam! "Ve'l afine aninnas" (insanları affedenler) dediğinde İmam (a.s): "Seni affettim" buyurdu. Hizmetçi: "Ey mevlam! "Vallahu yuhibb'ul muhsinin" (Allah ihsan edenleri sever) dediğinde de İmam (a.s): "Sen Allah rızası için artık hürsün, sana bağışladığım miktarın bir kaç katı daha senin içindir" buyurdu.[2]
__________________
[1] - Başka bir rivayete göre İman Hüseyin (a.s)'ın.
[2] - Bihar'ul-Envar,c.63, s.352
ALLAHUMME SALLİ ALA MUHAMMED VE ÂL-İ MUHAMMED VE ACCİL FERECEHUM VE FERECENA BİHİM
Kullanıcı avatarı
f_altan
Mesajlar: 2376
Kayıt: 22 Oca 2007, 20:49

Mesaj gönderen f_altan »

5- Hz. Ali (a.s)'ın Oğlundan Daha Şecaatli

Cemel savaşında Hz. Ali (a.s), oğlu Muhammed-i Hanefiyye'yi çağırdı, mızrağını ona verip şöyle buyurdu:
"Bu mızrak ile düşman ordusuna saldır!"
Muhammed-i Hanefiyye mızrağı alıp düşmana saldırdı. Düşman ordusundan bir grup kişi onun ilerlemesine mani oldular, bir şey yapamayacağını görünce babasının yanına dönmek zorunda kaldı.
Sonra İmam Hasan (a.s) mızrağı alıp düşmana saldırdı, bir müddet sonra kanlı mızrağıyla babasının yanına geldi. Muhammed-i Hanefiyye, İmam Hasan'ın o şecaatini görünce, mağlubiyet duygusuna kapıldığından dolayı kızarıp başı aşağı oldu. Hz. Ali (a.s) onun bu halini görünce: "Rahatsız olma, O Peygamber'in oğludur, sen ise Ali'nin oğlusun" buyurdular.
Diğer bir savaşta da düşmana saldırmakta ihtiyat edince Hz. Ali (a.s): "Sen annene benzemişsin" buyurup kendisi onlara saldırdı.
(Bihar'ul-Envar, c.43, s.345)
En son f_altan tarafından 21 Haz 2007, 03:39 tarihinde düzenlendi, toplamda 1 kere düzenlendi.
ALLAHUMME SALLİ ALA MUHAMMED VE ÂL-İ MUHAMMED VE ACCİL FERECEHUM VE FERECENA BİHİM
Kullanıcı avatarı
f_altan
Mesajlar: 2376
Kayıt: 22 Oca 2007, 20:49

Mesaj gönderen f_altan »

6- Muaviye'nin Evlilik Teklifine Olumsuz Cevap

Muaviye, Emir'ul-Muminin Hz. Ali (a.s)'ın şahadetinden sonra kudret tahtına oturup bütün İslamî ülkelerin hükümdarı oldu. Muaviye tarafından Medine'nin valisi olan Mervan ondan taraf bir mektup aldı, o mektupta şöyle yazılmıştı:
"Abdullah bin Cafer'in (Hz. Ali'nin kardeşi oğlu) kızını oğlum Yezid'e iste, her ne kadar mihriye isterse kabul ederim, her ne kadar borcu olursa öderim, buna ilaveten bu vuslat, Beni Haşim ve Beni Ümeyye arasında da barışa sebep olacaktır."
Mervan mektubu okuduktan sonra Abdullah bin Cafer'le görüştü ve onun kızını Yezid'e istedi.
Abdullah onun cevabında şöyle dedi:
"Bizim kadınların ihtiyarı (söz sahibi) Hasan bin Ali (a.s)'dır, kızımı ondan iste!" dedi.
Mervan, İmam Hasan (a.s)'ın yanına varıp Abdullah'ın kızını Yezid'e istedi. İmam Hasan (a.s) cevabında şöyle buyurdular: "İstediğin kimseleri davet et; ben görüşümü o toplantıda açıklayacağım."
Mervan da Beni Haşim ve Beni Ümeyye büyüklerini davet etti, hepsi hazır olduklarında Mervan ayağa kalkarak Allah'a hamd-u sena ettikten sonra şöyle dedi:
Muaviye, Abdullah bin Cafer'in kızı Zeyneb'i şu şartlarla Yezid'e istemem için beni memur etmiştir:
a) Babası ne kadar mihriye tayin ederse kabul ediyoruz.
b) Babası her ne kadar borçlu olursa öderiz.
c) Bu vuslat Beni Ümeyye ve Beni Haşim taifeleri arasında barışa sebep olacaktır.
d) Yezid, eşi olmayan bir ferttir! Canıma and olsun ki, sizin Yezid ile iftihar etmeniz, Yezid'in sizinle iftihar etmesinden daha çoktur!
e) Yezid öyle bir kimsedir ki, onun siması bereketine (yüzü suyu hürmetine) buluttan yağmur isteniliyor!
Mervan bunları dedikten sonra susup bir kenarda oturdu.
İmam Hasan (a.s) da Allah'a hamd-u sena ettikten sonra sözüne şöyle başladı:
a) "Mehriyeye gelince; biz Peygamber ( s.a.a)'in, kızları ve akrabalarının mihriyesi hakkındaki sünnetinden -400 veya 480 veyahut 500 dirhemden- öteye geçmeyiz.
b) "Babasının borçları" hakkındaki sözlerine gelince; bizim kadınlarımız ne zaman babalarının borçlarını ödemiş ki böyle bir söz öneriliyor!
c) "İki taifenin sulhu (barışı)" hakkındaki sözünüze ilişkin de söylemem gerekir ki, bizim size karşı düşmanlığımız, Allah için ve Allah yolunda idi. Öyleyse...
d) "Bizim Yezidin vücuduyla iftiharımız, onun bizimle iftihar bulmasından daha çoktur" sözünüze gelince; eğer hilafet (saltanat) makamı nübüvvet (peygamberlik) makamından daha yüce olursu, bizim Yezid'le iftihar etmemiz gerekir; ama eğer nübüvvet makamı hilafet makamından daha yüksek olursa, onun bizimle iftihar etmesi gerekir."
e) "Yezid'in yüzünün bereketiyle buluttan yağmur isteniliyor" sözüne gelince; bu söz doğru değildir. Çünkü bu söz, sadece Hz. Muhammed ( s.a.a) ve O'nun Ehl-i Beyti hakkında geçerlidir; onların nurlu yüzlerinin bereketi hürmetine (Allah'tan) yağmur talep ediliyor.
Bizim görüşümüz bu konuda şudur ki, Abdullah'ın kızını, amcası oğlu Kasım bin Muhammed bin Cafer'e nikahlayacağız. Ben şimdi onu, Kasım'a eş olarak nikahladım, mihriyesini de Medine'deki tarlamı tayin ettim... Bu tarla onların geçimini sağlar ve artık başkalarına muhtaç olmazlar.
Mervan bu durumla karşılaşınca şöyle dedi: "Ey Beni Haşim! Acaba bize karşı böyle mi davranıyor ve sözlerimize karşı böyle mi cevap veriyorsunuz?"
İmam Hasan (a.s) cevaben: "Evet! Bu cevaplardan her biri, sizin sözlerinizin her tektekine karşılık idi" buyurdular.
Mervan olumlu cevap almaktan ümidini kesince, aralarındaki geçen macerayı bir mektupla Muaviye'ye bildirdi, Muaviye de mektubun cevabında şöyle dedi :
"Biz onlardan kız istedik onlar menfi (olumsuz) cevap verdiler; ama eğer onlar bizden kız istemiş olurlarsa biz müspet (olumlu) cevap veririz!"

(Bihar'ul-Envar, c.44, s.119. Bazı rivayetlerde bu kızın ismi Ümmü Gülüsüm ve İmam Hasan yerine de İmam Hüseyin'inin ismi zikredilmiştir)
ALLAHUMME SALLİ ALA MUHAMMED VE ÂL-İ MUHAMMED VE ACCİL FERECEHUM VE FERECENA BİHİM
Kullanıcı avatarı
f_altan
Mesajlar: 2376
Kayıt: 22 Oca 2007, 20:49

Mesaj gönderen f_altan »

7- Mali Yardımı Almanın Şartları

Bir gün Osman, caminin eşiğinde oturmuştu. Bir fakir yanına gelerek maddi yardım istedi. Osman, beş dirhem ona vermelerini emretti. Fakir: "Bu miktar para bana yetmez; beni, daha çok yardım edecek birinin yanına gönderin" dedi.
Osman eliyle caminin bir köşesine işaret ederek: "O gençlerin yanına git" dedi.
Orada oturan gençler ise, İmam Hasan, İmam Hüseyin ve Abdullah bin Cafer'di. Fakir adam onların yanına gitti, selam verip muhtaç olduğunu söyledi.
İmam Hasan (a.s), İslam'ın rahmetlerinden su-i istifade edilmemesi için ona yardım etmeden önce şöyle buyurdular:
"Ey fakir! Başkalarından mali yardım istemek, sadece şu üç yerde câizdir:
İnsanın üzerinde ödemekten aciz olduğu diyet (kan parası) olursa
2- Ödemeye gücü yetmeyeceği, bel büken bir borcu varsa.
3- Fakir ve aciz olup da eli bir yere yetişmezse.
Bu üç durumdan hangisiyle karşılaşmışsın?"
Fakir adam: "Benim sıkıntım, bu üç şartın birinden ibarettir" deyince, İmam Hasan (a.s), adamın bu sözü üzerine elli dinar, İmam Hüseyin (a.s) kırk dokuz dinar, Abdullah bin Cafer ise kırk sekiz dinar verdiler.
Fakir adam geri dönüp Osman'ın yanından geçerken Osman ona: "Ne yaptın?" diye sordu.
Fakir adam şöyle dedi:
"Senin yanına gelip para istedim, sen de bana bir miktar para verdin, ama bu paraları ne için istediğimi sormadın. Ama o üç gencin yanına gidip yardım istediğimde onlardan biri (İmam Hasan -a.s-): "Ne için para istiyorsun?" diye sordu. Sonra şöyle buyurdu: "Ancak üç durumda, başkalarından mali yardım istenilebilir: "Aciz eden diyet, bel büken borç, boyun eğdiren fakirlik."
Ben de: "Benim sıkıntım o üç durumdan biridir" dedim. Bunun üzerine birincisi 50 dinar, ikincisi 49 dinar, üçüncüsü de 48 dinar verdiler.
Osman fakir adamın bu sözlerini duyunca şöyle dedi: "Bu gençlerin benzeri kesinlikle bulunmaz; onlar ilim, hikmet, keramet ve fazilet kaynağıdırlar."

(Bihar, c.43, s.333)
ALLAHUMME SALLİ ALA MUHAMMED VE ÂL-İ MUHAMMED VE ACCİL FERECEHUM VE FERECENA BİHİM
Kullanıcı avatarı
f_altan
Mesajlar: 2376
Kayıt: 22 Oca 2007, 20:49

Mesaj gönderen f_altan »

8- İmam Hasan (a.s)'ın Göz Yaşları

İmam Sadık (a.s) babasından ve o da babasından şöyle naklediyor:
"İmam Hasan (a.s) kendi zamanında insanların en çok ibadet edeni, en çok zahit olanı ve en üstünü idi. Hacca gittiğinde yaya olarak gidiyordu ve çoğu zamanlar ayak yalın gidiyordu. Ölümü hatırladığında ağlıyordu, huzurunda kabirden söz edildiğinde ağlıyordu, kıyameti ve haşrolmayı hatırladığında ağlıyordu, sırat köprüsünden geçmeği hatırladığında ağlıyordu, halkın hesap için Allah Teala'nın huzurunda duracağını hatırladığında o günün vahşet ve korkusundan dolayı feryat ederek bayılıyordu. Namaza duruğunda Allah korkusundan azaları titriyordu, cennet ve cehennemi hatırladığında yılan ısıran birisi gibi kıvranıyordu, Allah'tan cenneti isteyip cehennemden ise O'na sığınıyordu. Kur'an'dan "Ya eyyuhellezine amenu" (Ey iman edenler) ayetini okuduğunda: "Lebbeyk! Allah'umme lebbeyk" (Emrine hazırım, Allah'ım emrine hazırım) diyordu. Her halinde Allah'ı anıyordu..."[1]
Abdest aldığında azaları titriyordu, mübarek yüzü sapsarı oluyordu. "Abdest alırken neden bu duruma düşüyorsunuz?" dediklerinde: "Arşın Rabbinin huzurunda duran bir kimsenin renginin sararması ve azalarının titremesi gerekir" buyuruyordu.
Caminin kapısına ulaştığında yüzünü göğe doğru çevirerek şöyle diyordu:
"İlahî, misafirin kapının önündedir; ey ihsanda bulunan Allah, günahkâr sana gelmiştir; ey kerim ve şefkatli olan Allah, indindeki güzelliklerden dolayı indimdeki çirkinliklerden geç!"[2]
____________________
[1] - Bihar, c.43, s.331
[2] - a. g. e, c.43, s.339
ALLAHUMME SALLİ ALA MUHAMMED VE ÂL-İ MUHAMMED VE ACCİL FERECEHUM VE FERECENA BİHİM
Kullanıcı avatarı
f_altan
Mesajlar: 2376
Kayıt: 22 Oca 2007, 20:49

Mesaj gönderen f_altan »

9- Vahiy Mektebinde Bir Çocuk
İmam Hasan (a.s) yedi yaşında Resulullah (s.a.a)'in meclisinde hazır oluyor ve Kur'an ayetlerini duyup onları ezberliyordu. Sonra annesinin yanına gelerek ezberlediği ayetleri annesine okuyordu. Emir'ul-Müminin Hz. Ali (a.s) eve geldiğinde, Hz. Fatıma (a.s) yeni nazil olan ayeti ona okuyordu.
Emir'ul-Müminin (a.s): "Bu ayeti kimden öğrendin?" diye sorduğunda Hz. Fatıma (a.s): "Oğlun Hasan'dan" diye cevap veriyordu.
Bunun üzerine bir gün Hz. Ali (a.s) (bu durumu görmek için) evin bir köşesine saklandı. İmam Hasan (a.s) Resulullah (s.a.a)'den duymuş olduğu ayeti geçmiş günlerdeki gibi annesine okumak istediğinde dili tutulmaya başladı.
Hz. Fatıma (a.s) bu duruma şaşırdığında, İmam Hasan (a.s): "Anneciğim, şaşırma! Şüphesiz büyük bir şahsiyet sözümü dinlemektedir; onun dinlemesi beni söz söylemekten aciz bırakmıştır" dedi.
Bu esnada Hz. Ali (a.s) dışarı çıkıp aziz oğlu İmam Hasan (a.s)'ı bağrına basarak onu öpüp okşadı."

(Bihar, c.43, s.338)
ALLAHUMME SALLİ ALA MUHAMMED VE ÂL-İ MUHAMMED VE ACCİL FERECEHUM VE FERECENA BİHİM
Kullanıcı avatarı
f_altan
Mesajlar: 2376
Kayıt: 22 Oca 2007, 20:49

Mesaj gönderen f_altan »

10- İmam Hasan (a.s)'ın Muaviye'ye Cevabı

Bir gün Muaviye İmam Hasan'a: "Ben senden üstünüm" dedi.
İmam (a.s): "Ey Hind'in oğlu, nasıl üstünsün?"
Muaviye: "Halkın benim etrafımda toplandığı, senin etrafının ise boş olduğundan dolayı."
İmam (a.s): "Heyhat, heyhat! (Ne kadar da haktan uzaklaştın)! Ey ciğer yiyen Hind'in oğlu! Bu sahip olduğun makam ne de kötüdür. Zira senin etrafında toplanan insanlar iki kısımdan ibarettir: Ya muti (itaat eden)dir veya mecbur. Sana itaat edenler Allah'a isyan etmekteler; itaat etmeye mecbur olan kimseler ise Allah'ın kitabına (Kur'an'a) göre mazurdurlar. Ama ben, senden üstünüm demiyordum. Çünkü sende, kendimi senin gibi birisiyle kıyaslayacak herhangi bir hayır yoktur. Fakat şunu diyorum: Allah-u Teala seni faziletlerden (üstün sıfatlardan) uzaklaştırdığı gibi beni de rezailden (çirkin ve aşağılık) sıfatlardan uzaklaştırmıştır."
Evet, insanın şahsiyeti, insani ve ahlakî değerlerle ölçülür; maddi özelliklerle değil.

(Bihar, c.44, s.104)
ALLAHUMME SALLİ ALA MUHAMMED VE ÂL-İ MUHAMMED VE ACCİL FERECEHUM VE FERECENA BİHİM
Kullanıcı avatarı
f_altan
Mesajlar: 2376
Kayıt: 22 Oca 2007, 20:49

Mesaj gönderen f_altan »

11- Nübüvvet Ağacından Bir Dal

İmam Hasan (a.s)'ın evlatlarından olan Amr, İmam Hüseyin (a.s)'ın kervanıyla birlikte Kerbela'ya gelmişti. Onbir yaşında olduğundan dolayı öldürülmeyip esirlerle birlikte Kufe'ye ve daha sonra Şam'a gönderildi.
Kerbela esirleriyle birlikte Şam'da Yezid'in saraylarından birine girdiklerinde Yezid'in gözü İmam Hasan (a.s)'ın oğlu Amr'a ilişti. Ona hitaben: "Oğlum Halid'le güreşmek istiyor musun?" diye sordu.
Amr cevaben: "Hayır, fakat hangimizin daha şecaatli olduğunu öğrenmen için bir bıçak bana, bir bıçak da ona ver, böylece savaşalım!"dedi.
Yezid, esir bir çocuğun böyle yiğitçe sözüne şaşırarak şu şiiri okudu:
Bir tabiat ki onu Ahzem'de görmüşüm,
Yılandan yılan doğar ancak.[1]
Yezid bu sözüyle Amr'ın, nübüvvet ağacından bir dal olduğunu ve onun da babaları gibi onlara karşı düşman olduğunu söylemek istemiştir.
_____________________
[1]- "Yılandan yılan doğar ancak" tabiri, Araplar arasında bir atasözüdür. Bu söz genellikle yiğit ve şecaatli kimseler hakkında söylenir. (Bihar, c.45, s.143)
ALLAHUMME SALLİ ALA MUHAMMED VE ÂL-İ MUHAMMED VE ACCİL FERECEHUM VE FERECENA BİHİM
Cevapla

“Oniki İmamlar'ın Hayatı” sayfasına dön