İmam Hasan (a.s)'ın Hayatı, Fazileti, Siresi ve Sözleri

Kullanıcı avatarı
f_altan
Mesajlar: 2376
Kayıt: 22 Oca 2007, 20:49

Mesaj gönderen f_altan »

12- Şakacı Adam

İmam Hasan (a.s)'ın şakacı bir dostu vardı. Bir müddet İmam (a.s)'ın yanına gelmedi. Bir gün İmam (a.s)'ın yanına geldiğinde İmam (a.s) ona: "Nasıl sabahladın?" diye sordu. Adam cevaben şöyle dedi:
"Ey Resulullah'ın oğlu! Kendimin, Allah'ın ve Şeytanın isteğine aykırı olarak sabahladım."
İmam (a.s) gülerek: "Nasıl olur? İzah et" diye buyurdu.
Adam cevaben şöyle dedi: "Çünkü Allah-u Teala kendisine itaat edip isyan etmememi istiyor; oysa ben öyle değilim. Şeytan da Allah'a isyan etmemi ve O'na itaatte bulunmamamı istiyor; oysa ben öyle de değilim. Kendim de ölmememi ve sürekli dünyada kalmamı istiyorum; oysa durum böyle de değildir; nihayet bir gün bu dünyadan göçüp gideceğim."
Bu sırada bir adam ayağa kalkarak şöyle dedi:
"Ey Resulullah'ın oğlu! Neden biz ölümü sevmiyoruz?"
İmam (a.s) cevabında buyurdular ki:
"Bunun sebebi, dünyanızı onarıp ahiretinizi bozduğunuzdan dolayıdır. İşte bundan dolayı onarılmış bir yerden virane bir yere gitmek istemiyorsunuz."

(Bihar, c.44, s.110)
ALLAHUMME SALLİ ALA MUHAMMED VE ÂL-İ MUHAMMED VE ACCİL FERECEHUM VE FERECENA BİHİM
Kullanıcı avatarı
f_altan
Mesajlar: 2376
Kayıt: 22 Oca 2007, 20:49

Mesaj gönderen f_altan »

13- İmam Hasan (a.s)'ın Dünyaya Ayak Basması

Umeys kızı Esma şöyle diyor:
İmam Hasan ve İmam Hüseyin doğduklarında ben Hz. Fatıma (a.s)'ın ebesi idim. İmam Hasan dünyaya geldiğinde Peygamber (s.a.a) gelerek: "Esma! Oğlumu bana getir" buyurdular.
Ben İmam Hasan'ı sarı bir beze sarararak O Hazretin yanına götürdüm. Resulullah (s.a.a) o sarı bezi bir kenara iterek şöyle buyurdu: "Esma! Ben size, çocuğu sarı bezle sarmayın demedim mi?"
Ben hemen İmam Hasan'ı beyaz bir beze sararak Peygamber (s.a.a)'in yanına götürdüm. Peygamber (s.a.a) İmam Hasan'ın sağ kulağına ezan, sol kulağına ise ikamet okudu. Daha sonra Hz. Ali'ye: "Oğlumun ismini ne koydun?" diye sordu.
Hz. Ali (a.s): "Ya Resulellah! Ben ona isim takmada Rabbimden öne geçmem" dedi.
Bu esnada Cebrail nazil olarak şöyle dedi:
"Ya Muhammed! Allah-u Teâla sana selam ediyor ve buyuruyor ki: Ali sana nispetle, Harun'un Musa'ya nispeti gibidir; bundan dolayı bu oğluna, Harun'un oğlunun ismini tak."
Resulullah (s.a.a): "Harun'un oğlunun ismi ne idi?"
Cebrail: "Onun ismi Şeber idi."
Peygamber (s.a.a): "Benim dilim Arap'çadır."
Cebrail: "Onun ismini Hasan bırak."
Bu yüzden Peygamber (s.a.a) ona Hasan ismini taktı. İmam Hasan (a.s)'ın doğumunun yedinci günü, Peygamber (s.a.a) iki alaca koç kurban kesti. Onlardan birinin budunu bir altın dinarla beraber ebeye verdi. Sonra İmam Hasan'ın saçını kesti, onun ağırlığında fakirlere sadaka verdi ve İmam (a.s)'ın başına heluk (zafaran ve diğer şeylerden yapılan güzel kokulu bir renk) sürdü Sonra şöyle buyurdu: "Bebeklerin başına kan sürmek, cahiliyet adetlerindendir."
Cahiliyet döneminde bebeğin başına biraz kan sürüyorlardı.

(Bihar, c.43, s.238)
ALLAHUMME SALLİ ALA MUHAMMED VE ÂL-İ MUHAMMED VE ACCİL FERECEHUM VE FERECENA BİHİM
Kullanıcı avatarı
f_altan
Mesajlar: 2376
Kayıt: 22 Oca 2007, 20:49

Mesaj gönderen f_altan »

14- Müminin Zindanı Kafirin İse Cenneti

Bir gün İmam Hasan (a.s) yıkandıktan sonra yeni ve temiz elbiselerini giyerek kendisine güzel koku sürdükten sonra tam bir vakar ve azamet içerisinde evden dışarı çıktı. İmam (a.s)'ın güzel siması, her bakanı kendisine cezp ediyordu. Dost ve hizmetçilerinden bir grup kimseyle birlikte Medine sokaklarının birinden geçiyordu. Bu esnada fakirliğin kendisini çökerttiği, derisinin kemiklerine yapıştığı ve güneş ışınlarının yüzünü yaktığı Yahudi bir yaşlı adamla karşılaştı. Bu adamın omzunda bir su tulumu vardı, güçsüzlük yürümesine müsaade etmiyordu, fakirlik ve ihtiyaç, ölümü ona tatlı kılmıştı ve hali her göreni üzüyordu.
Bu adam İmam Hasan (a.s)'ı o celal ve cemal ile görünce şöyle dedi: "Rica ediyorum biraz durun ve sözümü dinleyin!"
İmam (a.s) onun bu sözü üzerine durdu.
Yahudi: "Ey Resulullah'ın oğlu! Biraz insaf et ve hak ver!"
İmam (a.s): "Ne hakkında?!"
Yahudi: "Deden Resulullah şöyle buyuruyordu: "Dünya müminin zindanı, kafirin ise cennetidir." Ama şimdi görüyoruz ki dünya, nimet ve refah içerisinde olduğunuzdan dolayı sizin için cennettir; azap ve işkence içerisinde yaşayan benim için ise cehennemdir. Oysa sen mümin ve ben ise kafirim!"
İmam (a.s) o yaşlı Yahudi'nin cevabında şöyle buyurdu:
"Ey yaşlı adam! Eğer perde gözlerinin önünden kalkmış olsaydı ve Allah-u Teâla'nın, cennette benim ve bütün müminler için nasıl nimetler yarattığını görmüş olsaydın, o zaman anlardın ki dünya bu güzelliğine rağmen benim için zindandır. Yine eğer Allah-u Teâla'nın, senin ve tüm kafirler için nasıl bir azap ve işkence hazırladığını görmüş olsaydın, o zaman tasdik edecektin ki dünya, bu kadar fakirlik ve perişanlığına rağmen senin için geniş bir cennettir."
Evet, Peygamber (s.a.a)'in: "Dünya müminin zindanı, kafirin ise cennetidir" diye buyurmuş olduğu sözün manası işte budur.

(Bihar, c.43, s.346)
ALLAHUMME SALLİ ALA MUHAMMED VE ÂL-İ MUHAMMED VE ACCİL FERECEHUM VE FERECENA BİHİM
Kullanıcı avatarı
f_altan
Mesajlar: 2376
Kayıt: 22 Oca 2007, 20:49

Mesaj gönderen f_altan »

15- İmam Hasan (a.s)'ın Ölüm Anında Ağlaması

İmam Hasan (a.s)'ın ölüm zamanı gelince, İmam (a.s)'ın ağladığını gördüler. Yanındakilerden bazıları: "Ey Resulullah'ın oğlu! Neden ağlıyorsun? Oysa sen Hz. Peygamber'in oğlusun, Peygamber (s.a.a) senin makamın hakkında çok sözler buyurmuştur, Medine'den Mekke'ye yirmi beş defa yaya olarak Allah'ın evinin ziyaretine gitmişsin ve üç defa bütün malını hatta ayakkabılarını bile Allah yolunda fakirlere vermişsin; bununla birlikte yine de ağlıyor musun? (Bu halinle dünyadan gitmene sevinmen gerekir.)
İmam (a.s) cevabında şöyle buyurdular: "Ben iki şey için ağlıyorum: Biri; kahredici, her şeyden haberdar ve güçlü olanın (veya ölümden sonraki çeşitli sıkıntılardan ve kıyametgünü ilahi adaletin karşısında durma) korkusu, diğeri ise dostlardan ayrılmamdır."
Evet, bizim de her şeyden haberdar, kahredici ve güçlü olandan ve kıyamet gününün dehşet ve sıkıntılarından dolayı böyle olmamız gerekir.

(Bihar, c.44, s.150; c.6, s.159)
ALLAHUMME SALLİ ALA MUHAMMED VE ÂL-İ MUHAMMED VE ACCİL FERECEHUM VE FERECENA BİHİM
Kullanıcı avatarı
f_altan
Mesajlar: 2376
Kayıt: 22 Oca 2007, 20:49

Mesaj gönderen f_altan »

16- İmam Hasan (a.s)'ın Kendi Geleceğinden Haber Vermesi

Muhammed b. Müslim şöyle diyor: İmam Bakır (a.s)'dan şöyle buyurduğunu duydum:
"İmam Hasan (a.s)'ın vefat zamanı gelip çattığında, kardeşi Hüseyin (a.s)'a şöyle buyurdu:
"Kardeşim! Sana bir vasiyetim var, onu koru (yerine getir). Ben öldükten sonra, gusül ve kefen işlerinden sonra beni ceddim Resulullah (s.a.a)'i ziyaret etmek için O'nun kabrine götür, sonra annemin mezarına götür ve sonra da Baki mezarlığında defnet. Bil ki, Humeyra (Ayşe) tarafından –ki halk onun Allah'a, Peygamberine ve Ehlibeytine olan düşmanlığını bilmektedir- bana bir musibet yetişecektir."
İmam Hasan (a.s) vefat edince, O'nu tabuta bırakıp Hz. Peygamber (s.a.a)'in musallasına -cenazelere namaz kılınan yere- götürdüler. İmam Hüseyin (a.s) cenaze namazını kıldı, sonra cenazeyi mescide götürdüler ve oradan da Resulullah (s.a.a)'in kabrine götürdüler. Bu arada casuslardan birisi Ayşe'nin yanına giderek: "Beni Haşim, Hasan'ın cenazesini Peygamberin yanında defnetmek istiyor" dedi.
Ayşe, eğerli bir ata binerek hızla dışarı çıktı. -O, İslam'da eğerli ata binen ilk kadın idi- Gelerek dedi ki: "Oğlunuzu evimden dışarı çıkarın. O, benim evimde defnedilemez, Allah Resulünün hicabını yırtamazsınız."
İmam Hüseyin (a.s) buyurdular: "Sen ve baban daha önce Allah Resulünün hicabını yırttınız ve O'nun evine, kendisine yaklaşmasını sevmediği kimseleri (Ebu Bekir ile Ömer'i) soktunuz. Ey Ayşe! Allah bu işinden dolayı seni hesaba çekecektir."

(Usul-u Kafi, c.1, s.302-303)
ALLAHUMME SALLİ ALA MUHAMMED VE ÂL-İ MUHAMMED VE ACCİL FERECEHUM VE FERECENA BİHİM
Kullanıcı avatarı
f_altan
Mesajlar: 2376
Kayıt: 22 Oca 2007, 20:49

Mesaj gönderen f_altan »

17- İlaç Satan Zenci

Ravi İmam Sadık (a.s)'ın şöyle buyurduğunu naklediyor:
"Bir yıl İmam Hasan (a.s), Mekke'ye yaya olarak gittiğinde ayakları şişip kabardı. Hizmetçilerinden biri arzetti ki: "Eğer bineğe binerseniz ayağınızın şişkinliği geçer ve iyileşir.
İmam (a.s)cevabında şöyle buyurdular: "Hayır, önümüzdeki bu menzile yetiştiğimizde, yanında bir çeşit yağ bulunan zenci birisi senin yanına gelecek, sen hiçbir şey söylemeden yağı ondan satın al."
Hizmetçi (İmam'ın bu sözüne karşılık) şöyle dedi: "Anam, babam size feda olsun! O ilacın satıldığı menzile yetişmemiş miyiz?"
İmam (a.s) buyurdular: "Hayır, o zenci menzilin yakınındaki yol üzerindedir."
Bir mil yol hareket ettiklerinde zenciyi gördüler. İmam (a.s) o zenciye, gidip yağı almasını ve parasını ödemesini istedi. Zenci sordu: "Ey köle! Bu devayı kimin için istiyorsun?"
Köle: "Hasan b. Ali (a.s) için."
Zenci: "Beni onun hizmetine götür."
Köle onu İmam (a.s)'ın huzuruna götürdü.
Zenci arzetti ki: "Anam, babam size feda olsun! Ben sizin bu devaya ihtiyacınız olduğunu bilmiyordum. İzin verirseniz ücretini almayayım. Çünkü ben sizin gulamınızım. Yalnızca Allah'ın bana salim bir evlat vermesi ve siz Ehlibeyt'in dostu olması için dua ediniz. Zira hanımımın yanından ayrıldığımda, o doğum sancısı çekiyordu.
Hazret buyurdu: "Evine dön, Allah sana salim bir evlat vermiştir ve o bizim Şiilerimizdendir."

(Usul-u Kafi, c.1, s.463)
ALLAHUMME SALLİ ALA MUHAMMED VE ÂL-İ MUHAMMED VE ACCİL FERECEHUM VE FERECENA BİHİM
Kullanıcı avatarı
f_altan
Mesajlar: 2376
Kayıt: 22 Oca 2007, 20:49

Mesaj gönderen f_altan »

18- İmam Hüseyin'in İmam Hasan'a Ağlaması

Mufazzal b. Ömer, İmam Sadık (a.s)'dan şöyle buyurduğunu naklediyor:
"Bir gün İmam Hüseyin (a.s), (vefatına yakın bir zamanda) İmam Hasan (a.s)'ın yanına vardı. Gözü kardeşine takılınca ağladı. İmam Hasan (a.s); "Neden ağlıyorsun?" diye sordu.
İmam Hüseyin (a.s); "Ağlamamın sebebi, sana yapılacak olanlardan dolayıdır" dedi.
İmam Hasan (a.s) buyurdu:
"Benim başıma gelecek olay, beni zehirleterek öldürmeleridir, ama Ya Eba Abdullah, hiç kimsenin senin günün gibi bir günü olmayacak! Zira otuz bin kişi senin etrafını saracak, ceddimiz Peygamber (s.a.a)'in ümmetinden olduklarını iddia edecekler, İslam dinini kendilerine ait bilecekler ve hepsi seni öldürmek, kanını dökmek, ihtiramını yok etmek, çoluk çocuğunu esir almak ve malını yağmalamak için birbirlerine destek olacaklar. Böyle yaptıklarında Allah-u Teala Ümeyye Oğullarına lanet edecek, gökten halkın başına kan ve toz toprak yağacak, her şey hatta çöldeki vahşi hayvanlar ve denizdeki balıklar bile sana ağlayacaklar."

(Luhuf-u İbn-i Tavus, s.25)
ALLAHUMME SALLİ ALA MUHAMMED VE ÂL-İ MUHAMMED VE ACCİL FERECEHUM VE FERECENA BİHİM
Kullanıcı avatarı
f_altan
Mesajlar: 2376
Kayıt: 22 Oca 2007, 20:49

Mesaj gönderen f_altan »

19- Kendi Şahadetinden Haber Vermesi

İmam Sadık (a.s) yüce babalarından naklen şöyle buyurmuştur:
"İmam Hasan (a.s), aile fertlerine; "Ben, Hz. Peygamber (s.a.a) gibi zehirle öldürüleceğim" diye buyurdular.
"Bu zulmü kim sana yapacaktır?" dediklerinde; "Eş'as b. Kays'ın kızı olan Ca'de (kendi hanımı). Muaviye gizlice ona zehir gönderecek ve onu bu işle görevlendirecektir" buyurdu.
"Onu evinden dışarı çıkar" dediklerinde; "Hiçbir günah işlememişken onu nasıl dışarı çıkarabilirim! Dışarı çıkarsam bile benim katilim o olacak, halk içinde de kendisini mazur gösterecektir" buyurdu.
Bu konuşmanın üzerinden çok geçmemişti ki, Muaviye o kadına birçok hediyeler göndererek yüz bin dirhem ve değerli araziler de vaat etti. Ayrıca onu oğlu Yezit'le evlendireceğini de söyledi. Bunların yanı sıra İmam Hasan (a.s)'a içirmesi için bir miktar zehir de ona gönderdi. İmam (a.s), sıcak bir günde oruçlu olarak eve döndüğünde, Ca'de iftar vakti zehirli bir süt getirdi. İmam (a.s) içer içmez şöyle buyurdu:
"Ey Allah'ın düşmanı! Sen beni öldürdün, Allah da seni öldürsün. Allah'a andolsun ki, bir hayır görmeyeceksin. Muaviye seni aldatmış ve seninle alay etmiştir. Allah seni de, onu da zelil ve rüsva etsin."
İmam (a.s) iki gün geçmeden dünyadan göçtü. Muaviye de vaadine vefa etmeyerek Ca'de'ye hıyanet etti.

(İsbat'ul-Hudat, c.5, s.150)
ALLAHUMME SALLİ ALA MUHAMMED VE ÂL-İ MUHAMMED VE ACCİL FERECEHUM VE FERECENA BİHİM
Kullanıcı avatarı
f_altan
Mesajlar: 2376
Kayıt: 22 Oca 2007, 20:49

Mesaj gönderen f_altan »

20- Kufelilerin Vefasızlığından Haber Vermesi

Haris Hemdani şöyle diyor:
Hz. Ali (a.s) şehit olduktan sonra, halk İmam Hasan (a.s)'ın hizmetine gelerek şöyle dediler: "Sen babanın vasisi ve vekilisin, bizler senin emrinizdeyiz, ne emrediyorsanız buyurun."
İmam Hasan (a.s) onların bu sözüne karşılık şöyle buyurdular: "Allah'a andolsun ki, yalan söylüyorsunuz. Benden daha iyi olana (Hz. Ali) vefalı olmadınız, bana nasıl vefalı olabilirsiniz? Size nasıl itimat edebilirim? Doğru söyleseniz bile, size itimat edemem."
Birkaç yerde İmam Hasan (a.s)'a karşı vefasızlık ettiler. Nihayet İmam (a.s) Kufe'ye gelerek minbere çıkıp şöyle buyurdular:
"Bu topluma hayret etmek gerekir. Zira ne hâyâ ederler, ne de dinleri vardır. Ben işi Muaviye'ye bıraktım. Allah'a andolsun, size öyle işkence edecekler ki, rahat bir nefes çekmeği arzu edeceksiniz. Eğer etrafımda sadık adamalar olsaydı, bu işi onlara bırakmazdım. Zira hükümet ve velayet Beni Ümeyye'ye haramdır. Ey dünyanın kulları!"
O zaman Kufelilerin çoğu, Muaviye'ye mektuplar yazarak onunla birlikte olduklarını ve istediği taktirde İmam Hasan'ı yakalayıp ona göndereceklerini bildirdiler. Daha sonra İmam (a.s)'ın çadırına saldırarak onu yağmaladılar ve İmam (a.s)'ın ayağına da bir hançer
vurup, O'nu yaralı bir halde Kufe'yi terk etmek zorunda bıraktılar.
Sabırlar ettin, dişini sıkıp gamı gönlüne attın,
Ki böylesi ciğer pareleri dost yolunda revadır.

(İsbat'ul-Hudat, c.5, s.151)
ALLAHUMME SALLİ ALA MUHAMMED VE ÂL-İ MUHAMMED VE ACCİL FERECEHUM VE FERECENA BİHİM
Kullanıcı avatarı
f_altan
Mesajlar: 2376
Kayıt: 22 Oca 2007, 20:49

Mesaj gönderen f_altan »

21- Ayşe'nin Kalbinden Haber Vermesi

Hafız Recep şöyle diyor:
İmam Hasan (a.s) Kufe'den Medine'ye geldiği zaman, halk gelip babasının (Hz. Ali'nin) şahadetinden dolayı baş sağlığı diliyorlardı. Peygamber-i Ekrem (s.a.a)'in hanımları da geldiler. Ayşe de dedi ki: "Ey Eba Muhammed! Baban dünyadan gidinceye kadar ceddin dünyadan gitmemişti (yani, baban Ali yaşadığı müddetçe, sanki Peygamber yaşıyordu). Hazret buyurdu:
"Acaba gece karanlığında elini yaralayan ve hala izi elinin üzerinde olan demiri unuttun mu? Gecenin karanlığında onunla evin içini kazdın ve hıyanetle toplayarak içerisinde sakladığın yeşil bir parçayı dışarı çıkardın ve miktarını bilmediğin kırk dinarı ondan götürdün ve bu parayı babam Ali (a.s)'ın düşmanları olan "Beni Temim" ve "Adiy" kabileleri arasında taksim ettin ve O'nun katledilmesiyle de gönlün rahatlamadı!"
Ayşe; "Evet, öyle idi!" dedi.

(İsbat'ul-Hudat, c.5, s.153 )
ALLAHUMME SALLİ ALA MUHAMMED VE ÂL-İ MUHAMMED VE ACCİL FERECEHUM VE FERECENA BİHİM
Cevapla

“Oniki İmamlar'ın Hayatı” sayfasına dön