Ezan ve ikametin anlamı

Cevapla
alibaran
Mesajlar: 136
Kayıt: 02 Mar 2011, 21:08

Ezan ve ikametin anlamı

Mesaj gönderen alibaran »

Ebu Yezid b. Hasan, Musa b. Cafer’den (aleyhi selâm) O’da atalarından İmam Hüseyin’in (aleyhi selâm) şöyle dediğini rivayet etmiştir:

“Camide oturduğumuz bir sırada müezzin minareye çıkarak, “Allah-u Ekber, Allah-u Ekber” diye ezan okumaya başladı. Müminlerin Emiri Ali b. Ebi Talib (aleyhi selâm) ağladı ve biz de onun ağlamasıyla ağlamaya başladık. Müezzin ezanı bitirince Hz. Ali (aleyhi selâm) şöyle buyurdu: “Müezzinin ne dediğini biliyor musunuz?”Biz, “Allah, Resulü ve vasisi daha iyi bilir dedik.”Hz. Ali (aleyhi selâm) şöyle buyurdu: “Eğer ne dediğini bilseydiniz az güler, çok ağlardınız.”

Ehl-i Beyt Haber Ajansı ABNA- Allah-u Ekber” cümlesinin bir çok anlamı vardır. Onun bir anlamı, “Allah-u Ekber” cümlesinin Allah’ın kadim, (her şeyden önce), ezeli ve ebedi olduğunu; ilim, kuvvet, kudret, hilim, kerem, cömertlik, bağış ve Kibriya sahibi olduğunu beyan etmektedir. Müezzin “Allah-u Ekber” dediğinde gerçekte şöyle söylemektedir: yaratmak da emretmek de O'na mahsustur. O’nun dilemesiyle yaratılma işi vardır, her şeyin yaratılması O’nunladır ve varlıkların tümü O’na dönecektir. O, her zaman tüm şeylerden önceki ilk ve tüm şeylerden sonraki sondur. O, tüm şeylerin üstünde idrak edilemez aşikâr, tüm şeylerin yanında sınırsız gizlidir. O, kalıcı ve O’nun dışındaki tüm şeyler yok olucudur. “Allah-u Ekber”in ikinci anlamı Allah âlim ve haberdardır. Olan şeyleri ve olacak şeyleri olmadan önce bilendir. “Allah-u Ekber”in üçüncü anlamı: Yani tüm şeylere kadir, istediği şeylere güç yetirendir. Gücü kendi kudretindendir. Kullarına muktedir, zatı itibarîyle güçlüdür, kudreti tüm şeylere kaimdir. Bir şeye hükmettiği zaman sadece onun için “ol” der o da oluverir. “Allah-u Ekber”in dördüncü anlamı: hilim (sabır) ve cömertlik anlamındadır. Bilmiyor gibi hilim, görmüyor gibi bağış, isyan edilmemiş gibi örter. Cömertliği, bağış ve Hilmi olduğundan cezalandırmada acele etmez. “Allah-u Ekber”in başka bir anlamı: cömert, çok bağışlayan ve iyi yapandır. “Allah-u Ekber”in başka bir anlamı: O’nun nasıllığının nefyedilmesidir. Sanki şöyle söylemek istiyor: Allah’ın, vasfolunduğu sıfatlar ölçüsü kadar vasfedenlerin idraklerinden ve Allah’ı azamet ve büyüklüğü ölçüsü kadar değil de kendi ölçüleri miktarınca vasfetmelerinden daha yücedir. Allah O’nun ulu ve büyük sıfatlarını vasfedenlerin idrakinden yücedir. “Allah-u Ekber”in başka bir anlamı: sanki müezzin şöyle demek istiyor: Allah yüce ve uludur. O, kullarına ihtiyaç duymayan ve onların amellerine ihtiyacı olmayandır.

“Eşhedu en lâ ilâhe illallah”ın anlamı bu sözün duyurulmasıdır ki şahadet kalpten gelen marifetin dışında elde edilmez. Sanki müezzin şöyle demek istiyor: iyi bilin ki Allah Azze ve Celle’den başka ilâh yoktur ve Allah Azze ve Celle dışındaki tüm ilâhlar batıldır. Kalbimde yer alan “Allah’tan başka ilâh yoktur” bilgisini dilimle ikrar ediyorum. Şahadet ediyorum ki Allah’tan (gazabından) O’na sığınaktan başka bir sığınak yoktur. Tüm kötülük sahiplerinin kötülüğü, tüm fitne sahiplerinin fitnelerinden kurtulmak sadece Allah’la mümkündür.

“Eşhedu en lâ ilâhe illallah”ı ikinci defa dediğinde: yani şahadet ediyorum ki Allah’tan başka hidayet edici yoktur ve benim için Allah’tan başka kılavuz yoktur. Ben şahadet ediyorum ki Allah’tan başka ilâh yoktur. Göklerde yaşayan, yerlerde yaşayan ve ikisinin arasında bulunan melekler ve insanların tamamı, oralarda olan dağlar, ağaçlar, hayvanlar ve vahşî hayvanlar ve tüm yaş ve kuruları şahit tutuyorum ki gerçekten ben, Allah’tan başka yaratıcı, rızık veren, ilâh, zarar veren, fayda veren, daraltan, genişleten, veren, engel olan, defeden, öğüt veren, yeterli, şifa veren, önce, sonra olan bir şeyin olmadığına tanıklık ediyorum. Yaratmak ve emretmek ona mahsustur ve hayrın tümü O’nun elindedir. Âlemlerin Rabbi olan Allah ne yücedir.

“Eşhedu enne Muhammed’den Resulullah” dediğinde yani Allah’ı şahit tutuyorum ki gerçekten ben şahadet ediyorum Allah’tan başka ilâh yoktur ve şahadet ediyorum ki Muhammed O’nun kulu, elçisi, nebisi, seçilmişi, seçkinidir. O’nu tüm insanların tamamının hidayeti ve hak dini için müşrikler istemeseler de dinini bütün dinlere üstün kılmak için Peygamberini hidayet ve hak ile gönderdi. Göklerde ve yerde olan nebiler, mürseller, melekler, insanların tamamını şahit tutuyorum ki gerçekten ben şahadet ediyorum ki Muhammed önceki ve sonrakilerin efendisidir. “Eşhedu enne Muhammed’den Resulullah”ı ikinci defa dediğinde: yani kimsenin kimseye tek ve kahhar olan Allah’tan başka ihtiyacı yoktur, her kes münezzeh olan Allah’a muhtaçtır. O, ise kullarından ve tüm yaratıklarından ihtiyaçsız ganidir. Allah, Muhammed’i insanlara müjdeleyici, uyarıcı ve Allah'ın izniyle, bir davetçi ve nûr saçan bir kandil olarak gönderdi. Dolayısıyla kim O’nu inkâr eder, kabul etmez ve O’na iman etmezse Allah Azze ve Celle onu ondan ayrılmayacak, her zaman kalacağı ebedi cehennem ateşine atar.

“Hayya ale salât” (namaza koş) sözüne gelince yani hadi! En hayırlı amelinize, rabbinizin davetine gidin, rabbinizden olan mağfirete, peşiniz sıra yaktığınız ateşi söndürmeğe, günahlarınızın rehin aldığı boyunlarınızı açmağa doğru koşun. Böylece Allah sizin kötülüklerinizi örtsün, günahlarınızı bağışlasın ve kötülüklerinizi iyiliğe çevirsin. Çünkü O, cömert hükümdar, büyük lütuf sahibidir. Biz Müslümanlara O’na hizmet etme ve beraberinde olma izni vermiştir. “Hayya ale salât”ı ikinci defa söylediğinde, yani rabbinizin münacatına, O’na hacetlerinizi arz etmeye kalkın. O’nun sözleriyle O’na tevessül edin, sözleriyle şefaat dileyin. Zikri, kunutu, secdeyi, huzu ve huşuyu çoğaltın. Hacetlerinizi O’ndan istemeye kalkın, gerçekten çünkü O, bize bu iş için izin vermiştir.
“Hayya alel felâh” (kurtuluşa doğru koşun) dediğinde müezzin gerçekte şöyle demek istemektedir: bekaya bekayla birlikte yönelin, yokluğa değil; kurtuluşa kurtuluşla birlikte yönelin, helakete değil. Ölümün olmadığı hayata doğru, tükenmeyen nimete doğru, bitmeyecek mülke doğru, hüznü olmayan neşeye doğru, soğukluğu olmayan cana yakınlığa doğru, karanlığı olmayan ışığa doğru, darlığı olmayan genişliğe doğru, sonu gelmeyecek sevince doğru, yoksunluğu olmayan zenginliğe doğru, hastalığı olmayan sıhhate doğru, zilleti olmayan izzete doğru, zaafı olmayan güce doğru, gerçekten asalet olan, asalete doğru gelin. Dünya ve ahiret mutluluğuna, ahiret ve dünya kurtuluşuna doğru acele edin. “Hayya alel felâh”ı ikinci defa dediğinde müezzin, gerçekte şöyle demek istemiştir: sizi çağırdığım şeylere doğru, kerametin bolluğuna doğru, büyük ihsana, yüce nimetlere, büyük kurtuluşa, muktedir hükümdarın yanındaki sıdk (doğruluk) konağında Muhammed’in (sallallahu aleyhi ve âlih) civarında ebedi nimete kavuşmak için yarışırcasına koşun.

“Allah-u Ekber” sözüne gelince, gerçekte müezzin şöyle demek istemektedir: Allah, yaratıklarından birinin kendi katındaki kerametini bilmesinden yüce ve uludur. Ona icabet etmesi için; itaat etmeli, emrindeki yöneticilere itaat etmeli, O’nu tanımalı, O’na ibadet etmesi, O’nunla ve zikriyle meşgul olmalı, O’nu sevip ünsiyet kurmalı, O’na güvenip itimat etmeli, O’ndan korkup ümit ederek iştiyak duymalı, hüküm ve kazasına uyarak ona razı olmalıdır. “Allah-u Ekber”i ikinci defa dediğinde müezzin gerçekte şöyle demek istemiştir: Allah, bir kimsenin Allah’ın dostlarına olan cömertliğini ve düşmanlarına olan azabının sınırını; Allah’a ve Resulüne icabet eden kimse için affının, bağışlamasının ve nimetinin sınırını; Allah’ı inkâr edip yalanlayan kimse için azabının, cezasının ve aşağılamasının sınırını bilmesinden daha büyük, yüce ve uludur.

“La ilâhe illâllah” sözünün anlamına gelince, yani Allah kullarına Peygamberler, risalet, beyan (Kur’an) ve (hakka) davet ettiğinden en üstün delil O’nundur ve Allah onlardan birinin O’nun üzerine delili olmasından daha yücedir. Her kim O’nu kabul ederse onun için nur ve keramet vardır ve her kim O’nu inkâr ederse hiç şüphesiz Allah âlemlerden ihtiyaçsızdır. O, hesap görenlerin en hızlısıdır.

İkamet de okunan “Kad kameti salât”ın anlamı, yani ziyaret ve münacat, hacetlerin yerine getirilmesi, arzuların idraki, Allah Azze ve Celle’ye, kerametine, bağışlamasına, affına ve rızalığına ulaşmanın vakti girdi, demektir.”

*** Hadisi nakleden yazar Şeyh Saduk (r.a) hadiste “heyya ale hayril amel”in anlamının açıklanmaması hakkında şöyle buyurmuştur: “Hadisi nakleden ravi takiyeden dolayı “heyya ale hayril amel”i zikretmemiştir.

Abna.ir
3nokta
Mesajlar: 3381
Kayıt: 26 Ara 2006, 22:16
Konum: Meşhedi313

Re: Ezan ve ikametin anlamı

Mesaj gönderen 3nokta »

Allah razı olsun.
nokta koymuyoruz artık cümle sonlarına
noktayı koyacak olan sensin anlasana
. . .
alibaran
Mesajlar: 136
Kayıt: 02 Mar 2011, 21:08

Re: Ezan ve ikametin anlamı

Mesaj gönderen alibaran »

Tüm Ehlibeyt dostlarından Razı olsun.
Cevapla

“Oniki İmamlar'ın Hayatı” sayfasına dön