-Haşa- Allah'ı kim yarattı ?

Cevapla
Kullanıcı avatarı
MERDAN
Mesajlar: 956
Kayıt: 01 May 2007, 22:14

-Haşa- Allah'ı kim yarattı ?

Mesaj gönderen MERDAN »

Soru: Her şeyi Allah yarattığına göre, Allah'ı kim yaratmıştır?

Cevap: Bismillahirrahmanirrahim Öteden beri Materyalistlerin(Maddeciler; her şeyin esasının madde olduğunu iddia edip, Ruhaniyatı inkar edenler. Her şeyi madde ile ölçenler.)ortaya atıp inançlı insanları, özellikle de genç kesimin kafasını karıştırmaya çalıştıkları meşhur sorulardan birisi yukarıda belirtilen sorudur. Materyalistler bu sorunun cevabının olmadğını düşünüyorlar. Aynı şekilde bu sorunun sadece Allah’a inananlar için geçerli olduğunu zannetmektedirler.

Söz konusu soruyu cevaplamadan önce Materyalistlere; Siz evrenin ana kaynağının madde olduğunu savunup, her şey maddeden meydana gelmiştir diyorsunuz. Peki öyle ise size göre maddenin kaynağı nedir veya maddeyi oluşturan etkenler nelerdir?

Siz bu soruya hangi cevabı verirseniz, biz de size aynı cevabı vereceğiz. Gördüğünüz gibi böyle bir soru sadece Allah'a inananlar için söz konusu değildir ve Materyalistler de benzer bir soruyla karşı karşıyadırlar. Şimdi sorunun cevabına geçelim. Vereceğimiz cevaba yardımcı olacağı için önce birkaç örneği baz alarak bazı sorular sormak istiyoruz:

"Her şeyin rutubet ve ıslaklığı sudan veya sıvı olan maddelerdendir. Peki suyun rutubeti neden veya neredendir acaba?"

"Bütün yemeklerin yağlılığı yağdandır. Peki yağın yağlılığı nedendir acaba?"

"Her şeyin tuzluluğunun tuzdan olduğunu hepimiz biliyoruz. Peki o zaman tuzun tuzluluğu neden ve neredendir?"

Evet bildiğimiz gibi suyun rutubeti, yağın yağlılığı ve tuzun tuzluluğu başka bir yerden veya şeyden değil, bizzat kendisindendir. Bu onun zati özelliğidir.

Görüldüğü gibi her olgu ve eser kendi kaynağına dayanır; ancak onun kaynağının artık neden ve nereden olduğu sorulmaz. Böyle bir soru yersizdir.

Varlık konusu da aynı şekildedir. Evrendeki varlıkların vücudu onların kendisinden değil ve kendi zatlarından kaynaklanmamaktadır. Bu yüzden de "nedensellik" ilkesi gereği onların varlığı bir kaynağa dayanmalıdır. İşte burada Allah'a inananlar, bu varlıkların kaynağının "Allah" olduğuna, Allah'ın kendi varlığının ise zati olduğuna ve başka bir şeyden kaynaklanmadığına inanmaktadırlar; eğer "Allah" da diğer varlıklar gibi bir olgu olsaydı ve vücudu başka bir şeyden kaynaklansaydı, o zaman evrendeki bütün varlıkların, nedensiz birer olgu olmaları gerekirdi ki bu da imkansızdır. Çünkü nedensiz olgu asla düşünülemez.

O halde böyle bir sorunla karşılaşmamamız için, varlıkların nedensiz olan ve varlığı başka hiçbir şeyden kaynaklanmayan bir kaynağa ve etkene dayanması gerekir.

Böyle bir sorunun nedeni şu olabilir; Materyalistler Allah'a inananların "Her şeyin bir nedeni olduğuna" inandıklarını zannederek "O halde Allah'ın varlığının nedeni ve kaynağı nedir?" diye sormaktadırlar. Oysa Allah'a inananlar, "Her şeyin bir nedeni olduğuna" değil, sonradan meydana gelen her olgunun ve varlığı, zati olmayan her varlığın, mutlaka bir yaratıcısı olması gerektiğini söylemektedirler. Bu görüş ve tutum bir taraftan evrenin varlık kaynağını ve bütün olguların meydana geliş nedenini bulmamızı sağladığı gibi, diğer taraftan bu kaynağın artık başka bir kaynağa ve nedene dayanmaması ve varlığının zati olması gerektiğini ortaya koymaktadır. Büyük filozoflar bu görüşü kısa bir cümlede özetlemiş ve şöyle demişlerdir: "Arazi (zati olmayan) her varlık mutlaka zati olan bir varlığa dayanır."

Yahudi'nin birisi Hz. Emir-ul Müminin Ali (a.s)'a "Allah ne zamandan beri vardır?" diye sorunca, İmam (a.s) şöyle buyurdu: "Yok olduğu bir zaman var mı ki, ne zamandan beri diye sorulsun? Böyle bir soru her yerde doğru değildir. Bir şey önceden olmayıp da sonradan meydana gelirse, o zaman böyle bir sorunun anlamı olur. Allah'ın ise evveli ve sonu olmadığı için, her şeyden önce vardı ve her şeyden sonra da var olacaktır. Yaratıcı olan Allah hakkında böyle bir soru yersizdir. " [1]

Şimdi burada şöyle bir soru aklımıza gelebilir: Evet rasyonel (akli) olarak evrendeki varlığı zati olmayan her varlığın sonuçta, varlığı kendisinden olan "vacip" bir varlığa dayanıp varlıklarını ondan almaları gerektiğini kabul etmekten başka bir çare yoktur. Ancak esasen böyle bir şeyi tasavvur etmek ve varlığı kendisinden olan bir varlık gerçeğini idrak etmek nasıl mümkün olabilir?

Bu soruya şöyle cevap verebiliriz; Evet gerçekten böyle bir hakikatin düşünülüp, algılanması oldukça zor, hatta olanaksızdır. Zira biz, sürekli kendimiz gibi "mümkün" olan ve önceden olmayıp da sonradan meydana gelen varlıklarla iç içe olduğumuz için, doğal olarak kendimiz gibi gördüğümüz şeyleri veya benzerlerini tasavvur edebiliyoruz ve bu çerçevenin dışında kalan ve Kur'an'ın tabiriyle "eşi benzeri bulunmayan" bir varlığı idrak ve tasavvur edebilmemiz tabi ki mümkün olmayacaktır. Ancak bizim onu algılayamamamız, onun var olmadığını ispatlamaz.

Önceden de dediğimiz gibi bir çok akli ve mantıki delil böyle bir varlık kaynağının olması gerektiğini ve olmazsa olmaz gerçeğini kesin bir şekilde kanıtlamaktadır; biz de bunu biliyor ve kabul ediyoruz. Bunu bildiğimiz halde, sırf hakikatini algılayamadığımız için onu kabul etmezsek, kendimiz kendimizle çelişmiş oluruz. Evet bir şeyin hakikatini bilmemek, idrak etmemek hiçbir zaman o şeyin yokluğuna delil olamaz. Evrende nice bildiğimiz, kabul ettiğimiz gerçekler vardır ki onların hakikatinden haberdar değiliz. Ama bundan dolayı da hiçbir zaman onları inkar yoluna da gitmiyoruz. Bu gün teknolojinin ilerlemesiyle icat edilen nice cihazlar, aletler vardır ki insanların geneli onların nicelik ve niteliklerine akıl erdiremiyor; ama hiçbir zaman da gerçeğini bilmiyorlar diye onları inkar yoluna gitmiyorlar. Zira onların bir gerçek olduğunu açıkça görüyor ve hatta onlardan istifade ediyorlar.

Kaldı ki alemde henüz keşfedilmemiş nice sırlar ve muammalar vardır ve onların keşfedilmesi için daha asırlar geçmesi gerekir, belki de asla keşfedilmeyecektir, ama buna rağmen hiçbir akıl, insaf sahibi bilim adamı onları inkar yoluna gitmemiştir.

[1]- Elbette bu sözden maksadımız, onlar zatidir derken, bir yaratıcıya muhtaç değillerdir demek değildir tabi. Maksadımız şudur ki yaratıcı onları zaten böyle yaratmıştır. Yani suyun mesela zatında rutubetliliği koymuş; öyle ki rutubeti ondan alırsan artık su diye bir şey söz konusu olamaz.

-Alıntıdır -
Allahım bana adaletinle değil, merhametinle davran. İMAM ALİ (A.S)
Cevapla

“Ateizm” sayfasına dön